18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 TEMMUZ1999 PAZAR CUMHURİYET SAYFA I U l \ [email protected] 15 Genevieve de Kermabon - 'III. Richard' Jacques DelcuveUerie - 'Ruanda 94' VVlachslaw Znorko - 'Corrida' Olivier Py- 'Srebnka lçin Ağrt' Avignon'u uyandıran yaratıcılar Belgelere dayanan ya da görselliğin ön plana çıktığı savaşa dair oyunlar yoğunlukta Kültür Senisi - Bugün Balkanlar'da halen kan akmaktayken Avignon Festi- vali'nın programında yanm düzine ka- dar oyun savaşa değıniyor; yenenlenn ve yenilenlerin, kurbanlann ve avcılann savaşı... Şairlerin şarkısını söyledikleri savaş. Onlann çığlıklafından tiyatro ya- pılması gerektığı anlaşılıyor. Henüzka- panmayan yaralann, tiyatro sahnesinde ortaya dökülmesı gerekli. Resim v e ede- biyat gibi, sahne sanatlannm da gerçe- ği dile getırmeye hakkı yok mu? Bu yıl Avignon Festivali'nın resmı programında Shakespeare'ın dört oyu- nu yer alıyor: V. Henr\, IV. Henry, III. Richard ve Fırtına Bunlardan Genevieve de Kermabon un yönetüğı III. Rıchardda savaş tek bır ınsanın öfke ve deliliğıy- le, bireysel açıdan ele alınmış. Biçim- siz bır vücutla sahnede yer alan oyuncu HervePafllet cani rolünu kusursuz şekil- de yorumluyor. III. Rıchard, tarihı birka- rakten esas alarak suça ve caniliğe gön- derme yapan bir oyun. 300 yıl sonra da uğursuz kralın biraz degişmış hali Mi- loseviç, Balkanlar'ı ateşe veriyor. Balkanlar'daki çaüşmalar Balkanlar'dakı karmaşaya değınen bir diğer oyun, Orleans Tiyatro Merkezi'nin yöneticisi ve zamanın en yetenekli ya- zarlarından sayılan Olhier Py'ye ait. Py'nin 'Srebrenica tçin Ağrt' adlı oyu- nunda kendisinden tek satır yok. Oyun, gazete kupürleri, çeşitli kitap ve dene- melerden ahntılarla oluşturulmuş. Üç oyuncu, bizi mutsuzluğun dayanılmaz sözlerini dinlemeye zorluyor. Py'nin oyunu sahneye koyuşundan, artık Avig- non'da yaratıcılann amacının sadece oyun yazmak olmadığı anlaşılıyor Ki- mileri Py gıbı hemen hemen gazetecili- ğe özgü bir tarzda, belgelere dayalı ti- yatro kurgusuyla. kımilen de tamamen görsel bir tiyatro oyunuyla karşımıza çı- kıyor. Jacques Delcuvellerie'nin 'Ruanda 94' adlı oyunu da haber, tanıklık ve bel- gelere dayalı bir dramaturgiye sahip. 1980 yılında kurulmuş olan Groupov grubunun oynadığı oyun, ^tvork in prog- ress' tarzında Ruanda soykınmmı anla- tıyor. Oyunun metinlen, üç belgesel ya- zan tarafından kateme alınmış. WladyslawZnorko'nun 'Corrida'ad- lı oyununda ıse tamamen görsellik ön planda. Sahne bir arena, buradaki kum 'Fırüna'nın yönetmeni Giorgk) Barberio Corsetti ve Fabrtao Bentivoglio. 'tnsan İçin İnsan'ın yönetmeni Thomas Ostermeier. a 'IV. Henrv'nin vönetmeni Yann-Joet Collin. 'enç yönetmenler ilginç yorumlannda ya haber, tanıklık ve belgelerle oluşturulan kurguyu yeğliyorlar ya da görsellikle savaşı, soykınmı vurguluyorlar. Festivalde Bosna- Hersek, Ruanda ve Bulgaristan'daki insanlığın bitmeyen sorunu gündeme geliyor. -'•"••- 'Albay Kuş'un yazan Hristo Boytchev. kızıl ve canlı: kesilmiş bof a kafalan gü- neşten yanmakta... Wladyslaw Znorko, Cosmos Kolej adlı tiyatro grubunu 198 l'de kurmuş. Grubun sahnelediği bu müzikal ve görsel oyunda hiç söz yok. Yüzyıl sonu barbarlıklannı insanlann yüzüne vuran diğer bır yönetmen ise Novarina ValereNovanna'HayaliOpe- ret' adlı oyununda söz üzenne soruştur- ma yapıyor. Konuşma ve şarkı tiyatro- su niteliğindeki oyun, mevsimin en gü- zel yaratıcılık örneklerinden biri. Günümüzde yaşanan çatışmalar üze- rine pek de iyimser bir ruha sahip olma- yan Bulgaryazar Hristo Boytchev'in hi- civ nıtehği taşıyan politik fablı 'Albay Kuş'. \ 995-96 döneminde komünist re- jimin düşüşünden sonrakı ılk başkanlık secimlen sırasında yazılmış. Boytchev bir gün bir psikiyatri klinığine yaptığı zi- yarette hastalann, kurumun elinde pija- ma olmadığı gerekçesiyle askeri ünıfor- ma giydiklerine tanık olmuş. Yazar, bel- legine kazınan bu görüntûlenn kendisi- ni Albay Kuş'u yazmaya ittiğini söylü- yor. 1984-1988 yıllan arasında ülkesinde de oynanan yedi oyun y azmış Boytchev. "Tiyatro, Bulgariann kendilerini ifade edebilecekleri ender yerlerden biriydi. Salonun akşamlan tıka basa dolu olma- sı için iktidara karsı söy lenmiştek bir rep- lik büe yeterüydi o günkrde. 1989ttan BuenosAires'ingörkemi En son I992'de festivale katılan Güney Amerika'dan bu yıl Avignon'a konuk olan ülkeler Arjantin, Brezilya ve Şili. Festivale bu ûlkeler- den müzisyen, dansçı, oyun- cu, yönetmen ve şarkıcı ol- mak üzere toplam 140 sanat- çı kaülıyor. Ûlkelerinin, Av- rupa'dapek bilinmeyen sah- ne sanatlan tarihini tanıt- mak üzere Avignon'a gelen sanatçılardan biri Arjantin- li Ana Maria Stekebnan Sa- natçı tangoyu vals ile kaynaş- ürmış. Yine Arjantin'den ge- len bir kabare de 30'lu yıl- lardaki Buenos Aires gör- kemini yeniden yaşatıyor. EI Periferico de Objetos tiyatro topluluğu ise Buenos Aires'ten bir yenilik getiri- yor festivale. Yönetmen Ri- cardo Bartis. Roberto Ark' in dünyasını sahneye koymuş: Sofokks, Beckett, Hoffinann ve Heiner Müüer'i kukla oyunlanyla ele alıyor. Kuzey Brezilya'nın Per- nambouc bölgesinden ge- lenler, akordeon eşliğinde yapılan foro dansıni yeğle- mişler. Şili ise Agoto Kris- tofun 'Bü>ük Defter 11 adlı romamndan sahneye uyar- lanmış 'tkizter' oyunuyla ka- tılıyor festivale. Tiyatro top- luluğu La Troppa tarafın- dan sahnelenen oyunda yı- ne kuklalar çıkıyor karşımı- za. Avignon Festivali'nın bu yıiki afişini, Paris'te yaşayan Arjantınli ressam Rkardo Mosnerhazırlamış. Borgesi çokgençyaşlarda keşfettiğini söy- leyen Mosner, yazann düşsel dünyasından çoketkilenmiş. Ülkesini terk edip Fransa'ya geldiği 1968 yı- lındanbuyanahep tiyatroyla ilgili iş- leryapmış; happening ve performanslar dü- zenlemiş, dekor ve kos tümler hazuiamış. İldzler' 1990'a dek rejimin çöküşüyle tiyatro sa- lonlannda künsekalmadı; çünkü sokak- ta olup bitenlcr daha he> ecan vericiydi" diyor Boytchev. Yazarda, keskin bir alay- cılığuı ardında denn bir karamsarlık yat- makta: *Yazarolarak Balkanlar'da mey- dana gelebttecek her türiü çatışmada ve bugünün olaylan üzerinde oyunumun yankı uyandırmasını diliyorum; çünkü günümüzdeki anlaşmazlıklar yabşsa da bir o kadar yeni anlaşmazhk doğacak- ör." Festivalin dikkat çeken bir dığer genç yönetmeni 30 yaşında dâhı bir Alman. Thomas Ostermeier üç yıl önce ülkesin- de hiç tanınmazken eski bir amban, 'kla- sik tiyatronun dışına çıkmak isteyen' genç oyuncular için bir tiyatro labora- tuvanna dönüştürmüş. Vücudu çok önemli bır araç olarak benimseyen Os- termeier oyunculannı her gün cimnas- tik, ritim ve akrobasiden oîuşan yoğun birantrenmana tabi tutuyor. Yaratıcı gü- cünün sonuçlan her yapıtında, özellik- lede Brecht'in 'MannistMann'(tnsan için tnsan) adlı oyununda göze çarpıyor. Oyun süresince oyuncular ara vermek- sizin üç saat boyunca koşuyor, zıplıyor, hareket ediyorlar. Dokuz saat sfiren 'IV. Henry' Insan ruhunun anlaşılmazhğını hay- ran olunacak denli ortaya koyan, insan- lann-bizlerin çılgınlıklanna, kötü tavır- lanna ve acılanna meydan okuyan tüm koşullann adamı Shakespeare'i festi- valde yorumlayan genç yönetmenler- den biri 35 yaşındakı coşkulu adam Yann-Joel Collin Fransa'da40 yıldıroy- nanmayan Shakespeare'ın 'IV. Henry' ya- pıtınm kurgusu üzerine dört yıl çalışmış ve ortaya ustaca bir sonuç çıkmış. 'IV. Henry' akşam dokuzdan sabah altıya dek süren dokuz saatlik bir oyun. Col- lin için tüm tiyatro türlerinı bir araya getiren 'eşsiz' Shakespeare. antikçağ, ortaçağ, feodalite ve komedınin buluş- tuğu bir yerde adeta: "Doğmak,yaşamak ve ölmekle ilgili, yaşamın başlıca sonıla- nndan hareketie IV. Henry'ji büyük bir westem gibi düşledim." 'Fırtına'yı alışılmışın dışında sahne- leyen Italyan yönetmen Giorgk) Barbe- rio Corsetti yolunda ilerledıği Artaud, Pasolini ve Kafka'dan (Şato'da K. rolü- nü kendisı oynamış) sonra Shakespe- are'i ele alıyor ve Prospero karakterinı yeniden keşfediyor. Corsetti son * "" olarak da Pirandello'nun bir oyununu sahneye koymuş. Cor- setri'nin Prospero'suyaşlı değil. Onu şöyle anlatıyor Italyan yö- netmen: "Gençlik ile yaşlilık arasında, rutkulannı, yarabcı güçlermi,yoketme>ıetkflerini or- taya ko>an bir karakter." Oyunun başlangıcında de- korda fırtınaya ilişkin dalgalar ya da bir yelkenli yok. Corset- ti, Shakespeare'le ilgili en mü- kemmel şeyın, sahnede sürek- li hareket halinde olunması ve hiçbir zaman psikolojik öğele- re yer verilmemesi olduğunu söylüyor; çünkü oyunculann bedensel hareketlerinı önemsi- yor. Tiyatroya duyduğu tutku- >ıı şöyle dile getiriyor Corset- ti: "Dünya üzerine şürsel dü- şünme biçimi_r> Salzburg Festivali, Italyan besteci Berio 'nun yeni yapıtının prömiyeriyle dün başladı Şef Karajan ölümüııüıı 10. yılında amhyor Kültür Servisi - Dünyanın başlıca müzık ve tiyatro festi- vallerinden Salzburg Festivali dün Luciano Berio'nun 'Crona- ca delLuogo' adlı yapıtının dün- ya prömiyeriyle başladı. Açılışm böylesine yeni bir yapıtla ger- çekleştırilmesi, Salzburg Festi- vali'nın kuruluşundan bu yana koruduğu yenilikçı ve modern ruhunu, aynı çizgıyi yeni binyıl- da da sürdüreceğinı yansıtiyor- du sanki. Festivalin sanat yönetmeni Ge- rard Mortier, Luciano Berio'nun yapıtıyla birlikte ttalyanlann bu yıl festivalde önemli bırpayda sa- hibi olduklanm belirtiyor Femıc- cio Busoni'nin 'Doktor Faust'u ve Luca Ranconi'nın sahneye koyduğu 'Don Gkjvanni' opera- sının yanı sıra ünlü pıyanıst Pol- lini, orkestra şeflerı Riccardo Muti ve Claudio Abbado da Salzburg'da olacaklar. Salzburglular festivalde ayn- ca ölümünün 10. yılında büyük orkestra şefi Herbert Von-Ka- rajan'ı anmaya hazırlanıyorlar. 1908'de bu kentte dünyaya gelen ve ilk operası 'Salome'yi de ay- nı yerde yöneten Karajan, 1989 yılında festival başlamadan he- men önce yaşama veda etmişti. 14 ve 15 Ağustos tarihlerinde Karajan anısına verilecek olan konserleri SeijiOzawayönetecek. Hem sanatsal açıdan. hem de bü- yük bir sevgiyle Karajan'a ne denli bağlı olduğunu her fırsat- ta dile getiren Ozavva'nın yöne- timindekı Wiener Filarmoni Or- kestrası, konserlerde VVagner'in 'Tristano'sundan bölümler ve Bruckner'in 9. Senfomsinı ses- lendirecek. 8 yeni yaprt seslendirikcek Festivalin merakla beklenen temsillerinden bin de Jean-Phi- lippe Rameau imzasını taşıyan 'Les Boreades'. Ursel ve Kari- Emst Herrmann'ın rejisıyle sah- neye konan Les Boreades'de or- kestrayı Simon Rattle yönete- cek. Berlın Filarmoni Orkestra- seiji Ozavva 14 ve 15 Ağustos'ta Karajan anısına verilecek konserleri yönetecek. Piere Boulez, Riccardo Muti, Cladio Abbado, Simon Rattle, Pollini de festivalin konuklan arasında. sı'nın yeni şefi Rattle, göreve getırildikten sonra ılk kez Salz- burg'da uluslararası izleyicinin karşısına çıkacak. Festivalin önemli isimlerin- den biri de Pierre Boulez. Kara- jan'ın ölümünden sonra Salz- burglulann gözbebeği haline ge- len Boulez. konserde Wıener Fi- larmoni Orkestrası'nı yönete- cek. Konserde Bergve Mahter'in yapıtlanmn yanı sıra Boulez'nin 'Repons'unun yeni versiyonu da seslendinlecek. Salzburglu sanatseverler ün- lü Italyan şef Riccardo Muri'yi de iki ayn konserde izleme fır- satı bulacaklar bu yıl. Ünlü şe- fın Wiener Filarmoni Orkestra- sı'nı yöneteceği ilk konserde Schubert'in 5. Senfonisi ve Brahms'ın 1 No'lu Ayışığı So- natı seslendinlecek. tkinci kon- serde Muti yönetimindeki Sca- la Filarmoni Orkestrası. Italyan bestecılerin yapıtlanndan olu- şan bir program sunacak. Salz- burg'a ilk kez gelen orkestra Martucci,Elgar, Respighi ve Bu- sonı'nin yapıtlannı seslendire- cek. Festivalin diğer Italyan konu- ğu Claudio Abbado'nun festival sonunda Berlin Filarmoni Or- kestrası'nı yöneteceği konserin programmda ise ünlü şefın, Mah- ler'in en sevdiğı yapıtlanndan olan 9. Senfonisi ve genç Schön- berg'in başyapıtı sayılan 'PeBe- as und Melisande' yer alıyor. Festivalin sanat yönetmeni Mortier, bu yıl 8 yeni yapıtla iz- leyicinin karşısına çıktıklannı. özellikle Berio'nun yeni yapıtı- nın büyük ilgi gördüğunü ve gös- terilerden yaklaşık 290 milyon şi- linlıkgelirbekledikJerini söylü- yor. Festivalin ızleyicisinı kaybet- tiği konusundaki tartışmalara ise şöyle yanıt veriyor: "Sadece Ka- rajan zamanmda festivali izleyen snob kitlenin yüzde 25'ini yiitir- diğimiz doğru, ama buna karşı- lık genç izleviciyi kazandık. Ay- nca festivale gösterilen uluslara- rası Uginin arttığını da söyleme- Hyim." 2001 yılında görevini devret- meye hazırlanan Mortier, yerini alacak kişinin kesinlikle çok gi- rişimci bir yapıya sahip olması gerektığini belirtiyor: "Beftdyap- tıgım bazı hatalar da oldu. ama festivale hep ivi şeyler kazandır- dım. 40'h yaşlardaki genç izleyi- cinin sanata Ugisini uyandırdım. genç yönetmenlere festivale ka- tılma firsatı tanıdım. Onlar da festivale hayat verdiler ve vapıt- lanyla güncelük ka/andırdılar." KUŞBAKIŞI MEMET BAYDUR CahiHik Doğal Değilfir Herbert Butterfield, Arthur Koestier'in ünlü ya- prtı 'Uyurgezerter'\n dokuzuncu baskısında dayer alan sunuş yazısında ilginç şeyler söylüyor. Hiçbir insan, hiçbir düşünce alanını yalnızca bircetvelle ölçerek açıklayamaz. Tarih değişkendtr, tümüyle ye- niden okunamasa bile tümüyle canlandırılabilir. Tarihi yeniden, bir deniz kulesinin ışığt gibi tarayan ve ona yeni anlamlar kazandıran bu göz, bir tarih- çinin gözü olmayacaktır çoğu zaman. Yeni bilgiler ışığında, yeni bağlamlann aynntıla- rında başka delıller ortaya çıkacak ve tarihi tapta- ze bir materyal gibi yesyeni, yeniden okumamızı mümkün kılacaktır. Işin güzelliği de bu noktadan kaynaklanıyor belki. Koestler, Uyurgezerier'e yazdığı önsözde bıyik altından gülümseyerek şu gerçek kınntısının altını çizer: Ünlü tarihçi Arnold Toynbee'nin 600 küsur sayfalık 'Tarih Üstüne Bir Çalışma' adlı kitabının indeksinde Kopernik'in, Galileo'nun, Descar- tes'ın ve Newton'un isimleri geçmez. Sosyal bi- limler ile doğa bilimlerı arasında yapay, yanlış bir aynm gözetılmektedır. Kepter 'Yeryüzünde Uyum'u yazarken, Galileo 'YıldaJardan Habert yazarken uğ- raştıkları bilimin adı Doğal Felsefe ımiş. Doğal Fel- sefe! Ne kadar doğru, yalın bir tanım. Bahçedeki incir ağacının üstüne düşen yıldınma, "Yüce Al- lah 'ın işine bakyav!" diye yaklaşan insanlann dev- rinde gerçek bilimin adı elbette Doğal Felsefe ol- malıydı. Cahillık doğa! değıldir çünkü. Arna, sosyal dediğimiz bilimlerte doğal dediği- miz bilimler arası yapay ayrımı açıklamıyor bütün bunlar. Geçen yazılarımdan binnde şaka yollu de- ğinmiştim. Bizim memlekette maşallah herkes bir güncel politika uzmanıdır. Kahvehane, rakı sofra- sı düzeyinde bile olsa herkesin sosyopolitik bir "fıkri" vardır. Toplumbilim, üzerinde laf yumurtla- ması kolay bir alan gibi gelir insanlara. Siyaset bi- limi dışında uzmanlaştığımız başka alanlar da var- dır elbette. Edebiyat örneğin. Son derece zor di- siplinler olan roman ve şiir üstüne herkes -hemen herkes- bir uzmandır bizde. Son yıllarda bu kala- balığa bir de dil uzmanları katıldı. Siyaset ve ede- biyatta, sonra özelde futbol, genelde top oyunla- n üstüne uzman bir millet olduğumuzu söyleyebi- liriz. Bu ülkede yüzme sporu, bisiklet, baltrap, esk- rim ya da okçuluk üstüne hiç konuşulmaz. Hakan Şükür, Fatih Terim, Rıdvan Dilmen, Beşıktaşlı Ok- tay'ın aşkı konuşulur spor üstüne. Bir de, futbol ve basketbol takımlarımızın nasıl oynaması ge- rektiği tartışılır bol bol. Doğal Bilimler üstüne konuşacak, bilim adamı olmayan insanlann az olması hep acıklı bir durum gibi gelmiştir bana. Doğanın Doğası'nı merak eden bir sürü genç olmalıydı diye düşünüyorum. Koestier'in söylediği gibi, doğayı fethetmek ye- rine, doğayı anlamaya soyunmuş meraklı akıllar. Manzarayı, toplumu, kültürü, alışkanlıklan, örfler ve âdetleri, genel görünümü ve ahlak değerlerinı te- petaklak ederek değiştiren bir yeni insan toplumu. Ama son yirmi yılda o kadar ileri gittik ki, on ye- dinci yüzyıl Avrupası'nın bile gerisine düştük so- nunda. Bu hızla daha ne kadar gerileyecegiz bil- miyorum. Bilgisayarkullanmayı "/7erieme"zanne- den kafaların Kepler'i bilmemesi doğal mıdır? Cep telefonu, televizyon ve pop müzikle yaşa- yan bir toplumda telefonun nasıl çalıştığını, tele- vizyonun aslında ne olduğunu ve armoni sözcü- ğünün ne anlama geldiğini bilmeyenlerin çoğun- lukta olması garip değil mi? Newton diye bir adam, evren üstüne -Kenan Evren değU, öbür Evren- bir şeyler söylemiş yüzyıllarca önce. Yüzyıllardır dün- yamız ve içinde gezindiğimiz gökyüzü, Nevvton'un söyledikleriyle açıklık kazanıyor. Bunu merak et- mezseniz neyı merak edeceksiniz? Bilime karşı disiplinlerin önemini göz ardı etme- mek gerekir. Din, milliyetçilik filan bunlann başın- da gelir. "Keşfetmek" yerine "inanmayı" seçen toplumlarda, inanan kişi araştıran kişinin üstüne güç- lü bir kâbus gibi çökecektir elbette. Suç hiçbir za- man kalabahkta değil, her zaman yönetenlerdedir. Böylesi toplumlarda inlı ufaklı birçok Napolyon çı- kabilir, ama Tycho Brahe'nin çıkması pek kolay olmayacaktır. Tarihin değişkenliğinden söz ederken nereden nereyegeldik! Sonbahargelsin, havalarbirazse- rinlesin, bilim insanı dostlanm Ongun, Özjem ve Mehmet'le yine masa başına oturup, gecenin di- bine kadar bilim üstüne konuşup tartışacağız. O tartışmalan dayazacağım Kuşbakışı'nda. Örneğin Darvvin niçtn önemlidir? Biyoloji ne demektir? Şimdilik bu Ege kasabasında okumayı sürdürmek gerekiyor. Türkçenin ZenginleştiPilmesi Kunultayı' düzenleniyor • İSTANBUL (AA) - Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Mezunlar Derneği ve Gösteri dergisi tarafından 23-24 Eylül tarihlerinde 'Türkçenin Zenginleştirilmesi Kurultayı' düzenleniyor. Kurultayla birlikte 'Dil Kurultaylan Fotoğraf Sergisi* ve 'Türk Dili Bilimsel Yaymlan Sergisi' de açılacak. Kurultayın sponsorlanndan D&R tarafından. kurultaya bildıriyle katılan yaklaşık 40 yazarla imza günleri de gerçekleştirilecek. Pissaro'nun tablosu Ispaifde • Kültür Servisi - Izlenimci resmın en önemli temsilcilerinden Camille Pissaro'nun, tkinci Dünya Savaşı sırasında Naziler tarafından Musevilerden çalınan tablosu Kudüs'te bulunan Israil Müzesı'ne getirildi. 1897 tarihli 'Öğlen Güneşi' adlı tablo, savaş öncesinde Max Silberberg adlı bir koleksiyonerin elinde bulunuyordu. Avrupa Gasp Edilen Sanat Yapıtlan Komisyonu tarafından bulunup Kudüs'e geri venlen tablonun fiyatmın beş milyon sterlinden fazla olduğu tahmin ediliyor. Silberberg'in ailesi, 1935 yılında yaklaşık 20 milyon sterlin tutanndaki antika ve sanat yapıtı koleksiyonunu Nazilere venneye zorlanmış, daha sonra da Almanya'yı terk etmişti. Max Silberberg, Nazi toplama kampında yaşamını yitirmişti. Danas Arabalı Smema açılıyor • Kültür Servisi - Dallas Arabalı Sinema'da film gösterimleri 30 Temmuz'da başlıyor. Dallas adı verilen, Tarabya sırtlannda bulunan sinema 10 . dönümlük bir alanı kaplıyor. Bu alan içerisinde 8x4.5 metre boyutunda bir sinema perdesi, bir kafe ve halı saha bulunuyor. 30 Temmuz'dan başlayarak normal hava koşullannda her akşam 21.45'te gösterim yapacak olan sinemanın araba kapasitesi şimdilik 150. Araba başına bilet fiyatmın 7.5 milyon lira olarak belirlendiği ve gösterimlerin ekim ayı sonuna dek süreceği sinemanın ilk filmi 'Grease'.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle