Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 TEMMUZ 1999 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
Eğitimini, yaşamını denizlere adamış Doç. Dr. Bayram Öztürk, üç tarafı suyla çevrili Türkiye 'nin ilgisizliğinin sonuçlarını anlatıyor
Denizlerin önemini kavrayamadık
Çalışmalar
zayıf
kalıyor'
- Bercelona Konvansiyonu çerçevesinde
Türkiye ne gibi çalışmalaryapıyor?
-Türkiye'nin çalışmalan zayıf kalıyor. Çünkü
Türkiye'de yetkilileri bilgi bakımından
besleyecek merciler yok. Bu işle ilgili
bakanlık Çevre Bakanhğı'dır. Bu bakanlıkta
bugün bu işle ilgili çalışan tek birim varsa o
da Dtşişleri Dairesi'dir. Çevre Bakanhğı'nda
birçok insan politik yıkımlar nedeniyle
bakanlığı terk etmek zorunda kaldılar. O
nedenle müzakere masasına tebliğ
hazırlayacak. birikimli insan kalmadı.
Bakatılık, bu foramlara memur gönderiyor.
Memurlar da hiçbir şekilde inisiyatif
alamadıklan için politika üretemiyorlar.
Bence Yunanistan'la şu konular
konuşulmalıdır: Petrol kiriiliğinin önlenmesi,
ya da Acil Eylem Planı konusunda ortak
çalışmalar yapılması, balık stoklannm
korunması için çaba harcanması, kıyılann
korunması, aidiyetı bellı olmayan ama
Yunanlılann kendilerinin olduklanm iddia
ettikleri adacıklann imara açılmasınm
engellenmesıdir. Bu adacıklann iraara
açılması politik açıdan da. çevre açısından da
son derece tehlikelidir. Çünkü 2-3
kilometrelik bir alanın insanlara verilmesi,
kiralanması yeni yıkımlar getirecektir.
Yunanistan'daki çevreci örgütlerin bu
hareketlere neden karşı çıkmadıklanru da bir
türlü anlayamıyorum. Aslında tahmin
ediyorum. Herhalde devletle paralel
düşünüyorlar ki devleti eleştirmiyorlar.
Yunanistan Ornitolojı Derneği (Kuşlan
Koruma Derneği) bu tartışmalı adalara ada
manılanyla ilgili projeler hazırlıyorlar,
AB'den paraiar alıyorlar. Bu adacıklarda zaten
kuşlar var ve onlann korunmaya hiç mi hiç
ihtiyaçlan yok. Oralarda proje başlatmak
çevrenin masum amaçlar için
kullanılmadığmı aklımıza getiriyor. Bunu çok
yanlış buluyor, güven arttıncı olarak da
görmüyoruz. Çevreyle ilgili çalışan
kuruluşlann, bilim insanlanrun politika üstü
" plmalan gerekir. Ama bakıyorsuhiız. ki
-. karşmızdaki insanlar politik amaçlı işler
yapıyorlar. Türkiye bu adacıklann iskâna
açılmasını rahatlıkla kullanabilir. Biyolojik
Çeşitlilik Anlaşması, Barcelona
Konvansiyonu var; bu konvansiyonun
getirdiği yükümlülûkler var. Türkiye bu kaya
parçalannın iskâna açılmasını, çevre
anlamında çok rahat bir biçimde işleyebilir.
Bizim Yunanistan'la konuşmamız gereken bir
başka konu da deniz suyu seviyelerinin
yükselmesi. Yine atmosfer konusunda ortak
çalışmalar yapmak gerekir. Türkiye'de
yeterince bilim insanı, birikimli insan var.
Dolayısıyla bizim kendimiz de bunu yapacak
güçteyiz. Türkiye, Yunanistan'dan bağımsız
olarak kendisine bir Ege politikası
oluşturmahdır.
Asker, çevre
konusunda
duyarir
- Sivilgüçlerimiz denizcilikle hemen
hemen hiç ilgilenmezken, askerterimiz
konuyu ciddi biçimde eie aldılar. Harp
Akademileri Komutanhğı önce
Birinci Türk Denizcilik Gücü, sonra da
tkinci Türk Denizcilik Gücü
sempozyumlannı düzenledl Bu
sempozyumlarda denizcilik ve çevre
konuları ele alındu Sivillerin denizlerimizi
göz ardı etmelerine karşın askerierimizin
konunun öneminin bilincine vartp üzerinde
çalışmalaryapmalarını nasıi
karşılıyorsunuz?
- Bu gerçek. Türkiye'nin bütün
alanlannda var. Sivil inisiyatifîn
kaybolduğu ya da olmadığı yerde
askerin inisiyatifi ortaya çıkıyor.
Ben askerierimizin çevre konulanna
yaklaşımlannı çok doğru buluyorum,
çünkü onlar da çevre konulannın sadece
sivilleri ilgilendirmediğini biliyorlar.
Bence Türk Silahlı Kuvvetleri'nin
denizlerin korunması ve çevre
kirliîiğinin önlenmesinde çok aktif
rolü olacaktır.
LEYLA TAVŞANOGLU Türkiye, üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke. Buna karşıhk güçlü bir denizcilikfilosu yok. Politikacıları, bürokrailan, sırtlannı masmavi
denizlerimize dönmüşler, sadece kara ve karadan gelecek nimetlerle ilgileniyorlar. Denizler, onlann temizliği, kirliliği, bu denizlerde yaşayan canlılar onları hiç mi hiç
ilgilendirmiyor. Denizlerimizden, ulaşım açısından, ekonomik ve ticari açıdan yararlanmak akıllarının ucundan bile geçmiyor. Bugüne kadar hiçbir hükümet doğru düriist bir
denizcilikpolitikası oluşturmuyor; Cumhuriyetin ilk
dönemlerinden beri bir denizcilik bakanlığı kurulmuyor.
Denizlerin kaderi çeşitli bakanlıklann eline bırakılıyor.
Sivillerimizin bu vurdumduymazlığına karşıhk askerlerimiz her
konuda olduğu gibi denizlerimize de büyük bir ciddiyetle
eğiliyorlar. Harp Akademileri Komutanhğı önce Birinci Türk
Denizcilik Gücü Sempozyumu 'nu yapıyor; ardından geçen '
haziranda îkinci Türk Denizcilik Gücü Sempozyumu îstanbul'da
gerçekleştiriliyor. Türkiye 'nin denizlerdeki stratejisi, uygulanacak
taktikler, çevre kirliliği, olayın ekonomik ve ticari boyutları
kapsamh olarak ele ahnıyor. Sivil bürokratlar ve politikacılar da
kendi ilgisizliklerini unutup bu sempozyumlarda kürsüye çıkarak
hamasi sö'zler söylüyorlar.^ Türkiye 'nin her alanda olduğu gibi
denizcilik sektöründe de görülen bu 'neme lazımcı' tutumunu,
denizlerin kirliliğini, ihmal edilmişliğini, yıllannı denizlere veren
ÎÜ Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyelerinden Doç. Bayram
Öztürk 7e konuştuk.
PORTRE / Doç. Dr. BAYRAM ÖZTÜRK
İstanbulDenizcilik Lisesi'ni bitirdi Biyolojik
oşinografi eğitimigö'rdü. Bu alanda mastır ve doktora
yaptu Hidrobiyoloji konusunda doçentliğini aldı.
İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'nde
öğretim üyeliğiyapıyor. Aynı zamanda gönüllü bir
kuruluş olan Türk Deniz Araştırmaları Vakfı'nın da
başkanu Denizlerdepek çok araştırma yaptu
Yayımlanmış dört İngilizce, iki Türkçe kitabı var. 20
yıldır Türkiye ve ö'bür ülkelerin sulannda dalışyapıyor.
- Sizin, Uluslararası Denizcilik Örgütii 'ne (IMO) hazırladı-
ğınız, OrtaAsyapetroüerinin Karadeniz ve Marmara Denizi 'ne
etkileriyle ilgili bir rapor var. Bu raporun içeriğini bize anlatır
mısınız?
-Buraporuhazırlamamı benden Dışişleri Bakanlığı istedi; bu.
mayıs ayındaki 71. dönem IMO toplantısına sunuldu. Rapor dört
ana başlık içeriyor. Birincisi, Boğazlar'dan geçecek gemilerin eko-
sisteme verecekleri zararlar.
Bu zararlan şöyle sıralayabiliriz:
Çarpışma nedeniyle olabilecek kazalar, balas sulan, gemi bo-
yalan ve sintine.
Şu anda Karadeniz ve Marmara'dan 60 milyon ton petrol ge-
çiyor. Bunun 150-200 milyon tona varması durumunda akıl al-
maz bir durum ortaya çıkacak. Çünkü bugün beş bin civannda
tanker geçiyor. Taşman petrolün dediğim miktara ulaşması du-
rumunda 12 bin tanker geçecek. Bu da hem Türk Boğazlan hem
Karadeniz'e, kirlenme anlamında büyük bir tehdit oluşturuyor.
- Örnek verebilir misiniz?
- Şu anda petrol kirliliği anlamında Marmara Denizi'nde ya-
pılan çalışmalar 980 mikrogram/litre. Yani petrol en yüksek
oranda Marmara Denizi'nde var. Daha sonra Yalta'da 180 mik-
rogram/litre, Sivastopol'da ise 540 mikrogram/litre. Deniz suyun-
da bulunan bu petrolün tanker trafiğinin artmasıyla birlikte iki-
üç katına çıkması beklenmelidir.
Petrol kirliliği radyoaktif kirlenme gibidir. Etkisi yavaş görü-
lür, fakat kirlenme çok uzun sürelidir. Yani evsel kökenli kirlen-
meden çok farklıdır. Dolayısıyla da petrol kırliliğınde denizin ken-
dini yenıleme kapasitesi de çok zordur.
Balas sulan ıse gemilerin başka de-
nizlerden getirdikleri sulardır. Bu ba-
las sulan nedeniyle bugün Karade-
niz'de 26 tane istenmeyen canlı bulun-
maktadır. Akdeniz'de bunlar 200 ci-
vannda. Ama Akdeniz'dekilerin bir
kısmı Süveyş Kânairnm açılmasiyla
birlikte geldi.
Balas sulanyla 1987'de gelen can-
lılar yüzünden, BM Gıda ve Tanm
Örgütü'nün (FAO) hesaplanna göre,
Türkiye'nin yılda 400 milyon dolarba-
• lıkçılıkta zaran var. Pasifik'ten gelen
•taraklı medüz' ya da 'kay kay' diye
bilinen bir canlı Karadeniz'e geldik-
ten sonra bütün balıklann yumurtala-
nnı yemeye başladı. Dolayısıyla da ti-
cari bahkçılıkta büyük kayıplara uğ-
radık.
Bu olaydan sonra IMO, "Arük ba-
las sulannı kontroi arûna almaruz la-
znn" dedi. Bu konuda Brezilya pilot
ülke. Çünkü burada çok büyük bir
petrol tankeri trafiğı var. Bu nedenle
IMO'dan büyük bir fon aldılar. Şu an-
da balas sulan konusunda uyguladık-
lan yöntem, balas sulannın tamamıy-
la rehabilitasyonudur.
- Peki, bu zararlı gemi boyalan yasaklanmadı mı?
- Birçok ülkede yasaklandı. Ama Türkiye'de. birçok firmarun
kullandığı gemi boyası hâlâtoksik, çok zehirli. Sondönemde kul-
lanılan bakırlı boyalar biraz daha iyi, ama Türkiye'de bakırlı bo-
ya kullanan çok az fırma var.
Kaldı ki Türkiye'ye sefer yapan gemiler debakırlı boyalar kul-
lanmıyorlar, çünkü ülkemizde böyle bir denetleme yok. Aynca,
AB'nin aldığı karar gereğince bu zehirli boyalann sürüldüğü ge-
milerin 25 metreden büyük olanlan limanlara uğrayamıyor.
O nedenle artık dünyada birçok marina belli yerlerde kurulu-
yor. Herkesin her aklına esen yerde marina yapmasına izin ve-
rilmiyor.
Bizde ise denetleme yok, kural koyma yok ve daha doğrusu
işin sahibi ortada değil.
Bunlan şunun için söylüyorum:
Türkiye'nin Boğazlar'la ilgili tezleri uluslararası arenada ge-
nellikle yanlış anlaşılıyor. Ben çevre argümanlannın hem ma-
sum hem de çok rahat kullanılabilir olduklannı düşünüyorum.
Ama herhangi bir uluslararası toplantıda petrolden söz ettiniz mi
hemen, Türkler Boğazlar'ı petrole karşı silah olarak kullanryor-
lar" diye düşünüyorlar.
Çev re argümanlannı daha çok kullanırsak bunlar bize denet-
leme imkânı da verecektir. Yeter ki standartlanmızı yükseltehm
ve bu konuda çalışmalar yapalım.
- Bir de alım tesisleri konusu var...
- E\ et. Bizim gemi kabul tesislerimiz yok. Yani gemilerin bir
yerden öbürüne yük taşırken sintine mi, atık su mu, yoksa pet-
- Bu konuda Türkiye ne yapıyor?
- Biz daha bu kontrole geçmedık.
Ama belli başlı büyük denizcilik ül-
keleri bu sulannı kontroi ediyorlar.
Bu ülkelerin limanlanndan birisine
gittiğiniz zaman gemiye bir müfettiş
geliyor. Baş tarafa gıdiyor, buradan sular alıyor. kontrol edivor.
Sonuca göre. "Sulanruzı buraya boşaltabüirsiniz" ya da "Boşal-
tamazsınız" diyor. Boşaltamazsanız sizi alargada bekletıyorlar.
yani yükünüzü almıyorlar. Bu iş o kadar önemli.
Bu sadece balık nesli için de değil. Örneğın denizlerde 'red ti-
de' denilen zehirli bir plankton var. Zehirli planktonlar bir yer-
den bir yere taşındıklan zaman o bölgedekı ekosistemi toptan
değiştiriyorlar.
1997 'de Moritanya. Fas. hatta Gine, Bissau'ya kadar inen böl-
gede denizde büyük bir plankton patlaması oldu ve dünyanın en
nadir canhlanndan olan akdenizfoklanndan yedisı orada öldü.
O nedenle tankerlerin ya da gemilerin getirecekleri balas su-
yu meselesi çok önemh. Biz daha denetlemeye başlamadık. 2000
yıhnda da IMO. balas sulanyla ilgili büyük bir konferans düzen-
liyor. Bizim Ankara bürokrasisinin ise bu konuda yaptığı hiçbir
şey yok.
Biz de İstanbul Üniversitesi olarak 2000 yıhnda AB'yle balas
sulannın kontrolü konusunda bir proje ıçın başvurduk. Marma-
ra ve Karadeniz stratejik açıdan çok önemli olduğu için kabul
edildi. Almanya da bu projeyi destekledi.
Şimdi gelelim gemi boyalanna...
Bu zararlı, gemilerin altının boyanmasma yarayan bu boyalar
zamanla suya geçiyor. Sudan da balığa geçiyor. insanlar bu ba-
hklan yiyorlar. Ingiltere ve ABD'de yapılan çalışmalardabu ge-
mi boyalannın deniz canlılannda cinsiyet değişimine neden ol-
duğu da ortaya kondu. Yani hayvan hem seksüel gelişimini ta-
mamlayamıyor hem de cinsiyet değiştirme eğilimine giriyor.
Dolayısıyla da üreme ve büyümesi engellenmiş oluyor.
bir denize ne gibi zararlar veriyor?
- Buna benzer yeni bir gemi kazasının olması Marmara Deni-
zi için tam bir felaket anlamına gelir. Marmara Denizi bugün tam
anlamıyla bir çöplük, ya da lağım çukuruna dönüştü.
Böyle bir kaza yüzünden öncelikle Marmara'nın bütün kıyı-
lan kirlenir. On yıl önce Evvon Valdez gemisi kaza yapmıştı. Ya-
pılan çalışmalar sonucu ortaya çıktı ki bu kazanın sonuçlan da-
ha 50 yıl sürecek. Orada primer anlamda denize 35 bin ton pet-
rol yayılmıştı.
Böyle bir yeni kaza bütün Marmara kıyılannın kirlenmesine
neden olur, dedim. Balıkçılığı ve turizmi çok kötü biçimde etki-
leyecelt denizde uzun süreli birikimler oluşturacak. Özellikle Mar-
mara Denizi'nde yeni petrol tankeri kazalanna karşı çok ciddi
önlemler almamız lazım.
Bunda da kamuoyunun, basının, gönüllü kuruluşlann deste-
ğine ihtiyaç var. Yetkililer, genelde dürtüklenmedikçe bu işlere
pek aldınş etmiyorlar.
- Denizlerimizden söz ederken durumu epeyce kanşık olan
bir Ege Denizi var. Bu denizin sahibi ise Türkiye ve Yunanis-
tan. Ama iki ülke de sürekli birbirleriyle didişmekten Ege De-
nizi bugün adeta sahipsiz bir deniz haline geldi. Bu konudaki
değerlendirmeniz nedir?
- Bu konuda son olarak elime bir rapor geçti. Bu raporda Yu-
nan hükümeti, Türk hükümetini, Ege Denizi'nın korunmasına
katkıda bulunmadığı için suçluyor. Ege Denizi, gerçekten de
söylediğiniz gibi, sahipsiz bir deniz. Ege'nin özellikle canlı stok-
lan çok hoyratça kullanılıyor. Türkiye ve Yunanistan bu konu-
da hiçbir işbirliği yapmıyorlar.
Orada aynı balık, aynı su, aynı ik-
lim, aynı güneş... Ama bir ülkede
avlanma mevsimi temmuz, öbürü-
nünkü eylül ayında bitiyor. Birisi av
yasağım bir ay, öbürü av yasağını
üç ay süreyle koyuyor. Dolayısıyla
aynı stok korunması gerekirken, bir
ülke o dönem balığı koruyor, öbürü
yumurtalı balığı aynı dönemde av-
lıyor.
Bu iki hatayı Türkiye de, Yunanis-
tan da yapıyor. Bu konuda işbirliği
şart. İşin ikinci ve daha kötü olan bo-
yutu da şu:
Aramızdaki anlaşmazhklar nede-
niyle bu kadar ihtilaflı bir deniz olan
Ege'de bir petrol kazası olduğunda
ne olacak? işbirliği yapmak zonın-
dasınız. Ya da işbirliği yapmazsa-
nız, Akdeniz kadar hassas ve fakir
olan Ege'de ekosistemde büyük yı-
kımlara neden olursunuz. Bu tarih-
sel sorumluluk bu iki ülkeye aittir.
Ege Denizi'nde birçok endemik tür
var. Bu türlerin nesilleri hızla azalıyor.
Bunlann kontrolü yapılmıyor. Uz-
manlar bir araya gelip çalışma yap-
mıyorlar.
Türkiye Ege'yi korumak istiyor-
sa çok sağlam koruma stratejileri
geliştirmesi lazım. Bunun da yeri
Bercelona Konvansiyonu.
İÜ Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi olan Doç. Dr. Bayram Öztürk, Boğazlar'dan geçecek gemilerin artma-
sıyla ekosistemin büyük zarar göreceğini söylüyor.
rol kalıntısı mı ıçerdiği incelenmelidir. Ama bunu yapacak ku-
ruluş yok. Karadeniz'de en iyi kurulmuş tesis 100 metreküplük
bir tesistir. Bizim limanlann alım kapasitesi çok düşük.
Bu nedenle de ya bu sular ve atıklar açığa boca ediliyor ya da
bu yolla elde edilen gelirler var. Gemi trafiğinin Karadeniz, ya
da Boğazlar'da artışı bu tür kırlenmeyi doğrudan etkileyecektir.
İşin başka bir cephesi de çarpışmalar...
Tuzla lımanındaki geminin yanması birkaç gün sürdü, ama biz
petrolü küçük bir bariyerle liman içine hapsedemedik. Petrol de-
nize yayıldı.
Bu da bizim geçirdiğimiz kötü tecrübeler ve kazalardan ders
almadığımızı gösteriyor.
Belki daha da vahimi. bu işle ilgili Acil Eylem Planı Meclis'te
bekliyor. Bunun bir an önce geçirilmesi gerekiyor. Îstanbul'da.
yalılarda oruranlann >-üzde 95'i bence o yalılarda oturmayı hak
etmiyorlar.
-Neden?
- Çünkü onlar çevreyle, Boğazlar'la ilgili hiçbir etkinliği ne
izliyorlar, ne de bunlara katılıyorlar. Bu işleri genellikle gönül-
lü kuruluşlar yürütüyorlar.
Bu konuda biz istanbul halkını bir türlü yönlendiremedik. Pa-
ris'in içindeki Seine Nehri'nden, ya da Amsterdam, ya da Ham-
burg'un kanallanndan petrol taşınacağı söylense oradaki insan-
lar sanıyorum çok farklı tepkiler gösterirler. Ortalık ayağa kal-
kar.
- Tuzla'dakinin benzeri gemi kazalan Marmara gibi kapalı
- Denizlerimizin durumuna geri
dönersek... Kapalı bir deniz olan
Marmara 'nin durumu ne olacak sizce?
-Marmara Denizi'yle ilgili bir Eylem Plam'nın hazırlanması
lazım. Çevre Bakanhğı'nda Marmara Denizi'yle ilgili bir birim
oluşturulmalı, bu çatı altında sivil kuruluşlar, üniversiteler. bilim
insanlan buluşturulmalı ve Marmara Denizi için bir şeyler yap-
malıdırlar. Yoksa, bu gidişle Marmara Denizi kısa bir zaman için-
de ölecek.
Çevre Bakanlığı 'nin bir şeyler yapması lazım. Bu bakanlık ne
yazık ki bugün çok fazla iş yapmıyor.
- Çevre Bakanlığı 'nin bütçesi çok küçük olduğu içinyeterin-
ce örgütlenememesi nedeniyleyeterli çalışma yapamadığı söy-
leniyor. Siz buna katüıyor musunuz?
-Bu doğru olabilir, ama sadece bu değil. Çevre Bakanlığf nın
yetkilerini belirlemek lazım. örneğin denizler konusunda Tanm
Bakanlığı, Çevre Bakanlığı'ndan çok daha yetkin bir kuruluş.
Denizcilik bakanlığı yok. Bildiğim kadanyla buhükümetin prog-
ramında denizcilikle ilgili herhangi bir proje de yok.
Bence denizcilik bakanlığı sadece kurulmuş olmak için kurul-
mamah, yeni bir Çevre Bakanlığı gibi olmamalı. Yetkileri belir-
lenmeli. Ulaşnrma Bakanlığı'nın belli birimleri Denizcilik Bakan-
lığı'na geçmeli. TurizmBakanlığı'nın yatlarla ilgili birimi, Tanm
Bakanlığı'nın balıkçılık konusu tamamıyla denizcilik bakan-
lığına verilmeli.
Denizcilik bakanlığı, aynca politikadan anndınlmış olmalı ve
sağlam. teknik insanlarla donatılmalıdır. Kurulacak bir denizcilik
bakanlığınm, yeni bir zayıfbakanlık olarak kalması bizi gerçek-
ten çok mutsuz eder.
DENİZİ SEVENLERH İLGİNC ÖYKÜLER. TEKNİK KONULAR.
TEMMUZ 1999
EL YAKIT
ANEMOMETRELERİ
*
TANKINDA
SUBİRİKİMİ
SAYI:183
ANAYELKENDE
*
GELİŞMELER
TEKNELERDE DENGE SORUNLARI
Demıraler Srtesı, 8 Cadde, No 71 ZeyHnbumu-İSTANBUL
Tel (0212) 664 16 94 - 510 28 71 • Faks. (0212) 558 67 85
ADAR4ZARI2. SULH HUKUK MAHKEMESİ SATIŞ MEMURLUĞU'NDAN GAYRİMENKULÜN AÇIK AKITIBMA ÎLAM
D N 1999 19SDosyaNo.
Adapazan 2 Sulh HıAuk Mahkemssı'mn 199S S144 Esab \e 1999 293 Kârar savıh kesınleşrmş ılamı ık' Saulmasına karar venlen gajTimenkulûn cnısı. bjineü. adedı. evsafi: Adapazan. Merkez. Yenıgün Mah. 25 pafta, 142 ada ve 371 no'tu parsei
Ü2ennde bulunan 5 katiı apartmanın 1 Blok. 4 kat 9 no'lu daıre olan taşınmaz, 105 m2 alanlı olup, sâlon. salomanje, 2 yatak odası. mutfak, tuvakt ve banyodan ıbaretnr Salon ve oda zemme ahşap parke. kondor, mutfaL banyo ve balkon zemını kalebo-
dur döşelıdır Salon ta\ anında kartonpıyer me\ cuttur Du\ arlar plastık badanadır Pencere ve kapılar ahjap dogramadn' Yağlı boya olup. mut&k dolaplan raeşe kaplama tezgâhı mermer ohıp, banyo duvarlan tavana kadar beyaz fayans kaplama olup. kü-
\eıklozetvela\abome\cuttur BımkalonferUveasansörluılür Bınamnbodıumkatında9no'lu,3m2alanlıkömûrlükmevcuttur. BmanınvekömDrlüguntoplam 6480 000 000-TL dejenndeolduğu.
Satış şartlan 1 - Satış. 27 8 1999 gûnu saat 14-14 15'e kadar Adapazan Sulh Hukuk Mahkemelen salonunda. açıkarttuma surenyle yapılacak Bu arttırmada tahmin edilen kıymetm yûzde "'5'ım ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacaklan mecmuunu ve sa-
tış masraflanm geçmek sam ıle ıhale olunur Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa. en çok armranın taahhüdü bakı kalmai şaıtıvla 6.9.1999 günû aynı yerde aynı saatte ıbncı artürmaya çıkanlacaktır Bu arttınnada da bu mıktar elde edılememışse ga\Tİmenkul
en çok affiıraMn taahhudû saklı kalmak üzere arttırma ılatunda göstenlen müddet sonunda en çok arrnrana ıhale edılecektır Şu kadar ki artorma bedelının malm tahmm edilen kıymeünm yûzde 40'mı bulması-ve satış ısteyenin alacağına rûçhanı olan ala-
caklann toplamından fazla olması \e bundan bfeka parava çevırme \e pa>lastırma masraflanm geçmesı lazımdır Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa sanş talebı düşecekür
2- \rtnrmaya ıştırak edeceklenn. tahmm edilen kıymetın yüzde 20*ı nıspetmde pe\ akçesı \e>a bu mıktar kadar mıllı bir bankanın temınat mektubunu vermelen lazımdır Sanş, peşın para ıledir, alıcı ıstedıjinde 20 günü gecmemek ûzere mehıl venle-
b\lır Tellalıye reîmı. ıhale pulu tapu harç ve masraflan alıcıya aıtar Bınkmış vergiler satış bedelınden ödenır.
3- tpotek sahibi alacaklılarla dığer ılgılılerin (•) bu gaynmenku! üzermdeki haklanm hususıyle faız ve masrata dair olan iddıalannı dayanagı belgeleri ıle on bes gûn ıçınde daıremıze bıldırmderi lazımdır. Aksı takdrnk haklan tapu sıcılı ık sabıt ohna-
dıkça paylaşrnadan hanç bırakılacaklardır
4- lhaleye kaülıp daha sonra ıhale bedelmı \ atırmamak suretıyle ihalenın festune sebep olan tüm alıcılar ve kefillen, teklıf ettıklen bedel ıle son ıhale bedeli arasındakı farktan ve dığer zararlardan ve aynca temenüt faızaıden mûteselsüen mesul olacak-
lardır thale farkı ve temerrüt faızı a>nca hûkme hacet kalmaksızın daıremızce tahsıl olunacak. bu fark, varsa öncelikle temınat bedelınden alınacakar
5- Şartname. ılan tanhınden ıtıbaren herkesin görebılmesı ıçın daırede açık olup masrafı venldığı takdırde ısteyen alıcıya bir öraeğı göndenlebılır
6-Sansaıs:tırakedenlennşartnameyıgörmıİ5Nemünderecatınıkabuletmışsa)ilacaklan.başkacabılgıalmakıstevenlerm 1999M
1
Sanssa)ilıdosyanumarasıylamûdürlügurnüzebasvurraaUnılanoli]iıur 286.1999
•I*) llgilıler tabınne ırtıfak hakkı sahıplen de dahıldır