28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3AYFA CUMHURİYET 11 TEMMUZ 1999PAZAR HABERLER 1 Temmuz'da şenliklerle Avrupa'nın yeni başkenti olan kentte belediye sidik sorununu çözmeye çalışıyor HelshikTııhı başı 6 çişle dertte ETUC-AISK g. kongresi Kongrede küreselleşme tartışmasıHelsinki'de dört gün boyunca Avrapa lşçi Sendika- lan Konfederasyonu'nun (ETUC-AISK) 9. kongresi- nı izledım. Avnıpalı işçilenn küreselleşme karşısında- kı tutumu kongre boyunca sık sık gündeme geldı. Kü- reselleşmenın yol açtığı tahribat ışçılerin, özellikle genç işçilenn yeni hedefler belirlemesini gerektiriyordu. Dünya işçılennın en önemli sendıkalanndan olan lşçi Sendikalan Birliği Uluslararası Konfederasyonu (ICF- TU-1SBUK) Gençlik Komitesi, küreselleşme konu- sundaki bildırisine "Küreselleşme: Aa ve öfke arasın- da1 " başlıfını koymuştu. Bıldın değışık mıllıyetlerden gençlerin küreselleşme karşısındakj sıkıntılannı ve tep- kılenni dile getiriyordu: "Başta. küreseJ bir pazar ku- racağını ve kaynaklan adil pa> laşüracağmı iddia eden küreseUeşmede bir hata olduğunu söytemenin gereği yoktu. Wendy. tvan. Saw. Serge. Pelle. Semıra, bütün onlar giobal bir köyün sakinleriy diler. Bu açıdan bakı- lınca. küreselleşme bir cennet sayılabUirdi. Ancak bu- gün sürec tamamen farkh biryöne girdL Dayanışma söz- lerinin yerini rekabet \e kâr yanşı aldı. \atmm için ko- şullann kötü olduğu yerlerde gjderek iş bulmakimkân- sızlaşırken. normal olan yerlerde ise düşük ücrefJer, iş gmensizliği ve yasadışı çahştırma ön plana geçiyordu. KürseUeşmenin olumsuz sonuçlannın en büyük bede- lini de gençler ödüyordu. Ancak bunıuı >eteri kadar far- kmdalarm]?" Bıldın, gençlenn küreselleşme konusun- da yetennce uyanık olmadığına dıkkat çekiyordu. Ör- negin, küreselleşmenın doğayı tahnp ettiğini kabul eden gençler, bunun aynı zamanda işsizliğe veya kötü ış koşullanna neden olduğunu anlayamıyorlardı. Hint- li bir genç işçi, ülkesinde globalleşmenin asıl sonuçla- nnın iş kayıplanna neden olduğunu belırtiyordu. 1997 yıiında Asya'daki kriz sonrası 146 bin ışçinin işini kay- bettiğıni ıfade edıyordu. Hındıstan'dan gelip tngilte- re'de yaşayan Mukeş Galav, "Küreseüeşme, yoksui vi- kelerin ekenomik ve sosyal gerçeklerini göz ardı ediyor. HalL merkezi hükümetin desteğine muhtaçken onlar özelleştinnede ısrar ediyoriar. Bu ise yoksullann daha yoksui,işçilenn iseişsiz kalmastnayol açansonuclar do- ğuruyor." Fılıpınlı Alex Aguflar, küreselleşmeyi şöyle tanımlıyor: "Burada, FiUpiııter'deküreselleşıneenkor- kutucu yüzünü gösteriyor. SözJeşmeli çabşma, çalışma standartJannın liberalleştirilmesi. kamu hizmetJerinin yeniden düzenlenmesi, özelleştirme, serbest bölgelerin ortaya çtkmasuu toplama kamplanna benzetiyonım. Gençler bu yeni siyasetin oyuncağı oluyoriar. İlk ahnan işçiler, ilk aölanlar oluyor. Bu ise çok düşük ücrederiçin olanak yaranyor" Gençler, küreselleşmenin yol açtığı bu yıkıma kar- şı ortak bir mücadelenin, dünya çapında bir mücade- lenin gerekli olduğuna ınanıyorlar. Aynca son gelişme- lerin ışçılen de ıkıye böldüğüne dıkkat çeken gençler, sendikalann bu farklıhklara ve imtiyazlara da karşı çıkmasını talep ediyorlar. Küreselleşme en çok işçileri ve ezilen ülkeleri yıkı- ma uğratıyor. 9. kongrede bu konu ele alınırken, kadın işçiler de küreselleşmenin kendi üzerlenndeki etkile- rine değındiler. Avrupa'da bile erkek egemen bir sen- dıka düzenı olduğunu belırten kadınlar, 9. kongrede ye- ni adımlar atmak amacıyla yeni kararlar aldılar. 9. kongrenin bir önemli boyutu da sivil toplum ku- ruluşlan yoluyla Avrupa'nın birleşmesine özel bir yön verebılmektı. Eskı Portekız Cumhurbaşkanı MarioSo- ares, bu amaçla kurulan "Avrupa Hareketi"nın başka- nı olarak kongreye katıldı ve sendikalan sivilleşme ko- nusunda harekete geçmeye çağırdı. Eski Portekiz Cumhurbaşkanı Soares, kongrede sendi- kalan sivilleşme konusunda harekete geçmeye çağırdL ORAL ÇALIŞLAR HELSİNKİ - Finlandiya, Avrupa'nın en kuzey ülkesi. Bu en kuzeydeki ülke, şım- di Avrupa'nın yeni başkaıu olmanın keyfini çıkanyor. Helsinki, zaman zaman dün- yanın gündemine giren il- ginç şehırlerden. Ünlü Av- rupa Güvenlik ve Işbirliği Konferansı (AGlK) 1975 yı- lında Helsinki'de imzalan- mıştı. Bu belgeyi imzala- mak üzere 35 ülkenin devlet ve hükümet başkanlan bir araya gelmişti. AGtK Hel- sinki Belgesi o günden bu yana Avrupa'nın en önemli metinlerinden binsi olarak varlığını koruyor. Helsinki Gözleme (Helsinki Watch) ışte bu belgenin ve verilen sözlerin takibi amacıyla ku- rulan ünlü sivil örgütlerden Helsinki, Kuzey'ınyazla- n güneş batmayan bu kenti. 1 Temmuz'da Avrupa'nın başkenti oldu. 1 Temmuz Finlandiya'da şenliklerle kutlandı. Avrupa İşçi Sendi- kalan Konfederasyonu'nun 9. kongresinin de bu amaç- la Helsinki'de yapılması, kutlamalara ayn bır renk ve anlam kattı. Finlandiyalılar soğuk ve içıne kapanık bir ulus olarak bilinirler. Kışlann çok uzun olması, karanlık içinde ya- şanan uzun aylar, onlann sessiz ve sakin bır ulus ol- masınin belki de önemli ne- denlerinden birisı. Bız, hazi- ran sonuyla temmuz başı arasında Hel- sinki'deydik. Neredeyse herkes sokak- taydı. Finliler, gece yanlanna kadar bol güneşli günlerin keyfini çıkanyorlardı. Neşeliydiler; gülüyorlar, barlarda sa- bahlara kadar eğleniyorlardı. Uzun yıllar Türkiye'de bulunmuş, Türkoloji bölümü mezunu, çevirmen ve Saat gece 23.00 Finlandiyalılar soğuk ve içine kapanık bir ulus olarak bflinirier. Ancak onlar bugünlerde batmayan güneşin keyfini çıkanyorlar. Oldukça neşetiler; gülüyorlar ve güneşli yaz günlerinde barlarda sabahlara kadar egleniyorlar. TJ .X^elsinki'nin bugünlerde en önemli sorunu çiş. Belediye, işemeden o kadar çok sıkıntı çekmiş ki sonunda şehrin dört bir yanına esprili levhalar dikmek zorunda kalmış: "Tuvaletlere işemek yasak değildir." îşeme sorunu gazetelere bile yansımış. Kimler kentin hangi bölgelerine işiyor, bunu bile saptamışlar ve şehrin bir işeme haritasını çıkarmışlar. Ancak ne yapılsa kâr etmiyor, bol bol bira içen Finliler, şehrin dört bir yanına işemeye devam ediyorlar. Helsinki on pabasli lirissa. Karittmıt bnpMUu* n*kmt jrtnıBı »aibflı yazar Tuula Kojo'yla dolaştık Helsin- ki 'yi. Tuula, Helsinki'de yaşıyor; bu- günlerde Orhan Pamuk'un son kitabı " Benim Adım Kırnuzı''yı Finceye çevi- riyor. Tuula, Finlilerin içine kapanık ol- malanndan, fazla konuşkan olmamala- rından şikâyetçi. Espriyle anlatıyor- "Avrupa BirBği'rie başkan olunca, Fin- lilere gülümseyin dediler. O yüzden bizimkiler gülümsenıcye başiadılar." Tuula'yla dolaşırken, kafelerde otu- ran Finlileri eleştirici bir bakışla izliyo- ruz. Hepsinin ellerinde cep telefonlan başkasıyla konuşuyorlar. Tuula yine espnyı patlatıyor: "Bakbizimkilere, ay- nı masada oturuyorlar, birbirierivle ko- nuşmak yerine cep telefonuyla konus- ma>ı tercih ediyoriar." Fınlandiya 5 mılyon nüfuslu bir ülke. Bu küçük ülkede 2.5 milyon cep telefo- nu kullanılıyormuş. yani nüftısun yan- sının cep telefonu var. Nokia, bir Fın şir- keti. Nokia cep telefonu, ilk müşterile- rini kendi ülkesinden edınerek büyü- Finliler, çağdaş, şiddeti gündelik yaşamında büyük ölçüde ortadan kaldırmış bir ulus ŞaşırtanFinlandiya bır Kuzey Avrupa ülkesi. An- cak hemen doğusunda Rusya bulunuyor. Tarihinde Rusya'mn ve Sovyetler Bırli- ği'nin önemli rolüolduğu hemen göze çar- pıyor. Finlandiya 1917 yıiında bağımsızlı- ğıru kazanıncaya kadar zaman zaman isveç ve Rus egemenliği altmda yaşıyor. Bu ne- denle her iki ülkenin ızlerini burada gözle- mek mümkün. Örneğin, Helsinki tipık bır Avrupa kenti değil. Daha çok St. Petersburg ile Berlin kırması bir görünüşü var. Fince, Estonca ve Macarca ile aynı dil grubundan. Fin-Macar adı verilen bu dil grubunu 23 milyon kişinin konuştugu be- lirtiliyor. Bu dil grubu, Türkçenin de dahil olduğu Ural-Altay dil grubuna da akraba sayılıyor. Helsinki'de dolaşırken Avrupa lş- çi Sendikalan Konfederasyonu 9. Kongre- si'ne katılan Türk delegeler, çeşitli yazıla- ra bakarak bunlarm Türkçeye ne kadar çok benzediğini keşfe calışıyorlardı. Tûrkçe-Fince benzerfiği Türkçe ile Fince arasındaki benzerhk tar- tışılabilir. ancak bazı kültürel benzerlikle- nmizin olduğu, burada ortaya çıktı. tki ulu- su da yakından tamyan Tuula, kışkançlığın Fınlilerde çok yaygın olduğunu anlatınca şaşırdım. içine kapanık, sakin Finlilerin sık sık aşk cinayetleri işlediğini düşünmek çok garibıme gitti. Tuula, ıddiasmı kanıtlamak amacıyla Fın gazetelerini açıp açıp bana, "Bu haberlerin içinde hemen her gün mut- laka bir aşk cinayeti haberi vardır" diyor- du. Tuula marketlerde satılan gösterişli La- pon bıçaklanru gösteriyor ve cinayetlerin daha çok bu bıçaklarla işlendiğini söylü- yordu. Finliler kışkançlığın daha çok La- ponya'da yaygın olduğunu belirtiyorlardı. Ben de şaşıp kahyordum. TürkJer, söz Fin- en lilerden açılınca bize benzediklerinı söyler- ler ya, çok da haksız değiller; en azından, aşk cinayetleri konusunda aramızda bir benzerlik olduğu söylenebilir. Bu iddialara bakıp Finhlenn muhafaza- kâr bir ulus olduğunu da sanabilırsıniz. Ben böyle bir olguya rastlamadım. Haksızlık etmeyeyım. Fmliler, tüm Avnıpalılar gibi sakin, çağdaş, çok okuyan, şiddeti günde- lik yaşamında büyük ölçüde ortadan kal- dırmış bir ulus. Finlandiya bir refah toplu- mu seviyesini yakalamış. Tabiı bütün refah toplumlannın yaşadığı sorunlar burada da kendısını gösteriyor. Yaygın bir ışsizlik, ış- sizliğin ve aşın düzenın yol açtığı psikolo- jık sorunlar Finhlenn de yakasına yapışmış dunımda. En önemhsı de aşın alkol tüke- timi ve alkolizm, gençlıği etİci altına almış. Bir de aşın büyümenın yarattığı ışsizlik önemli bir sorun olarak sendiklann günde- minde. Finlilenn aşk cinayeti işlediğini ıyı ki döneceğim gün söylediler. Yoksa bol gü- neşli havada sere serpe sokaklarda dolaşan güzel Fin kadınlanna bakmaya çekınebılir- dim. Bakarsmız, bir Lapon erkeği bıçağıy- la üzerime yürüyebilirdi. Şaka ediyorum. Sakin ve uygar Finlandiya'da kadına bak- tığı için birisinı öldürmek söz konusu de- ğildi. En azından bu açıdan benzemiyor- duk. Helsinki'de bol güneşli, sıcak günler ge- çirdim. Kuzey' in bu sular ve ormanlar ül- kesi, farklı kültürii, değişik dili, batmayan ve doğmayan güneşli güneşsiz günleriyle Avrupa"dan farklı özellikler taşıyor. Deği- şik bir cazibeye sahip. Finlandiya'nın so- ğuk ve karanlık bir ülke olduğunu söyle- mişlerdi. Ben görmedım. Ancak aynldığı- mın ertesi günü yağmurbaşlamış, kısmet... Helsinki tipik bir Avrupa kenti değil. Daha çok St Petersburg ile Berlin kırması bir görünüşü var. WFIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@turk.net İş dönüşü akşam gemide gençlerin sohbetlerine tanık oldum. Hafta sonu Büyükada'ya gidiyorlardı. Aılelerine uğ- rayacaklannı, belki cumartesi geri döne- ceklerini bırbirlerine anlattılar. Tçlerinden birisi "Istanbul'a dönmenin de biryara- rı yok. Çünkü bariar gece 00.01 'de ka- panıyor, tadı tuzu kalmadı" dedi. Gazetelerde günlerdir, Tantan'ın em- riyle gece operasyonlan yapıldığı yazı- yordu. Ne olduğunu anlamak mümkün değildı. Hatta, ortalığı gürültüye katan barların bir süre önce susturulması ba- zılarınca hoş karşılanabilirdi de. Gençlerin şıkâyetlennı dinleyince me- raklandım. Dünkü gazetelerde bu ko- nuda yine haber vardı. Habere göre ar- tık gece kulüpleri hafta içi saat 24.00'te, hafta sonları ise 00.01 'de kapanacak- mış. Tantan'ın bu konudaki kesin emrı- nı uygulamak üzere Istanbul polisi ha- Sadettin Tantan'ın Gece Operasyonlan rekete geçmiş. Sıkı denetimler sürüyor- muş. Dünyanın en büyük kentlerinden biri- si olan Istanbul'da eğlence yerlerini ge- ce 24.00'te kapatmaya kalkışmak, bu şehri öldürmeye kalkışmakla eşanlam- lı. Herhangi biryönetici, biremiriebirşe- hirde eğlenceyi yasaklayabilir mi? Hele yaz geceleri böyle bir yasakla ınsanla- nn karşısına çıkmak inanılır gibı değil. Yazlan Istanbul'da hayat genellikle ge- ce 24.00'te başlar. Içişleri Bakanı Tantan'ın bu uygula- masının doğru olmadığını öğrenmek için gecelen Istanbul'da şöyle kısaca bir do- laşmak yeter. Çevremdeki dostlanmdan ve gençlerden biliyorum, birçoğu, artık çok yaygınlaşan barlara gece 24.00 ci- vannda gidiyoriardı. Şimdi ne yapacak- lar? Istanbul gibi bir eğlence kentinde her şeyi saat 24.00'te bitirmeye kalk- mak hangi aklın eseri? Bu talep mutla- ka kendisine başka bir mecra bulur ve akar. Pasha Disko gibi gürültüsü bütün Bo- ğaz'a yayılan gece kulüplerinin sesleri- ni denetlemek, çevreyi rahatsız etmesi- ni önleyecek adımlar atmak başka, bü- tün eğlence yerlerini gece 24.00'te ka- patmaya girişmek başka. Şu uygula- mayı Fazilet Partilileryapmaya kalkışsa, yeri göğü inletirdik. Gazetelere bakıyo- rum, günlerdir bu mantıksız uygulama karşısında kimse sesini çıkarmıyor. Aynca, Istanbul gibi bir dünya kentin- de, bir turizm kentinde, üstelik de tu- rizmde kriz yaşanırken böyle bir uygu- lamaya girişmeyi anlamak imkânsız. Si- yasi bir kararia 10 milyonluk bir kentin ne zamana kadar eğleneceğini sapta- mak ve yasaklarla bunlan sınıriamaya kalkışmak anlaşılır gibi değil. Sadettin Tantan'ın da bu gerçeği kısa sürede gör- mesini diliyoruz. Birileri eğlenmekten hoşlanmayabilir. Bu onlann tercihi. Ancak yüz binlerce eğlenmeye meraklı Istanbullunun haya- tına yasak koymak da kimsenin hakkı değil. Açılan yüzlerce bar ve gece kulü- bü, eğlence yerierine merak duyanlann sayısının da oldukça yüksek olduğunu gösteriyor. Buralan denetlemek başka, erkenden kapatıp yok etmeye yönel- mek başka. Bu kadar bar ve gece kulübü bir ta- lep olduğu için açılıyor ve etkinliklerde bulunuyor. Bu tür talepler yapay yasak- larla engellenemez. Gazetelere bakıyorum, eli silahlı po- lislerin gece kulüplerine düzenlediği baskınlann fotoğraflan yer alryor. Altın- da da bütün bunlann Içişleri Bakanı Sa- dettin Tantan'ın talimatıyla gerçekleşti- rildiği yazıyor. Sadettin Tantan, makul bir insandır. Bu konuyu yeniden düşünüp, sıkıyöne- tim dönemlerinde uygulanan sokağa çıkma yasağına benzer yasaklardan vazgeçse diyorum. Zaten, yasaklarla dolu bu ülkenin bir de eğlence yerieri ya- sağıyla çevrilmesine gerek yoktu. Içiş- leri Bakanı'ndan bu konuda daha anla- yışlı, sorunu çözücü birtavır bekliyoruz. Şu yaz günlerinde, bu yasağın çok olumsuz sonuçlan olabilir. Bir düşünül- meye baslamış. Helsinki'de bulunduğu- muz günlerde, en önemli tartışma konulanndan biri- si, herkesın sokaklara işe- mesiydi. Belediye, işeme- den o kadar çok sıkıntı çek- mış ki sonunda şehrin dört bir yanına esprili levhalar dikrıjek zorunda kalmış. Bu levhalann birinde şöyle ya- zıyordu: "Tuvalenere işe- mek yasak değildir.'' Ancak ne yapılsa kâr etmiyor, bol bol bira içen Finliler, şehrin dört bir yanına işemeye de- vam ediyorlar. Gazetelerde bile işeme bir espri haline gelmiş. Şehrin hangi bölge- lerine en çok hangi tür in- sanlar işiyor, işemeyı hangi koşullarda gerçekleştıriyor- lar, bunu bile saptamışlar ve şehrin bir işeme haritasını çıkarmışlar. Avrupa'nın başkentinin şu andaki en büyük sorunu sıdiklı Helsinkililer. Dünya- nın ve Avnıpa'nın dört bir yanından çok sayıda devlet başkan ı bu şehre geliyor. Önümüzdeki dönem birçok zırve burada gerçekleşecek. Herhalde belediyenın telaşı bundan. Devlet büyükleri- nin burunlannı tutarak şe- hirde dolaşmasından korku- yorlar. Helsinki'de haziran sonunda güneş neredeyse hiç batmıyor. Hava da ola- ğanüstü sıcaktı. Yani benim gördüğüm Helsinki, sıcak, — ^ — bol güneşli ve hareketli bır şehırdi. Çıktığım bir TV programında, Helsinki'yi nasıl buldu- ğum sorulunca, böyle bir cevap verdim, çok güldüler. Çünkü Helsinki bol yağ- murlu, karanlık ve sokaklarda insanla- nn fazla dolaşmadığı bır şehır olarak bılinirmiş. Benim izlenımim tam ter- siydi. Aynldığımızın ertesi günü Hel- sinki'de yağmur baslamış. Ülkenin yüzde 70i orman 188 bin göl 180 bin ada Finlandiya, dünyada sanınm en çok gölü ve adası olan ülke. Tam 187 bin 888 gölü ve 180 bin adası var. Neredey- se 25 kişiye bır ada ve bır göl düşüyor. Bu göl ve adalar Finlilerin yaşamını renklendiren önemli unsurlardan. Tabii bir de ormanlar. 338 bin kilometrekare yüzölçümünün yüzde 70'i orman, yüz- de 10'u ise su. Türkiye'nin yansı kadar topraklara sahip olan Finlandiya'daki or- manlan Türkıye'ye getirsek, ülkemızin üçte birinden fazlasınm orman olması gerekir. Işte böylesine büyük bir yeşil alana sahip Finliler Yeşil alan ve sular- dan artan kalan yüzde 20"lik alanda ise yollar, insanlar ve şehirler yer alıyor. Orman ürünleri ve ormana bağlı sana- yi, Finlandiya ekonomisinin önemli bir unsuru. Onnan sanayıi içinkesilenağaç- lann yerine hemen yeni- si dikildiğı için orman- larda hiç azalma ol- muyor. Or- man ürünlen dışında Fin- landiya'nin önemli gelir kaynaklann- dan birisi de sanayi. No- kia gibi dün- ya elektronik sanayi inin önde gelen devlerinden birisi Finlile- rin. Finliler Nokia'ya sa- hip olmakla övünüyorlar. Finlilerin övündükleri en önemli isimlerden birisi de ünlü müzikçi Je- an Sibeli- us'tur(1865- 1957). Finlandiya bağımsızhk hareketi- nin de destekçilerinden olan Sibelius, Finlilerin ünlü Kalavela destanını Ku- lervo senfonisıyle ölümsüzleştırdi. Si- belius, Finlilerin müzik yaşamında hâlâ çok etkili. Onu takip eden birçok müzik- çi onun yolunu izleyerek dünya çapında ünkazandı. Finlilenn övündükleri bir başka konu da Avrupa'da kadınlann seçme ve seçil- me hakkını ilk elde ettikleri ülkenin Fin- landiya olması (1906). Günümüzde de 200 üyeli Fin Parlamentosu'nun yüzde 35'ini kadınlar oluşturuyorlar. Yaşamın birçok alanında kadınlar oldukça etkili. Helsinki Belediye Başkanı, parlamento sözcüsü, dışişleri bakanı gibi önemli bir- çok koltukta kadınlar oturuyor. Finlilerin ünlü Kalavela destanını Kulervo senfoni- siyleölümsüzteştiren Sibe- lius, Finlilerin müzik ya- şamında hâlâ çok etkili.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle