Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 TEMMUZ1999 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
I U l \ kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Genevieve de Kermabon - 'III. Richard' Jacques DelcuveUerie - 'Ruanda 94' VVlachslaw Znorko - 'Corrida' Olivier Py- 'Srebnka lçin Ağrt'
Avignon'u uyandıran yaratıcılar
Belgelere dayanan ya da görselliğin ön plana çıktığı savaşa dair oyunlar yoğunlukta
Kültür Senisi - Bugün Balkanlar'da
halen kan akmaktayken Avignon Festi-
vali'nın programında yanm düzine ka-
dar oyun savaşa değıniyor; yenenlenn ve
yenilenlerin, kurbanlann ve avcılann
savaşı... Şairlerin şarkısını söyledikleri
savaş. Onlann çığlıklafından tiyatro ya-
pılması gerektığı anlaşılıyor. Henüzka-
panmayan yaralann, tiyatro sahnesinde
ortaya dökülmesı gerekli. Resim v e ede-
biyat gibi, sahne sanatlannm da gerçe-
ği dile getırmeye hakkı yok mu?
Bu yıl Avignon Festivali'nın resmı
programında Shakespeare'ın dört oyu-
nu yer alıyor: V. Henr\, IV. Henry, III.
Richard ve Fırtına Bunlardan Genevieve
de Kermabon un yönetüğı III. Rıchardda
savaş tek bır ınsanın öfke ve deliliğıy-
le, bireysel açıdan ele alınmış. Biçim-
siz bır vücutla sahnede yer alan oyuncu
HervePafllet cani rolünu kusursuz şekil-
de yorumluyor. III. Rıchard, tarihı birka-
rakten esas alarak suça ve caniliğe gön-
derme yapan bir oyun. 300 yıl sonra da
uğursuz kralın biraz degişmış hali Mi-
loseviç, Balkanlar'ı ateşe veriyor.
Balkanlar'daki çaüşmalar
Balkanlar'dakı karmaşaya değınen bir
diğer oyun, Orleans Tiyatro Merkezi'nin
yöneticisi ve zamanın en yetenekli ya-
zarlarından sayılan Olhier Py'ye ait.
Py'nin 'Srebrenica tçin Ağrt' adlı oyu-
nunda kendisinden tek satır yok. Oyun,
gazete kupürleri, çeşitli kitap ve dene-
melerden ahntılarla oluşturulmuş. Üç
oyuncu, bizi mutsuzluğun dayanılmaz
sözlerini dinlemeye zorluyor. Py'nin
oyunu sahneye koyuşundan, artık Avig-
non'da yaratıcılann amacının sadece
oyun yazmak olmadığı anlaşılıyor Ki-
mileri Py gıbı hemen hemen gazetecili-
ğe özgü bir tarzda, belgelere dayalı ti-
yatro kurgusuyla. kımilen de tamamen
görsel bir tiyatro oyunuyla karşımıza çı-
kıyor.
Jacques Delcuvellerie'nin 'Ruanda
94' adlı oyunu da haber, tanıklık ve bel-
gelere dayalı bir dramaturgiye sahip.
1980 yılında kurulmuş olan Groupov
grubunun oynadığı oyun, ^tvork in prog-
ress' tarzında Ruanda soykınmmı anla-
tıyor. Oyunun metinlen, üç belgesel ya-
zan tarafından kateme alınmış.
WladyslawZnorko'nun 'Corrida'ad-
lı oyununda ıse tamamen görsellik ön
planda. Sahne bir arena, buradaki kum
'Fırüna'nın yönetmeni Giorgk) Barberio Corsetti ve Fabrtao Bentivoglio. 'tnsan İçin İnsan'ın yönetmeni Thomas Ostermeier.
a
'IV. Henrv'nin vönetmeni Yann-Joet Collin.
'enç
yönetmenler ilginç
yorumlannda ya
haber, tanıklık ve
belgelerle
oluşturulan kurguyu
yeğliyorlar ya da
görsellikle savaşı,
soykınmı
vurguluyorlar.
Festivalde Bosna-
Hersek, Ruanda ve
Bulgaristan'daki
insanlığın bitmeyen
sorunu gündeme
geliyor. -'•"••- 'Albay Kuş'un yazan Hristo Boytchev.
kızıl ve canlı: kesilmiş bof a kafalan gü-
neşten yanmakta... Wladyslaw Znorko,
Cosmos Kolej adlı tiyatro grubunu
198 l'de kurmuş. Grubun sahnelediği bu
müzikal ve görsel oyunda hiç söz yok.
Yüzyıl sonu barbarlıklannı insanlann
yüzüne vuran diğer bır yönetmen ise
Novarina ValereNovanna'HayaliOpe-
ret' adlı oyununda söz üzenne soruştur-
ma yapıyor. Konuşma ve şarkı tiyatro-
su niteliğindeki oyun, mevsimin en gü-
zel yaratıcılık örneklerinden biri.
Günümüzde yaşanan çatışmalar üze-
rine pek de iyimser bir ruha sahip olma-
yan Bulgaryazar Hristo Boytchev'in hi-
civ nıtehği taşıyan politik fablı 'Albay
Kuş'. \ 995-96 döneminde komünist re-
jimin düşüşünden sonrakı ılk başkanlık
secimlen sırasında yazılmış. Boytchev
bir gün bir psikiyatri klinığine yaptığı zi-
yarette hastalann, kurumun elinde pija-
ma olmadığı gerekçesiyle askeri ünıfor-
ma giydiklerine tanık olmuş. Yazar, bel-
legine kazınan bu görüntûlenn kendisi-
ni Albay Kuş'u yazmaya ittiğini söylü-
yor.
1984-1988 yıllan arasında ülkesinde
de oynanan yedi oyun y azmış Boytchev.
"Tiyatro, Bulgariann kendilerini ifade
edebilecekleri ender yerlerden biriydi.
Salonun akşamlan tıka basa dolu olma-
sı için iktidara karsı söy lenmiştek bir rep-
lik büe yeterüydi o günkrde. 1989ttan
BuenosAires'ingörkemi
En son I992'de festivale
katılan Güney Amerika'dan
bu yıl Avignon'a konuk olan
ülkeler Arjantin, Brezilya
ve Şili. Festivale bu ûlkeler-
den müzisyen, dansçı, oyun-
cu, yönetmen ve şarkıcı ol-
mak üzere toplam 140 sanat-
çı kaülıyor. Ûlkelerinin, Av-
rupa'dapek bilinmeyen sah-
ne sanatlan tarihini tanıt-
mak üzere Avignon'a gelen
sanatçılardan biri Arjantin-
li Ana Maria Stekebnan Sa-
natçı tangoyu vals ile kaynaş-
ürmış. Yine Arjantin'den ge-
len bir kabare de 30'lu yıl-
lardaki Buenos Aires gör-
kemini yeniden yaşatıyor.
EI Periferico de Objetos
tiyatro topluluğu ise Buenos
Aires'ten bir yenilik getiri-
yor festivale. Yönetmen Ri-
cardo Bartis. Roberto Ark' in
dünyasını sahneye koymuş:
Sofokks, Beckett, Hoffinann
ve Heiner Müüer'i kukla
oyunlanyla ele alıyor.
Kuzey Brezilya'nın Per-
nambouc bölgesinden ge-
lenler, akordeon eşliğinde
yapılan foro dansıni yeğle-
mişler. Şili ise Agoto Kris-
tofun 'Bü>ük Defter
11
adlı
romamndan sahneye uyar-
lanmış 'tkizter' oyunuyla ka-
tılıyor festivale. Tiyatro top-
luluğu La Troppa tarafın-
dan sahnelenen oyunda yı-
ne kuklalar çıkıyor karşımı-
za.
Avignon Festivali'nın bu
yıiki afişini, Paris'te yaşayan
Arjantınli ressam Rkardo
Mosnerhazırlamış. Borgesi
çokgençyaşlarda
keşfettiğini söy-
leyen Mosner,
yazann düşsel
dünyasından
çoketkilenmiş.
Ülkesini terk
edip Fransa'ya
geldiği 1968 yı-
lındanbuyanahep
tiyatroyla ilgili iş-
leryapmış; happening
ve performanslar dü-
zenlemiş, dekor ve kos
tümler hazuiamış. İldzler'
1990'a dek rejimin çöküşüyle tiyatro sa-
lonlannda künsekalmadı; çünkü sokak-
ta olup bitenlcr daha he> ecan vericiydi"
diyor Boytchev. Yazarda, keskin bir alay-
cılığuı ardında denn bir karamsarlık yat-
makta: *Yazarolarak Balkanlar'da mey-
dana gelebttecek her türiü çatışmada ve
bugünün olaylan üzerinde oyunumun
yankı uyandırmasını diliyorum; çünkü
günümüzdeki anlaşmazlıklar yabşsa da
bir o kadar yeni anlaşmazhk doğacak-
ör."
Festivalin dikkat çeken bir dığer genç
yönetmeni 30 yaşında dâhı bir Alman.
Thomas Ostermeier üç yıl önce ülkesin-
de hiç tanınmazken eski bir amban, 'kla-
sik tiyatronun dışına çıkmak isteyen'
genç oyuncular için bir tiyatro labora-
tuvanna dönüştürmüş. Vücudu çok
önemli bır araç olarak benimseyen Os-
termeier oyunculannı her gün cimnas-
tik, ritim ve akrobasiden oîuşan yoğun
birantrenmana tabi tutuyor. Yaratıcı gü-
cünün sonuçlan her yapıtında, özellik-
lede Brecht'in 'MannistMann'(tnsan
için tnsan) adlı oyununda göze çarpıyor.
Oyun süresince oyuncular ara vermek-
sizin üç saat boyunca koşuyor, zıplıyor,
hareket ediyorlar.
Dokuz saat sfiren 'IV. Henry'
Insan ruhunun anlaşılmazhğını hay-
ran olunacak denli ortaya koyan, insan-
lann-bizlerin çılgınlıklanna, kötü tavır-
lanna ve acılanna meydan okuyan tüm
koşullann adamı Shakespeare'i festi-
valde yorumlayan genç yönetmenler-
den biri 35 yaşındakı coşkulu adam
Yann-Joel Collin Fransa'da40 yıldıroy-
nanmayan Shakespeare'ın 'IV. Henry' ya-
pıtınm kurgusu üzerine dört yıl çalışmış
ve ortaya ustaca bir sonuç çıkmış. 'IV.
Henry' akşam dokuzdan sabah altıya
dek süren dokuz saatlik bir oyun. Col-
lin için tüm tiyatro türlerinı bir araya
getiren 'eşsiz' Shakespeare. antikçağ,
ortaçağ, feodalite ve komedınin buluş-
tuğu bir yerde adeta: "Doğmak,yaşamak
ve ölmekle ilgili, yaşamın başlıca sonıla-
nndan hareketie IV. Henry'ji büyük bir
westem gibi düşledim."
'Fırtına'yı alışılmışın dışında sahne-
leyen Italyan yönetmen Giorgk) Barbe-
rio Corsetti yolunda ilerledıği Artaud,
Pasolini ve Kafka'dan (Şato'da K. rolü-
nü kendisı oynamış) sonra Shakespe-
are'i ele alıyor ve Prospero karakterinı
yeniden keşfediyor. Corsetti son
* "" olarak da Pirandello'nun bir
oyununu sahneye koymuş. Cor-
setri'nin Prospero'suyaşlı değil.
Onu şöyle anlatıyor Italyan yö-
netmen: "Gençlik ile yaşlilık
arasında, rutkulannı, yarabcı
güçlermi,yoketme>ıetkflerini or-
taya ko>an bir karakter."
Oyunun başlangıcında de-
korda fırtınaya ilişkin dalgalar
ya da bir yelkenli yok. Corset-
ti, Shakespeare'le ilgili en mü-
kemmel şeyın, sahnede sürek-
li hareket halinde olunması ve
hiçbir zaman psikolojik öğele-
re yer verilmemesi olduğunu
söylüyor; çünkü oyunculann
bedensel hareketlerinı önemsi-
yor. Tiyatroya duyduğu tutku-
>ıı şöyle dile getiriyor Corset-
ti: "Dünya üzerine şürsel dü-
şünme biçimi_r>
Salzburg Festivali, Italyan besteci Berio 'nun yeni yapıtının prömiyeriyle dün başladı
Şef Karajan ölümüııüıı 10. yılında amhyor
Kültür Servisi - Dünyanın
başlıca müzık ve tiyatro festi-
vallerinden Salzburg Festivali
dün Luciano Berio'nun 'Crona-
ca delLuogo' adlı yapıtının dün-
ya prömiyeriyle başladı. Açılışm
böylesine yeni bir yapıtla ger-
çekleştırilmesi, Salzburg Festi-
vali'nın kuruluşundan bu yana
koruduğu yenilikçı ve modern
ruhunu, aynı çizgıyi yeni binyıl-
da da sürdüreceğinı yansıtiyor-
du sanki.
Festivalin sanat yönetmeni Ge-
rard Mortier, Luciano Berio'nun
yapıtıyla birlikte ttalyanlann bu
yıl festivalde önemli bırpayda sa-
hibi olduklanm belirtiyor Femıc-
cio Busoni'nin 'Doktor Faust'u
ve Luca Ranconi'nın sahneye
koyduğu 'Don Gkjvanni' opera-
sının yanı sıra ünlü pıyanıst Pol-
lini, orkestra şeflerı Riccardo
Muti ve Claudio Abbado da
Salzburg'da olacaklar.
Salzburglular festivalde ayn-
ca ölümünün 10. yılında büyük
orkestra şefi Herbert Von-Ka-
rajan'ı anmaya hazırlanıyorlar.
1908'de bu kentte dünyaya gelen
ve ilk operası 'Salome'yi de ay-
nı yerde yöneten Karajan, 1989
yılında festival başlamadan he-
men önce yaşama veda etmişti.
14 ve 15 Ağustos tarihlerinde
Karajan anısına verilecek olan
konserleri SeijiOzawayönetecek.
Hem sanatsal açıdan. hem de bü-
yük bir sevgiyle Karajan'a ne
denli bağlı olduğunu her fırsat-
ta dile getiren Ozavva'nın yöne-
timindekı Wiener Filarmoni Or-
kestrası, konserlerde VVagner'in
'Tristano'sundan bölümler ve
Bruckner'in 9. Senfomsinı ses-
lendirecek.
8 yeni yaprt seslendirikcek
Festivalin merakla beklenen
temsillerinden bin de Jean-Phi-
lippe Rameau imzasını taşıyan
'Les Boreades'. Ursel ve Kari-
Emst Herrmann'ın rejisıyle sah-
neye konan Les Boreades'de or-
kestrayı Simon Rattle yönete-
cek. Berlın Filarmoni Orkestra-
seiji Ozavva 14
ve 15 Ağustos'ta
Karajan anısına
verilecek
konserleri
yönetecek.
Piere Boulez,
Riccardo
Muti, Cladio
Abbado, Simon
Rattle, Pollini
de festivalin
konuklan
arasında.
sı'nın yeni şefi Rattle, göreve
getırildikten sonra ılk kez Salz-
burg'da uluslararası izleyicinin
karşısına çıkacak.
Festivalin önemli isimlerin-
den biri de Pierre Boulez. Kara-
jan'ın ölümünden sonra Salz-
burglulann gözbebeği haline ge-
len Boulez. konserde Wıener Fi-
larmoni Orkestrası'nı yönete-
cek. Konserde Bergve Mahter'in
yapıtlanmn yanı sıra Boulez'nin
'Repons'unun yeni versiyonu da
seslendinlecek.
Salzburglu sanatseverler ün-
lü Italyan şef Riccardo Muri'yi
de iki ayn konserde izleme fır-
satı bulacaklar bu yıl. Ünlü şe-
fın Wiener Filarmoni Orkestra-
sı'nı yöneteceği ilk konserde
Schubert'in 5. Senfonisi ve
Brahms'ın 1 No'lu Ayışığı So-
natı seslendinlecek. tkinci kon-
serde Muti yönetimindeki Sca-
la Filarmoni Orkestrası. Italyan
bestecılerin yapıtlanndan olu-
şan bir program sunacak. Salz-
burg'a ilk kez gelen orkestra
Martucci,Elgar, Respighi ve Bu-
sonı'nin yapıtlannı seslendire-
cek.
Festivalin diğer Italyan konu-
ğu Claudio Abbado'nun festival
sonunda Berlin Filarmoni Or-
kestrası'nı yöneteceği konserin
programmda ise ünlü şefın, Mah-
ler'in en sevdiğı yapıtlanndan
olan 9. Senfonisi ve genç Schön-
berg'in başyapıtı sayılan 'PeBe-
as und Melisande' yer alıyor.
Festivalin sanat yönetmeni
Mortier, bu yıl 8 yeni yapıtla iz-
leyicinin karşısına çıktıklannı.
özellikle Berio'nun yeni yapıtı-
nın büyük ilgi gördüğunü ve gös-
terilerden yaklaşık 290 milyon şi-
linlıkgelirbekledikJerini söylü-
yor. Festivalin ızleyicisinı kaybet-
tiği konusundaki tartışmalara ise
şöyle yanıt veriyor: "Sadece Ka-
rajan zamanmda festivali izleyen
snob kitlenin yüzde 25'ini yiitir-
diğimiz doğru, ama buna karşı-
lık genç izleviciyi kazandık. Ay-
nca festivale gösterilen uluslara-
rası Uginin arttığını da söyleme-
Hyim."
2001 yılında görevini devret-
meye hazırlanan Mortier, yerini
alacak kişinin kesinlikle çok gi-
rişimci bir yapıya sahip olması
gerektığini belirtiyor: "Beftdyap-
tıgım bazı hatalar da oldu. ama
festivale hep ivi şeyler kazandır-
dım. 40'h yaşlardaki genç izleyi-
cinin sanata Ugisini uyandırdım.
genç yönetmenlere festivale ka-
tılma firsatı tanıdım. Onlar da
festivale hayat verdiler ve vapıt-
lanyla güncelük ka/andırdılar."
KUŞBAKIŞI
MEMET BAYDUR
CahiHik Doğal Değilfir
Herbert Butterfield, Arthur Koestier'in ünlü ya-
prtı 'Uyurgezerter'\n dokuzuncu baskısında dayer
alan sunuş yazısında ilginç şeyler söylüyor. Hiçbir
insan, hiçbir düşünce alanını yalnızca bircetvelle
ölçerek açıklayamaz. Tarih değişkendtr, tümüyle ye-
niden okunamasa bile tümüyle canlandırılabilir.
Tarihi yeniden, bir deniz kulesinin ışığt gibi tarayan
ve ona yeni anlamlar kazandıran bu göz, bir tarih-
çinin gözü olmayacaktır çoğu zaman.
Yeni bilgiler ışığında, yeni bağlamlann aynntıla-
rında başka delıller ortaya çıkacak ve tarihi tapta-
ze bir materyal gibi yesyeni, yeniden okumamızı
mümkün kılacaktır. Işin güzelliği de bu noktadan
kaynaklanıyor belki.
Koestler, Uyurgezerier'e yazdığı önsözde bıyik
altından gülümseyerek şu gerçek kınntısının altını
çizer: Ünlü tarihçi Arnold Toynbee'nin 600 küsur
sayfalık 'Tarih Üstüne Bir Çalışma' adlı kitabının
indeksinde Kopernik'in, Galileo'nun, Descar-
tes'ın ve Newton'un isimleri geçmez. Sosyal bi-
limler ile doğa bilimlerı arasında yapay, yanlış bir
aynm gözetılmektedır. Kepter 'Yeryüzünde Uyum'u
yazarken, Galileo 'YıldaJardan Habert yazarken uğ-
raştıkları bilimin adı Doğal Felsefe ımiş. Doğal Fel-
sefe! Ne kadar doğru, yalın bir tanım. Bahçedeki
incir ağacının üstüne düşen yıldınma, "Yüce Al-
lah 'ın işine bakyav!" diye yaklaşan insanlann dev-
rinde gerçek bilimin adı elbette Doğal Felsefe ol-
malıydı. Cahillık doğa! değıldir çünkü.
Arna, sosyal dediğimiz bilimlerte doğal dediği-
miz bilimler arası yapay ayrımı açıklamıyor bütün
bunlar. Geçen yazılarımdan binnde şaka yollu de-
ğinmiştim. Bizim memlekette maşallah herkes bir
güncel politika uzmanıdır. Kahvehane, rakı sofra-
sı düzeyinde bile olsa herkesin sosyopolitik bir
"fıkri" vardır. Toplumbilim, üzerinde laf yumurtla-
ması kolay bir alan gibi gelir insanlara. Siyaset bi-
limi dışında uzmanlaştığımız başka alanlar da var-
dır elbette. Edebiyat örneğin. Son derece zor di-
siplinler olan roman ve şiir üstüne herkes -hemen
herkes- bir uzmandır bizde. Son yıllarda bu kala-
balığa bir de dil uzmanları katıldı. Siyaset ve ede-
biyatta, sonra özelde futbol, genelde top oyunla-
n üstüne uzman bir millet olduğumuzu söyleyebi-
liriz. Bu ülkede yüzme sporu, bisiklet, baltrap, esk-
rim ya da okçuluk üstüne hiç konuşulmaz. Hakan
Şükür, Fatih Terim, Rıdvan Dilmen, Beşıktaşlı Ok-
tay'ın aşkı konuşulur spor üstüne. Bir de, futbol
ve basketbol takımlarımızın nasıl oynaması ge-
rektiği tartışılır bol bol.
Doğal Bilimler üstüne konuşacak, bilim adamı
olmayan insanlann az olması hep acıklı bir durum
gibi gelmiştir bana. Doğanın Doğası'nı merak eden
bir sürü genç olmalıydı diye düşünüyorum.
Koestier'in söylediği gibi, doğayı fethetmek ye-
rine, doğayı anlamaya soyunmuş meraklı akıllar.
Manzarayı, toplumu, kültürü, alışkanlıklan, örfler ve
âdetleri, genel görünümü ve ahlak değerlerinı te-
petaklak ederek değiştiren bir yeni insan toplumu.
Ama son yirmi yılda o kadar ileri gittik ki, on ye-
dinci yüzyıl Avrupası'nın bile gerisine düştük so-
nunda. Bu hızla daha ne kadar gerileyecegiz bil-
miyorum. Bilgisayarkullanmayı "/7erieme"zanne-
den kafaların Kepler'i bilmemesi doğal mıdır?
Cep telefonu, televizyon ve pop müzikle yaşa-
yan bir toplumda telefonun nasıl çalıştığını, tele-
vizyonun aslında ne olduğunu ve armoni sözcü-
ğünün ne anlama geldiğini bilmeyenlerin çoğun-
lukta olması garip değil mi? Newton diye bir adam,
evren üstüne -Kenan Evren değU, öbür Evren- bir
şeyler söylemiş yüzyıllarca önce. Yüzyıllardır dün-
yamız ve içinde gezindiğimiz gökyüzü, Nevvton'un
söyledikleriyle açıklık kazanıyor. Bunu merak et-
mezseniz neyı merak edeceksiniz?
Bilime karşı disiplinlerin önemini göz ardı etme-
mek gerekir. Din, milliyetçilik filan bunlann başın-
da gelir. "Keşfetmek" yerine "inanmayı" seçen
toplumlarda, inanan kişi araştıran kişinin üstüne güç-
lü bir kâbus gibi çökecektir elbette. Suç hiçbir za-
man kalabahkta değil, her zaman yönetenlerdedir.
Böylesi toplumlarda inlı ufaklı birçok Napolyon çı-
kabilir, ama Tycho Brahe'nin çıkması pek kolay
olmayacaktır.
Tarihin değişkenliğinden söz ederken nereden
nereyegeldik! Sonbahargelsin, havalarbirazse-
rinlesin, bilim insanı dostlanm Ongun, Özjem ve
Mehmet'le yine masa başına oturup, gecenin di-
bine kadar bilim üstüne konuşup tartışacağız. O
tartışmalan dayazacağım Kuşbakışı'nda. Örneğin
Darvvin niçtn önemlidir? Biyoloji ne demektir?
Şimdilik bu Ege kasabasında okumayı sürdürmek
gerekiyor.
Türkçenin ZenginleştiPilmesi
Kunultayı' düzenleniyor
• İSTANBUL (AA) - Yıldız Teknik Üniversitesi
(YTÜ) Mezunlar Derneği ve Gösteri dergisi
tarafından 23-24 Eylül tarihlerinde 'Türkçenin
Zenginleştirilmesi Kurultayı' düzenleniyor.
Kurultayla birlikte 'Dil Kurultaylan Fotoğraf
Sergisi* ve 'Türk Dili Bilimsel Yaymlan Sergisi' de
açılacak. Kurultayın sponsorlanndan D&R
tarafından. kurultaya bildıriyle katılan yaklaşık 40
yazarla imza günleri de gerçekleştirilecek.
Pissaro'nun tablosu Ispaifde
• Kültür Servisi - Izlenimci resmın en önemli
temsilcilerinden Camille Pissaro'nun, tkinci Dünya
Savaşı sırasında Naziler tarafından Musevilerden
çalınan tablosu Kudüs'te bulunan Israil Müzesı'ne
getirildi. 1897 tarihli 'Öğlen Güneşi' adlı tablo,
savaş öncesinde Max Silberberg adlı bir
koleksiyonerin elinde bulunuyordu. Avrupa Gasp
Edilen Sanat Yapıtlan Komisyonu tarafından
bulunup Kudüs'e geri venlen tablonun fiyatmın beş
milyon sterlinden fazla olduğu tahmin ediliyor.
Silberberg'in ailesi, 1935 yılında yaklaşık 20 milyon
sterlin tutanndaki antika ve sanat yapıtı
koleksiyonunu Nazilere venneye zorlanmış, daha
sonra da Almanya'yı terk etmişti. Max Silberberg,
Nazi toplama kampında yaşamını yitirmişti.
Danas Arabalı Smema açılıyor
• Kültür Servisi - Dallas Arabalı Sinema'da film
gösterimleri 30 Temmuz'da başlıyor. Dallas adı
verilen, Tarabya sırtlannda bulunan sinema 10 .
dönümlük bir alanı kaplıyor. Bu alan içerisinde
8x4.5 metre boyutunda bir sinema perdesi, bir kafe
ve halı saha bulunuyor. 30 Temmuz'dan başlayarak
normal hava koşullannda her akşam 21.45'te
gösterim yapacak olan sinemanın araba kapasitesi
şimdilik 150. Araba başına bilet fiyatmın 7.5 milyon
lira olarak belirlendiği ve gösterimlerin ekim ayı
sonuna dek süreceği sinemanın ilk filmi 'Grease'.