Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 IIİSAN 1999 CUMA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Prof. Dr. Emre Kongar 'ın 730 sayfalık kitabı 1 yılda 20. baskısını yaptı
Türkiyetarihi veKemalizm
Yamyamlar kimler?
- u
Yam\amlara O>
Yok"Ia bir kampanya
yürütüyorsunuz». Bu
yaımamlık fenomeni
hakiönda bilgj verir mt-
siniz. kimdir bu yam-
yamlar ve bizden ne isti-
yorfar? Onlara oy verir-
sek başımıza daha ne tür
felakeöergelir?
- Yamyamlann kayna-
gı, devleti yağmalamaya
alışmış olan siyaset.
Bunlar özelJikle Özal
dönemi ile zirveye ula-
şan, bir biçimde devlet
eliyle, teşvikler, vergi ia-
deleri, krediler ve benze-
ri yollarla haikın vergi-
lerini yağmalama ile işe
başladılar. Sonra ülkenin
tarihine ve doğasına
uzandılar. yani inşaat işi-
ne girdiler.
Tarikatlar ve çetelerle
işbirliği geliştirdiler. Bü-
rokraside kollan, iş dün-
yasında ortaklan var.
Böylece ortaya bir
"deviet-marya-siyaset-
tartkat-ticaret" beşgeni
çıktı.
Özelleştırme furya-
sındaki çeteler, aynı za-
manda televizyon kanal-
lannı da ele geçiriyorlar.
Böyfece sadece siyaset
deği], medva da yam-
yamlann denetimine gi-
riyor.
Şımdi önümüzdeki se-
çimlerde, bu çete men-
suplan ve yağmacılar,
genellikle DYP. ANAP
ve Fazilet gibi partilerin
listelerinde ve seyrek de
oisa öteki partıierde de
seçilecek yerlerde.
Ömeğin Muğla'da
tûm bir koyu kapatmak
isteyen müteahhit, örne-
ğin. lstaribul'un su hav-
zasmda viJla yapan poli-
tikacı, örneğin televiz-
yon kanalı basan parti
yöneticisi, örneğin ba-
kanlığı zamanmda tüm
Tûrkiye'nin yağmalan-
masına göz yurcan kişi.
Bu rejimin adı "de-
mokrasi" filan değil. Bu
rejimin adı olsa olsa
yamyamokrasi
Bizi aldatıyorlar. Son-
ra da ülkedeki tarihsel,
doğal ve parasal zengin-
liklerimizi yağmalıyor-
lar. Milletvekılliği ve be-
lediye meclisi üyeliği,
zengin olmanın kısa yoi-
lan haline geldi.
Bunlara oy vermeyi
sürdürürsek, bir sûre
sonra yiyecek bir şey
kalmayınca doğrudan bi-
zim fiziksel varlığımızı
bile yok edecekler diye
korkuyorum.
METÎNHAKYERİ
Emre Kongar'ın "21. Yüzyıkia Türki-
ye* adlı kitabı bir yılda yirmi baskı yap-
tı.
730 sayfalık, deyim yerindeyse "tuğla
gibi" bir kitap. Üstelik fiyatı da 5 mılyon.
Yani öyle kolay kolay "çoksatar" olacak
bir kıtap değil.
Kıtabtn bu kadar çok satmasının sırn
ilk sorumuz oldu:
- Kitabın bu kadar çok satmasını neye
bağhvorsunuz?
KONGAR-Sanıyorum, başta politika-
cılann, sonra da onlara yalakalık edenle-
rin, tarihsel ve güncei gerçekleri çarpıt-
ma ve kendi çıkarlanna göre yorumlama
çabalan, benitn gerçeklere uygun olma-
sına özen gösterdiğim çözümlemelenm
konusunda bir ilgi doğurdu. Bir başka de-
yişle, ınsanlar. politikacıların çarpıtrıği
gerçeklerin doğrulannı benim aktardıgım
bılgilerde bulunca. kitabın satışı arttı.
- Sizce 12 EylüTden sonra Tûrkiye'nin
toplumsal yamsında vaşanan temel deği-
şikükler neler oidu? Bu değişim Türki-
ye'yi nasıl etkilivor?
-12 Eylül olayını tek başına ele almak
bir anlam taşımaz. Bu darbe aslında,
1950'den beri süregelen ve sadece 27 Ma-
yıs 1960"ta kesintiye uğrayan, Türkiye'yi
Iran, Afganistan ve Pakistan ile birlikte,
Sovyetler Birliği'ne karşı bir Islami yeşil
kuşak Ulkesi yapma projesinin bir aşama-
sıydı.
Nitekim, anayasaya din derslerinin
konmasıyla. imam- hatip mezunlanna
yargıçlık, savcılık, kaymakamlık, valilik
yollannın açılmasıyla şeriat devletine
doğru inanılmaz bir kayışm bu dönemde
ortaya çıkmış olması, bunun en kesin de-
lılidır. Sovyetler Birliği çökünce, Birle-
şik Amerika'nın da desteğiyle, I950'Ier-
de Menderes ile başlamış ve 12 Eylül ile
doruk noktasına ulaşmış olan bu politika
da artık anlamını yitirmiştir.
28 Şubat 1997 hareketi, 1950-1997
arası gelişmeler sonunda devleti teslim
ettikleri larikatlardan ve çetelerden ann-
ma eyleminin başlangıcı olarak algılana-
bilir.
- Kitapta, "Devletçi-Seckiııciler" ve
"Gelenekçi-LiberaJJer''i Türk siyasal ya-
şamında sımfsal çözümlemeye yardıma
bir anahtar olarak tanımlıvorsunuz...
Devletçi-Seçkineiler \e Gelenekçi-Libe-
rallerle kimleri kastedivorsunuz... Nasıl ve
neden ortaya çıkülar? Hangi dönüşümün
iirünü oidular?
-"DevletçHSeçkindler" ile "Geknek*
{t-Libec8Uer"aynmı, endüstnleşmesüre-.-
cinı kaçıran Osmanlı'nın Btn'yı yakala-
ma çabası sırasında ortaya çıkmış olan. si-
yasal, toplumsal ve ekonomik etkıleşimi
çözümlemek ve açıklamak için kullandı-
ğım ıkıli bir model.
Bildiğiniz gibi, normal bir endüstrileş-
me sürecini, doğal olarak toprak ağalan,
burjuvazi ve işçi sınıfı arasındaki etkile-
şim olarak algılamak, çözümlemek ve so-
nuçlara varmak olanaklıdır.
PekiOsmanlıgibi. sanayiles.me sürecin-
de gecikmiş ve geciktiği için de hem siya-
saJ bem de ekonomik olarak yan-sömür-
ge durumuna düşmüş. bu nedenle de bur-
juva sınıfi güçlenememiş bir Islam impa-
ratoriuğundaki değişme \e dönüşüm di-
namiğini nasıl açıkla>acaksınız?
Işte bence. kitabın sosyolojik yaklaşı-
ma. Türkiye tarihinin irdelenmesi ve in-
celenmesi açtsmdan getirdiği en büyük
yenilik bu: Osmanlı-Türk siyasal, top-
lumsal ve ekonomik dönüşümünü, kla-
sik sınıfsal çerçevenin dışında. kendine
özgü tarihsel ve kültürel öğelerin oluş-
turduğu iki büyük cephenin, yani iki bü-
yük ittifakm çerçevesinde algılamak.
Osmanlı allesl
Osmanlı'da toplumsal, siyasal ve eko-
nomik dönüşümün başlatıcısı, bizzat Os-
manlı aılesi.
Çünkü imparatorluk bu ailenin "möl-
kü". Imparatorluğun savaş kaybetmeye
başlaması ile topraklannın küçülmesi sa-
raym, devletin "çöküş" sürecine girdiği-
ni fark etmesine yol açıyor.
Işte imparatoriuğu kurtarmak isteyen
Osmanlı ailesinin, yani bizzat padişahın
başlattığı yenilik hareketleri Hz. Osman
felaketine, sonra Iü. SeUm trajedisıne y-
ol açmıştır.
Ama daha sonra, yeniçeriliğin kaldı-
nlmasından başlayıp Harbiye'nin kurul-
masına dek, imparatoriuğu kurtarmaya
yönelik pek çok yenilikçi hareket, günde-
me egemen olmuştur.
Işte Osmanlı-Türk evrimleşmesinin
ana ekseni bu yenilikçi hareketler ile ona
karşı oluşan tepkiler çerçevesinde algıla-
nabilir, çünkü (endüstrileşme süreci ka-
çmldığı için) o dönemde değişime ve dö-
nüşüme öncülük edecek bir burjuvazi ge-
lişmemiştir.
İmparatoriuğu kurtarmak isteyen sara-
yın ve onun çevresındeki bürokrasınin
öncülük ettiği yenilikçi hareketler, tepe-
den geldiğı ve bunlara karşı oluşan "çı-
karcı tepkiler" din şemsiyesi altında ve
yeniçeri ayaklanmalan ya da cahil haikın
"Şeriat isteriz" çığlıklan çerçevesinde ör-
gütlendiği için, değişimi başlatanlar
"de\letçi ve seçkinci" bir nitelik taşımış,
bunlara karşı çıkanlar ise eskiye dönük
özlemlere sığmdıklanndan "gelenekçi'',
yenilikler devlet eliyle gerçekleştirilmek
istendiği için devlete karşı da direndikle-
rinden "Mberal"kimlik altında buluşmuş-
lardır.
Dikkat edilirse, benim, 1970'li yıllar-
dan sonra artık dağıldığmı öne sürdüğüm
bu iki ittifak. alttan alta. bugün de "Ata-
türkçüler" ve "Ikiııci Cumhuriyetçiler"
etiketleri altında varlıklannı sürdürmek-
tedirler. Çağdaş sınıflar, yani sermaye sı-
mfı ile işçi sınıfı yeterince gelişip rejime
• Demokrasi yalnız
çoğunluk yönetimi değil
temel bak ve özgürlüklerin
güvencede bulunduğu bir
çoğunluk yönetimidir. A
sahip çıkmadıkça da, bu "Devtetçi-Seç-
kind" ittifak ile "Getenekçi-Uberaller"
çatışması etkisini sürdürecektır.
Günümüzde, etnik aynlıkçılarla şeri-
atçılann "Getenekçi-Liberal" şemsiye al-
tmda "tkinci Cumhuriyetçilerle" buluş-
tuklan; buna karşılık, 12 Mart ve 12 Ey-
lül'de devleti ele geçirerek "Gelenekçi-
Liberal" cepheye destek v eren askeri bü-
rokrasinin, Sovyetler Birliği çöktükten
sonra 28 Şubat'tan bu yana da tutumunu
değişririp yeniden Cumhuriyetin kurulu-
şundaki modele uygun olarak, demokra-
tik hukuk devletini savunanlann yamnda,
tarikat ve çete devletine karşı ta\ ır alan
"Devtetçi-Seçküıci" cephe içinde göriin-
dükleri, eski çatışmanm bugüne dek ge-
len yansımalan biçiminde ortaya çıkmak-
tadır.
- Türk siyaset geleneginde Kemalizm
her kilide u\ar bir anahtar olarak kuDa-
nıldı. Gercekten Kemalizmin yeri veöne-
mi nedir? Kime karşıdır. kimden yana-
dır? Hangi ittifaklara açık, bangilerioe
kapabdır?
- Kemalizmin en büyük talihsizliği, 12
Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerini
yapan ordu tarafından da ideolojik bir
şemsiye olarak kullanılmasıdır.
Her iki darbe de tam anlamıyla "Anti-
Kemalist" bir nitelik taşımaktadır.
Her iki darbe de gerek "demokratik
hak ve özgürlükler" bakımmdan gerekse
"çagdaş uygarbk düzeyi" bakımmdan tam
bir "geriye dönüş"tür.
Her iki darbe de özellikle Amerika Bir-
leşik Devletleri'nin "soğuk sjna?" ide-
olojisine uygun olarak, ama asıl kendi iç
koşullanmalanndan da dolayı, Türkiye'de
tankat ve çete devletinin gelişmesine ça-
nak tutmuştur.
Anayasaya mecburi din eğitimi konul-
masij imam-hatip okullan mezunlanna
yargıç, savcı, kaymakam ve vali olma yol-
lannın açılması, askeri darbelerin sonu-
cudur.
çeteler
Yine çetelerin "komünizmekarsı" des-
teklenmesi, bu anlayışuı bir ürünüdür.
Oysa, gerçek Kemalizmin, bu tür uy-
gulamalarla uzak yakın birilişkisi yoktur.
Gerçek Kemalizm, "çağdaş. uygarhk"
diye tantmladığı fenomenin günümüzde-
ki yansıması olan, demokratik, sosyal hu-
kuk devleti anlayışını yansıtır. (Demok-
ratiklik ilkesi zorunlu olarak laikliği içer-
diği için aynca "laik devlet" diye vurgu-
lamak gereksinmesıni hissetmiyorum.)
Gerçek Kemalizm, kuruluş aşamasın-
da da, bugün de şeriat devleti olarak din
diktatörlüğüne ve komünist devlet olarak
suııf diktatörlüğüne kapalıdır.
Dolayısıyla Kemalizm adına yapılacak
ittifaklan. sınıfve grup olarak değil, amaç
olarak belirlemek gerekir. Türkiye'deki
en yanlış sorulardan biri. "Ordudan ya-
na mısın orduya karşı nusın"dır.
Bakın ben bu soruya kendi yanıtlanmı
vereyim de bu sorunun niçin yanlış oldu-
Nefretisevgiyle
boğmakgerekU- Türkiye şkldet \« ttröre yabana
değil... Bugünü de göz önüoe alarak
şiddet ve terörün nedenlerini nekre
bağiıyorsuouz?
- Kitabımda bu konuya özel olarak
yirmi sayfa ayırdım. Burada kısaca
yanıt vermem çok zor. Türkiye'de şid-
det ve terörün nedenlen çok karma-
şıktır. Zaten bu yüzden de önlenmesi
çok güç. Konuya günümüz açısından
bakarsak, bugünlerdeki şiddet ve te-
rörün temel nedeni olarak etnik ayn-
hkçı hareketi (PKK eylemini) görebi-
liriz. Çünkü etnik aynlıkçıltk. nefret
duygulan doğurmak, bu nefrete daya-
lı olarak aynmcılık uygulatmak ve bu
nefrete dayalı aynmcıhğı da, aynlık-
çılığımn gerekçesi oiarak kullanmak
istiyor. Yani yüzyıllardır birlikte ba-
nş içindeyaşamış Kürt ve Türk ınsan-
lannı birbirine düşman etmek için uy-
gulanan ve uzun dönemü aynlıkçı si-
yasetin temelini oluşturan bir şiddet
ve terör eylemi söz konusu.Bu ojtma
gelmemek, şiddet ve terörü, güvenli-
ğe dayalı banşla, nerreti de hukuka
dayalı sevgiyle boğmak gerek, diye
düşünüyorum,
- Ordunun şeriatçılara karşı tutu-
muDu. geçmiş askeri müdahaleleri de
gözönündebulundurarak nasıl değer-
lendirivorvunu/? Bu bağlamdagekce-
ğe Uişkin öngörüleriniz var mı?
-ÖzaFdanben. Türkiye'de. Mende-
res ile başlayan. "Çoğunlugun istedi-
ğişej demokratiktir" saptırması ivine
kazandı. Biliyorsunuz, Almanya'da
Hitterde böyie iktidara geldi. Bugün
Türkiye'de şeriatçılar da aym çarpık
mantığı kullanarak rejimi raymdan çı-
karmaya çahşıyorlar.
Aslmda bu duruma, çağdaş serma-
ye ve işçi sımflanmız geiişmediği
için düştük. Yani şeriatçı akımlar,
çağdaş sımflanmız geiişmediği için
güçlendi. Yine aym nedenle. yani
çağdaş sınıflanmız gelişmemiş oldu-
ğu için, şeriatçılığı güçlendiren eği-
time ve siyasal örgütlenmeye karşı
ordu sesini yükseltmek zorunda kal-
dı. Allah'tan, bunaiım kitapta da
uzun uzun anlattığım gibi, sivil giriş-
kenlöcle ve anayasa sımrlan içinde
çözüldü ve rejim büyük yaralar al-
maktan kurtuldu.
Türk Sılahlı Kuvvetleri'nin bugün
"Seçinılerj-apıİBn"diye tavtr koyma-
sı. benim hem tarihsel hem de güncei
olarak bütiin bu çözümlemelerimın ne
denli doğru ve gerçeğe uygun olduğu-
nun bir kamtıdır(Buradâ hemen önü-
müzdeki seçimlerin yapılmasmm de-
mokrasi ile pek de jlişkıli olmadığını
vurgulamalıyım. Ama bu durum, as-
kerlerin demokrasi konusundaki iyi
niyetmi gölgelemiyor).
- Kürt sorunu Türkiye'yi nasıl etid-
liyor. Türkiye bu sorunu nasıl çözme-
Kdir?
- Bu konu da kitapta 20 sayfayı aş-
kın uzun bir bölüm olarak ele alınmış
karmaşık sorunlardan biridir.Çok kı-
saca bır-ikı ilkeden söz edebüinz yi-
ne de.
Sorun, her şeyden önce. özgürlük-
ler kısıtlanarak ve smırlanarak değil,
tam tersine genişletilerek ve geliştiri-
lerek çözülebilir.
Ikinci olarak, şoven milliyetçiliğin
hem Türkler hem de Kürtler tarafın-
dan aşılması gerekir. Sorunun bu bağ-
lamdaki çözüm hedefmi. Cumhurbaş-
kanı Sülev raan Demirei işaret etmiş-
ar. Her türiü etnik, dinsel, mezhepsel
aynmlan aşan. onlan çapraz kesen
"anavasal vatandaşiık" ve "anayasal
vatanseverlik" kavramlan bu sorunu
çözecek hedeflerdir.
Biitün ırk, dil, din, mezhep aynm-
lan, kültürel kimlik olarak ait kimlik-
ler, ûst kimlik olarak da siyasal kim-
lik TürkiyeCumhurijıeti vatandaşflğı.
- Sizin bir de çok satan ve romanın
kahramanı Karpantiye'nin kişffiğinde
YÖK'ön kurucusu Doğramacı'ya
gÖDdermeieryapbğınız günümüzeyö-
ndik eieştiriierie Sultan Mehmet dö-
nemiode geçen bir post-^nodern re-
manınız var. Hocaefendf nin Sandn-
kası adlı bu romanda Osnıanij top-
lumsal düzeni ile günümüz arasmda
karsılaşürmalar yapıyorsunuz. Bu-
gunîerde yeniden gündeme egemes
olan Osmanbcılık da\ ranıslannj nstsâ
değerlendiriwrsunuz?
- Hocaefendi'nin Sandukası çok
tartışmaya konu oldu. Özellikle de
pek çok kişi romanı, en azından rotna-
mn bazı bölümlerini gerçek sandı.
Oysa roman, tümü uydurma olan me-
tinlerden oluşuyor. Orada, hem Os-
manlı'ya yönelik bazı gerçekleri vur-
gulamaya hem de günümüze yönelik
bazı eleştirilerde bulunmaya çalıştık.
Sonunda çok eğlencelL üstetik çeşidi
tarihsel ve felsefi derinlikieri (rfan bir
metin çıkü orta>-a.
Bugünden Osmanh'ya bakmakçok
zevkli bir iş bence.
Bir yandan Sinan Matrakçı, Nasuh
DedeEfeBdî'yi görkemli bir kültürün
temsilcüeri olarak keyifle benimse-
mek, öte yandan günümüzdeki şeriat
devleti özlemlerini Osmanlı'ya daya-
yanlann çağ gerisi çabalannı hüzün-
le seyretmek, Türkiye'de yaşamanın
bize armağan ettiği ayncalıkh bir
çeli$ki olsa gerek.
ğu ortaya çıksın:
Istiklal Savaşı'nı yapan ordudan yana-
yım (Yalnız bu yanıt bile yukardaki soru-
nun saçmalığını açıkça vurgular).
Cumhuriyeti kuran ordudan yanayım.
27 Mayıs'ta üç politikacıyı asan orduya
karşıyım.
1961 Anayasası gibi dünyanın en öz-
gürlükçü anayasalanndan birini yapan or-
dudan yanayım.
12 Mart 197l'de darbe yaparak Tûrki-
ye'nin ne kadaraydını varsa içeri ükan or-
duya karşıyım.
12 Eylül'de Türkiye'yi şeriat devletine
doğru kaçınılmaz biçimde yeniden yapı-
landıran orduya karşıyım.
28 Şubat 1997'de, Türkiye'yi kaçıml-
maz bir biçimde şeriat devletine doğru
götüren eğitim düzenine ve dinci siyasal
örgütlenmelere karşı çıkan ordudan yana-
yım.
Kemallzme nasıl bakmalı?
Özet olarak, Türkiye'deki demokrasi-
yi kuran ve demokrasinın önünü açan or-
dudan yanayım, demokrasiye karşı darbe
yapan ve demokratikleşmeyı gerileten or-
duya karşıyım.
Işte Kemalizme de bu çerçevede bak-
mak gerek. Kemalizm, 12 Mart'ta ve 12
Eylül'de darbe yapan ve Türkiye'yi tari-
kat ve çete devletine doğru yönlendiren
yönetimlerin değil, Türkiye'yi demokra-
tjk sosyal hvtkuk devletine doğru götür-
menin ideolojisidır.
Ittifaklar da, sınıf ya da gnıplar çerçe-
vesinde değil, bu hedef çerçevesinde ele
alınmalıdır. Yani daha açık bir dille söy-
leyeyim: Ordu 12 Mart ve 12 Eylül'de
açıkça Kemalizme karşı bir darbe yaptı.
Oktay Akbai gibi gerçek Kemaiistleri
hapse attı.
Aym ordu, Sovyetler Birliği çöktükten
sonra, yani komünizm umacısı ortadan
kalktıktan sonra, komünizmle mücadele
adı altında devletin tarikatlara ve çetele-
re ihale edilmiş olduğunu fark edip, dev-
letin demokratik (ve tabii laik) yapısı ile
hukuk devleti ilkelerinin yeniden tesisi
için Kemalizme uygun bir tavır koydu.
Ama bana sorarsanız, artık Kemalizm,
anti-Kemalizm tartışmalannı aşmak ge-
rek. Zaten bu tartışmalar. anti-Kemalist
uygulamalar ve Ozal'ın 12 Eylül darbe-
sini izleyen şeriat devleti yönlendırmele-
ri ile yeniden gündeme gelmiştir ve Tür-
kiye açısından bir talihsizliktir. Yani çağ-
daş Tûrkiye'nin sonmlan Taksim'e cami
yapılması ve rektörlerin türbanlı öğrenci-
Iere selam durması mıdır?
Diyalektik olarak, günümüzdeki Ke-
malizmin güçlenmesı dogrudan doğruya
şeriat devleti özlemlennin ivme kazan-
ması sonunda gündeme gelmiştir.
Her iki akımın da yeniden gündeme
egemen olması aslında. çağdaş sınıflann
yeterince gelişmemiş olmasuıdan, yani
endüstrileşme aşamasının henüz başany-
la tamamlanamamış olmasuıdan kaynak-
lanmaktadır.
-27 Mayıs'ı Devletçj-Seçldnci bir e\lem
olarak tanımlıyorsunuz... Ozgüriükçü bir
anayasa yaratan bu '*eylem"i hangi ge-
rekçelerie seçkinci olarak tanıml/vorsu-
nuz?
-Benim ürettiğim terminoloji çerçeve-
sinde "Devietçi-Seçkinci" olmak, demok-
rasiye karşı olmak demek değil ki.
Tam tersine, gerek Cumhuriyetin kuru-
luşu gerekse çok parrili düzene geçiş,
dogrudan doğruya "Devietçi-Seçkindle-
rin" eylemleri. Bu çerçevede, demokra-
siyi yozlaştıran. temel hak ve özgürlük-
leri yok ederek onu bir "çoğunluk dikta-
sma" çeviren Menderes rejimine karşı y ı-
ne bir "Devletçi-Seçkinci" hareket, yeni-
den en demokratik anayasalardan birini
yaparak, Türkiye'yi yeniden demokrasi
yoluna sokuyor.
Türkiye'de demokrasi
Burada bir kez daha vurgulayalım:
Türkiye'ye demoRrasi, Batı 'da olduğu gi-
bi sanayileşme sonunda güçlenen burju-
vazi ve işçi sınıfı tarafından değil. devle-
ti yönetenlerin, yani "Devletçi-Seçkinci-
lerin" bir eylemi olarak getirilmişhr. Bu
çerçevede, tüm yenilikçi eylemlere karşı
çıkan "Gelenekçi-Liberaller" sürekli ola-
rak anti-demokratik bir tutum sergilemiş
ve her iktidara geldiklerinde, demokrasi-
yi, dinsel öğeleri kullanarak çoğunluk
adına yozlaştırmışlardır.
Gelenekçi-Liberaller, muhalefet öz-
gürlüğü, sendika özgürlüğü, basuı özgür-
lüğü gibi temel hakve özgürlükleri sürek-
li olarak çoğunluk adına budama eğilimi
göstermiş ve demokrasiyi yozlaştırmış-
lardır. Bugün de bu rutumlan devam edi-
yor.
Fakültelerde sıkıntı
Öğretmen
adaylan
öğretmen
göremiyor
ANKARA (ANKA) - Ilk ve orta de-
receli okullarda kalabalık sınıflar ne-
deniyle öğrencileröğretnıene ulaşmak-
ta zorlanırken. öğretmen adaylan da
benzer sorunu eğitim fakültelerinde ya-
şıyor. YÖK, Milli Eğitim Bakanlığı'nın
öğretmen ihtiyacının karşılanmasına
yönelik olarak eğitim fakültelerinin
kontenjanlannı arttınrken, eğitim fa-
kültelerinde öğretim üyesi başına düşen
ögrenci sayısı yüzde 37 artarak rekor
düzeye ulaştı. Eğitim fakültelerinin il-
kokul ögretmenliği ve okul öncesi öğ-
retmenliği bölümlerinde bir öğretim
üyesi 477 ögrenci ile ders yapmak zo-
runda kalıyor
YÖK'ten edinilen bilgiye göre, ör-
gün öğretimdeki ögrenci sayısı bir ön-
ceki öğretim yılma göre yüzde 6.9'luk
artışla 825 bin 95'ten 881 bin 897'ye
yükselirken, öğretim üyesi sayısı da
yüzde 6.7'lik artışla 55 bin 444'ten 59
bin 170"e yükseldi. Öğrenci sayısmda-
ki artışın, öğretira üyesi sayısındaki ar-
tışın üzerinde gerçekleşmesi de özel-
likle bazı alanlarda öğrenci-öğretim
üyesi dengesini daha da bozdu. YÖK,
Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğretmen
ihtiyacını dıkkate alarak, eğitim fakül-
telerinin kontenjanlannda büyük artış-
laryaparken, faİcültelerin öğretim üye-
si sayısında artış gerçekleşmeyince, sı-
nıf mevcutlan kalabalıklaştı. Bunun so-
nucu olarak da öğretim üyesi başına dü-
şen öğrenci sayısı yeni bir rekor kırdı.
Eğitim fakültelerinin sınıföğretmen-
liğı branşmda bir önceki öğretim yılın-
da öğretim üyesi başına 348 öğrenci
düşerken, bu sayı yüzde 37'lik artışla
477'ye yükseldi. Okul öncesi ögret-
menliği branşmda da bir öğretim üyesi
477 öğrenci ile eğitim yapmak zorun-
da kaldı. Bu arada Türk dıli ve edebi-
yatı ögretmenliği branşmda da sınıflar
kalabalıklaştı. Türk dili ve edebiyatın-
da geçen öğretim yılında bir öğretim
üyesine 78 öğrenci düşerken, bu yıl, bu
sayı 105'e ulaştı.
Meslekı-teknik eğitim ögretmenliği,
fen bilimleri ögretmenliği gibi alanlar-
da ise geçen yıla göre iyileşme oldu.
Mesleki eğitim alanında geçen yıl bir
öğretim üyesi 106, fen bilimleri öğret-
menliğinde ise 80 öğrenci ilfeeğftüh y&
parken, bu yıl mesleki teknik eğitimde
bir öğretim üyesine 81, fen bilimleri
öğretmenliğinde ise 77 öğrenci düştü.
Mühendislık branşlannda da öğretim
üyesi açığı büyüdü. Bilgisayar mühen-
dislıği branşmda öğretim üyesi başına
düşen öğrenci sayısı 32'den 40'a yük-
seldi.
Eski TÜSİAD Baskanı
Ali Koçman
bugün toprağa
veriliyor
tstanbul HaberServisi-Tedavisi için
geçen pazar günü Amerika'ya götürü-
lürken ambulans uçakta geçirdiği kalp.
krizi sonucu yaşamını yitiren Koçtuğ
Denizcilik AŞ Yönetim Kurulu Başka-
nı ABKoçmanbugün toprağa veriliyor.
Koçman'ın cenazesi Teşvikiye Ca-
mii'nde öğle namazınm ardmdan kılı-
nacak cenaze namazından sonra Feri-
köy Aile Mezarlığı'nda defhedilecek.
AB Koçman kimdir?
tşadamı Ali Koçman 1943 yılında
doğdu. Koçman, Işık Lisesi'ni ve Ikti-
sadi ve Idari Bilimler Yüksek Oku-
lu'nu bitirdi. Daha sonra Amerika Bir-
leşik Devletleri ve Ingiltere'de çeşitli
üniversitelerde iş idaresi üzerinde li-
sans çalışmalan yaptı. Koçman.
1970'li yıllann başında Türkiye'ye dö-
nerek gemicilik. otomotiv, gıda sana-
yi, ithalat, ihracat konulannda faaliyet
gösteren aile şirketlerinin başına geç-
ti. Türkiye onu 1980 öncesi TÜSl-
AD'daki çıbşlanyla tanıdı. TÜSİAD
Yönetim Kurulu üyesi iken "milli mu-
tabakaf hükümeti kurulması için
yaptığı çıkışlarla tanındı. Siyasilere
milli birlık hükümeti kurma yolunda
ikazlann bulunduğu ünlü TÜSlAD
ilanlannda başkan yardımcısı olarak
Kocman'm imzası vardı.
1980 sonrası liberal ekonomiye ge-
çiş sürecinde beş yıl süreyle TÜSİAD
Başkanı olarak görev yaptı. TÜStAD
Başkanlığı döneminde ekonomik ve si-
yasi liberalizmi savunan çıkışlanyla
dikkat çeken Koçman, siyasete girme
tekliflerini ise geri çevirdi. Gece yaşa-
mma olan düşkünlüğü ve "Fenerbah-
çe"'ye tutkuyla bağlılığı ile de tanınan
Koçman'ın, Vizyon dergisinde yazıla-
n ve röportajlan yayımlandı. Şeker
hastalığı nedeniyle Amerikan Hasta-
nesi'nde ve yurtdışında uzun süredir
tedavi gören Koçman 56 yaşındaydı.
Koçman, geçen pazar gecesi tedavi
için ABD'ye giderken uçakta kalp kri-
zi geçirmiş, sağlık personelinin tüm
müdahalelerine karşın kurtanlmayarak
yaşamını jitirmişti. Koçman'ı taşıyan
uçak. pazartesi günü saat 13.00'te Ata-
türk Havaalanı'na geri dönmüş ve Koç-
man'ın cenazesi Amerikan Hastanesi
morguna kaldınlmıştı.