Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 TEMMUZ 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15
UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ
Dünya mimarları, 7500 kişilik 2005 yılı uluslararası buluşması için İstanbul'u seçtiler
Pekin'de 'Istanbul dayaınşması'
• Uluslararası
Mimarlar Birliği'nin
(UIA) Pekin'de
yapılan 20. Dünya
Kongresi ve genel
kurulunda,
2005 yılmdaki kongre
ve genel kurul için
Mimarlar Odası'nca
aday gösterilen
îstanbul, diğer adaylar
olan Nagoya (Japonya)
ve Floransa'dan
(Italya) daha çok oy
alarak 7500 kişinin
katılacağı uluslararası
buluşmanın 'ev sahibi
kenti' seçildi.
Uluslararası Mimarlık Kongreleri'nin 2005 yıh buluşması için "2600 yılhk kent birfldmr ile tanıtdan (solda) İstanbul'u seçen düny-a delegasyonu, UIA Genel Başkanbğı'na da
yine 2005 İstanbul Kongresini de vönetmek üzere Park Otel'in 1993Heki "yıkım törenine" katüan Yasilis Scoudas'ı getirerek anlamlı bir dayaıuşmayı ödüllendirmiş. oldu~ (sağda)
Tarih, 29 Haziran 1999, Salı...
Yani, Imralı'dakı mahkemenin, ülke-
yi bölmek ugnına yıllardır binlerce ki-
şinin yaşarrunı yitirmesine önderlik eden
Ocalan hakkındaki. Türkiye için büyük
önem taşıyan yargı karannı ilan ettiği
gün...
Aynı gün ve hatta aynı saatlerde, biz
de Pekin'deki UIA (Uluslararası Mi-
marlar Birligı) genel kurulunun yapıl-
dığı Kongre Merkezi salonunda, Türki-
ye için yine büyük önem taşıyan bır baş-
ka "karann" verilmesini bekliyoruz.
100 ülkeden 1 milyonu aşkın mima-
nn üyesi olduğu UIAnın "7500-8000
kişhle" toplanacağı tahmin edilen 2005
yılmdaki Dünya Mimarlık Kongresi ve
UIA Genel Kurulu'na hangi ülkenin ve
hangi kentin "ev sahipliğT yapacağı,
hemen her ulustan mımarlann oluştur-
duğu delegasyonun "oylanyla" belırle-
necek..
19-29 Haziran 1999 tarihlerinde Çin
Halk Cumhuriyeti'nın başkentinde yak-
laşık 6000 kişilik katılımla gerçekleşen
1999 Dünya Kongresi ve Genel Kuru-
lu'nda, 2005'teki 22. büyük buluşmaya
"aday" göstefdiğimiz istanbuLdiğer iki
aday olan Floransa (ttaly») veNagoy§
(Japonya) karşısında dünya mimarlan-
nı temsil eden sadece 200 kadar dele-
genin çoğunluk karanna göre tercih edil-
miş olacak ya da olmayacak...
'Engeüer' ve seçimler.»
UIA'nın Pekin Genel Kurulu'yla bir-
likte 6 yıllık görev dönemi de sona eren
Meksikalı bayan başkanı Sara Topel-
son de Grinberg, aday kentler için ya-
pılan tanıtım konuşmalannın ardından
oylamaya geçmeden önce "Türkiye''ye
bir sorum var" dıyor ve ekliyor: "2005
Dünya Kongresi'nin açılış seremonisi
için en az 10.000 kişilik bir salon gereke-
bilir. Istanbul'da bu olanağınız var mı?
w
Bu "oylaına öncesi" soruyu, 13.000
kişilik Habitat-II ev sahipliğini anımsa-
tarak yanıtlıyoruz ve hatta Abdi Ipekçi
Spor ve Gösteri Salonu'nu kastederek,
"Aynı anda 12.500 kişiyi de bir mekân-
da buluşturabüiriz" diyoruz.
Yine oylama öncesindeki kulislerde
bazı "BaoJı" ülke delegelerinin. Türki-
yede insan haklan sorunu yaşandığını
ve bu nedenle "insan haklanna duyar-
uülkelerin mimartannın" 2005 yılında
hükümetleri tarafından "İstanbul'a gön-
derilemeyeceği" riskinin bulunduğunu
söyledikîerine tanık oluyoruz.
Bu siyasal engellemeyi de. Türkı-
ye'nin bir uygarlıklar ülkesi olarak ta-
rih boyunca insanlığa düşünce, felsefe
ve inanç konulannda "kühürel önder-
Hk" ve hatta "kaynak" oluşturduğunu
anlatarak aşmaya çalışıyoruz. Istan-
bul'un ise Doğu ve Batı kültürlerinin yi-
ne tarihsel buluşması ile görkemli bir uy-
garlık kimliği kazandığını. dünya mimar-
lannın bu kimliği irdeleyerek 21. yüz-
yıla yönelik hedeflerini belirlemesinin
"Türkiye'nin dünyaya en büyük katJu-
sı" olacağını vurguluyoruz.
Bütün bu "karşı" tavırlara, özellikle
Japonya'nın Nagoya kenti için tüm kong-
re günleri boyunca yaptıklan parlak ve
gösterişli propaganda çalışmalan ile
Ftalyanlann Floransa kentindeki "mi-
mariçekkiliği*' güçlü ve etkili bir şekil-
de öne çıkarmalannı da eklediğimizde,
dünya mimarlannın yine de "tstanbuT
demeleri için gösterdiğimiz çabalann
ve ileri sürdüğümüz "kültürel gerekçe-
lerin" yeterli olup olmayacağı yönünde-
ki kuşkulanmız, seçim heyecanımızı da
doruğa çıkartıyor...
Derken, UIA Genel Başkanı, kapalı
oylamayla yapılan ilk tuı seçim sonuç-
larını. "Hiçbiraday yüzde 50'yi aşama-
dY* diyerek şöyle açıİdıyor "İstanbul 77,
Nagoya 61, Floransa 54 oy akü.J'
Ardından. sadece ilk iki kent arasın-
da yapılan oylamanın sonuçlan ise sa-
londa bir alkış tufanıyla karşı lanıyor ve
rakamlar ilan edılır edilmez oturduğu-
muz koltuklann etrafi kuşatılarak dün-
ya mimarlannca kucaklanıyoruz, kutla-
nıyoruz. Sara Topelson'un sesi bu kez
sanki daha yumuşak ve sevimli geliyor:
"İstanbul 110 oy, Nagoya 80 oy aldı.
Türkiye Mimarlar Odası'nı kuthıyo-
nınu"
Ornek bir güçbiriiği
29 Haziran 1999 Salı günü Pekin'de
elde edilen bu uluslararası başan, bir
bakıma "utusalbirdayaıuşmanMt" da ürü-
nü olarak Türkiye'ye kazandınldı.
Mimarlar Odası'nın bu kez 26 kişi-
lik bir ekiple Çin'e gidip genel kurula
tüm gücüyle "asıunası"; tstanbul'un ve
Türkiye'nin dünya mimariığı için ne
denli önemli kültürve uygariık birikim-
lerini taşıdığının bildirilerle, broşürler-
le, belgesel ve konulu filmlerle, afişler-
le, sergilerle ve diğer olanaklarla binler-
ce mimara 10 gün boyunca anlatılma-
sı; yol ve konaklama giderlerinden kong-
re katılım ücretlerine kadar gönüllü bir
çabanın ekonomik olanaklannı "aşan"
büyük bir bütçenin duyarlı sponsorluk-
larla karşılanması ve Türkiye'nin 2005
yılı ev sahipliği konusunda "devlet" ola-
rak da gerekli desteği vereceğinin Kül-
tür, Dışişleri \e Turizm bakanhklanyla
bırlikte "Cumhurbaşkanlığı düzeyin-
de" de UIA delegasyonuna özel mesaj-
larla bildirilmiş olması.. bugüne dek
benzeri pek görülmeyen örnek bir güç-
biriiği yaratarak olurnlu sonucun alın-
masına büyük katkı yaptı.
Yine Peİdn çalışmalan süresince Mi-
marlar Odası grubuyla birlikte olan
"Kültür Bakanhğı ekünnin" yardımla-
n ve aynı bakanlığın bir kısım giderle-
ri de üstlenmiş olması, THY'nin de kat-
kılanyla birlikte budayanışmanm anlam-
lı bir bölümünü oluşturdu.
Bütün bunlann yanı sıra özellikle Pe-
kin Büyükelçımiz Daryal Banbay'ın bu
etkinliğe "ana sponsorhık" yaparak en
büyük desteği veren Çanakkale Sera-
-Mektubumuzyanitsız kalmadu..
UIA'nın Pekin'deki Dünya
Kongresi ve Genel Kurul u'na
etkili bir hazırlıkla katılan Mi-
marlar Odası. uluslararası mi-
marlar topluluğuna "Udçağn''
yaparak 2005 yılında da tstan-
bul'da buluşmayı önerdi.
Çagnlardan birincisi. "Ana-
dohı'dan Dünya Mimarianna
Mektup" başlıklı mesaj ile bu-
nu destekleyen "Mimariığın
10.000 Ydhk Besiği Anadohı"
temalı sergi ve afışlerdi.
Mektubunda "gtobalteşnıe-
nin dünya kültüıierini de eroz-
yonaugrattıgına" dikkat çeken
Mimarlar Odası, yeryüzünün
yaşam ve uygarhk değerleri-
nin korunarak geleceğe aktan-
labilmesı için "21. vüzyıhn,kül-
turier arası bir davaıuşma ve
mimari birikimlerin paytaşıi-
ması yüzyûı olması'* çağnsın-
da bulunuyordu.
Nitekim Çin'in bilge ve de-
neyimli miman Prof. Wn li-
UIAPtkinbulusnıasında da^lanbroşürdekibufotoğrafijıaltıııdaşunlarvaalıydı:
"Karşı krvı Asya, fotoğrafin çekfldiği ver ise Avrupa... Petroi kanab yapdmak
istenen Boğaziçi, ijte böyfe bir kentsd mekân-." (Fotoğraf: OKTAY EKJNCİ)
angyong tarafından önerilerek UIA Kongresi'nce de "Pe-
km Şartj" olarak ilan edilen DümaMhnarMiBidirgesrnde.
a>iu çağnnın karşılığı şu sözlerle yer aldı: "Geçmlşleri-
miz farkü otabilir. ama ortak bir gdeceği paylaşmak için
buradayız..."
Boğaziçi, dtinya mirasımız...
Pekin'de dile getirilen ikinci mesajımız ise ashnda bi-
rinci çağn için somut bir eylemi içeriyordu. Kongre ve ge-
nel kurul üyelenne "Dflnya miraa l^anbal'u ve Boğada-
n petroi yolu ounakton kurtarakm'* şeklindeki sesleniş,
hem dagıtılan bildiriler hem de doğrudan UIA toplantı-
sıoda yapılan konuşmalarla da desteklendi.
Böylece bogazlann sıradan bir deniz geçişi değil, taşı-
dıklan tarih ve doğa degerleriyle "bütün insanh^n vemi-
mariann ortak kültür \« çevre mirası'' olduğu gerçeği
uluslararası bilince de yansımaya başladı.
Işte bütün bu mesajlar ve seslenişler, 7500 kişilik 2005
yıh buluşması için Nagoya'nm ve Floransa'nın "turistik
davederi'' yerine İstanbul için dile getirilen "kültürel so-
rumluluklan paylaşnta çağrısın
, Pekin Genel Kurulu'nun
da "ortak karanna" dönüşmüş oldu...
mikAŞile birlikte 24 Haziran 1999 Per-
şembe akşamı büyükelçilik binamızda
UIA delegasyonu için düzenledikleri
zengin mönülü resepsiyon ve tstanbul
Kongre Bürosu Müdürü Eyüp Babür'ün
UIA Genel Kurul fiıayesinde kurduğu İs-
tanbul standı, dünyamimarlannın tercih-
lerini belırlemede diğer güçlü katkılar-
dı.
İstanbul'un Kadıköy Belediye Baş-
kanı Av. Selami Öztürk ile Bahçelievler
Belediye Başkanı mimar Safîet Buhrtda
butarihsel dayaruşmada görev aldılar. Du-
yarlı başkanlar, Eczacıbaşı AŞ ile birlik-
te sponsorluk bütçesine destek olurlar-
ken, UIA delegasyonuna da "Sizleri İs-
tanbul'a bekfiyoruz" çağnsında bulun-
dular.
Bir kûçük t
ders'>
Şimdi bir yandan aynı ulusal dayanış-
mayı 2005 "teki 7500-8000 kişilik büyük
buluşmanın hazırhklan için de zengin-
leştirmeye çalışırken, öbür yandan şu so-
rulann yanıtını da artık açıkça tartış-
mamız ve 'ulkemizidünyaya hangiözeİ-
likleriyle kabul ettirmemiz' konusunda
bir karara varmamız gerekiyor.
Acaba, ömeğin "oltaııpiyalluria'' (üs-
telik onca büyük bütçelere. kadrolara
ve hatta özel yasalara rağmen) elde ede-
mediğimiz bir uluslararası başan, ikna
edilecek kişi sayısı çok daha fazla olan
UIA Dünya Kongresi ve Genel Kuru-
lu'nda nasıl ve "hangi niteüğûniz" ka-
bul görerek elde edilebildi?
Benzer şekilde, yine örneğin olimpi-
yatlann istanbuldayapılması konusun-
da "adayhğımızı'' bile manşetlerden du-
yuran ve bü>öik destek veren medya-
mız. Anadolu Ajansı'nın ve Mimarlar
Odası Genel Merkezi'nin 30 Haziran
1999 günü yayımladığı "Pekin başan-
sı" haberlerini neden hiç önemsemedi?
UIA'nın 2005 'te İstanbul "dabuluşul-
masına karar vermesindeki en büyük
etmen, hiç kuşkusuz, bu çağnnm dün-
yada başka hiçbir ülkede bu denli zen-
gin ve köklü olmayan "kültür ve uygar-
lık değerferimizk'" yapılmış olmasıdır.
Eğer dünyada saygın bir yer almak is-
tiyorsak. bize yabancı olan değil, bizim
"özgünlüğümüzü" ve "evrenseJ kimli-
ğimizi'' oluşturan ayncalığımızla ulus-
lararası platformlarda "varlığımın'' ka-
nıtlamak durumundayız.
Bunun yolu ise İstanbul gibi eşsiz de-
ğerlerimizi, örneğin "dünya kenti" slo-
ganı yerine öncelikle "dünya mirası''
kavramıyla kucaklamak. tanıtmak ve
bu gerçeği dünyaya da "kabul etdrmek-
ten" geçiyor...
Pekin'de de. Nagoya ve.Floransa "dün-
ya kennyiz" diyerek oylamayı kaybetti-
ler. İstanbul ise "dünya mirasımızı ge-
lin petroi tankerierine karşı da birlikte
koruyalım" çağnmızla, binlerce mima-
nn 2Ö05 yılı özlemlerinde hak ettiği ye-
ri ahnayı başardı...
Amerikan sinemasmda ırkçılık rüzgârlan esiyor
VVîll Smith oldukça başanh bulunuyor.
Kültür Senisi - Geçen hafta gösterime giren
WUd VVUd West adlı filmin zenci aktörü WH1
Smith, yeni bir tartışmanın başlamasına neden
oldu. Amerikan sinemasında bır zencinin
başrolde yer alıyor olması çok sık rastlanılan
bir durum değil. Zenci ya da etnik kökenli
aktörler çoğunlukla komedi ya da yardımcı
rollerle kendilerini avutmak durumunda
kalıyor. 'Yıldız Savaşlan' filminin yeni
versiyonunda da kalıplaşmış ırkçı tutum devam
ediyor. Örneğin, filmin bazı bölümlerinde
insanlar. Arap ve Yahudi olduklan için
aşağılanıyor. Sinema sektörünün
ırkçı tutumuna maruz kalan aktörler, bu ay bir
araya gelerek önemli rolleri kendilerine
vermeyen ve ırkçılık yapan Hollywood'u
protesto etmeye hazırlanıyor.
Hollywood kurbanlan sadece siyahlar değil,
Latinler ve Galliler de aym dertten mustarip.
Henüz bir ismi bulunmayan bu yeni grup,
Hollywood ve Beverly Hills'de şubeleri bulunan
bazı önemli kurumlan da arkalanna alarak ırkçı
tutuma savaş açmaya hazırlanıyor.
Grup, önemli televizyonlann uyguladığı tutumu
protesto ederek durumun iyileştirilmesi için
çaba harcamayı ve diğer aktörlerle aym şartlar
altında olmayı hedefliyor.
Televizyon şirketlerinin programlannda olan 26
komedi ve drama prodüksiyonunun hiçbirinde
başrolde zenciler yer almıyor.
Hollywood/
Beverly Hills NAACP kolunun
başkanı BilKe Green. insanlann renkleri ve
ırklan nedeniyle dışlanmalanna sessiz
kalamayacaklanm, durum düzelene dek
mücadele edeceklerini belirtiyor.
Amerikan sinemasınm ırkçı tutumu sadece
başroller için değil.
Etnik gruba mensup aktörler belli sınıflara
aynhyor. Örneğin Latinler, çete elemanı,
uyuşturucu kaçakçısı ya da suçlu gibi rollere
uygun görülüyor. Arap oyuncular ise sadece
teröristrollerine...
Istisnalar ise her konuda olduğu gibi bu
sektörde de var. Will Smith oldukça basanlı bir
aktör olarak görülüyor ve Jack Nicholson,
Bruce Wiüis gibi sanatçılann yer aldığı listede
bulunuyor. Eddie Murphy ise diğer zenci
aktörlerin aksine hayli aranan bir isim.
Geçen ay Acapulco Zenci Film Festivali'nde de
zenci aktör ve film yapımcılan Hollyvvood'un
zenci filmlerini ciddiye almadıklannı dile
getirdiler. Önümüzdeki günler, Amerikan
sinemasınm kendini yeniden gözden
geçirmesine neden olacağa benziyor. Eddie Murphy zenci aktörlerin aranılan ismi
ODAK NOKTASI
AHMETCEMAL
Edebiys
Haçlı Seferleri...
Son zamanlarda edebiyatımızda 'eleştiri' adı al-
tında -ya da 'kılığında'!- bir 'saldın' seferberiiğidir
gidiyor.
Kimlere karşı?
Genellikle çok satan, kimi zaman da adlan Türki-
ye'nin sınıriannı aşmış yazarlanmıza, evet, bizim ya-
zartanmıza karşı!
Peki hangi gerekçelerie?
Birini çoğunluk anlamıyormuş, zevk almıyormuş,
ittci buluyormuş, aynca o, Atatürkçü de değilmiş, hat-
ta ona karşıymış falan fılan...
Bir başkası da ikinci cumhuriyetçiymiş, eserierin-
de tarih yanlışlan varmış, o da falan fılan...
Ya roman estetiği? Yani bu yazarianmızın eserie-
rinde -onlann uğraşlan yazmak olduğuna göre- ro-
man estetiği açısından hangi aksamalara ya da ek-
sikliklere rastlıyoruz?
Buna pek yanıt veren yok. Açıkçası, işin bu yanı-
na pek eğilen de yok. Çünkü işin bu yanına eğilmek,
öyle "Fa/anca ya da fr/anca bu romanı anlamamış"
ya da "Bak, işte tarih yanlışlan var!" deyip geçiştir-
mekle olmaz.
Bilgi ister, bilgi!
Ama bilgi temeli gerektiren bir konuda eğersizkal- ,
kar da örneğin: "Gerçi ben bu romanı okumuş de-
ğilim, ama okuyanlaranlamamış, işte..." diye söze
başlarsanız ve üstelik böyle bir tutumu gerçek an-
lamda okur sayısının çok düşük olduğu, gerçek an-
lamda bilgilenme gereksiniminin ise henüz pek az .
algılandığı bir ortamda yaparsanız, ancak zaten var
olan bir bilgisizlıği körüklersiniz!
Şimdi gelelim şu 'tarih yanlışlan' suçlamasına. -
Tarih bağlamında 'yanlışlar' yapmak, ömeğin bel- ;
li tarihleri bilmemek, kişileri geleneksel çizgiden fark- ,
lıc^nlandımTak,yerterikanştırrnakvb.,acababirede- '
biyat ürününün estetik değerini azaltır mı?
Eğer şimdiye kadar olmayan böyle bir estetik öt-
çüyü biz bulduysak, yandık demektir.
Dünya edebiyatı tarihinde, hemen bütün eserieri
tarih 'yanlışlanyla' dolu olanların başında kim gelir,
bilir misiniz? William Shakespeare!
Evet, adıyla ve sanıyla Shakespeare!
Ne dersiniz, yoksa yabancı araştırmacılar bu 'kor-
kunç gerçeği' biliyoriar mı? Ya da biliyoriar da, giz-
lemeye mi çalışıyoriar?
Hiçbiri değil. Bu 'korkunç gerçek', Shakespeare
üzerine bugüne kadar kaleme alınmış hemen bü-
tün önemli incelemelerde açık ve seçik belirtilir. Ama
bu gerçeğin, Shakespeare'in edebi değeri, dehası
ve eserieriyle asıl verdikleri karşısında ne kadar
önemsiz olduğunu vurgulamak için belirtilir.
Shakespeare'in eserierinde aynı zaman dilimin-
de yaşamadıklan tarihsel bir gerçek olan kişiler kar-
şılaşıriar, hiç g'ıtmediklerinin yine tarihsel kesinlikle
bilindiği yeriere giderier ve tarihsel açıdan hiç kanş-
madıklan olaylara da rahatça kanşıriar.
Buna rağmen Shakespeare'in Shakespeare ola-
rak kalabilmesi ne demektir? Her şeyden önce, bir
edebiyat eseri, bir tarih kitabı değil demektir.
Bizansta geçen bir roman, okuriara Bizans tari-
hini öğretmeyi amaçlamaz.
Peki o zaman tarihi roman yazannın tarihi araş-
tırma yapma yükümlülüğü yok mudur?
Tarihi roman da eleştiriye açıktır, tarihi roman ya-
zannın da tarihi araştırma yükümlülüğü vardır. Ama
bütün bu noktalar, bir tarih yazannınkinden çok fark-
lı değer ölçütlerinden bağımlıdır.
Tarihi roman yazannın tek yükümlülüğü, seçtiği ta-
rihsel dilimin koşullanna ters düşmeyecek kişiler ve
olaylar kurgulamaktır. O koşullar içerisinde olabile-
cek, ama resmi tarihlerde yer almamış seçenekler
doğrultusunda kurgulama yapan roman yazan, ol-
gulara bağlı kalmak zorunda olan tarihçiyie karşı-
laştınlamaz. Aynca tarihçi, nesnel olgularia sınıriıy-
ken, yazar kanıtlanmamış tüm aynntılardan da ya-
rarianmak özgüriüğüne sahiptir.
Kari Marks: "On dokuzuncu yüzyıl Fransız bur-
juva sınıfı üzerine Balzac'fan öğrendiklerimi, değ-
me tarihçilerin eserierinde bulamadım", demiştir.
Yoksa Balzac, bir tarihçi miydi?
Hâlâ kendi tarihimizin büyüklerine biraz olsun in-
san gözüyle bakmanın, insanoğlunun sonrasız de-
ğişkenlik niteliğini onlara da tanımanın neredeyse gü-
nah sayıldığı bir düşünce ortarhındayız.
Bugüne kadar Mustafa Kemal'in romanı hâlâ
yazılamamışsa, sanata ve edebiyata onun kadar
değer vermiş birine karşt bu sadakat midir, yoksa
ihanet mi? Bunu, en az tabulanmızı düşündüğü-
müz kadar iyi düşünmek zorundayız!
e-posta: ahmetcemal'/ superonline.com
acem20(fi hotmail.com
BUGUN
• SABANCI ÜNtVERSİTESİ'nde saat 19.00'da
Sabancı Üniversitesi Rektörü ve Mühendislik ve
Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Tosun
Tendoglu, Sıralama ya da Fiiller Nasıl Sıralanır?'
başlıklı bir seminer verecek. (Bankular Caddesi,
Minerva Han No. 2 Karaköv)
6. ULUSLARARASI İSTANBUL CAZ FESTİVALİ
BUGUN
• Arturo Sandoval 'Hoj House' ve 'La Banda
Municipal de Santiago de Cuba'nın katılacağı
'Latin ve Küba Müziği Gecesi saat 21.00'de Harbiye
Açıkhava Tiyatrosu'nda gerçekleştirilecek.
• Brad MehMau Trio. saat 19.30'da AKM Büyük
Salon'da izlenebilir.
• Urban Connection Oldu Dara&The Okra
Orchestra saat 23.00'te Roxy'de dinlenebilir.
• Henry Threadgül saat 22.00'de Babylon'da
izlenebilir.
• Monotrans Project saat 23.00'te Dulcinea'da
dinlenebilir.
YAR1N
• VVbodŞ- Herman Orchestra, The Smithsonian Jazz
Mastervvorks Orchestra featuring la dance
Troupe&C. VVhftmore. Duke Ellington'ın 100.
doğum yılı kutlaması anısına saat 21.30'da Cemil
Topuzlu Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda konser
verecek.
• Bob JamesTrio saat 19.30'da AKM Büyük
Salon'da konser verecek.
• Groove CoDective saat 23.30'da Roxy'de
dinlenebilir.
• Chaıiie Hunter & Leon Parker saat 22.00'da
Babylon'da izlenebilir.
• DJ Booster saat 23.00'te Dulcinea'da dinlenebilir.