16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 ŞUBAT 1999 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Benzincide mescit istanbul'da E-5 yolu uzerınde, Kozyatağı sapağında bır akaryakıt ıstasyonu... Türkpetrol bayısı... Bayıde, bır taraftan 24 saat akaryakıt satılıyor bır taraftan da ıkıncı katında açılan mescıtten hoparlorle beş vakıt ezan okunuyor. Hanı, dağ başında bır yol kenarında neyse de her yanı camı otan şehrın orta yerındekı akaryakıt istasyonunda mescit biraz anlamsız kaçıyor. Ya da başka anlamlar kazanıyor! Konu, Turkpetrol'ün genel merkezı Turcas Petrolculuk'e yansıyor. Genel Satışlar Muduru Cabbar Yılmaz, hem yazıyla hem bayıye kadar gıderek sozlu uyansını yapıyor. Bayı, akaryakıt ıstasyonundan hoparlorle ezan okumayı durduruyor ve mescit ıçın kullandıkları yerı kapatacaklarını söyiüyor. Herkes aslı ışının başına dönüyor... O M U R İ L İ K Sırp aşçı Arnavut ciğeri yapıyor, NATO afıyetle yıyor! Ömür E Kurum Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Etektronik posta: [email protected] - tşverenler adalette kapsamlı reform ıstemış.. "Kaçak işadamlanna aenel af!" o nce sekız yıl gerıye gıdelım Karadenız Teknık Unıversıtesı'ne bağlı Fatıh Eğıtım Fakultesı'nde araştırma gorevlısı olarak ça- lışan Nurcan Gokçekan bolum sorumlu- su Ismaıl Ozçelık ın verdıgı odev gereğı ılk, orta ve yuksek oğretımde rehberlık konusu uzerıne bır ça- lışma yapıyor Gokçekan, Mart 1991 'de bıtırdığı çalışmasını Oz- çelık'e teslım edıyor Aradan dort yıl geçıyor Ekım1995'te"Çağdaş Eğıtım" dergısınde"llkoğ- retım Danışman" başlıklı bır yazı yayımlanıyor Dergıdekı yazıda, Karadenız Teknık Unıversıte- sı'ne bağlı Fatıh Eğıtım Fakultesı'nde araştırma go- revlısı olarak çalışan Hatice Odacı nın ımzası bu- lunuyor Nurcan Gokçekan dergıde Hatice Odacı'nın ya- zısını okuyunca dort yıl once hazırladığı odevın ay- nısı olduğunu goruyor ve Trabzon 2 Aslıye Ceza Mah- Ihtiyaçkemesı'ne gıdıp, 5846 sayılı Fıkır ve Sanat Eserlerı Yasası'na gore dava açıyor Mahkeme, uç kışılık bılırkışı heyetı oluşturuyor ve Gokçekan'ın odevı ıle Odacı'nın yazısını ıncelettırı- yor Bılırkışı heyetı gerekçelı raporunda, dergıdekı ya- zının odevın aynısı olduğuna karar verıyor Odacı, savunmasında Gokçekan'ın eşının bulun- duğu bır jurı onunde sınava gırdığını ve kazandırıl- madığını dolayısıyla kendısıne kasıtlı davranıldığını soyluyor ama tanık ıfadelennı de dıkkate alan mah- keme Hatice Odacı'yı başkasının esennı kendı ese- rı gıbı gostermekten 3 ay hapıs ve 300 mılyon lıra ağır para cezasına çarptırıyor Mahkeme, sanığın duruşmadakı lyı halını nede- nıyle ve ılerıde suç ışlemekten çekıneceğı kanaatı- ne vararak cezasını ertelıyor Hatice Odacı, karara ıtırazedıp Yargıtay'agıdıyor Ancak Yargıtay, Nısan 1998'de mahkemenın kara- nnı onaylıyor ve Hatice Odacı'nın "bılım hırsızlığı" kesınleşıyor "Bılım hırsızlığı"ndan sabıkalı Hatice Odacı Trab- zon'dakı Karadenız Teknık Unıversıtesı'nden ayrılıp Samsun'dakı Ondokuz Mayıs Unıversıtesı'ne geçı- yor ve Eğıtım Fakultesı Eğıtım Bılımlen Enstıtusu'nde bu kez oğretım gorevlısı olarak çalışmaya başlıyor Halen doktora çalışmasını surduren Hatice Oda- cı'nın bır sure sonra doçent ve ardından profesor olması beklemyor Dr Benjamın Spock'ın çocuk bakımı kıtabını Turkçe'ye çevınp kendı adıyla yayımlayan Prof Dr İhsan Doğramacı'nın ozene bezene kurduğu ve başında şımdılerde Kemal Gürüz'un bulunduğu YOK sayesınde unıversıtelenn boylesı "bılım hırsız- ları"na olan ıhtıyacı her geçen gun artıyor SESSÎZSEDASIZ(.f) NVMÎKmTCEBE Yüksek Yenltm Hattı Erdinç UTKU Seçım zaten ıkı turlu Çoğu seçmen mukerrer ya2ildığı ıçın ıkı kez oy kullanacak' Basın Yayın'ın masası Ağın'a gltti Ankara'da Basın Yayın ve Enfor- masyon Genel Mudurluğu'nde mu- tercım olarak çalışırken uç yıl once HA- BİTAT toplantısı nedenıyle Istanbul ll Mudurluğu'ne geçıcı gorevle atanı- yor Bulent Uğur Bır sure sonra kadrosu gelıyor ve mutercım Bulent Uğur şef bıle olma- İ dan Basın Yayın Istanbul ll Mudurlu- * ğune yukselıyor Mudur Uğur, tanhı Sepetçıler Kas- rı'ndakı ll Mudurluğu'nde oturup bır yandan memleketın basın, yayın ve en- formasyonuyla ılgılı çalışmalar yapar- ken bır yandan da kullanılmayan ba- zı buro malzemelenn Ağın Beledıye Başkanlığı'na bağışlanmasını uygun buluyor Şu rastlantıya bakın kı ken- dılerı Elazığ'ın Ağın ılçesınden oluyor Istanbul çevresınde malzeme sıkın- tısı çeken bırçok kamu kurumu bulu- nuyor ama sonuçta Ağınımız da mem- leketın bır parçası olduğu ıçın ıkı kam- yon dolusu malzeme Elazığ'ın Ağın ıl- çesıne gondenlıyor Ne kı Mudur Bey'ın kullanmakta olduğu ahşap masa da Istanbul'dan Ağın'a gonderılen "kul- lanılmayan malzemeler" arasında bulunuyor Makam masası memleke- tıne gıttığı ıçın Mudur Uğur, gurbet el- lerde açıkta kalınca hemen Teşvıkı- ye'dekı bır mobılya mağazasının yo- lunu tutup, kurumun kasasından 600 mılyon lıraya kendıne yenı bır masa alı- yor Şu rastlantıya bakın kı, Mudur Bey'ın eşı Nuray Uğur Teşvıkıye'de- kı mobılya mağazasında satış elema- nı olarak çalışıyor 1 GÖRÜŞ Prof, Dr. GERTRUDE DURUSOY* Avrupa Amerika Ohıayacaktr Ekonomıde Avrupa Bırlığı (AB), 1 1 1999 tanhınde Eu- ro nun yuruıiuğe gırmesı ıle be- raber gıtgıde bırleşık devletler halını alsa da ulkelenn kullandık- lan dıl bakımından hıçbırzaman tngitaeenın hegemonyasını ıs- temezler Nedenı mfi Avrupa'nın ozellığı her ulkenın kulturu ve dılını canlı tutarak her Avrupa va- tandaşının kendı dılını konuşa- rak kendı kımlığını daha doğal bır bıçımde rfade edebılmesı- dır Bu nedenle Avrupa ıçın han- gısı olursa olsun tek bır dılın te- kelınde kalmak soz konusu de- ğıldır ve hedefte yoktur Bunu daha lyı kavrayabılmek ıçın bıraz Avrupa ulkelennın bır- leşme tanhçesıne dıl açısından bakalım 1951 yılında dort dıl kullanılıyordu, Fransızca, Al- manca, Hollandaca ve Italyan- ca Bu durum yırmı yıl devam et- mış, ancak 1973'te Ingıltere ve Danımarka'ntn katılımıylabu ul- kelerın dıllen eklenmıştır 1981 yılında Yunanıstan'ın katılımı ıle Yunanca, 1986 yılında ispanya ve Portekız ın katılımıyla Ispan- yolca ve Portekızce ve 1995 yı- lında Isveççe ve Fınce eklenmış- tır Bugun on beş uye ulkesı bu- lunan AB toplantılannda on bır çalışma dılını kullanmaktadır Avrupa Parlamentosu'nda sı- multane (anında) çevın ıçın yır- mı bır kabın vardır Tum resmı metınler, ıkı dılde yanı Fransız- ca ve Ingılızce olarak yayımla- nır ve sonra ılgılı ulke onlan ay- nca kendı dılınde okuma olana- ğını yaratır Burada soımak ge- rek Turkıye, gumruk bırlığıne gırerken acaba onunla ılgılı tum hukuk mevzuatı metınlennı ken- dı anadılıne çevırtmış mıydı'? Yabancı dıl oğrenme yaşı ne- dır9 Bırıncı yabancı dıl oğrenme konusunda Avrupa Bırlığı Eğı- tım Daıresı'nce (Dırectıon XXII) en uygun yaş, uç ıle dokuz ara- sı kabul edılır Yanı anaokulun- da şarkılarla oyunlaria yenı bır dıle başlanabılır demek, ama şart değıl Şımdıye kadar ken- dı anadılının dışında lıse sonu- na kadar ıkı yabancı dıl bılmek şartı, artık yavaş yavaş uç dıl bıl- mek şartıyla değıştınlmektedır Bu ne demek? Bu, Avrupa kı- tasında Turkıye'mızın komşu- larında olsun, Baltıkulkelennde olsun, artık 2000 yılından 'son- ra tek yabancı dıl ve sırf Ingılız- ce ıle yetışen gençlerın kalma- yacağı demek Herkes ıkı, uç dıl ve okulda, evet resmı okul- da bu dıllere kavuşmaktadır Pekı, isvıçre ne yapıyor^ is- vıçre şanslı bır ulke, çunku bı- lındığı gıbı dort resmı mıllı dılı var- dır Hukumetın ısteğı uzerıne Basel Unıversıtesı uzmanlan, değışen kuresel surecınde dıl oncelıklerını saptamış oldular, buna gore bır İsvıçrelı çocuk, omeğın Zunh te oturuyorsa ana- dılı olarak Almanca, sonra ıkın- cı bır mıllı dıl (dıyelım Fransız- ca) sonra ingılızce, sonra uçun- cu bır mıllı dıl (Italyanca) veya okulunun sunduğu başka bır yabancı dıl oğrenmek zorunda kalacak (Avrupa Konseyı 21'ın- cı Yuzyıl Dıl Polıtıkası toplantı- sından ozet bılgı) Goruluyor kı başka ulkeler yabancı dıl oğretmek ıçın unı- versıte yaşını beklememekte- dırler Yetışkınlerde tabıı kı ba- şan yıne mumkun, fakat gence- cık beyınlenn kolay kaptığı ye- nılık ılerleyen yaşta daha buyuk bır zahmetle elde edılmektedır Yakında toplanacak olan Mıllı Eğıtım Şûrası, ne gıbı bır dıl po- lıtıkası onerecek acaba 7 Şımdı gelelım Resmı Gaze- te de 14 Ocak gunu yayımlanan ve 5000 Ingılızce oğretıcılığı kad- rolanna ilk once vurgulamak ıstedı- ğım bır nokta var, ulkemızde nı- hayet yabancı dıl oğrenme ya- şını daha erkene alması son derece olumlu bır olgudur Zıra bılımsel olarak herkes bılmek- tedırkı bır çocuk anadılını bır yıl okuduktan sonra rahatlıkla bı- rıncı yabancı dıle başlayabılır Sekız yıllık temel eğıtımı, her çocuğa ıkı dıl oğrenme fırsatını vermelıdır Nasîl mı? Tıpkı baş- ka ulkelerde olduğu gıbı bırıncı dılı uçuncu sınıfta, ıkıncı dılı al- tıncı sınıfta devreye sokarak Zorunlu eğıtım suresı on bır yıl olan ulkelerde dokuzuncu sı- nıfta uçuncu dıl veya meslekı derslere başlatılmaktadırlar Oğretılen ılk yabancı dılın ılla Ingılızce mı olması gerek? ll ve ılçelerde Almanca ve Fransızca bolum mezunlan dururken ve yıllarca Mıllı Eğıtım Bakanlığı ta- rafından atanmazken nıçın o hazır yetışmış elemanlar, dor- duncu sınıflarda Almanca veya Fransızca oğretmesın9 Ikı-uç yıl ıçınde ingılızce oğretmen açı- ğı daha kolay kapatılır ve o ıl ve ılçelerdekı çocuklanmız ingı- lızceyı ıkıncı dıl olarak oğrenır- ler OzellıkleAlmanya'dabuyu- yen gençlerımız yurda donup, Alman Dılı ve Edebıyatı bolum- lerıne kaydolurken o branşta oğretmen olmak ısterler, ingılız- ce oğretmenı değıl1 Yuksekoğretım sıstemımız, belırlı branşlarda, ozellıkle dun- yayla devamlı temasta olan ıle- tışım bılımlerı bunyesınde kaç yabancı dıl onermekte'? Şımdı- kı kuşak, maalesef ortaoğre- tımde gormedığı dıllen telafi et- mek zorundadır Uluslararası ılışkıler bolumlennde Bırleşmtş Mılletler resmı dıllen olan Ingı- lızce, ispanyolca, Fransızca Rusça Arapça ve Çınce'den kaç tanesını sunmaktadır'? iktı- sat alanında Amenkalılar bıle muşten çekmek ıçın belırlı ko- nularda Hollandaca ve Korece web sayfalan sunduğuna gore ulkemız nıçın hâlâ tek bır ya- bancı dıle bağlı kalsm 9 Evet 2Vıncıyuzyılda oğren- cılenmızden nıçın dunyada her- kesle rekabet etme olanağını esırgıyoruz 7 Nıçın Turkçe'dekı guzel deyımı "Bırlısan, bınnsan" canlı tutmuyoruz? O EU Edb Fak Alman Dılı ve Ede bıyatı Bolum Bagka/?/ ve EU Avrupa Dıllen ve Edebıyatlan Araştırma ve Uygulama Merkezı Muduru KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakfn turk.net ÇtZGİLİK KÂMtL \l\SAK\Cl HARBİ SEMİH PORO\ ı—r^ r v ÇoK R*5îiU ^W$AL Y/I^MüJ j • r / / BULUT BEBEK vı/uı çtnçt Miki Bcy »N'aapıyasun ? -t_r Kırmtı arıvorum abi... TARİHTE BLGÜN 3 Şubat SİRKECİ'DS YIKIMl 194O'7X SU6ÛH, ıSTAMSUL 'UN SttZKECJ SEMTİN- PB BELEPlYE TARAFIN&AN YAPILACAtC OLAN YIKIMLA 1L6ILI UABE£,BASfUPA YE& ALMtŞ- 77 SlRti£CI 'DeN CAĞALOĞLU WA POG&U ÇlKAM YOL (_ÇtW>ll£l AAJK4/SA CAPDESl\ ÛZ£- RlNPE, rHEN &ARININ ONUMET UZAİKN BÖLUM, YAKINOA YIKJLACAKTI KONUYA lU$- klN 8ıLt>ıl&l-EIZ. SrUALABA VAPtŞrf/e/LMIŞ, MAL SAMPLERME HAgBfS ve&lLMlŞn Yl~ KJM &EOELLEKINE KA<ZŞt ÇrKAN BıNA BAÇYU&4glLieDt BU YIKIMIN AMACI, YOL USTUUDEKı TRAMVAY RAYLAIZtNtN DEM PÛZENLEMM£Sl VE GAR.IKI ONÛNOB- fCI ALANtfJ &ENtŞLETtLME£tYt>/ . PANO DENIZ KAVUKÇUOGLU Hastanede 'Refakatçi' Olmak! Hemşırenın, hastamın yattığı servısle kat kondoru nu ayıran plastık kapıyı aralayarak soyadımı çağırdığı anda orada bulunmam bır rastlantıydı Bıraz şaşkın bıraz da heyecanlı, kendısıne doğru yonelınce "Refa- katçı mısınız?" dıye sordu Sonra yanttımı bekleme- den, elıme bır reçete tutuşturup, buyurgan bır sesle "Bunlan alıp getınni" dedı Hastane merdıvenlennden ınerken 'tam zamanında gelmışım ' dıye duşunuyor dum O anda orada olmayabılır, ya da o gun hastane- ye hıç gıtmemış olabılırdım Hastanenın boşalmaya yuz tuttuğu saatlerdı Polık- lınıklerde muayeneler bıtmış doktoriar gorevlerını ta- mamlamışlardı Muayeneye gelmış hastalarla yakın- lan gruplar halınde hastaneyı terk edıyorlardı Elımde ılaçlar, gen donduğumde bıraz once dolu olan gırış ka- tı boşalmıştı Zaman ıçınde buyuyerek dev bır 'komp- leks'e donuşen hastanenın ana bınasıyla daha son- ra yapılan ek bınalar arasında bır labırenh andıran ko- rıdorların gırışını tutan resmı gıysılı 'guvenhk gorevlı- sı'nıgorunceurkmuştum Yanınayaklaştığımda goz- lerıne bakmamaya ozen gostererek kendıne guvenen ınsanlara ozgu yuksek bır sesle "Mertıaba 1 " dedım Se- sım yeterınce ınandırıcı çıkmamış olacak kı, "Dur>" dedı "Refakatçı m/s/n'" Bıraz once servıs hemşıresı- nın de aynı soruyu sorduğunu duşunerek "Evet", de- dım, "Refakatçıyımi" Demek, 'refe^cafç/'olmasambe- nı ıçerı bırakmayacaktı 1 'Refakatçılık', burada, bır 'mesiek mensubu olmak' gıbı bır şeydı 1 Gınş katının tersıne ust kat korıdorlan kımılerı san- dalyelere oturmuş, kımılerı duvar dıplerıne çomelmış ınsanlarla doluydu Kımılerı de ellenndekı plastık çay ya da ayran bardaklan ayakta duruyorlar bırbırlerıy- le sohbet edıyorlardı Bana reçeteyı veren hemşıreye ılaçlan teslım ederken yanlışanlaşılmamayadıkkatede- rek usulca, "Kım bunlar?" dıye sorduğumda aldığım yanıt benı şaşırtmıştı "Refakatçıler' " Hemşıre bunu soyterken yuzume 'bu da soru/ur mu?' gıbtsınden bakmış, sorduğum sorunun 'abukluğundan' utanç duymuştum Ama ne yalan soyleyeyım o gune ka- dar 'refakatçılığın' hastanelerde boylesıne onemlı ış- levlenolan yerleşmış gelenekselleşmış, vazgeçılmez bır 'kurum olduğunu bılmıyordum Bunu aradan ge- çen gunler ıçınde yaşayarak, gozlemleyerek oğrene- cektım Hastane personelı ıçın her hastanın ayak altında bır 'refakatçsının' bulunması, mutlakaolması gereken, eger yoksa 'hayref edılen' bır durumdu 'Refakatçısız' has- talara acınıyor 'kımsesız muamelest yapılıyordu On- lar da bu 'psıkolo/ık ortamda' kendılerını, 'yakınlan ta- rafından ıhanete uğramış hıssedıyordu Sıstem her hastanın yırmı dort saat yanında kalacak, 'ışsız guç- süz' bır yakınının varlığını dolayısıyla da hastalarınkı kadar bır'relafeafç/'sayısınıongormuştu Nevarkı has- tane ınşa edılırken doğal olarak 'hasta/ar'esas alındı- ğından refakatçıler' kondorlarda duvar dıplerınde perışan oluyorlardı Hastanenın, 'personel pıramıdı' hıçbır Batı ulkesınde benzerıne rastlanmayan bır go- runtuye sahıptı En tepede anabılım dalı başkanlan, on- ların altında yardımcıları, onlann altında uzman he- kımler, onlann attında da stajyer hekımler olmak uze- re, 'pıramıt' aşağıya doğru uyumlu bır bıçımde genış- lerken, sıra hemşırelere geldı mı bırden daralmaya başlıyor, hastabakıcılarda ıse neredeyse ana bılım da- lı başkanlannın sayısına eşıt bır goruntu ortaya çıkı- yordu 'Refakatçılık' denılen kurum bu goruntu sonu- cu doğmuştu Hastalar ozellıkle gecelerı, büyuk çogunluğu erkek olan egıtımsız 'hastabakıcılar' ile 'fefakatçıler'm ellen- ne teslım edılıyordu Hastabakıcılartn nezaretındekı 'refakatçıler' hastalarını tuvalete goturuyorlar, altlan- na surgu suruyorlar temızlıklennı yapıyorlar, sonra bır yer bulurlarsa kıvrılıp uyumaya çalışıyorlardı Gunduz oldu mu, hastalarına su taşımak yıyecek bır şeyler al- mak, hastane-eczane arası koşuşturmak yıne onlann ışıydı Bakımlan uzun suren hastaların 'refakatçılerı', kışılıklennden ufaktefekodunlervermepahasına has- tanenın ıç ışleyışıne uyum sağlamışlardı Kımıne 'gu- leç', kımıne 'hotzot davranışlarla ortalarda dolaşan hastabakıcılann suyuna gıdıyorlar kendılenne 'Sen 1 sen'" dıye seslenılmesıne ses çıkartmıyorlar, gecele- n uzennde uyuklayacaklan sandalyelerı 'sağlama al- mak' ıçın, onlan uç beş kuruşla 'memnun edıyorlar- dı Yakınlan olmayan hastalar ıse başka hastaların 're- fakatçılennın' ınayetlennden medet ummakzorunday dılar Sağlık sıstemımız yırmı bınncıyuzyılıneşığınde ışın 'tababef yanını buyuk olçude başarmış ama ce- bınde yeteıiı parası da olsa bır unıversıte hastanesın- de yatan hastaya, onun ıçın yaşamsal onemdekı bır ılacı, bır şışe ıçme suyunu refakatçı' yardımı olmak- sızın sağlayabılme yeteneğını gelıştırememıştı Herkes bu durumdan şıkâyet edıyor ama kımsenın aklına şıkâyetçı olduğu bu sıstemı sorgulamak karşı çıkmak, değıştırmek ıçın uğraş vermek gelmıyordu Bu gerçek, hastane dışındakı yaşam ıçın de geçerlı değıl mıydı'? Bu hastalar doktoriar hemşıreler hastabakı- cılar, bu 'refakatçıler' seçımlerde oy kullanacaklardı Buyuk olasılıkla geçmış seçımlerde olduğu gıbı oyla- nnı yıne şıkâyet ettıklen sıstemın sorumlusu olan par- tılere, çalıştıklan yattıkları korıdorlarında surunduk- lerı bu hastanenın kapısından adımlannı atmamış, kendılenne yabancılaşmış polıtıkacılara vereceklerdı "Insan layık olduğu duzende yaşar1 " sozu yıne doğ- rulanacaktı (Faks:0 216-418 8419) BULMACA SEDİTMŞİIA* 1 2 3 4 5 6 7SOLD41NSAĞA: 1/ Gemılerde cankurtaran tılı kalannı oturtmak ıçın gu\ertelere konuîansehpa 2/ Içınde bulaşık vı- kanan musluk teknesı Yığıt, kahraman 3/ Oruç avı 4/ Bır 6 gozrengı Agaç- j larda mantarlann oluşturduğu bır 8 tur çurume ba$- g langıcı 5/ Erzu- rum un bır ılçesı 6/ <\ta- sozlenne da>anan dıdak- tık Çm şıın Avuç ıçı Baâışlama 7/Anadolu'da 2 kurulmuş eskı uvgarlık 3 Yemış koparırken dallan çekme\e va da kovandan bal almaya varavan araç 8/ Makbul bır sıcak ulke mev\esı 9/"—Tıyatro Bertoll Brecht m oncu- lugunu > aptığı nyatro an lavışı Eİdnen \e gı>sı yapımında kullanılan bır rur vumuşak derı YUK\RIDANAŞAĞIY4: 1/ Denıze dogru uzanan uşlık burun 2/ 'Aptal, salak" anla- mındaaı^osozcuk Pavlama, azarlama 3/"Nevelkennedı- rekgormemış— Nasılgozvaşlannıdokersekuma Ovleses- sızgelıpkonarruhuma Dallan kuşlan sestenbırorman (11- han Berk) Kuçuk erkek kardeş 4/ H ınstıv an ermışlenne ve- rılen san Bır haber ajansının sımgesı Bır renk 5/ Dogu- mun doğal olmadıgı durumlarda kann ve dol>atagmın kesı- lerek bebeğın ahnmasi 6/ Hedıye >a da odul 7/ Gemılenn mızana dıreğının gensmdekı yelken Bır peygamber 8/ Al datmaışt hıle In kart 9/lskambıldekımaçarengıneverı len bır başka ad Tantal elementının sımgesı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle