Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 AĞUSTOS 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
U l \ kultur@cumhuriyet.com.tr 13
9 Eylül'de dağıtılacak MTV ödüllerinde Ricky Martin 6, Jennifer Lopez 4 dalda aday
Latinler dünyayı kafchrıyorKühür Servisi -Gençlerin artık yenı bir
idolü var: Rick> Martin. Yakışıklılığı, sı-
cak gülümseyışi vekıvrakdanslanyla in-
sanlann ha>Tanlıkla izlediği Martin. dün-
yanm dört bır yanmda hızla yayılan La-
tin hayranhğının da simge ismi olmuş du-
ramda
Özellıkle Anıerika Bırleşik Devletle-
n"nde sayılan 31 milyonu bulan Latınle-
rin, bu ülkenin kültürel, sosyal \e politik
vasamında etkın bır güce sahip olmaya
başladığı herkes tarafından kabul edili-
yorartık.
Bunlar arasında kültür, özellıkle de mü-
zik daha bır ön plana çıkıyor. ABD'de bu
yılın en önemlı ıkı albümü olarak Rıcky
Martin "ın 'Lhing La Vlda Loca' ve Jen-
nifer Lopez'm •IfYbu Had Mv Love'ı gös-
terılıyor.
Rıcky Martin, Salraa Havek ve Jenni-
fer Lopez gıbi bugunün Latın yıldızlan
Amerıka"dakı kadar dünyada da başa oy-
nuyorlar. Amerika"nın Tıme. Newsweek
gıbı dergılen bu ısimlen kapaklanna ta-
şınıakta gecıkmedı. Artık hemen her yer-
de bu ısımlenn geçmış ve bugüne aıt fo-
togTdflan. röportajlan ve yaşamlanna iliş-
kın bılinmeven yönleri dergi ve gazeteler
aracılığıyla hayranlanna aktarılıyor.
Amerikalılar Latinleri. peynirli dürüm-
len taco. salsa, Dos Eguıs bırası ve teki-
la ile tanıyorlardı ancak en büyük patla-
ma yakışıklı sarkıcı Rıcky Martın'ın şar-
kılanyla oldu.
'Spangüsh' denilen üslup
Pop, salsa \ e Latın ntımlennın harman-
landığı yenı albümü, pıyasaya sürüldüğü
ılk hafta 661 bın satan Rıcky Martin. 2 mil-
>onu bulan satışıvla rekora doğru koşu-
yor.' Livinla Mda Lorca' Columbia şirke-
tinın en çok satan albümü unvanını da ta-
şıyor. Rıck Martin, pek çok müzık eleş-
tirmeru tarafından bugünün MkhaelJack-
oplumbilimciler Latinlerin bu derece ön plana
çıkmasını genelde yaşama sevinci, cinsellik ve neşenin bir
araya gelmesi olarak değerlendiriyor. Bir de o meşhur ritim
eklenince dünyayı dansa kaldırmak hiç de zor olmuyor.
son' ı olarak kabul ediliyor ve tıpkı bir dö-
nem siyahlann kanını ateşleyen Jackson
gibi Martin'in de Latinleri tutuşturduğu
söylenıyor.
Latin şarkıcılann popülerliği her geçen
gün artarken New York ve Los Angeles'ta
oturan insanlann çoğunlugunu da Latin-
ler oluşturuyor. Amerikalı araştırmacılar,
2005 yılına dek Latinlerin, en büyük azm-
lık olma durumunu elinde bulunduran sı-
yahlan geçeceğine ınanıyor.
Müzik eleştırmenlerinin üzerinde dur-
duğu bir diğer nokta ise Latin müziğine
ilgıran her zaman fazla olduğu ancak Ricky
Martin'ın karizmasının bu ilgiyi doruğa
çıkardığı yönünde.
Bronx doğumlu Jennifer Lopez ise bir
başka Latin dilber. Eski oyuncu, yeni şar-
kıcı Lopez'in yıldızı 'Outof Sight' adlı
filmle parladı. Lopez şimdilerde 'If You
Had My Love' adlı ilk single ile Martin'in
krallıguu zorluyor.
Jennifer Lopez ve Ricky Martin'in ya-
nı sıra Julkt Iglesias'ın oğlu Enrigue lgle-
sias, Latinlerin Alanis Morissette'si ola-
rak tanımlanan 22 yaşındaki Shakira ve
26 yaşındaki Cartos Ponce ve Salma Ha-
yek de ünlü Latinlerden.
Son yıllarda daha çok ılgi çekmelenne
karşın Latinlerin bir geçmişinin olduğu-
nu da unutmamak gerekıyor. 1940 ve
1950'lerde Tito Puente ve Machho
Nevv York kulüplennde oldukça po-
pülerdi. 1980'lerde ise Liııda Rons-
tadt Los Lobos ve Cloria Estefan
gibi ısımler dünya gençlennı şar-
kılanyla coşturuyorlardı. La
Bamba, OM Gringo. Stand and
Ddiver v e The Milagro Bean-
fieki W«r gibi Latın filmleri
ise sinemalarda uzun kuyruk-
lar oluşmasına neden oldu.
Peki bu işin sırn ne ? Top-
lumbilımcıler Latinlerin bu
derece ön plana çıkmasını
genelde yaşama sevinci, . ,
cinsellik ve neşenin bır
araya gelmesi olarak de-
ğerlendiriyorlar. Bir de
buna dünyanın kanını kay-
natan o meşhur ritim ek-
lenince dünyayı dansa
kaldırmak hıç de zor
olmuyor.
Tabiı, Latin şar-
kıcılann 'spangtish'
denilen bir uslupla
şarkılann bır bölü-
münü Ingilızce, bir
bölümünü de tspan-
yolca söylemeleri-
nin payı da var şüp-
hesiz.
Gözler, bundan
sonra eylül ayında
dağıtılacak MTV
ödüllerinde. '9-9-99'
sloganıyla eylülün do-
kuzunda sahiplerini
bulacak ödüllere Ricky
Martin altı, Jennifer Lo-
pez dört dalda aday.
Yeni kitabıyla üçlemesini tamamlayan Atilla Birkiye için aşkta rastlantıların önemi büyük
Eim demiş, aşkbitâdiye!
y
Atilla Birkiye, Bir Aşk Denemesi adh khabtnı şiirlerle tek kişilik
ojıına dönüştürecek. (Fotoğraf: KADER TUĞLA)
GÜL ERÇETtN
Atilla Birkiye. 'Son Yemek' ve 'Soldan Sağa'
adlı > apıtlan ile başladığı aşk üçlemesini 'Bir Aşk
Bilmecesini Nasıl Çözebilirsiniz?' adlı romanı ile
tamamladı. Yazar Asos Yayınlan'ndan çıkan kı-
tabında 'aşkyok, bitti" dıyenlere ınat 'aşk ırma-
ğının gürül gürül akışının' öyküsünü paylaşıyor
okurlanyla. Üçlemesini bitırmesine karşın aşk
üzerine yazmayı sürdürecek olan yazann önü-
müzdekı dönem planlan da oldukça yoğun. Tür-
kiye'ye Gürcistan'dan gelen babasının serüvenın-
den yola çıkarak kimlik sorunu üzerine bir ro-
man yazacak. Bir Aşk Denemesi adlı kıtabını şı-
irlerle besleyerek yazdığı tek kişilik oyunu Me-
tın Belgin ile sahneye taşıyacak. 2000 yılında ga-
zetemizde yazdığı lstanbul ve Aşk temalı yazı-
lannı bır kitapta toplayacak. bir de şiir kitabı su-
nacak okurlarına. Birkiye, şu anda yaşadığı aş-
kın şıirler ve düzyazı şiirlerden oluşan yazıya dö-
nüşmüş kitabını da paylaşacak aşk aşıklanyla.
Aşkı yitirdikçe, şiirden uzaklaşhkça.»
- Romanm pek çok yerinde \ urguladığıruz gi-
bi tek gerçek aşk mı yaşamlanmızda?
Ben gerçekten aşkm çok önemlı olduğuna ina-
nıyorum. Aşkı çeşitlı şekillerde tanımlamak ola-
naklı. Hatta tanf etmenin güçlüğü de ortada. ama
aşk diye kafamızda canlandırdığımız bir şey var.
Bu yapıtlanmda daha çok kadına olan aşk 6la-
rak beliriyor. Başka aşklar olabılır. Kı ben dolu-
nay a da. Boğaz' a da, edebıyata da aşığım. tnsan-
lann günlük yaşamlanndakendileriyle ilgilı yap-
• Aşkı birinci sıraya koymamın
özel bir nedeni var: tnsanlann
aşktan uzaklaştıkça şiirden, şiirden
uzaklaştıkça aşktan uzaklaştığını
düşünüyorum. Aşkı, şiiri
romantizmi yitirdikçe kabalaşıyor,
inceliklerini yitiriyorlar.
tıklan çok önemlı şeyler var elbette, ama ben bun-
lann ıçinde en önemli şey olarak aşkı ahyorum.
Siyasi bir mücadele diyelim. Yazan çızen insan-
lar olarak bunu sürekli veriyoruz. Çok önemli bir
şey olarak görmüyorum bunu. Yapılması gere-
ken bir şey zaten. Aşkı birinci sıraya koymamın
ise özel bir nedeni var: lnsanlann aşktan uzak-
laştıkça şiirden, şiirden uzaklaştıkça aşktan uzak-
laştığını düşünüyorum. Aşkı, şiin romantizmi yi-
tirdikçe kabalaştığmı, kavga ettiklerini. savaşhk-
lannı görüyorum. 'Savaşma seviş' tarzında bır hip-
pi felsefesi değil benimki ama aşkı yitiren insan-
lann inceliklerini yitirdıklen kesın.
-EUerimizden akıp giden mutluluğun rastlan-
tabrda gizfioktuğunu >urguhıyorsunuz. Bütiin aşk-
lann önkoşulu rasüanülar mı?
Ben rastlantıya kadercilik olarak değil de ya-
şamın içindeki bir kategorı olarak ınanıyorum.
Gazetemizin yazan OnatKutlar'ın ölümüne ne-
den olan olay örneğın. O saatte o kafede olma-
yabilirdi. Yolda gıderken bınnı görmeniz, bir
köşeyi beş saniye önce ya da sonra geçmeniz ya-
îz bırakan fotoğraflann festivali Fransa'da
• 11 .Uluslararası Fotomuhabirliği
Festivali Fransa'nın Perpignan
kentinde yapılacak. Festivalde çeşitli
ülkelerden 30'a yakın fotomuhabirinin
çalışmalan sergilenecek.
KültürSenisi-11. Uluslararası Fotomuhabirliği Fes-
tivali 'YTsa pour Cimage' (Görüntülere Geçiş tzni) ad-
lı kuruluşun katkılanyla 28 Ağustos -12 Eylül tarih-
leri arasında Fransa'nın Perpignan kertfınde gerçek-
leştiriliyor.
Daha önce basında yayımlanmamış birçok fotoğ-
rafi keşfetme firsatı sunan festival, fotomuhabirliği mes-
leğınin zengınliklerini yansıtma amacını da taşıyor.
Festival süresince, dünyanın dört bır yanından otuz
kadar fotomuhabirinin çalışmalan sergilenecek.
Sipa Haber Ajansı'nın kuruculanndan Gökşin Si-
pahioğiu'nun çeşitlı ülkelerde çektıği fotoğraflar. Kett
KHch'ın Meksika'dakı sokak çocuklanyla ilgili 'ElNi-
no' adlı çalışması. OaudineDoury'nin kimsenin gir-
mesine ızin verilmeyen ünlü askeri kamp ARSEK'te-
kı tanıklıklan, Afganistan'da çalışmasına izın verilen
tek fotoğrafçı olan Zaheeruddinin Taleban'ın Afga-
nistam'nı anlatan fotoğraflan yer alacak sergide.
Ayrıca NYilfiam Albert Allard, Pabk) Bartholomen,
Lettizia Battaglia Philip Blenkinsop. Tianc Doan na
Champassak. Matias Costa. Thomas Ihvorzak. Oii-
>ier Föllmi, Ncolai Fuglsig, Liz Gilbert, Annie Grif-
fiths. Benoıt Gysembergh. Jim Hollander. Alexander
Joe. Kent Klich.Philippe Lafond, Mark Leong, Jenny
Matthevvs. Krysztof Mıller, Laurent Monlaü, Ralph
Morse, Marıe-Paule Negre, Paola PeUegrin, Matthi-
eu Ricard. Patnck Robert. Chnstian Simonpıetn,Chris
Steele Perkins, Bruno Stevens da sergiye katılacak.
Geçen yıl on binden fazla fotoğrafin gösterildiği fes-
tivalde bu yıl da 1998'm eylülü ile 1999'un eylülü ara-
sında gerçekleşmiş iz bırâkan olaylar hatırlanacak ve
önceden belirlenmiş konularla ilgili fotoğraflar gös-
terilecek
Bu yıl dıkkat çeken konular Tibet'in, 1949'da Çın
Sipa Haber Ajansı'nın kuruculanndan Gökşin Sipahioğlu'nun 1964 vıhnda Nijerya'da çektiği fotoğraf.
istilasına uğradığı dönemden bugüne kadar geçirdi-
ği değişim: küreselleşme, kuzey - güney ekonomile-
rinın entegrasyonu ve etkileri; Polonya'daki evrim ve
değişiklikJer; Berlin duvannın yıkılmasından sonra ya-
şananlar; Yugoslavya'daki ilkçatışmadan Kosova'da-
ki etnik aynma kadar geçen süreç; 30 yıldan beri do-
ğa tahribatına dikkat çeken Greenpeace yer alıyor.
Festival haftası boyunca halk, amatör ve profesyo-
nel fotoğrafçılar Kongre Sarayı'nda bir araya gelme
firsatı bulacaklar. Aynca Patrick Chauvel'in "Savaş
Muhabiri' adlı filmi gösterilecek.
Festivalde birçok ödül de verilecek Magazin Al-
tın Vize, Haber Altın Vize, Kodak Genç Muhabir
Ödülü, Canon Ödülü, 1999 Uluslararası Insancıl Rö-
portaj Büyük Ödülü, uluslararası büyük dergılerin
fotoğraf servisi yöneticilerinden oluşturulan bağım-
sız birjürinin kararıyla sahiplerini bulurken. Günlük
Basın Altın Vize Ödülü'nün sahibi ise Perpignan'da-
ki sergiler sırasında oluşturulacak bırjüri tarafından
belirlenecek.
şamınızın akışını etkiler. Şu anda âşık olduğum
genç kadını yıllardır tanıyordum örneğin. Bir
gün eve gıderken AFA'ya bir uğrayayım dedim.
O sokağa dönmem, o kızla karşılaşmam büyük
bir rastlantı. tnsanlar arasında özel bır elektrik
olmak zorunda elbette, ama onun ıçin de rast-
lantı denilen bir şeyin olması gerekir. Aşkı rast-
lantıyla bağlantılandırmak biraz da şıirsel geli-
yor bana. Hayatı bir şiir gibi yaşamamn da fark-
İı keyifleri var.
-Romanın sonunda 'hepsi aradıklan erkekle-
n yadakadınlan bulmuşlardı' cümlesineyerve-
riyorsunuz. Bu kadar iyimser misiniz aşk bilme-
cesinin çözümü konusunda?
Roman kahramanlanndan bıri, kişileri hep en
uygun şekılde eşleşhrmek istıyor, ancak herkes
rastlantılarla buluyor birbirinı. Belkı de bu bir ya-
nılsamaydı dıyorum zaten romanın sonunda. Bu-
lamadılarsa bile hoşbir yanılsama... Ben roman-
da da belırttığım gibi insanlann o tür aşklan ya-
şamasından yanayım. O aşklan yaşaması içın
ne gerekiyorsa yapması gerektiğine ınanıyorum.
Bu nedenle bu yanılsama bu üçlemenın hepsin-
de var.
Eylül romanımn temasını izJedim
-Romanda en şaşırtKi öğe Murat ik büyük
ask>^şavanSevgininkocasmadönmesi.Tüken-
miş bir aşk yeniden başlavabilir mi sizce?
Olabilır. Sevgi Nun ve Murat'ın arasındaki ilış-
kıde aslında Eylül romanımn temasını izledim
alttan alta. Aklımda Necıp. Suat ve Süreyya var-
dı. Eylül'de Suat Necip ile gitmez. Süreyya ile
^^_ de kalmaz, kendısini ateşe atar. Bu so-
na baktığımda Necıp'i çok sevmesine
karşın onunla gıtmedığı için evliliğini seç-
tiğinı düşünüyorum. Kendi romanım-
daki üçlüde de Eylül'ü ızlediğim için Sev-
giye de kocasını seçtirdim.
-Roman boyunca yalnızca aydın kesi-
mih aşklannı anlatmanızın özel bir ne-
deni var mı?
Öncelikle bıldığim bir çevreyi yazma-
nın avantajını kullandım. Öte yandan
Türk halkmın aşk konusunda cıddi so-
runlan var bence. Bu kalıplar içinde is-
tediğim kurguyu gerçekleştiremezdim.
Türk halkının, aşka, kadm-erkek ilişki-
sine bakışına son derece de karşıyım. Bu
konuda ancak bir deneme yazabilirim.
Yalnız burada bir çelişki daha doğuyor.
Aydın kesiminin serbest aşklannda da
bir tüketmışlik söz konusu. Halkta en
azından saflık korunuyor. Sonuç olarak
tanıdığım çevrenın aşklannı anlatırken
o tüketime de yeni bir derinlık kazan-
drrmak istedim.
- Romanda cinsellik temasından ka-
çınmanızm nedeni bu mu?
Cınsellıği yazmadım. Bu benim cin-
selliğe karşı olduğum anlamına gelmez.
Aksine çok özel olduğu için yazmadım.
Ama bu hiç yazmayacağım demek de-
g
-Son derece yahn bir anlannu yeğle-
diğiniz romanda, nesne, çevre bethnle-
melerine hiç yer vermiyorsunuz.-
Bugün bir Tobtoy'un romanını yaza-
mazsınız. Öte yandan yazmanm da bır
anlamı yoktur. Yaşar Kemal bana gö-
re dünya çapında bir romancıdır. On-
dan sonra birisı çıkıp benzer bir şey yaz-
sa okunacağını sanmıyorum. Ben ken-
di romanlanmı daha duygulara dönük ro-
manlar olarak düşündüm. Betimlemeler-
den özellikle kaçındım. tnsanın ruhsal
durumunu yazmaya yöneldim. Görsel
çağda yaşıyoruz, bu nedenle görsellı-
ğin yeniden betimlemelerle altının çizil-
mesinin gereksiz olduğunu düşünüyo-
rum. Bıraz da minimalistim sanınm.
BUA^AMADA
ŞUKRAN KURDAKUL
Gündemdeki Osmanlı
"Muhafazakârtabiat"\n\ bildiğimizTank Buğra'nın
Küçük Ağa romanı kahramanlanndan Akşehirli dok-
tor Mirtas Efendi bir kahvede Müslüman dostlany-
la söyleşirken uzüntüsünü şu sözcüklere yansıtır
"Eeh.. Osmanlılık da öldû."
Kurtuluş Savaşı yıllan.
Tarihçilefden sorarsanız 1838 Ingiliz-Osmanlı Ti-
caret Antlaşması'yla gümrük kapılannın açılması sü-
recinde el sanatlanna dayanan yerii endüstrinin çök-
mesi sonucu zaten "hasta adam" durumuna düş-
müştü Osmanlı Imparatorluğu.
Benim sözlüğüme bakarsanız, gizli sömürge..
"Hasta adam"\n ölüm fermanını yazmak aslında
21 Aralık 1881 'de II. Abdülhamid'e nasip olmuştu.
"Ulu Hakan"\n bu fermanla iki milyarfrank alacak-
lı olan Batılı devlettere Düyun-u Umumiye'yi kurma
özgürlüğü tanıdığım biliyoruz.
Düşünebıliyor musunuz, tütün, tuz, pul, ispirto vb.
gibi vergi gelirierine el koymalannın yanı stra maliye
bakanının atanmasını denetlemek bile var bu veri-
len özgüriüğün içinde.
Kalan borçlann ödenmesinin, Kurtuluş Savaşı ut-
kusundan sonra genç Türkiye Cumhuriyeti'nin yok
yoksul bütçesine yüklendiğini unutmayalım.
Yazık ki bu gerçeklerin bilinmesinı istemeyenlerço-
ğalıyor aramızda.
1950 sonrasının lise eğitim programlan tarih kitap-
lanna Osmanlı borçlanyla biriikte Düyun-u Umumi-
ye kurumunun niteîiğinin bilinmesine izin vermryor-
du.
Gerekçe, ecdad Osmanlı ite günümüz kuşaklan ara-
sında "manevi bağlann" kopmaması gibi toplumbi-
limde ağırlığı olmayan bir nedene dayanıyor.
"Manevi bağ" kültür kavramının öğelerinden mi-
dirki?!
Cumhuriyet aydını "tek parti dönemi"nde impa-
ratorluğun toplumsal/siyasal yapısı üzerine on bin-
lerce sayfa yazdı.
Fuat Köprülü'nün, Ord. Prof. Ismail Hakkı Uzun-
çarşılfnın yapıtlannı anımsayalım. Sonraki yıllarda
Omer Lütfi Barkan'lann, Mustafa Akdağ'ların ça-
lışmalannı anımsayalım.
Sabahattin Eyuboğlu "Tarih bilinci geçmişe tap-
mayı gerektirmez. Geçmişe dönûk bir sığınma ol-
mamalıdır. ölüler arasında dolaşırken sağ olduğu-
muzu unutursak biranlamda ölmûş oturuz. Bizim geç-
mişteyaşamamtz değil, geçmişin bizdeyaşaması ge-
rekir" demişti.
Tarihin çoplüğü de var, müzesi de, yaşanmakta ola-
nı etkileyenı de... 1853'ten sonra boş verilen Topka-
pı Sarayı'nı bırakılmışlıktan müzeye dönuştüren Mus-
tafa Kemal'imızin tarih anlayışıdır.
"Manevi bağ "lann geçen kuşaklan etkilemesi için
değil, kültürel ögelerin bilinmesi için...
1923 öncesi yüzyıllann kültür mirasını yadsımayı
nasıl düşünebilıriz ki... Sorun, Eyuboğlu'nun da vur-
guladığı gibi bugün de yaşayanın işlevini belirleye-
bilmek. Dersler çıkarabilmek o küttür mirasından.
Yahya Kemai'in "Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı iler-
le I Biryaz günü geçtik Tuna'dan kafilelerle" dizesi
hangi kültür anlayışının ürünüdür ayırdındayız artık.
Geçen hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ege-
men olan partilerin sözcülerinin konuşmalan yazık
ki, Yahya Kemal'ce çağdışı duyarlılıklardan kaynak-
lanıyordu.
Imparatorluğun 700. kuruluş yıldönümüne bu geç-
mişseveriiközlemi mi egemen olmalıydı Meclis'te?..
Ideotojiye dönüştürülen geçmişseveriiğin ne tür gös-
terilere sahne olduğunu gene 1950'den sonra Istan-
bul'un fethinin yıldönümlerindeki törenlerde yaşat-
madılar mı bize? Yaşatmryorlar mı?
Halikamas Balıkçısı "Anadolu'nun Sesi" (1. Bas.
1971) adlı yapıtında bu tür geçmışsfcveriiği okuya-
cağımız satırlarla yeriyordu:
"Günümüzde lstanbul fethinin bilmem kaçıncı
yüzyıl dönümüyle, bir de her yıl Istanbul'un kurtu-
luşunun yıldönûmü kutlanır. Bir yıldönümü kutlan-
ması geçmişteki önemli bir olayın hatırasına yepye-
ni birgünün -davulzurna gürültüsüyle boşu boşu-
na- kurban edilmesi demektır. Elden gelirse o yep-
yeni günü de o geçmişteki önemli olay gibi önemli
olan bır olayla değehendirmelidir. Ama neyse, ma-
dem ki Fafh 'in 'fethi celili Konstantiye's/ne asıl bü-
yük önem verilir. Birkaç operakomik figüranını an-
dıran takma palabıyıklı beş on sözüm ona yeniçeri-
ye (yabancılara eğlencelik, kimiyerli kabadayılara da
ayran kabartımı olsun diye ah vah yandım aman yol-
lu saz semaisi çalıp çağıran bir mehter takımı ardın-
ca) geçit resmi yaptınlır. Oysa Istanbul'un kurtulu-
şu diye heryıl yaptınlan tören bir yıl öncekine kıyas
daha baştan savılır. Asıl Istanbul'un fethini yapan-
lar günümüzün milli kuvvetleriydi. Başlannda Ata-
türk olarak. Niçin Budapeşte'nin, Belgrad'ın, Bağ-
dat'ın fetihleri yıldönümlerini kutlamıyoruz?"
Osmanlı dönemi yalnızca 700. kuruluş yıldönümü
nedeniyle gündemimizde olmayacak elbet.
Yeter ki mehter takımı kafasından kurtulmasını bi-
lelim.
Ankara Tiyatro Festivali'ne
başvurular başladı
• ANKARA (AA) - Özel ve amatör tiyatro
topluluklannı desteklemek ve altematif tiyatro
anlayışını geliştirmek amacıyla gerçekleştirilen 4.
Ankara Tiyatro Festivali'ne başvurular 15 Eylül
tarihine kadar yapılacak. 18-28 Kasım 1999 tarihleri
arasında gerçekleştirilecek 4. Ankara Tiyatro
Festivali'nde 9 gün süreyle özel ve amatör tiyatro
gösterimlennin yanı sıra tiyatro konulu atölye
çalışmalan, seminerler, söyleşiler ve sinevizyon
göstenleri de yer alacak. Kültür Bakanlığı'nın da
maddi destek sunduğu festıvale, değişik illerden yerli
tiyatro topluluklannın yanı sıra Belçika, Fransa, ıtarya.
Hollanda, KKTC, Azerbaycan, Bulgaristan, Romanya,
Japonya ve Cezayir'den de çeşitli tiyatro topluluklan
katılacak. Festıvale başvurular 15 Eylül'de sona eriyor.
6. Hahcı-midi bilgisayanla
beste yarışması
• Kültür Servisi - 6. Halıcı-midi bilgisayarla beste
yanşmasına başvurular başladı. Ana teması
'Osmanlı devleti'nin 700. yılı olarak belirlenen
yanşmaya son katılım tarihi 14 Ağustos. Yanşma
sonuçlan 2 Eylül'de lstanbul Beylıkdüzü TÜYAP
Kongre Merkezi'nde açıklanacak. Yanşma jürisi
Atilla Özdemıroğlu, Borga Parlar, Emrehan Halıcı,
Faruk Eczacıbaşı, Garo Mafyan, Hakan Özer, Hasan
Cihat Örter, Izzet Öz, Sedat Ergin, Sinan Bökesoy,
Şeref Oğuz ve Tuluyhan Uğurlu'dan oluşuyor. Tüm
katılımcılara açık olan yanşmaya katılacak olan
eserlerin süresinın üç dakikadan kısa, 5 dakıkadan
uzun olmaması gerekiyor. (Aynntılı bilgi için: 0312-
425 83 26- http://www.halici.com.tr)