23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 IIİSAN 1999 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Prof. Dr. Emre Kongar 'ın 730 sayfalık kitabı 1 yılda 20. baskısını yaptı Türkiyetarihi veKemalizm Yamyamlar kimler? - u Yam\amlara O> Yok"Ia bir kampanya yürütüyorsunuz». Bu yaımamlık fenomeni hakiönda bilgj verir mt- siniz. kimdir bu yam- yamlar ve bizden ne isti- yorfar? Onlara oy verir- sek başımıza daha ne tür felakeöergelir? - Yamyamlann kayna- gı, devleti yağmalamaya alışmış olan siyaset. Bunlar özelJikle Özal dönemi ile zirveye ula- şan, bir biçimde devlet eliyle, teşvikler, vergi ia- deleri, krediler ve benze- ri yollarla haikın vergi- lerini yağmalama ile işe başladılar. Sonra ülkenin tarihine ve doğasına uzandılar. yani inşaat işi- ne girdiler. Tarikatlar ve çetelerle işbirliği geliştirdiler. Bü- rokraside kollan, iş dün- yasında ortaklan var. Böylece ortaya bir "deviet-marya-siyaset- tartkat-ticaret" beşgeni çıktı. Özelleştırme furya- sındaki çeteler, aynı za- manda televizyon kanal- lannı da ele geçiriyorlar. Böyfece sadece siyaset deği], medva da yam- yamlann denetimine gi- riyor. Şımdi önümüzdeki se- çimlerde, bu çete men- suplan ve yağmacılar, genellikle DYP. ANAP ve Fazilet gibi partilerin listelerinde ve seyrek de oisa öteki partıierde de seçilecek yerlerde. Ömeğin Muğla'da tûm bir koyu kapatmak isteyen müteahhit, örne- ğin. lstaribul'un su hav- zasmda viJla yapan poli- tikacı, örneğin televiz- yon kanalı basan parti yöneticisi, örneğin ba- kanlığı zamanmda tüm Tûrkiye'nin yağmalan- masına göz yurcan kişi. Bu rejimin adı "de- mokrasi" filan değil. Bu rejimin adı olsa olsa yamyamokrasi Bizi aldatıyorlar. Son- ra da ülkedeki tarihsel, doğal ve parasal zengin- liklerimizi yağmalıyor- lar. Milletvekılliği ve be- lediye meclisi üyeliği, zengin olmanın kısa yoi- lan haline geldi. Bunlara oy vermeyi sürdürürsek, bir sûre sonra yiyecek bir şey kalmayınca doğrudan bi- zim fiziksel varlığımızı bile yok edecekler diye korkuyorum. METÎNHAKYERİ Emre Kongar'ın "21. Yüzyıkia Türki- ye* adlı kitabı bir yılda yirmi baskı yap- tı. 730 sayfalık, deyim yerindeyse "tuğla gibi" bir kitap. Üstelik fiyatı da 5 mılyon. Yani öyle kolay kolay "çoksatar" olacak bir kıtap değil. Kıtabtn bu kadar çok satmasının sırn ilk sorumuz oldu: - Kitabın bu kadar çok satmasını neye bağhvorsunuz? KONGAR-Sanıyorum, başta politika- cılann, sonra da onlara yalakalık edenle- rin, tarihsel ve güncei gerçekleri çarpıt- ma ve kendi çıkarlanna göre yorumlama çabalan, benitn gerçeklere uygun olma- sına özen gösterdiğim çözümlemelenm konusunda bir ilgi doğurdu. Bir başka de- yişle, ınsanlar. politikacıların çarpıtrıği gerçeklerin doğrulannı benim aktardıgım bılgilerde bulunca. kitabın satışı arttı. - Sizce 12 EylüTden sonra Tûrkiye'nin toplumsal yamsında vaşanan temel deği- şikükler neler oidu? Bu değişim Türki- ye'yi nasıl etkilivor? -12 Eylül olayını tek başına ele almak bir anlam taşımaz. Bu darbe aslında, 1950'den beri süregelen ve sadece 27 Ma- yıs 1960"ta kesintiye uğrayan, Türkiye'yi Iran, Afganistan ve Pakistan ile birlikte, Sovyetler Birliği'ne karşı bir Islami yeşil kuşak Ulkesi yapma projesinin bir aşama- sıydı. Nitekim, anayasaya din derslerinin konmasıyla. imam- hatip mezunlanna yargıçlık, savcılık, kaymakamlık, valilik yollannın açılmasıyla şeriat devletine doğru inanılmaz bir kayışm bu dönemde ortaya çıkmış olması, bunun en kesin de- lılidır. Sovyetler Birliği çökünce, Birle- şik Amerika'nın da desteğiyle, I950'Ier- de Menderes ile başlamış ve 12 Eylül ile doruk noktasına ulaşmış olan bu politika da artık anlamını yitirmiştir. 28 Şubat 1997 hareketi, 1950-1997 arası gelişmeler sonunda devleti teslim ettikleri larikatlardan ve çetelerden ann- ma eyleminin başlangıcı olarak algılana- bilir. - Kitapta, "Devletçi-Seckiııciler" ve "Gelenekçi-LiberaJJer''i Türk siyasal ya- şamında sımfsal çözümlemeye yardıma bir anahtar olarak tanımlıvorsunuz... Devletçi-Seçkineiler \e Gelenekçi-Libe- rallerle kimleri kastedivorsunuz... Nasıl ve neden ortaya çıkülar? Hangi dönüşümün iirünü oidular? -"DevletçHSeçkindler" ile "Geknek* {t-Libec8Uer"aynmı, endüstnleşmesüre-.- cinı kaçıran Osmanlı'nın Btn'yı yakala- ma çabası sırasında ortaya çıkmış olan. si- yasal, toplumsal ve ekonomik etkıleşimi çözümlemek ve açıklamak için kullandı- ğım ıkıli bir model. Bildiğiniz gibi, normal bir endüstrileş- me sürecini, doğal olarak toprak ağalan, burjuvazi ve işçi sınıfı arasındaki etkile- şim olarak algılamak, çözümlemek ve so- nuçlara varmak olanaklıdır. PekiOsmanlıgibi. sanayiles.me sürecin- de gecikmiş ve geciktiği için de hem siya- saJ bem de ekonomik olarak yan-sömür- ge durumuna düşmüş. bu nedenle de bur- juva sınıfi güçlenememiş bir Islam impa- ratoriuğundaki değişme \e dönüşüm di- namiğini nasıl açıkla>acaksınız? Işte bence. kitabın sosyolojik yaklaşı- ma. Türkiye tarihinin irdelenmesi ve in- celenmesi açtsmdan getirdiği en büyük yenilik bu: Osmanlı-Türk siyasal, top- lumsal ve ekonomik dönüşümünü, kla- sik sınıfsal çerçevenin dışında. kendine özgü tarihsel ve kültürel öğelerin oluş- turduğu iki büyük cephenin, yani iki bü- yük ittifakm çerçevesinde algılamak. Osmanlı allesl Osmanlı'da toplumsal, siyasal ve eko- nomik dönüşümün başlatıcısı, bizzat Os- manlı aılesi. Çünkü imparatorluk bu ailenin "möl- kü". Imparatorluğun savaş kaybetmeye başlaması ile topraklannın küçülmesi sa- raym, devletin "çöküş" sürecine girdiği- ni fark etmesine yol açıyor. Işte imparatoriuğu kurtarmak isteyen Osmanlı ailesinin, yani bizzat padişahın başlattığı yenilik hareketleri Hz. Osman felaketine, sonra Iü. SeUm trajedisıne y- ol açmıştır. Ama daha sonra, yeniçeriliğin kaldı- nlmasından başlayıp Harbiye'nin kurul- masına dek, imparatoriuğu kurtarmaya yönelik pek çok yenilikçi hareket, günde- me egemen olmuştur. Işte Osmanlı-Türk evrimleşmesinin ana ekseni bu yenilikçi hareketler ile ona karşı oluşan tepkiler çerçevesinde algıla- nabilir, çünkü (endüstrileşme süreci ka- çmldığı için) o dönemde değişime ve dö- nüşüme öncülük edecek bir burjuvazi ge- lişmemiştir. İmparatoriuğu kurtarmak isteyen sara- yın ve onun çevresındeki bürokrasınin öncülük ettiği yenilikçi hareketler, tepe- den geldiğı ve bunlara karşı oluşan "çı- karcı tepkiler" din şemsiyesi altında ve yeniçeri ayaklanmalan ya da cahil haikın "Şeriat isteriz" çığlıklan çerçevesinde ör- gütlendiği için, değişimi başlatanlar "de\letçi ve seçkinci" bir nitelik taşımış, bunlara karşı çıkanlar ise eskiye dönük özlemlere sığmdıklanndan "gelenekçi'', yenilikler devlet eliyle gerçekleştirilmek istendiği için devlete karşı da direndikle- rinden "Mberal"kimlik altında buluşmuş- lardır. Dikkat edilirse, benim, 1970'li yıllar- dan sonra artık dağıldığmı öne sürdüğüm bu iki ittifak. alttan alta. bugün de "Ata- türkçüler" ve "Ikiııci Cumhuriyetçiler" etiketleri altında varlıklannı sürdürmek- tedirler. Çağdaş sınıflar, yani sermaye sı- mfı ile işçi sınıfı yeterince gelişip rejime • Demokrasi yalnız çoğunluk yönetimi değil temel bak ve özgürlüklerin güvencede bulunduğu bir çoğunluk yönetimidir. A sahip çıkmadıkça da, bu "Devtetçi-Seç- kind" ittifak ile "Getenekçi-Uberaller" çatışması etkisini sürdürecektır. Günümüzde, etnik aynlıkçılarla şeri- atçılann "Getenekçi-Liberal" şemsiye al- tmda "tkinci Cumhuriyetçilerle" buluş- tuklan; buna karşılık, 12 Mart ve 12 Ey- lül'de devleti ele geçirerek "Gelenekçi- Liberal" cepheye destek v eren askeri bü- rokrasinin, Sovyetler Birliği çöktükten sonra 28 Şubat'tan bu yana da tutumunu değişririp yeniden Cumhuriyetin kurulu- şundaki modele uygun olarak, demokra- tik hukuk devletini savunanlann yamnda, tarikat ve çete devletine karşı ta\ ır alan "Devtetçi-Seçküıci" cephe içinde göriin- dükleri, eski çatışmanm bugüne dek ge- len yansımalan biçiminde ortaya çıkmak- tadır. - Türk siyaset geleneginde Kemalizm her kilide u\ar bir anahtar olarak kuDa- nıldı. Gercekten Kemalizmin yeri veöne- mi nedir? Kime karşıdır. kimden yana- dır? Hangi ittifaklara açık, bangilerioe kapabdır? - Kemalizmin en büyük talihsizliği, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerini yapan ordu tarafından da ideolojik bir şemsiye olarak kullanılmasıdır. Her iki darbe de tam anlamıyla "Anti- Kemalist" bir nitelik taşımaktadır. Her iki darbe de gerek "demokratik hak ve özgürlükler" bakımmdan gerekse "çagdaş uygarbk düzeyi" bakımmdan tam bir "geriye dönüş"tür. Her iki darbe de özellikle Amerika Bir- leşik Devletleri'nin "soğuk sjna?" ide- olojisine uygun olarak, ama asıl kendi iç koşullanmalanndan da dolayı, Türkiye'de tankat ve çete devletinin gelişmesine ça- nak tutmuştur. Anayasaya mecburi din eğitimi konul- masij imam-hatip okullan mezunlanna yargıç, savcı, kaymakam ve vali olma yol- lannın açılması, askeri darbelerin sonu- cudur. çeteler Yine çetelerin "komünizmekarsı" des- teklenmesi, bu anlayışuı bir ürünüdür. Oysa, gerçek Kemalizmin, bu tür uy- gulamalarla uzak yakın birilişkisi yoktur. Gerçek Kemalizm, "çağdaş. uygarhk" diye tantmladığı fenomenin günümüzde- ki yansıması olan, demokratik, sosyal hu- kuk devleti anlayışını yansıtır. (Demok- ratiklik ilkesi zorunlu olarak laikliği içer- diği için aynca "laik devlet" diye vurgu- lamak gereksinmesıni hissetmiyorum.) Gerçek Kemalizm, kuruluş aşamasın- da da, bugün de şeriat devleti olarak din diktatörlüğüne ve komünist devlet olarak suııf diktatörlüğüne kapalıdır. Dolayısıyla Kemalizm adına yapılacak ittifaklan. sınıfve grup olarak değil, amaç olarak belirlemek gerekir. Türkiye'deki en yanlış sorulardan biri. "Ordudan ya- na mısın orduya karşı nusın"dır. Bakın ben bu soruya kendi yanıtlanmı vereyim de bu sorunun niçin yanlış oldu- Nefretisevgiyle boğmakgerekU- Türkiye şkldet \« ttröre yabana değil... Bugünü de göz önüoe alarak şiddet ve terörün nedenlerini nekre bağiıyorsuouz? - Kitabımda bu konuya özel olarak yirmi sayfa ayırdım. Burada kısaca yanıt vermem çok zor. Türkiye'de şid- det ve terörün nedenlen çok karma- şıktır. Zaten bu yüzden de önlenmesi çok güç. Konuya günümüz açısından bakarsak, bugünlerdeki şiddet ve te- rörün temel nedeni olarak etnik ayn- hkçı hareketi (PKK eylemini) görebi- liriz. Çünkü etnik aynlıkçıltk. nefret duygulan doğurmak, bu nefrete daya- lı olarak aynmcılık uygulatmak ve bu nefrete dayalı aynmcıhğı da, aynlık- çılığımn gerekçesi oiarak kullanmak istiyor. Yani yüzyıllardır birlikte ba- nş içindeyaşamış Kürt ve Türk ınsan- lannı birbirine düşman etmek için uy- gulanan ve uzun dönemü aynlıkçı si- yasetin temelini oluşturan bir şiddet ve terör eylemi söz konusu.Bu ojtma gelmemek, şiddet ve terörü, güvenli- ğe dayalı banşla, nerreti de hukuka dayalı sevgiyle boğmak gerek, diye düşünüyorum, - Ordunun şeriatçılara karşı tutu- muDu. geçmiş askeri müdahaleleri de gözönündebulundurarak nasıl değer- lendirivorvunu/? Bu bağlamdagekce- ğe Uişkin öngörüleriniz var mı? -ÖzaFdanben. Türkiye'de. Mende- res ile başlayan. "Çoğunlugun istedi- ğişej demokratiktir" saptırması ivine kazandı. Biliyorsunuz, Almanya'da Hitterde böyie iktidara geldi. Bugün Türkiye'de şeriatçılar da aym çarpık mantığı kullanarak rejimi raymdan çı- karmaya çahşıyorlar. Aslmda bu duruma, çağdaş serma- ye ve işçi sımflanmız geiişmediği için düştük. Yani şeriatçı akımlar, çağdaş sımflanmız geiişmediği için güçlendi. Yine aym nedenle. yani çağdaş sınıflanmız gelişmemiş oldu- ğu için, şeriatçılığı güçlendiren eği- time ve siyasal örgütlenmeye karşı ordu sesini yükseltmek zorunda kal- dı. Allah'tan, bunaiım kitapta da uzun uzun anlattığım gibi, sivil giriş- kenlöcle ve anayasa sımrlan içinde çözüldü ve rejim büyük yaralar al- maktan kurtuldu. Türk Sılahlı Kuvvetleri'nin bugün "Seçinılerj-apıİBn"diye tavtr koyma- sı. benim hem tarihsel hem de güncei olarak bütiin bu çözümlemelerimın ne denli doğru ve gerçeğe uygun olduğu- nun bir kamtıdır(Buradâ hemen önü- müzdeki seçimlerin yapılmasmm de- mokrasi ile pek de jlişkıli olmadığını vurgulamalıyım. Ama bu durum, as- kerlerin demokrasi konusundaki iyi niyetmi gölgelemiyor). - Kürt sorunu Türkiye'yi nasıl etid- liyor. Türkiye bu sorunu nasıl çözme- Kdir? - Bu konu da kitapta 20 sayfayı aş- kın uzun bir bölüm olarak ele alınmış karmaşık sorunlardan biridir.Çok kı- saca bır-ikı ilkeden söz edebüinz yi- ne de. Sorun, her şeyden önce. özgürlük- ler kısıtlanarak ve smırlanarak değil, tam tersine genişletilerek ve geliştiri- lerek çözülebilir. Ikinci olarak, şoven milliyetçiliğin hem Türkler hem de Kürtler tarafın- dan aşılması gerekir. Sorunun bu bağ- lamdaki çözüm hedefmi. Cumhurbaş- kanı Sülev raan Demirei işaret etmiş- ar. Her türiü etnik, dinsel, mezhepsel aynmlan aşan. onlan çapraz kesen "anavasal vatandaşiık" ve "anayasal vatanseverlik" kavramlan bu sorunu çözecek hedeflerdir. Biitün ırk, dil, din, mezhep aynm- lan, kültürel kimlik olarak ait kimlik- ler, ûst kimlik olarak da siyasal kim- lik TürkiyeCumhurijıeti vatandaşflğı. - Sizin bir de çok satan ve romanın kahramanı Karpantiye'nin kişffiğinde YÖK'ön kurucusu Doğramacı'ya gÖDdermeieryapbğınız günümüzeyö- ndik eieştiriierie Sultan Mehmet dö- nemiode geçen bir post-^nodern re- manınız var. Hocaefendf nin Sandn- kası adlı bu romanda Osnıanij top- lumsal düzeni ile günümüz arasmda karsılaşürmalar yapıyorsunuz. Bu- gunîerde yeniden gündeme egemes olan Osmanbcılık da\ ranıslannj nstsâ değerlendiriwrsunuz? - Hocaefendi'nin Sandukası çok tartışmaya konu oldu. Özellikle de pek çok kişi romanı, en azından rotna- mn bazı bölümlerini gerçek sandı. Oysa roman, tümü uydurma olan me- tinlerden oluşuyor. Orada, hem Os- manlı'ya yönelik bazı gerçekleri vur- gulamaya hem de günümüze yönelik bazı eleştirilerde bulunmaya çalıştık. Sonunda çok eğlencelL üstetik çeşidi tarihsel ve felsefi derinlikieri (rfan bir metin çıkü orta>-a. Bugünden Osmanh'ya bakmakçok zevkli bir iş bence. Bir yandan Sinan Matrakçı, Nasuh DedeEfeBdî'yi görkemli bir kültürün temsilcüeri olarak keyifle benimse- mek, öte yandan günümüzdeki şeriat devleti özlemlerini Osmanlı'ya daya- yanlann çağ gerisi çabalannı hüzün- le seyretmek, Türkiye'de yaşamanın bize armağan ettiği ayncalıkh bir çeli$ki olsa gerek. ğu ortaya çıksın: Istiklal Savaşı'nı yapan ordudan yana- yım (Yalnız bu yanıt bile yukardaki soru- nun saçmalığını açıkça vurgular). Cumhuriyeti kuran ordudan yanayım. 27 Mayıs'ta üç politikacıyı asan orduya karşıyım. 1961 Anayasası gibi dünyanın en öz- gürlükçü anayasalanndan birini yapan or- dudan yanayım. 12 Mart 197l'de darbe yaparak Tûrki- ye'nin ne kadaraydını varsa içeri ükan or- duya karşıyım. 12 Eylül'de Türkiye'yi şeriat devletine doğru kaçınılmaz biçimde yeniden yapı- landıran orduya karşıyım. 28 Şubat 1997'de, Türkiye'yi kaçıml- maz bir biçimde şeriat devletine doğru götüren eğitim düzenine ve dinci siyasal örgütlenmelere karşı çıkan ordudan yana- yım. Kemallzme nasıl bakmalı? Özet olarak, Türkiye'deki demokrasi- yi kuran ve demokrasinın önünü açan or- dudan yanayım, demokrasiye karşı darbe yapan ve demokratikleşmeyı gerileten or- duya karşıyım. Işte Kemalizme de bu çerçevede bak- mak gerek. Kemalizm, 12 Mart'ta ve 12 Eylül'de darbe yapan ve Türkiye'yi tari- kat ve çete devletine doğru yönlendiren yönetimlerin değil, Türkiye'yi demokra- tjk sosyal hvtkuk devletine doğru götür- menin ideolojisidır. Ittifaklar da, sınıf ya da gnıplar çerçe- vesinde değil, bu hedef çerçevesinde ele alınmalıdır. Yani daha açık bir dille söy- leyeyim: Ordu 12 Mart ve 12 Eylül'de açıkça Kemalizme karşı bir darbe yaptı. Oktay Akbai gibi gerçek Kemaiistleri hapse attı. Aym ordu, Sovyetler Birliği çöktükten sonra, yani komünizm umacısı ortadan kalktıktan sonra, komünizmle mücadele adı altında devletin tarikatlara ve çetele- re ihale edilmiş olduğunu fark edip, dev- letin demokratik (ve tabii laik) yapısı ile hukuk devleti ilkelerinin yeniden tesisi için Kemalizme uygun bir tavır koydu. Ama bana sorarsanız, artık Kemalizm, anti-Kemalizm tartışmalannı aşmak ge- rek. Zaten bu tartışmalar. anti-Kemalist uygulamalar ve Ozal'ın 12 Eylül darbe- sini izleyen şeriat devleti yönlendırmele- ri ile yeniden gündeme gelmiştir ve Tür- kiye açısından bir talihsizliktir. Yani çağ- daş Tûrkiye'nin sonmlan Taksim'e cami yapılması ve rektörlerin türbanlı öğrenci- Iere selam durması mıdır? Diyalektik olarak, günümüzdeki Ke- malizmin güçlenmesı dogrudan doğruya şeriat devleti özlemlennin ivme kazan- ması sonunda gündeme gelmiştir. Her iki akımın da yeniden gündeme egemen olması aslında. çağdaş sınıflann yeterince gelişmemiş olmasuıdan, yani endüstrileşme aşamasının henüz başany- la tamamlanamamış olmasuıdan kaynak- lanmaktadır. -27 Mayıs'ı Devletçj-Seçldnci bir e\lem olarak tanımlıyorsunuz... Ozgüriükçü bir anayasa yaratan bu '*eylem"i hangi ge- rekçelerie seçkinci olarak tanıml/vorsu- nuz? -Benim ürettiğim terminoloji çerçeve- sinde "Devietçi-Seçkinci" olmak, demok- rasiye karşı olmak demek değil ki. Tam tersine, gerek Cumhuriyetin kuru- luşu gerekse çok parrili düzene geçiş, dogrudan doğruya "Devietçi-Seçkindle- rin" eylemleri. Bu çerçevede, demokra- siyi yozlaştıran. temel hak ve özgürlük- leri yok ederek onu bir "çoğunluk dikta- sma" çeviren Menderes rejimine karşı y ı- ne bir "Devletçi-Seçkinci" hareket, yeni- den en demokratik anayasalardan birini yaparak, Türkiye'yi yeniden demokrasi yoluna sokuyor. Türkiye'de demokrasi Burada bir kez daha vurgulayalım: Türkiye'ye demoRrasi, Batı 'da olduğu gi- bi sanayileşme sonunda güçlenen burju- vazi ve işçi sınıfı tarafından değil. devle- ti yönetenlerin, yani "Devletçi-Seçkinci- lerin" bir eylemi olarak getirilmişhr. Bu çerçevede, tüm yenilikçi eylemlere karşı çıkan "Gelenekçi-Liberaller" sürekli ola- rak anti-demokratik bir tutum sergilemiş ve her iktidara geldiklerinde, demokrasi- yi, dinsel öğeleri kullanarak çoğunluk adına yozlaştırmışlardır. Gelenekçi-Liberaller, muhalefet öz- gürlüğü, sendika özgürlüğü, basuı özgür- lüğü gibi temel hakve özgürlükleri sürek- li olarak çoğunluk adına budama eğilimi göstermiş ve demokrasiyi yozlaştırmış- lardır. Bugün de bu rutumlan devam edi- yor. Fakültelerde sıkıntı Öğretmen adaylan öğretmen göremiyor ANKARA (ANKA) - Ilk ve orta de- receli okullarda kalabalık sınıflar ne- deniyle öğrencileröğretnıene ulaşmak- ta zorlanırken. öğretmen adaylan da benzer sorunu eğitim fakültelerinde ya- şıyor. YÖK, Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğretmen ihtiyacının karşılanmasına yönelik olarak eğitim fakültelerinin kontenjanlannı arttınrken, eğitim fa- kültelerinde öğretim üyesi başına düşen ögrenci sayısı yüzde 37 artarak rekor düzeye ulaştı. Eğitim fakültelerinin il- kokul ögretmenliği ve okul öncesi öğ- retmenliği bölümlerinde bir öğretim üyesi 477 ögrenci ile ders yapmak zo- runda kalıyor YÖK'ten edinilen bilgiye göre, ör- gün öğretimdeki ögrenci sayısı bir ön- ceki öğretim yılma göre yüzde 6.9'luk artışla 825 bin 95'ten 881 bin 897'ye yükselirken, öğretim üyesi sayısı da yüzde 6.7'lik artışla 55 bin 444'ten 59 bin 170"e yükseldi. Öğrenci sayısmda- ki artışın, öğretira üyesi sayısındaki ar- tışın üzerinde gerçekleşmesi de özel- likle bazı alanlarda öğrenci-öğretim üyesi dengesini daha da bozdu. YÖK, Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğretmen ihtiyacını dıkkate alarak, eğitim fakül- telerinin kontenjanlannda büyük artış- laryaparken, faİcültelerin öğretim üye- si sayısında artış gerçekleşmeyince, sı- nıf mevcutlan kalabalıklaştı. Bunun so- nucu olarak da öğretim üyesi başına dü- şen öğrenci sayısı yeni bir rekor kırdı. Eğitim fakültelerinin sınıföğretmen- liğı branşmda bir önceki öğretim yılın- da öğretim üyesi başına 348 öğrenci düşerken, bu sayı yüzde 37'lik artışla 477'ye yükseldi. Okul öncesi ögret- menliği branşmda da bir öğretim üyesi 477 öğrenci ile eğitim yapmak zorun- da kaldı. Bu arada Türk dıli ve edebi- yatı ögretmenliği branşmda da sınıflar kalabalıklaştı. Türk dili ve edebiyatın- da geçen öğretim yılında bir öğretim üyesine 78 öğrenci düşerken, bu yıl, bu sayı 105'e ulaştı. Meslekı-teknik eğitim ögretmenliği, fen bilimleri ögretmenliği gibi alanlar- da ise geçen yıla göre iyileşme oldu. Mesleki eğitim alanında geçen yıl bir öğretim üyesi 106, fen bilimleri öğret- menliğinde ise 80 öğrenci ilfeeğftüh y& parken, bu yıl mesleki teknik eğitimde bir öğretim üyesine 81, fen bilimleri öğretmenliğinde ise 77 öğrenci düştü. Mühendislık branşlannda da öğretim üyesi açığı büyüdü. Bilgisayar mühen- dislıği branşmda öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı 32'den 40'a yük- seldi. Eski TÜSİAD Baskanı Ali Koçman bugün toprağa veriliyor tstanbul HaberServisi-Tedavisi için geçen pazar günü Amerika'ya götürü- lürken ambulans uçakta geçirdiği kalp. krizi sonucu yaşamını yitiren Koçtuğ Denizcilik AŞ Yönetim Kurulu Başka- nı ABKoçmanbugün toprağa veriliyor. Koçman'ın cenazesi Teşvikiye Ca- mii'nde öğle namazınm ardmdan kılı- nacak cenaze namazından sonra Feri- köy Aile Mezarlığı'nda defhedilecek. AB Koçman kimdir? tşadamı Ali Koçman 1943 yılında doğdu. Koçman, Işık Lisesi'ni ve Ikti- sadi ve Idari Bilimler Yüksek Oku- lu'nu bitirdi. Daha sonra Amerika Bir- leşik Devletleri ve Ingiltere'de çeşitli üniversitelerde iş idaresi üzerinde li- sans çalışmalan yaptı. Koçman. 1970'li yıllann başında Türkiye'ye dö- nerek gemicilik. otomotiv, gıda sana- yi, ithalat, ihracat konulannda faaliyet gösteren aile şirketlerinin başına geç- ti. Türkiye onu 1980 öncesi TÜSl- AD'daki çıbşlanyla tanıdı. TÜSİAD Yönetim Kurulu üyesi iken "milli mu- tabakaf hükümeti kurulması için yaptığı çıkışlarla tanındı. Siyasilere milli birlık hükümeti kurma yolunda ikazlann bulunduğu ünlü TÜSlAD ilanlannda başkan yardımcısı olarak Kocman'm imzası vardı. 1980 sonrası liberal ekonomiye ge- çiş sürecinde beş yıl süreyle TÜSİAD Başkanı olarak görev yaptı. TÜStAD Başkanlığı döneminde ekonomik ve si- yasi liberalizmi savunan çıkışlanyla dikkat çeken Koçman, siyasete girme tekliflerini ise geri çevirdi. Gece yaşa- mma olan düşkünlüğü ve "Fenerbah- çe"'ye tutkuyla bağlılığı ile de tanınan Koçman'ın, Vizyon dergisinde yazıla- n ve röportajlan yayımlandı. Şeker hastalığı nedeniyle Amerikan Hasta- nesi'nde ve yurtdışında uzun süredir tedavi gören Koçman 56 yaşındaydı. Koçman, geçen pazar gecesi tedavi için ABD'ye giderken uçakta kalp kri- zi geçirmiş, sağlık personelinin tüm müdahalelerine karşın kurtanlmayarak yaşamını jitirmişti. Koçman'ı taşıyan uçak. pazartesi günü saat 13.00'te Ata- türk Havaalanı'na geri dönmüş ve Koç- man'ın cenazesi Amerikan Hastanesi morguna kaldınlmıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle