23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 MAYIS 1999 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Zübeyde Hanım 4 . ÇELİKGÜLERSOY 1 9 Mayıs Gençlik ve Spor Bay- ramı kutlu olsun. Senın dünyaya geiişını. genç kızlığını. evhlığiru. yanı bütün o akıp giden ılk \ ılİannı, tam bılemıyoruz Bu yaşamdan beklentılenn \e hayal kınklıklann neler- di? Hepsınin gizleri. seninle beraber gel- dıve gittıkr. Amatarihsahnesindebiryu- vavarld,fc80'liyıllarbaşında. bır hayal resmi gibı ortaya çıkıverdi ve dünya ın- sanlanna çok geçmeden kendinı tanıttı Selanık'in dar ve tenha bır sokağında, Osmanlinın Balkanlar ve Anadolu'dakı sayısızbenzerevierigibicumbalı.kafes- li. içine kapanık, kutu bir yuva. Ve onun üst kat bır odasında. kucağına aldjğın. saçlansırmarengj.garipgöderiyeşil-ına- vi tşıklu olağanüstü bir çocuk. Onunla geçirdığin ılk yıllann da, ile- riki zamanlara, ancak bellı-belirsiz. soluk bir fotoğraf gıbi kaldı: Ali RızaBey1 in er- ken ölümü. anneyle ikı yavrusunu öyle- ce bırakıp gıdişı. Üvey dayının çalıştığı çiftliğe sığınışı- nız. O kırların ortasında Mustafaeğitim- siz kalmca onu bağnndan kopararak. tey- zesinin yanına. Selanık'e geri göndenşın. Onun askeri rüştiyeden sonra artık hep ya- tılı. bu demek kı. senden uzak olarak, se- nin için hepsi de birer gurbet olan. Ma- nastır'a. Istanbul'a. bılmem ne diyarlara gidişleri. San saçlannı okşaytp bağnna bastıgın oğlunun artık yıllar yıllar boyu. yıllar ne demek. senin ömrünün tâ sonuna değin, yuvadan kopup aynhşı. O çocuk. rüştiyeye giderken, ıssuçift- liğin kapısında onu kucaklarken. göz ya- şını yemenine silerek uğuriarken, bilir miydin, ona tekrar. ancak senin son dem- lennde kavuşacagını? Bilsen izın verir, ra- zı olur muydun? Sen razı olmasan bile, yazgı buna ne derdı? Yazgı. ağlannı ördü. Yazgının dedıği, ve başka bir açıdan ıse daha doğrusu. bir vatanın yüzyıilardır beklediği oldu. Aynlık yıllannda hıç umut ve sevinç kıvılcımlan parlamadı ve üzgün yüreği- ni ısıtmadı değil: Oğlunun bır bir okul- lannı. en son da Erkân-ı Harbiye'yi biti- rişı, omuzlanna taktığı apoletleri ve kor- donlan üe arada bır gelip. pamuk ellen- nı öpüşleri, hayır dualannı alışlan. Bunlann hepsini. senin aynlık acüan- na. kaygılanna. özlemlerine karşı. Tan- n'nın sana birer ödülü gibı aldın. yinede el açıp şükürter ettin. hep. Ama kısa süren her sevinci. birer birer acılar da izledi: Genç a erkâın harp za- biti'\çıkar çıkmaz bir tür sürgüne yollan- dı. Doya doya koklamana bile izin ver- meden vapura bındinp. yine senden ko- pardılar onu. Budünyadakimkr, nhüm- da kalakalan bir anayla. gurbete çıkan oğulun acısını içinde duyabilir? Kaç kişi bu kederi anlavabUir? İlk sürgünü birbiri ardına. savasjar ve savaşlar izledi. Bıri bıttı, öbürü başladı bu kanlı dövüşlenn; Trablusgarp, Balkan, Sunye. Irak. Mısırcepheleri. Harb-i Umu- mî'de artık sen de payitahtın bir evindey- din. Ama bugün. sava$ lafı. ne kolay! Selânik'ten kopup gelmiş. dersaadet denen bir gurbet ele