23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
;1 MAYIS 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 jakir Uczacıbaşı, festivalde yer alan 'Faust Sürüm 3.0' oyununa yönelik saldınlan yanıtladı 'Sanat, Meyicismi yatısrtır'KüttürSCTVisi-IstanbulKültürveSanatVakfi'nın .üzenlediği 11 .Uluslararası Tiyatro Festivali'nin çılışında yer alan La Fura dels Baus topluluğunun FaustSürüm3.0' oyunuyla ilgili olarak Flash TV'nin -aptığı çarpık ve karamalarla dolu, çağdışı, yasak- ı ve sansürcü yaklaşıma yönelik görüşleri Istanbul Cültür ve Sanat Vakfi Yönetim Kunılu Başkanı Şa- dr Eczacıbaşı'na sorduk. - Flash TV'nin La Fura del Baus'un 'Faust' oyu- HI üstüne yapbğı yayın için ne düşünüyorsunuz? Oscar Wilde "Gerçekte sanat, izleyicisini yansı- ır_ Tiyafro da gfinah arayaniar kendi günahlaruu /anlannda getirenlerdir" demiştı. Faust Sürüm 5.0'ınsunuldugu 11.Tiyatro Festivali'nin açılışge- ^sipdt şunlan düe getirmiştim: Tiyatro, sahteci- iJtten anndınlmış, gerçekleri anlatır. Yeni umutlar, eni yorumlar, yeni coşkular getirir bize. Aslında yatro, insanlan aldatmaya, sömürmeye kalkanla- ın, yobazlann, bağnazlann, tutuculann, çıkarcıla- ın gerçek yüzünü ortaya koyar. O aksam perde in- iğinde bir bilgisayar, CD rom ya da Internet dün- asında yaşayan izleyiciler La Fura del Baus top- ilugunun bu yeni yorumunu çılgınca alkışhyorlar- ı. SanatçıJarzamanaşımına uğramayan yeni yorum- ıra, yeni gelişmelere her zaman açık olan riyatro- un en üstün yapıtlanndan birini, Faust'u sahneye etirerek ölümsüz Goetbe'nin 250. dogum yıhnı utluyorlardı. Izleyicilerin tümü aynı olmuyor el- et. 'Ravtingpeşinde' Goethe'nin sırtından çıkar sağ- ımak, para kazanmak isteyenler de çıkıyor elbet. 'anılmıyorsam o kişi tiyatroyu sevdiğinden, o ge- ski oyunu görmek istediğinden gelmemiş, bir gö- rvli olarak gönderilmişti açılışa. O kişilere şunlar- an başka ne söylenebilir acaba: Yalnız kamerala- nızı değil, yüreğinizi de açarak tiyatroya gelin. 'irkinlikler aramak için değil, güzellikler bulmak :in tiyatroya gelin. Sanata kara çalmak için değil, sndinizi tanımak için tiyatroya gelin. Bilisizliğinizi aymak için değil, bilmediğinizi öğrenmek için ti- atroya gelin. Nefretinizi yansıtmak için değil, se- scenliğinizi geliştırmek için tiyatroya gelin. - Sanatta müstehcenlik, sansür üzerine ne düşü- üyorsunuz? Sanatta müstehcentik yoktur, ahlak dışı sayılabi- xek yaklaşımlar yoktur. Sahtelik yoktur. Sanat ya- ıdan sanatsai niteliklere göre değerlendirilebilir an- alnız kameralannızı değil, yüreğinizi de açarak tiyatroya gelin. Çirkinlikler aramak için değil, güzellikler bulmak için tiyatroya gelin. Sanata kara çalmak için değil, kendinizi tanımak için tiyatroya gelin. Bilisizliğinizi yaymak için değil, bilmediğinizi öğrenmek için tiyatroya gelin. Nefretinizi yansıtmak için değil, sevecenliğinizi geliştirmek için tiyatroya gelin. cak. Sanat yapıtlannı sansür etmek, denetlemek ise kimsenin haddi değildir. Kötü yapıt yoktur, kötü ya- zılmış yapıt vardır. Sanata yalnızca kendi gözlük- leriyle yaklaşabilenleri anlatmak için Goethe şu di- zeleri yazmıştı: "Bitimi, sanaö oianın dini de olur dbet Bffimi, sanatı buhınmayan softadır ancak," Oysa sanat alanı dışında müstehcenliği, pornog- rafîyi para kazanmak için pazarlayanlar var elbet. Görüyorsunuz tütüncü dükkânlan bu tür dergilerle yayınlarla dolu. Bazı dönemlerde Batı ülkelerinde, demokratik toplumlarda bile sanata sansür konup sanat yapıt- lannın denetlendiği olmuştur. Sanat her koşulda özgür ve özerk olabilmelidir. Sanat en özgür ortamlarda gelişir ancak. Hiçbir ku- rumun, hiçbir kişinin, hiçbir yöneticinin egemenJi- ğine giremez sanat. 20. yüzyılda çeşitli ideolojiler, kuramlar üretip sanatı yönlendırmek isteyen, söz- de insanlan sanatçılara karşı korumaya kalkışan despotlar çıktı. Hhkr, MussolinL, Stalin ya da Fran- co... Bunlann ne duruma düşrüklerini hepimiz bi- liyoruz. Demokrasilerde de zaman zaman belirli kişilerin estirdiği olumsuz rüzgârlann etkisi altın- da kalmabiliyor. 1950'ler başlannda ABD gibi bir üikede, McCarthy türünden bir politikacı çıkabil- miş, Amerika halkı adına sanatçılan, bilim adam- lannı, aydmlan Amerika'ya Karşı Etkinlikler Ko- mitesi'nin önüne çıkanp soruşrurmalara girişebil- mişti. ArthurMiDerbuolaylardan sonrayazdığı "Ca- dı Kazanı" adlı unutulmaz oyunda, dikkatli olun- mazsa böyle bir ortamın nasıl bir anda oluşabilece- ğini göstermişti. Daha sonralan Başkan Kennedy ise "Sanat,kültürümüzün köklerini besleyecekse, top- tumiar sanatçılan, tasanm güçleri onlan nereye ka- dar görürecekse. oraya kadar özgür bırakmabdır" demiştı. Demokrasİnin dogum sancılân içinde yaşayan ülkemizde, yurttaşlanmızın ahlakmı koruma göre- vini üstlenenleri dikkatle izlememiz gerekir. Bun- lar ahlak pazarlaması yaparken insanlannuzı birbi- rine düşürebilirler. Geçen dönemde öyle olaylan pek çok yaşadık; ama aslında insanlığın can kula- ğı kışkırtıcılarda, bozguncularda. tutucularda değil; yaratıcılarda, sanatçılarda, düşünürlerdedir. Masketerin ardına saklanmış insanlar - La Fura del Baus'un ilk kez 11.Uluslararası Ti- yatro Festivali'nde sahneye çıkan bir tophıluk oldu- ğu sövleniyor. Bu konuda ne diyorsunuz? Böyle nitelikli, yaratıcı bir topluluğu keşfedip dünyaya tanıtmayı çok isterdik. Istanbul Tiyatro Festivali'ni dünyada daha da saygın duruma geti- rirdi böyle bir buluş. Sanat duyarlıhğından yoksun olanlar, başka ülkelerin değerlendirmelerine göre sa- nat yapıtlan üstüne karar verirler. Bizim böyle bir kompleksüniz yok. Hatta özellikle tiyatro ve mü- zik festivalimizin bundan sonraki hedeflerinden bi- ri de mümkün olduğunca gösterilerin dünya gala- lannı (stanbul'da gerçekleştirmektir. O zaman bel- ki de sanataduyarsız kışıler, hiç oynanmamış oyun- lan Istanbul'a getiriyorlar diye bizi kmayabilecek- lerdir. Oysa 1970'lerde kurulan, özellikle 1980 başla- nndan sonra büyük bir ilgiyle izlenen, değişik bir tiyatro dili geliştiren topluluk; çeşitli festivallere katümış, 1992 Barcelona Olimpiyatlan 'nın açıiış gös- terilerini üstlenmiş, 2000 Dünya Tiyatro Ödülü'ne aday gösterilmiştir, - La Fura del Baus topluluğu söz konusu TV ka- naluun yapbğı yayuu bili\or mu? Sanmıyorum. Duysalardı da aldırmazlardı. Ti- yatronun yazgısının bu oldugunu bilirler çünkü. Belkı de, Istanbui'da maskelerinin ardına saklanmış bazı insanlan ortaya çıkardıklan için sevinirlerdi. İngiltere'nin 'Saray Sairi' Yanşı, Andrew Motion kazandı Küftür Servisi- înailtere'rJn yeni 'Saray Şam* (Poet Laureate) belli oldu sonunda. Unvanın bir önceki sahibi Ted Hughes'ün ölümünden sonra unvanı alabilmek için başiayan kıran kırana mücadele, geçen hafta Tooy Blair başkanlığında toplanan bakarüar kurulunun önerisi üzerine kraliçenin yaptıgı seçim sonunda, ünlü şair Andrav Motion"m zaferiyle sonuçlandı. Motion; Seamus Heaney, Les Murray gibi gûçlü adaylann, siyasi görûş, uyruk, tngiltere dışında yasama gibi ocdenlerden dolayı kendiliklerinden yanştan çekilmelerinden sonra Caroi Ann Duffy'yle birlikte unvana en yakın isim olarak gösteriliyordu. Unvanı 10 yıl taşıyacak Ted Hughes ve PhiHip Larkin gibi büyük cdebiyaiçılann takdir ettikjeri bir şair Motion. Şiirieri, ingiltere'nin bütün büyük şiir antolojilerinde yer alıyor. Sanatsai kaygılann dışında, şiirin tngiliz halkının günlük yaşayışında daha geniş bir yer tutması yönünde de kaygılan var. fngiliz Sanat Konseyi'ndeki görevi sayesinde okulîarda şiir öğVenimi ve egıtiminin yaygınlaşönJması, sosyal ve kûJtürel açıdan düşûk düzeyii kesimin şiirie tanışmasını sağlamak amaayla programİar yürütüyor. Edebiyat dünyasınca 'halk şairi' olarak nitelendirilen şair, bu stfatmı tngilîz tarihiyle yakından ilgilenmesine ve "tarihe karşı sommtB bir edebiyatçı' olarak tanınmasına borçlu. Şaırin. tarihsel olaylan tema olarak alan şiirieri bulunuyor. Moton'ın Carol Ann Dufiy karşısmda zafer kazanmasındaki en büyiük etken, Dufly'nin lezbiyen oîuşuydu. Iskoç asıllı Dufly, edebiyat dünyası tarafindan desteklenmesine karşın, Tony Blair'in. orta sınjfin tepkilerinden çekindiği için oyunu Motion*dan yana kullandıği sanıhyor. Morion'ın bir diğer avantajı da safkan Jngiliz olması. Şiirieri, tngiliz kimliğini keşfeden ve onu ön plana çıkaran bir şair olduğu izlenimini veriyor. Şürİerinde kullandığı Sntan, Snffliyet' tmgelerı de halkın zihnindeki îngiltere imgesiyle bire bir örtüşüyor. Motion, 'Saray Şairi' unvanını on ytl boyunca taşıyacak. Diğer yandan. bir sonraki Saray Şairi'nin Irim olacağına yönelik tahminler kulaktan kulağa fısıldanmaya basladı bile. Valere Novarina 'ya göre dil ve düşünce, zamanın, nefesin içinden geçer 'lıyatro gerçekliğebaşkaldıruhr' NURDAN CtHANŞCMUL Fransız Kültür Merkezi, 11. Uluslararası Tiyatro Festjvaii ile parald olarak Valere Novarina Haftası düzenledi. Valere Novarina'nm grafik yapıtlan ser- gisi Fransız Kültür Merkezi Sergi Salonu'nda gö- rülebılir. Hafta kapsammda, sanatçımn değişik me- tınlerinden alınan monologlar ve parçalar Mkfael Baudinat'nın yorumuyla sahnelendi. Toulouse"dan Le Cornet a des Tıyatrosu, Jean Pierre Armand'ın rejisiyle Novarina'nm 'LeMoootogued'Adrametech' adlı yapıtını sundu. Çağdaş tıyatronun yaratıcılan arasında yer alan Va- lere Novarina'nm yapıtlan şiirselbiryoğunlukvefel- sefi bir derinlik içeriyor. Yapıtlannda felsefeyi tiyat- roya taşımayı yegleyen Novarina'nın 'SâzûndeÖnün- de've 'OyuncuyaMekrup'adlı kitaplanndan böiüm- ler, Broy Yayınlan 'ndan Aü Berktay ve Fiisun Sön- mezay'ın çevirisiyle çıktı. Valere Novarina tiyatroyu 'Körler için bir resim' olarak yorumluyor: "Oyuncunun her zaman birya.- bana gibi, bir sürgûn gibi ve gerçek yerinden düş- müş gibi sahneye kendüiğjnden ve zoria nrlatüdığı- nı görmeye geidiğimiz aiandu*. Konuştuğunu şaşıran bir hayvan gibikonuşur.Oyuncuyia birlikte korkmak için, anlasılmaz bedene, sözlü dranıa girişimizi ora- da onunla veniden yasamak için oyatroya gfcteriz; baş- kasıyla soluk abnak, canlı sözieri ısırmak için. Oyun- cu, sözcükleri taşunaz, sözcüklerdir onun üzerine inen. onun bedeninde gehp ayn düşen, bölünen, te- mel noktalara atılan... Dil gelip oyııncunun üzerine gerflir. onunla soluk alır. yeniden acısını çeker uza- nun. Tiyatro döşemelerinde çözülür zihinsel dram - dram düşüncenin gerçek yeriymiş gibL" Novarina, Oyuncuya Mektup'ta tiyatro eseri yaz- manın, üstünde dans edilebilecek bir alan hazırla- mak; oraya engeller yerleştirmek ve sadece dansçı- lann ve oyunculann, engelleri atlayanlann güzelü- ğini bilmek oldugunu söylüyor.Tiyatro metnini ise oyuncu için bir besin, yeni bir beden olarak görü- yor Novarina. Gerçek okumayı bedenin okuması olarak tanımlıyor: "Metei yenidenyeniden yaratma senedini imzalamak, oyunu bedeniyle yeniden yaz- mak, kaslarU, farklı nefes alıp verişlerle OYİumdaki değisiklikleri görmek." - TKatroya farkk bir açıdan yaklaşıyorsunuz... Gerçek anlamda sahne üzerinde sergi lenebilecek oyunlanmın yanı sıra Hayaön Dramı ısimli oyu- numda olduğu gibi içinde 2587 karakterin olduğu oyunlanm da var. Ciddi anlamda sahnelenmesi müm- kün olmayan ütopik tiyatro yazıyorum. Bir yanda sanatsai somut tiyatro var, diğer yanda yine sanat an- lamında ütopik tiyatro var. Bu benim edebiyatçı yö- nüm aslında. Resim çalışmalanm da bunu etkiliyor. Dekorlan boyadım ve dekorlar benim için dev tu- valler oldu. Hem tiyatro hem de resim deneyimle- rimi Avignon Festrvali, Sonbahar Festivali gibi önem- li yerlere taşıdım. Bence resim, tiyatroyu doyuran özel bir deneyim. Eğer resim, formu ve biçimi an- latıyorsa tiyatro da zamanı anlatıyor. Öyle bir şey ki, zamanı tek çizgide yaşamanız mümkün değil ve zaman riyarronun gerçekliği. Bir hacmi ifade edi- İJT J.1 ey oyuncular! Seyirciler bağınp çağınyor, adınızı rl haykınyorlar, vücudunuzu arzuluyorlar! Tiyatro eseri yazmak, oyuncunun vücudunu arzulamaktan başka bir şey değildir ki zaten. Benim ne beklediğimi ve beni neyin ittiğini mi soruyorsunuz? Tek isteğim, oyuncunun delik deşik metnimi doldurması ve içinde dans etmesi. o kadar.' yor ve çoğul boyutlan var. Tiyatro da bu zamanla- nn içinden geçerek geliyor. Resim ve tiyatroyla do- yuma ulaşıyorum. - Tiyatro yaklaşuıunızda oyuncu merkezde». Benim tiyatro anlayışımda temel taş, oyuncu. Sö- zü görünür kılma amacını güdüyorum. Buna, konuş- manın içinde görmek denebilir. Dil ruhun madde- sini oluşturur ve mekanik degildir. Oyuncunun en önemli öğe olarak ortaya çıktığı an yalnızca çağdaş tiyatroya özgü bir şey değil. Benim yazdığım oyun- Iarda ise, oyuncu sanki yönetmene karşı bir tavır alır ve oyunu kendi yaratmış gibi davranır. Bir anlamda da rejisörü tanımaz. çünkü oyuncu belleği ile met- nın içine dalar. Oyuncunun de\' bir metni aklında tu- tup oynayabilmesi için metindeki simetrileri, ses oyunlannı, onadüşündürdügü referanslan yaratma- sı gerekli. Oyuncunun belleği akılcıdır ve mekanik değildir. Metnin nefes yapısını yaşar, çünkü nefes tüm anlamlanyla hem doğumu hem de ölümü kap- sar. Doğumun ve ölümün yaşandığı bir geçittir. Dil ve düşünce zamanın, nefesin içinden geçer. - Resim çalışmalaruuz tiyatroya bakış açınızı ne öl- çüdeetkflryor? Tiyatro ve resim hem birlikte hem de birbirine kar- şıt. Yazılanmı büyük biratölyede yazıyorum ve yaz- dığım metinleri sayfa sayfa duvarlara asıyorum. Me- tinlerin üzerinde çalıştığım zaman, bazen duzelt- melerden dolayı kırmızı lekeler oluşuyor. Yazıla- nm tıpkı resimlerim gibi. Yazılanlar o kadar somut ki, bu durumda cümleler tersine dönebilir, kitabın bütün anlamı değişebilir, çünkü bu dilin maddesi- dir. Tıpkı bedenimiz ve kanımız gibi maddeseldir dil ve ruhun maddesıdir. - Diğer ülkelerin tiyatro geleneklerinden ne öiçü- de etkilendiniz? Özellikle Japon tiyatrosundan çok etkilendim. Çin tiyatrosundan da örnekler gördüm. Japon tiyatro- sundan etkilenmemin sebebi, tıpkı benim kafamda yapmaya çalıştığım gibi, realist olmayan bir tiyatro yapmalan. Bence tiyatro, insan figüriinü tekrar ya- ratmaktır. Tıpkı, Pfcasso'nun yüzleri deforme edip yeniden yaratması gibi. Tiyatro bu anlamda egemen olan gerçekliğe başkaldındır; sözün, zamamn, şim- dinin sunumudur. Japon riyatrosunda da anın, şim- dinin sunumu var. Panayır tiyatrolan, kukla tiyatro- su ve operetlerden de etkilendim. Son oyunlanmdan HayaBOperet, Avignon Festivali'nde sahnelenecek. Türkiye'de de Karagöz izlemek istiyorum. Amis9 iıı tabu kitabı fîbn oluyorKültür Servisi - Martin Amis'in Dead Babies (Ölü Bebekler) adlı tartışmalı ro- manı, İngiltere'nin önde gelen film şir- ketlerinden First Film tarafindan sinema- ya aktanlacak. Kitabın konusu pek çok kişi tarafindan çok sivri bulunduğundan In- giliz Sanat Konseyi daha önce iki kez ki- tabın sinemaya uyarlanması projesini ge- ri çevirmişti. l WakmgNed' adlı komedisi Amerika'da büyük bir gişe hasılatı elde eden Rkhard Hoimes yönetecek filmi. Dead Babies, cinsellik ve uyuşturucu konulannda so- runlu birgrup Amerikalının yaşammı ele alıyor. Kitabın ana karakteri Keıth de, uyuşturucu konusunda cıddi sorunlan olan bircüce. Cannes Film Festıvali'nde de si- nemada tabulann yıkılması gerektiği vur- gulanarak filme destek verildi. Filmin çe- kimleri, ılk uyarlama planlannın yirmi yıl ardından bu ağustos ayuıda başlayacak. Amis'e Dead Babies ve bircinayet ro- manı olan Night Train'in (Gece Treni) te- lifhaklan için toplam 250 bin sterlin öden- di. Night Train'i, 'Don'tLookNow','Per- formance'. 'The Man V\ ho Fell on Earth' adlı filmleriyle tanınan Nk Roeg yönete- cek. Richard Hoimes, çekeceği filmin adını Dark Secrets (Karanlık Sırlar) olarak de- ğiştirmeyi planlıyor. Sanat Konseyi'ne ya- kın isimler, kamuoyu için uygun olmadı- ğı yönünde karar çıkabileceğini belirtirler- ken Hoimes de, filmin keskin hatlannı mümkün olduğunca yumuşatacağı konu- sunda garanti verdiğini açıklıyor. Senar- yoyla ilgili bütün denetimi film yapımcı- lanna devreden Amis ise bu kez tartışma- lardan uzak tutmayı amaçhyor kendisini. BUAŞAMADA ŞUKRAN KURDAKUL 'Yaşayan Geçmiş' Konur Ertop'un "Cumhuriyet Dönemi Düşün- ce Yazılan Seçkisi", (*) yetiştiğim yıllardan günü- müze değin uzanan yanm yüzyılı aşkın süreçte il- giyle izlediğim yazarlar, düşün adamlanyla buluş- turdu beni. A. Adnan Adrvar, Sadrettin Celal Antel, Isma- yıl Hakkı Baitacıoğlu, Halikarnas Balıkçısı, Na- dir Nadi, Macrt GÖkfoerk, Bahri Savcı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sabahattin Eyuboğlu, Niyazi Berkes, Pertev Boratav, Melih Cevdet Anday... Ve Oktay Akbal, llhan Selçuk, Attilâ llhan, Selahattin Hilav, Akşit Göktürk, Tahsin Yücel, Ahmet Oktay, Fiisun Akatlı gibi kişiliklerinı 1950'li, 6O'lı yıllarda kabul ettirenler. Seçkisini "Devrimci Atatürk, Tarih, Gelenek, Do- ğu ve Batı Uygartıklan Karşısmda Ulusalcılık, Din ve Laikfik, Aydınlanmanın Yolları, Felsefe, Kültür, Sanat Tarihi" vb. başlıklan altında verdiği yazılar- la hazırlamış Konur Ertop. Önyazısında seçme yöntemini belirtirken, bir araya getirdiği yazıîarın araştıncı ve sorgulayıcı ni- teliklerini göz önünde tuttuğunu vurgulayan Er- top, okuyacağımız satırlarla belirtiyor kitabı hazır- lama amacını: "Bu yazılar bizim yaşamımıza dayanmakta, bi- zim insan ve toplum sonınlanmıza çözüm öner- mektedir." Okurlanma, Sabahattin Eyuboğlu'nun, bu ki- tapta karşılaştığımız "Yaşayan Geçmiş"adlı yazı- sından seçtiğim -bağımsız olarak okununca da ayn bir değer kazanan- kimi tümceterini sunmak istiyorum. • Ders, bilim, masal ya da bilgi olarak öğrenilen tarihin gereksiz oldugunu iddia edecek değilim. Ama tarih yalnız buysa, onsuz yaşamak da mümkün- dür. Bize gerekli olan, tarih bilgisinden çok tarih an- layışı, daha yeni bir deyimle tarih bilincidir. • Geçmişi bütün ayrıntılarıyla canlandıran, ye- niden yaşatan nice tarihçiler vardır ki, hâlâ çok es- ki bir dünya ve tarih görüşünden kurtulamamış- lardır. • Tarih zihniyeti geçmişi de içine alan gerçekçi bir dünya görüşüdür. Bu zihniyeti Avrupa'da Rö- nesansın geçmişseverliği hazırlamış, XVIII. yüzyı- lın bilimsel gözlem ve usçuluğu (rasyonalizmi) ha- rekete geçirmiş, sonra da XIX. yüzyılın gerçekçili- ğini kurmuştur. • Romantikler zamanın akışını, insanlann çağ- lann arasındaki yürüyüşünü gördüler. Edebiyatta canlı bir tarih havası doğdu. Birey ve ulus kendi- sini sürekli değişen bir gerçeklik içinde görmeye başladı. Bugünkü anlamıyla ulusal bilincin tarih bilinciyle birlikte uyandığını görüyoruz. Onun için ulus ve tarih kavramları birbirine o kadar yakındır ki, ulus, tarihleri ortak insanlann birliği diye tanım- lanabilir. • Tarih bilinci geçmişe tapmayı gerektirmez. Geçmişe dönüş bir geriye sığınma olmamalıdır. Ölüler arasında dolaşırken sağ olduğumuzu unu- tursak bir anlamda ölmüş oluruz. Bizim geçmişte yaşamamız değil, geçmişin bizde yaşaması gere- kir. • Tarih bilinci eski dünyayı aynen yaşamak de- ğildir. Dünün değerierini bugünün anlayışıyla ölçe- meyiz. • Tarih içimizde yaşayan bir değer olarak baş- ka, araştınlan bir değer olarak başkadır. Yaşayan tarihle ölü tarihi karıştırmamalıyız. • Boş inançlardan uzak bir kafa sahibi olmak ve gözlerimizi geçmişe açmak yeter. O zaman geç- mişi kendiliğinden yorumlayarak bugüne uyduru- ruz. • Eski giysisi, eski zihniyeti ve tarihi gerçeğiyle alan geçmiş, bir mumyadır, bir belgedir ve yeri müzedir. Türk düşüncesinin Avrupalı olmasını is- tiyorsak onu kendi geçmişimizle beslemeliyiz. Av- rupa uygariığının sım, her sözünde yaşayan geç- miş, her atılımında canlanan tarihtir. Orada hiçbir fikir, hiçbir güzellik fosil halinde kalmamış, her ye- ni dava, eski bir davanın yorumu olmuştur. (*) Konur Ertop - Cumhuriyet Dönemi Düşünce Yazılan Seçkisi - Kültür Bakanlığı Yayınlan -1998. Karanlığm Günii' yeniden yayımlandı • Kültür Servisi -Türk edebiyatının önemli temsilcilerinden Leyla Erbil'üı, ilk baskısı 1985 yılında yapılan romanı 'Karanlığm Günü' Yapı Kredi Yayınlan tarafindan yeniden yayımlandı. tlk yayımlandığı tarihte yazın dünyasmda tartışmalar yaratan kitap, özgün kurgusuyla ilgi çekmiş ve yapısal olarak Türk romanı içinde öncü bir yere sahip olmuştu. Leyla Erbil'in anlatıcı-kahraman Neslihan aracılğıyla entelektüel dünyaya yönelttiği ağır eleştirileri. alabildiğine derin sorgulamalan içeren roman, konu edindiği entelektüelleri 'eriyik zaman' potasından aktanyor. Kelebekler Özgürdün' 9 Haziran'da Adana'da • Kültür Servisi - Hadi Çaman Tiyatrosu Yeditepe Oyunculan, 'Kelebekler Özgürdür' oyununu 9 Haziran'da Adana'da sahneleyecek. Hadi Çaman'ın yönettiği duygusal güldürü niteliğindeki oyun 9 Haziran günü 18.30 ve 21.15 saatlerinde Seyhan Kültür Merkezi'nde izleyiciye sunulacak. Dekor ve kostümleri Osman Şengezer, müzikleri Çiğdem Talu ve Özer Atik tarafindan hazırlanan oyunda Tolga Çevik ve Sevinç Erbulak başrolleri paylaşıyorlar. Saim AKçrt Kazakistan'a davet edydi • Kültür Servisi - Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservaruvan öğretim üyesi ve orkesrra şefi Saim Akçıl, Almatı Devlet Filarmoni Akademi Solistleri'ni yönetmek üzere Kazakistan'a davet edildi. 3 Haziran'da gerçekleştirilecek olan ve kemancı Aiman Musahocaeva'nın solist olarak katılacağı konserde, Haendel'in Concerto Grosso No: 11, Tartini'nin Şeytan Trilleri ve Mozart'ın 40 No'lu sol minör senfonisi seslendirilecek. Yılmaz Odabaşından şiir albümü • Kühür Servisi - Düş ve Yaşam adlı kitabından ötürü mart ayından bu yana Saray Cezaevi'nde bulunan gazeteci, yazar ve şair Yılmaz Odabaşf nın 'Kalbimde Hazan' adlı şiir albümü kaset ve CD olarak yayımlandı. Odabaşı'mn 'Bir Liseli Silueti', 'Dışanda Oşüyen Haziran, Kalbimde Hazan', 'Kendine Benim İçin BirGül Ver', 'Bir Kent, Bir Sevda ve Veda', 'Bozgun', 'Dağınık Gazel' ve 'Çalınmış Bir Mahşer Jçin Ahval' şiirlerinden oluşan kasetin müzikleri Djvan Gasparyan ve Farid Farjad tarafindan hazırlanmış.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle