23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 HAZİRAN1999& OLAYLAR VE GORUŞLER Başkan Clinton, Kosova ve ABD'nin Dış Politikası Prof. Dr. Suna KİLİ Boğaziçi B aşkan Clinton'ın San Fran- cısco'dakı FairmontOtel'de 'Gazete Editörieri Ameri- kan Birliği'ne 15 Nisan 1999'da verdiği konferans ve onlarla yaptığı söyleşi ülkemızdeki gazetelerde ve medyada yan- kı bulmadı. Oysa bu söyleşi aracılığıyla Clinton. Kosova ile ilgili önemli açıklama- larda bulunduğu gibi, bu vesileyle son 50 yıllık Amerikan dış politikasının bir özet ve eleştirisini yaptı; gelecek 50 yıla Ame- rika'nın nasıl baktığı ve bu 50 yılda Ame- rikan dış politikasının hangi esaslara göre hareket edeceği ya da hareket etmesi ge- rektiği konusunda açıklamalarda bulun- du. Açıklamalannın esaslan Türkiye'yi yakından ilgilendirmesi ve konuşmasının bazı yerlerinde Türkiye'ye doğrudan atıf- ta bulunması nedenleriyle Başkan Clin- ton'ın bu San Francisco konferans ve söy- leşisinin anahatlannın bir özetini ve deger- lendirmesinı yapacağım. Konuşmasının başında Clinton, 'basnı özgürlüğü'nün önemine değinerek Mflo- şeviç Yugoslavyası'nda basın özgürlüğü olmadığından Sırp askerlerinin yaptığı vahşetin boyutlannın Sırp halkı tarafın- dan bilinmediğine ve hûkümet tarafından yönlendirilen basın 'seçenek (alternatif) gerçekler' sunduğundan iyi niyetli Sırp halkının kandınldığına ve bu halkın Mi- loşeviç' i desteklemeye devam ettiğine de- ğindi. 1989 yılmda Yugoslavya'nın parça- lanmaya başlamasıyla birlikte Miloşeviç'in askeri güç kullanarak ülkenin etnik karak- terini zorla değiştirmeye çaba gösterdiği- ni ve bunu trajik sonuçlannın Hırvatis- tan'da ve çok kötü bir biçimde Bosna'da ve şimdilerde de Kosova'da yaşandığına dik- katçekti. ^\merika'nuıve NATO'nun Sırp halkryta bir kavgası yok, ancak 'etnik te- mizliğı' bir devlet politikası olarak uygu- layan Mitoşeviç hükümetinin gücüne soo verme kararlılığımız var. Ve bu kararhlık NATO'nun 18 üye ûlkesince benimsenmiş- tir" diyen Clinton, NATO'nun, Bosna'ya uygulanan 'etniktemizteme'politıkasıru ön- Üniversitesi lediğini ve şimdi de aynı amaçla Kosova politikasını uyguladığı açıklaraasında bu- lundu. Clinton, NATO'nun bombalamayı durdurmasmı Miloşeviç'in şu üç koşulu ka- bul etmesine bağladı: Sırp birliİderinin tü- müyle Kosova'dan çekilmesi; Kosovahla- nn, kaçtıklan bu topraklara geri dönebil- mesi; bir uluslararası gûvenlik örgütü ara- cılığıyla o yörede yaşayan halkın korun- ması. "Bosna ve şimdi de Kosova'da göstenfi- ğimiz karartılığımızın kökeninde bir 'ah- laki zorunluluk" vardır" dıyen Clinton, bu kararlıhğın 'stratejik zorunluluğunu' 50 yıllık geçmişi ve 50 yıllık geleceği ince- leyerek yanıtladı ve şöyle devam etti: "Ame- rika'nın dış politikası uzun süre, bu ülke- nin kuruculannın inandıgı, 'kanşık ülke- nin başını derde sokacak anlaşmalardan uzak durulması gerekliliği' ûzerinde ku- rulmustu. Ancak 20. yüzyıhn gerçekleri bu tutumu değiştirdi: İki dünya savaşı, Kore, Vletnam, Panama, Lübnan. Somall Haiti, Bosnave Kosova,Amerika'yı 'banş. özgür- lûk' ve 'güvenlık' kaygüanyla gittikçe bu konulann içine çektL" Bu açıklamadan sonra bir özeleştiriye gj- ren Clinton, soğuk savaş döneminde uy- gulanan bazı yanlış politikalann şu varsa- yıma dayandınlmasından kaynaklandıği konusuna değindi: "Dünyaya yalnızca ko- münistkr ve anti-komünistkr açjsından bakmak!" (Clinton'ın bu 'yanhş' polıtıka uygulamasını özellikle VıetnamSavaşı ile gündeme getirdiği düşünûlebilir). Komûnist rejimler eski düsmanlıklan baskı altında tutarken, Batı Avrupa bu es- ki kırgınlık ve dûşmanlıkları aşan yeni bir yapılanmaya. ekonomik ve siyasal işbirli- ğine gitmiş ve Amerika da ırksal aynmcı- lığa karşı savaşun vermiştir. Ancak soğuk savaşın sona ermesiyle bastınlmış eski duygulann Avnıpa'nın bazı ülkelerinde yeniden ortaya çıktığını belirten Clinton, "Bizim askerlerimizin Avrupa toprakla- nnda tekrar öunemesi kpn bu 'etnik te- mizlemey i' besleyen vebu doğrultuda kan döktfiren rejimlere karşı tavır almanuzge- rekiyordu.oaııniçinKosova1 da>Tz''dernek- tedir. Kim esas •modeü' oluşturacak? Mi- loşeviç'in paramiliter, acımasız ekibi mi.. yoksa etnik azınlıklann rahatça yaşayabil- diği Romanvamı. ülkesi dışındaki Macar- lann bulunduklan yörelerde özgür olarak yaşayabileceklerinı kabul eden Macaris- tan mı? Büyük gûçlûklere karşın 'çokde- ğişiketnik' gruplan içeren biryapıyı ayak- ta tutmaya çalışan Makedouya nıodefi mi? "Kosova'nın bağımsızüğuu sağjamak için burada değiliz, çûnkû temel kaynak- lardan ve altyapıdan yoksun bağunaz bir Kosova yöredesürekH biristikrarsahk öğe- ğ olacakür.NATO'nunamaa, Miloşeviç'in etnik temiztik harekâunı sona erdirerek Kosova halkmm evierine dönmesioi ve bu topraklardaözgürce korkmadan yaşama- lannı sağlamaknr. Ve Mfloşeviç tipi rejim- trin varhğını sonaerdirmektir.Bazdannm dediği gibi Kosova ya da Bosna ya da ben- zeryerlerde sınuiann tekrarçizflmesi, hal- kın yenidenyerleştirilmesi gibi konularbe- raberinde daha vahim sonuçiar getirecek- tir. Balkanlar'ın etnik ve bölgesel yapısı o kadar karmaşıkür ki bu tür bir yakîaşun ortaugı daha da kanşunr. Öyleyse ük aşa- mada çözünu değişik etnik gruplann bir- likte, banş ve güvence içinde yaşamalannı sağtamaktır. Ancak Kosova, Strbistan, Bos- na ve Hırvatistan gibi ülketer için en kaba çözüm. bu ûlkekrin bir sûreç içinde Avru- pa Oe bütûnleşmesidir. Çûnkü bu bütün- teşmede 'hükümranhk' sürroesme karşın sınıriar gittikce önemsizkşmektedir" Clinton'm Balkanlar için önerdiği mo- del, II. Dünya Savaşf ndan sonra Batı Av- rupa ülkeleri ve soğuk sayaş dönemi son- rası Orta Avrupa ülkeleri için uygulanan politikalarda yaöyor. Çeşitli etnik grupla- nn demokratik bir ortamda yaşadığı ve 'serbest tkaret'in rahatlıkla yürûtülebildi- ği bir ortam. Bu, zaman alacak bir konu- dur. En azından şu aşamada Kosova'da ba- nşın sürekliliği için Miloşeviç rejiminin so- na ermesi ve Kosova'da NATO'nun 'Ba- nş İçin Isbirtiğf gücünün kurulmasıdır. Bu 'güç'te. yörenın tüm etnik gruplannın tem- silcilen de bulunmalıdu-. Ve umulan odur ki Bosna'da oldugu gibi, Rusya da bu 'gü- cün' içinde yer alacaktır. "SonuçtaKosova için istenmesi gereken, 'bağunsızlık' değfl "mterdependence=kar- şılıklı bağımlılık'tır" diyen Clinton özet- le ilk aşamada etnik farklıhklara hoşgörüy- le bakan demokratik rejimlerin kurulma- sı ve daha sonraki bir aşamada da bu ül- kelerin Avrupa Birliği içinde yer almalan gerektiğıni söylüyor. Başkan Clinton'ın konuşmasındayer yer yalnızca 'Balkanlar' deyimini kullanması, bazen de 'Balkanlar ve Gûneydoğu Avrupa ûlketeri' deyimle- rini aynı tümce içinde kullanması da dık- kat çekici. Bu konuşmasının bir başka dik- kat çekici yönü de, Avrupa Birliği'nin bu yeni bölgeleri de içine alacak biçimde ge- nişlemesinden ve 'küreseueşme', 'serbest tkaret' konulanndan yana koyduğu tavu. Bu sözler bir ölçüde Amerika ve Avrupa Birliği arasında kızışan rekabet ve hatta Amerika'nın kendi mallannı korumak için özellikle 1999 başından beri uyguladığı 'koruyiıcu' politikalarla çelişiyor gibi. Konusmanın tümünün altında yatan ger- çek, ABD'nin ve N.ATO'nun ceşiaı neden- lerle ülke işlerine kanşma vetldsini kend>- lerinde görmeteridir. Öte yandan Clinton'a yöneltilen soru- lar, Kosova'dan başka konulara kaydığın- da bazı çarpıcı gerçeklerin yönetimce ka- bul edildiğınin belgelenmesidir. Örneğin yöneltilen bir soru, Afganistan'da baskıcı, özellikle kadınlan köle durumuna düşüren bir rejimin neden desteklendiğı sorusuna Clinton'ın yanıtı şuydu: "Ruslann Afga- nistan'a müdahalesini durdurmak için 'düşmanımın düşmanı benım dostumdur' dryerek ozaman lalıhan ıdestekkdik. Şim- di iseTaiiban'ındurdurulmasuıa çakşmak- ta\iz.Taliban 'yozlaştınlmışbirtslam' an- layışını uygukryoıf Başkan Clinton'a göre soğuk savaş son- rası üç önemli sorun gündemdeydi: Rus- ya istikrarlı bir demokratik rejime kavu- şacak mı? Balkanlar'daki, Orta Avrupa'da- ki komûnist ülkelerde ne olacak? Balkan- lar'da ve Yunan-Türk ilişkilerinde görül- düğü gibi Islam ve Ortodoks Hıristiyanlık arasındaki çekişme daha da artacak mı? Clinton iki Almanya'nın birleşmesine, NA- TO'nun Macaristan, Polonyave Çek Cum- huriyeti'ni kabul etmesine, Orta Avrupa ül- kelerinden Macaristan, Polonya, Çek Cum- huriyeti, Bulgaristan, Romanyave Sloven- ya'nın durumlannın tahminlerin ötesinde iyi olduğuna, Avrupa Biriiği'nin güçlen- mesine, tüm ekonomik sıkınnlanna karşın Rusya'nın çökmedığine ve zorluklar için- de demokrasiyi yürütmeye çahştığına de- ğinerek "Türk-Yunanflişkflerindekiger- gjnKği sonaenüreraenıekie birikte,bu fliş- kiler en azındandahada kötüyegttmemiş- tir" demiştir. "Özgür. birlik içinde ve demokratik bir Avrupa'nınvariığı dûnyadakiöbür sorun- hnn çözülmesi için temel koşuldur" diyen Clinton düma banşuıuı A\rupa'daki ba- nşm sağtanmasına bağh olduğunu, alnnı çizerek vurguluyor. Böylece Pasifık'te, Latin Amerika'da, Afrika'da çözüm bek- leyen sorunlann ertelenmesini, Balkan- lar'daki durumdan kaynaklanan Avrupa' nın gûneydoğu bölgesindeki istikrarsızlığa bağlıyor. Ve bu istikrarsızlığın ortadan kalkrnasuıın önkoşullannı ise Rusya ile olan Oişkflere, Balkanlar ve Gûneydoğu AvTupa'da neter olduğuna ve Avnıpa'nın 'underbelly-kann altında' yaşayan Mûs- lümanlar ve Ortodoks Hıristiyanlann ba- nş içinde yaşayıp yaşanuunalanna bağlı- yor. Bu açıklamalardan, eğer uluslararası konjonktürü değiştirecek önemli bir durum olmadığı takdirde, ABD dış politikasının Avrupa'da banşın sağlanmasına öncelik tanıdığı; etnik gruplann bağımsızlık istek- lerine olumlu yaklaşılmadığı; çoğulcu bir etnik yapıyı benimseyen ülkelerin destek- lendiğı; küreselleşme polıtıkalannın sü- rekliliğinden yana tavır konulduğu; Rus- ya ile ilişkilere büyük önem verildiğ^ ve Türk-Yunan ilişkilerini dmsel kökenli ol- mayan çıkar ilişkılennden çok Türk-Yunan ilişkilerindeki tansiyonu Islam ve Orto- doks Hıristiyanlık gibi bir temelde değer- lendirdiği eğilimini görmekteyiz. Ekonomik açıdan en iyi yıllannı yaşa- yan bu süper devletin Başkanı Clinton, ABD dış politikasının önceliklerini böyle sıralıyor, dünyayı böyle değerlendiriyor. M ezopotamya'da M.Ö. 1700'lerdeki bir söylenceye (efsaneye) göre. tannlar in- sanlann kaderlerini tabletle- re yazar, gökyüzüne asarlar- mış. Böylece insanlarbaşla- nna gelecekleri bilirlermiş. Bir gün 'Kuş Adam Anzu', gökyüzûnde asılı duran 'Kader Tabletle- ri'ni çalmış ve dünyada kargaşa başlamış. Kader- leri Kuş Adam'a bağlanan insanlar çok korkmuş- lar ve korunabilmek için yollar aramışlar. Bunun için de, silindir biçiminde ya da yassı mühürle- rin üzerine kazıdıklan gizemli resim ve şekiller- le muskalar hazırlamayı, bu yolla doğaüstü ya- ratıklann yardımını sağlamayı öğrenmişler. Bu ko- Karanlık 'Anzu'lar ve Biz nuda usta bûyücüler yetismiş. Derken, tannlar uzun uğraşlardan sonra Kuş Adam Anzu'dan kader tabletlerini geri alıp gökyüzündeki yerlerine as- mışlar. İnsanlar yeniden kaderlerine kavuşmuş, ama bir kez büyü dünyasıyla tanışınca kötülük- lerden korunmak^. sağlıklı, mutlu ve güvenli ya- şayabilmek için umutlanmn gerçekleşmesi dile- ğiyle, muskalann gizemli dünyasına sığmmayı sür- dürmüşler. Can Göknfl'in, Mılli Reasürans'ta yer alan 'Ka- der TaMederinden Muskaya' adlı resim sergisi, işte bu söylenceden yola çıkılarak gerçekleştiril- miş. öğrencilerimle birlikte gezdiğim bu çok il- ginç sergi ve hareket noktası olan söylence, şu gûn- lerde bende, ülkemizde gelişen olaylarla örtüşen çağnşımlar yapıyor. Ulusumuzun altın şansı olan bir 'Güneş Adam' çıkıyor, karanlığa yazgılı 'kader tabktimizi', ay- dınlığa yönelik olarak yeniden yazıp gökyüzüne asıyor. Bu yeni şekillenmenin adına da 'çagdaş, laik, demokratik devlet' diyor ve bize 'ışığa, bep ışığa doğru giden yolu' gösteriyor. Derken ortaya çıkan bir 'Anzu' göklerimizdek» bu ışıklı tableti çalıp, yerine, bizi karanlığa götürecek bir tablet asmaya çalışıyor ve bunun için de yarattığı bü- yûleri, büyücûleri, çıkarcılan, şarlatanlan, iki- yüzlûleri kullanıyor. Şimdi biz ışıklı tabletimizi Anzu'nun elinden alıp eski yerine asacak ve bizi yeniden aydınlığa çıkaracak efsanedeki gibi bir 'tann' bekliyoruz. Bu agır işi de, bir başına, dürüst, deneyimli, ama 'yaştı bir güverdn'in yorgun omuzlanna yükle- meye kalkıyoruz. Hayır, 'Güneş Adam'ın aydınlık tabletini An- zu'nun elinden alacak tann 'biziz'. Biz 'hallaz' ve her şeyi kendimızden beklemeliyiz... Muhsine Hefimoğiu YAVTIZ EVET/HAYIR OKTAY AKBAL 'Uzlaşma ve Atılım' mı? Bilmem sevinmeli miyiz üçüncü MC'nin kunjlma- masına? Genç okurlar belki de MC'nin ne anlama geldiğini bilmezler. Bu, Milliyetçi Cephe demektir... Süleyman Demirel'in başkanlığındaoluştunjlmuş, üç ya da dört partili bir ortak hükümetin adı: Adalet Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Milli Selamet Par- tisi ve Cumhuriyetçi Güven Partisi... 1977 seçiminden sonra CHP Meclis'e 212 millet- vekiü sokunca ikinci MC yıkılmıştı. Şimdi CHP Ge- nel Başkanı seçilen AJtan Öymen kürsüde "Acde- miz var" diyordu. Neydi acele olan? MC hüküme- tinde en yetkin güç olan MHP'nin önünü kesmek, ülkeyi ve halkı huzura kavuşturmak... Bakın bir de VC vardı! 1960 öncesi Demokrat Par- ti iktidannın, çöküş öncesinde son umut olarak sa- nldığı Vatan Cephesi... Yetmiyordu Demokrat Par- tili olmak! Vatan Cephesi'nde CHP'ye karşı bütün güçleri biraraya getirmek istiyordu Menderes ve ar- kadaşlan. Akşam sabah radyolardaVC'ye kablan yurt- taşlann adı okunuyordu. Aralannda ölüler de vandı, ama kimin umuaında!.. Önce VC'ler, daha sonra MC'ler yıkıldı gitti halkın oylanyla... Bugün sıkıntısını çektığimiz, birtürlü dü- zeltemediğimiz gericilikler, işte bu VC'lerin, MC'le- rin işidir. Çünkü her iki sağcı ortaklık, gerçek bir de- mokrasinin kurulmasına karşıydı. Menderes'in "Siz isterseniz halifeliği bile getirebilirsiniz" seslenişi; 1975'ten sonraki MC'lerin kınp dökücü eylemleri belleklerde yitip gitmiş de olsa, tarih sayfalannda- dır. Son seçimlerden sonra şeriatçılar, MHP ve DYP ile bir ortak hükümet kurulmasını istiyorlardı. Onla- ra göre bir kez daha milliyetçi-mukaddesatçı cep- he kurulmalıydı. Meclis'te bu üç partinin çoğunluğu vardı. Nasıl olsa ANAPdaonlarakatılırdı! Baştaana- yasa olmak üzere, gerilikleri önleyen yasalan da kal- dınrlar, Merve'leri kahramanlaştınrlar, ABD uyruklu- lan bagışlarlar, devlet kadrolarını, üniversiteleri iste- dikleri biçime sokartardı! Özlem buydu, ama olma- dı. Neden olmadığını bilmem anlatmak gerekir mi? 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül... Kimi yararlı olmuş- tur, kimi de yararsız; hatta zarartı, ülkeyi geriye sü- rükleyici... Ama bu tarihler bir süreçtir, iyi kötü... RE- FAHYOL hükümetine 'dur' diyen MGK, 28 Şubat 1997'deyeni birsüreç başlatmıştır. Yeni kurulan hi',- kümetin ortaklan şimdilik bu sürecin bilincinde gö- rünuyorlar! Geçmiş, geçmiş gitmiş midir? Gider mi? MHP'nin hükümette önemli bakanhklan alarak güçlenmesi pek çok yurttaşta kuşkular yaratıyor. Özellikle Bah- çeli'nin "Biz deöişmedik" demesi de bu kuşkulan arttırmaktadır. llhan Selçuk'un yinelediği gibi, MHP'nin belli başlı amaçlan bugün gerçekleşmiş- tir! Komünizmle savaşım diye bir olay ortadan kalk- mış, Orta Asya Türklerini kurtarmak özlemi de artık gerçekdışı olmuştur. Anadolu'da yaşayan insanla- nn kafataslannı ölçmek heveslerinin canlandınlaca- ğını düşünmek gerçeklere ters düşmek olur. öytey- se neden korkmalı MHP'den? Ne var ki bağnaz kafa bu kez kendine yeni sava- şım hedefleri bulur. Al işte başörtüsü, al işte sekiz yıllık temel eğitimi baltalama!.. Daha protokolün ya- zılmasında başlayan, şimdilik 'küçük' görünen ay- kınlıklar... Çaresiz, bu ortak hükümete kendi verdikleri adla 'uyum ve atılım' yolunda başanlar dilemek zorun- dayız. Her ne kadar pek umutlu olmasak da!.. KF3I25 Bugün sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada milyonlarca mutfakta, Kumtel tercih ediliyor. KB6000 LK401 LX7020 Çünkü Kumtel pişirici grubu ürünleri, mutfağında yeteneklerine güvenilir bir yardımcı arayan bütün ev hanımlarının gözdesi. Beklentilerinizden ödün vermeden, kaliteli ve ekonomik bir çözümle mutfağınızı yenilemek için, KumteVi tercih edin. ı»!»(t(nımıınmnı KUMT Ç £i « 7 9487 M U U r (0312)lUJUCPAZ 324 1774-499 150J • GÖKTAJl>« AJ. 309 3840- 01G0NML 3OS«!8-19 ANTMYA: (0242j f/UCTAfLTD J7t334 84«3-65-66'l*™«ll:(04a»/«ifll«)21i8t89 213 3355» ÇOKU*t 10364tUMUM TK 2131761 «VA««Aiai: (MV) AlTAJZÜCOOrf 22J 0O5O • MOHHMiJK 233 0660 •GÖKALHK 235 7774-KJÇltO J7İ 415 »38 • VOUAM 71C 234 1554&Ut»fl&:(0342)AIBM«4Z428 1288• OOMKUT£2309700CKSUt0454)MJCM4RHCnVK216 1S52Om:<X32)MMeV(&ICQMttHBm.Aİ<nitt-MTAY fc2S6t15O-AKK*HU*mtl&-*r1mE<imfnKl5537-*2SOS*3^ MŞAKITD }Tt 373 7794 . SİLUM LTO fTl 259 8275 • İUK I)C 452 0048 • GOÇ10«X ITD fTT. 479 7965 • HAKAN DC 277 4476 • HASAMAKOOM Tit 425 2906 • KLU OHJT 71C 262 6714 . OKUMl TfC 484 2707 J24 7T29 . ONUKL 1TD flt 446 3848 • UZ4ri7D ^1445 1175 HAHK»MAHM«IIA} 10344) CHCAM TK 214 1338 • UUSTAM Y\KiL 414 35M UJJMUt 0338, UMPAŞA.Ş 214 6696 U T S H (0352! OMK 7)C 232 7039- ÇEUKPAİ 222 7271 • EU fV 232 7622 • « M 1 7 D fTl 231 7273 • KUO İ7D J71431 3865 233 3«34 • LÜX YALÇHAK*.$. 320 1365 • UEtgŞOĞlJPtü: 3368624• SK.VMTK. 222 9397 -#WA234 1857 • şenOITMttMLTD. fll2J1 2505• 232 7406• TBCK» 17D J7I 222 4135 231 4196- DSu»UIUEftUUIUCO^ICUN33641». rtöTOSlUMİ 614 B838- 232 2024O«a»U:(0318)«SltWA}. 216 253410MYA: t0332ı FAiHTt 35ı 1310 •TtUKA.f 234 1944 KflMHTA:İ0274)SOUnUHOÜIIOC 227 072» 224 565C MAIATYA.-0422J «UÇ1AI TK 3234883 MBBtK 103241 nfÜYlMt 17U J71 2S U.C 3369621 MDU«52SUl$OHrTHOf*2'2 1986 2'4 73»l6t(û464,&4ü*MUZ(W«A42171362 2172892•GCVDiLmŞT121314BT>mi»HB6aCl)««M«<£431 4-77SHU:0346)OJOmmtTD ftl221 9835 2261C38S*WJU»A.(0414, m 316 0030 T1UUZOH: (04621 İAYÇİtt f*i 32' 7591 • TAVUZîK. 326 6535 UVUC10276] tAVCWCnOUt% 212 3«23 VDZGAT. (0354) DOSTTK 516 1599 • KOfM. fAZ 212 8994 PENCERE Altan Oymemn İşlevi?.. Altan Oymen'in geçmiş siyasal yaşamınd. CHP lideriiği üzerine bir çabası ve hırsı yoki. Her şey birdenbire oldu. Sanki bir sihirbaz değneğini CHP'ye değd anında her şey değişti. 18 Nisan'da halk Baykal yönetimine karş kullandı, CHP yerel seçimde ortalama yüzde yakın oy aldı, genel seçimde yüzde 10'luk ba jın altmda ve paıiamento dışında kaldı; öfke ve tef ki köpürdü: Baykal gitmeliydi. Baykal gidecekti?.. Peki, kim gelecekti?.. oymen'in adı bu soru üzerine ortaya çıktı, ör ceden hiçbir hazırlık yoktu... İyi ki yoktu!.. • Arkadaşımız Türey Köse soruyor: "- CHP'nin çizgisi tartışma konusu. '6 Ok'a ss hip çıkalım', '2 oku atalım' ya da ne olduğu tar edilmeyen 'yeni sol çizgi' önerileri var. Sizce CH programı geride mi kaldı?.." (Cumhuriyet, 30 Mi yıs1999) Altan Oymen'in yanıtı: "- 6 Ok tartışması tamamen yanlış. İki del program değişikliği geçirdi bu parti. 6 Ok başır dan beri sembolümüz. Sonra bütün o kavramk çağın gereklehne göre yonımlanmış, yerti yerin oturmuş." CHP'nin yeni lideri uzlaştıncı, serinkanlı, der geli bir kimlik sergiliyor; ancak uzlaşmanın nerc de gerçekteşecegini merak eden, oymen'in "6 Ok' ilişkin görüşünü bilmeli... • Erdal Inönü, öymen'i ziyaret etmiş, yeni gen başkanı kutlayarak demiş ki: "- Size elimden geldiğince yardımcı olacağım Ya ötekiler?.. Mümtaz Soysal'ın partiye katkısı, "6 Ok\ 2000 eşiğinde ete kemiğe bünjnmesi yolunda ki çınılmaz sayılmalıdır. Soyfi Oktay başta olms üzere aynlanlar, çekilenler, edilginleşenler, küset ler, engellenenlere kaptlar ardına dek açjlmalı!.. Ya gısını genel merkezin iki dudağı arasında gormı yen onurlu kişilerden oluşan sağlıklı bir orgüt, L kenin yarınında yol gösterici güç olacak!.. Çünkü bugünkü Türkiye'de particilik yozlaı mış, politikacıya güven duygusu kalmamıştır; t kemizdeki siyasal bunalımın bir nedeni de bu Ğ ğil mi?.. • Altan Oymen'in CHP Genel Başkanı seçilmı sinde daha derin bir anlam sezilebilir mi?.. Ola solun bölünmesine yol açan sürecin sonunu g tirebilecek bir başlangıcın tohumlanması de< mi?.. Yaşam, süreçlerin birbirine eklemlenmesind( meydana gelir. Parçalanma sürgit devam ed mez; birteşme de hayatın kaçınılmaz bir gerçef dir. Üstelik birleşme sözcüğünde öyle bir giz yuvaianmıştır ki, bu alanda çekim gücü bir ke ratrtdı mı arkası gelir. Gerçi vakit erken... » Ancak CHP'de hrzipçtiik aşılırsa, solda güv< ilk adımı atılmış sayılacak; oymen'in anlamı vt leceğe dönük işlevi bu noktada belirginleşect, • Atatürkdevriminin "Aydınlığı" \\e "Irtica" çar, şıyor Türkiye'de... Aydınlık kazanırken CHP neden kaybetsin? ISDUttUL ÖZGÜR ONtVHOtTFDE WZ D6 Kayrt dönemi: 1-12 Haziran 1999 Estetik: Afşar Timuçin Marksizm neden gerekli?: Orhan tyiler, Ergun Adaklı, Orhan Dilber, Metin Çulhaoğlu, lslam ve Oryantalızm: Hilmi Yavuz. Kapitalizm, küreselleşme, kalkınma: Mehmet Türkay, Çağdaş Yunancayı öğrenelim: Panayot Abacı. Medya tarbşrnalan. Daha fazla bilgi İçin Tel.: 0.212 2435481 Bir ekmek Mt de Cumhuriyet ^g^^J» Her gnnicü ıkı gereksmiınjnızHi konıyuca lortaa Cumhunyet Kılap Kulübü reyonlannda 24 SAAT NÖBETÇİ KİTAPÇI: 1212 514 II H HER İŞLEM BİR TEL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle