Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 TEMMUZ 1999 PERŞEMBE
14 kultur@cumhuriyet.com.tr
4
Frata Madora' ya da
11ııızıguı yetersızIM4
SADETTtN DAVRAN
ABD, Küba'ya ilişkin "FrutaMadora"
(olgun meyve) kuramını 1823'te, Karl
Mars'ın "Komünist Manifestosu*nun ya-
>ımlanmasından tam çeyrek yûzyıl önce
geliştirmişti. Olgunlaşma zamanı olarak
Küba'nın lspanya'dan aynlacağı "mev-
sim" öngörülüyordu. Aslmda meyve çi-
çeğe 18O5'te. Marx'ın dogumundan 13 yıl
önce durmuştu. Thomas Jefferson, Ingil-
tere'nin Washington'daki maslahatgüza-
nnı çağırarak verdığı notada adanın "de-
netimini" ellerine geçirmek istediklerini
açıkça belirtmişti. Nedenler "stratejik",
amaç ise açıktı: "Ühak!™" Aslı ararursa
ABD hiç'de haksız sayılmazdı. Küba, kı-
taya yaklaşık yüz yıl sonra bazı Havana
otellerinin broşürlerinde "berrak hava-
larda terasJanndan Florkia'ıun göründü-
ğünü" ılan edeceklen kadar yakındı.
1492'de bizzat Colomb'un "keşfetti-
ğj", 151 l'de ise Diego \elasquez önderli-
gindekı Ispanyol güçlennin "Tannwkra-
Hçe adına" teslim aldığı "meyve", hiçbir
zaman olgunlaşamayacaktı. tspanyolla-
nn getirdiği salgın hastalıklar ve acıma-
sız kölelik koşullan, adanın yerli halk-
lan olan Taino ve Ciboneyleri kısa
sürede kırdı. Şekerkamışı sana-
yiinde istihdam açığı belirmişti.
Küba'ya ilk Afrikalı "konukiş-
çf", kendi isteğı ile olmasa da
1522'de ayak bastı. Ama "çalış-
ma koşullan" ve "sosyal olanak-
lar" hıç değişmıyordu. Yine de ne-
redeyse üç yüz elli yıl boyunca hiç
kimsenin sesi çıkmadı. tlk başkaldın
1868'de patlak verdi. Carlos Manud
de Cespedes önderliğindeki isyancı-
lar. "Onyıl SavaşT olarak da bilinen
çatışmalardan yenik çıktılar. tki yüz
bini aşkm insan öldü. 1895'te"Cu-
ba libre" çığlıklan yeniden yük-
• 1942'de bizzat Colomb'un keşfettiği 151 l'de ise Diego
Velasquez önderliğindeki Ispanyol güçlerinin "Tann ve
kraliçe adma" teslim aldığı "meyve", hiçbir zaman
olgunlaşamayacaktı. Castro'nun adası, bugün tropiklerin
"Gulag"ı, Karayibler'in "Sulukule"si. Çocuk yaşta
fahişelik, sefalet artık pura dumanlanyla gizlenemiyor...
seldi. Önderlen arasındagazeteci, şairJo-
seMartide vardı. Marti, çarpışmalann he-
nüz başlannda yaşamıru yitirecek, ama
tspanyol kıyımma karşı ilk Amerikan ka-
muoyu tepkısini de ateşleyecekti. 15 Şu-
bat 1898'de USS Maine zırhlısı Havana
Lımanı'na demirledi. Nisan 25'te ABD.
tspanyol yönetimine resmen savaş ilan et-
ti. Aralıkta "banşimza-
landT, iki yıl sonra da
Küba Cumhuriyeti ku-
ruldu. ABD,
adayı
geçerliliği 1934'e kadar sürecek özel bir
antlaşma çerçevesinde "kontrol etmeye"
başladı.
Generaller~
Fulgencio Batista, 1933 'te General Ge-
rardo Machado'ya karşı "Çavuşlar Isya-
ıu" diye bilinen başkaldınyı yönetmıştı.
Cumhurbaşkam oldu. 1944'te çekildi...
Görevi tamamlanmıştı. 1952'de ise ana-
yasayı askıya alarak kendisini yeniden
devlet başkanı ilan etti. Yıllar süren dik-
tası sırasında gitgide artan çiirüme ve te-
röre tepkilerbüyüyordu. Sonunda genç Ha-
vanalı avukat Fidel Castro yönetiminde-
ki "Fidetttfalar", 1 Ocak 1959'dayöneti-
mi ellerine geçirdiler. Castro başkan ol-
du. Küba için son derece abartılı boyut-
larda bir ordu kurmaya, bir yandan da
köktenci bir devletleştiımeye gırişti. Ba-
sını susturdu. Yargıyı denetimine aldı.
Birkaç ay sonra Sovyetler Birliğı 1.
Başkan Yardımcısı AnastasMikoyan,
bu sempatik müttefikıni ziyarete
geldi. 100 milyon dolar kredi ve
ülkesınin yıllık 5 milyon ton şe-
ker dışalımını bizzat taahhüt etti.
Adaya 'Kızıl Çin'den, Doğu Blo-
ku'ndan, kredi ve işbirliğı teklıfle-
ri yanı sıra teknisyen yağıyordu. Kü-
ba, kıpkızıl komünist olup çıkmıştı.
Castro, her firsatta ABD ve Birleşmiş
Mılletler'e çatıyor; sık sık ABD'nın
Küba'yı işgal etmek üzere oldugu-
nu ileri sürüyordu. Gerilim büyü-
Sovyet Uderi Nfldta Kruşçev (solda) ve Küba başkanı Fîdel Castro bir BM toplannsı
sırasmda-. Yd 1960. Geçen yıllar çok şeyi değiştirse de Castro yerinde dumyor.
yordu. Küba'daki yatınmlan devletleşti-
ren çok sayıda ABD vatandaşı ağır kayıp-
lara uğramıştı. Ama ABD'yi en çok ada-
nın diğer Latin Amerika ülkelerine rejim
ihraa potansiyeli taşıması kaygılandınyor-
du.
.Kaygılan boşunadeğildi. Sovyetler'in
Havana Büyükelçiliği'nde bir masada 3
kişi çalışıyor; alışkın olmadıklan rutubet-
li iklim veağır ış, siyah gözlüklü KGB ajan-
lannı buram buram terletiyordu. Başkan
Eisenhovver. 3 Ocak 1961 'de, Castro'nun
ABD'nin Havana Büyükelçılığfnin bir
"devrinı karşıtı etkinlikler merkeri" ola-
rak çalıştığı suçlaması üzerine, ülkesinin
Küba ile tüm diplomatik ilişkisini kesti.
Ardından da bir bir Latin Amerika ülke-
leri... Meksika dışında... (Kuyruk acısı?..)
Bu arada ABD'de yaşayan ve bir süredir
Açıkhava Tiyatrosu 'nda Arturo Sandoval ile 'Latin ve Küba Müziği Gecesi'
Mehldau TrioveHenry Thread^HKültür Servisi - 6. Uluslara-
rası tstanbul Caz Festivali kap-
samında Cemil Topuzlu Har-
biye Açıkhava Tiyatrosu'nda
saat 21.00'de 'Latin ve Küba
Müziği Gecesi gerçekleştirile-
cek. Gecede Arturo Sandoval
'Hot House', La Banda Muni-
cipal de Santiago de Cuba yer
alacak. Bu akşam aynca Atatürk
Kültür Merkezi Konser Salo-
nu'nda saat 19. 30'da Brad
Mahldau Trio, Roxy'de saat
23.00'te Urban Connection Ota
Dara & The Okra Orchestra,
Babylon'da saat 22.00'de Hen-
ri Threadgill, Dulcinea'da saat
23.00'te MonotransProjectkon-
serleri izlenebilecek.
Geçen yıl Latin Crossings'le
müzikseverlere unutulmaz bir
gece yaşatan Arturo Sandoval,
bu yıl da en az kendisi kadar us-
ta müzisyenleri bir araya geti-
ren 'Hot House' projesi ile iz-
leyicilerin karşısına çıkacak.
Hot House, Arturo Sandoval
(trompet). ChariesMcNeiD (sak-
sofon), Dennis Marks, Doug
Bkkel(piyano), ErnestoSimp-
son (davul) ve Eguie Castrfl-
lo'dan (vurmalı çalgılar) oluşu-
yor.
Son yıllann Küba'dan göç
eden en iyi müzisyenlerinden bi-
ri olan Sandoval Dizzy Gilles-
pie'nin L'nited Nation Orchest-
ra'sına katıldı.Sandoval balen
Florida International Univer-
sity'de görevini sürdürüyor.
1998 yılında No Problem/ Just
Music ve Hot House albümle-
rini çıkaran sartatçının diğer al-
bümleri arasında Svvingın
(1996), The Latin Train (1995),
Dreams Come True (1993), I
Remember ClifFord (1991),
Flight To Freedom (1988) yer
alıyor.
Brad Mehldau Trio. Brad
Mahldau (piyano), DarekCMes
(bas) ve JorgeRossy den (davul)
oluşuyor. Mehldau, son yıllar-
da hem kendi bestelerinin hem
de'ExitMusic'(ForaFilm)gı-
bi şaşırtıcı yorumlannın yer al-
dığı 'TheAıtofTrio' albümler
serisiyle dikkat çekiyor. Joshua
Redman'ın topluluğunda ilk
kez dikkatleriüzerine çeken sa-
natçı, BU1 Evans ve Keith Jar-
ret gibn pıyanıstlerle karşılaştı-
nlıyor.
Aldığı klasik piyano eğitimi-
nin etkisiyle Beeth 1995 yılın-
da ilk albümü IntrodudngBrad
Mehldau'vu çıkaran sanatçı.
daha sonra eleştirmenlerin bü-
yük övgüyle söz ettiği The Art
ofTrio Volume 1 (1996)veVo-
lume 2'yi (1998) çıkardı. Seri-
nin Volume 3 bölümü ise geç-
en yıl eylül ayında çıktı.
Henry Threadgill de bu ak-
şam Babylon'da müziksever-
lerie buluşacak. Altosaksofon ve
flüt sanatçısı Henry Thread-
gill'e Brandon Ross (gitar),
Bryan Carrott (vibrafon), Sto-
mu Takeishi (bas) ve J.T. Lewis
(davul) eşlik edecek. Yarattığı
150'den fazla yapıtla, beste, do-
ğaçlama, enstrüman ve liderlik
dehası sayılan Threadgill, çağ-
daş caz dünyasinda bir kilomet-
re taşı olarak kabul edıliyor
Sanatçı, bestelerinde alışıla-
gelmiş caz geleneklennin yanı
sıra oda müziği ve orkestral mü-
zik formlan ile özdeşleşen ttnı-
lardan ve enstrümanlardan da
yararlanıyor. Siyah müzik ge-
leneği içinde önemli bir yere
sahip olan Threadgill, sontop-
luluğu Very, Very Circus ile
farklı bir caz soundu yakala-
mak istediğini söylüyor.
Bryan Adams Beylerbeyi'nde
CUMHUR CANBAZOĞLU
Yedi yıl önce Istanbul Inönü Stadı'nda
'Türtdye'de stat konserlerini açan Batıb
yıldız' unvanını kazanmış Bryan Adams
(55 milyon adet ürünü satılmış bugüne
dek). bu kez mütevazı Beylerbeyi saha-
sında saat 21.30'da sevenlerinin karşısı-
na çıkıyor.
1992"de stadın önemli bölümünü dol-
duran müzikseverler, Adams'tan çok,
böyle bır deneyımi ilk kez yaşamak için
oradaydı. Nitekım ikı saati aşan konser
sırasında Robin Hood filminın müziği
Evervthing I Do (I Do It For You) hari-
cinde Adams'a eşlık eden yok gibiydi ve
zaten bu şarkı sonunda mekân boşalma-
ya yüz tutmuştu.
O günden bugüne Kanadalı şarkıcının
Türkiye'deki tirajı öyle büyük patlama-
lar yapmadı, ancak Türkiye'deki yaban-
cı albüm satışını örnek alıp bir yıldızm
durumunu değerlendirmek de sağlıklı de-
ğıl. Dünya piyasalanndaki genel duru-
muna bakıldığında Adams'ın farklı ad-
reslen zıyaret ederek şöhretini koruma-
ya çalıştıgı görülüyor. Örneğin müzik
kitaplannda, kâğıt üzerinde o klasik bir
rock \nldizi: bazı parçalarda yine rock
gıtar eşliğınde o benzersiz çatlak sesiyle
sert parçalan yorumluyor. Ardından bir
bakıyorsunuz, romantik ortam yaratan, el-
de çakmaklarla dinlenen şarkılar söylü-
yor ve bu kanşım Bryan Adams'ı (11
Kasım 1959) zirvede tutuyor. Özetle her-
kesin kalbine seslenen, kolay dinlenir,
orta yollu bir rock peşinde. Her albümde
biraz daha stilini yumuşatarak fazla öz-
gün özellikler taşımayan rock parçala-
nyla orta yolu izliyor; hatta artık yaptı-
ğına tamamıyla pop demek de olası.
Seksenlerin başında ortaya çıkıp gita-
rı. deri ceketi, çizmeleri ve çatallı sesiy-
le dinleyici kazanan Adams, artık kimli-
ği kolay saptanamayan bir kitle için sah-
neye çıkıyor. Yeni rota, söylemi yumuşa-
tırken romantikleri heyecanlandıracak,
gözleri sulandıracak şarkılar söylemek;
herkesin kolay tüketebileceği, orta yollu,
popa kaçan bir türe yönelmek.
1992'de 'Türkiye'de stat konserlerini açan Batıb yıkfaz' Bryan Adams, bu akşam 21 JO'da Beylerbeyi sahasında.
Bu arada sinema sektörüyle flört ede-
rek Robin Hood'dan Don Juan de Mar-
co'ya, The Mirror Has Two Faces'a ka-
dar gişe hasılatı yüksek filmlerde sesiy-
le rol âlıyor Adams. Ardından yardım
konserlerinde Streisand. Pavarotti, Tina
Tumer, Cettne Dion gibi isimlerle sahne-
yi paylaşarak yeni tercihini açıkça orta-
ya koyuyor. Her türlü zevke seslenmek için
çoğu zaman zevksiz parçalar söylüyor.
Evet, o yıllardır alkol kullanmıyor, et
yemiyor, aynı kadınla yaşıyor. Adams'ın
kıdemli dinleyicileri için tablo son yıllar-
da hayli kararmış dunımda.
Bugünkü konsere gelince; Adams'ın yıl-
lardır sahnede uyguladığı belırlı bir prog-
ram var, bunun ne kadannı Istanbul'da ser-
gilerbilemiyoruz, ama şovdan birkaç not
aktaraüm: Parçalar arasında çok az ara ve-
riyor; bir rock'n'roll parçadan sonra ro-
mantik ezgilerle havayı yumuşatmaya
dikkat edıyor. Konserin ortalanna doğru
bütün ışıklan yaktınp dinleyici kitlesi-
nin yüzlerine bakmak istiyor. Etkilendi-
ği isimlerden, yani Beatles ve Joe Coc-
ker'dan söz ediyor. Aynca Ehis Pres-
ley'in anısına 50'li yıllann stiliyle 'Hey
Elvis'i söylemeye özen gösteriyor. Ba-
zen beş genci seçip onlan sahneye çıkar-
tıyor ve şarkı söylemeye, enstrüman çal-
maya teşvik ediyor. Konser genellikle iki
buçuk saat sürüyor.
DİSKOCRAFİ
• Bryan Adams (1980)
• You VVant It You Got It
(1981)
• Cuts Like A Knife (1983)
• Reckkss(1984)
• Into The Fıre( 1987)
• Wakiııg Up The Neigbours
(1991)
• SoFarSoGood(1993)
• 18TîIIDie(1996)
• MTV Unphıgged (1997)
• On a Day Uke Today
(1998)
bazı Küba limanlanna vurkaç eylemleri
düzenleyen Castro karşıtı K.übalılar (!), ün-
lü Domuzlar Körfezi çıkarmasını gerçek-
leştirdiler. Ağır kayıplar verildi. Sayılan
bini aşan "işgald* tutsak düştü.
Kısa bir süre sonra ABD Başkanı J. F.
Kennedy,bugün hâlâ yürürlükte olan "am-
bargo''yu başlattı. ABD'nin Küba ile olan
tüm ticari ilişkisi kesildi. ABD yönetimi
"dolarsE kalacak lazıl djktanın" Güney *
Amerika'ya rejim satacak mecali kalma-
yacağını umuyordu. Castro derhal Sovyet-
ler Birliği ile 700 milyon dolarlık bir ti-
caret anlaşmasi imzaladı. Karayibler'de-
ki didişme tam bir tenis maçma dönmüş-
tü.
Tırmanma sürdü. Ama adada sosyal ve
ekonomik yaşam bir türlü düze,lemiyor-
du. Önce yiyecek karneye bağlandı. Ar-
dından tüm tanm devletleştirildi. Kübalı
köylüye vaat edilen topraklar devlet çift-
liklerine katılıyordu. Bir yandan da ABD'yi
iyiden iyiye tedirgin eden gelişmeler ya-
şanmaya başlamıştı. Askeri malzeme yük-
lü Sovyet gemileri Küba limanlanna ya-
naşmaya, binlerce Rus "görevli" adaya
yerleşmeye başlamıştı. Sovyetler, malze-
menin savunma amaçlı, personelin ise tek-
nisyen düzeyinde olduğunu ileri sürüyor-
lardı.
Kırmıa ibik^.
J. F. Kennedy. 22 Ekim 1%2'de "Sov-
yetfer'in Küba'daki nükleer başlıklı füze
rampalannın ha\adan çekümiş fotoğraf-
lannı saptadıklannı" ulusal TV ve radyo-
lardan resmen açıkladı. Füzelerin menzil-
lerinin bin mil olduğunu, aynca adada ko-
nuşlanmış nükleer silah taşıma kapasite-
sine sahip Sovyet jetlerinin varlığını da
sözlerine eklediğinde, TV karşısmda elle-
rinden purolannı düşürenler oldu. Soğuk
Savaş'ın bu belki de en sıcak zamanlan,
yaklaşık bir hafta sürdü. ABD donanma-
sı yıllar sonra Karayibler'e yeniden ko-
modorluk çıkardı. Füze taşıyan yeni Sov-
yet gemileri geri döndürüldü. 26 Ekim'de
J. F. Kennedy, Knışçev'den bir mektup al-
dı. Zamanm Sovyetler Birliği lideri, "Kû-
ba'yı işgal etmeyecekleri'' güvencesi kar-
şıhğında "fiizeterin sökülecegini" bildiri-
yordu. Kennedy, "koşulu" kabul etti: Kruş-
çev iki gün sonra söküm emrini verdi.
Castro, "yumuşama"dan hiç hoşnut değıl-
di. Rampalann söküldüğünü denetlemek
isteyen BM görevlilerine izin vermedi.
Jetlerin geri gönderilmelerini protesto et-
ti. Ama elinden daha fazlası gelemezdi.
Aralık 1%2'de 53 milyon dolarlık ilaç ve
yiyecek paketi karşılığuıda Domuzlar Kör-
fezi çıkarmasında tutsak alınanlan salı-
verdi. Yurttaşlanmn ABD'ye göçlerine
koşullu da olsa izın vermeye başladı. Ama
söylemini hiçbir zaman yumuşatmadı.
Sovyetler yıkıldıktan sonra bile ibiğini krr-
mızı tuttu.
tlginçtir. Fidel Castro pek çok benzer tu-
tum ve davranışına karşılık, ABD ve dün-
ya kamuoyuna bir "Saddam" olarak yan-
sıtılmadı. Bugün "ambargo" hâlâ sürse
de artık tartışılıyor. Kaldınlmasını iste-
yenlerin, sürmesinin Küba'daki rejime ya-
radığını iddia edenlerin sayısı gün geçtik-
çe artıyor.
TV 'lerde sık sık gösterilen Florida plaj-
lanna ayak basabilmek için insanlık dışı
çabalar gösteren Kübahlarla ABD Sahil Gü-
venlik görevlileri arasmdaki kovalamaca-
lar yürek burkuyor. Küba, dünyadaki pek
çok polis devletinden biri. tlk konuk (!) Af-
rikalı işçinin topraklanna ayak basmasın-
dan bu yana geçen, neredeyse yanm bin
yılda kaderi hiç değişmedi. Bugün Kü-
ba'da yabancı işçi çalıştınlamıyor. Ancak
devletle ortak yatırım yapabilen yabancı
kuruluşlar, çalıştırdıklan ya da çalıştır-
mak zorunda olduklan her Kübalı işçi için
Castro rejimine yıllık 10.000 dolar ödemek
zorundalar. Buna karşılık, Castro'nun şan-
lı Kübalı işçisinin eline ayda yaklaşık 10
dolar büyüklüğünde bir peseta toman ve-
riliyor. Adada eskiden ABD'ye ait olan bir
nikel madenini işleten Kanadalı Sheritt
şirketı, bini aşkın Kübalı işçi çalıştınyor.
Aradaki 10 milyon dolar elbetterejime gi-
diyor. Castro'nun adası, tropiklerin "Gu-
lag"ı, Karayibler'in
u
Sulukuk"sı. Çocuk
yaşta fahişelik, sefalet artık puro duman-
lanyla gizlenemiyor.
Bu akşam Açıkhava Tiyatrosu'nda Kü-
ba'nın pek çok müzisyen yetiştirmesiyle
de tanınmış orkestrası La Banda Munki-
pal ve artık yaşamayan ünlü caz mısyone-
ri Dizzy Gillespie'nin manevi oğlu büyük
Kübalı trompetçi ArturoSandmal var. La
Banda'ya ve özellikle Sandoval'in yetenek-
lerine güvenim sonsuz. Yine de bazen
müzigın her şeyi anlatabileceğine dair kuş-
kulara kapılmıyor değilim.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATtLLA BİRKİYE
Uzak Bir Hayal Kıyıda
Boğaz'ın uzak bir kıyısı; belki de bir hayal kıyı.
Gerçek ile "yanılsama"y\ kim ayırt edebilmiş ki!
Gündüz ile gecenin sınır çizgisi, zaman; henüz
karanlık değil ortalık, ama aydınlık da geride kal-
dı artık.
Deniz, yani Boğaz'ın mavi sulan, şimdi daha ko-
yu; bir fırtınaya benziyor sulann rengi.
Karadeniz yöreli bir rüzgâr; serinletiyor, özgür-
ce eserek. Günün sıcaklığı çok çok gerilerde.
Deniz, yani Boğaz'ın o fırtına renkli sulan gizli bir
coşku içinde. Sanki yıllarca biryürekte saklanmış
bir coşku.
Hiç anlatılmamış, doğrusu anlatılamamış.
Ama şimdi bir uzak kıyıda Boğaz'ın, belki de bir
hayal kıyı burası, dalgater belli ki bir yüreğin, aşk-
la çarpan bir yüreğin cx»şkusu.
Bu bir hayal kıyı en iyisi; ve bir düş öyküsü ya-
zılmaya başlanıyor. Belki de hepimizin öyküsü bu...
Bir adam denize bakıyor. Yalnızca denize bakı-
yor ve deniz ile arasında hiçbir şey yok.
Zaman arkasında, gençliği, anılan arkasında.
Sonra, Boğaz'ın bu uzak hayal kıyısında bir şi-
irin dizeleri, zaman zaman dalgalann ıslattığı ada-
mın gözlerinde yaşarryor:
Denize bakttğımda seni görüyorum
Yalnızca sen girebilirsin deniz ile arama
Çünkû, yanı başındayım
Çünkü, dudaklanna çok yakınım
Şiirin erdemi vardır; şiirin insana yaşam gücü ve-
ren tılsımı vardır, gündüz el sallarken; ve Venüs tam
karşıda parlar...
Bazen dalgalar, bir tutku gibi bu uzak kıyıda
Islatıyor gözlehni
Gözlerinde âşık bir adam
Hep, sana bakıyor
Gündüz bitimsiz değildir; yerini geceye bırakır,
ama gece aslında gündüzün, yine bir aydınlığın müj-
decisidir.
Çünkü, karanlık da bitimsiz değildir, yerini bir sü-
re sonra aydınlığa bırakacaktır.
Gerçek midir yoksa hayal mi, zaten uzak kıyıda
her şey iç içedir, birdenbire gökyüzünü, ki bu uzak
kıyı karanlıktır artık, havaifişekler aydınlatır.
Rengârenk ve çok şekillidir. Aydınlatır, aydınla-
tır, sonra izi kalmaz gökyüzünde. Çünkü havaifi-
şekler, yalnızca bir "ışık anı "dır.
Gökyüzünde parlayan yalnızca aşk olmalıdır,
der adam, denize bakarak. Yalnız bunu denize mi
der, yoksa deniz ile arasında gördüğü sevgilisine
mi? Bilinmez.
öyle ya. orası hayal kıyı, bu da bir düş öyküdür,
eninde sonunda...
Yine dizeler, dalgalann bıraktığı gözyaşlan gibi
adamın yanaklanndan aşağıya doğru süzülür.
Aşkımız havaifışek gibi olmamalı sevgilim
Çünkû izi kalmyor, bir ışikanı •; • •rhg
Hayal kıyıda, düş öykü yazılır. Belki de tek ger-
çek olan Venüs'ün panldaması ile dizelerdir. Bel-
ki bunda da bir yanılsama vardır. Gerçek içre bir
yanılsamadır bu.
Belki de dizeler Venüs'ün panldaması ya da Ve-
nüs'ün panidaması dizelerdir:
Aşkımız hep parlayan
Aşkımız, Venüs'ün ta kendisi.
KremHn Oda Orkestrası,
HHIsMe Beactı Club'da
• Kültür Servisi - Kremlin Oda Orkestrası, 17-24
Temmuz tarihleri arasında Fethiye-Hillside Beach
Club'a konuk oluyor. Şef Misha Rachlevsky
yöneümindeki Kremlin Oda Orkestrası, 1997
yılında Uluslararası tstanbul Müzik Festivali'ne
katılmıştı. Kremlin Oda Orkestrası, konserlerini
kurcusu Misha Rachlevsky yönetiminde veriyor.
Piya Kftaplığı'ndan Tuğrul Keskin
kitapları
• KüHûr Servisi - Tuğrul Keskin'in 'Tacir ve
Cinayet', 'Babek', 'Kınlan Kar Sesi', adlı kitaplan
yeniden okurla buluşuyor. Piya Yayınlan, Keskin'in
daha önce çeşitli yayınevleri tarafından yayımlanan
şiirlerinin yanı sıra 'Ipekler Çoğaltmaya' isimli yeni
kitabını da yayımladı. Tuğrul Keskin'in 'Bir Suyun
Kıyısında' isimli kitabı da daha önce Piya
KitaplığVnda yayımlanmıştı.
Osmanlfda Tolerans
• Kültür Servisi - Osmanlı devletinin kuruluşunun
700. yılı dolayısıyla 12 Temmuz Pazartesi günü
tstanbul Yıldız Sarayrnda Osmanlı'da Tolerans
başlıklı bir konferans düzenlenecek. Dr. Ayhan
Başaranlar, Cemal Kutay, Pere Dr. Xavier Jacop,
Prof. Dr. llber Ortaylı, Prof. Dr. Minna Rosen, Av.
Rıfat Saban ve Doç. Dr. Arusyak Yumul'un
katılacağı konferans saat 10.30'da başlayacak.
Ydm Genç Müzisyeni Yanşması
• Kültür Servisi - The British Council tarafindan
düzenlenen 7. Yılın Genç Müzisyeni Yanşması bu
yıl orkestral kompozisyon dalında gerçekJeştiriliyor.
Çoksesli müziğin tanıtımı ve genç müzisyenlerin
desteklenmesi amacıyla düzenlenen yanşmaya son
katılma tarihi 4 Şubat 2000. 4 Şubat 1970 tarihinden
sonra doğmuş tüm Türk bestecilere açık olan
yanşmanm jürisi Alfred Michourine, Anthony
Gilbert, Hasan Uçarsu, tlhan Usmanbaş, tstemihan
Taviloğlu, Muammer Sun, Rengim Gökmen ve
Turgay Erdener'den oluşuyor. Yanşmaya katılacak
olan yapıtın orkestra kadrosu (en çok üçlü orkestra)
için bestelenmesi ve süresinin en az 8, en çok 15
dakika olması gerekiyor. (Aynntılı bilgi için: 0312-
468 61 92)
Sanal Ördek çıktı
H Kültür Servisi - Sanal Ördek mizah dergısinin 12.
sayısı çıktı. Derginin bu sayısında Sıvas olaylanna
geniş yer aynlıyor. Bu sayıda Cezmi Ersöz'ün
'Modern Zamanlann Trajik Aşk tlişkileri', Nihat
Genç'in 'Diş Saati', Nil Kara'nın 'Murathan
Mungan'ın Şüri', Eyüphan Erkul'un 'Çankın
Cezaevi* konulu yazılan yer ahyor. Sanal Ördek'in
bu sayısında aynca, Mehmet Can, Vedat
Demircioğlu, Altay Marti, Tekerlek izi BisikJet
Grubu, Sezai Sanoğlu, Yüksel Işık ve Ayan Aşa'nın
da yazılan bulunuyor.