23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYfA CUMHURİYET 30 MAYIS 1999 PAZAR HABERLER abri Acar Almanya'daki Süryanılerin önde gelenlennden. 1949 Mardin Midyat doğumlu K.uzey Ren Westfalya eyaletının Bochın kentinde yaşıyor. Midyat ve yöresncE tanınmış, 750 kişilık üyesi olan "truKİ" sülalesinden. Babasının ticareteuğraştığinı, 10 kardeşten sadece kendisinn yüksek öğrenım gördüğünü söylejeı Sabri Acar, rcsmi burslu olarak Alrnaıyı'ya 1973'te gidiyor. Bochum Üniverstesi'nin Tarih, Katolik tlahıyat bölün:üıü bitiriyor. Arapça, Tüıkçe, Süryam;e. Almanca ve Kürtçe dillenne sahıp. Atatürk hayranı olduğunu söyleyeı, "Atatûrk ükderiıu, refomhnnjsaygOesavunanbir insanm Benim için Atatürk çoğu ermiş kişiierdfn daha mukaddestir" diyen Sabri Acar'la evınde görüşürken çok sevdigi Viidyat'la söze başhyor. "Midyat mflattan önce Sasaniter taranadan kurulmuş bir kaza. Yaklaşık 30 bin otan nüfusunun 1960'U yıBann başında yüzde 75'i Süryani'ydl Şimdi sadece 700 kişi kalnuş, geri kalan halkın çoğımtuğu Sunni" diyor. Göç ıçıni yakmış. Sülalesinden Midyat'ta kımse kalmarmş, hepsi göç etmiş. Söyledikleri etkili. Soruyorum: - Nereye gjttiler? - Toplam 30 nüftısa sahip olan ıki aile lstanbul'da yaşıyor. Geri kalanlar çoğunluğu tsveç'e olmak üzere Avrupa'ya göç etti. - Sabri Bey, herhalde Mardin'den. Midyat'tan en büyük göçü sizin siilale verdi. Süryanilerin göçü ne zaman başladı. ne için göç ettiler? Dlnl gruplardan basta - 196O'da ilk kez 5 kişilik bir Sûryani grubu işçi olarak Aimanya'ya gidiyor. Bunlan başkalan izliyor, turist olarak gidenler oluyor. tlk büyük göç dalgası 1975'te başladı. Midyat ve yöresinde yaşayan Süryaniler Aimanya'ya akrabalannın yanına gıtmeye başladılar. Almanya Türkiye'den işçi almayı durdurduğu için gidenler iltıcaja basvuruyordu. llticaya neden olarak da. Türkiyeyeki çevrelerinden ve baskıdan kaçüklarmı örnek verdiler. Böylece Midyat ve çcvre köylerini Süryaniler boşaltmaya başlayınca azınlıkta kalan Süryaniler bazı dini gruplann baskısıyla karşılaşülar. - Baskıyı biraz açar mısınız, Sûryanilere ne tür baskı yapılıyordu? - Ekınleri yakıyorlardı, bağı bostarn tahrip ediyodardı, otlamaya gıden hayvanlan çobanlann elinden zorla alarak kesip satıyorlardı. K12 kaçırma, kadınlara tecavüz gıbi olaylar ortaya çıktı. Hatta bazı dini gruplar Süryanilerle Türkiye'yi birbirine düşman yapmak için papazlan kaçırdılar. Onlann serbest bırakılması için yüklü fıdye ıstiyorlardı. Kilise ve manastırlan soyup değerlı eşyalan çaldılar. Süryaniler artık eskisi gibi rahat rahat bağlanna, tarlalanna gidemez oldular. Bunun sonucu göç hızlanmaya başladı. 1980'den sonra her gün 100- 150'ye yakın Mardin valıliğinden pasaport alınıyordu. Bunlar Türkiye hükümetinin gözleri önünde oluyordu. Biz buradan. Süryanı kilısesi kanalıyla, göçün durdurulması için Mardin Valiliği'ne başvuruda bulunduk. Valilikten aldığımız yanıt aynen şöyleydi: "Her Türk vatandaşıhürdür. Suç işJememiş olan. devtete borcu otmayan berkes pasaport atap istediği deviete gkJebühf 1996 verilenne göre. bu gelişmelerin sonucu 55 bin kişi Aimanya'ya. 40 bin kişi lsveç'e, 4000 kişi Belçika'ya, 4000 kişi tsviçre'ye., 500 kişi Fransa'ya ve 1500 kişi Avusturya'ya göç etti. ABD ve Avustrarya'ya göç edenler bunun dışında. - Biraz da Süryanilik üzerinde durabiliriz. Siz. uzman bir kişi olarak Süryaniliğin özelliklerini. dinle olan üişldlerini, Süryani kilisesinin rolünü anlaür mısınız? Süryanilerin devletl yoktur - Süryani, bir kavmin, bir milletin adıdır. Bu millet Suriye ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yaşamaktaydı. Süryani denildiği zaman Türkiye'de Hıristiyan anlamrna da gelraektedir. Süryanilerin atalan Aramiler ve Sami soyundandır. Süryaniler Hınstiyandır. Içlerinde Katolikler var. Protestanlar var. Süryani Ortodoks Patriği Şam'da bulunuyor. Süryaniler, ötekı Hıristiyanlar gibi Hz. Isa'yı Allah kabul ederler. Bir kişinin Süryani olabilmesı için Süryani bir aileden doğmuş olması öngörülür. Bir Tüık ya da Kürt Süryani olabilir. Ancak Hıristiyan olabilmesı için vaftiz olması şarttır. Süryanilerde Hıristiyanlarda olduğu gibi kilise vergisi yoktur. Çünkü Süryanilerin devleti yoktur, olsaydı kilise vergısı olurdu. Giderleri cemaat tarafından karşılanır. - Avnıpa Hıristiyanlan Sûryanilere nasıl bakıyor? - Bir azınlık gözüyle bakıyorlar. Avrupa devletlerinde yaşayan Süryaniler kendilerine sahip çıkmazlarsa 50 yıl sonra bu milletin adı tarihten silinmeye mahkûmdur. Biz burada medrese 'Atatüık çoğuermiş kisilerdenmukaddestir' >abri Acar'la evinde görüşürken çok sevdiği Midyat'la söze başhyor. "Midyat milattan önce Sasaniler tarafından kurulmuş bir kaza. Yaklaşık 30 bin olan nüfusunun 196O'lı yıllann başında yüzde 75'i Süryani'ydi. Şimdi sadece 700 kişi kalmış, geri kalan halkın çoğunluğu Sunni" diyor. Göç içini yakmış. Sülalesinden Midyat'ta kimse kalmanuş, hepsi göç etmiş. açmazsak. dilımizi çocuklanmıza ögretmezsek Aknan vatandaşı olup eriyip gideriz. Ömeğin, ben Almanla evliyim. tki çocuğum var. Bu çocuklar ne Süryaniceyi biliyor, ne de Türkçeyi biliyor. Ben Alman vatandaşıyım. Geniş bir cevrem de olduğu halde, daha 100 metreden Türk vatandaşı olarak gösterilmekteyim. Ne var ki, Almanlar arasında bu Türk Süryanisi'dir, Protestanı'dır dıye bir aynm yapümamaktadır. Onlara göre hepsi Türk'tür. - Aimanya'ya gelen Süryaniler nasıl yaşıyor? - tlk. önce Almanya ve Avrupa'ya gelenler büyük zorluklarla karşılaştılar. Bu zorluklar Almancayı bilmemekten ve yabancıhktan kaynaklanıyordu. Ama zamanla, Süryaniler Tüıkiye'dekı sanatlannı ve çalışkanlıklannı Avrupa'da da göstermeye başladılar. Süryanilerin yüzde 70'ten fazlası çalışmaktadır. Aralannda işsiz olanlar çok az. Çoğunlukla serbest mesleklerde, terzilik, kunduracılık. kuyumculuk gibi Syrischer Jugendverefn işlerle meşguller. Son 10 yıl içinde üniversiteyi bin'ren gençlerin sayısı aıtmaktadır. Çok az Süryani kızı Almanla evleniyor, çok az Süryani genci de Alman kızıyla evleniyor. Bu evliliğin az oluşu dini nedenlerden degil de, ayn kültürden oluşlan ve Süryani ailelerin aralanndakı bağlann zayıflamaması anlayışı da bunu etkiliyor. - Türkiye'ye geri dönüş konusunda ne düşünüyorsunuz? - Bugünkü aklım 20 yıl önce olsaydı Alman vatandaşhğına geçmezdim, Türkiye'ye seve seve dönerdim. Alman vatandaşlığına geçmemin nedeni, Türkiye'de herhangi bir devlet kuruluşunda, Süryani olduğum için görev verilmeyişiydi. Herkesçe malumdur. Türkiye'de gaynmüslün olanlar dev'let memuru olamıyor. Bu beni çok etkiledi. Almanya'da öğrenimimi bitirdikten sonra ' Türkiye'de, öğrenımime uygun bir devlet kurumunda görev alâcağnm bilseydim seve seve dönerdim. - Aimanya'ya geldiğinizden bu yana hiç Midyat'a gittiniz mi? -19 yıldır gitmiyorum. Aç ve susuz kalmış bir insan gibi ben de Midyat'ı özledim! Orada benım dedelenmin, akrabalanmın, yakınlanmın mezan bulunmaktadır. Kendi dogduğum evı, diploma aldığım okullan bir daha görmek isterim. 1993'ten beri her yıl Türkiye'ye gidiyorum. Ancak, tstanbul, Ankara, İzmir gibi turistik yerleri gezebiliyorum. Çünkü benim memleketimde can güvenliği yok. Augsburg kentinde oturan yakından tanıdığım arkadaşlar bundan bir kaç yıl önce Midyat'tan köye giderlerken bindikleri minibüs yolda kurşunlanryor ve sonra yakıhyor. Hepsi öldü. Bunu duyunca çok korktuk. Süryaniler arasında böyle bir olay Birinci Dünya Savaşı"ndan sonra hiç olmadı. Bu olaydan sonra mahalle muhtan olan öz halamın oğlu Yakup Mete bir Ramazan günü Öldûrüldü. Oruç tutmayıp yemek yedjği için öldürüldûğu söylenmi|ti. Birîcik Süryani doktoru Edvard Tannverdi gece evine gelirken Bochum yakınlanndaki Sûryani Idlisesinin dıştan görûnüşü. öldüruldu. lnsanlar arasında hiç aynm yapmayan, insanlara hizmet eden bir insandı. Bunlara benzer çok acı olaylar anlatabilirim. Süryaniler kesinlikle birbırlerini öldürmezler. Günahtır!.. - Avrupa'da yaşayan Türkiye kökenli Süryanilerin Türkiye'ye dönmeleri konusunda ne düşünüyorsunuz? - Avrupa'ya göç etmiş hiçbir Türk vatandaşı Süryani bugünkü şartlar altında Türkiye'ye gönüllü olarak geri dönmez. - Süryanilerin Almanya ve Avrupa'da örgütlü bir yapılan var mı? - Hollanda'da Süryani Arami Federasyonu, Isviçre'de Isviçre Süryani Federasyonu. tsveç Asur Federasyonu gibi kuruluşlar var. Süryanilerin bulunduklan çeşitli Avrupa kentlerinde sosyal çalışma yapan dernekler bu federasyonlara bağlı, federasyonlar da kiliseye bağlıdır. Süryani örgütleri konusunda lsveç Süryani Federasyonu'nun bif açıklamasmda şöyle deniyon "Her Süryani kuruluşumuzun kendine has de^şik bir politikası ve değişik bir düşüncesi olduğu bir gerçektir. Bu gerçekten yola çıkarak. ber Süryani kuruluşunun bu poutikasına ve düşünccsine saygı göstermek 'Süryani BırlığV sürecinin işlemesi için yapdacak en önemli bir da\ ranıştır. Süryani kunduşlan arasındaki farkhlıklar bu düşünce çerçe\«si dahilindc gkkrüebflir. Böyielikk ayn düşüncedeki kuruluşlannuz arasında bir yakınlaşma ortamı doğacak. kuruluşjanmız daha iyi bagtarlabirbirieriyle bağtanabileceklerdiıf - Almanla cvlisiniz, Alman vatandaşı olmuşsunuz. Kökeniniz Süryani de olsa resmen Almansınız, bu ülkeye yericşmişsinu. Almanya'nın neyini seviyorsunuz? - Sosyal haklannı, düzenini, temizliğini ve siyasetteki demokrasisini çok beğeniyorum. Seçimlerde kan kocaya baskı yapmadan oy kullaruyorlar. Benim eşimin bugüne kadar kime, hangi partiye oy verdiğıni bılmiyorum. Sorarsam, "seni ilgUendirmez"' yamtını alacağtmı biliyorum. Ben de ona söylemem. Sürecek SJFIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar(aturk.net Yeni Hükümetin Demokrasisi Nerede? Yeni hükümetin temel protokolünde te- mel bir eksiklik göze çarpıyor. Bu program- da demokratikleşmeye ilışkin hiçbff kayrtyok. Ortak metinde DGM'lerin sivilleştirilmesı, Piş- manlık Yasası, 8 yıllık temel eğitim, türban gibi konularda çok dikkatli davranıkjığı göz- leniyor. Ancak, Türkiye'yi hem içeride, hem dı- şanda zorlayan demokratikleşme paketi konusuna gelince ortada dikkate değer hiçbir ifadeye rastlanrrnyor. Koalisyonu oluş- turan üç partiden DSP ve ANAR ceza ya- sasında geçen dönemde bazı iyileştirme- ler içeren bir hükümet tasansı hazıriamış- lardı. Bu tasarı, komisyonlardan da geçmiş ve Meclis'in gundeminin ön sıralanna yer- leşmişti. Tam bu sırada Tayyip Erdoğan'ın mahkûm edilmesi, bu tasarı konusunda bir tereddüt yaratmıştı. Neydi tasan? TCY'nin 159. maddesinde, 312. maddesinde, Terörle Mücadele Ya- sası'nın 8/1. maddesinde ve InfazYasası'nda bazı iyileştirmeler öngörüyordu. Bu tasan- nın sürüncemede kalması için Yargrtay Baş- savasıVüralSavaş'ınhükümete312. mad- de konusunda müdahalede bulunduğu da- ha sonra ortaya çıktı. Savaş, 312. madde- nin ortadan kaldınlmasıyla "şeriatla müca- dele " için etlerinde başka madde kalmaya- cağını öne sürmüştü. Daha sonra bunu açıkça basın toplantısı yaparak savundu. Genelkurmay'ı da aynı doğrultuda etkile- diği anlaşıldı. Vural Savaş'ın ıddiası tartışmaya çok açıkt. Çünkü, zaten hükümettasansı ne 312. maddeyi ne de diğer maddeleri kaldınyor- du. Çok sert olan hükümlerini biraz yumu- şatıyordu. Ancak bu hukukçular arasında tartşılmadan iş uyumaya bırakıldı. Aslında TCY'de her suç için öngörülmüş çok sayı- da madde var. Yargıçlar ve savcılar, birisi- ni veya bir eylemi mahkûm etmek istedik- leri zaman aklın alamayacağı kadar mad- de bulacaklanm bilirler. Bu tasannın hazınanmasında en çok Proi Hikmet Sami Türk rol oynamıştı. Tasanyı komisyonlaragidereksavundu. Çeşitli top- lantılarda ve seçim propagandası sırasın- da da Tünk, bu tasannın arkasında olduğu- nu belirtti. Bu tasannın bir ihtiyaç olduğu- nu her fırsatta dile getirdi. Hikmet Sami Türk, bu tasannın yasalaş- ması için gayret gösterdiği dönemde İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı'ydi. Daha sonra Milli Savunma Bakanı oldu, o dönemde bu tasarının doğru olduğuna iliş- kin tavnnı sürdürdü. Profesör Hikmet Sa- mi Türk artık Adalet Bakanı. Böyle bir ta- sannın yasalaşması için en etkili koltukta otu- ruyor. Tanıdığımız Hikmet Sami Türk sözü- nün arttasında dunnasını bilen bir bilim ada- mı. O zaman kendisinden daha aktif ola- rak bu yasaya sahip çıkmasını beklemek- te bir sakınca yok. Hükümet protokolünde "demokratikleş- me" konusunda herhangi bir ifadeye rast- lanmaması, çeşitli soru işaretlerini de be- raberinde getiriyor. Acaba MHP bu konu- da ilk gunden engel olan bir etki mi yaptı? Bülent Ecevit'in demokratikleşme konu- sunda isteklı olduğunu biliyoruz. Acaba, bu eğilimlerini protokole yazdırmak yerine pratikte mi çözmek istedi? Yıne de tatsız bir durumla yüz yüze ol- duğumuzu söyleyebiliriz. İlk günden kafa- mızda soru işaretlerinin doğması iyi değil. Geçenlerde Açık Radyo'da bir programda Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başka- nı'nın konuşmasını dinlemiştim. Başkan Bülent Atuk. tekstil sektörünün büyük bir krizde olduğunu anlattı. Bu krizi artbran en önemli nedenlerden biri olarak Türkiye'nin siyasi alanda giderek ıçine kapanan bir tav- ra girmesini gösterdi. Konuşmasını esprili bir dille şöyle bitirdi: "Ben tişört satmak is- tiyorum. Tişört satabilmek için demokra- siye ihtiyacım var." Atuk'un söylemek istediği çok açıktı. Uluslararası arenadaartık bir ülkenin demok- rasi kamesi önemli birroloynuyor. insan hak- lannı ihlal eden, yazannı çizerini hapse atan, komşulanyla ilişkileri bozuk olan ülkelerin, ekonomik alanda da başı dertten kurtulmu- yor. Çünkü bu tür bir görüntü hem iç istik- ran bozuyor hem de dış ilişkileri. Türkiye, ekonomisini de belli bir düzene sokabilmek için demokratikleşme sancıs» çekiyor. Acaba yeni hükümet bu konular- da nasıl bir çizgi izleyecek? Türk'un Türk'ten başka dostuyoktur" diyerek herkesle kav- galı tavrını sürdürecek mi? Demokrasi du- yarlılığı gösteren ülkelere kurusıkı postalar atarak şov mu yapacak? MHP'nin variığı bütün bu alanlarda bir han- dikap mı olacak? Bekleyip göreceğiz. An- cak hükümet protokolünde demokratik- leşme vurgusunun yapılmaması, baştan bir endişe kaynağı olarak dikkatimızi çekti. DEĞİŞEN DU1N\ADAN HÜSEYİN BAŞ Barış'a Yeni Bir Engel mi? Rus arabulucu Vıktor Çemomırdin'\n banş çabalan- nın, Belgrad yönetiminin de katılmasıyla son derecede ciddi mesafe aldığı bir sırada, kaplumbağa hızıyla ça- lışmasıyla ünlü Uluslararası Savaş Suçlan Mahkeme- si'nin, birden bire 'acul' kesilerek Yugoslav lideri başta olmak üzere dört üst dü2ey yöneticiyi savaş suçlusu ola- rak ilan etmesini basit bir raslantı olarak görmek zor. Bu kuşkulu zamanlama, Belgrad yönetiminin, yedi sanayi ülkesi ve Rusya'nın önerdiği banş planını kabul etme- sinin hemen öncesine raslaması, Birleşik Devletler ve NATO'lu müttefiklerinin 'savaşın sona ermesinigerçek- ten isteyip istemedikleh' sorusunu gündeme getirmek- tedir. Zira, banşın iki aydan bu yana ilk kez elle tutula- cak mesafeye geldiği bir sırada ortaya çıkan bu 'kara- nn' görüşmeleri zora sokması kaçınılmaz görünmekte- dir. VVashington, şimdiden, banş görüşmelerinde, USSM tarafından 'savaş suçlusu' ilan edilen Belgrad yöneti- minin 'muhatap' alınıp alınmayacağını tartışmaktadır. Mahkemenin 'Ingiliz' yargıcına göre ise Slobodan Mi- loşeviç ve arkadaşlannın bu konuda muhatap olarak alınması olanaksızdır. Açıkça görülen o ki, VVashington, USSM karannı bahane ederek, barışı, bu kez halihazır Belgrad yönetiminin bir biçimde 'bertaraf edilmesi ko- şuluna bağlayarak, birtaşla iki kuş vurmanın düşünde- dir. Bu aynı zamanda, Birleşik Amerika'nın 'barışın' da Ötesinde hedefleri olduğunu ortaya koymaktadır. An- cak, iki aydır süren yoğun bombardımanın dize getir- meyi başaramadığı Yugoslavya'nın, 'nalıncı keseri' gi- bi kendine yontması yanında, bütünüyle NATO'lu güç- lerden oluşan ve tarafsızlığı hayli su götüren bir mah- kemenin kkranyla hizaya gelmesi, son derecede kuş- kuludur. Ama daha da vahım olan VVashington'ın 'ya- vuz hırsız ev sahibini bastınr' misali tüm uluslararası ya- salan çığneyerek hükümran bir ülkeye karşı giriştiği sal- dınlarda sivil halkı katletmesi, askeri olmayan hedefle- ri de defalarca bombalayarak iki ayda binlerce kez 'sa- vaş suçu' işlemesi karşısında(1) suskun kalan bir 'Ulus- lararası Mahkeme'yi amacı için kullanmakta zerrece sakınca gömemesidir. Eski Sovyet karşıtı ve Münih Üniversitesi Mantık Pro- fesörü Mexandre Zinoviev'in, Le Monde gazetesinde yayımlanan 'Avrupa 'ya karşı bir savaş' adlı yazısı(2), so- runun özünü çarpıcı bir biçimde sergiliyor. Konunun tüm gerçekliği içinde kavranmast açısjndanyardımcı ola- cağı düşüncesiyle, yazıyı özetleyerek aktannak istiyo- ruz: 'Batı dünyası'nm totalitarizme yönelmesi, haber saptırma-habers'ızleştirme-ideoloiik propagandave ya- lanın kalın örtüsü arclında gizlenmekte, teknik araçlar açısından olduğu gibi, yaygınlığı, kafalara nüfuzu ve iki- yüzlülük açısından da Hitlerci ve Stalinci geçmişten çok daha ürkünç ve tehlikelidir. Bu gerçekten de iyi gizlen- mektedir. Çok derin ve ciddi hemangi bir muhalefetle de karşılaşmamaktadır. Çok pas'ıf görünmesine karşın, sınırsız olanaklara, Batı dünyasının ve onun etki alanın- da yer alan, ideolojik olarak uyuşturulmuş ya da '8a- f;'nın armağanlanyla 'bağlanmış' halklann çoğunluğu- nun desteğine sahiptir. Batı dünyasının yöneticilerinin bugün, Yugoslavya'da (öncelikle de Sırbistan'da) Birleşik Devletler ve NA- TO'nun güçlü olanaklarıyla yaptığı, betinlemeye çalış- tıklanmızın karakteristik örnegini oluşturmaktadır. Bal- kanlar'daki durum Batı'nın kitle iletişim olanaklan tareh fından bütünüyle çarprtılmaktadır. Eğer Goebbels bu- gün hayatta olsaydı çağdaş çıraklannın kotardıklan pa- lavra ve propagandadaki becerileri karşısında hayran- lığını gizleyemezdi. Burada gerçeği aramaktan, adalet- ten söz etmeye çalışmayacağım. Bu umutsuz ve boş bir uğraş olur. Ama Sırbistan olaylannın somut temel- leri, nedenleri ve dürtüleri ne olursa olsun, sosyal özü- nü hernen kavramak mümkündür. öyle ki Batı dünya- sının siyasal, ekonomik, neredeyse sınırsız askeri ola- naklanna ve muazzam propaganda araçlanna sahip olan yöneticileri, bencil çıkarlanna uygun yeni bir dün- ya düzeni kurmak üzeredir. Bunu, hoyratça davrandık- lan halklann çıkarlannı, tüm ahlak ve hukuk kurallannı htçe sayarak, bizzat kendi kamuoylannı ve kendi halk- lannın çıkarlannı çiğneyerek ve de kendi yarattıklan uluslararası kurumlan bütünüyle inkâr ederek yapmak- tadırlar. Sırbistan'a karşı savaş tam olarak bir savaş değildir. Söz konusu olan global hükümet etme tasansına, Ba- tıcıltğa ve küreselleşmeye az da olsa direnme cesaretı gösteren bir halkı cezalandırmayı hedefleyen bir polis hareketidir. Bu yüzden de başka halkJann 'itaatkâr 1 du- rumda kalmalan için bu direnç kaynağının kurutulmas gerekmektedir... Bu açıdan bakıldığında Sırbistan'a kar- şı savaş aynı zamanda Batı uygariığına karşı bir savaş Avrupa'ya karşı bir savaştır. (1)12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre konvansiyonuns göre bu sayılar da "Savaş suçu" kapsamındadır. (2)LeMonde,25Mayıs1999 İŞADAMURI, POLıTİKACILAR, SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ •• •• YENİ HUKUMETTEN KİMLER, NELER BEKLİYOR UEBA, TlFO, KOLERA TARİHİN FELAKETLERİ GERİ DÖNÜYOR MAHİR KAYNAK'TAN ŞOK AÇIKLAMALAR I\IATO KENOİNİ VURMAYA DEVAM EDİYOR BALKANLARINASH. BİR GELECEK BÖUYOR HASANKEYF'İ BARAJ ALACAK ÇİZGİLeüYLfMUSA KART
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle