28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 TEMMUZ 1999 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur(a cumhuriyet.com.tr 15 İKSV'nin dev projesi, Elijah Moshinksy'nin yönettiği 'Mozart Türkiye'de' tamamlandı onetmen Moshinksy, 'Mozart Türkiye'de'yi hem bir sinema filmi, hem opera hem de belgesel olarak tammlıyor. Kontanze rolünü Yelda Kodalh'nın üstlendiği film, bu üç disiplinin de niteliklerini içinde banndıran bir bütün. Mozartla saraydan diinyaya... FECtRALPTEKİN Sonunda beklenen oldu... Bütçe topar- landı, bürokratik engeller aşıldı ve lstan- bul Kültür ve Sanat Vakfi'nın (tKSV) üç yıldır beklenen büyük projesi gerçekleş- tı. Opera filmi 'MozartinTurkey'nin (Mo- zart Türkiye'de) 18 Haziran'da Topkapı Sarayı'nda başlayıp büyük bir özenle sür- dürülen çekimleri geçen hafta tamamlan- dı. Mozart'ın, Viyana kuşatması sırasında duyduğu mehter müzığinden etkilenerek bestelediği dünyaca ünlü operası Saray- dan Kız Kaçırma. konusuna esin kayna- ğı olan Topkapı Sarayı'nda, 'MozartTür- kiye'de' başlığıyla belgesel nıtehği de ta- şıyan b\r opera filmine dönüştüriildü. İKSV, Antelope Films ve BBC ortak ya- pımı 90 dakikalık fılm. dev kadrosu ve Mo- zart'ın müziğiyle bütünleşen büyülü sa- ray görüntüleriyle Türkiye'nin tanıtımın- da önemlı rol oynayacak. Yapım sorum- lulugunu Antelope Fılms'in genel mü4ü- rü MickCsacky'nin üstlendiği fılmin prö- miyeri kasım sonunda Istanbul'da gerçek- leştırilecek. 'Mozart Türkiye'de'nin kadrosu çok seçkin sanatçılardan oluşuyor. Öncelikle filmin mûzikleri dünyanın önde gelen or- kestra şeflerinden Sir Charles Mackerras yönetimindeki tskoç Oda Orkestrası tara- fından kaydedilmiş. Başrolleri ise Yelda Kodalh, Paul Groves, Desiree Rancatore, L>nton Atkinson, Peter Rose ve Oti\«r To- bias paylaşıyorlar. Filmm yönetmeni, ha- len New York Metropolitan Operası'nda sahnelenen 'Maça Kİn' ve Londra Savoy Tıyatrosu'nda sahnelenen' III. Rkhard'ı yöneten ünlü opera, sinema ve tiyatro ada- mı Elijah Moshinsky. Tüm sanatçdarm ilk opera filmi "Mozart Türkiye'de'yi hem bir sinema filmi. hem opera hem de belgeselolarak ta- nımlayabüiriz aslında. Film, bu üç disipli- nin de nitefikkrini içinde banndıran birbü- tün. 60dakikası. Topkapı SarayTrun çeşit- li mekânlannda çeldlmiş bir opera filmi: 30 dakikası ise saray a ve çekim sürecimi- ze Uişkin bir belgesel niteliği taşıyor" söz- leriyle anlatıyor filmi Moshinsky. Opera izleyicisi dışında daha geniş bir kitleye seslenebilmesi için. sanatçılann makyaj ve saç yapımı, yemek saatleri gibi kamera ar- kası görüntülennden oluşan 30 dakikalık bir bölümle fılme belgesel özellikleri de katılmış. Mozart Türkiye'de filmi, tüm sanatçı- lan içın bir 'ilk opera filmi' olma özellıği taşıyor. Gerek Kodallı, gerek Rancatore. gerekse Tobias daha önce birçok önemli yapımda rol almış olmalanna karşm ilk kez bir opera fılminde oynuyorlar. Mozart Türkiye'de. Saraydan Kız Kaçırma ope- rasını daha önce ikı kez sahnelemış olan Moshinsky'nin de bu türdeki ilk çalışma- sı. Ünlü yönetmen, bir opera sahnelemek- le opera filmi çekmek arasındakı farklı- lıklan şöyle dile getıriyor: u Yapıttaki ka- rakterfer fihnde de aynıözellikleri taşıyor- lar; ancak playbackve kameralargibiba- n teknik farklıhklar var. Bence sinemayla operayı bir araya getirmek. sadece sahne üzerinde çalışmaktan çok daha keyifli. Hatta daha kola> olduğu da söylenebilir; çünkü orkestra yok \e önceden kaydedil- miş müzikler kullanıhyor. Bö>lelikle sa- natçüarda daha rahat hareket edebiliyor- larve yapıttaki karakterlerin doğallığı ar- uyor. Durum ve davranışlann gerçekliği- ne biraz daha yaklaşabiUyorsunuz. Ayn- ca opera filmi sanatçılann performansla- nnı koruyabUmeve \önetmen adına yara- ücıhk sınırlanru zorlamaolanağı da sunu- yor." Havlayan köpekler hiç susmuyor Yapımcısından oyuncusuna değin her- kesı büyüleyen ortak nokta ise yapıtın ori- jinal mekâmnda Fılme alınmış olması. Moshinsky, çekiınlerin Topkapı Sarayı'nda gerçekleştirilmesinin kendilerine çeşitli avantajlar sağladığına inanıyor: "Saraydan Kız Kaçırma operası sahnede de çekflebi- lirdl Ancak sahnede, örneğin bir harem Festivalin ağır toplarından Suzanne Vega bu akşam Açıkhava Tiyatrosu 'nda Kadut ozıınkmn en inatçısı UIUSIARARAS! İSTANBUL CAZ FESTİUALİ Bir şarkı sizi değiştirebilir! Kültür Servisi -Henüz küçük bir çocukken şi- irler yazan Suzan Vega. 11 yaşmda gitar çalma- ya baştadı. tlk şarkı sözünü ise 14 yaşında bitir- di ve 16 yaşından bu yana da şarkı söylüyor. Ozan kimlığinin doğal bir yetenek olduğunu be- lirten Vega, şaıkılanyla kendiyaşamı arasında doğ- rudan bir ilişki olduğunu ve farklı bakış açılan yakalamaya çahştığını belirtiyor: "Şarkdanım, benietkileyendunımlarüzerinekuruyorum.Ba- zen pobtik, bazen yalruzca kimBğini konıma te- mah şarkılar yazıyorum. Bazen birşarkı dintedi- ğinizde dümıva, kendinize bakış açınız değişebi- Hr." En iyi şarlılannın çok özenli bir çalışmanın ardından çıküğmı söyleyen Vega, bazen en uzun şarkılann en kısa sürede yazılanlar olduğunu an- latıyor "YıBaröncedefterimeakhğım bir not, şar- kunm esin kavnağı olabilir.Gençken etkikndiğim bir şey, beni bugün de etkfleyebiMr. Genelde aynı anda birkaç sartanın üzerinde çahşıyonım. John Steinbeck, Sylvıa Plathınyazıntekniği beni çok etkiiyor. Ayrca Bob Dy lan veLeonard Cohen 'den esmlenrvflrun." ŞarkıİannJa kısasözcükler kullanmayı yegTi- yor Vega: "Buna 201i yaşlanında karar verdim. O dönemde birçok şarkırun romantik oMuğunu vefarklı birştyfcryapmam gerektiğjni düşündüm. Kısa kelimekr daha çarpKive etldlLTek isteğün, iyi bir yazar ıtanaktL" Sürekli dcfişen bir dinleyici kitlesi olduğunu dile getiren Vega. bundan pek de şikâyetçi değil. Vega, genç arkı sözü yazarlanna şunlan öneri- yor: ^tstedi^ıiziyazm.Kirnseninönerflerirjekıı- lak asmayın.Güçlüvezaytfnoktalaranzm farkm- da ohın ve bışkası gibi olmaya çauş.nuryın." CUMHUR CANBAZOĞLU Sıra. 6. Lluslararası İstanbul Caz Festivali'nin ağır toplarından Suzanne Vega'ya geldi. Bu yıl Avrupa'daki sa- vas nedenıyle listesinden birçok ünlü pop ve rocİc yıldızını son anda silmek zorunda kalan ve 'püriten cazcılar'ı memnun edecek bir program oluştu- ran festivale, popseverleri çekecek en iddialı konser Vega'nınki olacak. Çok genç yaşta cafelerde, barlarda şarkı söyledikten sonra 80'lerin orta- smda Tracy Chapman, Tanita Tıka- ram, Tony Chikis. Enya, Yazzgibi ısim- lerle birlıkte popun taşbebeklerine, süslü lolitalanna alternatif olarak ya- ratılan kadın ozan akımının üyelerin- den, entelektüel donanımını ve yete- neğini iyi kullanarak bu isimler arasın- dan bugüne zirvedeki yerini yitirme- den ulaşmayı başaran tek yıldız, Su- zanne Vega (12 Ağustos 1959. New York doğumlu). Kendi admı verdiği ilk albümünü 1985 'te yayımlayan Ka- lifomiyah ozan, iki yıl sonra Soütude Standing'le büyük çıkış yapmış, bu albümden Luka ve Tonrt Efaeria ozan müziğini geniş kitlelere ulaştırmıştı. Philip Glass'ın Songs From Liquid Daj's albümüne de iki bestesini vermiş- ti.. Üçüncü albüm Days Of Open Hand'le popa kayarken 99.9 F albümüy- le metropol folkunu denemişti. O dönemde evlendiği prodüktörü MKcheO Froom ise dört yılda, elinde gitanyla Baez ve Dylan stili şarkı söy- lemeye çalışan kızdan modern ve ra- fıne bir müzisyen yaratmayı başarmış- tı. Yine o dönemde Vega'nın çizgisi- ni eleştirmenler 'endüstriyelfolk' şek- linde etikenlendirmişlerdi. V'Cga'daki devrimler yavaş ama kök- ten gerçekleşiyordu. Doğum nedeniy- le dört yıl aktif müziğe ara verdikten sonra 1996'da bu kez Latin ve caz ritm- F.ntelektüelüğini ve yeteneğini kullanarak zirvedeki yerini hiç yitirmedi. lerinın ağır bastığı Nine Objects Of Desire (Arzunun Dokuz Kaynağı) al- bümüyle geri dönmüş. 90larda da mü- zik sahnesinde söyleyeceği sözü ol- duğunu ispatlamıştı. Amerikalı kadın ozanlann en utan- gacı ve en az seksi olanı seçilmiş Su- zanne Vega, o albümden sonra cinsel- likle ılgili sorulanlara. "Ben Budistim, günah kavramı benim için geçersiz" deyince, magazin basını, erkek giysi- lenyle cmselliğinı saklamış Vega'ya, birden kadın gözüyle bakmaya başla- rruştı. Bu arada geîçek babasının bir başkası olduğunu öğrenmesi. yaşadı- ğı dram, magazinciler için bulunmaz bir nımet olmuştu. •" • Son olarak 1998"de Trier and True: The Best Of Suzanne Vega adıru ver- diği toplamaalbümüylebuyüzyılm son yapıtını müzikseverlere ulaştırdı sa- natçı. Vega'nın yıllardır vazgeçmediği bir konser programı var; bu gece uygular mı bilemiyoruz, ama aktarmakta ya- rar var. Kesin sessizlik sağlandıktan son- ra tek başına Tom's Dinner'la başlıyor ve gizemli bir atmosferle seyırciyi ya- kaladıktan sonra Solitude Standıng, Under Tow, Luka, Cuba, Pilgrimage, Man in The War, Small Blue Thing, Book Of Dreams. Caramel, World Be- fore Columbus ve diğerleri art arda akıp gidiyor. Türk romanları TRT için film olacakKültüı Servisi-TRT ve Film YönetmenlenDerneğı (Film-Yön), sinema ve edoiyat arasındaki ilişkiyi bir ke2 daha gindeme getirerek 1900*lî yıllarn başından günümüze kadar sayılantt'a yakın Türk romanının berazperdeye aktanlması içın bi- anlaşna imzaladı. Proje. Film- Yön ti/esi yöıermerderin katkılanyla gerçekleşecel Yapımcıhğını ve her türlü sorumluluğunu Film-Yön'ün üstlendiği projede, her roman bir yönetmen tarafından çekilecek. Film- Yön'ün şu anda 138 üyesi bulunuyor. Film-Yön Genel Başkanı Yavuz Ozkan. projeyi. "Rayting kaygdanyla kalitenin dibe vurmasına neden olan anlayışlara karşıhk, asıl raytingin düzeytt, özenli, izleyiciye değer verildiğini hissettiren, estettik kalitesi yüksek yapımlarda yatüğını kanıtlamak bakımından önemli bir firsat" olarak değerlendiriyor. Proje çerçevesinde aynca, Türkiye'deki en iyi senaryo yazarlanndan oluşan "senaryo yazun grubu" oluşturulması için de çahşmalar sürüyor. Projede yine özenle seçilmiş genç sinemacılara usta yönetmenlerin yanında çalışma şansı yaratılarak. içlerinde iyi olanlann sinemaya kazandınlması sağlanacak; bu yaklaşım, yapım grubundan sanat grubuna kadar her birimde uygulanacak. Çekimlerde kronolojik sıranın gözetileceği proje, Hüseyin Rahmi Gûrpmar, Reşat Nuri Güntekin, Halit Ziya LşaklıgU ve Refık Halit Karay'ın eserlerinden başlatılarak günümüz yazarlanna kadar gelecek. ortamnu, dolayısıyla da öykünün gerçek- Bgini böylesineyakalamaıruz mümkün oi- mazdı. İkincisi. orijinal mekâmnda sanat- çılar da olayı yaşar gibi bir ha\aya bürü- nüp öykünün içine iyice girdiler. En önem- lisi de, burası gerçekten büyülü bir me- kân; fılmimize tam anJamiyla çok boyut- luluk karü. Topkapı Sarayı olmadan da bu film yapılabilir ve yine her şey kusur- suz olabilirdi; ancak yanldığı dönemde Avrupa'nın Osmanh'yla bağlannı anla- tan Saraydan Kız Kaçırma operası, Tür- kiye'yegetaneden bövie güzel anlanlamaz- du" Moshinsky Topkapı Sarayı'ndaki çe- kimlerde yaşadıklan tek sorunun ise sa- rayın yerinden kaynaklandığını belirtiyor. Etrafta çok fazla gürültü olduğunu, ba- zen çevreden gelen seslerin kesılmesi için saatlerce beklediklerini ve mutlak bir ses- sizliğı neredeyse hiç yakalayamadıklan- nı söylüyor. "İstanbul harika bir >«r" di- yor Moshinsky, ta Ancak havlayan köpek- ler ve şarkı söyleyen kadınlar hiç susmu- ^ ^ yortar™" ^~~ Moshinsky'nin, "Her karak- terinaynbirmüziğiv'ar'' sözle- riyle Mozart'ın en ışıltılı yapıt- lanndan biri olarak tanımladığı Saraydan Kız Kaçırma'nın ope- ra filminde Konstanze rolünü Yelda Kodallı üstleniyor. Kodal- lı'ya göre de Türklerin hem gü- cünü, hem de hoşgörü ve affedi- ciliğini anlatan önemli bir yapıt Saraydan Kız Kaçırma. Kodallı özellikle fılmin mü- zik kayıtlannın Sir Mackerras yönetiminde büyük özen göste- rilerek gerçekleştirildiğinin altı- nı çiziyor. Proje üç yıl önce ilk kez gündeme geldığınde Kons- tanze rolünü üstlenmesine karar verilen genç sanatçı, çekimlerin Topkapı Sarayı'nda gerçekleşti- rilmesinin de fılmin tarihi ve sa- natsal önemini arttırdığına inanı- yor: "Sarayuı en degerli köşete- ri, Mozart'uı mü/iğinin güzelli- ğiyle birleşti. Yönetmenimiz me- kinın tüm inceliklerini filmde kullanmaya çalışü. Büyük beste- cinin en sevilen yapıtı. sanatçıla- nn olağanüstü performansı ve sarayın bü\ üsü bir aray a gelerek Türkrye'yi dünyayatanıuyor. Sa- natsaL tarihideğerivekahâhğı açı- sından Cumhuriyet fılminden sonra gerçekleştiıilen en önemli yapım Mozart Türkiye'de. Bü- tün dünyaTopkapıSarâyı'na h»- ran kalacak!" Dün>a prömKeri kasımda Opera sanatının, Osmanlı sa- rayinın ve Türkiye'ye yapılmış bir yolculuğun filmi olarak Mo- zart Türkiye'de igin 6.5 mih/on do- larlık (2.6 trilyon TL) bir bütçe oluşturulmuş. Tek sponsor istan- bul Menkul Kıymetler Borsası (TMKB). projeye 600 bin dolar- la katkıda bulunuyor. Başbakan- lık Tamtma Fonu'nun 600 bin, Kültür Bakanlığı'nın 100 bin ve European Coproduction Fbund'm (Avrupa Ortak Yapım Fonu) 480 bin dolarlık katkılan var. Mozart Türkiye'de'nin dünya prömiyeri kasım ayı sonunda cumhurbaşkanlığı düzeyinde ts- tanbul'da gerçekleştinlecek. Film 7 Nisan 2000 tarihinde ise BBC televizyonunda yayımlanacak. Fiknin Türkiye gösterim hakkı TRT'ye, sinemalarda gösterim hakkı ise ÜCSV'ye ait. Şu ana dek 20 ülkeden, aralannda Fran- sız Canal Plus, Amerikan PBS, Japon NHK, Avnıpa Birliği'nin ATE kanallannın da bulunduğu çeşitlitelevizyonlann filmi yayım- lamak için sıraya girdiği belirti- liyor. ÖCSV'nin hedefı ise filmi 50 ülkeye satabilmek. Mozart Türkiye'de'nin SirMackerras yö- netiminde kaydedilen müzikle- rinden oluşan CD, filmin yayım- lanma tarihinde satışa sunulacak. tKSV Genel Müdürü MeHh Fe- refi hedeflerinden birinin de pro- jeye ilişkin bir kitap yapmak ol- duğunu dile getiriyor. Mozart Türkiye'de projesinin gerçekleş- tirihnesinde önemli rol oynayan Fereli, kitap için de sponsor ara- maya çoktan başjamış bile... KUŞBAKIŞI MEMET BAYDUR Yıldızların Falına Bakmak John Banville'in enfes romanı Kep/er'i okur- ken dalıp gitmişim. Bizim memlekette (nazar değ- mesin) herkes politika, sosyal bilim, kültür, ede- biyat uzmanıdır ya, iş yaşamsal önemi olan po- zitrf bilimlere gelınce (fizik, kimya, biyoloji vs.) ço- ğumuz dut yemiş bülbül kesiliyoruz. Iriandalı ya- zar Banville, Alman matematikçi ve gökbilimci Johannes Kepler'i edebiyatiçine çekmekle kal- mamış. Aynı yazann Kopernik ve Nevvton üzeri- ne de yapıtlan var. Kepler'in yayıncısı Kabalcı Ya- yınevi bu kitaplan da yayımlayacağını bildiriyor. önemli bir girişim. Kepler üzerine okuyup düşünürken televizyon- da bir haber. Bandırma'da bir horoz şikâyet üze- rine tutuklanmış, gözaltına alınmış. Şikâyet üze- rine. Erken öttüğü için. Bir horozu tutuklamışlar Bandırma'da! Ismail Beşikçi'den başlayıp De- nizli horozlanna kadar geldik demek ki, bu erken öteni cezalandırma meselesinde. Aklımızı ve 'sol- duyumuzu' korumak için Kepler'i düşünmeye de- vam etmektir en iyisi. Johannes Keplerus, Mat- hematicus Astronomus. 1571 -1630 arasında ya- şamış, geçen yazılanmızda sık sık adı geçen Ti- ko Brahe'nin asistanı. Kepler'in zamanında güneş sisteminde yalnız- ca altı gezegen olduğu sanılıyor. Kepler gökbilim konusunda Kopernik sistemine; o sistemin duru, kolay anlışılır hayalgücüne bağlt bir bilim insanı. 1596 yılında ünlü Mysterium Cosmographium başlıklı yapıtını yayımlıyor. Bilinen altı gezegen arasında simetrik beş uzay olduğunu savunuyor. Tiko Brahe'nin Kepler'i Prag kentine çağırması- nın nedeni, bu kitaptır. Büyük bir gözlemci (Bra- he) büyük bir matematikçi, gökbilimci (Kepler) ile buluşuyor ve bu buluşma evreni daha iyi anlama- mıza ışık tutuyor yüzyıllardır. Kepler, Brahe'nin uyansıyla, kuramının gözlemlere ters düştüğünü görüyor. Onyedinci yüzyılda cebir ve geometri çabalannın canlanmasının nedeni Kepler'dir. O za- manlar da, birçok bakımdan 'fau zamanlara' ben- zediği için, bu büyük bilim adamı ekmek parası- nı kazanmak içinyıldız falına bile bakmış, gökyü- zünü görmeyen insanlar için. Yıldız falına bakarken; Fenerbahçe'nin son transferleri, Fatih Terim'in düşünsel dünyası, Hande Ataizi'nin(güzel isim ve soyadı!) son ma- ceralan ile ilgili kişilerin pek ilgilenmeyeceği üç do- ğa yasası bıraktı geriye. Nedir bunlar? Bütün ge- zegenler güneş etrafında, odağında güneşin yer aldığı bir elips çizerter. Gezegeni güneşe birieş- tiren vektör (yöney) eş zaman aralığında eş alanı süpürür. Gezegenlerin güneş çevresinde bir ke- re dönmesi için gereken zamanın karesi, geze- genin yörüngesinin küpüyle doğru orantılıdır. Bilimden çok yıldız falına inanan bir toplumda çoğunluğa uçuk, gereksiz, saçma gelecek öne- riler bunlar. Doğa kanunlan... John Banville'in Kepler adlı romanının son say- fası, Kepler'i de bilen büyük bir yazanmızın yapı- tını anımsattı bana. Oğuz Atay'ı. Sıkıştığımız za- manı büyük bir ironiyle aşan bu roman ustası gel- di aklıma nedense. Şöyle yazıyor Banville: "Ya- hudi ne söylemişti? Bize her şey söylenmiş ama hiçbirşeyaçıklanmamıştı. Evet. Bunagüvenme- liyiz. Gizem burada. Ne kadar basit!" Gerçekten de öyle, ne kadar basit. • • • öküz dergisini okuyor musunuz? Aylık kültür- fizik dergisi. Öküz başlığının altında 'Hayatbazen tatlıdır, sevenler kanatlıdır" yazıyor. Temmuz sa- yısı birbirinden sıkı, birbirinden ilginç yazılaria, rö- portajlaria dolu. Canı sıkılan yurt bilgisi eğitmen- lerinin ikide bir saldırdığı değerti yazanmız Orhan Pamuk'un on iki yıl önce Kara Kitap'ı yazarken tuttuğu defterden bir sayfa örneğin. Gazetemizin yazartanndan Oral Çalışlar'ın 'Keşke Futbolcu Olsaydım' başlıklı enfes yazısı örneğin. Bir de an- ket var dergide. Bütün zamanlann en iyi on kita- bı. Toplumun her kesiminden, ünlü/ ünsüz birçok insan bütün zamanlann en iyi on krtabını seçiyor- lar. Bütün zamanlar ilginç bir deyim! Derginin o sayfasını kesip sakladım. Kimine göre bütün za- manlann en iyi kitabı Buket Uzuner'in 'Kumral Ada Mavi Tuna' başlıklı yapıtı. Bir başkasına gö- reyse bütün zamanlann on iyi yapıtı Komünist Manifesto. Bir tek bu liste bile Öküz'ün çok önem- li bir mizah/ironi dergisi olduğunu anlamaya ye- tiyor doğrusu. Derginin yedinci sayfasında ünlü şairimiz (FIFA kokartlı şayir) Imgehan ürikboy'un bir Haiku Maiku Kuiku'su var. Onunla kapatalım bu pazar Kuşbakışı'nı. "Kış fırtınası uçunjrken erik çiçeklerini uyuyan tahakuşu ve güz kelebeği amaan dikkat etseler de çizdinmeseler kestaneyi." Fransn sanatçı Lorentino'nun sergisi Dulcmea'da • Kültür Servisi - Fransız sanatçı Lorentino'nun (Laurent Vall) sergisi yann Dulcinea'da açıhyor. 1997 yılında Dulcinea'mn davetlisi olarak Istanbul'a gelen ve Beyoğlu'nun göbeğindeki eski bir yapıda çalışmalanna başlayan Lorentino'nun 'Sokak Maşallah' (kimliğini arayan sokaklar) başlıklı sergisi Beyoğlu, tstanbul ve sokak üzerine kurulu. Sergide sokak hayatının kozmopolit yapısıyla bağdaşan değişik teknikler kullanan Lorentino. insanın doğumla başlayan yaşam serüvenini kimlik, kişilik, statü, savunma ve kamuflaj gibi kavTamlardan oluşan analitik bir okuma kahbı içerisinde irdeliyor. Sergide kullarulan projeksiyon, dijital print, nazar boncuğu, çamur, fotoğraf, su, motor yağı, tiner, deniz suyu gibi materyalleri birleştiren tekniklerin bütünü Lorentino'nun kente bakışının yalm bir yansıması. 6. ULUSLARARASI İSTANBUL CAZ FESTİVALİ BUGUTV • Suzanne Vega'nın konseri saat 21.30'da Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda izlenebilir. B Harriet Trubman'ın konseri saat 22.00'de Babylon'da izlenebilecek. YARIN • Marc Rİbots Los Cubanos Postizos ve Jazz en Clave konserieri saat 21.00'de Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda izlenebilir. • Chaıies Uoyd and Friends başlıklı konser 19.30'da AKM Büyük Salon'da izlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle