Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16OCAK2000PAZAR
12 PAZAR KONUGU
Nükleer enerjinin gündemde olduğu ülkemizde alternatif enerjiler uzmanı Dr. TanaySıdkt Uyar'la konuştuk
'ESKİ TEKNOLOJÎYÎ PAZARLIYORLAR'
'Küresel
ısınmaya
neden oluyor'
- Bütün buyeni çalışmalara karşüık Tür-
kiye neyapjyor?
UYAR - fmren Aykut Çevre Bakanıyken
Kyoto toplantısından döndükten sonra, "Kz
bu sözteşmeyi şimdi imzakmayacağız. Kal-
kındıktaıı sonra imzalavacağrz" dedi. Ben,
olayı ızleyen bır ınsan olarak kalkındıktan
sonra imzalamanın ülkemıze çok daha büyük
bir mali yük getirecegiııi, o enüsyona neden
olan kaynaklan 50 doiar, 100 dolar ucuza, di-
ye almamanuz gerektiğini, çünkü oniann te-
mizlenmesının bedelınin ileride çok daha
fazla olacağını söylüyorum.
- Burada emisyon sözcüğünü de açar ırn-
suuz?
UYAR - Bunlar karbondioksit ile metan
gazlan emisyonlan. Bu fosil yakıtlar yanın-
ca atmosfere çıkan bu gazlar atmosfer için-
de biriktiklerinde güneşin gûn boyu atmos-
ferç düşen ışınlannın ısısını bünyesinde tu-
tuyor. Bu da küresel ısınmaya neden oluyor.
Bu yüzden buzullar, dağlardaki karlar eriyor
ve deniz seviyelerinin yükselmesi bekleni-
yor.
1992 Rio Konferansı (Earth Conference)
bu tespit üzerine toplanmışrı. Rıo'da ortaya
konulan hedefler Kyoto'da tartışıldı, yeni he-
defler konuldu. Bunlan ABD'nin imzalama-
sı gündeme geldi. Ama 1998 Buenos Aires
toplantısından sonra ABD imzalayacagını
söyledi. Çünkü bir şeyi hissetmiştı.
Üniversiteler
bu konuda
yetersiz'
- ABD 'nin hissettiği neydi?
UYAR - Emisyonlann ticareti. Yani, ken-
di ülkenizde emisyonlan azaltmantn maliye-
ti yüksekse başka bir ülkede indirim yapıp o
ülkenizde yapdan indırimi kendi ülkenizden
yapümış sayacaksınız. Çünkü petrol krizin-
den sonra alınan enerji tasarruf önlemleri ve
yenilenebilir enerjiye yapılan yatuımlar o ül-
kelerde ek karbondioksit indiriminin maliye-
tını yükseltti. Yani çözûmler çok kolay da
değil.
Orneğin, ABD'de karbondioksidin tonunu
indirmek bin dolarsa Türkiye'de bunu yap-
mak 50 dolar. Çünkü Türkiye'de tam izolas-
yonu yapılmamış fabrücalar var. TÜBÎ-
TAK'ta bu konuda bir çalışma yapmışûk. En-
düstride. bütün sektörlerde yüzde 50lere va-
ran tasarruf yapmak mümkün.
ABD'de bunu çok daha önce, petrol krizi-
nin hemen sonrasında yaptdar.
Bu konuda, anlaşma bir tarafa. ülkemizde
uzun vadede emisyonlan azaltalım, bu eko-
nomik olarak bizım için daha iyidir, karan-
na varmak lazım. ABD'de bunun böyle olma-
dığı sanılıyordu. Ama 2 bin bilim adamı CEn-
ton yönetimine gerçek bilgjleri ulaştınnca
sözleşmenin imzalanmasına yönelindi.
Öte yandan Türkiye, yeni teknolojüeri a-
day görmüyor. Onun bildiği, demin saydı-
ğnn dört teknoloji var. Aday görmediği tek-
nolojilerin ne araşttrma, ne eğitım altyapıla-
n hazırlanıyor.
Bir toplantı için Ürdün'e gitmiştik. Orada
okul kitaplannda rüzgâr türbinleri ve günes
pillerinin resimlennın bulunduğunu gördük.
Bunlann yeni teknolojiler olduğu tanıtıhyor.
Biz de doğru ve taze bilgileri her kademede
öğrencilere verebümeliyız. Üniversitede ye-
nilenebilir enerjder konusunda bilim dallan
yok. ÎTÜ Makina Mühendisliği Fakülte-
si'nde bir ders veriliyor. Orada da güneş ko-
lektörleri, onlardaki ısı transferleri öğretili-
yor. Ama şu anda dünyanın üzerinde ağrrlık-
la çalıştığı rüzgâr türbinleri, güneş püleri, ya-
kıt hücreleri gibi konulann dısıplınleri yok.
Üniversitelerde bunlann oluşturulması la-
zım.
Bunlan da Ugili kişiler planlayıp eğitim
sisteminin içine ateıalan gerek. Kİsacası, ge-
leceği, geleceğin bilgileriyle planlamalıyız.
Geleceği, geleceğin bilgileriyle planlamıyor-
sanız, geçmışin bilgileriyle planlıyorsanız
geçmişin teknolojüerini ve geçmişin sorun-
lannı geleceğe taşıyorsunuz demektir. Bu da,
başka ülkelerde kullamm dışı kalmış, pazar
değeri olmayan teknolojilerin ülkenize ak-
masına neden oluyor. Bu standart dışı tekno-
lojiler, belki yan fiyanna, belki kredüerle ül-
kenize taşımyor ve Ueride kurtulmaoız gere-
ken olumsuzluklann miktan da böylece ar-
teyor.
LEYLA TAVŞANOĞLU Ülkemize birileri, dönem dönem nükleer santral dayatmacası yapmaya çalışıyor. Artık bilgi toplumunun, yeni teknolo-
jilerin reddettiği eski teknolojiler, ülkemizi nükleer çöplüğe çevirmeye çahşanların çıkarına kullanılmak isteniyor. Çağdaş bilim adamlarımızın deyişiyle,
çıkar uğruna, Türkiye 'nin geleceği geçmiş teknolojilerle oluşturulmak isteniyor. Hâlâ üniversitelerimizde yenilenebilir enerjiler konusunda doğru
dürüst dersler verilmiyor. Rüzgâr enerjisi türbinleri, güneş pilleri bütün çağdaş dünyada yaygınlaşır, nükleer santrallar kapatılırken Türkiye bütün
bu gelişmelere sırtını dö'nmüş, 2000 'li yıllarda
hâlâ 1970'leri yaşamak istiyor. Neyse ki
sağduyulu birileri geçen aralık ayında, gelecek-
te artacak zorlukları görmüş olmalı ki bu konu-
da stratejik planlama yapılması iradesini gös-
terdi. Buna ilişkin çalışmalann ve sonuçlarının
da takipçisi olacağımızdan hiç kimsenin kuşkusu
olmasın. Bugünlerde Mavi Akım'dı, nükleer
santrallardı, tartışmalarının iyicegündemde tu-
tulmak istendiğini gözlediğimizden bilgi
toplumunda uyulması gereken enerji teknoloji-
leri standartlannı yenilenebilir enerjiler
konusunda uzman olan Dr. Tanay Sıdkı Uyar 'la
konuştuk.
PORTRE / Dr. TANAY SIDKI UYAR
1953, Çankın doğumlu. Yükseköğrenimini Boğaziçi
Üniversüesi Elektrik Mühendisliği Bölümü 'nde tamamladu
1980'de aynı üniversüenin Nükleer Mühendisliği Bölümü 'nde
master derecesini aldu Yıldız Üniversitesi Makina
Mühendisliği'nde doktorasını yaptu Şimdiki halde Türkiye
Çevre Koruma ve Yeşillendirme Kurumu yönetim kurulu üyesi,
OECD Uluslararası Enerji Ajansı 1leri Yerel Enerji Planlama ve
Enerji Teknolojüeri Sistem Analizleri Programlan Projeleri Türkiye
Sorumlusu, Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi üyesi, Kocaeli
Üniversitesi Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynak ve Teknolojüeri
Araşttrma Birimi Başkanı ve öğretim üyesL
- Siz ahernatif enerjiler uzmanısınız, Bu alana nasıl girdiniz?
UYAR - Ben eğitime başladığım yıllarda enerji üretimi ve ınsan
etkinliklerirun toplumsal maliyetleri hiç dikkate alınmıyordu. Öy-
le bir kavram yoktu; bu, Batı'da da 90'lı yıllardan itibaren başladı.
O zaman sadece dört teknoloji aday görülüyordu.
- Neydi bu dört teknoloji?
UYAR-Kömür, petrol, hidrolik ve onlara kıyasla daha yeni ola-
rak da nükleer santrallar. Rüzgâr, güneş, enerjinin etkin kullammı
gibi şu anda sayılan 50'ye varan elektrik üretim teknolojileri gele-
ceğin elektrik teknolojileridir.
Geçmişin sorunlarmı yaşayan teknolojilerin yerini alan teknolo-
jiler bu sözünü ettiklerim, işte. O da dünyamn belli ülkelerinde olu-
yor. O teknolojiyi kullanan "ülkelerde sonınlar yaşanıyor ve yeni-
leri geliştiriliyor.
O yaman geçmişin teknolojisi dört taneydi. Biz bu dört geçmiş
teknolojiyle geleceği planlamıştık. Çünkü modelimiz sadece onla-
ra elveriyordu. Yeni teknolojilerin gelişeceğini, rüzgâr teknolojisi-
nin ortaya çıkacağını hiç hesap edemiyorduk.
1980'li yülarda artik nükleer santrallann sorunlan ortaya çıkma-
ya başlamıştı. ABD'de 1978'den itibaren hiçbir yeni nükleer sant-
ral siparişi verihnedi. Hatta 1973 ydmda verihniş siparişlerin 100
tanesi iptal edildi. Bir yandan da yenilenebilir enerji konusu gün-
deme geliyordu. Ben TÜBÎTAK'ta enerji bölümünde yenılenebi-
lir enerjiyleuğraşmayı tercih ettim. Bence geleceğin teknolojileri
bunlardı. TÜBtTAK'ta 1984'te rüzgâr enerjisi projesini başlattrm.
Bunlar artık geleceğin teknolojileri olarak ortaya çıkmıştı. Sonra,
kömür ve su kanşımı yakıtlar üzerinde çalıştım.
- Nedir kömür su kanşımı yakıtlar?
UYAR - Kömürü mikronıze hale getirip su üzerinde yüzdürerek
kendi suyuna akışkanlaştırmak ve bunu sıvı bir yakıt haline dönüş-
tünneye kömür su kanşımı yakıtlar diyoruz. Bunu yaptığmız za-
man kömürün kalorisi de yüksehyor. Battal bir yerde duran, çok
düşük kalorih kömürleri bu şekilde daha kalorüi hale getiriyor, ek
bir harcamayla bunu kaliteli kömür kalorisine getrriyorsunuz. Bu-
nun ılk çalışmalannı da ben yapüm. Çünkü doktora tezimdi.
1990'h yıllardan itibaren çevre ko-
nusunun iyice gündeme girmesiyle bir-
likte küresel olarak ve ulusal olarak
enerji sektöründe sistemli değerlendir-
me araçlan ortaya çıkmaya başladı. Bi-
zim de üyesi olduğumuz OECD üyesi
ülkelerin araştrncüan geleceğin tekno-
lojilerini de dikkate alan çevre-enerji-
/ ekonomi üçlüsüne bir bütün olarak
bakan modeller geliştirmeye başladı-
lar. Ben de o proje içinde Kocaeli Üni-
versitesi adına Dışişleri Bakanlığı ona-
yıyla vanm. Yani ben, modellerin ge-
liştirümesi araştırmasında bulunuyo-
rum. Ve aruk dünyada bu modeller kul-
lamhyor. O proje ekibinde çalışanlar
kendi ülkelerine gidiyorlar, alo ayda bir
de bir araya gelip uygulamalannı tartı-
şıyorlar; değerlendırme aracmı gelişti-
riyorlar. Rüzgâr türbinlerinin 2 mega-
vatlık sistemi varsa, şu fiyata satılabı-
liyorsa ve diyelim ki 2010 yılında gü-
neş pilleri alternatiflerine göre yanşa-
bilir ekonomikliğe gehnişse planlama
döneminin o ydrnda bunu aday görü-
yoruz. Bu değerlendirme aracı ya da
yazılım paketi bunu yapabiliyor.
- Anlaşüan bizim enerji bürokrasi-
mizin yanlışı, geçmişin teknolojüeriy-
le geleceğipİanlamak. Eğer öyleyse hâlâ neden buyanlışta ısrar-
lüar?
UYAR - Enerji Bakanlığımrzda, enerji sektöründe karar verme
modelının zaafi geçmişin teknolojileriyle geleceği planlıyor ohna-
sı. Bakm, 1970'lerdeki hidrolik, kömür, petrol, nükleer teknoloji-
den başkası yoktu.
Uluslararası Atom Enerji Ajansı'run nükleeri de aday göstermek
için nükleeri de öbür üç teknolojiye kaüp Viyana Elektrik Şirketi
için gelıştirdıği bir karar verme modeli var. Yani "hangi yd hangi-
si kııllanıkııı" modeli. Bunu, Uluslararası Atom Enerji Ajansı ge-
liştirdi ve üye ülkelere ücretsiz dağıtö.
O model kullanıldığında, ki bizde hâlâ o kullanılıyor, sonuçta or-
taya ya nükleer, ya kömür, ya petrol ya da hidrolik çıkıyor. Yani,
daha açık söylemek gerekrrse hep geçmişin teknolojileri çıkıyor.
- Peki, burada doğalgazm yeri nerede?
UYAR-Doğalgaz şöyle çıîayor:
Birisi gidip bir imza atıyor. Orneğin Erbakan bir imza atmış. tm-
za atûğı belge şunu diyor:
"Ya satm al ya da parasmı öde."
Yani, öyle bir anlaşma yapıhnış, O gazı altyapı olmaksızın ülke-
nize çekebilecek durumda değilsiniz, ama ahîıa anlaşması yapmış-
sınız. Bu tür anlaşma yaptığınızda almadığımz gazm parasmı öde-
mek zorundasınız. Aym anlaşmayı 1982 yıhnda ABD'de doğalgaz
kullanan elektrik şirketleri yapmış ve milyariarca dolar zarara uğ-
ramışlardı.
Ben bu bilgileri bütün ilgili makamlara ilettim. Enerji zirvesine
farklı düşünen bir kişi olarak beni davet ettiler. Orada da bilgileri
ilgililere verdim.
- Siz bunu söylüyorsunuz da MaviAkım 'ı nasıl imzaladüar?
UYAR-Mavi Akım ve öbürleri... Hepsi aynı kapsamda. Bence
orada kilit nokta şu:
Anlaşmaya iklim değişiklikleriyle ilgili bir madde konuhnadığı
anlaşıhyor. Buna ek olarak da uzun vadeli "ya satm al, ya öde" an-
laşması olduğu kesin. Siz Türkiye içinde bir planlama yapıp, do-
ğalgazm payını belirleyip, uzun vadeli "şu kadar metreküp" diye
anlaşmayı yaparsanız bu önünüze iki şey getiriyor.
Birincisi, bunu yaptığmız zaman ülkenızin her tarafııu doğalgaz
boru hatlan ve doğalgaz santrallanyla döşüyorsunuz. Bu da plan-
lama diye bir şey bırakmıyor. O imza anldığmda doğalgaz kısıtı gı-
riyor. Şu anda o modelde doğalgaz yok, ama o anlaşma imzalan
nedeniyle bütün kentleri doğalgaz borulanyla döşeme, yeni sant-
rallan yap-işlet-devret modeline göre yapürma çabası harcanıyor.
Sizin plammzda yok, ama o imzarun atılması bütün bunlan size dik-
te ettiriyor. Tabii bir de doğalgaza bağrmlı hale geliyorsunuz.
- Bize doğalgazm ne derece yarariı olduğunu anlatır mısınız?
UYAR - Doğazgaz, petrol krizı sonrası ve iklim değişikliğı an-
laşmalan kapsamında kömürden, petrolden hemen kurtulmanın bir
geçiş yakıtı olarak kabul edihnişti; dünyada öyle kullanılıyordu.
Bana göre, bizdekı yanlışlık, stratejik planlama olmaması nede-
niyle sürekli doğalgaz kullamlacakmış ızlenımı verüiyor. Yani do-
ğalgaz, geçiş dönemini tamamlayıp enerjinin etkin kullanımı ve ye-
nilenebilir enerj iye geçişin bir köprüsü olarak ele alınmıyor. Sorun
da oradan çıkıyor
Ben bu noktalan enerji zirvesınde anlatmaya çalıştım. O zırve-
de Saym Başbakan ve öbür ilgilüerin de inisiyatifı ele aürıalanyla
TÜBITAK uzun vadeli stratejik planlama yapmakla görevlendiril-
di.
- Yani, onlarca yddır Türkiye'de uzun vadeli stratejik bir plan-
lama yapılmamış mı enerji alanmda?
UYAR- Bu karar, bu planlamamn bugüne kadar yapılmadığı an-
lamına da geliyor, orada söylediklerimin kabul edildiği anlamına
da geliyor.
Aralık ayı sonunda TÜBtTAK Bilim Yüksek Kurulu toplanüsı
vardı. O toplantıdan sonra Saym Devlet Bahçeü, enerji ve deprem
konusunda uzun vadeli stratejik planlama yapılmasının kararlaştı-
nldığmı açıkladı. Bence böyle bir karann aunması olumlu. Ayn-
ca, enerji zirvesinde dile getirdiğimiz gelecek için aday gösterilen
teknolojiler tartışması kamuoyuna da yansıdı.
Şu anda bize önerilen nükleer santral teknolojisi, şartnamesinde
var, beş yd denenmiş olmalı. Nükleer santrallar on yılda yapıhyor.
Demek ki bir nükleer santral bittiğinde on beş yıl geriye düşecek.
Bir de "Avrnpa Basmçh Reaktörü" diye 1980'li yıllarda Avrupa
kendisi kullanmak üzere bu santrallan geliştirdi. Ama Avnıpa, nük-
leer santrallan kullanmama, var olanlan kapatma karan alınca "Av-
rupa Basuıçh Reaktörü" de pazar bulamadı. AB'nin ve ABD hü-
kümetinin yeni nükleer santrallann geliştirilmesi için kamu destek-
leri durduruldu; mevcut santrallann kazasız belasız çalıştrnlması
ve oniann bertaraf edümesi için şu anda araştırma fonlan aynhyor.
Ama nükleer santral üreticileri o yeni santrallan, ileride pazar bu-
lunacağı umuduyla geliştiriyorlar. 15 Aralık tarihinde, Westingho-
use flrması 600 megavathk bir nükleer santrahn tasanmına onay
aldı. Yeni geliştirilen nükleer teknoloji, daha ufak. yani 600 mega-
vat civannda, kaza durumunda kendi kendine kapanabilen santral-
lar öngörüyor. En önemli özelliği de bu yeni santrallann 80 ile 600
megavat arasında olmalan. Eski santrallar 1.400 ile 2.800 mega-
watt arasında değişiyordu.
Bakm, rüzgâr teknolojisinde ise tam tersi. 55 küovattan 2 mega-
vata doğru gidiyor.
- Ama bildiğimiz kadanyla TüHaye'ye verilen nükleer santral
teklifleri hâlâ eski teknolojiye dayalu..
UYAR-Evet. Verilen bütün teklifler 1.400 megavat ile 2.800 me-
gavat. Yani, açıklananlar öyle. Şartnamede var olan maddeler ne-
deniyle de bu, 1970'lerin teknolojisi. Dünyamn bıraktığı ve kul-
lanmadığı eski bir teknoloji.
- Peki, Türkiye neden geçmişin teknolojisini almakta bu kadar
ısrarlı? Siyasi mi, yoksa kişisel çıkaıiara dayalı bir tercih mi?
UYAR- Siyasi de olabihr, başka nedenleri de olabilir. Ama ben
o konularda uzman olmadığım için bir şey söyleyemiyorum. Be-
nim varsayımun şu:
Insanlar güzel bir şey yapmak, doğru ve taze bilgilere ulaşmak
istiyorlar. Doğru ve taze bilgileri de hem yurttaşa, hem kamuoyu-
na, hem basına hem de karar vericilere ulaştırmak hedeftir. Bir aka-
demisyen olarak kendime böyle bir misyon biçiyorum. Çevre ko-
nusunda da, yöneticisi olduğum çevre kuruluşu, üyesi bulunduğum
meslek odasının özel alanlanndaki yurttaşlarla bu bilgilen paylaş-
mak gibi bir görevim olduğunu düşünüyorum.
Karar verme süreçlerindeki özel çıkarlar benim uzmanlık alanım
değil. Mutlaka bu sorunu güvenlik güçleri, hukuk halleder. Ama
özellıkJe bilgi toplumunda bilgisayarmızı açtığınız zaman doğru ve
taze bilgilere enşiyorsunuz. "Nükleer enerji, ABD", ya da "ulus-
lararası enerji dunımu-99" yazdığmız zaman hemen ABD Enerji
Bakanlığı'nın dünyadakı enerji durumunu özetleyen, nükleer sant-
rallann neden ABD ve dünyada kapatıldığını gösteren bilgilere eri-
şebiliyorsunuz.
O bilgileri hayata geçirmek istiyorsanız bunlan kullanıyorsu-
nuz. Ama kafan'^Halri başka bir çözümü dayatmak istiyorsanız ona
ilişkin veri anyorsunuz. Bilgi toplumunda olup, bir sürü bılgınin
içinden seçip işinize yarayam alabilırsinız. Ya da o konuyla ilgili
tüm bilgileri kanp sonuca ulasabilirsiniz. Ülkenizdeki yurttaşlarda
bulunan bilgi birikimini katmadan sorunu doğru tanımlayıp uygu-
lanabilir çözûmler bulmanız mümkün değildu".
- Bu söyledikleriniz Ankara'da, enerji bürokrasisindeyapıhyor
mu?
UYAR-Genelde, insanlar bilgi birikimleriyle ılışkili yerlerde ça-
hşmıyorlar. Ben bir aralık bir proje geliştirdim. Bellı pozısyonlara
gelmesi olası insanlann enerji konusunda eğiülmelerini düşünmüş-
tüm. Çünkü belli bir pozisyona geliyor, ama konuyu bilmedıği için
aldığı kararlarla çok daha büyük tahribat yapabiliyor. Bu kişiler o
pozisyona gelecekse onlan eğıtimden geçirelim. Yani, santral mi
yapacak, yoksa ülkenin lamba standardını mı yükseltecek, bu bil-
giye sahip ohnası için orneğin şu eği-
timi vermek:
Rüzgâr santrallan vardır. Ya da ener-
jinin etkin kullanımı açısından on mis-
li daha az enerji kullanan ve aym aydın-
latmayı yapan lambalar vardır. 7.5 mil-
yon dolara bunlardan bir tesis kurarsa-
nız bu, 4.5 milyar dolarlık bir kömür
santrahnı yapmayı engeller.
Bu bilgiye sahip ohnadığı, o işe uy-
gun olmadığı zaman kendi ülkesi için
kendi ülkesimn bilgileriyle ulusal de-
ğerlendirme yapıp en iyi olam seçme-
diği zaman dışandan gelen telkinlere
açık oluyor. O telkin de telkini yapan
insanın çıkanna oluyor. Buna ömek
çok.
- Buna ömek çok, derken, orneğin
nükleer santrallan mı kastediyorsu-
nuz?
UYAR - ABD'de hiçbir şekilde pa-
zarlanmayan, 11 tanesi ömründen ön-
ce sökülecek olan nükleer santrahn
başka bir ülkeye satılması ABD'nin
ekonomisi, ülkeye iş yaratma açısın-
dan olumlu.
Ben ABD'yi, oradaki firmayı, ülke-
mize çöp santrahnı saöyor diye hiç de
eleştirmiyorum. O, kendi ülkesi, kendi
ulusal çıkarlan için en güzel olam yapıyor. Siz de kendi ülkeniz için
aym değerlendirmeyi yaparsanız dışandan gelen telkinlere açık ol-
mazsımz.
Örneklerden bir başkası, çimento fabrikalan... AB standartlan
yüzünden Avrupa ülkelerinde çimento fabrikalan kurulamıyor.
Bunlar burada kuruluyor ve temız ürün olarak ihraç ediliyor. Ama,
standardm oluşmasım sağlayan, o ülkenin beUrlediği toplumsal
maliyet bizim insanımiTin sağhğına ve doğasına kahyor. O toplum-
sal maliyeti biz, bu ülkenin yurttaşlan ve doğası ödüyor. Bu, öme-
ğin Fransa için çok başanlı bir uygulama. tşi burada yaptınp ken-
di ülkesimn insanını koruyor.
Biz şimdi AB'ye aday ülkeyiz. Tam üye olduğumuzda bütün
bunlar bizim için de geçerli olacak, ama şu andan o önlemleri al-
mazsak ileride temizlememiz gereken pisliğin, olumsuzluğun mik-
tan artacak, bedeli ağırlaşacak.
Bakm, "tkttrn Değişikliği Çerçeve SözteşmesT uluslararası bır
kısıt.Bu, 1992'deRio'daimzayaaçıldı, 1997'ye kadar tartışıldı. Ba-
zı ülkeler imzalamadı. Imzalayan taraflar konferanslannda bir ara-
ya geldiler. Imzalamayanlar, ki Türkiye de imzalamayan ülkeler ara-
smdaydı, Taraflar Konferansı'nda kendisinin bilgi beklentilerini
tartışmaya katamadı. Alınan kararlar, bizim bilgi ve beklentileri-
miz kaülmadan almır oldu.
Bu işin uzun vadede kendilerine kısıtlayıcı ve bağlayıcı kararlar
getireceğinin farkmda olan ülkeler hemen emisyonlan a7altmak için
kendiliklerinden önlemler almaya başladılar. Almanya, 8 bin tane
rüzgâr türbini kurulması için bir yasa çıkardı.
Bu yasa rüzgârdan üretilen elektriği belh bir fiyata almayı ön-
görüyor. Bu yasadan sonra Ahnanya'da hızla rüzgâr santrallan ku-
nürnaya başladı. Böylece Almanya emisyonlanm 1990 seviyesine
göre 2010'da yüzde 25 azaltmayı hedefliyor.
ANKARA DÖRDÜNCÜ ASLtYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1998/247
Davacı Mehmet Köksal ve Fazlı Köksal vekili Av. Celal
Kaşak tarafından davah Maliye Hazinesi ve Ballı Kuyumcu
köyü tüzel kişılığı aleyhıne açılan tapu tescili davasının ya-
pılan yargılamasında verilen ara karan gereğince;
Ankara ilı, Yenımahalle ılçesı, Ballı Kuyumcu köyü, 369
nolu parselın etrafında yer alan kuzeyı 376 ve 377 nolu ta-
pulama paKelleri ile doğusu, güneyi ve batısı ekilemez ara-
zi ile çevnli yaklaşık 45 dönüm miktanndaki tasınmazın da-
vacı adına tescılı istemı ile dava açılmıştır.
Bahse konu dava konusu taşınmaz üzerinde hak iddia
edebılecek şabıslann mahkememize işbu ılanın ilan tarihin-
den ıtibaren 3 av ıçensınde müracaat etmeleri ılanen tebliğ
olunur. 04.1.2ÛÖ0 Basın: 1357
ANKARA 3. ASIİYE HUKUK
HÂKİMLİĞl'NDEN
DosyaNo: 1999/768
Davacılar: Feridun Ekşioğlu vs
Veküleri: Av. Çetin Ekşıoğlu
Davalılar: lsmet Hayta- 2 Naciye Hayta, adresleri meçhul
Dava: Müdahalenin men'i
Mahkememızce venlen 12.5.1999 tarihli kararla davalılar aley-
hine açılan müdahalenin men'i davasının kabulûne karar venldj-
ği, ancak bu karar Yarcıtay'ca bozularak rnahkememizin yeniden
esas numarası aldığından:
23.2.2000 günü saat 10.40'<3a davalılar sıfauyla bizzat duruş-
maya gelmenız veya kendinızi temsilen bir avukat göndermeniz,
aksi halde yokluğunuzda karar verileceği davah lsmet Hayta ve
Naciye Hayta'ya bozma ilamı ve duruşma günü yerine kaun ol-
mak üzere ılanen tebliğ olunur. Basın: 1353
ANKARA 16. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 1999/11 Vasiyetname Hâkim: Yılmaz Iğrek, 20588
Kâtip: Metin Yurdakul
Mahkememizde görülmekte bulunan müteveffa Hüseyin Gündoğan'a ait vasiyetname davasının yapılan açık yargılamasında verilen ara
karan gereğince;
Vasiyetçi Hüseyin Gündoğan tarafından el yazma olarak düzenlenen 27.7.1998 tarihli vasiyetnamesi ile adına kayıtlı bulunan Ankara
Çankaya Tınaztepe Mahallesi Libya Caddesi 43-6 nolu ve Izmir Dikili Ismetpaşa Mahallesi pafta 21, ada parsel no: 2178/1 'de bulunan dub-
leks evin 1/2 hissesi ile TC Ziraat Bankası nezdinde bulunan vadeli hesabındaki parasuu eşi Medine Gündoğan ile kızkardeşi Birsen Gül-
şen (Gündoğan'a) vasiyet ettiği, müteveffanın mansup mirasçılan dışındaki mirasçılannın yapılan araştrnnalara rağmen adresleri tespit edi-
lemediğinden, müteveffa vasiyetçinin mirasçılan olan Besey Gündoğan, Kamo Gündoğan, Aliseydi Gündoğan, Imam Gündoğan, Vedat
Gündoğan, Derya Gündoğan, Zeliha Gündoğan ve Döndü Gündoğan'ın işbu ılanın yayımlandığı tarihten itibaren 1 yıl içerisinde vasiyet-
nameyi kabul etmedikleri takdirde dava açıp mahkememize açılan davanın mahkemesı ile dosya numarasım bıldirmeniz, dunışmaya gelip
vasiyetnameye karşı beyanda bulunmanız. duruşmayı gehnediğiniz ve vasıyetnameye karşı açacağınız davanın mahkemesi ile dosya
numarasıru bildirmediginiz takdirde vasiyetnamenin açılıp okunduğunun tespitine karar verileceği hususu ılanen tebliğ olunur. 10.12.1999
Basın: 1374