22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 HAZİRAN1999SAU 14 KULTUR SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL EHkmen Gürün'le festival üstüne- Sevgili Diknıen. Uluslararası İstan- bulTryatro FestivaK şu anda 1 rindsini ger- çekleştiriyor. Maddi ve mancvi açıdan çok zor koşullarda ıılaşdmış bir başan. Festi- valin kurumlaşması adına yıllardır nasıl yoğun bir çaba harcadığuuzı biliyoruz. Yaşanmış olan 10 yıldan geriye bakarak, festivaün hangi noktadan başlayıp hangi noktaya ıılaşfıgını kı«wa ayıklayahilir mi- Sİn? GÜRÜN -1993 yılına kadar festivaün sadık bir izleyicısiydim. Zor koşullarda gerçekleştirildiğinin bilincindeydım. Ha- tırlarsm, 1993'te bir ara kaldınlması bi- le söz konusu olmuştu. O yıl, fngiltere'den gelen MeühFereli vakfin genel müdiirü oldu. Ardından Onat Kutiar ve Zeynep Oral festival yönetmeni olarak benim adımı öneriyorlar kendisine. Melih Fereli'nin kararlılığıyla festival yaşamını sürdürmeye devam etti. 1993'tenbuya- na da çok uyumlu ve verimlı bir çahşma ıçindeyız. Festival gerçekleştirmek bir ekip iş'i. "Eldp" derken Şakir Eczacıba- şı'ndan, Melih Fereli'den başlayan ve fes- tival kokusunu almak. festivale katkıda bulunmak ıçın mekânlarda görev yapan, teknik ekibimizle çalışan öğrencilere ka- dar uzanan uzun bir zıncinn halkaiann- dan söz ediyorum. Bu anlamda son de- recede özgür, ama o denli de profesyo- nel ve dısıplınli bir çahşma sıstemi ıçin- deyız. Zaten iKSV'nın tüm festivallerin- de gözlemlenen bır olgu bu. 1993'te te- mel bır ılke belırledik ve onun üzennde çalışmaya başladık: Uluslararası tstan- bul Tiyatro Festivalı, izleyicisine dünya- nın seçkın yapımlannı, seçkın tıyatrola- nnı ve sanatçılanru tanıtmak durumun- dadır. Aynca dûnya tiyatro çevrelerinın, yüzlerini bizim yönümüze çevırmesi, bu- radayapılanlan görmesi gerekmektedir. Bu iki hususun üstüne ısrarla gittik. Ge- riye dönüp bakacak olursak şu son 6 yıl içinde dünyanın önemli sanatçılannı, önemlı topluluklannı getirdik Türkiye'ye. Getırmeye de devam edeceğız. Bir Pbıa Bausch'un "2000 yılında yine gelınek is- tiyoruz, progranumzda yer var mı?" di- ye mektup göndermesi önemli bır şeydir ya da Avrupa Tiyatro Ödülleri'nin sahi- bi Taormina Arte'nin önümüzdeki yıl için ortak yapım önerileri... Artık ortak yapımlar da çalışmalanmızın bır parça- sını oluşturacak. Biliyorsun, bu yıl bu alanda ilk adımı attık. Attis Tiyatrosu ile gerçekleştirdiğimiz "Herakles Üçteme- a" festivalde perde açtı ve şimdi Japon- ya'da Tiyatro Olimpıyatlan'na katılıyor. Önümüzdeki yıllarda bu çahşmalanmı- zı sürdüreceğiz Daha şimdiden önemli bir proje için görüşmelere başlandı bile. Önümüzdeki günlerde Güney Ameri- ka'nın en önemli topluluklanndan biri olarak tanımlanan Macunaima "Truvah KıHmhr»! ilk kez tstanbul'da oynaya- cak ve bizden sonra o da Tiyatro Olim- piyatlan'na katılmak üzere Japonya'ya gi- diyor. Kısacası, geldiğimız noktada önü- müzün açık olduguna ve çıtamızın her yıl biraz daha yükseleceğine inanıyorum. - Seckinci ve yenilikçi bir tiyatro anla- ytşını sunmayı amaclayan festival nasıl tepki alıyor? Alınan tepkiler çok olumlu. Hep söy- lüyorum, tiyatro festivalinin çok dina- mik bir izleyicisi var. Her geçen yıl ılgi artıyor. Zaten bizı de heyecanlandıran, daha iyı, daha güzel. daha çarpıcı işler yap- mak için kamçılayan bu ilgi. Festivaün bu Ç iLJon 6 yıl içinde dünyanın önemli sanatçılannı, topluluklannı getirdik Türkiye'ye. Getirmeye de devam edeceğiz. Artık ortak yapımlar da çalışmalann bir parçasını oluşturacak. 2000 yılına ramak kaldı ve biz sansürle uğraşıyoruz. Fütursuzca sanata saldırmak, aba altından sopa gösterir bir tavra bürünmek başka sinyaller veriyor. yıl açılışını yapan Katalan grup La Fura dels Baus'un "Faust Sürûm3.0" adlı oyu- nu üç kez oynandı ve davetlilerin olduğu ilk gece de dahil ayakta alkışlandı. Ka- talanlann "Faust"u ile E>üsseldorfer Sha- uspielhaus'un "Faust"u karşılaştınldı, konuşuldu, tartışıldı. Diğer oyunlar için de aynı ilgi söz konusuydu. Ama bu ara- da olumsuzun ötesinde şoke edici olay- lar da yaşanıyor. Bir-ıki televizyon kana- lı ahlak polisliğine soyundu ve günlerce "çıplaktiyatro", "anadanüryan tiyatro" gibı ıpe sapa gelmez yayınlar yaptılar. Belki hâlâ da yapıyorlardır, ama cehale- Adana Devlet Tiyatrosu, Ayşenil Şamlıoğlu'nun yorumuyla 'V Frank'ı sunuyor Kazandıkçayok olanUmn öyküsüKültür Servisi - Adana Devlet Tiyatrosu Friedrich Dürenmatt'ın "V. Frank" adlı oyunuyla 1 ve 2 Haziran günlennde 11. Uluslararası Istanbul Tiyatro Festivali'nin konuğu oluyor. Adana Devlet Tiyatrosu ilk kez tiyatro festivaline katılıyor Geçen günlerde Ankara Devlet Tiyatro- su yapımı olan "Geyikler Lanetler"de Cu- dana rolünde ızlediğirruz Ayşenil Şamlıog- lu "V. Frank"ın yönetme- ni. Şamlıoğlu, oyunla ilgi- lı olarak şöylediyor: "Kuş- kusuz hepimiz zaman za- man çocuklara özeniriz ya da çocukluğumuzu özle- riz. Masum, temiz. kaygı- sız,özgür olduğumuzgün- lerL. Yıüar ilerledikçe öğ- renmeye, öğrendikçe ge- lişmeye ve ne yazık ki ma- • Dürenmatt, 'V Frank'da dünyamızın kocaman, anlamsız bir karmaşa olduğunu ve hiç düzelmeyeceğini söylüyor. Yazar bu vebayi 1959'da dile getirmiş. sumiyetimtzi yitirmcyc başlanz. tstekJeri- miz, beklentiİerimiz, hedeflerimiz de bü- yümüştür bizierle birttkte. Her ne pahast- na olursa olsun hedefe ulaşmayı dikdiğiıniz- de ise futkulanmızın esiri haline geliriz. \e acıdır ki para, başan, erk peşinde koşarken özgüriükyitimine uğranz. Yalnızhğadüşe- riz. Para kazanma rutkusu bana çağunızuı vebaa gibi getanekte. Hastalık bireyi etldsi- ne ahnakla kalmayıp dogaklır ki bireylerin oluşturduğu toplumu da sarsmakta. Hatta hastalıkh toplumla diğerinin gelecegini be- firieme yolundadünyiayı sarmakta olan eko- nomik kriz, petrol dolan ugruna çıkanlan savaslar. çıkann olmadığı yerde görmez- den getane, seyirci kalmalar. Para tutkusu- nun ardma taküıp, kazandıkça yok olanla- n anlatan bir oyun olduğu için seçtün X. _ ^ _ _ ^ ^ ^ Frank'k Dünyamızın koca- man, anlamsız bir karma- şa olduğunu ve hiç düzei- meyeceğini söy leyen Dü- renmatt,buvebayı 19S9\Ia dile getirmiş. Kırk yılda yok olacağına önü ahrunaz hale gelerek, Dürenmatt'ı doğrulamakta ne yazık ki. Banka, otel ve kafey leçev- rili bir meydan. Para, seks ve yemek tutkusuna kapıhnış bireyler. İçi- ne düştükleri üçgenden kurtulup Idrlerin- den annacaklan bir dünyada var olma dü- şü kuran ve ellerindeki kara paranın bu düsu satm almava yeteceğini zanneden oyun kişfleri..." Ankara gösteriminde olumlu eleştiriler alan "V. Frank" festival izleyıcisinin me- rakla beklediği bir oyun. 'V Frank' da kisiler, para, seksw yemek tutkusundan ohışan üçgeni yıkmaya çahşryor. Eski aktrist, yenipolitikacı Glenda Jackson koltuğunu bırakmak üzere... 4 Orijinal düşünceler üretmiyorsun'Partisi'nden, Jackson ile kısa bir süre ça- lışmış olan bir yetkili ise Jackson'ı "Ori- jinal düşünce üretmiyor" dıyerek suçluyor. Işçi Partisı üyelerinden sanatçıyı yakın- dan tanıyan çahşma arkadaşlannın Jack- son'ı nitelemeleri ise hayli ilginç: "Tıpla bir diken gjbL" Glenda Jackson'ın eleşri- rilen diğer bir tarafı ise politikayı ciddiye almaması ve kendisini hâlâ aktrist olarak görmesi. Jackson'ın yakınlannın dile getirdiği bu1 diğer önemli nokta ise Glenda'nın ulaş- tırma bakanhgından memnun olmaması. Glenda Jackson'ın politikayla ılişkisi önümüzdeki günlerde daha belirgınleşe- cek. 1936 yılında tngiltere'de dünyaya gelen Glenda Jackson'ın, 1%0'lıyıllannsonun- da parlayan yıldızı 1970'li yıllarda doruk noktasına ulaştı; Ken RusseD'ın 1968 yı- Kültür Servisi - Glenda Jackson'ın po- litik kariyen önümüzdeki günlerde ne ola- cak? Bu soru şu günlerde tngiliz basını- nın gündemini meşgul ediyor. Glenda Jackson, ulaştırma bakanı olduk- tan sonra yaşamının değiştığini, hayal kı- nkhğı yaşadığını ve bu yüzden politikayı bırakabilecegini belirtiyor. Glenda Jack- son'ın yakın dostlan ise sanatçının gele- cek seçimlerde Hampstead ve Highga- te'den aday olduktan sonra çekilebileceğini söylüyor. Glenda Jackson'ın bu ka- ran vermesindeki en önem- li etken ise Işçi Partisi'nin iktidara gelmesinden sonra uyguladığı pohtikalar... Ulaştırma Bakanı Glenda Jackson geçen hafta bölge partisi isterse parhde kahnak için direneceğmı belirtiyor- du. Jackson 1992 "de politika- ya soyunduğunda elinden ge- lenı yapacağını ve Tony Bla- ir'i başbakan olarak görmek istediğıni söylüyordu. Bun- lann hepsi; Tony Blair baş- bakan, Glenda Jackson ise bakan oldu. Ingilizbasını şu günlerde Jackson'ı, başba- kan Tony Blair ile birbirine düşürmeye çalışıyor. lngilız basını Blair'in Jack- son'a 'beceriksiz' dediğini yazarak sanatçının tepkile- nni ölçmeye çalışıyor. lşçı Jackson potitikayı ciddiye almamakla ve kendismi hâlâ aktrist olarak görmekle suçlanryor. lı yapımı, DJL Laıvrenceuyarlaması ' man in Love' (Âşık Kadmlar) ve 1973 yı- h yapımı 'A Touch of Class' (Yashk Kav- gası) ile iki kez Oscar kazandı. Glenda Jackson "ın yaşamınm hayli il- ginç bir seyri var. Amatör tiyatro grupla- nyla başlayıp garsonluk, eczane kalfalığı ve resepsiyonculuk gibi işlerle bir arada yürüttüğü oyunculuk yaşamı, 1965'tePe- ter Brook'un çağnsıyla Londra ve New .York'ta sahnelenen Marat/Sa- de oyunundaki Charlotte Cor- day rolüyle ivme kazanarak yükselişe geçti. Ken Russell'ın Âşık Kadın- larve 'TheMuskLows-s'(Yal- nız Kalpler) filmleriyle be- yazperdeye demir atan Jack- son, 'Btoody Sunday' (Kanlı Pazar), Mary Queen of Scots, The Maids, The Romantıc English Woman (Romantik Bir tngiliz Kadını) ve Hedda gibi filmleriyle üne kavuştu. Nörotik, nemfoman ve me- şum kadın kompozisyonlany- la sivrildiği bu ilk dönemde Kraliçe I. Elizabeth rolünde- ki BBC dizisiyle Emmy ödü- lünün de sahibi oldu. Glenda Jackson'ın son bom- bası, 1990'h yıllarda beyazper- deyi bırakıp Işçi Partisi'nden milletvekili olacagmı söyleme- siydi. Oldu da... tin ve karalama edebiyatının bu kadan ye- terli diye düşünerek bakmıyorum bile. 2000 yılına ramak kaldı ve biz sansürle uğraşıyoruz. La Fura del Baus'u tanıma- dan, bılmeden yanlış haberlerle seyirci- nin namusunu koruma derdine düsen bu kanallann esas dertleri sadece "reyting" obnasa gerek! Fütursuzca ve de bilinç- sizce sanata saldırmak. aba altından so- pa gösterir bir tavra bürünmek başka sin- yaller venyor. Çok ilginç bır şey var Tar- sus'ta Tiyatro Stüdyosu'na saldırma ce- saretini kendinde bulan kaymakam beyin yanı sıra MHP'li belediye başkanı "Tar- sus Kültür Merkezi'nde oynanacakoyon- lann senaryofauı inceknsin'' buyuruyor. Flash TV de bize yönelik iddiasında "19 Mayıs günü de\1etin resmi bir kununu- nun binasında çeldldi bu görüntüler" di- yor. Soruyor: "Kültur Bakanuğı, AKM yönetimi izledi mi bu oyunu?" dıye. Kim, neyi izleyecek? Kim kirni ne adına san- sürleyecek? Nerede yaşıyoruz biz? Han- gi çağda? Bu ne gerici, ne ürkütücü bir zihniyettir. - Peld genel festival izleyidsiniıı flgisini etküryor mu bu olumsuz yayınlar? Kesinlikle hayır. Az önce de söyle- dim;dünya çapında ünlü bir tiyatro top- luluğu olan ve bu yapıtıyla belli başlı sa- nat merkezlerini dolaşan La Fura dels Baus'un oyunu her üç gece de ayakta al- kışlandı. Önümüzdeki yıllarda bu toplu- luğun festival izleyicisine yeni calışma- lannı da göstermek bızım için ayn birzevk olacaktır. - Festival Türktiyatrosunu tanırma yo- lunda ne ötçüde başarüı oldu sence? SÖz- geiimi Ankara Devlet Tiyarrosu'nun fes- tivalde sunmuş olduğu "Geyikler Lanet- ler", Berlin'de yapdacak olan Dünya Ti- yatrolan FestivaM'ne çağnİL Bu çağn bağ- lamında. oyunun daha önceki yapınuna da yer veniıiş olan festivalin araank etti- gisöyienebüirmi? Evet, "Geyikler Laneder n in Berlin'e gidecek olması tıyatromuz adına önem- li bır gınşımdir. Sen de içindeydin, Mu- ratnan Mungan'ın yazdığı ve Mustafiı Ay- kmn'ın sahneye koyduğu, Antalya Dev- let Tiyatrosu yapımı "Mezopotamya Üç- lemesTnin Europalia'ya gitmesı söz ko- nusuydu, ama ne yazık ki ^ ^ ^ ~ Europalia 1996 Türkiye ile gerçekleşemedi. Bu yıl bi- ze bu oyun için Berlin'den Theater der Welt'ten (Dün- ya Tiyatrolar Festivali) tek- lif gelince biz de bu teklifi Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Sayın LemiBflgin'e götürdük. Çok olumlu kar- şıladı ve olay gerçekleşti. önümüzdeki günlerde üç- lemenin son oyunu "Geyik- ler Lanetfer" Berlin'e gidi- yor. Bu anlamda, "Herakles Üçlemesi''nin ikinci bölü- mü olan "îniş" de Türk oyunculann gerçekleştirdi- ği bir çahşma olarak ulusla- rarası bir başka festivalde yer alacak. - Festival yabancı basm- da ne düzeyde yer afayor? Yabancı basına girmek festivalin adını duyurmasıy- la baglanüh. Biz çıtayı yük- selttikçe yabancı basının da ilgisi artıyor. Bu yıl Ispan- ya, Amerika, Almanya, Yu- nanistan, Brezirya'dan 15 ki- şi geldı. Azımsanacak bir sayı degil bu. "VHlage \6- fce"tan "Theater Haırte"ye, Ispanyol televizyonuna, Bre- zilya'nın en yüksek tirajh gazetelerinden birine kadar uzanan bir liste. Yabancı ba- sının ilgisinden memnunuz. Aynca, yabancı festivaller- den konuklanmız da var. - Bu yd festivalde yaban- a tophıluldarm az, yerii top- hıhıldann çok olduğu görü- lüyor.Özd bir nedenvar na? Evet. bu yıl yabancı top- luluklann sayısı az. Bunun nedeni çok açık. Seçim or- tamı, ekonomik belirsizlik ve terör. Apo'nun yakalanma- suıı izleyen günlerde, festi- valin başlamasına çok az bir süre kahmşken Stockholm Şehir Tiyatrosu terörden korktuğu için gelmekten vazgeçti. Sonra sanıyorum Robert Wîbon'ın ısranyla birbiçimde korkulannı yen- diler, ama bu sefer de biz "Hayır" dedik ve "Rûyı Oyunu" bu nedenle prog- ramımızdayeralamadı. Son anda hangi topluluğu çağı- rabilirsiniz? Yabancı toplu- luk sayısı az, ama bu yılm bir özelliği de ortak yapım ve ilk gösterim. Önümüz- deki yıllarda yine eski den- geyi tuttururuz küşkusuz. Aynca bu yıl "Romeo ile Jfi- fcT, "RobertoZucco", "Ge- yikler Lanetter" ve "5. Frank" festival izleyicisi için yeni yapımlar. Bu da üzerinde durulması gereken önemli bir nokta. - Festivalin geteceğinden umuthı musun? Elbette. Yoksa bu kadar severek, bu kadar inanarak çalışmam mümkün olamaz- dı. Festivalin geleceği çok, çok iyi olacak. - Emeğlne sağbk Dikmen Gürün. YAZIODASI SELtM İLERÎ Ezöep... Ama Niye? Geçenlerde; hangi yazıydı; aruz vezninin zorla öğretilmesinden / öğrenilmesinden yola çıkarak Türk Dili ve Edebiyatı ders kitaplannın işlevsizliğinden söz açmıştım. Yazıdan sonra Ziya Gökalp'in şu dizeteri karşı- ma çıktı: "Aruz sizin olsun, hece biztmdir I Halkın söyle- diği Türkçe bizimdir"... 1920'lere gelınmeden söylenmiş. Yazı Odası'nın okuru, değerii bir öğretmenimiz lütfetmiş, okullanmızda okunmakta olan yeni Türk Dili ve Edebiyatı kitaplanndan örneklergöndermiş. Içlerinden birine 'en iyisidir1 diyor. Aruz o kitapta da baş köşede. Kitap, lise son sınıflar için hazırtanmış. On yedi, on sekiz yaşındaki öğrenciler, 1999 Türkiye'sinde edebiyat sanatını, Türk edebiyatını bakın nasıl 'öğ- reniyohar': "(Edebiyat-ı Cedîde) Kısa süren bu dönemde, edebiyatımızda geniş ve etkili bir yer tutan Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Halrt Ziya Uşaklıgil, Mehmet Raıif gwfc» yazar veşaiher, şiir, roman, hi- kâye, eleştiri, anı... türierinde genellikle içe dönük, bireysel konulara eğilen ve 'sanat için sanat' gö- rûşünü benimseyen eseher vermişlerdlr." Böylesine bir özetleme girişiminin ne kadar yı- kıcı sonuçlar doğuracağını egitimciler bilmezler mi? Tevfik Fikret'i salt 'bireysel' saymak olası mı; birkaç kuşak, Fikret dendi mi, bir özgüriük şairinin sesini işitmemiş midir? Hele o 'sanat için sanat' sözü yok mu, Edebi- yat-ı Cedfde yazariarına yönettilmiş en haksız ifti- radır. Yıllarca yazıp çizseniz değiştiremezsiniz. Mai ve Siyah'm karanlık Istanbul sokaklan kadar, dö- nemin toplumsal genel görünümünü, Abdülhamid baskısını hissettirten kaç sayfa bulabilirsiniz ede- biyatımızda? Ya da: Aşk-ı Memnu'nun cinsellik- ten başlayarak, bütün birtöreyi adeta mahkûm eden özgürlük arayışı, yalnızca sanat yapacağım diyen bir yazann kaleminden çıkabilir miydi?.. Işte Ingiliz Edebiyatı: "(...) David Copperfield (Deyvid Kapırfiyıld), çocukluğunuzda, aynı adlı kitabı okuyarak ya da filmi izleyerek tanımış olabileceğiniz bir roman kahramanıdır. Ingiliz yazar Chaıies Dickens (Çahs Dikıns), insan yaşayışlanyla yakından ilgi kurarak romanlannda gerçekçi bir tutum izler." Sonra romandan hepi topu iki buçuk sayfalık bir alıntı ve "Açıklamalar" bölümünde şu ilk cümle: "Gerçekçi nitelikte bir roman okudunuz." ('Ro- man' bir de övünçle siyah yazılmış.) Bu iki buçuk sayfalık David Copperfield roma- nını okuyan genç okur, şu görkemli bilgiyi edini- yor az sonra: "Romantizmle gerçekçilik arasında birgeçit sa- yılan Stendhal (Stendal) ve Batzactan (Baizak) son- ra; anketlere dayanarak eser veren bazı küçük ro- mancılar, ilk olarak gerçekçiliği uygulamaya baş- ladılar." 'Küçük' romancılar, anketler... Halit Ziya'dan bir öykü: "Mai Yalı". Başta "Ha- zıriık Çalışması": "Gördüğünûz, gezdiğiniz yerieri, tanıdığınız ki şilere benzer kişileri ve olaylan anlatan hikâyeleı okumuşsunuzdur. Hikâyecinin sanatçı kişiliğinden süzülerek gelen eseher, başanlı olanlardır." Çözümü başlı başına bir inceleme kitabı yazdır- tabilecek bir yorum, desem, haksız mı sayılınm? Kitapta, inanılmaz, her biri, en ışıldak bir zekâyı bile paslandıracak "test" soaıları var. Hemalde üniversite giriş sınavlanna hazıriık olsun diye ek- lenmiş. Bu anlayış ve bu sistem çerçevesinde, sekiz de- ğil, yirmi sekiz, otuz sekiz yıl 'zorunlu eğitim'ger- çekleştirilse, ne elde edilecek? Siz ey gençler, okumakla -ne yazık ki- yükümlü olduğunuz ders kitaplannıza aldırmayın. Edebi- yat, büyük usta Sait Faik'in söylediğinin tıpatıp ay- nıdır "Edebî eserler insanı yeni ve mesut, başka, iyi ve güzel bir dünyaya götürmeye yardım etmiyor- larsa neye yarar?" Takvimde İz Bırakan: "Bu böyie, bin dokuzyüzbilmem kaça kadar böy- te sürüp gidecektir. Ve yine bir bin dokuz yüz bil- mem kaçta kitap bastırmak, yazı yazmak takatin- denmahrum, nallan dikeceksinizdir. Ve yine bir bin dokuz yüz bilmem kaçta sizi kimseler hatıhama- yacaktr. Yaşasın edebiyat!" Sait Faik, 1949. YTU'de mimarlar uygulamalarım anlaüyor • Kültür Servisi - Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi tarafmdan düzenlenen ve üç gün sürecek olan "Yıldız Buluşması: Mimarlık Uygulamalan Tartışması" yann başhyor. YTU Oditoryıımu'nda yapılacak olan tartışmada, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde uygulamalar yapan mimarlar yapılannm ortaya çıkış süreçlerini ve sorunlanm anlatacaklar. Buluşma, Çanakkale Seramik Fabrikalan AŞ, Kalebodur Seramik Sanayii AŞ, Kaleterasit Sıva Sanayii AŞ, Tasanm Yayın Grubu, Çimstone Doğal Kompoze Taş Işletmelerı Sanayii AŞ. Koleksiyon Mobilya AŞ ve Kirschbaum Aksesuvar firmasının sponsorluğımda düzenleniyor. 2-11 Haziran günleri arasında da tartışmalara konu olan 27 mimarlık ürününün maket ve resimlen YTÜ Oditoryumu Sergi Salonu'nda sergilenecek. (259 70 70/2563) ABOTi topluluk 'Çıkmaz Sokak'ı İstanbul da sahneliyop • KüHür Servisi - ABD'li tiyatro topluluğu The Rude Mechanicals, Tuncer Cücenoğlu'nun 'Çıkmaz Sokak' adlı yapıtmı yanndan başlayarak üç gün boyunca lstanbul'da Oda Tiyatrosu'nda sahneleyecek. Yönetmenliğini Michael Joyce'un yaptığı, başrollerini Deirdre O'leary, John Hollinger ve Julie O'leary'nin paylaşüğı oyunun sahne sorumluluğunu Elizabeth Howard, ışık düzenini David Hunt, çevre düzenı ve kostüm tasanmını Robert Eastman Mullins üstleniyor. Abdi îpekçi ve Avnı Dilligil ödüllerini kazanan yapıt, kısa bir süre önce sona eren Denizli Uluslararası Tiyatro Festivali çerçevesinde de sahnelenmiş, daha sonra da Izmirli ve Ankarah izleyicilerin karşısına çıkmıştı. Işkence olgusunun sorgulandığı oyunun sinemaya da uyarlanması düşünülüyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle