Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 MART 1999 CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Hangi Dil, Hangi Kültür?
ALTAY GUNDUZ Prof Emekli İTÜ Öğretim Üyesi
'Sayılann sonu yoktur, sayılar son-
suzdur. Nasıl en son sayı yoksa, en son
devrim deyoktur. Devrimler sonsuzdur.'
Yevgeni Zamyatin, BİZ, 1920
L
ondra'da bir pazar sabahı:
Yaşlı bir hanım. gazeteciye
havlayan köpeğini alçak ses-
Ie payladı: "Böyle bir tatil
gününde havlayıp berkesi
rabatsızettigin için keadin-
den utanjnabsuL" Iki katlı otobüste: Yol-
culann çoğunun elinde gazete, dergi ya
da kitap. Karaderili biletçi hanım, bilet-
leri kestikten sonra arka sahanlıktaki açı-
lır-kapanır iskemlesine oturdu, çantasın-
dan bir cep kitabı çıkanp okumaya baş-
ladj. Ingiiiz Inşaat Mühendisleri Enstitü-
sü'nde: Ortada uzun bir masa, mühendis-
lerve mühendislik öğrencileri kitap oku-
yor ve notlar alıyorlar. British Muse-
um'da: llkokul öğrencilerinden oluşan
bir gnıp, kıkırdayarak giriş holüne girdi.
Öğretmenlerinin çevresinde toplandılar
ve dinlediler. Sonra, sessizce salonlara da-
ğıldılar. Kimi eserierin resimlerini çizme-
ye, altyazılannı not etmeye başladılar.
Bu müzede Osmanlı topraklanndan gel-
me çok sayıda eser vardır. Ne derler: "De-
li atar, akıflı toplar." Her ne ise.
Jstanbul'a döndüm. Üniversitedeyim:
Bir binanın cephesinde dev bir poster,
üzerinde Said-i Nursi'nin resmi ve Arap
harfli altyazı. Birduvarda kırmızı boyay-
la çizılmiş orak-çekiç, altında: "Kotnfi-
nizmi geri getireceğiz.'' Bir başka duvar-
da üç hılal. Ağır ağır çıkacaksın bu mer-
dhenlerden / Eteklerinde güneş rengi bir
yıgm yapralc. 10 Kardiyolojı Enstıtü-
sü'nden geliyordum. Bir asistana rastla-
dım. "N'aber hocam?" Oğuz'un (Afcıy)
son yıllannda diline pelesenk ettiği bir sö-
zü hatırladım: "Otopskfebellioiıır." "Ol-
dunuz mu?" Dılımin ucuna, "Oldum,
ama dofctor Frankeştayn parçalanmı bir
araya getirdi, sonra on yüz bin volt verdi
diriİdiın'' demek geldi. Daha fazla üzül-
memek için otopsinin, ölümden sonra
gerekirse yapılan cerrahi bir girişim ol-
duğunu belirttim. Bir kitap aramak için
üniversitenin kütüphanesine gittim, in
cin top oynuyor. Osmanbey'den Nişanta-
şı'na yûrüyorum, dükkân (şimdi butik
oldu) adlannın çofu lngilizce. Bir dos-
tumun küçük kızına bir Rus masalı anla-
tıyordum, büyükbaba Peter der demez
"Pittr" diye düzeltti. Çocuktan al habe-
ri. Elli yıllık arkadaşlanm lzak ve Oskar'a,
Ayzek ve Oskır demem gerektiğini, aksi
halde geri kalrruş bir yaratık olarak nite-
lendirileceğimi algıladım. Telefon çaldı.
yakınım bir genç hanım: "Sizi yedi gibi
alacağınu öpüldünüz,ba bay." 'Ne gjbi, ne
alıvor. ne otanuşum da vay vay dedi' diye
düşünmeye başladım. Televizyonu aç-
tım:Show,S<ar,Fbsh,Prima,NıımberODe
(!?) Neden Gösteri, Yıkhz, Ajev, Seçkin,
Bir Numara değil? Tiksindirici gösteri-
ler apukurya maskarası kılıklılar. Unlü bir
ressamın yaşamını anlatan bir belgesel-
de anlatıcı, "_ kenti iyi görüküyor" dedi
(!?). Kaykılarakoturmuş, bacaklanru sün-
net olacakmış gibi açmış, kınk dökük
tümcelerle ülke sorunlannı bir çırpida
çözen konuşmacılar. Katolik kilisesinin
yeniden yapılanmasını öneren ünlü filo-
zof, astronom ve matematikçi Giordano
Brnno'yu, 1600 yılında, Roma Engizis-
yonu'nun nasıl diri diri yaktırdığmı gös-
teren bir film. Bizimkiler de yirmi birin-
ci yüzyıla yedi kala Sıvas'ta insanlan
yaktılar. Yaklaşık dört yüzyıl geri kalmı-
şız, ama bilgisayarkullanıyoruz. Demek
ki, ikili oynuyoruz (!?).
Bir ulusun dilini ve kültürünü onun ta-
rihsel geçmişi belirler. Başka uluslann
dilinden ve kültüründen etkilenmeyen
hiçbir ulusal dil ve kültür yoktur. Ne var
ki bu etkileşim, kültür ve uygarhk düze-
yi yüksek uluslar arasında çok az olur. Kül-
tür ve uygarhk düzeyi yüksek olan birulu-
sun dili ise, olmayana akar. Bu, kendili-
ğinden, bileşik kaplardaki gibi olur. Ki-
mi zaman da bir ulusu yönetenler; kendi
öz dilini dışlar, Osmanlıca gibi genelde
Arapça ve Farsça'dan oluşan, halkınm
anlayamadığı yapay birdil oluşturur, ken-
dini halktan yalıtır. Bu bağlamda Türk-
çe bir zamanlar Küçük Asya'da egemen-
lik kurmuş çeşitli uluslann dıllerinden.
özeUikle Grekçeden önemli ölçüde etki-
lenmiştir. Örnekse Grekçe anatoie (ana-
toti okunnr) "güneşin doğuşu" ve istan-
polin "kenter
(polis, kent) anlamına ge-
lir. Greklerbu sözcükleri, sırayla, Küçük
Asya'y1
, doguyu ve kente gittiklerini be-
lirtmek için kullanmışlar. Biz bunları
Türkçeye uyarlamış, "Anadohı", "Istan-
bul" demişiz.. Çoğu kent adlanmız da
Türkçeleştirilmiş Grekçe sözcüklerdir:
Jzmir, Manisa, Sinop, Antakyagibi... Bu-
gün bile Karadenizli dostlanmız sümük-
lüböceğe kohlis (Grekçe kholia hılt, bal-
gam) demektedir. Başka dilleTden de söz-
cükler almış, Türkçeye uyarlamışız. Ör-
nekse, Cumhuriyet sonrası kabul edilen
ekim. kasım, aralık ve ocak aylan dışın-
da kalan ay adlan çeşitli kültürlerden gel-
medir: Şubat ve eylül, Akatça; mart, ma-
yıs ve ağustos. Latince; nisan ve tem-
muz, Sumerce; hazıran, Aramice. Bu söz-
cükleri değiştirmeye kalkışmamamız do-
gal. Ama bugün kötü sonuçlar oluştura-
cak, hatta oluşturan bir durum var.
Bir ulusa egemen olmanın en güveni-
lir yolu onun dilini ve kültürünü yok et-
mektir. Bugün kimi Doğu ve kimi Batı
uluslan. alt, ucuz ve ticari kültürlerini bi-
ze dayatmaya çalışmaktadır. Nasıi? Arap
harfli yayınlan. tekkeleri, zaviyeleri, genç
insanJann beyinJerini i|fâl ettikleri kurum-
lanyla, boş inançlan, çağ dışı kisveleriy-
le... Hiçbir sanatdeğeri olmayan.yalnız-
ca şiddet, cinsellik ve sövgü dolu film-
leriyle; uyuşturuculan ve mafyasıyla;
acayip kılıklan, tıraşsız yüzleri, dazlak ka-
falan. at kuyruğu saçlan, kulak ve bunın
küpeleriyle, selamlaşma biçimiyle; yıldız
falıyla; koka kolası, hamburgeri, ıvır zı-
vınyla... Ne yazık ki Türkiye'de bugün,
kitle iletişim araçlannın (moda terimle
medya) önemli bir bölümü, bu yoz kül-
türün yayılımını üstlenmiştir. Ote yan-
dan Ingilizce öğretim yapan üniversite-
lerin de ne işi var Türkiye'de; sömürge mi
Türkiye Cumhuriyeti?
Kültür ve dil, bir ürün değil bir süreç-
tir; sürüp giden bireylemdir. Kültür, ken-
dimize yaraşır bir düzen yaratmak de-
mektir. Bunun için de çağdaş dünyayı
yeniden yorumlamalıyız, onu nesnel bi-
çimde değerlendirmeliyiz. Ama her şey-
den önce, bize saldıran, kültürümüzü ve
dîlimizi içine çekmeye ve kendine ben-
zetmeye çalışan bu yoz kültürü dışlama-
mız, en kısa sürede ülkemizden uzaklaş-
tırmamız gerekir. Biz, bir zamanlar yur-
dumuzda var olan gelişmiş uygarliklann
ve kültürlerin mirasçısıyız. Böyle bir geç-
mişi olan kültürümüzün degerierine, ohim-
lu gelenek, görenek ve inançlanna, ku-
rumlanna ve ahlaki yapısına sahip çık-
malıyız. Yaratıcılığımızı, teknolojiyi ve
sahip olduğumuz her şeyi kullanarak,
karşımızdakiler kadar güçlü iletişim ku-
rumlan geliştirmeliyiz. Ancak bu yolla
bizi yoz kültürleriyle güdümlemek, kö-
leleştirmek isteyenlere karşı koyabilir;
onlann işbirlikçileri olan gösteri meka-
nizmalannın çanına ot tıkayabiliriz. Bu
bağlamda, durmadan yeniden ürettiği
konformizmi asla sorgulamayan, eleştir-
meyen eğitim sistemimizi de baştan aya-
ğa değiştirmemiz gerekmektedir.
Buraya dek açıkladığımız tüm olum-
suz olgular, Atatürk Devrimleri'nin ne
denli önemli olduğunu göstermektedir.
Atatürk, devrimlerin sonsuz olduğunu,
zamanın akışı içinde sürekli yenilenerek
sürüp gitmesi gerektiğini bilen birinsan-
dı. Toplum, devrimlerin gerekliliğini al-
gılamadan. devrimleri benimsemeden de-
mokrasiye geçmenin doğurabileceği so-
runlan da biliyordu. Halkın bu bağlam-
da aydınlatılmasını sağlayacak olan "Köy
Enstitülerin
ne ilişkin tasan onun döne-
minde gerçekleşti.
Ardıh olan tnönü'nün dönemi ise bir-
btriyle çelişen yapnnmlarla doludur Köy
Enstitüleri açılmış, ama bir süre sonra
Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nünyüksek bö-
lümü kapatılmıştır; bir yandan zamanın
Milli Eğitim Bakanı Hasan ÂB Yücd'in
öncülüğüyle, dünyanın üst kültürieriyle
tanışmamızı sağlayan klasık eserler dili-
mize çevrilmiş, öte yandan Yücel'in gö-
revinden aynlmasıyla yenne tutucu birba-
kan atanmıştır; halk yolunu bulmuştur
gerekçesiyle tekke ve zaviyeler ziyarete
açılmıştır. Ne büyük aymazlık.
Bilim dallan toplumbilim olan kimi
öğretim üyeleri üniversiteden dışlanmış-
tır. Bu bilim adamlanmıza dünyanın en
saygın üniversiteleri kapılanru açmıştır.
Ama en olumsuz yaptınm, Ikinci Dünya
Savaşı'ndan sonra esen demokrasi rüzgâ-
nna kapılarak. toplumsal altyapı hazırlan-
madan; Atatürk Devrimleri, toplumun
tüm katmanlannca benimsenmeden de-
mokrasiye geçiş olmuştur. Bu, demokrat
kisvesine büriinmüş karşı devrimcilerin
ekmeğine yağ sürmüş, iktidara gelmele-
rini sağlamıştır. Bugün, bunlann uzantı-
lan devleti yönetmektedir.
Atatürk Devrimleri'nin savunuculu-
ğunu bugün, yalnızca ordu, bir avuç ay-
dın, az sayıda kuruluş ve sağduyu sahibi
bireyler üstlenmiştir. Bu yeterli değildir.
Söz konusu devrimlerin gerekliliğini al-
gılamış etkin kamuoyunun yaratılması
gerektir. Bu bağlamda hepimiz, her şey-
den önce elimizden geleni yapmalıyız. Şu-
nu da unutmamalıyız: Bir toplum geliş-
memiş, üst kültürünü yaratamamışsa, ne
denli ileri teknoloji kullanırsa kullansın
sonu yıkımdır.
ARADABİR
EROL ERTUĞRUL
Hukukçu, Aydın Atatürkçü Düşünce Demeği Başkanı
• ••0 Aydınlığa Kavuşmak
Cumhuriyetin kuruluşu ve Türk Aydınlanma dö-
neminin başlatılması: Hilafetin, saltanatın, şeriatın
kaldınlması, devrim yasalannın ilki diyebileceğimiz
"Eğitim Birliği Yasası"nın 3 Mart 1924'te kabulü,
uygar hukuk sisteminin kurulması, yaşamın her
alanında dev atılımlann gerçekleştirilmesi... Türk Ay-
dınlanması'nın özünü oluşturmaktadır.
Cumhuriyetin ilk on yılında, enflasyon yüzde sı-
fırfara yakındır. Türk parasının değerı Amerikan Do-
lan'ndan üstündür. Yıllık kalkınma hızı yüzde on dört
dolaylanndadır. Bu durum, o yıllarda gelişrnekte olan
tüm ülkelerden daha ileri birdüzeydedir. Üstelik bu
sonuçlar, okuma yazma oranı çok düşük bir Ana-
dolu'da, yakılmış ve yıkılmış bir ülkede, hiçbir ana-
parası olmayan, hiçbir beyin birikimi olmayan, hiç-
bir önemli araç-gereci bulunmayan bir ülkede ger-
çekleştirilmiştir. Üstelik, bugün Sümerbank gibi,
Etibank gibi, demir-çelik kuruluşlan gibi, KlT'ler
dediğimiz ve ulusumuzun önemli gereksinimlenni
karşılayan değerii ulusa) varlıkJanmız o dönemde
kurulmuştur.
Cumhuriyetimizin kuruluşundan yetmiş beş yıl
sonra geriye dönüp baktığımızda, olanlan gördü-
ğümüzde yüreğimiz burkuluyor. Enflasyon oranı
yüzde yüzlere yaklaşıyor. Türk parasının değeri
çok düşük. Bir Türk Lirası, Amerikan Dolan'nın üç
yüz kat gerisinde. Özelleştirme adı altında, Cum-
huriyetten, Atatürk'ten armağan ekonomik kuru-
luşlanmızı, yerli ve yabancı anaparaya peşkeş çek-
meye çalışıyoruz. Özelleştirme adı altında, bu
önemli kurumlanmızı yağmalatmaya çalışıyoruz.
Türlü ayak oyunları ile mafyaya devrediyoruz.
En kötüsü de, TürkAydınlanması'nı oluşturan dev-
rimleri ucundan köşesinden birileri kemirmeye baş-
lamış ve aymaz politikacılann yardımıyia epeyce yol
almış. Kol geziyor gericilik. Uygar, çağdaş okullar
yerine, hafız okullan açmışız. Uygar eğitim verme-
si gereken okullanmıza bile, yobaz bir yığın eğitim-
ciyi (!) öğretmen olarak atamışız. Politik ve ticari çı-
kariaruğruna, karşıdevrimciler at koşturuyor. Üni-
versitelerimizde bir yığın türbanlı kızımız, sözde
inanç özgürlüğü adına sokaklara salınmış. Önem-
li bakanlıklarımızgerici kadrolaşmaya durmuş; ge-
rici kadrolaşma, tüm kamu kurumlannı sarmış...
Bir sabah uyandığımızda, Susurluk'taki bir tra-
fik kazası ile devletin çeteleştirildiğini, devletin içi-
ne çetelerin sızdınldığını görmüşüz. Politikacılar, ka-
mu görevlileri, vatanseverlik uydurmalan adına si-
lah kaçakçılığına, uyuşturucuya, kanlı cinayetlere
bulaşmışlar... Kısacası ülkemizi bu noktaya, bölün-
me noktasına hep sağ iktidartar getirmiştir. Gelir da-
ğılımında uçurum, açlık, yoksulluk, eğitimsizlik!.. Ata-
türk'ün yücelttiği ülkemiz bu duruma mı gelecek-
ti!?
Solun toparlanması ve ülke yönetimine ağırlığı-
nı koyması gerekmektedir. Tüm Atatürkçülerin, Ku-
vayı Milliyecilerin toparianması ve ülke yönetimi-
ne ağırlığını koyması gerekmektedir.
Sevgili Uğur Mumcu'nun ölümünde yürüyen
milyonlar, REFAHYOL'adirenen milyonlar, Atatürk-
çü Düşünce Derneklerine umut bağlayan yüz bin-
ler seçim sandıklarında birleşmelidirler. Gerçek
Atatürkçüler, gerçek Kuvayı Milliyeciler artık, yur-
dumuzun güzel geleceği için, aydınlık bir Türkiye
için, bilimi ve aklı ışık yapmış bir kuşağın yetişme-
si için birleşmekzorundadırlar. Kişisel çıkartannı ulu-
sumuzun çıkarianndan üstün tutan siyasal parti li-
derleri aşılmalı, aydınlık bir gelecek için Atatürkçü
düşünce sisteminde birleşilmelidir. Gelecek ay-
dınlık olacaktır.
Sol'da Birliği Halk Gerçekleştirmeli
A
ydınlık, laik ve Ata-
türkçü Türkiye 'miz
için solda birlik ve be-
raberlik kaçınılmaz-
dır! Böyle bir eylem
her ne kadar geç kalınmışsa da, et-
kin bir şekilde bu eyleme ivme ve
hız kazandırmak güzel ve aydınlık
Türkiye'mizin yannlan için herke-
simden destek almak, yılmadan,
yorulmadan çalışmak; bölünmüş-
lüğe, parçalanmışlığa son vermek
gereklidir.
Olkemizde solun başına ne gel-
diyse böJömnüşlügunden kendi için-
de fraksiyonlara aynlmasından, par-
ça parça edilmesinden geldi. Böy-
le olması bazı kesimlerin işine gel-
di.
Egemen güçlerin tarih boyunca
uyguladığı birtaktiktirbu: Böl par-
çala ve yönet. Gerçekten de etkisiz,
işlevsiz solu 50 yıldıryönetiyorlar.
Eğer biz aydınlık kesim, aklımızı
başımıza almaz isek, daha nice yıl-
lar acılar ve yokluklar içerisinde
devam ederiz yönetilmeye. Bu bö-
lünme sayesinde "irtica" almış ba-
şını gidiyor. Öylesine güçlenmiş ki
zaman zaman isyan provalan yapı-
lıyor. korknsuzca "şerîat istertz"
çığlîklan arıhyor. Toplumun her
kesimini bir ur gibi sarmış sarma-
lamış. Hal böyleyken biz ne yapı-
yoruz? Cılız ve etkisiz girişimler-
le olayı geçiştirmeye çabalarken
tehlike çığ gibi büyüyor. Eğer ki
silahlı kuvvetlerimizdetaraftarbul-
salar ülkemiz çoktan Iran, Afga-
nistan ve Cezayirolurdu. Tektesel-
limiz Atatürkçü ve ileri görüşlü si-
lahlı kuvvetlerimızin kararlı ve
ödünsüz rutumu, orta çağ karan-
lıkçılanna, yobazlara, çağdışıcıla-
ra her zaman en büyük engeldir.
Solda bırleşmek için ne güzel de-
mişozan: "Gefincanlarbirolahm."
Bir olalım da gericilere, yobazlara,
çetelere, hırsızlara, arsızlara ve kan
emicilere dur diyelim. Bu ancak
halkın birleşmesiyle gerçekleşebi-
lecek.
Görüyoruz ki, sol partiler birleş-
miyor. O zaman bırleşmek bize,
halka düşüyor. Hangi yerde, hangi
sol öndeyse oyumuzu o "sol''a ve-
relim. Bölünme yüzünden sağcılar
kazanmasın. O sağcılar ki, elli yıl-
dır iktidarda ve ülkemizi geriletti-
ler, pislettiler ve çetelerin eline dü-
şürdüler. Solda partiler değil halk
birleşmeli.
İsmet Biber
Yataş'tan
Kampanyası
// Niscm'a luuhıı Yatasicı tıhşvcrişhrini:_
hem hediyeli hem taksitli.
-•*-_ 25 nıilyonluk alışverişe
, 1 adct polyatlı yaslık.
- 100 nıilyonluk alışverişe
1 adet alez yatak koruyucu.
- 200 milyonluk alışverişe
, 1 adet çift kişilik yorgan. .
- 400 milyonluk alışverişe l'er adet
çift kişilik vorgan ve nevresim takımı.
YATAS
KADIKOY 2. SULH HUKUK
MAHKEMESt'NDEN
1999/115 vesayet
Mandıra Cad. Aydınlar Apt. No: 198/5 Kadıköy ad-
resinde ikamet eden İsmet kızı, 1966 doğumlu Yeşim
Aydınlar, M.K.'nun 355. maddesı gereğince haciraltı-
na alınarak, kendisine aynı adreste ikamet eden 1962
doğumlu eşi Etem Erhan Aydınlar vasi tayin edilmış-
tir.
Keyfiyet ilan olunur. 5.3.1999
Basm: 10382
PENCERE
Doğan Haklı mı Çıktı?..
Bugün 12 Mart'ın yıldönümü...
Doğan Avcıoğlu çıktı geldi, ağzında hiç eksik
etmediği sigarası; yüzünde alaycı bir gülümse-
me:
- Ben, dedi, sana söylemiyor muydum, Türki-
ye askersiz yapamaz diye...
Uzun gecelerde sabahlara dek süren tartışma-
lanmızı anımsadım; ilhami Soysal, Doğan Avcı-
oğlu, Çetin Attan ve benim içtiğimiz su ayn git-
mezdi; o günlerde bize 2000 yılı Mars gezegenin-
den daha uzak gibiydi; şimdi 21 'inci yüzyıla giri-
yoruz, demokrasi nerede?..
Doğan benimle gırgır geçiyor:
- Bak!.. Sana demiştim ki 2000 yılına dek ya-
şayacağım, haklı olduğumu göreceksiniz!.. Ne
yapayım ki öldüm, 12 Mart'ta olduğu gibi bu iş-
te de hesabı tutturamadım. Şimdi sizi yukardan
seyrediyonım; kim var kim yoksa 28 Şubatçı olup
çıktı. Türkiye için dış dünyada ne diyoriar: "As-
keri demokrasi" değil mi?..
Gülüşüyoruz.
özlemişim Doğan'ı, benliğini devrime adamış ger-
çek bir yurtseverdi.
• " '
27 Mayıs, 22 Şubat, 21 Mayıs, 12 Mart, 12 Ey-
lül, 28 Şubat sıradan takvim yapraklan değil!.. Her
birinin tarihi bir bütünün parçalandır; ama hiçbiri-
nin tarihi daha doğru dürüst yazılmadı.
Yazılacak...
Ateşli bir aşk gibi sıcak bir tarihin de yazılması
için soğuması gerekiyor; kızgın tepkiler, küçük
hırslar, düşmanlıklar, ruhsal düğümler, kıskançlık-
lar ve dostluklann dalgalannda gerçekliğin orta-
ya çıkanlması güçtür.
Ancak aradan geçen yaklaşık otuz yıl süresin-
de bir gerçek çarpıcı biçimde belirlendi: Türki-
ye'de çok partili rejim, toplumu demokrasiye de-
ğil, karşı devrime götürdü; olmayan sanayi burju-
vazisinin yerine başka güçleri "ikame etmek" is-
teyenler de bu yolda başanya ulaşamadılar.
Getdiğimiz yer neresi?..
•
Bir döküm yapalım mı?..
Oış borcumuz 100 miryar dolar. Iç borcumuz
30 milyar dolar. Kişi başına gelir 3 bin dolar.
Yirmi yıllık enflasyon yüzde 70. Göç, ülkeyi al-
lak bullak erti. Tanm çökertildi. Servet-sefalet
uçurumu inanılmaz!.. İrtica en büyük tehdrt!..
Devlet çeteleşti. Sermaye mafyalaşt. Uyuştu-
rucu trafığinde Türkiye bir numara. Sanayi-
leşmedurdu. Nüfusun yansı köylü. Ülkede ki-
şi başına eğitim süresi 3 yıl. Cehalet ağır bas-
t. Toplum kirlendi. Doğayokedildi. 12 Mart'ta
tohumlanan 12 Eylül faşizminin mirası sürüyor.
Büyük kentier cehenneme dönüştü. Sürekli
terör toplumu kana buladı. Ülkenin en seçkin
aydınlan, bilim adamlan, yazarian faili meçhul
cinayetlere kurban gitti. 15yıldan beri sürege-
len düşük yoğunluklu savaşta 30 bin kişi öl-
dürüldü. Türkiye Ortadoğu'da kuşatıldı. Avru-
pa'dan dışlandı. Parçalanmanın eşiğine geldi.
Etnik çatışma körüklendi. Tarikatlar ortalığı
sardı. Cemaat ve aşiret yasammda birey sili-
nryor. Dincilik dört nala...
Ya d e m o k r a s i ? . . ,.,.,.. •• > •»
Yasalardemokrasiyeaykın. Sokakta dans et-
tiler diye genç kızlar hapislere atılıyor. Çok
partili düzen çürüdü. Siyasal partiler IkJerler dik-
tasına dönüştü. Üniversiteli gençler boğaz bo-
ğaza. Yazariar cezaevinde yatıyor.
12 Mart 1971 geçmişte kaldı.
Ve 2000 yılına 9 ay kaldı...
Halk orduya siyasal partilerden daha çok güve-
niyor. Herkes askerci oldu. Medya açıktan 28 Şu-
batçılık yapryor. Avcıoğlu'nun askerie ilişkisi, bu-
günkü medyatoriann yanında solda sıfır kaldı.
Doğan haklı mı çıktı?..
Cumhurfyef
k i t a p 1 a r ı
Umit Otan
YAŞAMIN IKİ UCU
48sayfa, 1. hamur
Bu kitapta "jhmal edilen" insanlanmızm bir
"an" içinde oluşan "an"lan var. Bir usta
gazetecinin "yaşıyorum" diyebilmesinin
özgüllüğünde zamaru oluşturması var bu
kitapta. Elinizdeki kitabı, sakın salt bir fotoğraf
albûmü sanmayın. Sayfalarını çevirdikçe
insanın kendi kendisini "yaşıyorum" diye
belirlemesinin somut önıeğini bulacak, "ihmal
edilen" insanlanmızın kalem yerine fotoğrafla
yazılmış öyküsünü okuyacaksımz.
y CumhurİYğ< Çağ Pazartama A.Ş. Turkocağı Cad. No:39/41
L
V kitap kuKJfaû (34334}Cağaloğkı-lst(34334)Cağaloğlu-lstanbul Te). (212)514 01 96
ANADOLU EMLAKTAN
Didim Altınkum'da lüks daireler, yazlıklar villalar,
arsalanruz alınır satılır.
Satılık ve kiralık işyerleriniz değerlendirilir.
Tel: 0256 813 74 53 / 0256 813 26 86
Cep: 0542 271 88 81
(Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması)
Hizmet Sistemi
Bilgi Hattı: 212 - 257 06 46