Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
;1 MAYIS 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
jakir Uczacıbaşı, festivalde yer alan 'Faust Sürüm 3.0' oyununa yönelik saldınlan yanıtladı
'Sanat, Meyicismi yatısrtır'KüttürSCTVisi-IstanbulKültürveSanatVakfi'nın
.üzenlediği 11 .Uluslararası Tiyatro Festivali'nin
çılışında yer alan La Fura dels Baus topluluğunun
FaustSürüm3.0' oyunuyla ilgili olarak Flash TV'nin
-aptığı çarpık ve karamalarla dolu, çağdışı, yasak-
ı ve sansürcü yaklaşıma yönelik görüşleri Istanbul
Cültür ve Sanat Vakfi Yönetim Kunılu Başkanı Şa-
dr Eczacıbaşı'na sorduk.
- Flash TV'nin La Fura del Baus'un 'Faust' oyu-
HI üstüne yapbğı yayın için ne düşünüyorsunuz?
Oscar Wilde "Gerçekte sanat, izleyicisini yansı-
ır_ Tiyafro da gfinah arayaniar kendi günahlaruu
/anlannda getirenlerdir" demiştı. Faust Sürüm
5.0'ınsunuldugu 11.Tiyatro Festivali'nin açılışge-
^sipdt şunlan düe getirmiştim: Tiyatro, sahteci-
iJtten anndınlmış, gerçekleri anlatır. Yeni umutlar,
eni yorumlar, yeni coşkular getirir bize. Aslında
yatro, insanlan aldatmaya, sömürmeye kalkanla-
ın, yobazlann, bağnazlann, tutuculann, çıkarcıla-
ın gerçek yüzünü ortaya koyar. O aksam perde in-
iğinde bir bilgisayar, CD rom ya da Internet dün-
asında yaşayan izleyiciler La Fura del Baus top-
ilugunun bu yeni yorumunu çılgınca alkışhyorlar-
ı. SanatçıJarzamanaşımına uğramayan yeni yorum-
ıra, yeni gelişmelere her zaman açık olan riyatro-
un en üstün yapıtlanndan birini, Faust'u sahneye
etirerek ölümsüz Goetbe'nin 250. dogum yıhnı
utluyorlardı. Izleyicilerin tümü aynı olmuyor el-
et. 'Ravtingpeşinde' Goethe'nin sırtından çıkar sağ-
ımak, para kazanmak isteyenler de çıkıyor elbet.
'anılmıyorsam o kişi tiyatroyu sevdiğinden, o ge-
ski oyunu görmek istediğinden gelmemiş, bir gö-
rvli olarak gönderilmişti açılışa. O kişilere şunlar-
an başka ne söylenebilir acaba: Yalnız kamerala-
nızı değil, yüreğinizi de açarak tiyatroya gelin.
'irkinlikler aramak için değil, güzellikler bulmak
:in tiyatroya gelin. Sanata kara çalmak için değil,
sndinizi tanımak için tiyatroya gelin. Bilisizliğinizi
aymak için değil, bilmediğinizi öğrenmek için ti-
atroya gelin. Nefretinizi yansıtmak için değil, se-
scenliğinizi geliştırmek için tiyatroya gelin.
- Sanatta müstehcenlik, sansür üzerine ne düşü-
üyorsunuz?
Sanatta müstehcentik yoktur, ahlak dışı sayılabi-
xek yaklaşımlar yoktur. Sahtelik yoktur. Sanat ya-
ıdan sanatsai niteliklere göre değerlendirilebilir an-
alnız
kameralannızı değil,
yüreğinizi de açarak
tiyatroya gelin.
Çirkinlikler aramak
için değil, güzellikler
bulmak için tiyatroya
gelin. Sanata kara
çalmak için değil,
kendinizi tanımak
için tiyatroya gelin.
Bilisizliğinizi
yaymak için değil,
bilmediğinizi
öğrenmek için
tiyatroya gelin.
Nefretinizi
yansıtmak için değil,
sevecenliğinizi
geliştirmek için
tiyatroya gelin.
cak. Sanat yapıtlannı sansür etmek, denetlemek ise
kimsenin haddi değildir. Kötü yapıt yoktur, kötü ya-
zılmış yapıt vardır. Sanata yalnızca kendi gözlük-
leriyle yaklaşabilenleri anlatmak için Goethe şu di-
zeleri yazmıştı: "Bitimi, sanaö oianın dini de olur
dbet Bffimi, sanatı buhınmayan softadır ancak,"
Oysa sanat alanı dışında müstehcenliği, pornog-
rafîyi para kazanmak için pazarlayanlar var elbet.
Görüyorsunuz tütüncü dükkânlan bu tür dergilerle
yayınlarla dolu.
Bazı dönemlerde Batı ülkelerinde, demokratik
toplumlarda bile sanata sansür konup sanat yapıt-
lannın denetlendiği olmuştur.
Sanat her koşulda özgür ve özerk olabilmelidir.
Sanat en özgür ortamlarda gelişir ancak. Hiçbir ku-
rumun, hiçbir kişinin, hiçbir yöneticinin egemenJi-
ğine giremez sanat. 20. yüzyılda çeşitli ideolojiler,
kuramlar üretip sanatı yönlendırmek isteyen, söz-
de insanlan sanatçılara karşı korumaya kalkışan
despotlar çıktı. Hhkr, MussolinL, Stalin ya da Fran-
co... Bunlann ne duruma düşrüklerini hepimiz bi-
liyoruz. Demokrasilerde de zaman zaman belirli
kişilerin estirdiği olumsuz rüzgârlann etkisi altın-
da kalmabiliyor. 1950'ler başlannda ABD gibi bir
üikede, McCarthy türünden bir politikacı çıkabil-
miş, Amerika halkı adına sanatçılan, bilim adam-
lannı, aydmlan Amerika'ya Karşı Etkinlikler Ko-
mitesi'nin önüne çıkanp soruşrurmalara girişebil-
mişti. ArthurMiDerbuolaylardan sonrayazdığı "Ca-
dı Kazanı" adlı unutulmaz oyunda, dikkatli olun-
mazsa böyle bir ortamın nasıl bir anda oluşabilece-
ğini göstermişti. Daha sonralan Başkan Kennedy
ise "Sanat,kültürümüzün köklerini besleyecekse, top-
tumiar sanatçılan, tasanm güçleri onlan nereye ka-
dar görürecekse. oraya kadar özgür bırakmabdır"
demiştı.
Demokrasİnin dogum sancılân içinde yaşayan
ülkemizde, yurttaşlanmızın ahlakmı koruma göre-
vini üstlenenleri dikkatle izlememiz gerekir. Bun-
lar ahlak pazarlaması yaparken insanlannuzı birbi-
rine düşürebilirler. Geçen dönemde öyle olaylan
pek çok yaşadık; ama aslında insanlığın can kula-
ğı kışkırtıcılarda, bozguncularda. tutucularda değil;
yaratıcılarda, sanatçılarda, düşünürlerdedir.
Masketerin ardına saklanmış insanlar
- La Fura del Baus'un ilk kez 11.Uluslararası Ti-
yatro Festivali'nde sahneye çıkan bir tophıluk oldu-
ğu sövleniyor. Bu konuda ne diyorsunuz?
Böyle nitelikli, yaratıcı bir topluluğu keşfedip
dünyaya tanıtmayı çok isterdik. Istanbul Tiyatro
Festivali'ni dünyada daha da saygın duruma geti-
rirdi böyle bir buluş. Sanat duyarlıhğından yoksun
olanlar, başka ülkelerin değerlendirmelerine göre sa-
nat yapıtlan üstüne karar verirler. Bizim böyle bir
kompleksüniz yok. Hatta özellikle tiyatro ve mü-
zik festivalimizin bundan sonraki hedeflerinden bi-
ri de mümkün olduğunca gösterilerin dünya gala-
lannı (stanbul'da gerçekleştirmektir. O zaman bel-
ki de sanataduyarsız kışıler, hiç oynanmamış oyun-
lan Istanbul'a getiriyorlar diye bizi kmayabilecek-
lerdir.
Oysa 1970'lerde kurulan, özellikle 1980 başla-
nndan sonra büyük bir ilgiyle izlenen, değişik bir
tiyatro dili geliştiren topluluk; çeşitli festivallere
katümış, 1992 Barcelona Olimpiyatlan 'nın açıiış gös-
terilerini üstlenmiş, 2000 Dünya Tiyatro Ödülü'ne
aday gösterilmiştir,
- La Fura del Baus topluluğu söz konusu TV ka-
naluun yapbğı yayuu bili\or mu?
Sanmıyorum. Duysalardı da aldırmazlardı. Ti-
yatronun yazgısının bu oldugunu bilirler çünkü.
Belkı de, Istanbui'da maskelerinin ardına saklanmış
bazı insanlan ortaya çıkardıklan için sevinirlerdi.
İngiltere'nin 'Saray Sairi'
Yanşı, Andrew
Motion kazandı
Küftür Servisi-
înailtere'rJn
yeni 'Saray
Şam* (Poet
Laureate) belli
oldu sonunda.
Unvanın bir
önceki sahibi
Ted Hughes'ün
ölümünden
sonra unvanı
alabilmek için
başiayan kıran
kırana mücadele, geçen hafta Tooy
Blair başkanlığında toplanan
bakarüar kurulunun önerisi üzerine
kraliçenin yaptıgı seçim sonunda,
ünlü şair Andrav Motion"m
zaferiyle sonuçlandı. Motion;
Seamus Heaney, Les Murray gibi
gûçlü adaylann, siyasi görûş,
uyruk, tngiltere dışında yasama gibi
ocdenlerden dolayı kendiliklerinden
yanştan çekilmelerinden sonra
Caroi Ann Duffy'yle birlikte
unvana en yakın isim olarak
gösteriliyordu.
Unvanı 10 yıl taşıyacak
Ted Hughes ve PhiHip Larkin gibi
büyük cdebiyaiçılann takdir
ettikjeri bir şair Motion. Şiirieri,
ingiltere'nin bütün büyük şiir
antolojilerinde yer alıyor. Sanatsai
kaygılann dışında, şiirin tngiliz
halkının günlük yaşayışında daha
geniş bir yer tutması yönünde de
kaygılan var.
fngiliz Sanat Konseyi'ndeki görevi
sayesinde okulîarda şiir
öğVenimi ve egıtiminin
yaygınlaşönJması, sosyal ve
kûJtürel açıdan düşûk düzeyii
kesimin şiirie tanışmasını sağlamak
amaayla programİar yürütüyor.
Edebiyat dünyasınca 'halk şairi'
olarak nitelendirilen şair, bu stfatmı
tngilîz tarihiyle yakından
ilgilenmesine ve "tarihe karşı
sommtB bir edebiyatçı' olarak
tanınmasına borçlu. Şaırin. tarihsel
olaylan tema olarak alan şiirieri
bulunuyor.
Moton'ın Carol Ann Dufiy
karşısmda zafer kazanmasındaki en
büyiük etken, Dufly'nin lezbiyen
oîuşuydu. Iskoç asıllı Dufly,
edebiyat dünyası tarafindan
desteklenmesine karşın, Tony
Blair'in. orta sınjfin tepkilerinden
çekindiği için oyunu Motion*dan
yana kullandıği sanıhyor. Morion'ın
bir diğer avantajı da safkan Jngiliz
olması. Şiirieri, tngiliz kimliğini
keşfeden ve onu ön plana çıkaran
bir şair olduğu izlenimini veriyor.
Şürİerinde kullandığı Sntan,
Snffliyet' tmgelerı de halkın
zihnindeki îngiltere imgesiyle bire
bir örtüşüyor.
Motion, 'Saray Şairi' unvanını on
ytl boyunca taşıyacak. Diğer
yandan. bir sonraki Saray Şairi'nin
Irim olacağına yönelik tahminler
kulaktan kulağa fısıldanmaya
basladı bile.
Valere Novarina 'ya göre dil ve düşünce, zamanın, nefesin içinden geçer
'lıyatro gerçekliğebaşkaldıruhr'
NURDAN CtHANŞCMUL
Fransız Kültür Merkezi, 11. Uluslararası Tiyatro
Festjvaii ile parald olarak Valere Novarina Haftası
düzenledi. Valere Novarina'nm grafik yapıtlan ser-
gisi Fransız Kültür Merkezi Sergi Salonu'nda gö-
rülebılir. Hafta kapsammda, sanatçımn değişik me-
tınlerinden alınan monologlar ve parçalar Mkfael
Baudinat'nın yorumuyla sahnelendi. Toulouse"dan
Le Cornet a des Tıyatrosu, Jean Pierre Armand'ın
rejisiyle Novarina'nm 'LeMoootogued'Adrametech'
adlı yapıtını sundu.
Çağdaş tıyatronun yaratıcılan arasında yer alan Va-
lere Novarina'nm yapıtlan şiirselbiryoğunlukvefel-
sefi bir derinlik içeriyor. Yapıtlannda felsefeyi tiyat-
roya taşımayı yegleyen Novarina'nın 'SâzûndeÖnün-
de've 'OyuncuyaMekrup'adlı kitaplanndan böiüm-
ler, Broy Yayınlan 'ndan Aü Berktay ve Fiisun Sön-
mezay'ın çevirisiyle çıktı.
Valere Novarina tiyatroyu 'Körler için bir resim'
olarak yorumluyor: "Oyuncunun her zaman birya.-
bana gibi, bir sürgûn gibi ve gerçek yerinden düş-
müş gibi sahneye kendüiğjnden ve zoria nrlatüdığı-
nı görmeye geidiğimiz aiandu*. Konuştuğunu şaşıran
bir hayvan gibikonuşur.Oyuncuyia birlikte korkmak
için, anlasılmaz bedene, sözlü dranıa girişimizi ora-
da onunla veniden yasamak için oyatroya gfcteriz; baş-
kasıyla soluk abnak, canlı sözieri ısırmak için. Oyun-
cu, sözcükleri taşunaz, sözcüklerdir onun üzerine
inen. onun bedeninde gehp ayn düşen, bölünen, te-
mel noktalara atılan... Dil gelip oyııncunun üzerine
gerflir. onunla soluk alır. yeniden acısını çeker uza-
nun. Tiyatro döşemelerinde çözülür zihinsel dram -
dram düşüncenin gerçek yeriymiş gibL"
Novarina, Oyuncuya Mektup'ta tiyatro eseri yaz-
manın, üstünde dans edilebilecek bir alan hazırla-
mak; oraya engeller yerleştirmek ve sadece dansçı-
lann ve oyunculann, engelleri atlayanlann güzelü-
ğini bilmek oldugunu söylüyor.Tiyatro metnini ise
oyuncu için bir besin, yeni bir beden olarak görü-
yor Novarina. Gerçek okumayı bedenin okuması
olarak tanımlıyor: "Metei yenidenyeniden yaratma
senedini imzalamak, oyunu bedeniyle yeniden yaz-
mak, kaslarU, farklı nefes alıp verişlerle OYİumdaki
değisiklikleri görmek."
- TKatroya farkk bir açıdan yaklaşıyorsunuz...
Gerçek anlamda sahne üzerinde sergi lenebilecek
oyunlanmın yanı sıra Hayaön Dramı ısimli oyu-
numda olduğu gibi içinde 2587 karakterin olduğu
oyunlanm da var. Ciddi anlamda sahnelenmesi müm-
kün olmayan ütopik tiyatro yazıyorum. Bir yanda
sanatsai somut tiyatro var, diğer yanda yine sanat an-
lamında ütopik tiyatro var. Bu benim edebiyatçı yö-
nüm aslında. Resim çalışmalanm da bunu etkiliyor.
Dekorlan boyadım ve dekorlar benim için dev tu-
valler oldu. Hem tiyatro hem de resim deneyimle-
rimi Avignon Festrvali, Sonbahar Festivali gibi önem-
li yerlere taşıdım. Bence resim, tiyatroyu doyuran
özel bir deneyim. Eğer resim, formu ve biçimi an-
latıyorsa tiyatro da zamanı anlatıyor. Öyle bir şey
ki, zamanı tek çizgide yaşamanız mümkün değil ve
zaman riyarronun gerçekliği. Bir hacmi ifade edi-
İJT
J.1 ey oyuncular! Seyirciler
bağınp çağınyor, adınızı rl
haykınyorlar, vücudunuzu
arzuluyorlar! Tiyatro eseri yazmak,
oyuncunun vücudunu arzulamaktan
başka bir şey değildir ki zaten.
Benim ne beklediğimi ve beni neyin
ittiğini mi soruyorsunuz? Tek
isteğim, oyuncunun delik deşik
metnimi doldurması ve içinde dans
etmesi. o kadar.'
yor ve çoğul boyutlan var. Tiyatro da bu zamanla-
nn içinden geçerek geliyor. Resim ve tiyatroyla do-
yuma ulaşıyorum.
- Tiyatro yaklaşuıunızda oyuncu merkezde».
Benim tiyatro anlayışımda temel taş, oyuncu. Sö-
zü görünür kılma amacını güdüyorum. Buna, konuş-
manın içinde görmek denebilir. Dil ruhun madde-
sini oluşturur ve mekanik degildir. Oyuncunun en
önemli öğe olarak ortaya çıktığı an yalnızca çağdaş
tiyatroya özgü bir şey değil. Benim yazdığım oyun-
Iarda ise, oyuncu sanki yönetmene karşı bir tavır alır
ve oyunu kendi yaratmış gibi davranır. Bir anlamda
da rejisörü tanımaz. çünkü oyuncu belleği ile met-
nın içine dalar. Oyuncunun de\' bir metni aklında tu-
tup oynayabilmesi için metindeki simetrileri, ses
oyunlannı, onadüşündürdügü referanslan yaratma-
sı gerekli. Oyuncunun belleği akılcıdır ve mekanik
değildir. Metnin nefes yapısını yaşar, çünkü nefes
tüm anlamlanyla hem doğumu hem de ölümü kap-
sar. Doğumun ve ölümün yaşandığı bir geçittir. Dil
ve düşünce zamanın, nefesin içinden geçer.
- Resim çalışmalaruuz tiyatroya bakış açınızı ne öl-
çüdeetkflryor?
Tiyatro ve resim hem birlikte hem de birbirine kar-
şıt. Yazılanmı büyük biratölyede yazıyorum ve yaz-
dığım metinleri sayfa sayfa duvarlara asıyorum. Me-
tinlerin üzerinde çalıştığım zaman, bazen duzelt-
melerden dolayı kırmızı lekeler oluşuyor. Yazıla-
nm tıpkı resimlerim gibi. Yazılanlar o kadar somut
ki, bu durumda cümleler tersine dönebilir, kitabın
bütün anlamı değişebilir, çünkü bu dilin maddesi-
dir. Tıpkı bedenimiz ve kanımız gibi maddeseldir dil
ve ruhun maddesıdir.
- Diğer ülkelerin tiyatro geleneklerinden ne öiçü-
de etkilendiniz?
Özellikle Japon tiyatrosundan çok etkilendim. Çin
tiyatrosundan da örnekler gördüm. Japon tiyatro-
sundan etkilenmemin sebebi, tıpkı benim kafamda
yapmaya çalıştığım gibi, realist olmayan bir tiyatro
yapmalan. Bence tiyatro, insan figüriinü tekrar ya-
ratmaktır. Tıpkı, Pfcasso'nun yüzleri deforme edip
yeniden yaratması gibi. Tiyatro bu anlamda egemen
olan gerçekliğe başkaldındır; sözün, zamamn, şim-
dinin sunumudur. Japon riyatrosunda da anın, şim-
dinin sunumu var. Panayır tiyatrolan, kukla tiyatro-
su ve operetlerden de etkilendim. Son oyunlanmdan
HayaBOperet, Avignon Festivali'nde sahnelenecek.
Türkiye'de de Karagöz izlemek istiyorum.
Amis9
iıı tabu kitabı fîbn oluyorKültür Servisi - Martin Amis'in Dead
Babies (Ölü Bebekler) adlı tartışmalı ro-
manı, İngiltere'nin önde gelen film şir-
ketlerinden First Film tarafindan sinema-
ya aktanlacak. Kitabın konusu pek çok
kişi tarafindan çok sivri bulunduğundan In-
giliz Sanat Konseyi daha önce iki kez ki-
tabın sinemaya uyarlanması projesini ge-
ri çevirmişti.
l
WakmgNed' adlı komedisi Amerika'da
büyük bir gişe hasılatı elde eden Rkhard
Hoimes yönetecek filmi. Dead Babies,
cinsellik ve uyuşturucu konulannda so-
runlu birgrup Amerikalının yaşammı ele
alıyor. Kitabın ana karakteri Keıth de,
uyuşturucu konusunda cıddi sorunlan olan
bircüce. Cannes Film Festıvali'nde de si-
nemada tabulann yıkılması gerektiği vur-
gulanarak filme destek verildi. Filmin çe-
kimleri, ılk uyarlama planlannın yirmi yıl
ardından bu ağustos ayuıda başlayacak.
Amis'e Dead Babies ve bircinayet ro-
manı olan Night Train'in (Gece Treni) te-
lifhaklan için toplam 250 bin sterlin öden-
di. Night Train'i, 'Don'tLookNow','Per-
formance'. 'The Man V\ ho Fell on Earth'
adlı filmleriyle tanınan Nk Roeg yönete-
cek.
Richard Hoimes, çekeceği filmin adını
Dark Secrets (Karanlık Sırlar) olarak de-
ğiştirmeyi planlıyor. Sanat Konseyi'ne ya-
kın isimler, kamuoyu için uygun olmadı-
ğı yönünde karar çıkabileceğini belirtirler-
ken Hoimes de, filmin keskin hatlannı
mümkün olduğunca yumuşatacağı konu-
sunda garanti verdiğini açıklıyor. Senar-
yoyla ilgili bütün denetimi film yapımcı-
lanna devreden Amis ise bu kez tartışma-
lardan uzak tutmayı amaçhyor kendisini.
BUAŞAMADA
ŞUKRAN KURDAKUL
'Yaşayan Geçmiş'
Konur Ertop'un "Cumhuriyet Dönemi Düşün-
ce Yazılan Seçkisi", (*) yetiştiğim yıllardan günü-
müze değin uzanan yanm yüzyılı aşkın süreçte il-
giyle izlediğim yazarlar, düşün adamlanyla buluş-
turdu beni.
A. Adnan Adrvar, Sadrettin Celal Antel, Isma-
yıl Hakkı Baitacıoğlu, Halikarnas Balıkçısı, Na-
dir Nadi, Macrt GÖkfoerk, Bahri Savcı, Ahmet
Hamdi Tanpınar, Sabahattin Eyuboğlu, Niyazi
Berkes, Pertev Boratav, Melih Cevdet Anday...
Ve Oktay Akbal, llhan Selçuk, Attilâ llhan,
Selahattin Hilav, Akşit Göktürk, Tahsin Yücel,
Ahmet Oktay, Fiisun Akatlı gibi kişiliklerinı 1950'li,
6O'lı yıllarda kabul ettirenler.
Seçkisini "Devrimci Atatürk, Tarih, Gelenek, Do-
ğu ve Batı Uygartıklan Karşısmda Ulusalcılık, Din
ve Laikfik, Aydınlanmanın Yolları, Felsefe, Kültür,
Sanat Tarihi" vb. başlıklan altında verdiği yazılar-
la hazırlamış Konur Ertop.
Önyazısında seçme yöntemini belirtirken, bir
araya getirdiği yazıîarın araştıncı ve sorgulayıcı ni-
teliklerini göz önünde tuttuğunu vurgulayan Er-
top, okuyacağımız satırlarla belirtiyor kitabı hazır-
lama amacını:
"Bu yazılar bizim yaşamımıza dayanmakta, bi-
zim insan ve toplum sonınlanmıza çözüm öner-
mektedir."
Okurlanma, Sabahattin Eyuboğlu'nun, bu ki-
tapta karşılaştığımız "Yaşayan Geçmiş"adlı yazı-
sından seçtiğim -bağımsız olarak okununca da
ayn bir değer kazanan- kimi tümceterini sunmak
istiyorum.
• Ders, bilim, masal ya da bilgi olarak öğrenilen
tarihin gereksiz oldugunu iddia edecek değilim. Ama
tarih yalnız buysa, onsuz yaşamak da mümkün-
dür. Bize gerekli olan, tarih bilgisinden çok tarih an-
layışı, daha yeni bir deyimle tarih bilincidir.
• Geçmişi bütün ayrıntılarıyla canlandıran, ye-
niden yaşatan nice tarihçiler vardır ki, hâlâ çok es-
ki bir dünya ve tarih görüşünden kurtulamamış-
lardır.
• Tarih zihniyeti geçmişi de içine alan gerçekçi
bir dünya görüşüdür. Bu zihniyeti Avrupa'da Rö-
nesansın geçmişseverliği hazırlamış, XVIII. yüzyı-
lın bilimsel gözlem ve usçuluğu (rasyonalizmi) ha-
rekete geçirmiş, sonra da XIX. yüzyılın gerçekçili-
ğini kurmuştur.
• Romantikler zamanın akışını, insanlann çağ-
lann arasındaki yürüyüşünü gördüler. Edebiyatta
canlı bir tarih havası doğdu. Birey ve ulus kendi-
sini sürekli değişen bir gerçeklik içinde görmeye
başladı. Bugünkü anlamıyla ulusal bilincin tarih
bilinciyle birlikte uyandığını görüyoruz. Onun için
ulus ve tarih kavramları birbirine o kadar yakındır
ki, ulus, tarihleri ortak insanlann birliği diye tanım-
lanabilir.
• Tarih bilinci geçmişe tapmayı gerektirmez.
Geçmişe dönüş bir geriye sığınma olmamalıdır.
Ölüler arasında dolaşırken sağ olduğumuzu unu-
tursak bir anlamda ölmüş oluruz. Bizim geçmişte
yaşamamız değil, geçmişin bizde yaşaması gere-
kir.
• Tarih bilinci eski dünyayı aynen yaşamak de-
ğildir. Dünün değerierini bugünün anlayışıyla ölçe-
meyiz.
• Tarih içimizde yaşayan bir değer olarak baş-
ka, araştınlan bir değer olarak başkadır. Yaşayan
tarihle ölü tarihi karıştırmamalıyız.
• Boş inançlardan uzak bir kafa sahibi olmak ve
gözlerimizi geçmişe açmak yeter. O zaman geç-
mişi kendiliğinden yorumlayarak bugüne uyduru-
ruz.
• Eski giysisi, eski zihniyeti ve tarihi gerçeğiyle
alan geçmiş, bir mumyadır, bir belgedir ve yeri
müzedir. Türk düşüncesinin Avrupalı olmasını is-
tiyorsak onu kendi geçmişimizle beslemeliyiz. Av-
rupa uygariığının sım, her sözünde yaşayan geç-
miş, her atılımında canlanan tarihtir. Orada hiçbir
fikir, hiçbir güzellik fosil halinde kalmamış, her ye-
ni dava, eski bir davanın yorumu olmuştur.
(*) Konur Ertop - Cumhuriyet Dönemi Düşünce
Yazılan Seçkisi - Kültür Bakanlığı Yayınlan -1998.
Karanlığm Günii' yeniden
yayımlandı
• Kültür Servisi -Türk edebiyatının önemli
temsilcilerinden Leyla Erbil'üı, ilk baskısı 1985
yılında yapılan romanı 'Karanlığm Günü' Yapı
Kredi Yayınlan tarafindan yeniden yayımlandı. tlk
yayımlandığı tarihte yazın dünyasmda tartışmalar
yaratan kitap, özgün kurgusuyla ilgi çekmiş ve
yapısal olarak Türk romanı içinde öncü bir yere
sahip olmuştu. Leyla Erbil'in anlatıcı-kahraman
Neslihan aracılğıyla entelektüel dünyaya yönelttiği
ağır eleştirileri. alabildiğine derin sorgulamalan
içeren roman, konu edindiği entelektüelleri 'eriyik
zaman' potasından aktanyor.
Kelebekler Özgürdün'
9 Haziran'da Adana'da
• Kültür Servisi - Hadi Çaman Tiyatrosu Yeditepe
Oyunculan, 'Kelebekler Özgürdür' oyununu 9
Haziran'da Adana'da sahneleyecek. Hadi Çaman'ın
yönettiği duygusal güldürü niteliğindeki oyun 9
Haziran günü 18.30 ve 21.15 saatlerinde Seyhan
Kültür Merkezi'nde izleyiciye sunulacak. Dekor ve
kostümleri Osman Şengezer, müzikleri Çiğdem Talu
ve Özer Atik tarafindan hazırlanan oyunda Tolga
Çevik ve Sevinç Erbulak başrolleri paylaşıyorlar.
Saim AKçrt Kazakistan'a davet edydi
• Kültür Servisi - Mimar Sinan Üniversitesi Devlet
Konservaruvan öğretim üyesi ve orkesrra şefi Saim
Akçıl, Almatı Devlet Filarmoni Akademi
Solistleri'ni yönetmek üzere Kazakistan'a davet
edildi. 3 Haziran'da gerçekleştirilecek olan ve
kemancı Aiman Musahocaeva'nın solist olarak
katılacağı konserde, Haendel'in Concerto Grosso
No: 11, Tartini'nin Şeytan Trilleri ve Mozart'ın 40
No'lu sol minör senfonisi seslendirilecek.
Yılmaz Odabaşından şiir albümü
• Kühür Servisi - Düş ve Yaşam adlı kitabından
ötürü mart ayından bu yana Saray Cezaevi'nde
bulunan gazeteci, yazar ve şair Yılmaz Odabaşf nın
'Kalbimde Hazan' adlı şiir albümü kaset ve CD
olarak yayımlandı. Odabaşı'mn 'Bir Liseli Silueti',
'Dışanda Oşüyen Haziran, Kalbimde Hazan',
'Kendine Benim İçin BirGül Ver', 'Bir Kent, Bir
Sevda ve Veda', 'Bozgun', 'Dağınık Gazel' ve
'Çalınmış Bir Mahşer Jçin Ahval' şiirlerinden
oluşan kasetin müzikleri Djvan Gasparyan ve Farid
Farjad tarafindan hazırlanmış.