düşmüş, btr yandan ncâlin saltanat konaklan, bir yanda yok- sullann açlık kulübeleri. karşıda Frenk- lerin, Rus göçmenlerin, otelleri, dans par- tileri, şampanya kadehleri... arasında sı- kışıp ganp kalmış, başında beyaz örtüsü, elinde sabırtespihi, dilinde, yüreğınde. sa- dece Tannsına vönelik sessiz dualan ile. günierinisayan bir mübarek kadının dra- mıru kim anlasın? Kimıleri biraz anlar. Zübeyde Hanım. Çünkû sencüeyin bir ana, yalnız adamla- nn her akşam yollannı bekler, kapryı sa- dece o ve hep o ana açar. Ama yine de, bıraz dedim. Çünkü bı- zim kuşak. harp darp görmedi. Seninle Mustafa" nın ise ellenniz birbirinden ay- nldıktan sonra savaşsız. belasız geçen tekyılmızolmadı. Hergün, hemen hergün, bir komşu ka- pının çalınmasL, evin ya babasuıuı, ya oğ- İunun şehit kâğıdının gelmesi ne demek- tirîHeleÇanakkale.heleÇanakkale Bo- ğaz'a dayanmış zırhlılann karaya savur- duğu güİlelerin her biri, Âshane'nin bir sokagının çocuklannıhavaya uçıırurken. onlann hepsinın içinde dimdik ayakta duran. senin se\güi ve tek oğlundu. Ora- da padayan her şarapnel ve yanıbaşuuza erişen her şehit kâğıdi. senden bir parça- yı alıp götürdü. O, sağ salım oradan döndü ama, daha sen Şişli"deki alafranga evetam ısmama- mışken, üst katında Müslüman yer sof- rasında bir akşam çorbaya kaşığını uza- tamadan, mirliva oğlun.yine bir haberle, suskun ve dalgın, yanıbaşına oturdu. Bu kez konuşamıyordu. Belli lci bir diyece- ği vardı. Ve sen, önce sen anlamışön: Yi- ne gkfiyordu. Hem bu gıdiş, hiçbırine de benzemi- yordu. Payitahtla artık herköprüyüatma- ya \e padişahın taktığı rütbeyi. omuzun- dan sökmeye gıdiyordu Üç buçuk yıl. Eskı Eyup sabnn, artık gözyaşı sellerine dönmüştü. Zaten az olan çevreniz de evinizden el ayak çekmiştı. Laf değıl. Padışah efendileri. Paşaoğlu- na, bu kez rütbe nişan değü, "idam fer- manı" yollatmıştı. Bak, yüreğine ağu gibi çöken bu acını. hiçbinmiz bilemeyiz. anlayamayız. Ba- şı istenen adam, senin sevgili ve tek oğ- lundu ama, ış bununla da kalmıyordu: Daha diine kadaryere göge konmayan va- tan kahramanıydı o. Bakmaj'a kıyılama- >»n Saray kadınlannın yüreğinı hopla- tan. kordonlu, sırmah paşa oğlundu o. Onun eşsız başmın üstüne asılan urga- nın gölgesıni, uzunsûre,anayüreğinkal- dıramavacakn. Az zaman sonra, Anka- ra'dan 2 kişi gelecek beklerken, gönder- diği bır ziyaretçiyi tek görünce, o an, dün- yan başına çöktü: Akıbet, bir hatanın o bulunmaz başa inmiş oldugunu sandm. Bır anlık bu sanıyı pamuk ellerin ve kol- lann ödedi. Zaferden sonra *Şwllar açüdtğmda", sevgili Mustafa'nın ılk işi, seni savaş bo- yutopun ağzında kalmış olan Ankara"ya, yanına aldırtmak oldu. Ama her sey, ne kadar, ne kadar geçti. Kederden arük tam rutmayan eDerin- leveağlamaktan aruk tam görmeyen göz- lerink, oğluna kavuştuğunda. neler his- setti acaba o eşsiz oğlun! Yazgıya bak sen,savaşlan kazannuştı ama, anaa elden ghmişti. Yıllar yıilar sonra. ikinHİnromansnıkah- rolarak okuyup bitirenlere tek teseüi ka- labilhor: Artık ne savaş, ne zulüra, ne ihanet var. Artık ne "ecnebi muhipleri" ne satıhk matbuat kaiemleri ne taşkafahlar ne de göğsü elmaslı, puiantalı madahahlar_ Buıüar yine var, yine var. hem de sayt- lan artnuş olarak var. Sûrüsüne bereket Ama, ne gam. yani başmızda değjller ki. Kimseter kalmadı aramzda sizin. Mudusıın Zübeyde Hanım: Arük oğ- lunlabirliktesin. Bu vatanın ona olan bor- cu, denizler kadar derin. Bunu bütün dün- ya bilıyor Sana, beyaz namaz örtülû, melek ba- kışh ysşh ana, sana olan borcumuz da ama, aynı denizler kadar engin. ARADA BİR KEMALOCAK Emekh \fılli Eğitım Bukanlığı Müfetıişi 19MayısveHayınlar... Bundan yıllar once Orta Anadolu'nun bir buyük kentınde görevlıydim. Okulumuzun dın bılgist oğretmenı, birkaç arka- daşımla bırlıkte bizı akşam yemeğıne çağırmıştı. Kahveler içildıkten sonra da terekten ındirdığı bir kıtabı kucağıma koy- muştu. Kitap. Dr. Rıza Nur'un "Hayat ve Hatıratım" adlı ya- prtıydı. Içmde Atatürk'e gerçekdışı, çok ağır ve alçakça suç- iamalar vardı. Bunun yasak yayınlar arasında oldugunu bilı- yordum. Bu olay üzerine kendisinı kınamış ve boğazıma dü- ğümlenen lokmalarla bırlikte bu evden aynlmıştım. Daha sonra bakanlık müfettışi olarak soruştumnaya gittı- ğım bır başka ılçenın ımam-hatıp lısesınin önündeki alana, hem de kırmızı yağlıboya ıle "79 Mayıs Bayramı seks manyaklan- nın bayramıdır" diye yazmışlardı. Bu konuda ve yakın geç- mişte çarpıcı bır olayı da Ankara'da yaşamtştım. Bır ılköğre- tim okulunun mudur odasının kapeını çaldığımcla, kapının önün- de dört çıft erkek ayakkabısı vardı. Bu duruma şaşırmış ve ıçen gırmek istemıştim. içlerınden badem bıyıklı bınsı "Ayak- kabılannızla buraya giremezstnız" demıştı. Nedeninı sordu- ğumda, burada topluca vakit namazlannı kıldıklannı ve temiz kalması gerektığını açıklamıştı. Doğrusu buna, Ismet Pa- şa'nın deyimıyle "Hadı canım sen de" demiş, tepkimi koy- muştum. Işte yıllardır bu düşünceden yürekienen, sağcı itctidariarca korunan, kollanan gericı vetutucu çevnsler ülkedetaban oluş- turmuş, hızla yükselışe geçmış ve TC devletmın resmı belge- lerinde "Irtica bir buyük tehlikedır" aşamasına ulaşmışlardı. Hattabunun bır kolu olan türbanı bunlar sıyasal bır oluşumun simgesı, üniforması konumuna getirmışlerdı. Meclis'tekı ant içmetörenınde, Sayın Başbakan Bülertt Ece- vrt'ın söylemıyle "Açıktan devlete meydan okumuşlardı". Bu nedenle, bu olaydan sonra bazi tarih bilmezlere, ayntıkçılara, şenat devletı özlemcilerıne, bir kez daha kurtuluşa ve kuru- luşa giden bu dikenlı, bu kanlı, bu zoriu yolun başlangtç tari- hını. yanı t9 Mayıs 1919'u anlatmak ıstıyorum. Mustafa Kemal. 19 Mayıs 1919 sabahı 38 yaşında Sam- sun'a, Amazonlar ulkesme ayak bastığında Pontus eş- kıyalan sokaklarda kol gezı- yordu. Aynca ıkı yüz kışilik bır ıngıliz ışgal gucu Samsun'da bulunuyordu. Bu durumu Mustafa Kemal, Büyük Söy- lev'inde şöyle tanımlıyordu: "1919 Mayısı'nın 19. günü Samsun 'a çıktım. Genel du- rum ve görûnüm: Osmanlı devletınin ıçınde bulunduğu grup, dunya savaşındayenil- miş, Osman/ı ordusu dağıl- mış, koşullan ağırbirateşkes antlaşması imzalanmış. Ulus yorgun ve yoksul bir durum- da. Ulusu ve ülkeyi dünya savaşına sokanlar, kendiya- şamlarının kuşkusuna düşe- rek ülkeden kaçmışlar." Bu genel görünüm altında Mustafa Kemal, Samsun ka- rasına ayak bastığı gün ken- dısine Ingıliz gazetecı şu so- aıyu yöneltmişti: "Paşa, gö- rüyorum ki arkanızda topu- nuz tüfeğıniz ve ordulannız yok... Sız bu savaşta neye güveniyorsunuz?.." O da "Sen Turk ulusunun tanhın- den ve geçmışınden gelen ulus ıstencine güveniyorum" demiştı. 19 Mayıs 1919'da Sam- sun'da parlayan kıvılcım Sa- karya'da. Dumlupınar'da. Ko- certepe'de. bır büyük zıncirin halkalan gibı uzamış ve ateş topu haline gelmıştır. Bu ulu- sal güçler9 Eylül 1922'de de Izmır Kordonboyu'nda ışgal- ci ordulan denıze dökmüş, iç ayaklanmaları bastırmış, o günün koşullannda Cumhu- riyet karşıtlannı alt etmiştır. Sonuçta, Türkıye bır dev- rim yaşamıştır. Bır ulusal kur- tuluş savaşı vermiştır. Mus- tafa Kemal bu devrimin ön- cüsü, önderı, yol açıcısı ol- muştur. Bu devrimin sonun- da vatan birlıği, dil bırliğı. kül- tür birtiği sağlanmıştır. Bunun içindır ki bu gerçeklen bilme- yen ya da bilmek istemeyen yeni Osmanlıcılar, padişah- çılar, aynlıkçılar, şerıatçılar, "Yeni Sew"ciler, hatta yenı demokrasictler dıpsiz soy- lemlerıyle el ele venp laık Cumhunyetintemeüennı yık- maya kalkışmasınlar. Çünku bu ulus, buna kesınlikle ızın vermez. Daha nice 19 Mayıs Bayramlarına.. Sekseninci Yılı Kutlamanın Mutluluğu E R O L E R T U G R U L Hukukçu, Aydm Atatürkçü Düşünce Dernegi Başkam B uyıl, 19 Mayıs 1999tarihin- de, büyük Atatürk'ün sö- mürgecilığe ve yayılmacılı- ğa karşı Kurtuluş Savaşı'mı- zı başlatmak üzere Samsun'a çıkışmın sekseninci yıldö- nümünü kutlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Cumhuriyetimizın kuruluşunun yetmiş be- şınci yıldönümünü kutladığıtnız coşkuyla... Hiçbirolumsuz girişim. hiçbir avmazveha- ym davranış, ulusumuzun coşkusunu gölge- leyemez. Büyük Atatürk, Cumhunyet Halk Parti- si'tıin 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında top- lanan 2. Büyük Kurultay"ında okuduğu Söy- lev'in (Nutuk) girişinde şö\le dıyor: "1919vih MavTSi'mn 19'uncu günü Sam- sun'a çıktım. Genel durum ve görünüş: Os- manlı devletinin içinde bulunduğu topluluk, genel savaşta yenilmiş. Osmanlı ordusu her yanda £edeienmiş. koşullan ağır bir ateşkes aniaşması (Mondros Mütarekesi) imzalan- mış. Bü>ük Savaş'ın uzun vdları boyunca, ulus, yorgun ve yoksul bir durumda. Ulusu ve ülkeyi genel savaşa sürükleyenler, kendi > i aşamlanmn ka>gtsına düşerekyurttan kaç- mışlar. Padişah \e halife olan Vahdettin. soy- suzlaşmış, kendisini \e \alnız tahtını koru- yabileceğini umduğu alçakça önlemler araş- ürmakta. Damat Ferit Paşa'nın başkanb- gındaki hükümet güçsüz, onursuz, korkak, yalnız padişahın isteklerine uymuş, onunla buükte kendilerini koruyabilecek herhangj bir duruma boyun eğmiş. Ordunun elinden süahlan ve cephanesi alınmış.»" Sonrasını biliyoruz: Amasya Genelgesi, Erzurum, Sıvas Kongreleri, Ankara'da Tür- kiye Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşu, Büyük Utku ve sonunda 9 Eylül'de emper- yalist güçlerin Izmir'de denize dökülüşü. Cumhuriyetin kurulması. devrimler ve Türk aydınlanması... Şimdi birkaç güzel tümce ile anlatılabi- lecek, birkaç satıra sığdınlabilecek bu gör- kemli savaş, gerçekte. çok güç koşullar al- tında yiğitçe kazanılmış bir büyük savaştır. Türk ulusu bu Kurtuluş Savaşı'nda yal- nızca sömürgecilere ve yayılmacılara karşı değil, onlann içerideki işbirlıkçilenne kar- şı da dövüşmüştür. Padişah ve yandaşlannın yalnızca kendi çıkarlan ıçin neler yaptıklannı hepimiz bi- liyoruz. Dincilerin nasıl güçlüklerçıkardık- lannı biliyoruz. Şeyhülislam Dürrizade'nin, Mustafa Ke- maJ'in ve tüm Kuvayı Milliyecilerin öldü- rülmeleri yolunda fetva çıkardığını ve on- lan isyancı saydığını unutmadık. Ama bu sa- vaşı, ulusun kayıtsız koşulsuz egemenliğin- den yana olanlar, ulusun tam bağımsızlı- ğından yana olanlar, aydmlanmadan yana olanlar kazanmıştır. Mustafa K.emal Atatürk"ün Samsun'a çı- kışından bu yana seksen yıl geçti. Öyle gö- rülüyor ki, çirkin politikacının kollayıp bes- lediği gericilik, yobazlık yok edilemedı. Öy- le görülüyor ki, Kurtuluş Savaşı'mızda dış güçlerle işbirliğı içinde bulunanlar, seksen yıl sonra da hayınlıklannı sürdürüyorlar. Ne acı ki. aymaz politikacılann çıkarcı eylem- leri nedeniyle işbirlikçiler bugün Türkıye Bü- yük Millet Meclisi'ne kadar girebiliyorlar. Ne acıdır ki, yurtdışında silahlı eylemci din- cilenn sözcülüğünü yapmış bir kişi. yurtdı- şında cihat çağnlan yapan bir kişi, ulusçu- luğu değil ümmetçiliği savunan bir kişi, onurlu bireyı değil kulluğu savunan bir ki- şi bugün TBMM'ye girebiliyor. Türkıye Büyük Millet Meclisi'nin açıldı- gı gün yaşanan olaylar, ülkemizdeki demok- rasiye, iç banşa, uygarlığa, çağdaşlığa yö- nelmiş girişimlerdir. Bir hanım milletveki- linin türbanla yemin etmeye çalışmasının inançlarla, ınsan haklanyla, demokrasiyle ne ilgisi var? Olay tümü ile ülkemizde din kurallanna dayalı biî düzen kurma girişimidir. Bu ha- nım milletvekilinin geçmişini öğrendiği- mizde, bu eylemin tümü ile siyasal îslam ol- duğu bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır. Hiç kimse, laik Türkiye Cumhuriyetı"nın yasama organında, bu cumhunyetin kuru- İuş ilkelerine ters davranış ve görünüm içe- risinde bulunamaz. Buna bu ulus izin vermez. Herkes biliyor ki, türban adı altında yaratılan yapay buna- hm, gerçekte, ülkemizi çağdışı bir yöneti- me götürmek isteyenlerin, dine dayalı dev- let kurmak isteyenlenn girişimidir. PENCERE Hava Puslu••• Rahşan Ecevit'in MHP'ye yüklenmesi sol ke- simin anılarını ve acılannı canlandırdı. Ecevit dedi ki: "- 'Dişi bir kurtlaTürk'ten türedik, son Türk dev- letini biz koruruz' dediler. Çocuklan, gençleri si~ lahlandırdılar. Sayısız can yaktılar. Kaba kuvvetle siyaset yapmaya kalkanlar demokratik anlamda parti sayılamaz. Quna bir de din istisman katılır- sa milli birfik, laiklikvedemokrasizedelenir. Uma- nm, değişmişlerdir." Peki, MHP değişti mi?.. Herkesın merakı bu!.. • Rahşan Ecevit'in çıkışı, çoğu solcuya bir soluk aldırdı; kimisi "oh" dedi, kimisi alkışladı, kimisi DSP Genel Başkan Yardımcısı'na şükranlannı sun- du; bu arada bir soru unutuldu: Bir siyasi parti, devlet deşteği olmadan koman- do kamplan kurabilir mi?.. Ülkenin çeşıtli yerlerin- de kamp kuracaksın, gençlere askeri eğitim ve- receksin, çocuklan silahlandıracaksın, sayısız can yakacaksın!.. Ülkücülerin arkasında bir kuvvet vardı, "Iti kur- da kırdıracağım" diyordu; faili meçhul cinayetler başladığı zaman "Bana, milliyetçiler cinayet işli- yoriar dedirtemezsiniz" diye direniyordu. Kimdi bu güç?.. 68'li gençleri sindirmek için eytemin başını çe- kenlerin öldürülmesi karan devletin tepesinden desteklendi; 70'li yıllarda "Milliyetçi Cephe" ku- rulduğu zaman, solu tepelemek için kanlı saldın- lan kışkırtmak devlet politikasına dönüştü; Ana- dolu'nun çeşitli yörelerinde katliam üstüne katli- am düzenlendi. Rahşan Ecevit'in söyledikleri doğru. ama bir gerçeğin altı çizilmeli: Geçmişte ülkücülerin arkasında devlet vardı... Bugün var mı?.. • DSP, Rahşan Ecevit'in beklenmedik açıklama- sıyla köprüleri neden attı?.. Oysa DSP "koalisyon protokolü"ne etkili mad- deler koyarak MHP'yı sınayabilirdi. Kurulacakhü- kümetin irtica karşısında tutumu ne olacaktı?.. Türban sorunu nasıl çözümlenecekti?.. Eli kanlı çe- teler sonuna dek kovuştunjlacak mıydı?.. Devlet- te kadrolaşmanın önüne nasıl geçilecekti?.. MHP'nin değişip değtşmediği, ortaMıkgörüşme- lerinde ortaya çıkacaktı. Fırsat kaçtı. • DSP adına Rahşan Ecevit' in açıklaması yine de duygusal bir çıkış olamaz; Bülent Ecevit'in bir he- sabı vardır; sandıktan birinci çıkan parti, ikinci par- tiye "Senin elin kanlı" diyerek geçmişi bugüne getirdiğinde neler olacağını bilmez mi?.. Neler olacak?.. Kestirmek güç. Dünya koşullan çok değişti. En büyük tehlike ar- tık komünizm değil, ırtica!.. Ülkücülerin arkasında artık devlet yok!.. Anadolu'nun doğusundan kal- kan uçaklar Irak'ı vuruyoriar, batısından kalkacak uçaklar Sırbistan'ı bombalayacaklar. Ne Meclis il- gileniyor bu konuyla ne de hükümet!.. Ekonomi ise- gündemden silindi. Borç yükü devletin elini kolu-. nu bağlamışken 18 Nisan seçımlerınde sandıktan çözüm değil, bunalım mı çıktı?.. 1973'te Ecevit ilk hükümetini kurdu, ardından Mil- liyetçi Cephe geldi; 1978'de Ecevit ikinci hüküme- tini kurdu, ardından da 12 Eylül'e sürüklendik; bugün yapılan hesap yann ne getirecek?.. Göster Açık Kccrt'ını, al Bosch'tan beyaz eşyanı., Keiil yok! Senet yok! Hemen götür, yavaş yavaş öde. Üstelik Açık Kart limitin neyse, o yine sende. Açık Kart avantajı Açık amblemli Bosch yetkili satıcılarmda, derin bilgi (0-212) 630 50 50'de. B O S C H EXCLU<IV F 1100 0 Kreuk'v.'stti rjoîTTiaat tasod-âf ı 9Çik . Km- n/-r* J - , k «-•'-,- !' www.acik.coin.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle