25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 MART 1999 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Hangi Dil, Hangi Kültür? ALTAY GUNDUZ Prof Emekli İTÜ Öğretim Üyesi 'Sayılann sonu yoktur, sayılar son- suzdur. Nasıl en son sayı yoksa, en son devrim deyoktur. Devrimler sonsuzdur.' Yevgeni Zamyatin, BİZ, 1920 L ondra'da bir pazar sabahı: Yaşlı bir hanım. gazeteciye havlayan köpeğini alçak ses- Ie payladı: "Böyle bir tatil gününde havlayıp berkesi rabatsızettigin için keadin- den utanjnabsuL" Iki katlı otobüste: Yol- culann çoğunun elinde gazete, dergi ya da kitap. Karaderili biletçi hanım, bilet- leri kestikten sonra arka sahanlıktaki açı- lır-kapanır iskemlesine oturdu, çantasın- dan bir cep kitabı çıkanp okumaya baş- ladj. Ingiiiz Inşaat Mühendisleri Enstitü- sü'nde: Ortada uzun bir masa, mühendis- lerve mühendislik öğrencileri kitap oku- yor ve notlar alıyorlar. British Muse- um'da: llkokul öğrencilerinden oluşan bir gnıp, kıkırdayarak giriş holüne girdi. Öğretmenlerinin çevresinde toplandılar ve dinlediler. Sonra, sessizce salonlara da- ğıldılar. Kimi eserierin resimlerini çizme- ye, altyazılannı not etmeye başladılar. Bu müzede Osmanlı topraklanndan gel- me çok sayıda eser vardır. Ne derler: "De- li atar, akıflı toplar." Her ne ise. Jstanbul'a döndüm. Üniversitedeyim: Bir binanın cephesinde dev bir poster, üzerinde Said-i Nursi'nin resmi ve Arap harfli altyazı. Birduvarda kırmızı boyay- la çizılmiş orak-çekiç, altında: "Kotnfi- nizmi geri getireceğiz.'' Bir başka duvar- da üç hılal. Ağır ağır çıkacaksın bu mer- dhenlerden / Eteklerinde güneş rengi bir yıgm yapralc. 10 Kardiyolojı Enstıtü- sü'nden geliyordum. Bir asistana rastla- dım. "N'aber hocam?" Oğuz'un (Afcıy) son yıllannda diline pelesenk ettiği bir sö- zü hatırladım: "Otopskfebellioiıır." "Ol- dunuz mu?" Dılımin ucuna, "Oldum, ama dofctor Frankeştayn parçalanmı bir araya getirdi, sonra on yüz bin volt verdi diriİdiın'' demek geldi. Daha fazla üzül- memek için otopsinin, ölümden sonra gerekirse yapılan cerrahi bir girişim ol- duğunu belirttim. Bir kitap aramak için üniversitenin kütüphanesine gittim, in cin top oynuyor. Osmanbey'den Nişanta- şı'na yûrüyorum, dükkân (şimdi butik oldu) adlannın çofu lngilizce. Bir dos- tumun küçük kızına bir Rus masalı anla- tıyordum, büyükbaba Peter der demez "Pittr" diye düzeltti. Çocuktan al habe- ri. Elli yıllık arkadaşlanm lzak ve Oskar'a, Ayzek ve Oskır demem gerektiğini, aksi halde geri kalrruş bir yaratık olarak nite- lendirileceğimi algıladım. Telefon çaldı. yakınım bir genç hanım: "Sizi yedi gibi alacağınu öpüldünüz,ba bay." 'Ne gjbi, ne alıvor. ne otanuşum da vay vay dedi' diye düşünmeye başladım. Televizyonu aç- tım:Show,S<ar,Fbsh,Prima,NıımberODe (!?) Neden Gösteri, Yıkhz, Ajev, Seçkin, Bir Numara değil? Tiksindirici gösteri- ler apukurya maskarası kılıklılar. Unlü bir ressamın yaşamını anlatan bir belgesel- de anlatıcı, "_ kenti iyi görüküyor" dedi (!?). Kaykılarakoturmuş, bacaklanru sün- net olacakmış gibi açmış, kınk dökük tümcelerle ülke sorunlannı bir çırpida çözen konuşmacılar. Katolik kilisesinin yeniden yapılanmasını öneren ünlü filo- zof, astronom ve matematikçi Giordano Brnno'yu, 1600 yılında, Roma Engizis- yonu'nun nasıl diri diri yaktırdığmı gös- teren bir film. Bizimkiler de yirmi birin- ci yüzyıla yedi kala Sıvas'ta insanlan yaktılar. Yaklaşık dört yüzyıl geri kalmı- şız, ama bilgisayarkullanıyoruz. Demek ki, ikili oynuyoruz (!?). Bir ulusun dilini ve kültürünü onun ta- rihsel geçmişi belirler. Başka uluslann dilinden ve kültüründen etkilenmeyen hiçbir ulusal dil ve kültür yoktur. Ne var ki bu etkileşim, kültür ve uygarhk düze- yi yüksek uluslar arasında çok az olur. Kül- tür ve uygarhk düzeyi yüksek olan birulu- sun dili ise, olmayana akar. Bu, kendili- ğinden, bileşik kaplardaki gibi olur. Ki- mi zaman da bir ulusu yönetenler; kendi öz dilini dışlar, Osmanlıca gibi genelde Arapça ve Farsça'dan oluşan, halkınm anlayamadığı yapay birdil oluşturur, ken- dini halktan yalıtır. Bu bağlamda Türk- çe bir zamanlar Küçük Asya'da egemen- lik kurmuş çeşitli uluslann dıllerinden. özeUikle Grekçeden önemli ölçüde etki- lenmiştir. Örnekse Grekçe anatoie (ana- toti okunnr) "güneşin doğuşu" ve istan- polin "kenter (polis, kent) anlamına ge- lir. Greklerbu sözcükleri, sırayla, Küçük Asya'y1 , doguyu ve kente gittiklerini be- lirtmek için kullanmışlar. Biz bunları Türkçeye uyarlamış, "Anadohı", "Istan- bul" demişiz.. Çoğu kent adlanmız da Türkçeleştirilmiş Grekçe sözcüklerdir: Jzmir, Manisa, Sinop, Antakyagibi... Bu- gün bile Karadenizli dostlanmız sümük- lüböceğe kohlis (Grekçe kholia hılt, bal- gam) demektedir. Başka dilleTden de söz- cükler almış, Türkçeye uyarlamışız. Ör- nekse, Cumhuriyet sonrası kabul edilen ekim. kasım, aralık ve ocak aylan dışın- da kalan ay adlan çeşitli kültürlerden gel- medir: Şubat ve eylül, Akatça; mart, ma- yıs ve ağustos. Latince; nisan ve tem- muz, Sumerce; hazıran, Aramice. Bu söz- cükleri değiştirmeye kalkışmamamız do- gal. Ama bugün kötü sonuçlar oluştura- cak, hatta oluşturan bir durum var. Bir ulusa egemen olmanın en güveni- lir yolu onun dilini ve kültürünü yok et- mektir. Bugün kimi Doğu ve kimi Batı uluslan. alt, ucuz ve ticari kültürlerini bi- ze dayatmaya çalışmaktadır. Nasıi? Arap harfli yayınlan. tekkeleri, zaviyeleri, genç insanJann beyinJerini i|fâl ettikleri kurum- lanyla, boş inançlan, çağ dışı kisveleriy- le... Hiçbir sanatdeğeri olmayan.yalnız- ca şiddet, cinsellik ve sövgü dolu film- leriyle; uyuşturuculan ve mafyasıyla; acayip kılıklan, tıraşsız yüzleri, dazlak ka- falan. at kuyruğu saçlan, kulak ve bunın küpeleriyle, selamlaşma biçimiyle; yıldız falıyla; koka kolası, hamburgeri, ıvır zı- vınyla... Ne yazık ki Türkiye'de bugün, kitle iletişim araçlannın (moda terimle medya) önemli bir bölümü, bu yoz kül- türün yayılımını üstlenmiştir. Ote yan- dan Ingilizce öğretim yapan üniversite- lerin de ne işi var Türkiye'de; sömürge mi Türkiye Cumhuriyeti? Kültür ve dil, bir ürün değil bir süreç- tir; sürüp giden bireylemdir. Kültür, ken- dimize yaraşır bir düzen yaratmak de- mektir. Bunun için de çağdaş dünyayı yeniden yorumlamalıyız, onu nesnel bi- çimde değerlendirmeliyiz. Ama her şey- den önce, bize saldıran, kültürümüzü ve dîlimizi içine çekmeye ve kendine ben- zetmeye çalışan bu yoz kültürü dışlama- mız, en kısa sürede ülkemizden uzaklaş- tırmamız gerekir. Biz, bir zamanlar yur- dumuzda var olan gelişmiş uygarliklann ve kültürlerin mirasçısıyız. Böyle bir geç- mişi olan kültürümüzün degerierine, ohim- lu gelenek, görenek ve inançlanna, ku- rumlanna ve ahlaki yapısına sahip çık- malıyız. Yaratıcılığımızı, teknolojiyi ve sahip olduğumuz her şeyi kullanarak, karşımızdakiler kadar güçlü iletişim ku- rumlan geliştirmeliyiz. Ancak bu yolla bizi yoz kültürleriyle güdümlemek, kö- leleştirmek isteyenlere karşı koyabilir; onlann işbirlikçileri olan gösteri meka- nizmalannın çanına ot tıkayabiliriz. Bu bağlamda, durmadan yeniden ürettiği konformizmi asla sorgulamayan, eleştir- meyen eğitim sistemimizi de baştan aya- ğa değiştirmemiz gerekmektedir. Buraya dek açıkladığımız tüm olum- suz olgular, Atatürk Devrimleri'nin ne denli önemli olduğunu göstermektedir. Atatürk, devrimlerin sonsuz olduğunu, zamanın akışı içinde sürekli yenilenerek sürüp gitmesi gerektiğini bilen birinsan- dı. Toplum, devrimlerin gerekliliğini al- gılamadan. devrimleri benimsemeden de- mokrasiye geçmenin doğurabileceği so- runlan da biliyordu. Halkın bu bağlam- da aydınlatılmasını sağlayacak olan "Köy Enstitülerin ne ilişkin tasan onun döne- minde gerçekleşti. Ardıh olan tnönü'nün dönemi ise bir- btriyle çelişen yapnnmlarla doludur Köy Enstitüleri açılmış, ama bir süre sonra Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nünyüksek bö- lümü kapatılmıştır; bir yandan zamanın Milli Eğitim Bakanı Hasan ÂB Yücd'in öncülüğüyle, dünyanın üst kültürieriyle tanışmamızı sağlayan klasık eserler dili- mize çevrilmiş, öte yandan Yücel'in gö- revinden aynlmasıyla yenne tutucu birba- kan atanmıştır; halk yolunu bulmuştur gerekçesiyle tekke ve zaviyeler ziyarete açılmıştır. Ne büyük aymazlık. Bilim dallan toplumbilim olan kimi öğretim üyeleri üniversiteden dışlanmış- tır. Bu bilim adamlanmıza dünyanın en saygın üniversiteleri kapılanru açmıştır. Ama en olumsuz yaptınm, Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra esen demokrasi rüzgâ- nna kapılarak. toplumsal altyapı hazırlan- madan; Atatürk Devrimleri, toplumun tüm katmanlannca benimsenmeden de- mokrasiye geçiş olmuştur. Bu, demokrat kisvesine büriinmüş karşı devrimcilerin ekmeğine yağ sürmüş, iktidara gelmele- rini sağlamıştır. Bugün, bunlann uzantı- lan devleti yönetmektedir. Atatürk Devrimleri'nin savunuculu- ğunu bugün, yalnızca ordu, bir avuç ay- dın, az sayıda kuruluş ve sağduyu sahibi bireyler üstlenmiştir. Bu yeterli değildir. Söz konusu devrimlerin gerekliliğini al- gılamış etkin kamuoyunun yaratılması gerektir. Bu bağlamda hepimiz, her şey- den önce elimizden geleni yapmalıyız. Şu- nu da unutmamalıyız: Bir toplum geliş- memiş, üst kültürünü yaratamamışsa, ne denli ileri teknoloji kullanırsa kullansın sonu yıkımdır. ARADABİR EROL ERTUĞRUL Hukukçu, Aydın Atatürkçü Düşünce Demeği Başkanı • ••0 Aydınlığa Kavuşmak Cumhuriyetin kuruluşu ve Türk Aydınlanma dö- neminin başlatılması: Hilafetin, saltanatın, şeriatın kaldınlması, devrim yasalannın ilki diyebileceğimiz "Eğitim Birliği Yasası"nın 3 Mart 1924'te kabulü, uygar hukuk sisteminin kurulması, yaşamın her alanında dev atılımlann gerçekleştirilmesi... Türk Ay- dınlanması'nın özünü oluşturmaktadır. Cumhuriyetin ilk on yılında, enflasyon yüzde sı- fırfara yakındır. Türk parasının değerı Amerikan Do- lan'ndan üstündür. Yıllık kalkınma hızı yüzde on dört dolaylanndadır. Bu durum, o yıllarda gelişrnekte olan tüm ülkelerden daha ileri birdüzeydedir. Üstelik bu sonuçlar, okuma yazma oranı çok düşük bir Ana- dolu'da, yakılmış ve yıkılmış bir ülkede, hiçbir ana- parası olmayan, hiçbir beyin birikimi olmayan, hiç- bir önemli araç-gereci bulunmayan bir ülkede ger- çekleştirilmiştir. Üstelik, bugün Sümerbank gibi, Etibank gibi, demir-çelik kuruluşlan gibi, KlT'ler dediğimiz ve ulusumuzun önemli gereksinimlenni karşılayan değerii ulusa) varlıkJanmız o dönemde kurulmuştur. Cumhuriyetimizin kuruluşundan yetmiş beş yıl sonra geriye dönüp baktığımızda, olanlan gördü- ğümüzde yüreğimiz burkuluyor. Enflasyon oranı yüzde yüzlere yaklaşıyor. Türk parasının değeri çok düşük. Bir Türk Lirası, Amerikan Dolan'nın üç yüz kat gerisinde. Özelleştirme adı altında, Cum- huriyetten, Atatürk'ten armağan ekonomik kuru- luşlanmızı, yerli ve yabancı anaparaya peşkeş çek- meye çalışıyoruz. Özelleştirme adı altında, bu önemli kurumlanmızı yağmalatmaya çalışıyoruz. Türlü ayak oyunları ile mafyaya devrediyoruz. En kötüsü de, TürkAydınlanması'nı oluşturan dev- rimleri ucundan köşesinden birileri kemirmeye baş- lamış ve aymaz politikacılann yardımıyia epeyce yol almış. Kol geziyor gericilik. Uygar, çağdaş okullar yerine, hafız okullan açmışız. Uygar eğitim verme- si gereken okullanmıza bile, yobaz bir yığın eğitim- ciyi (!) öğretmen olarak atamışız. Politik ve ticari çı- kariaruğruna, karşıdevrimciler at koşturuyor. Üni- versitelerimizde bir yığın türbanlı kızımız, sözde inanç özgürlüğü adına sokaklara salınmış. Önem- li bakanlıklarımızgerici kadrolaşmaya durmuş; ge- rici kadrolaşma, tüm kamu kurumlannı sarmış... Bir sabah uyandığımızda, Susurluk'taki bir tra- fik kazası ile devletin çeteleştirildiğini, devletin içi- ne çetelerin sızdınldığını görmüşüz. Politikacılar, ka- mu görevlileri, vatanseverlik uydurmalan adına si- lah kaçakçılığına, uyuşturucuya, kanlı cinayetlere bulaşmışlar... Kısacası ülkemizi bu noktaya, bölün- me noktasına hep sağ iktidartar getirmiştir. Gelir da- ğılımında uçurum, açlık, yoksulluk, eğitimsizlik!.. Ata- türk'ün yücelttiği ülkemiz bu duruma mı gelecek- ti!? Solun toparlanması ve ülke yönetimine ağırlığı- nı koyması gerekmektedir. Tüm Atatürkçülerin, Ku- vayı Milliyecilerin toparianması ve ülke yönetimi- ne ağırlığını koyması gerekmektedir. Sevgili Uğur Mumcu'nun ölümünde yürüyen milyonlar, REFAHYOL'adirenen milyonlar, Atatürk- çü Düşünce Derneklerine umut bağlayan yüz bin- ler seçim sandıklarında birleşmelidirler. Gerçek Atatürkçüler, gerçek Kuvayı Milliyeciler artık, yur- dumuzun güzel geleceği için, aydınlık bir Türkiye için, bilimi ve aklı ışık yapmış bir kuşağın yetişme- si için birleşmekzorundadırlar. Kişisel çıkartannı ulu- sumuzun çıkarianndan üstün tutan siyasal parti li- derleri aşılmalı, aydınlık bir gelecek için Atatürkçü düşünce sisteminde birleşilmelidir. Gelecek ay- dınlık olacaktır. Sol'da Birliği Halk Gerçekleştirmeli A ydınlık, laik ve Ata- türkçü Türkiye 'miz için solda birlik ve be- raberlik kaçınılmaz- dır! Böyle bir eylem her ne kadar geç kalınmışsa da, et- kin bir şekilde bu eyleme ivme ve hız kazandırmak güzel ve aydınlık Türkiye'mizin yannlan için herke- simden destek almak, yılmadan, yorulmadan çalışmak; bölünmüş- lüğe, parçalanmışlığa son vermek gereklidir. Olkemizde solun başına ne gel- diyse böJömnüşlügunden kendi için- de fraksiyonlara aynlmasından, par- ça parça edilmesinden geldi. Böy- le olması bazı kesimlerin işine gel- di. Egemen güçlerin tarih boyunca uyguladığı birtaktiktirbu: Böl par- çala ve yönet. Gerçekten de etkisiz, işlevsiz solu 50 yıldıryönetiyorlar. Eğer biz aydınlık kesim, aklımızı başımıza almaz isek, daha nice yıl- lar acılar ve yokluklar içerisinde devam ederiz yönetilmeye. Bu bö- lünme sayesinde "irtica" almış ba- şını gidiyor. Öylesine güçlenmiş ki zaman zaman isyan provalan yapı- lıyor. korknsuzca "şerîat istertz" çığlîklan arıhyor. Toplumun her kesimini bir ur gibi sarmış sarma- lamış. Hal böyleyken biz ne yapı- yoruz? Cılız ve etkisiz girişimler- le olayı geçiştirmeye çabalarken tehlike çığ gibi büyüyor. Eğer ki silahlı kuvvetlerimizdetaraftarbul- salar ülkemiz çoktan Iran, Afga- nistan ve Cezayirolurdu. Tektesel- limiz Atatürkçü ve ileri görüşlü si- lahlı kuvvetlerimızin kararlı ve ödünsüz rutumu, orta çağ karan- lıkçılanna, yobazlara, çağdışıcıla- ra her zaman en büyük engeldir. Solda bırleşmek için ne güzel de- mişozan: "Gefincanlarbirolahm." Bir olalım da gericilere, yobazlara, çetelere, hırsızlara, arsızlara ve kan emicilere dur diyelim. Bu ancak halkın birleşmesiyle gerçekleşebi- lecek. Görüyoruz ki, sol partiler birleş- miyor. O zaman bırleşmek bize, halka düşüyor. Hangi yerde, hangi sol öndeyse oyumuzu o "sol''a ve- relim. Bölünme yüzünden sağcılar kazanmasın. O sağcılar ki, elli yıl- dır iktidarda ve ülkemizi geriletti- ler, pislettiler ve çetelerin eline dü- şürdüler. Solda partiler değil halk birleşmeli. İsmet Biber Yataş'tan Kampanyası // Niscm'a luuhıı Yatasicı tıhşvcrişhrini:_ hem hediyeli hem taksitli. -•*-_ 25 nıilyonluk alışverişe , 1 adct polyatlı yaslık. - 100 nıilyonluk alışverişe 1 adet alez yatak koruyucu. - 200 milyonluk alışverişe , 1 adet çift kişilik yorgan. . - 400 milyonluk alışverişe l'er adet çift kişilik vorgan ve nevresim takımı. YATAS KADIKOY 2. SULH HUKUK MAHKEMESt'NDEN 1999/115 vesayet Mandıra Cad. Aydınlar Apt. No: 198/5 Kadıköy ad- resinde ikamet eden İsmet kızı, 1966 doğumlu Yeşim Aydınlar, M.K.'nun 355. maddesı gereğince haciraltı- na alınarak, kendisine aynı adreste ikamet eden 1962 doğumlu eşi Etem Erhan Aydınlar vasi tayin edilmış- tir. Keyfiyet ilan olunur. 5.3.1999 Basm: 10382 PENCERE Doğan Haklı mı Çıktı?.. Bugün 12 Mart'ın yıldönümü... Doğan Avcıoğlu çıktı geldi, ağzında hiç eksik etmediği sigarası; yüzünde alaycı bir gülümse- me: - Ben, dedi, sana söylemiyor muydum, Türki- ye askersiz yapamaz diye... Uzun gecelerde sabahlara dek süren tartışma- lanmızı anımsadım; ilhami Soysal, Doğan Avcı- oğlu, Çetin Attan ve benim içtiğimiz su ayn git- mezdi; o günlerde bize 2000 yılı Mars gezegenin- den daha uzak gibiydi; şimdi 21 'inci yüzyıla giri- yoruz, demokrasi nerede?.. Doğan benimle gırgır geçiyor: - Bak!.. Sana demiştim ki 2000 yılına dek ya- şayacağım, haklı olduğumu göreceksiniz!.. Ne yapayım ki öldüm, 12 Mart'ta olduğu gibi bu iş- te de hesabı tutturamadım. Şimdi sizi yukardan seyrediyonım; kim var kim yoksa 28 Şubatçı olup çıktı. Türkiye için dış dünyada ne diyoriar: "As- keri demokrasi" değil mi?.. Gülüşüyoruz. özlemişim Doğan'ı, benliğini devrime adamış ger- çek bir yurtseverdi. • " ' 27 Mayıs, 22 Şubat, 21 Mayıs, 12 Mart, 12 Ey- lül, 28 Şubat sıradan takvim yapraklan değil!.. Her birinin tarihi bir bütünün parçalandır; ama hiçbiri- nin tarihi daha doğru dürüst yazılmadı. Yazılacak... Ateşli bir aşk gibi sıcak bir tarihin de yazılması için soğuması gerekiyor; kızgın tepkiler, küçük hırslar, düşmanlıklar, ruhsal düğümler, kıskançlık- lar ve dostluklann dalgalannda gerçekliğin orta- ya çıkanlması güçtür. Ancak aradan geçen yaklaşık otuz yıl süresin- de bir gerçek çarpıcı biçimde belirlendi: Türki- ye'de çok partili rejim, toplumu demokrasiye de- ğil, karşı devrime götürdü; olmayan sanayi burju- vazisinin yerine başka güçleri "ikame etmek" is- teyenler de bu yolda başanya ulaşamadılar. Getdiğimiz yer neresi?.. • Bir döküm yapalım mı?.. Oış borcumuz 100 miryar dolar. Iç borcumuz 30 milyar dolar. Kişi başına gelir 3 bin dolar. Yirmi yıllık enflasyon yüzde 70. Göç, ülkeyi al- lak bullak erti. Tanm çökertildi. Servet-sefalet uçurumu inanılmaz!.. İrtica en büyük tehdrt!.. Devlet çeteleşti. Sermaye mafyalaşt. Uyuştu- rucu trafığinde Türkiye bir numara. Sanayi- leşmedurdu. Nüfusun yansı köylü. Ülkede ki- şi başına eğitim süresi 3 yıl. Cehalet ağır bas- t. Toplum kirlendi. Doğayokedildi. 12 Mart'ta tohumlanan 12 Eylül faşizminin mirası sürüyor. Büyük kentier cehenneme dönüştü. Sürekli terör toplumu kana buladı. Ülkenin en seçkin aydınlan, bilim adamlan, yazarian faili meçhul cinayetlere kurban gitti. 15yıldan beri sürege- len düşük yoğunluklu savaşta 30 bin kişi öl- dürüldü. Türkiye Ortadoğu'da kuşatıldı. Avru- pa'dan dışlandı. Parçalanmanın eşiğine geldi. Etnik çatışma körüklendi. Tarikatlar ortalığı sardı. Cemaat ve aşiret yasammda birey sili- nryor. Dincilik dört nala... Ya d e m o k r a s i ? . . ,.,.,.. •• > •» Yasalardemokrasiyeaykın. Sokakta dans et- tiler diye genç kızlar hapislere atılıyor. Çok partili düzen çürüdü. Siyasal partiler IkJerler dik- tasına dönüştü. Üniversiteli gençler boğaz bo- ğaza. Yazariar cezaevinde yatıyor. 12 Mart 1971 geçmişte kaldı. Ve 2000 yılına 9 ay kaldı... Halk orduya siyasal partilerden daha çok güve- niyor. Herkes askerci oldu. Medya açıktan 28 Şu- batçılık yapryor. Avcıoğlu'nun askerie ilişkisi, bu- günkü medyatoriann yanında solda sıfır kaldı. Doğan haklı mı çıktı?.. Cumhurfyef k i t a p 1 a r ı Umit Otan YAŞAMIN IKİ UCU 48sayfa, 1. hamur Bu kitapta "jhmal edilen" insanlanmızm bir "an" içinde oluşan "an"lan var. Bir usta gazetecinin "yaşıyorum" diyebilmesinin özgüllüğünde zamaru oluşturması var bu kitapta. Elinizdeki kitabı, sakın salt bir fotoğraf albûmü sanmayın. Sayfalarını çevirdikçe insanın kendi kendisini "yaşıyorum" diye belirlemesinin somut önıeğini bulacak, "ihmal edilen" insanlanmızın kalem yerine fotoğrafla yazılmış öyküsünü okuyacaksımz. y CumhurİYğ< Çağ Pazartama A.Ş. Turkocağı Cad. No:39/41 L V kitap kuKJfaû (34334}Cağaloğkı-lst(34334)Cağaloğlu-lstanbul Te). (212)514 01 96 ANADOLU EMLAKTAN Didim Altınkum'da lüks daireler, yazlıklar villalar, arsalanruz alınır satılır. Satılık ve kiralık işyerleriniz değerlendirilir. Tel: 0256 813 74 53 / 0256 813 26 86 Cep: 0542 271 88 81 (Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması) Hizmet Sistemi Bilgi Hattı: 212 - 257 06 46
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle