16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 ŞUBAT 1999 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER UzunBirÖykü... Prof. Dr. ÇETİN YETKİN Ç ok çok eskılerde, o yitip gitmiş zaman ıraklığında, günlerden bir giin, belki tek bir insan, kim bi- lebilir belki de sürüler ıçinden birkaçı birden, belli belirsiz bir başkaldırma dürtüsünü duyumsamış ol- malı. O yitik zamana ilişkın bilgi kınntı- lanmıza dayanarak söylüyorum bunu. Böylece anık yeryüzünde birde direnen, başkaldıran insan varolmuş. Işte. her şey de onunla başlamış. İnsan, önce doğaya karşı direnmiş, onun dayattığı koşullara baş eğmemış. Hâlâ da öyle. Ama o ilkel in- sanı birdiişünün... Doğanın yasalan oldu- ğunu bilmiyor ki,buyasalan kuUanarak onu denetim altına alabilsin. Tüm doğal olay- lariçıneamansızbirkorkusalmakta... KaJ- dı ki, korkular içinde kıvranmasa. her bir köşesi ölümcûl gizlerle doluo ortamda ya- şamını sürdûremeyecek, bunlardan kaç- masını bılemeyecek. Ne ki, içlerinden bi- rilen çıkjp da yalnızca korkarak, kaçarak. saklanarak yaşamlannı sürüklemeye ça- balamak yerine doğal güçlere, yırtıcı ya- ratıklara karşı direnmeyı yeğlemişler Ka- çıp kuytulara saklanacak yerde bunlan na- sıl alt edebilirız diye düşünmeyebaşlamış- lar. O birileri olmasaydı, insanoğlu gizle- rini çözemediği doğal güçler, üsfesinden ge- lemediği yırtıcı yaratıklar karşısında ken- dince güverüi bir delikte hâlâ saklarup si- nerek yaşıyorolurdu.. ya da daha büyülc bir olasılıkla bugünlere gelemez, yitip gider- di. Bu arada sürüler biçiminde ve örgütsüz olarak yaşayan insan, toplumsal birdüzen içinde yaşamarun, toplumsal örgûtlenme- nin kapısını öncearalamış,arkasından, gi- derek bu düzen onun için tek yaşam biçi- mı olmuş. Bunu, siyasal ikfidar'ın da ya- vaş yavaş varlık kazanması izlemiş. Bu sü- reçte toplumsal kurumlar ve kurallar da oluşmuş. Ama ne çare, yine tarihten öğre- niyoruz ki, bu gelişim, aynı zamanda, ön- celeri insanlar arasında tek eşıtsizlik fizik- sel özelliklerdenkaynaklanırken bu keretop- lumsal ve siyasal eşitsizliğin de başgöster- mesi demek olmuş. Eşittikçi toplumdan eşitsizlikçi topluma geçilmiş böylece. Ar- tık karşımızda, varsılı ve yoksulu ile, eze- ni ve ezıleni ile bir toplumsal-siyasal dü- zen vardır. Bir süre sonra da köleler ve öz- gür insanlarolacaktır. Ozgür insanlarda ken- di aralannda sınıflara aynlacaklardır. Ama çoğunjuğun tersine, kimi insanlar bu ge- lişmeleri de bir veri olarak, yazgı olarak gö- rüp onJara boyun eğmemişler, bu eşitsiz- likçi veözgürlüksüzcü düzene karşı diren- mişler, başkaldırauşlar. Gün obnuşbu baş- kaldınlannda başanya ulaşrnışlar, görkem- li devrimler bile gerçeldeşrirmişler. Tarihin sayfalanru çevirmeyi sürdürdü- ğümüzde siyasal iktidann varlık kazanma- sından bu yanageçerliligini hep sürdürmüş olan bir başka olgu da hemen göze çarpı- yor: tktidar hep az sayıda kişinin elinde- dir, bu kişiler deo toplumım varsıl kesimi- dir; yönetüen çoğunluk ise genelde yoksul- lardan ve bir oranda da daha az varsıl olan- lardan oluşur. Kimileri de işte bu kere bu sömürüyede karşı çıkmışlar, eşitliği ve öz- gürlüğü savunmuşlar. lçlerinde eşitlik ve özgürlük uğruna savaşmanın yollannı gös- termeye çalışanlar da olmuş. Buna karşılık, iktidan ellerinde tutan o bir avuç insan, ayncalıklannı koruyabilmek, sömürülerini sûrdürebilmek ıçın doğrudan kabagüç kullanmalanrun yanı sıra türlü aJ- datmacalara da başvurmuslar, "ida)lop''ler üretmişler, yönetilenleri cermetle avutmuş- lar, cehennemle korkutmuşlar. Çıkarlannı koruyabilmek için kocakan öyküleri uydur- muşlar. Ama yine de kimı insanlar,tüm bu önlemlerekarşın, başkaldırmasını bilmek- ten geri durmamışlar. ÖzellikJe de sömür- genlerin onlara uygulamak istedikleri "ada- Iet"in kendı gönüllerinde yanıp tutuşan "adaJet" olmadığını gün olmuş ancak mı- nldanabilmişler ama.. gün gelmiş çığlık çığlığa seslendirebilmişler. Zaman akıp giderken, toplum içi eşitsiz- liğin, özgürlüksüzlüğün, adaletsizliğın ya- nı başında, aynı olgular toplumlar arasın- da da kendini göstermiş. Gezegenimizin *efendi''Ieri olduklannı söyleyenler, yer- yüzüne egemen olma hakkının kendileri- ne tanmdığını düşleyenler, kendileri dışın- da kalan tüm insan türünün emeğini, alın- terini, kanını. canını sömürmeye, insanoğ- lunu küresel yoksulluk içinde kıvrandırma- ya koyubnuşlar. Buna önce "emperyaliznı'' denilmiş. şimdi de "küreseUeşme", "pa- aırekoııonıia''_diyorlar. Iç sömürgenler dış sömürgenlerle birleşip bütünleşerek tostop olup "global''leşmişler. Şimdi de artık, bunlann her an daha çok sömürebil- mek için, yaşanan sömürünün acısını gör- dükleri uyuşrurucu işleviyle bilinçsizleşti- rip duyumsuzlaşhran kitle iletişim araçla- nna (medyaya) karşı, bizleri kıskıvrak tut- saklaştıran kurum ve kurallanna karşı, di- rençsizleştiren vegiderekkendiliğiınıajen istedikleri yönde davranmamızı amaçla- yan ideolojilerine karşı başkaldırma günü gelip çatmış bulunuyor. Bu, ınsarun topiumsal yaşama adım at- tığından bu yana, günümüze, çeşitlenerek ama özünde yinelene yinelene gelen uzun bir öyküdür. Bu öykü de bir gün gelecek son bulacak. insan, bir gün elbette insan- ca, eşitlikçi ve özgürlükçü, sömürünün ta- rihin derinliklerine gömülmüş olduğu bir toplumsal düzene kavuşacak. Ne ki, şim- dilik öykü sürüyor. Öykümüzün kahramanlan ikiye aynlır: Bir yanda simgeledikleri eşitlik ve özgür- lük düşmam, sömürgen toplumsal ve siya- sal güçlerin krallan, imparatorlan, başkan- lan, şeyhleri, şıhlan, padişahlan ve onla- nn yardımcılan ile yardakçılan ile bunla- nn çıkarlannı bütünleştirdikleri dış güçler... Öte yanda da onlara karşı direnenler ve başkaldıranlar. Her iki yanın da aralann- daki savaşımda birbirlerine karşı kullandık- lan silahlan vardır. Birincilerinin elinde sömürü ve baskı düzeninin kendisi ve onu sürdürmeyı sağlayan kurumlar, kurallar, ideolojiler... Ikincilerin elinde ise us, bilim- sellik ama en önemlisi insan şevgisi, laik- lik, eşitlik ve özgürlük aşkı. Öykü; us, bi- limsellik, insan sevgisi. eşitlik ve özgürlük aşkı silahJannı kullananlar utkuyu (zafe- ri) sağladıklannda sona erecektir. Ne var ki, utkuya kavuşulacağı o son an, bu uğurda ilk direnen ve başkaldıran- lann ve böylece "insan" olmanın onuru- nu tadan ve tattıranlann ve onu izleyenle- rin birbirini bütünleyen uğraşlannın son adımı olacak. TURKİYE'DE İLK DEFA kontörlü p teleforüj| kartı PENCERE Bill'in Yoksullapı... Bill CMnton'ın "yılan hikâyesi"ne dönen davası sürüp gıdiyor. "Başkan, BeyazSaray'dagörevHstaj- yer Monica Levvinsky adındaki tazeyle 'Oval Ofis'fe 'oral seks' yaptı mı yapmadı mı" tartışma- sı bütün dünyayı uzun süre birbirine kattı. ABD Cumhurbaşkanı yaptığı işi önce gizlemeye çalıştı; marifeti ortaya çıkınca özür diledi. Bu kez Clin- ton'a diş bileyen Cumhuriyetçi Parti yandaşlan fır- sattan yarartanıp bastırdılar: - Başkan Clinton yalan söyledi, Amerikan hal- kını aldattı, azli gerekir. • Dünya ikiye aynldı, Clinton'dan yana olanlar, Başkan'ı savunuyoriar: "Bill'in Monica Levvinskyile Beyaz Saray'da se- vişmesi, eşi HiHary'yv' ilgilendiren özel bir konudur. Insanlann cinsel özgürfükl&i var. Başkan da insan- dır, istediğini yapar, kansına hesabını vehr." Kimileri diyorlar ki: "Clinton yoksullann ve zencilerin haklannı sa- vunduğu için tutuculann saldmsına uğradı, bu işin içinde başka bir iş var." Doğru mu?.. Her doğrunun bir de eğrisi vardır. • Mahalleden birilerigelen, cami duvannın ardın- da Hoca'yı bir hatunu sıkıştınrken yakalamış: - Bu ne densizJild.. Hoca: - Densizlik değil, yersizlik!.. Bir fıkra daha: Mahalle imamt Bektaşi babasını camide bir ka- dınla uygunsuz vaziyette yakalayınca: - Tuh ulan, diye tükürmüş, bu ne rezaJettir, ne kepazeliktir!.. Bektaşi: - Şimdi işim var, demiş, boş olsaydım ben sa- na camiye tükürmenin hesabını sorardım. Koskoca Amerikan Cumhurbaşkanı, Beyaz Sa- ray'ın Oval Ofisi'nden başka seks yapacak bir yer bulamadı mı?.. Yoksa yasak aşkın tadı Başkan'ın çajışma yerinde daha mı heyecan veriyordu?.. Ünlü romancı Gabriel Garcia Marquez tartış- maya katılarak Clinton'ı savundu: - Her erkek fırsatını bulduğu zaman böyle şey- leryapar. Peki bir kadın ortaya çıkıp Monica Levvinsky'yi savunmak yolunda şöyle konuşabiliyor mu: - Her kadın fırsatınıyakaladığı zaman böyle şey- ler yapar... Kadınla erkek eşit değil mi?.. • Olayın toplumsal yanı, Clinton'ın yoksullan sa- vunduğu için saldınya uğramasında odaklaşryor. Başkan'ın zencileri, yoksullan, ezilenleri koruyan bir polm'ka izlediği doğrudur; Clinton neredeyse sos- yal devletçi birgörüntü çiziyor... Amanerede?.. Amerika'da!.. Başkan'ın dış yüzü bir başka gerçeği yansrtfyor, Clinton "Yeni Dünya Düzeni"r\\ benimseyen bir acımasız kimliktaşıyor, insanlık coğrafyasında yok- sullan eziyor. Irak'ta yaşayan çocuk, kadın, beoek, yaşlı, genç, kim varsa Clinton'ı ırgalamıyor, Ortar- doğu'da ölüm yağdınyor yoksullann tepesine... s Amerikalıile İraklı bir mi?.. ABD'nin başkanlık koltuğuna insanlıga evrensel adalet açısından bakabilen bir kişi bugüne kadar oturamadı; bunu da ne Bill düşünebılir, ne de Monica... Cumhuriyet-^r=^. :*rfo!.- Yaşasın Cumhuriyet I * Cumhuriyet Mouse-Pad Cumhuriyet Kitap Kulübü Sergi Salonlarında 1.000.000 TL « Cutnhurlyrt ^ ^ kitap kulübü Türkocağı Cad. No:39/41 [34334|Cağaloğlu-lstanbul Te): (212)514 01 96 istiklal Cad (Fransız Konsotosluğu Yanı) Taksım-lstanbul Tel:(212)252 38 81 PEK YAKINDA MUĞLA İCRA DAİRESİ'NDEN tLAMSIZ TAKİPLERDE ÖDEME EMRİNİN tLANEN TEBLİĞİ DosyaNo: 1998/2545 1- Alacaklı ve varsa vekılinın adı, soyadj ve ikametgâhı: Tûrkiye Vakıflar Bankası T.A.O. vekilleri Av Sedat Kutlu, Av. Güven Deriş, Av Turan Aydemır, Av. Ayşe Öztürk. Şe- hit Fethibey cad. No: 26/'6 İZMİR. 2- Borçlunun ve varsa ka- nuni temsilcisinin adı, soyadı ve ikametgâhı: Yalçın Pütrü, Atatüıic Bulvan No: 263 Turgutlu / MANİSA. 3- Alacağın Tûrk parasıyla tutan. faiz tniktan ve ışleme>e ba^ladığı tarih: 2.354.181 862 TL. alacaklı aslı. 2.144 221.913 TL. faiz + BMV. 2 435.000 TL. ıht. hac. yarg. mas., 5.250.000. TL. iht. hac. uyg. mas., 4.500.000 TL. iht. hac. vek. ücr., 4.510.588.775 TL. alacağın 2.9.1998 tarihınden itibaren %165 faizi, faızin %5'i B.M. Vergisi, icra giderleri, vekâlet ücretiyle birlikte ödenmesi emridir. Fazlaya ilişkin talep hak- lan saklıdır. (Borçlulardan Yalçın Pütrü borcun 1.510.588.775. TL.'sı ile 2.354.181.862 TL. alacak aslının 2.9.98 tarihinden ıtibaren ışleyecek faiz ve ferilerinden so- rumludur). 4- Senet ve tarihi ve senet yoksa borcun sebebi: 1- 27.11.1997 tanhli oto kred sözleşmesi. 2- Muğla 1 Note- ri'nin 23.7,98 tanh, 3985 yev. no'lu ihtarnamesı. 3- Banka ka- yıtlan.lşbu ödeme emnnin ılan tarihinden ıtibaren borcu ve takip masraflarını yirmi ikı gün içinde ödemenız (teminaü vermenız), borcun tamamına veya bir kısmına veya alacaklı- nın takibat icrası hakkına dair bir ıtırazınız varsa, senet altın- dakı imza sıze ait değilse yine bu yirmı ıki gûn içinde aynca ve açıkça bıldirmeniz, aksı haide icra takibinde bu senedin sizden sadır olmuş sayılacağı. ımzayı reddettığınız takdirde de mercü önünde yapılacak duruşmada hazır bulunmanız, bu- na uymazsanız vaki lürazınızuı muvakkaten kalduılacağı, se- net veya borca ıtırazmızı yazılı veya sözlü olarak icra daıresi- ne yirmi iki gün içinde bildirmediğınız takdirde aym müddet içinde 74 raadde gerefınce mal beyanında bulunmanız, aksi takdirde hapısle tazyik olunacagınız, hiç mal beyanında bu- lunmaz veya aykın beyanda bulunursanız hapısle cezalandı- nlacağınız, borç ödenmez veya itiraz edılmezse cebn icraya devam edileceği, 9.9.1998 tarihinde adresınızde vasıtanız ha- ciz edilmiş olup ilan tarihinden itibaren 1.1.K. 103 maddege- regınce 18 gün içinde dosyayı tetkik ederek hacızli mallar hakkında beyanda bulunmanız ihtar ve ılanen tebliğ olunur. 8.1.1999 Basm:2866
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle