Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3AYFA CUMHURİYET 11 TEMMUZ 1999PAZAR
HABERLER
1 Temmuz'da şenliklerle Avrupa'nın yeni başkenti olan kentte belediye sidik sorununu çözmeye çalışıyor
HelshikTııhı başı
6
çişle dertte
ETUC-AISK g. kongresi
Kongrede
küreselleşme
tartışmasıHelsinki'de dört gün boyunca Avrapa lşçi Sendika-
lan Konfederasyonu'nun (ETUC-AISK) 9. kongresi-
nı izledım. Avnıpalı işçilenn küreselleşme karşısında-
kı tutumu kongre boyunca sık sık gündeme geldı. Kü-
reselleşmenın yol açtığı tahribat ışçılerin, özellikle genç
işçilenn yeni hedefler belirlemesini gerektiriyordu.
Dünya işçılennın en önemli sendıkalanndan olan lşçi
Sendikalan Birliği Uluslararası Konfederasyonu (ICF-
TU-1SBUK) Gençlik Komitesi, küreselleşme konu-
sundaki bildırisine "Küreselleşme: Aa ve öfke arasın-
da1
" başlıfını koymuştu. Bıldın değışık mıllıyetlerden
gençlerin küreselleşme karşısındakj sıkıntılannı ve tep-
kılenni dile getiriyordu: "Başta. küreseJ bir pazar ku-
racağını ve kaynaklan adil pa> laşüracağmı iddia eden
küreseUeşmede bir hata olduğunu söytemenin gereği
yoktu. Wendy. tvan. Saw. Serge. Pelle. Semıra, bütün
onlar giobal bir köyün sakinleriy diler. Bu açıdan bakı-
lınca. küreselleşme bir cennet sayılabUirdi. Ancak bu-
gün sürec tamamen farkh biryöne girdL Dayanışma söz-
lerinin yerini rekabet \e kâr yanşı aldı. \atmm için ko-
şullann kötü olduğu yerlerde gjderek iş bulmakimkân-
sızlaşırken. normal olan yerlerde ise düşük ücrefJer, iş
gmensizliği ve yasadışı çahştırma ön plana geçiyordu.
KürseUeşmenin olumsuz sonuçlannın en büyük bede-
lini de gençler ödüyordu. Ancak bunıuı >eteri kadar far-
kmdalarm]?" Bıldın, gençlenn küreselleşme konusun-
da yetennce uyanık olmadığına dıkkat çekiyordu. Ör-
negin, küreselleşmenın doğayı tahnp ettiğini kabul
eden gençler, bunun aynı zamanda işsizliğe veya kötü
ış koşullanna neden olduğunu anlayamıyorlardı. Hint-
li bir genç işçi, ülkesinde globalleşmenin asıl sonuçla-
nnın iş kayıplanna neden olduğunu belırtiyordu. 1997
yıiında Asya'daki kriz sonrası 146 bin ışçinin işini kay-
bettiğıni ıfade edıyordu. Hındıstan'dan gelip tngilte-
re'de yaşayan Mukeş Galav, "Küreseüeşme, yoksui vi-
kelerin ekenomik ve sosyal gerçeklerini göz ardı ediyor.
HalL merkezi hükümetin desteğine muhtaçken onlar
özelleştinnede ısrar ediyoriar. Bu ise yoksullann daha
yoksui,işçilenn iseişsiz kalmastnayol açansonuclar do-
ğuruyor." Fılıpınlı Alex Aguflar, küreselleşmeyi şöyle
tanımlıyor: "Burada, FiUpiııter'deküreselleşıneenkor-
kutucu yüzünü gösteriyor. SözJeşmeli çabşma, çalışma
standartJannın liberalleştirilmesi. kamu hizmetJerinin
yeniden düzenlenmesi, özelleştirme, serbest bölgelerin
ortaya çtkmasuu toplama kamplanna benzetiyonım.
Gençler bu yeni siyasetin oyuncağı oluyoriar. İlk ahnan
işçiler, ilk aölanlar oluyor. Bu ise çok düşük ücrederiçin
olanak yaranyor"
Gençler, küreselleşmenin yol açtığı bu yıkıma kar-
şı ortak bir mücadelenin, dünya çapında bir mücade-
lenin gerekli olduğuna ınanıyorlar. Aynca son gelişme-
lerin ışçılen de ıkıye böldüğüne dıkkat çeken gençler,
sendikalann bu farklıhklara ve imtiyazlara da karşı
çıkmasını talep ediyorlar.
Küreselleşme en çok işçileri ve ezilen ülkeleri yıkı-
ma uğratıyor. 9. kongrede bu konu ele alınırken, kadın
işçiler de küreselleşmenin kendi üzerlenndeki etkile-
rine değındiler. Avrupa'da bile erkek egemen bir sen-
dıka düzenı olduğunu belırten kadınlar, 9. kongrede ye-
ni adımlar atmak amacıyla yeni kararlar aldılar.
9. kongrenin bir önemli boyutu da sivil toplum ku-
ruluşlan yoluyla Avrupa'nın birleşmesine özel bir yön
verebılmektı. Eskı Portekız Cumhurbaşkanı MarioSo-
ares, bu amaçla kurulan "Avrupa Hareketi"nın başka-
nı olarak kongreye katıldı ve sendikalan sivilleşme ko-
nusunda harekete geçmeye çağırdı.
Eski Portekiz Cumhurbaşkanı Soares, kongrede sendi-
kalan sivilleşme konusunda harekete geçmeye çağırdL
ORAL ÇALIŞLAR
HELSİNKİ - Finlandiya,
Avrupa'nın en kuzey ülkesi.
Bu en kuzeydeki ülke, şım-
di Avrupa'nın yeni başkaıu
olmanın keyfini çıkanyor.
Helsinki, zaman zaman dün-
yanın gündemine giren il-
ginç şehırlerden. Ünlü Av-
rupa Güvenlik ve Işbirliği
Konferansı (AGlK) 1975 yı-
lında Helsinki'de imzalan-
mıştı. Bu belgeyi imzala-
mak üzere 35 ülkenin devlet
ve hükümet başkanlan bir
araya gelmişti. AGtK Hel-
sinki Belgesi o günden bu
yana Avrupa'nın en önemli
metinlerinden binsi olarak
varlığını koruyor. Helsinki
Gözleme (Helsinki Watch)
ışte bu belgenin ve verilen
sözlerin takibi amacıyla ku-
rulan ünlü sivil örgütlerden
Helsinki, Kuzey'ınyazla-
n güneş batmayan bu kenti.
1 Temmuz'da Avrupa'nın
başkenti oldu. 1 Temmuz
Finlandiya'da şenliklerle
kutlandı. Avrupa İşçi Sendi-
kalan Konfederasyonu'nun
9. kongresinin de bu amaç-
la Helsinki'de yapılması,
kutlamalara ayn bır renk ve
anlam kattı.
Finlandiyalılar soğuk ve
içıne kapanık bir ulus olarak
bilinirler. Kışlann çok uzun
olması, karanlık içinde ya-
şanan uzun aylar, onlann
sessiz ve sakin bır ulus ol-
masınin belki de önemli ne-
denlerinden birisı. Bız, hazi-
ran sonuyla temmuz başı arasında Hel-
sinki'deydik. Neredeyse herkes sokak-
taydı. Finliler, gece yanlanna kadar bol
güneşli günlerin keyfini çıkanyorlardı.
Neşeliydiler; gülüyorlar, barlarda sa-
bahlara kadar eğleniyorlardı.
Uzun yıllar Türkiye'de bulunmuş,
Türkoloji bölümü mezunu, çevirmen ve
Saat gece 23.00
Finlandiyalılar soğuk ve içine kapanık bir ulus olarak
bflinirier. Ancak onlar bugünlerde batmayan güneşin
keyfini çıkanyorlar. Oldukça neşetiler; gülüyorlar ve
güneşli yaz günlerinde barlarda sabahlara kadar
egleniyorlar.
TJ
.X^elsinki'nin bugünlerde en önemli
sorunu çiş. Belediye, işemeden o kadar çok
sıkıntı çekmiş ki sonunda şehrin dört bir
yanına esprili levhalar dikmek zorunda
kalmış: "Tuvaletlere işemek yasak değildir."
îşeme sorunu gazetelere bile yansımış.
Kimler kentin hangi bölgelerine işiyor, bunu
bile saptamışlar ve şehrin bir işeme
haritasını çıkarmışlar. Ancak ne yapılsa kâr
etmiyor, bol bol bira içen Finliler, şehrin dört
bir yanına işemeye devam ediyorlar.
Helsinki on pabasli lirissa. Karittmıt bnpMUu* n*kmt jrtnıBı »aibflı
yazar Tuula Kojo'yla dolaştık Helsin-
ki 'yi. Tuula, Helsinki'de yaşıyor; bu-
günlerde Orhan Pamuk'un son kitabı
" Benim Adım Kırnuzı''yı Finceye çevi-
riyor. Tuula, Finlilerin içine kapanık ol-
malanndan, fazla konuşkan olmamala-
rından şikâyetçi. Espriyle anlatıyor-
"Avrupa BirBği'rie başkan olunca, Fin-
lilere gülümseyin dediler. O yüzden
bizimkiler gülümsenıcye başiadılar."
Tuula'yla dolaşırken, kafelerde otu-
ran Finlileri eleştirici bir bakışla izliyo-
ruz. Hepsinin ellerinde cep telefonlan
başkasıyla konuşuyorlar. Tuula yine
espnyı patlatıyor: "Bakbizimkilere, ay-
nı masada oturuyorlar, birbirierivle ko-
nuşmak yerine cep telefonuyla konus-
ma>ı tercih ediyoriar."
Fınlandiya 5 mılyon nüfuslu bir ülke.
Bu küçük ülkede 2.5 milyon cep telefo-
nu kullanılıyormuş. yani nüftısun yan-
sının cep telefonu var. Nokia, bir Fın şir-
keti. Nokia cep telefonu, ilk müşterile-
rini kendi ülkesinden edınerek büyü-
Finliler, çağdaş, şiddeti gündelik yaşamında büyük ölçüde ortadan kaldırmış bir ulus
ŞaşırtanFinlandiya bır Kuzey Avrupa ülkesi. An-
cak hemen doğusunda Rusya bulunuyor.
Tarihinde Rusya'mn ve Sovyetler Bırli-
ği'nin önemli rolüolduğu hemen göze çar-
pıyor. Finlandiya 1917 yıiında bağımsızlı-
ğıru kazanıncaya kadar zaman zaman isveç
ve Rus egemenliği altmda yaşıyor. Bu ne-
denle her iki ülkenin ızlerini burada gözle-
mek mümkün. Örneğin, Helsinki tipık bır
Avrupa kenti değil. Daha çok St. Petersburg
ile Berlin kırması bir görünüşü var.
Fince, Estonca ve Macarca ile aynı dil
grubundan. Fin-Macar adı verilen bu dil
grubunu 23 milyon kişinin konuştugu be-
lirtiliyor. Bu dil grubu, Türkçenin de dahil
olduğu Ural-Altay dil grubuna da akraba
sayılıyor. Helsinki'de dolaşırken Avrupa lş-
çi Sendikalan Konfederasyonu 9. Kongre-
si'ne katılan Türk delegeler, çeşitli yazıla-
ra bakarak bunlarm Türkçeye ne kadar çok
benzediğini keşfe calışıyorlardı.
Tûrkçe-Fince benzerfiği
Türkçe ile Fince arasındaki benzerhk tar-
tışılabilir. ancak bazı kültürel benzerlikle-
nmizin olduğu, burada ortaya çıktı. tki ulu-
su da yakından tamyan Tuula, kışkançlığın
Fınlilerde çok yaygın olduğunu anlatınca
şaşırdım. içine kapanık, sakin Finlilerin sık
sık aşk cinayetleri işlediğini düşünmek çok
garibıme gitti. Tuula, ıddiasmı kanıtlamak
amacıyla Fın gazetelerini açıp açıp bana,
"Bu haberlerin içinde hemen her gün mut-
laka bir aşk cinayeti haberi vardır" diyor-
du. Tuula marketlerde satılan gösterişli La-
pon bıçaklanru gösteriyor ve cinayetlerin
daha çok bu bıçaklarla işlendiğini söylü-
yordu. Finliler kışkançlığın daha çok La-
ponya'da yaygın olduğunu belirtiyorlardı.
Ben de şaşıp kahyordum. TürkJer, söz Fin-
en
lilerden açılınca bize benzediklerinı söyler-
ler ya, çok da haksız değiller; en azından,
aşk cinayetleri konusunda aramızda bir
benzerlik olduğu söylenebilir.
Bu iddialara bakıp Finhlenn muhafaza-
kâr bir ulus olduğunu da sanabilırsıniz. Ben
böyle bir olguya rastlamadım. Haksızlık
etmeyeyım. Fmliler, tüm Avnıpalılar gibi
sakin, çağdaş, çok okuyan, şiddeti günde-
lik yaşamında büyük ölçüde ortadan kal-
dırmış bir ulus. Finlandiya bir refah toplu-
mu seviyesini yakalamış. Tabiı bütün refah
toplumlannın yaşadığı sorunlar burada da
kendısını gösteriyor. Yaygın bir ışsizlik, ış-
sizliğin ve aşın düzenın yol açtığı psikolo-
jık sorunlar Finhlenn de yakasına yapışmış
dunımda. En önemhsı de aşın alkol tüke-
timi ve alkolizm, gençlıği etİci altına almış.
Bir de aşın büyümenın yarattığı ışsizlik
önemli bir sorun olarak sendiklann günde-
minde.
Finlilenn aşk cinayeti işlediğini ıyı ki
döneceğim gün söylediler. Yoksa bol gü-
neşli havada sere serpe sokaklarda dolaşan
güzel Fin kadınlanna bakmaya çekınebılir-
dim. Bakarsmız, bir Lapon erkeği bıçağıy-
la üzerime yürüyebilirdi. Şaka ediyorum.
Sakin ve uygar Finlandiya'da kadına bak-
tığı için birisinı öldürmek söz konusu de-
ğildi. En azından bu açıdan benzemiyor-
duk.
Helsinki'de bol güneşli, sıcak günler ge-
çirdim. Kuzey' in bu sular ve ormanlar ül-
kesi, farklı kültürii, değişik dili, batmayan
ve doğmayan güneşli güneşsiz günleriyle
Avrupa"dan farklı özellikler taşıyor. Deği-
şik bir cazibeye sahip. Finlandiya'nın so-
ğuk ve karanlık bir ülke olduğunu söyle-
mişlerdi. Ben görmedım. Ancak aynldığı-
mın ertesi günü yağmurbaşlamış, kısmet...
Helsinki tipik bir Avrupa kenti değil. Daha çok St Petersburg ile
Berlin kırması bir görünüşü var.
WFIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@turk.net
İş dönüşü akşam gemide gençlerin
sohbetlerine tanık oldum. Hafta sonu
Büyükada'ya gidiyorlardı. Aılelerine uğ-
rayacaklannı, belki cumartesi geri döne-
ceklerini bırbirlerine anlattılar. Tçlerinden
birisi "Istanbul'a dönmenin de biryara-
rı yok. Çünkü bariar gece 00.01 'de ka-
panıyor, tadı tuzu kalmadı" dedi.
Gazetelerde günlerdir, Tantan'ın em-
riyle gece operasyonlan yapıldığı yazı-
yordu. Ne olduğunu anlamak mümkün
değildı. Hatta, ortalığı gürültüye katan
barların bir süre önce susturulması ba-
zılarınca hoş karşılanabilirdi de.
Gençlerin şıkâyetlennı dinleyince me-
raklandım. Dünkü gazetelerde bu ko-
nuda yine haber vardı. Habere göre ar-
tık gece kulüpleri hafta içi saat 24.00'te,
hafta sonları ise 00.01 'de kapanacak-
mış. Tantan'ın bu konudaki kesin emrı-
nı uygulamak üzere Istanbul polisi ha-
Sadettin Tantan'ın Gece Operasyonlan
rekete geçmiş. Sıkı denetimler sürüyor-
muş.
Dünyanın en büyük kentlerinden biri-
si olan Istanbul'da eğlence yerlerini ge-
ce 24.00'te kapatmaya kalkışmak, bu
şehri öldürmeye kalkışmakla eşanlam-
lı. Herhangi biryönetici, biremiriebirşe-
hirde eğlenceyi yasaklayabilir mi? Hele
yaz geceleri böyle bir yasakla ınsanla-
nn karşısına çıkmak inanılır gibı değil.
Yazlan Istanbul'da hayat genellikle ge-
ce 24.00'te başlar.
Içişleri Bakanı Tantan'ın bu uygula-
masının doğru olmadığını öğrenmek için
gecelen Istanbul'da şöyle kısaca bir do-
laşmak yeter. Çevremdeki dostlanmdan
ve gençlerden biliyorum, birçoğu, artık
çok yaygınlaşan barlara gece 24.00 ci-
vannda gidiyoriardı. Şimdi ne yapacak-
lar? Istanbul gibi bir eğlence kentinde
her şeyi saat 24.00'te bitirmeye kalk-
mak hangi aklın eseri? Bu talep mutla-
ka kendisine başka bir mecra bulur ve
akar.
Pasha Disko gibi gürültüsü bütün Bo-
ğaz'a yayılan gece kulüplerinin sesleri-
ni denetlemek, çevreyi rahatsız etmesi-
ni önleyecek adımlar atmak başka, bü-
tün eğlence yerlerini gece 24.00'te ka-
patmaya girişmek başka. Şu uygula-
mayı Fazilet Partilileryapmaya kalkışsa,
yeri göğü inletirdik. Gazetelere bakıyo-
rum, günlerdir bu mantıksız uygulama
karşısında kimse sesini çıkarmıyor.
Aynca, Istanbul gibi bir dünya kentin-
de, bir turizm kentinde, üstelik de tu-
rizmde kriz yaşanırken böyle bir uygu-
lamaya girişmeyi anlamak imkânsız. Si-
yasi bir kararia 10 milyonluk bir kentin
ne zamana kadar eğleneceğini sapta-
mak ve yasaklarla bunlan sınıriamaya
kalkışmak anlaşılır gibi değil. Sadettin
Tantan'ın da bu gerçeği kısa sürede gör-
mesini diliyoruz.
Birileri eğlenmekten hoşlanmayabilir.
Bu onlann tercihi. Ancak yüz binlerce
eğlenmeye meraklı Istanbullunun haya-
tına yasak koymak da kimsenin hakkı
değil. Açılan yüzlerce bar ve gece kulü-
bü, eğlence yerierine merak duyanlann
sayısının da oldukça yüksek olduğunu
gösteriyor. Buralan denetlemek başka,
erkenden kapatıp yok etmeye yönel-
mek başka.
Bu kadar bar ve gece kulübü bir ta-
lep olduğu için açılıyor ve etkinliklerde
bulunuyor. Bu tür talepler yapay yasak-
larla engellenemez.
Gazetelere bakıyorum, eli silahlı po-
lislerin gece kulüplerine düzenlediği
baskınlann fotoğraflan yer alryor. Altın-
da da bütün bunlann Içişleri Bakanı Sa-
dettin Tantan'ın talimatıyla gerçekleşti-
rildiği yazıyor.
Sadettin Tantan, makul bir insandır.
Bu konuyu yeniden düşünüp, sıkıyöne-
tim dönemlerinde uygulanan sokağa
çıkma yasağına benzer yasaklardan
vazgeçse diyorum. Zaten, yasaklarla
dolu bu ülkenin bir de eğlence yerieri ya-
sağıyla çevrilmesine gerek yoktu. Içiş-
leri Bakanı'ndan bu konuda daha anla-
yışlı, sorunu çözücü birtavır bekliyoruz.
Şu yaz günlerinde, bu yasağın çok
olumsuz sonuçlan olabilir. Bir düşünül-
meye baslamış.
Helsinki'de bulunduğu-
muz günlerde, en önemli
tartışma konulanndan biri-
si, herkesın sokaklara işe-
mesiydi. Belediye, işeme-
den o kadar çok sıkıntı çek-
mış ki sonunda şehrin dört
bir yanına esprili levhalar
dikrıjek zorunda kalmış. Bu
levhalann birinde şöyle ya-
zıyordu: "Tuvalenere işe-
mek yasak değildir.'' Ancak
ne yapılsa kâr etmiyor, bol
bol bira içen Finliler, şehrin
dört bir yanına işemeye de-
vam ediyorlar. Gazetelerde
bile işeme bir espri haline
gelmiş. Şehrin hangi bölge-
lerine en çok hangi tür in-
sanlar işiyor, işemeyı hangi
koşullarda gerçekleştıriyor-
lar, bunu bile saptamışlar ve
şehrin bir işeme haritasını
çıkarmışlar.
Avrupa'nın başkentinin
şu andaki en büyük sorunu
sıdiklı Helsinkililer. Dünya-
nın ve Avnıpa'nın dört bir
yanından çok sayıda devlet
başkan ı bu şehre geliyor.
Önümüzdeki dönem birçok
zırve burada gerçekleşecek.
Herhalde belediyenın telaşı
bundan. Devlet büyükleri-
nin burunlannı tutarak şe-
hirde dolaşmasından korku-
yorlar. Helsinki'de haziran
sonunda güneş neredeyse
hiç batmıyor. Hava da ola-
ğanüstü sıcaktı. Yani benim
gördüğüm Helsinki, sıcak,
— ^ — bol güneşli ve hareketli bır
şehırdi. Çıktığım bir TV
programında, Helsinki'yi nasıl buldu-
ğum sorulunca, böyle bir cevap verdim,
çok güldüler. Çünkü Helsinki bol yağ-
murlu, karanlık ve sokaklarda insanla-
nn fazla dolaşmadığı bır şehır olarak
bılinirmiş. Benim izlenımim tam ter-
siydi. Aynldığımızın ertesi günü Hel-
sinki'de yağmur baslamış.
Ülkenin yüzde 70i orman
188 bin göl
180 bin ada
Finlandiya, dünyada sanınm en çok
gölü ve adası olan ülke. Tam 187 bin
888 gölü ve 180 bin adası var. Neredey-
se 25 kişiye bır ada ve bır göl düşüyor.
Bu göl ve adalar Finlilerin yaşamını
renklendiren önemli unsurlardan. Tabii
bir de ormanlar. 338 bin kilometrekare
yüzölçümünün yüzde 70'i orman, yüz-
de 10'u ise su. Türkiye'nin yansı kadar
topraklara sahip olan Finlandiya'daki or-
manlan Türkıye'ye getirsek, ülkemızin
üçte birinden fazlasınm orman olması
gerekir. Işte böylesine büyük bir yeşil
alana sahip Finliler Yeşil alan ve sular-
dan artan kalan yüzde 20"lik alanda ise
yollar, insanlar ve şehirler yer alıyor.
Orman ürünleri ve ormana bağlı sana-
yi, Finlandiya ekonomisinin önemli bir
unsuru. Onnan sanayıi içinkesilenağaç-
lann yerine
hemen yeni-
si dikildiğı
için orman-
larda hiç
azalma ol-
muyor. Or-
man ürünlen
dışında Fin-
landiya'nin
önemli gelir
kaynaklann-
dan birisi de
sanayi. No-
kia gibi dün-
ya elektronik
sanayi inin
önde gelen
devlerinden
birisi Finlile-
rin. Finliler
Nokia'ya sa-
hip olmakla
övünüyorlar.
Finlilerin
övündükleri
en önemli
isimlerden
birisi de ünlü
müzikçi Je-
an Sibeli-
us'tur(1865-
1957). Finlandiya bağımsızhk hareketi-
nin de destekçilerinden olan Sibelius,
Finlilerin ünlü Kalavela destanını Ku-
lervo senfonisıyle ölümsüzleştırdi. Si-
belius, Finlilerin müzik yaşamında hâlâ
çok etkili. Onu takip eden birçok müzik-
çi onun yolunu izleyerek dünya çapında
ünkazandı.
Finlilenn övündükleri bir başka konu
da Avrupa'da kadınlann seçme ve seçil-
me hakkını ilk elde ettikleri ülkenin Fin-
landiya olması (1906). Günümüzde de
200 üyeli Fin Parlamentosu'nun yüzde
35'ini kadınlar oluşturuyorlar. Yaşamın
birçok alanında kadınlar oldukça etkili.
Helsinki Belediye Başkanı, parlamento
sözcüsü, dışişleri bakanı gibi önemli bir-
çok koltukta kadınlar oturuyor.
Finlilerin ünlü Kalavela
destanını Kulervo senfoni-
siyleölümsüzteştiren Sibe-
lius, Finlilerin müzik ya-
şamında hâlâ çok etkili.