Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 HAZİRAN1999&
OLAYLAR VE GORUŞLER
Başkan Clinton, Kosova ve ABD'nin Dış Politikası
Prof. Dr. Suna KİLİ Boğaziçi
B
aşkan Clinton'ın San Fran-
cısco'dakı FairmontOtel'de
'Gazete Editörieri Ameri-
kan Birliği'ne 15 Nisan
1999'da verdiği konferans
ve onlarla yaptığı söyleşi
ülkemızdeki gazetelerde ve medyada yan-
kı bulmadı. Oysa bu söyleşi aracılığıyla
Clinton. Kosova ile ilgili önemli açıklama-
larda bulunduğu gibi, bu vesileyle son 50
yıllık Amerikan dış politikasının bir özet
ve eleştirisini yaptı; gelecek 50 yıla Ame-
rika'nın nasıl baktığı ve bu 50 yılda Ame-
rikan dış politikasının hangi esaslara göre
hareket edeceği ya da hareket etmesi ge-
rektiği konusunda açıklamalarda bulun-
du. Açıklamalannın esaslan Türkiye'yi
yakından ilgilendirmesi ve konuşmasının
bazı yerlerinde Türkiye'ye doğrudan atıf-
ta bulunması nedenleriyle Başkan Clin-
ton'ın bu San Francisco konferans ve söy-
leşisinin anahatlannın bir özetini ve deger-
lendirmesinı yapacağım.
Konuşmasının başında Clinton, 'basnı
özgürlüğü'nün önemine değinerek Mflo-
şeviç Yugoslavyası'nda basın özgürlüğü
olmadığından Sırp askerlerinin yaptığı
vahşetin boyutlannın Sırp halkı tarafın-
dan bilinmediğine ve hûkümet tarafından
yönlendirilen basın 'seçenek (alternatif)
gerçekler' sunduğundan iyi niyetli Sırp
halkının kandınldığına ve bu halkın Mi-
loşeviç' i desteklemeye devam ettiğine de-
ğindi. 1989 yılmda Yugoslavya'nın parça-
lanmaya başlamasıyla birlikte Miloşeviç'in
askeri güç kullanarak ülkenin etnik karak-
terini zorla değiştirmeye çaba gösterdiği-
ni ve bunu trajik sonuçlannın Hırvatis-
tan'da ve çok kötü bir biçimde Bosna'da
ve şimdilerde de Kosova'da yaşandığına dik-
katçekti. ^\merika'nuıve NATO'nun Sırp
halkryta bir kavgası yok, ancak 'etnik te-
mizliğı' bir devlet politikası olarak uygu-
layan Mitoşeviç hükümetinin gücüne soo
verme kararlılığımız var. Ve bu kararhlık
NATO'nun 18 üye ûlkesince benimsenmiş-
tir" diyen Clinton, NATO'nun, Bosna'ya
uygulanan 'etniktemizteme'politıkasıru ön-
Üniversitesi
lediğini ve şimdi de aynı amaçla Kosova
politikasını uyguladığı açıklaraasında bu-
lundu. Clinton, NATO'nun bombalamayı
durdurmasmı Miloşeviç'in şu üç koşulu ka-
bul etmesine bağladı: Sırp birliİderinin tü-
müyle Kosova'dan çekilmesi; Kosovahla-
nn, kaçtıklan bu topraklara geri dönebil-
mesi; bir uluslararası gûvenlik örgütü ara-
cılığıyla o yörede yaşayan halkın korun-
ması.
"Bosna ve şimdi de Kosova'da göstenfi-
ğimiz karartılığımızın kökeninde bir 'ah-
laki zorunluluk" vardır" dıyen Clinton, bu
kararlıhğın 'stratejik zorunluluğunu' 50
yıllık geçmişi ve 50 yıllık geleceği ince-
leyerek yanıtladı ve şöyle devam etti: "Ame-
rika'nın dış politikası uzun süre, bu ülke-
nin kuruculannın inandıgı, 'kanşık ülke-
nin başını derde sokacak anlaşmalardan
uzak durulması gerekliliği' ûzerinde ku-
rulmustu. Ancak 20. yüzyıhn gerçekleri bu
tutumu değiştirdi: İki dünya savaşı, Kore,
Vletnam, Panama, Lübnan. Somall Haiti,
Bosnave Kosova,Amerika'yı 'banş. özgür-
lûk' ve 'güvenlık' kaygüanyla gittikçe bu
konulann içine çektL"
Bu açıklamadan sonra bir özeleştiriye gj-
ren Clinton, soğuk savaş döneminde uy-
gulanan bazı yanlış politikalann şu varsa-
yıma dayandınlmasından kaynaklandıği
konusuna değindi: "Dünyaya yalnızca ko-
münistkr ve anti-komünistkr açjsından
bakmak!" (Clinton'ın bu 'yanhş' polıtıka
uygulamasını özellikle VıetnamSavaşı ile
gündeme getirdiği düşünûlebilir).
Komûnist rejimler eski düsmanlıklan
baskı altında tutarken, Batı Avrupa bu es-
ki kırgınlık ve dûşmanlıkları aşan yeni bir
yapılanmaya. ekonomik ve siyasal işbirli-
ğine gitmiş ve Amerika da ırksal aynmcı-
lığa karşı savaşun vermiştir. Ancak soğuk
savaşın sona ermesiyle bastınlmış eski
duygulann Avnıpa'nın bazı ülkelerinde
yeniden ortaya çıktığını belirten Clinton,
"Bizim askerlerimizin Avrupa toprakla-
nnda tekrar öunemesi kpn bu 'etnik te-
mizlemey i' besleyen vebu doğrultuda kan
döktfiren rejimlere karşı tavır almanuzge-
rekiyordu.oaııniçinKosova1
da>Tz''dernek-
tedir. Kim esas •modeü' oluşturacak? Mi-
loşeviç'in paramiliter, acımasız ekibi mi..
yoksa etnik azınlıklann rahatça yaşayabil-
diği Romanvamı. ülkesi dışındaki Macar-
lann bulunduklan yörelerde özgür olarak
yaşayabileceklerinı kabul eden Macaris-
tan mı? Büyük gûçlûklere karşın 'çokde-
ğişiketnik' gruplan içeren biryapıyı ayak-
ta tutmaya çalışan Makedouya nıodefi mi?
"Kosova'nın bağımsızüğuu sağjamak
için burada değiliz, çûnkû temel kaynak-
lardan ve altyapıdan yoksun bağunaz bir
Kosova yöredesürekH biristikrarsahk öğe-
ğ olacakür.NATO'nunamaa, Miloşeviç'in
etnik temiztik harekâunı sona erdirerek
Kosova halkmm evierine dönmesioi ve bu
topraklardaözgürce korkmadan yaşama-
lannı sağlamaknr. Ve Mfloşeviç tipi rejim-
trin varhğını sonaerdirmektir.Bazdannm
dediği gibi Kosova ya da Bosna ya da ben-
zeryerlerde sınuiann tekrarçizflmesi, hal-
kın yenidenyerleştirilmesi gibi konularbe-
raberinde daha vahim sonuçiar getirecek-
tir. Balkanlar'ın etnik ve bölgesel yapısı o
kadar karmaşıkür ki bu tür bir yakîaşun
ortaugı daha da kanşunr. Öyleyse ük aşa-
mada çözünu değişik etnik gruplann bir-
likte, banş ve güvence içinde yaşamalannı
sağtamaktır. Ancak Kosova, Strbistan, Bos-
na ve Hırvatistan gibi ülketer için en kaba
çözüm. bu ûlkekrin bir sûreç içinde Avru-
pa Oe bütûnleşmesidir. Çûnkü bu bütün-
teşmede 'hükümranhk' sürroesme karşın
sınıriar gittikce önemsizkşmektedir"
Clinton'm Balkanlar için önerdiği mo-
del, II. Dünya Savaşf ndan sonra Batı Av-
rupa ülkeleri ve soğuk sayaş dönemi son-
rası Orta Avrupa ülkeleri için uygulanan
politikalarda yaöyor. Çeşitli etnik grupla-
nn demokratik bir ortamda yaşadığı ve
'serbest tkaret'in rahatlıkla yürûtülebildi-
ği bir ortam. Bu, zaman alacak bir konu-
dur. En azından şu aşamada Kosova'da ba-
nşın sürekliliği için Miloşeviç rejiminin so-
na ermesi ve Kosova'da NATO'nun 'Ba-
nş İçin Isbirtiğf gücünün kurulmasıdır. Bu
'güç'te. yörenın tüm etnik gruplannın tem-
silcilen de bulunmalıdu-. Ve umulan odur
ki Bosna'da oldugu gibi, Rusya da bu 'gü-
cün' içinde yer alacaktır.
"SonuçtaKosova için istenmesi gereken,
'bağunsızlık' değfl "mterdependence=kar-
şılıklı bağımlılık'tır" diyen Clinton özet-
le ilk aşamada etnik farklıhklara hoşgörüy-
le bakan demokratik rejimlerin kurulma-
sı ve daha sonraki bir aşamada da bu ül-
kelerin Avrupa Birliği içinde yer almalan
gerektiğıni söylüyor. Başkan Clinton'ın
konuşmasındayer yer yalnızca 'Balkanlar'
deyimini kullanması, bazen de 'Balkanlar
ve Gûneydoğu Avrupa ûlketeri' deyimle-
rini aynı tümce içinde kullanması da dık-
kat çekici. Bu konuşmasının bir başka dik-
kat çekici yönü de, Avrupa Birliği'nin bu
yeni bölgeleri de içine alacak biçimde ge-
nişlemesinden ve 'küreseueşme', 'serbest
tkaret' konulanndan yana koyduğu tavu.
Bu sözler bir ölçüde Amerika ve Avrupa
Birliği arasında kızışan rekabet ve hatta
Amerika'nın kendi mallannı korumak için
özellikle 1999 başından beri uyguladığı
'koruyiıcu' politikalarla çelişiyor gibi.
Konusmanın tümünün altında yatan ger-
çek, ABD'nin ve N.ATO'nun ceşiaı neden-
lerle ülke işlerine kanşma vetldsini kend>-
lerinde görmeteridir.
Öte yandan Clinton'a yöneltilen soru-
lar, Kosova'dan başka konulara kaydığın-
da bazı çarpıcı gerçeklerin yönetimce ka-
bul edildiğınin belgelenmesidir. Örneğin
yöneltilen bir soru, Afganistan'da baskıcı,
özellikle kadınlan köle durumuna düşüren
bir rejimin neden desteklendiğı sorusuna
Clinton'ın yanıtı şuydu: "Ruslann Afga-
nistan'a müdahalesini durdurmak için
'düşmanımın düşmanı benım dostumdur'
dryerek ozaman lalıhan ıdestekkdik. Şim-
di iseTaiiban'ındurdurulmasuıa çakşmak-
ta\iz.Taliban 'yozlaştınlmışbirtslam' an-
layışını uygukryoıf
Başkan Clinton'a göre soğuk savaş son-
rası üç önemli sorun gündemdeydi: Rus-
ya istikrarlı bir demokratik rejime kavu-
şacak mı? Balkanlar'daki, Orta Avrupa'da-
ki komûnist ülkelerde ne olacak? Balkan-
lar'da ve Yunan-Türk ilişkilerinde görül-
düğü gibi Islam ve Ortodoks Hıristiyanlık
arasındaki çekişme daha da artacak mı?
Clinton iki Almanya'nın birleşmesine, NA-
TO'nun Macaristan, Polonyave Çek Cum-
huriyeti'ni kabul etmesine, Orta Avrupa ül-
kelerinden Macaristan, Polonya, Çek Cum-
huriyeti, Bulgaristan, Romanyave Sloven-
ya'nın durumlannın tahminlerin ötesinde
iyi olduğuna, Avrupa Biriiği'nin güçlen-
mesine, tüm ekonomik sıkınnlanna karşın
Rusya'nın çökmedığine ve zorluklar için-
de demokrasiyi yürütmeye çahştığına de-
ğinerek "Türk-Yunanflişkflerindekiger-
gjnKği sonaenüreraenıekie birikte,bu fliş-
kiler en azındandahada kötüyegttmemiş-
tir" demiştir.
"Özgür. birlik içinde ve demokratik bir
Avrupa'nınvariığı dûnyadakiöbür sorun-
hnn çözülmesi için temel koşuldur" diyen
Clinton düma banşuıuı A\rupa'daki ba-
nşm sağtanmasına bağh olduğunu, alnnı
çizerek vurguluyor. Böylece Pasifık'te,
Latin Amerika'da, Afrika'da çözüm bek-
leyen sorunlann ertelenmesini, Balkan-
lar'daki durumdan kaynaklanan Avrupa' nın
gûneydoğu bölgesindeki istikrarsızlığa
bağlıyor. Ve bu istikrarsızlığın ortadan
kalkrnasuıın önkoşullannı ise Rusya ile
olan Oişkflere, Balkanlar ve Gûneydoğu
AvTupa'da neter olduğuna ve Avnıpa'nın
'underbelly-kann altında' yaşayan Mûs-
lümanlar ve Ortodoks Hıristiyanlann ba-
nş içinde yaşayıp yaşanuunalanna bağlı-
yor.
Bu açıklamalardan, eğer uluslararası
konjonktürü değiştirecek önemli bir durum
olmadığı takdirde, ABD dış politikasının
Avrupa'da banşın sağlanmasına öncelik
tanıdığı; etnik gruplann bağımsızlık istek-
lerine olumlu yaklaşılmadığı; çoğulcu bir
etnik yapıyı benimseyen ülkelerin destek-
lendiğı; küreselleşme polıtıkalannın sü-
rekliliğinden yana tavır konulduğu; Rus-
ya ile ilişkilere büyük önem verildiğ^ ve
Türk-Yunan ilişkilerini dmsel kökenli ol-
mayan çıkar ilişkılennden çok Türk-Yunan
ilişkilerindeki tansiyonu Islam ve Orto-
doks Hıristiyanlık gibi bir temelde değer-
lendirdiği eğilimini görmekteyiz.
Ekonomik açıdan en iyi yıllannı yaşa-
yan bu süper devletin Başkanı Clinton,
ABD dış politikasının önceliklerini böyle
sıralıyor, dünyayı böyle değerlendiriyor.
M
ezopotamya'da M.Ö.
1700'lerdeki bir söylenceye
(efsaneye) göre. tannlar in-
sanlann kaderlerini tabletle-
re yazar, gökyüzüne asarlar-
mış. Böylece insanlarbaşla-
nna gelecekleri bilirlermiş. Bir gün 'Kuş Adam
Anzu', gökyüzûnde asılı duran 'Kader Tabletle-
ri'ni çalmış ve dünyada kargaşa başlamış. Kader-
leri Kuş Adam'a bağlanan insanlar çok korkmuş-
lar ve korunabilmek için yollar aramışlar. Bunun
için de, silindir biçiminde ya da yassı mühürle-
rin üzerine kazıdıklan gizemli resim ve şekiller-
le muskalar hazırlamayı, bu yolla doğaüstü ya-
ratıklann yardımını sağlamayı öğrenmişler. Bu ko-
Karanlık 'Anzu'lar ve Biz
nuda usta bûyücüler yetismiş. Derken, tannlar uzun
uğraşlardan sonra Kuş Adam Anzu'dan kader
tabletlerini geri alıp gökyüzündeki yerlerine as-
mışlar. İnsanlar yeniden kaderlerine kavuşmuş,
ama bir kez büyü dünyasıyla tanışınca kötülük-
lerden korunmak^. sağlıklı, mutlu ve güvenli ya-
şayabilmek için umutlanmn gerçekleşmesi dile-
ğiyle, muskalann gizemli dünyasına sığmmayı sür-
dürmüşler.
Can Göknfl'in, Mılli Reasürans'ta yer alan 'Ka-
der TaMederinden Muskaya' adlı resim sergisi,
işte bu söylenceden yola çıkılarak gerçekleştiril-
miş. öğrencilerimle birlikte gezdiğim bu çok il-
ginç sergi ve hareket noktası olan söylence, şu gûn-
lerde bende, ülkemizde gelişen olaylarla örtüşen
çağnşımlar yapıyor.
Ulusumuzun altın şansı olan bir 'Güneş Adam'
çıkıyor, karanlığa yazgılı 'kader tabktimizi', ay-
dınlığa yönelik olarak yeniden yazıp gökyüzüne
asıyor. Bu yeni şekillenmenin adına da 'çagdaş,
laik, demokratik devlet' diyor ve bize 'ışığa, bep
ışığa doğru giden yolu' gösteriyor. Derken ortaya
çıkan bir 'Anzu' göklerimizdek» bu ışıklı tableti
çalıp, yerine, bizi karanlığa götürecek bir tablet
asmaya çalışıyor ve bunun için de yarattığı bü-
yûleri, büyücûleri, çıkarcılan, şarlatanlan, iki-
yüzlûleri kullanıyor.
Şimdi biz ışıklı tabletimizi Anzu'nun elinden
alıp eski yerine asacak ve bizi yeniden aydınlığa
çıkaracak efsanedeki gibi bir 'tann' bekliyoruz.
Bu agır işi de, bir başına, dürüst, deneyimli, ama
'yaştı bir güverdn'in yorgun omuzlanna yükle-
meye kalkıyoruz.
Hayır, 'Güneş Adam'ın aydınlık tabletini An-
zu'nun elinden alacak tann 'biziz'. Biz 'hallaz'
ve her şeyi kendimızden beklemeliyiz...
Muhsine Hefimoğiu YAVTIZ
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
'Uzlaşma ve Atılım' mı?
Bilmem sevinmeli miyiz üçüncü MC'nin kunjlma-
masına? Genç okurlar belki de MC'nin ne anlama
geldiğini bilmezler. Bu, Milliyetçi Cephe demektir...
Süleyman Demirel'in başkanlığındaoluştunjlmuş,
üç ya da dört partili bir ortak hükümetin adı: Adalet
Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Milli Selamet Par-
tisi ve Cumhuriyetçi Güven Partisi...
1977 seçiminden sonra CHP Meclis'e 212 millet-
vekiü sokunca ikinci MC yıkılmıştı. Şimdi CHP Ge-
nel Başkanı seçilen AJtan Öymen kürsüde "Acde-
miz var" diyordu. Neydi acele olan? MC hüküme-
tinde en yetkin güç olan MHP'nin önünü kesmek,
ülkeyi ve halkı huzura kavuşturmak...
Bakın bir de VC vardı! 1960 öncesi Demokrat Par-
ti iktidannın, çöküş öncesinde son umut olarak sa-
nldığı Vatan Cephesi... Yetmiyordu Demokrat Par-
tili olmak! Vatan Cephesi'nde CHP'ye karşı bütün
güçleri biraraya getirmek istiyordu Menderes ve ar-
kadaşlan. Akşam sabah radyolardaVC'ye kablan yurt-
taşlann adı okunuyordu. Aralannda ölüler de vandı,
ama kimin umuaında!..
Önce VC'ler, daha sonra MC'ler yıkıldı gitti halkın
oylanyla... Bugün sıkıntısını çektığimiz, birtürlü dü-
zeltemediğimiz gericilikler, işte bu VC'lerin, MC'le-
rin işidir. Çünkü her iki sağcı ortaklık, gerçek bir de-
mokrasinin kurulmasına karşıydı. Menderes'in "Siz
isterseniz halifeliği bile getirebilirsiniz" seslenişi;
1975'ten sonraki MC'lerin kınp dökücü eylemleri
belleklerde yitip gitmiş de olsa, tarih sayfalannda-
dır.
Son seçimlerden sonra şeriatçılar, MHP ve DYP
ile bir ortak hükümet kurulmasını istiyorlardı. Onla-
ra göre bir kez daha milliyetçi-mukaddesatçı cep-
he kurulmalıydı. Meclis'te bu üç partinin çoğunluğu
vardı. Nasıl olsa ANAPdaonlarakatılırdı! Baştaana-
yasa olmak üzere, gerilikleri önleyen yasalan da kal-
dınrlar, Merve'leri kahramanlaştınrlar, ABD uyruklu-
lan bagışlarlar, devlet kadrolarını, üniversiteleri iste-
dikleri biçime sokartardı! Özlem buydu, ama olma-
dı. Neden olmadığını bilmem anlatmak gerekir mi?
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül... Kimi yararlı olmuş-
tur, kimi de yararsız; hatta zarartı, ülkeyi geriye sü-
rükleyici... Ama bu tarihler bir süreçtir, iyi kötü... RE-
FAHYOL hükümetine 'dur' diyen MGK, 28 Şubat
1997'deyeni birsüreç başlatmıştır. Yeni kurulan hi',-
kümetin ortaklan şimdilik bu sürecin bilincinde gö-
rünuyorlar!
Geçmiş, geçmiş gitmiş midir? Gider mi? MHP'nin
hükümette önemli bakanhklan alarak güçlenmesi
pek çok yurttaşta kuşkular yaratıyor. Özellikle Bah-
çeli'nin "Biz deöişmedik" demesi de bu kuşkulan
arttırmaktadır. llhan Selçuk'un yinelediği gibi,
MHP'nin belli başlı amaçlan bugün gerçekleşmiş-
tir! Komünizmle savaşım diye bir olay ortadan kalk-
mış, Orta Asya Türklerini kurtarmak özlemi de artık
gerçekdışı olmuştur. Anadolu'da yaşayan insanla-
nn kafataslannı ölçmek heveslerinin canlandınlaca-
ğını düşünmek gerçeklere ters düşmek olur. öytey-
se neden korkmalı MHP'den?
Ne var ki bağnaz kafa bu kez kendine yeni sava-
şım hedefleri bulur. Al işte başörtüsü, al işte sekiz
yıllık temel eğitimi baltalama!.. Daha protokolün ya-
zılmasında başlayan, şimdilik 'küçük' görünen ay-
kınlıklar...
Çaresiz, bu ortak hükümete kendi verdikleri adla
'uyum ve atılım' yolunda başanlar dilemek zorun-
dayız. Her ne kadar pek umutlu olmasak da!..
KF3I25
Bugün sadece Türkiye'de değil,
bütün dünyada milyonlarca
mutfakta, Kumtel tercih ediliyor.
KB6000 LK401 LX7020 Çünkü Kumtel pişirici grubu
ürünleri, mutfağında yeteneklerine güvenilir bir yardımcı arayan bütün ev
hanımlarının gözdesi. Beklentilerinizden ödün vermeden,
kaliteli ve ekonomik bir çözümle mutfağınızı yenilemek
için, KumteVi tercih edin.
ı»!»(t(nımıınmnı KUMT
Ç £i « 7 9487 M U U r (0312)lUJUCPAZ 324 1774-499 150J • GÖKTAJl>« AJ. 309 3840- 01G0NML 3OS«!8-19 ANTMYA: (0242j
f/UCTAfLTD J7t334 84«3-65-66'l*™«ll:(04a»/«ifll«)21i8t89 213 3355» ÇOKU*t 10364tUMUM TK 2131761 «VA««Aiai: (MV) AlTAJZÜCOOrf 22J 0O5O • MOHHMiJK 233 0660 •GÖKALHK 235 7774-KJÇltO J7İ 415 »38 • VOUAM
71C 234 1554&Ut»fl&:(0342)AIBM«4Z428 1288• OOMKUT£2309700CKSUt0454)MJCM4RHCnVK216 1S52Om:<X32)MMeV(&ICQMttHBm.Aİ<nitt-MTAY fc2S6t15O-AKK*HU*mtl&-*r1mE<imfnKl5537-*2SOS*3^
MŞAKITD }Tt 373 7794 . SİLUM LTO fTl 259 8275 • İUK I)C 452 0048 • GOÇ10«X ITD fTT. 479 7965 • HAKAN DC 277 4476 • HASAMAKOOM Tit 425 2906 • KLU OHJT 71C 262 6714 . OKUMl TfC 484 2707 J24 7T29 . ONUKL 1TD flt 446 3848 •
UZ4ri7D ^1445 1175 HAHK»MAHM«IIA} 10344) CHCAM TK 214 1338 • UUSTAM Y\KiL 414 35M UJJMUt 0338, UMPAŞA.Ş 214 6696 U T S H (0352! OMK 7)C 232 7039- ÇEUKPAİ 222 7271 • EU fV 232 7622 • « M 1 7 D fTl 231 7273 • KUO
İ7D J71431 3865 233 3«34 • LÜX YALÇHAK*.$. 320 1365 • UEtgŞOĞlJPtü: 3368624• SK.VMTK. 222 9397 -#WA234 1857 • şenOITMttMLTD. fll2J1 2505• 232 7406• TBCK» 17D J7I 222 4135 231 4196- DSu»UIUEftUUIUCO^ICUN33641».
rtöTOSlUMİ 614 B838- 232 2024O«a»U:(0318)«SltWA}. 216 253410MYA: t0332ı FAiHTt 35ı 1310 •TtUKA.f 234 1944 KflMHTA:İ0274)SOUnUHOÜIIOC 227 072» 224 565C MAIATYA.-0422J «UÇ1AI TK 3234883 MBBtK 103241 nfÜYlMt
17U J71 2S U.C 3369621 MDU«52SUl$OHrTHOf*2'2 1986 2'4 73»l6t(û464,&4ü*MUZ(W«A42171362 2172892•GCVDiLmŞT121314BT>mi»HB6aCl)««M«<£431 4-77SHU:0346)OJOmmtTD ftl221 9835 2261C38S*WJU»A.(0414,
m 316 0030 T1UUZOH: (04621 İAYÇİtt f*i 32' 7591 • TAVUZîK. 326 6535 UVUC10276] tAVCWCnOUt% 212 3«23 VDZGAT. (0354) DOSTTK 516 1599 • KOfM. fAZ 212 8994
PENCERE
Altan Oymemn İşlevi?..
Altan Oymen'in geçmiş siyasal yaşamınd.
CHP lideriiği üzerine bir çabası ve hırsı yoki.
Her şey birdenbire oldu.
Sanki bir sihirbaz değneğini CHP'ye değd
anında her şey değişti.
18 Nisan'da halk Baykal yönetimine karş
kullandı, CHP yerel seçimde ortalama yüzde
yakın oy aldı, genel seçimde yüzde 10'luk ba
jın altmda ve paıiamento dışında kaldı; öfke ve tef
ki köpürdü: Baykal gitmeliydi.
Baykal gidecekti?..
Peki, kim gelecekti?..
oymen'in adı bu soru üzerine ortaya çıktı, ör
ceden hiçbir hazırlık yoktu...
İyi ki yoktu!..
•
Arkadaşımız Türey Köse soruyor:
"- CHP'nin çizgisi tartışma konusu. '6 Ok'a ss
hip çıkalım', '2 oku atalım' ya da ne olduğu tar
edilmeyen 'yeni sol çizgi' önerileri var. Sizce CH
programı geride mi kaldı?.." (Cumhuriyet, 30 Mi
yıs1999)
Altan Oymen'in yanıtı:
"- 6 Ok tartışması tamamen yanlış. İki del
program değişikliği geçirdi bu parti. 6 Ok başır
dan beri sembolümüz. Sonra bütün o kavramk
çağın gereklehne göre yonımlanmış, yerti yerin
oturmuş."
CHP'nin yeni lideri uzlaştıncı, serinkanlı, der
geli bir kimlik sergiliyor; ancak uzlaşmanın nerc
de gerçekteşecegini merak eden, oymen'in "6 Ok'
ilişkin görüşünü bilmeli...
•
Erdal Inönü, öymen'i ziyaret etmiş, yeni gen
başkanı kutlayarak demiş ki:
"- Size elimden geldiğince yardımcı olacağım
Ya ötekiler?..
Mümtaz Soysal'ın partiye katkısı, "6 Ok\
2000 eşiğinde ete kemiğe bünjnmesi yolunda ki
çınılmaz sayılmalıdır. Soyfi Oktay başta olms
üzere aynlanlar, çekilenler, edilginleşenler, küset
ler, engellenenlere kaptlar ardına dek açjlmalı!.. Ya
gısını genel merkezin iki dudağı arasında gormı
yen onurlu kişilerden oluşan sağlıklı bir orgüt, L
kenin yarınında yol gösterici güç olacak!..
Çünkü bugünkü Türkiye'de particilik yozlaı
mış, politikacıya güven duygusu kalmamıştır; t
kemizdeki siyasal bunalımın bir nedeni de bu Ğ
ğil mi?..
•
Altan Oymen'in CHP Genel Başkanı seçilmı
sinde daha derin bir anlam sezilebilir mi?.. Ola
solun bölünmesine yol açan sürecin sonunu g
tirebilecek bir başlangıcın tohumlanması de<
mi?..
Yaşam, süreçlerin birbirine eklemlenmesind(
meydana gelir. Parçalanma sürgit devam ed
mez; birteşme de hayatın kaçınılmaz bir gerçef
dir. Üstelik birleşme sözcüğünde öyle bir giz
yuvaianmıştır ki, bu alanda çekim gücü bir ke
ratrtdı mı arkası gelir.
Gerçi vakit erken... »
Ancak CHP'de hrzipçtiik aşılırsa, solda güv<
ilk adımı atılmış sayılacak; oymen'in anlamı vt
leceğe dönük işlevi bu noktada belirginleşect,
•
Atatürkdevriminin "Aydınlığı" \\e "Irtica" çar,
şıyor Türkiye'de...
Aydınlık kazanırken CHP neden kaybetsin?
ISDUttUL ÖZGÜR ONtVHOtTFDE WZ D6
Kayrt dönemi: 1-12 Haziran 1999
Estetik: Afşar Timuçin
Marksizm neden gerekli?: Orhan tyiler,
Ergun Adaklı, Orhan Dilber, Metin Çulhaoğlu,
lslam ve Oryantalızm: Hilmi Yavuz.
Kapitalizm, küreselleşme, kalkınma: Mehmet
Türkay, Çağdaş Yunancayı öğrenelim: Panayot
Abacı.
Medya tarbşrnalan.
Daha fazla bilgi İçin Tel.: 0.212 2435481
Bir ekmek
Mt de
Cumhuriyet
^g^^J»
Her gnnicü ıkı gereksmiınjnızHi konıyuca lortaa
Cumhunyet Kılap Kulübü reyonlannda
24 SAAT NÖBETÇİ KİTAPÇI: 1212 514 II H HER İŞLEM BİR TEL