Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 HAZİRAN1999SAU
14 KULTUR
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
EHkmen Gürün'le festival üstüne- Sevgili Diknıen. Uluslararası İstan-
bulTryatro FestivaK şu anda 1 rindsini ger-
çekleştiriyor. Maddi ve mancvi açıdan çok
zor koşullarda ıılaşdmış bir başan. Festi-
valin kurumlaşması adına yıllardır nasıl
yoğun bir çaba harcadığuuzı biliyoruz.
Yaşanmış olan 10 yıldan geriye bakarak,
festivaün hangi noktadan başlayıp hangi
noktaya ıılaşfıgını kı«wa ayıklayahilir mi-
Sİn?
GÜRÜN -1993 yılına kadar festivaün
sadık bir izleyicısiydim. Zor koşullarda
gerçekleştirildiğinin bilincindeydım. Ha-
tırlarsm, 1993'te bir ara kaldınlması bi-
le söz konusu olmuştu. O yıl, fngiltere'den
gelen MeühFereli vakfin genel müdiirü
oldu. Ardından Onat Kutiar ve Zeynep
Oral festival yönetmeni olarak benim
adımı öneriyorlar kendisine. Melih
Fereli'nin kararlılığıyla festival yaşamını
sürdürmeye devam etti. 1993'tenbuya-
na da çok uyumlu ve verimlı bir çahşma
ıçindeyız. Festival gerçekleştirmek bir
ekip iş'i. "Eldp" derken Şakir Eczacıba-
şı'ndan, Melih Fereli'den başlayan ve fes-
tival kokusunu almak. festivale katkıda
bulunmak ıçın mekânlarda görev yapan,
teknik ekibimizle çalışan öğrencilere ka-
dar uzanan uzun bir zıncinn halkaiann-
dan söz ediyorum. Bu anlamda son de-
recede özgür, ama o denli de profesyo-
nel ve dısıplınli bir çahşma sıstemi ıçin-
deyız. Zaten iKSV'nın tüm festivallerin-
de gözlemlenen bır olgu bu. 1993'te te-
mel bır ılke belırledik ve onun üzennde
çalışmaya başladık: Uluslararası tstan-
bul Tiyatro Festivalı, izleyicisine dünya-
nın seçkın yapımlannı, seçkın tıyatrola-
nnı ve sanatçılanru tanıtmak durumun-
dadır. Aynca dûnya tiyatro çevrelerinın,
yüzlerini bizim yönümüze çevırmesi, bu-
radayapılanlan görmesi gerekmektedir.
Bu iki hususun üstüne ısrarla gittik. Ge-
riye dönüp bakacak olursak şu son 6 yıl
içinde dünyanın önemli sanatçılannı,
önemlı topluluklannı getirdik Türkiye'ye.
Getırmeye de devam edeceğız. Bir Pbıa
Bausch'un "2000 yılında yine gelınek is-
tiyoruz, progranumzda yer var mı?" di-
ye mektup göndermesi önemli bır şeydir
ya da Avrupa Tiyatro Ödülleri'nin sahi-
bi Taormina Arte'nin önümüzdeki yıl
için ortak yapım önerileri... Artık ortak
yapımlar da çalışmalanmızın bır parça-
sını oluşturacak. Biliyorsun, bu yıl bu
alanda ilk adımı attık. Attis Tiyatrosu ile
gerçekleştirdiğimiz "Herakles Üçteme-
a" festivalde perde açtı ve şimdi Japon-
ya'da Tiyatro Olimpıyatlan'na katılıyor.
Önümüzdeki yıllarda bu çahşmalanmı-
zı sürdüreceğiz Daha şimdiden önemli
bir proje için görüşmelere başlandı bile.
Önümüzdeki günlerde Güney Ameri-
ka'nın en önemli topluluklanndan biri
olarak tanımlanan Macunaima "Truvah
KıHmhr»! ilk kez tstanbul'da oynaya-
cak ve bizden sonra o da Tiyatro Olim-
piyatlan'na katılmak üzere Japonya'ya gi-
diyor. Kısacası, geldiğimız noktada önü-
müzün açık olduguna ve çıtamızın her yıl
biraz daha yükseleceğine inanıyorum.
- Seckinci ve yenilikçi bir tiyatro anla-
ytşını sunmayı amaclayan festival nasıl
tepki alıyor?
Alınan tepkiler çok olumlu. Hep söy-
lüyorum, tiyatro festivalinin çok dina-
mik bir izleyicisi var. Her geçen yıl ılgi
artıyor. Zaten bizı de heyecanlandıran,
daha iyı, daha güzel. daha çarpıcı işler yap-
mak için kamçılayan bu ilgi. Festivaün bu
Ç
iLJon 6 yıl
içinde dünyanın
önemli
sanatçılannı,
topluluklannı
getirdik
Türkiye'ye.
Getirmeye de
devam edeceğiz.
Artık ortak
yapımlar da
çalışmalann bir
parçasını
oluşturacak.
2000 yılına
ramak kaldı ve
biz sansürle
uğraşıyoruz.
Fütursuzca
sanata
saldırmak, aba
altından sopa
gösterir bir tavra
bürünmek başka
sinyaller veriyor.
yıl açılışını yapan Katalan grup La Fura
dels Baus'un "Faust Sürûm3.0" adlı oyu-
nu üç kez oynandı ve davetlilerin olduğu
ilk gece de dahil ayakta alkışlandı. Ka-
talanlann "Faust"u ile E>üsseldorfer Sha-
uspielhaus'un "Faust"u karşılaştınldı,
konuşuldu, tartışıldı. Diğer oyunlar için
de aynı ilgi söz konusuydu. Ama bu ara-
da olumsuzun ötesinde şoke edici olay-
lar da yaşanıyor. Bir-ıki televizyon kana-
lı ahlak polisliğine soyundu ve günlerce
"çıplaktiyatro", "anadanüryan tiyatro"
gibı ıpe sapa gelmez yayınlar yaptılar.
Belki hâlâ da yapıyorlardır, ama cehale-
Adana Devlet Tiyatrosu, Ayşenil Şamlıoğlu'nun yorumuyla 'V Frank'ı sunuyor
Kazandıkçayok olanUmn öyküsüKültür Servisi - Adana Devlet Tiyatrosu
Friedrich Dürenmatt'ın "V. Frank" adlı
oyunuyla 1 ve 2 Haziran günlennde 11.
Uluslararası Istanbul Tiyatro Festivali'nin
konuğu oluyor. Adana Devlet Tiyatrosu ilk
kez tiyatro festivaline katılıyor
Geçen günlerde Ankara Devlet Tiyatro-
su yapımı olan "Geyikler Lanetler"de Cu-
dana rolünde ızlediğirruz Ayşenil Şamlıog-
lu "V. Frank"ın yönetme-
ni. Şamlıoğlu, oyunla ilgi-
lı olarak şöylediyor: "Kuş-
kusuz hepimiz zaman za-
man çocuklara özeniriz ya
da çocukluğumuzu özle-
riz. Masum, temiz. kaygı-
sız,özgür olduğumuzgün-
lerL. Yıüar ilerledikçe öğ-
renmeye, öğrendikçe ge-
lişmeye ve ne yazık ki ma-
• Dürenmatt,
'V Frank'da dünyamızın
kocaman, anlamsız bir
karmaşa olduğunu ve hiç
düzelmeyeceğini
söylüyor. Yazar bu vebayi
1959'da dile getirmiş.
sumiyetimtzi yitirmcyc başlanz. tstekJeri-
miz, beklentiİerimiz, hedeflerimiz de bü-
yümüştür bizierle birttkte. Her ne pahast-
na olursa olsun hedefe ulaşmayı dikdiğiıniz-
de ise futkulanmızın esiri haline geliriz. \e
acıdır ki para, başan, erk peşinde koşarken
özgüriükyitimine uğranz. Yalnızhğadüşe-
riz. Para kazanma rutkusu bana çağunızuı
vebaa gibi getanekte. Hastalık bireyi etldsi-
ne ahnakla kalmayıp dogaklır ki bireylerin
oluşturduğu toplumu da sarsmakta. Hatta
hastalıkh toplumla diğerinin gelecegini be-
firieme yolundadünyiayı sarmakta olan eko-
nomik kriz, petrol dolan ugruna çıkanlan
savaslar. çıkann olmadığı yerde görmez-
den getane, seyirci kalmalar. Para tutkusu-
nun ardma taküıp, kazandıkça yok olanla-
n anlatan bir oyun olduğu için seçtün X.
_ ^ _ _ ^ ^ ^ Frank'k Dünyamızın koca-
man, anlamsız bir karma-
şa olduğunu ve hiç düzei-
meyeceğini söy leyen Dü-
renmatt,buvebayı 19S9\Ia
dile getirmiş. Kırk yılda
yok olacağına önü ahrunaz
hale gelerek, Dürenmatt'ı
doğrulamakta ne yazık ki.
Banka, otel ve kafey leçev-
rili bir meydan. Para, seks
ve yemek tutkusuna kapıhnış bireyler. İçi-
ne düştükleri üçgenden kurtulup Idrlerin-
den annacaklan bir dünyada var olma dü-
şü kuran ve ellerindeki kara paranın bu
düsu satm almava yeteceğini zanneden oyun
kişfleri..."
Ankara gösteriminde olumlu eleştiriler
alan "V. Frank" festival izleyıcisinin me-
rakla beklediği bir oyun. 'V Frank' da kisiler, para, seksw yemek tutkusundan ohışan üçgeni yıkmaya çahşryor.
Eski aktrist, yenipolitikacı Glenda Jackson koltuğunu bırakmak üzere...
4
Orijinal düşünceler üretmiyorsun'Partisi'nden, Jackson ile kısa bir süre ça-
lışmış olan bir yetkili ise Jackson'ı "Ori-
jinal düşünce üretmiyor" dıyerek suçluyor.
Işçi Partisı üyelerinden sanatçıyı yakın-
dan tanıyan çahşma arkadaşlannın Jack-
son'ı nitelemeleri ise hayli ilginç: "Tıpla
bir diken gjbL" Glenda Jackson'ın eleşri-
rilen diğer bir tarafı ise politikayı ciddiye
almaması ve kendisini hâlâ aktrist olarak
görmesi.
Jackson'ın yakınlannın dile getirdiği
bu1
diğer önemli nokta ise Glenda'nın ulaş-
tırma bakanhgından memnun olmaması.
Glenda Jackson'ın politikayla ılişkisi
önümüzdeki günlerde daha belirgınleşe-
cek.
1936 yılında tngiltere'de dünyaya gelen
Glenda Jackson'ın, 1%0'lıyıllannsonun-
da parlayan yıldızı 1970'li yıllarda doruk
noktasına ulaştı; Ken RusseD'ın 1968 yı-
Kültür Servisi - Glenda Jackson'ın po-
litik kariyen önümüzdeki günlerde ne ola-
cak? Bu soru şu günlerde tngiliz basını-
nın gündemini meşgul ediyor.
Glenda Jackson, ulaştırma bakanı olduk-
tan sonra yaşamının değiştığini, hayal kı-
nkhğı yaşadığını ve bu yüzden politikayı
bırakabilecegini belirtiyor. Glenda Jack-
son'ın yakın dostlan ise sanatçının gele-
cek seçimlerde Hampstead ve Highga-
te'den aday olduktan sonra
çekilebileceğini söylüyor.
Glenda Jackson'ın bu ka-
ran vermesindeki en önem-
li etken ise Işçi Partisi'nin
iktidara gelmesinden sonra
uyguladığı pohtikalar...
Ulaştırma Bakanı Glenda
Jackson geçen hafta bölge
partisi isterse parhde kahnak
için direneceğmı belirtiyor-
du. Jackson 1992 "de politika-
ya soyunduğunda elinden ge-
lenı yapacağını ve Tony Bla-
ir'i başbakan olarak görmek
istediğıni söylüyordu. Bun-
lann hepsi; Tony Blair baş-
bakan, Glenda Jackson ise
bakan oldu. Ingilizbasını şu
günlerde Jackson'ı, başba-
kan Tony Blair ile birbirine
düşürmeye çalışıyor.
lngilız basını Blair'in Jack-
son'a 'beceriksiz' dediğini
yazarak sanatçının tepkile-
nni ölçmeye çalışıyor. lşçı Jackson potitikayı ciddiye almamakla ve kendismi hâlâ aktrist olarak görmekle suçlanryor.
lı yapımı, DJL Laıvrenceuyarlaması '
man in Love' (Âşık Kadmlar) ve 1973 yı-
h yapımı 'A Touch of Class' (Yashk Kav-
gası) ile iki kez Oscar kazandı.
Glenda Jackson "ın yaşamınm hayli il-
ginç bir seyri var. Amatör tiyatro grupla-
nyla başlayıp garsonluk, eczane kalfalığı
ve resepsiyonculuk gibi işlerle bir arada
yürüttüğü oyunculuk yaşamı, 1965'tePe-
ter Brook'un çağnsıyla Londra ve New
.York'ta sahnelenen Marat/Sa-
de oyunundaki Charlotte Cor-
day rolüyle ivme kazanarak
yükselişe geçti.
Ken Russell'ın Âşık Kadın-
larve 'TheMuskLows-s'(Yal-
nız Kalpler) filmleriyle be-
yazperdeye demir atan Jack-
son, 'Btoody Sunday' (Kanlı
Pazar), Mary Queen of Scots,
The Maids, The Romantıc
English Woman (Romantik
Bir tngiliz Kadını) ve Hedda
gibi filmleriyle üne kavuştu.
Nörotik, nemfoman ve me-
şum kadın kompozisyonlany-
la sivrildiği bu ilk dönemde
Kraliçe I. Elizabeth rolünde-
ki BBC dizisiyle Emmy ödü-
lünün de sahibi oldu.
Glenda Jackson'ın son bom-
bası, 1990'h yıllarda beyazper-
deyi bırakıp Işçi Partisi'nden
milletvekili olacagmı söyleme-
siydi.
Oldu da...
tin ve karalama edebiyatının bu kadan ye-
terli diye düşünerek bakmıyorum bile.
2000 yılına ramak kaldı ve biz sansürle
uğraşıyoruz. La Fura del Baus'u tanıma-
dan, bılmeden yanlış haberlerle seyirci-
nin namusunu koruma derdine düsen bu
kanallann esas dertleri sadece "reyting"
obnasa gerek! Fütursuzca ve de bilinç-
sizce sanata saldırmak. aba altından so-
pa gösterir bir tavra bürünmek başka sin-
yaller venyor. Çok ilginç bır şey var Tar-
sus'ta Tiyatro Stüdyosu'na saldırma ce-
saretini kendinde bulan kaymakam beyin
yanı sıra MHP'li belediye başkanı "Tar-
sus Kültür Merkezi'nde oynanacakoyon-
lann senaryofauı inceknsin'' buyuruyor.
Flash TV de bize yönelik iddiasında "19
Mayıs günü de\1etin resmi bir kununu-
nun binasında çeldldi bu görüntüler" di-
yor. Soruyor: "Kültur Bakanuğı, AKM
yönetimi izledi mi bu oyunu?" dıye. Kim,
neyi izleyecek? Kim kirni ne adına san-
sürleyecek? Nerede yaşıyoruz biz? Han-
gi çağda? Bu ne gerici, ne ürkütücü bir
zihniyettir.
- Peld genel festival izleyidsiniıı flgisini
etküryor mu bu olumsuz yayınlar?
Kesinlikle hayır. Az önce de söyle-
dim;dünya çapında ünlü bir tiyatro top-
luluğu olan ve bu yapıtıyla belli başlı sa-
nat merkezlerini dolaşan La Fura dels
Baus'un oyunu her üç gece de ayakta al-
kışlandı. Önümüzdeki yıllarda bu toplu-
luğun festival izleyicisine yeni calışma-
lannı da göstermek bızım için ayn birzevk
olacaktır.
- Festival Türktiyatrosunu tanırma yo-
lunda ne ötçüde başarüı oldu sence? SÖz-
geiimi Ankara Devlet Tiyarrosu'nun fes-
tivalde sunmuş olduğu "Geyikler Lanet-
ler", Berlin'de yapdacak olan Dünya Ti-
yatrolan FestivaM'ne çağnİL Bu çağn bağ-
lamında. oyunun daha önceki yapınuna
da yer veniıiş olan festivalin araank etti-
gisöyienebüirmi?
Evet, "Geyikler Laneder
n
in Berlin'e
gidecek olması tıyatromuz adına önem-
li bır gınşımdir. Sen de içindeydin, Mu-
ratnan Mungan'ın yazdığı ve Mustafiı Ay-
kmn'ın sahneye koyduğu, Antalya Dev-
let Tiyatrosu yapımı "Mezopotamya Üç-
lemesTnin Europalia'ya gitmesı söz ko-
nusuydu, ama ne yazık ki
^ ^ ^ ~ Europalia 1996 Türkiye ile
gerçekleşemedi. Bu yıl bi-
ze bu oyun için Berlin'den
Theater der Welt'ten (Dün-
ya Tiyatrolar Festivali) tek-
lif gelince biz de bu teklifi
Devlet Tiyatroları Genel
Müdürü Sayın LemiBflgin'e
götürdük. Çok olumlu kar-
şıladı ve olay gerçekleşti.
önümüzdeki günlerde üç-
lemenin son oyunu "Geyik-
ler Lanetfer" Berlin'e gidi-
yor. Bu anlamda, "Herakles
Üçlemesi''nin ikinci bölü-
mü olan "îniş" de Türk
oyunculann gerçekleştirdi-
ği bir çahşma olarak ulusla-
rarası bir başka festivalde
yer alacak.
- Festival yabancı basm-
da ne düzeyde yer afayor?
Yabancı basına girmek
festivalin adını duyurmasıy-
la baglanüh. Biz çıtayı yük-
selttikçe yabancı basının da
ilgisi artıyor. Bu yıl Ispan-
ya, Amerika, Almanya, Yu-
nanistan, Brezirya'dan 15 ki-
şi geldı. Azımsanacak bir
sayı degil bu. "VHlage \6-
fce"tan "Theater Haırte"ye,
Ispanyol televizyonuna, Bre-
zilya'nın en yüksek tirajh
gazetelerinden birine kadar
uzanan bir liste. Yabancı ba-
sının ilgisinden memnunuz.
Aynca, yabancı festivaller-
den konuklanmız da var.
- Bu yd festivalde yaban-
a tophıluldarm az, yerii top-
hıhıldann çok olduğu görü-
lüyor.Özd bir nedenvar na?
Evet. bu yıl yabancı top-
luluklann sayısı az. Bunun
nedeni çok açık. Seçim or-
tamı, ekonomik belirsizlik ve
terör. Apo'nun yakalanma-
suıı izleyen günlerde, festi-
valin başlamasına çok az bir
süre kahmşken Stockholm
Şehir Tiyatrosu terörden
korktuğu için gelmekten
vazgeçti. Sonra sanıyorum
Robert Wîbon'ın ısranyla
birbiçimde korkulannı yen-
diler, ama bu sefer de biz
"Hayır" dedik ve "Rûyı
Oyunu" bu nedenle prog-
ramımızdayeralamadı. Son
anda hangi topluluğu çağı-
rabilirsiniz? Yabancı toplu-
luk sayısı az, ama bu yılm
bir özelliği de ortak yapım
ve ilk gösterim. Önümüz-
deki yıllarda yine eski den-
geyi tuttururuz küşkusuz.
Aynca bu yıl "Romeo ile Jfi-
fcT, "RobertoZucco", "Ge-
yikler Lanetter" ve "5.
Frank" festival izleyicisi
için yeni yapımlar. Bu da
üzerinde durulması gereken
önemli bir nokta.
- Festivalin geteceğinden
umuthı musun?
Elbette. Yoksa bu kadar
severek, bu kadar inanarak
çalışmam mümkün olamaz-
dı. Festivalin geleceği çok,
çok iyi olacak.
- Emeğlne sağbk Dikmen
Gürün.
YAZIODASI
SELtM İLERÎ
Ezöep... Ama Niye?
Geçenlerde; hangi yazıydı; aruz vezninin zorla
öğretilmesinden / öğrenilmesinden yola çıkarak Türk
Dili ve Edebiyatı ders kitaplannın işlevsizliğinden
söz açmıştım.
Yazıdan sonra Ziya Gökalp'in şu dizeteri karşı-
ma çıktı:
"Aruz sizin olsun, hece biztmdir I Halkın söyle-
diği Türkçe bizimdir"...
1920'lere gelınmeden söylenmiş.
Yazı Odası'nın okuru, değerii bir öğretmenimiz
lütfetmiş, okullanmızda okunmakta olan yeni Türk
Dili ve Edebiyatı kitaplanndan örneklergöndermiş.
Içlerinden birine 'en iyisidir1
diyor. Aruz o kitapta
da baş köşede.
Kitap, lise son sınıflar için hazırtanmış. On yedi,
on sekiz yaşındaki öğrenciler, 1999 Türkiye'sinde
edebiyat sanatını, Türk edebiyatını bakın nasıl 'öğ-
reniyohar':
"(Edebiyat-ı Cedîde) Kısa süren bu dönemde,
edebiyatımızda geniş ve etkili bir yer tutan Tevfik
Fikret, Cenap Şahabettin, Halrt Ziya Uşaklıgil,
Mehmet Raıif gwfc» yazar veşaiher, şiir, roman, hi-
kâye, eleştiri, anı... türierinde genellikle içe dönük,
bireysel konulara eğilen ve 'sanat için sanat' gö-
rûşünü benimseyen eseher vermişlerdlr."
Böylesine bir özetleme girişiminin ne kadar yı-
kıcı sonuçlar doğuracağını egitimciler bilmezler
mi?
Tevfik Fikret'i salt 'bireysel' saymak olası mı;
birkaç kuşak, Fikret dendi mi, bir özgüriük şairinin
sesini işitmemiş midir?
Hele o 'sanat için sanat' sözü yok mu, Edebi-
yat-ı Cedfde yazariarına yönettilmiş en haksız ifti-
radır. Yıllarca yazıp çizseniz değiştiremezsiniz. Mai
ve Siyah'm karanlık Istanbul sokaklan kadar, dö-
nemin toplumsal genel görünümünü, Abdülhamid
baskısını hissettirten kaç sayfa bulabilirsiniz ede-
biyatımızda? Ya da: Aşk-ı Memnu'nun cinsellik-
ten başlayarak, bütün birtöreyi adeta mahkûm eden
özgürlük arayışı, yalnızca sanat yapacağım diyen
bir yazann kaleminden çıkabilir miydi?..
Işte Ingiliz Edebiyatı:
"(...) David Copperfield (Deyvid Kapırfiyıld),
çocukluğunuzda, aynı adlı kitabı okuyarak ya da
filmi izleyerek tanımış olabileceğiniz bir roman
kahramanıdır. Ingiliz yazar Chaıies Dickens (Çahs
Dikıns), insan yaşayışlanyla yakından ilgi kurarak
romanlannda gerçekçi bir tutum izler."
Sonra romandan hepi topu iki buçuk sayfalık bir
alıntı ve "Açıklamalar" bölümünde şu ilk cümle:
"Gerçekçi nitelikte bir roman okudunuz." ('Ro-
man' bir de övünçle siyah yazılmış.)
Bu iki buçuk sayfalık David Copperfield roma-
nını okuyan genç okur, şu görkemli bilgiyi edini-
yor az sonra:
"Romantizmle gerçekçilik arasında birgeçit sa-
yılan Stendhal (Stendal) ve Batzactan (Baizak) son-
ra; anketlere dayanarak eser veren bazı küçük ro-
mancılar, ilk olarak gerçekçiliği uygulamaya baş-
ladılar."
'Küçük' romancılar, anketler...
Halit Ziya'dan bir öykü: "Mai Yalı". Başta "Ha-
zıriık Çalışması":
"Gördüğünûz, gezdiğiniz yerieri, tanıdığınız ki
şilere benzer kişileri ve olaylan anlatan hikâyeleı
okumuşsunuzdur. Hikâyecinin sanatçı kişiliğinden
süzülerek gelen eseher, başanlı olanlardır."
Çözümü başlı başına bir inceleme kitabı yazdır-
tabilecek bir yorum, desem, haksız mı sayılınm?
Kitapta, inanılmaz, her biri, en ışıldak bir zekâyı
bile paslandıracak "test" soaıları var. Hemalde
üniversite giriş sınavlanna hazıriık olsun diye ek-
lenmiş.
Bu anlayış ve bu sistem çerçevesinde, sekiz de-
ğil, yirmi sekiz, otuz sekiz yıl 'zorunlu eğitim'ger-
çekleştirilse, ne elde edilecek?
Siz ey gençler, okumakla -ne yazık ki- yükümlü
olduğunuz ders kitaplannıza aldırmayın. Edebi-
yat, büyük usta Sait Faik'in söylediğinin tıpatıp ay-
nıdır
"Edebî eserler insanı yeni ve mesut, başka, iyi
ve güzel bir dünyaya götürmeye yardım etmiyor-
larsa neye yarar?"
Takvimde İz Bırakan:
"Bu böyie, bin dokuzyüzbilmem kaça kadar böy-
te sürüp gidecektir. Ve yine bir bin dokuz yüz bil-
mem kaçta kitap bastırmak, yazı yazmak takatin-
denmahrum, nallan dikeceksinizdir. Ve yine bir bin
dokuz yüz bilmem kaçta sizi kimseler hatıhama-
yacaktr. Yaşasın edebiyat!" Sait Faik, 1949.
YTU'de mimarlar
uygulamalarım anlaüyor
• Kültür Servisi - Yıldız Teknik Üniversitesi
Mimarlık Fakültesi tarafmdan düzenlenen ve üç
gün sürecek olan "Yıldız Buluşması: Mimarlık
Uygulamalan Tartışması" yann başhyor. YTU
Oditoryıımu'nda yapılacak olan tartışmada,
Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde uygulamalar
yapan mimarlar yapılannm ortaya çıkış süreçlerini
ve sorunlanm anlatacaklar. Buluşma, Çanakkale
Seramik Fabrikalan AŞ, Kalebodur Seramik
Sanayii AŞ, Kaleterasit Sıva Sanayii AŞ, Tasanm
Yayın Grubu, Çimstone Doğal Kompoze Taş
Işletmelerı Sanayii AŞ. Koleksiyon Mobilya AŞ ve
Kirschbaum Aksesuvar firmasının sponsorluğımda
düzenleniyor. 2-11 Haziran günleri arasında da
tartışmalara konu olan 27 mimarlık ürününün
maket ve resimlen YTÜ Oditoryumu Sergi
Salonu'nda sergilenecek. (259 70 70/2563)
ABOTi topluluk 'Çıkmaz Sokak'ı
İstanbul da sahneliyop
• KüHür Servisi - ABD'li tiyatro topluluğu The
Rude Mechanicals, Tuncer Cücenoğlu'nun
'Çıkmaz Sokak' adlı yapıtmı yanndan başlayarak
üç gün boyunca lstanbul'da Oda Tiyatrosu'nda
sahneleyecek. Yönetmenliğini Michael Joyce'un
yaptığı, başrollerini Deirdre O'leary, John
Hollinger ve Julie O'leary'nin paylaşüğı oyunun
sahne sorumluluğunu Elizabeth Howard, ışık
düzenini David Hunt, çevre düzenı ve kostüm
tasanmını Robert Eastman Mullins üstleniyor.
Abdi îpekçi ve Avnı Dilligil ödüllerini kazanan
yapıt, kısa bir süre önce sona eren Denizli
Uluslararası Tiyatro Festivali çerçevesinde de
sahnelenmiş, daha sonra da Izmirli ve Ankarah
izleyicilerin karşısına çıkmıştı. Işkence olgusunun
sorgulandığı oyunun sinemaya da uyarlanması
düşünülüyor.