16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 SUBAT1S99 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER Doç. Dr. Cemil Kutlu: Bu tür hapîshatıeleriAvnıpa 'da en çok Ruslarveİngiüzlerkullandı Ada hapishanelerindenkaçmak zor NamıkKemal ERZURUM (AA) - Terör örgütünün elebaşı AbduHahÖcafanın îmrah Ada- sı'na konulmasi)la gündeme gelen ada hapishanelerin- geçmiş dönemlerde de gerek güvenlis, gerekse banndınlan mahkûmlann kaçmalanna olanaktanın- maması için strekli tercih edildiği bil- dırildi. Atatürk Cniversıtesi Fen-Edebı- yat Fakültesi ögrctim üyesi Doç. Dr. Ce- mil Kutiu. düryada Imralı gıbi birçok adanın tanh boyunca hapishane olarak değerlendirildiğini, Avnıpa'da ada ha- pishanelerinin geçmişte en çok Ingiliz ve Ruslar taraftndan kullanıldığını be- lirtti. Adalardan kaçışın zor olması nede- niyle I. Dünya Savaşı sırasında bazı ada- lann hapishane olarak kullanıldığını anımsatan Kutlu. tarihe geçen en ünlü a- da hapishanelerin başmda Hazar Denı- zı'nde bulunan Nargin. Sardunya Ada- sı yakınlanndabulunan Asınara, Akde- niz'de Malta, Ohotsk Denizi'nde yer alan Sahalin, Kuzey Buz Denizi'ndekı Solevest ve Çın Hmdı yakmlanndaki Malaya Adası olarak sıralandığını söy- ledi. Tarihe geçen bu ünlü ada hapisha- nelere genelde ağır suçlular ile savaş esirlerinin konulduğunu belirten Kutlu. "Ada hapishanelerinde binlerce insan bakımsı/lık ve hastalıktan hayatlann- dan olmuşlardır" dedı. Azerbaycan'ın başkentı Bakû'nün karşısında, Hazar Denizi'nde bulunan Nargin Ada- sı'nın Ruslar tarafından a|ır suçlulann konulduğu bır ada hapishane olduğunu, 1. Dünya Savaşı'nda, 1915 yıhnda burasının Prens Oidenburg'un talima- tıyla esir kampına dönüştürüldüğünü anlatan Kutlu, 900 dekar alana sahip, ancak su kaynağı ile bitkı ör- tüsü bulunmayan adanın yılanlanyla ünlü olduğunu ve burasının tarihte 'Yıhın' veyak Cehennem Adası' olarak da anıldığını söyledi. Kafkas cephesinde Ruslar tarafından esrr edılen Türk askerlerinin konulduğu Nargm Adas'ında, Al- man, Avustralyalı, Macar ve Bulgar esirlerin de ba- nndınldığını, ölenlerin üst üste gömüldüğünü anla- tan Kutlu, ltalya'nın tarih içinde sürgün ve karantina yen olarak yararlandığı Asinara Adası'nın da esir kampı ve ağır suçlular için hapishane olarak kulla- nıldığını belirtti. Kutlu, Sardunya Adası yakınında bulunan 33 kilometrekare alana sahip, su kaynağı bu- lunmayan Asinara Adası'nda da birçok esirin bakım- sızhktan öldüğünü, ölenlerin köpekbalıklanna atıldı- ğını, bundan dolayı da burasının köpekbalıklannm uğrak yeri olarak belleklerde kaldığını anlattı. tngihzlerin 1. Dünya Savaşı sırasında Malta Ada- Şah Rıza PehJevi Ziya Gökalp Akatraz hapishanesi • Tarihe geçen en ünlü ada hapishanelerin başında Hazar Denizi'nde bulunan Nargin. Sardunya adası yakınlannda bulunan Asinara, Akdeniz'de Malta, Ohotsk Denizi'nde yer alan Sahalin, Kuzey Buz Denizi'ndeki Solevest ve Çin Hindi yakınlanndaki Malaya adası olarak stralanuyor. ABD'nin San Fransisco Körfezi'nde kayalık bir ada olan Alkatraz ise ada hapishanelerin en ünlüs sı'nı hapishane olarak kullandıklannı; Türk aydınla- nndan Ziya Gökalp'in, o dönemin Istıhbarat Teşki- latı Başkanı Kuşcubaşı Eşref Bey'ın. Hüseyin Rauf Orbay'ın burada hapsedilenler arasında yer aldığmı anımsatan Kutlu, Kuzey Buz Denizi'nde bulunan So- levest Adalan'nm da 1930'luyıllarda Ruslar tarafın- dan hapishane olarak kullanıldığını ve rejim muha- hflerinin burada gözaltında tutulduğunu söyledi. 'SömürgeJerenternasyonali' tezini gehştiren Tatar Bolşeviği Suhan Gafiyef m de buraya Stafin taraftn- dan göndenldiğini belirten Doç. Dr. Cemil Kutlu, şöyle devam etti: "Adalar. günümflzde okhığu gibi geçmişte degüvenliğinin sağlanmasındaki kotayhk ne- deniyle hapishaneveya esir kampı olarak kullanıuıuş. Ruslar,Ohotsk Denizi'nde bulunan Sahalin Adası'nı; Çin-Hindi yakınlannda bulunan Malaya Adası'nı da İngUizler hapishane olarak kullanmışlardır." Adalar, hapishane dışmda geçmişte birçok devlet tarafından sürgün yen olarak da kullanıldı. Vatan sa- iri NamıkKemal, rejim muhalifı olduğu gerekçesiy- le Kıbns adasınm Magosa kentine sürgün edilmişti. Kıbrıslı din ve devlet adamı olarak tarihe geçen Ma- kariosda Kıbns'ın Yunanistan'a bağlanması için yap- Napolyon Bonaparte tığı çahşmalarnedeniyle Kıbns Adası'nı yöneten In- giliz vali tarafından Hint Okyanusu'nda bulunan ve Madagaskar'ın kuzeydoğusunda yer alan 408 kilo- metrekare alana sahip Seychelles (Seyşel) adalanna sürülmüştü. Adanın dığer bır ünlü sürgünü ise Iran Şahı Rıza Pehlevi olmuştu. Napolyon Elbe Adası'na sürülmüştü Fransa Imparatoru Napolyon da, 1813 Ekimi'nde müttefik güçler karşısında aldıgı Leipzig yenilgisin- den sonra Senato tarafından tahttan indirilerek, Tos- canaaçıklanndaki Elbe Adası'na sürüldü. 223.5 met- rekare alana sahip Tiren Denizi'ndeki Elbe Ada- sı'ndan kaçan Napolyon yeniden mücadeleye ginş- miş, ama başanlı olamamıştı. 27 Mayıs 1 %0'tan sonra, Demokrat Parti ileri ge- lenleri Yassıada'ya getinlerek burada kurulan mah- kemelerde yargılandı. Mahkeme sonunda, dönemin Başbakanı Âdnan Menderes ile Bakanları Hasan Po- latkan ve Fatin Riiştü Zoriu idam edıldiler. Doç. Dr. Cemil Kutlu, Akksandr İsayeviçSoljenit- sin'ın, yazdığı 'Gulag Takımadalan' adlı romanıyla dikkatleri çektiğı toplama kampının Ruslar tarafın- dan kurulduğunu bildirdi. Sibir- ya'nın kuzeydogusunda yer alan bu bölgenin yanmada olduğunu belir- ten Kutlu, "Altın madenlerhle ünlü bötgede Ruslar çalışma kampı oluş- turmuş ve rejim muhalifleri çahştınl- mıştır. Soljenitsin, burada yaşadıkla- nnı yazdıgı Gulag Takımadalan ro- manıyta Nobd Ödülü almışar'" dedi. Doç. Dr. Kutlu, adalann yanı sıra yanmadalann da cezaevi olarak kul- lanıldığını. Bodrum ve Sinop gibi bu tür cezaevlerinin, kaçmak zor oldu- ğu için. bu tür stratejik bölgelerin de hapishane olarak degerlendirildiğini belirtti. ABD'nin Catifornia eyaletinde San Francisco Körfezi'nde kayalık bir ada olan 'Akatraz', 1868 yıhnda askeri cezaevi olarak kullanılmaya başlanmıştı, 1934 yıhnda ise Adalet Bakanlığı tarafından cezaevi olarak kullanıma açılmıştı. 1963 yılına ka- dar ülkenın en azıh mahkûmlannın kilıt altına alındığı bu hapishaneden kaçış ımkânsız gibiyken Alcatraz'da 54 yıl hapis kalan ve kendini kuş ye- tiştincıligine veren RobertStroud' un hayatını konu alan 'Akatraz Kuşçu- su' fılmi gişe rekorlan kırmıştı. Dünya sinemasının ünlü filmleri arasında yer alan 'Kefebek' fılmıne konu olan, aynı adlı romanın kahra- manı Henri Charrie, işlediği bır cinayet sonucu mü- ebbet kürek cezasına çarptınlarak gönderildiğı Fran- sa'nın ünlü ada hapishaneleri Salut ile Venezuela'nın El Dorado Adası'nda zor günler geçirmişti. Fransa'nın Saint-Laurent'den 500 kilometre uzak- lıkta yer alan Salut Adalan'nın en büyüğüne Rovele, dışanyla bağlantısı kesüen hücremahkûmlannın ko- nulduğu adaya Saınt-Joseph, en küçüğüne de Şeytan adı verilmiş. Şeytan Adası'na gönderilenler genelde siyasi mahkûmlarmış. El Dorado ise nehrin ortasın- da bir ada. Bu adadaki toplama kampından ve hapis- haneden kaçmak isteyenleri bekleyen de insan yiyen balıklar. 'Caribes' ve 'Krajes' adı verilen, insanı ya da hayvanı birkaç dakika içinde iskelet haline geti- ren balıkiann yasadığı ırmak, bu adanın etrafını ku- şatıyor. lşte bu ada, Venezuela'nın kürek cehennemi olarak tarihi kaynaklara geçmiş. Yassıada yakmlannda bulunan Hayırsız Ada ise Osmanlılar tarafından köpek hapishanesi olarak kul- lanılmış. Tanzimat'tan önce tstanbul'da sayılan çok artan köpeklerin toplanarak Hayırsız Ada'ya gönde- rildiğı ve buranın köpek adası olarak anılması da ta- rih kitaplannda yer aldı. Türkiye'ye gidince Köln özlemi başlıyor"Bir asiret ağasuun torunuvdum. O ser- vetin içinde büyüdüm. Netiştiğim zaman üç dört hizmetçimiz vardı. AİCNT- Bkduvgu vedüşüncelerine bağ- h bir aile idik Köyümü/ 150 hanefik bir kövdü. Ama dedem mollave asiret reia olduğu için 48 pare köyde hatin savıhr, sö- zü dûüeninü" dıyor Mahmut Gulçicek. 1930>ılındaSıvas'ın Imralı kasabasına bağlı Kara- caören köyünde doğan yedi ço- cuk babası Mahmut Gülçı- j çek'le Köln kentinin, Türklenn yoğun oturduğu Porz yöresindekı evinde sazlı sözlü bir şöyleşi yaptık. Saz çalma- ya, semahçekmeye daha yedi yaşındabaş- lamış, bu yaşına kadar kültürel duygular- la, uğraşılarla hep iç içe olmuş. Ama baş- ka bır olayın burukluğu var onda. Çocuk- luğunu yasayamadığmdan yakınıyor ve şunlan sö>lüyor "Evde benden başka er- kek kalmarruştj. O nedenle ilkokulu bitir- diktensonratahsilc yoUamadılar. Anlı şan- h bir köy düfünü üe 15 yaşında evtendüxli- ter. Aşiret reisinin torunu olduğum için bu yaşta köyün ileri gelenleri arasında yer al- dırn. toplanblara katridım." - Efendim. hem varhkh bir ailenizotuyor hem de Aunama'ya işçi olarak geliyorsu- nuz. Bu nasıl oluyor? - Aşiret çocuğu olduğum için gelen ko- nuklanm çoktu. Yani yiyici çoktu. Hayli masrafım oluyordu. Karşılamakta güçlük çekiyordum. Sosyal görüşlü olduğum için ucuza işçi çalıştaramıyordum. Bu gibi ne- denler yüzünden ekonomik sıkıntı içine düşünce, 1963 yıhnda Iş ve Işçı Bulma Ku- rumu aracılığıyla Aachen kentine maden ocağına geldım. Bu firma ile olan bir yıl- lık anlasmam bitince Porz'a tasmarak çe- şitli işyerlennde çalıştım ve 1990 yılmda erken emeklı oldum. - Neden erken emekli otdunuz? -1978 yüuıdan beri Alman Sendikalar Birliği'nin (DGB) "Neu Hetaıat" şırketi- ne bağlı sosyal konutlarda site yöneticisi- yim. 250 daireye bakıyorum. Şirkette ya- şanılan kriz biz çalışanlan etkiledi. Kımi arkadaşlar tazminat alarak aynlırken ben de emekli olmayarazı oldum. tsteyerek ay- nlmadım. Çahşma hevesim kalmamıştı. Şunu söylemek isterim, işim rahat olması- na karşın son zamanlarda sıkıntılıydım. Amirlerimin sert emirleri, iş arkadaşlan- mın yersiz emnvakileri beni ciddi şekilde huzursuz ediyordu. - Anlavamadım, 65 şaşı doldurarak emekliolmakonusunda herhalde kuşkulu- sunuz? - Evet, biz emekli olmak için 65'i bek- lersek hapı yutanz. Buyaştan sonra işimiz biter, huzurlu bir yaşam sürdüremeyiz. Anadolu insanı olarak çok ezilmişiz. yıp- ranmışız. Fazlayaşlanmadan, birkaç yıl ra- hat yaşamak için erken emekli olmak ge- rekiyor. - Sizce, erken emekli olmak rahat yaşa- mayayetiyor mu? Ömeğjn ne kadaremek- li aylığı alıvvrsunuz? - 26 yıl çalıştım, emekli primi ödedim. Elıme geçen emekli aylığı, işyeri emekli ayhğa ile birlikte 1400 mark. Bunun 850 markını ev kırası veriyorum. Elektriği, te- lefonu hesap edersek 1000 markı geçiyor masraflanmız. - Eşinirin emekliliği var mı? Küçük yaşlarda müzikle tanışan Muhmut Gülçiçek, Pir Suhan, Edip Harabi gibi şair \e âşıklardan etkilendiğini söylüyor. - Var, malulen emekli. Ayda eline geçen para 400 mark. - Ne kadar kira yardımı alıyorsunuz? - 366 mark. - Bir Avnıpa ülkesinde yüda bir kez izin yapabfliyDr musunuz? - Hayır! Iznımizi, Türkiye'deki imkân- lanmızla Türkiye'de yapıyoruz. Alman- ya'da yaşamak için erken emeklilik, eğer birikmiş. para yoksa çok zor. - Çahşırken isiniz vardı. çevTeniz vardı. Şimdi işinizyok,çevrenizde ne gibideğişik- liklerokiu?' - Şimdi zamanım olduğu için sosyal ça- lışmalanm nedeniyle çevTem daha da ge- lişti. Ama Almanlarla ilişkilerim kalmadı, koptu. Kültür farklılıkkn etkili oluyor. Biz, Alman emeklilerle birlikte olmaktan ra- hatsızhk duyanz. Dıl, din, muhabbet fark- lılıklan var. - Boş zamanlaruuzı nerede VB nasıl geçi- riyorsunuz? - Yılın beş aymı Türkıye"de geçiririz. ls- tanbul'da, denız ve tatil yörelerinde bir ay kalır, geri kalan zamanımızı da köyümüz- de doğayla baş başa kalarak degerlendir- meye çahşınz. Köyde kaldığım süre için- de de köy halkını ılkel çahşma metotlann- dan, anlayışlanndan kurtarma uğraşılanm oluyor. Örneğin, Köy Kalkındırma ve Gü- zelleştirem Derneğı kurduk. Köyde duru- mu iyı olan vatandaşlardan elde ettiğımız gelirlerle, 1916yılından kalma tarihi bir ıl- kokul binasını restore ederek Köy Kültür Merkezi yaptık. Burada dıkiş, nakış, halı kurslan yapılıvor. PTT'nin istemi üzerine otomatik telefon santral binasını kendimiz yaptık, her eve içme suyu ahnmasını sağ- ladık. -Yasamınızı iki ülkedebirden sürdürdü- ğünüze göre Türkiye'ye kesin gcri dönüşü düşünüyor musunuz? - Hayır, her iki ülkede de yaşamımı sür- düreceğim. Almanya'da kalmak zorunda- yım. Çünkü buradan emekli oldum. Sağ- lık ve sosyal konular bakımından rahatım. Ve çocuklanm da buraya yerlesmiş dunım- da. Temellı dönemem. Anadolu insanının duygusal yönü vardır. Eğer bır toplum. ölü- sünü doâup büyüdüğü topraklara götürüp gömmek ıstiyorsa bunda bir hikmet olsa gerek! Ben bunu kendi yaşamıma göre şöyle yorumluyorum: Kendi topraklanm- da insanlanmla birlikte yaşadığım zaman daha mutlu oluyorum. Almanya 'dan gıdiş- te araba yoiculuğunu göze alamadığım için uçakla gitmeyi tercih ettım. İstanbul'dan sıftr kilometrede bır yerli araba aldım. Is- tediğim yere bununla gittiğım için "Al- nıana" görünümüm kalkıyor.. - Türkiye'de olduğunu/ günlerde Al- manya'ya karşı nasıl bir duy gunuz, anım- samanız oluyor? - Sanıyorum, Almanya'da çocuklanmın oluşundan. uzun yıllar kalmanın getirdiği ahşkanlıktan ve iyi yaşamdan dolayı. kö- yümde kaldıgım sürece devamlı Köln'ü, Porz'u özlüyorum. Bır umut kapısı. Tür- kiye'de başıma bır i$ gelse kendimi Alman- ya'ya atar kurtannm diye düşünüyorum. Ben lezzetli bır yemek yerken, komsumun yavan ekmekle öğün geçirdiği aklıma ge- lince huzursuz oluyorum. -Emekfi olarakTûrldyeve Almanyahü- kümetierinden ne bekliyorsunuz? - Önce hem Türkıye'de hem de Federal Almanya'da istediğımız kadar kalabilme- lıyiz. Ben Alman vatandaşı olduğum için sorunum olmuyor. Ama Alman vatandaşı olmayanlar için uygulanan sınırlı kalmalar kalkrnalıdır. -Söyteşiınize basjarken. daha küçükyaş- ta m üzikk >akından tanışüğınızdan kısaca söz etmiştiniz. Konumuz emeklilik olduğu için bu yanınız üzerinde duramadık. Han- gj âşıklardan erkikndiniz? Ne tür türküle- ri, deyişleri sevr>»rsunuz? - Pir Suhan, Edip Harabi Güvenç Aptal \e Hatayi gıbı şaır \e âşıklann deyişlerin- den çok etkilendim. Edip Harabi'nin bir deyışi, emekli olduktan sonra beni daha çok etkiledigi için isterseniz söyleyebili- nm. -Sevinirim. Daha Aüah 'üe cihan yok iken Biz onu var edip ilan eyledik Hakka layık hiçbir mekân yok iken Hanemize aldık mihman (konuk) eyle- dik! - Sayın Gülçiçek, yıtan beş ayını Türki- ye'de, kövünüzde geçirmenizin, Alman- ya'da kaldığınız sürecede duyulanözlemin bir sonucu olduğuna inaruyorum. Bu özle- mi dile getiren bir dörtlükle sö\leşimtd bi- tirebUir miyiz? - Görüşünüze katılıyorum, özlemimi kö- yümden bir derlemeyle tekrarlıyorum!.. Odağında koyun kuzu güttüğüm Gündüz hayal gece düşte gördüğüm Ioprağına yüzüm gozüm sürdüğüm Gönlümün sultanı kerim yay las Sürecek DEĞİŞEN DUNYADAN HÜSEYtN BAŞ Kosova'da ZOP Barış Fransa'da Rambouillet şatosunda Yugoslavya ile Kosovalı Arnavutlar arasında Batı Temas Gru- bu'nun gözetiminde iki haftadan bu yana NA- TO'nun dümenini tek başına elinde tutan Birie- şik Devletler'in "vurma tehdidi" gölgesinde sü- ren dolaylı görüşmeler, taraflara tanınan "süre- nin" uzatmalarının da sona erdiğı şu sıralarda, bölgeye geniş bir özerkliğin tanınması konusun- da uzlaşma sağlanmasına karşın, bütünüyle çık- maza girmiş görünmektedir. Görüşmelerin tıkanmasının önde gelen nede- ni, NATO'nun, baştan itibaren varıiacak anlaşma- nın güven altına alınmasında "olmazsa olmaz" koşul olarak dayattığı, "bölgede asker" konuş- landırma istemidir. Belgrad ise bunu, "toprakbü- tünlüğüne ve hükümranlık haklarına" bir saldın olarak görmekte, bu temel nedenle de kesin bi- çimde reddetmektedir. Ancak, göriişmelerin çık- maza girmesi, salt Sırbistan'ın NATO'nun ülke- nin toprak bütünlüğüne kasteden asker konuş- landırma isteklerine direnmesıyle sınırlı değildir. Bunda, VVashington'un, Kosova'da, NATO ara- cılığıyla en açık biçimiyle sürdürdüğü yanlı teh- dıt pol'rtikalanyla, bölgede "geniş birözerklikleye- tinen ılımlılara" oranla güçlenen "bağımsızlık" yanlısı silahlı grupların, kabulu olanaksız taleple- ri de mevcuttur. VVashington'un Belgrad yönün- deki sürekli tehditlenne karşın, "özerkliğr tam bağımsızlık yolunda "basamak" olarak gördüğü- nü açıklayan Kosova Kurtuluş Ordusu'na (UCK) açık biçimde "müsamahah" davranması ve böl- gede asker konuşlandırmasını UCK'nin de ıste- mesi, bu gücün kime hizmet edeceğiyle ilgili kay- gıları arttırmaktadır. UCK, ayrıca, anlaşmantn "özerklik" konusunda üç yıllık bir geçış dönemi ve silahlı gruplann "silahsızlandınlması"y\a ilgili maddelenne de karşı çıktığı gibi, "hemen baŞım- s/z///c"talepetmektedır. Nıtekim, UCK'nin Alman- ya temsilcisi Sabri Kiçmari, "Biz silahı, özerklik için değil, Kosova'nın bağımsızlığı için ele aldık" diyerek, amaçlannı en açık biçimiyle dile getir- mekte sakınca görmemektedir. Arnavut görüş- mecilerin, nüfus ağırlığına güvenerek, üç yıliık ge- çiş dönemi sonunda, sonucunun "bağımsızlık" olacağından kuşku duymadıkları bir "referandu- mun" yapılmasında dırenmelerı de, barış için aşıl- ması gereken önemli engeller arasındadır. • • • Yugoslavya'nın anavatanı olarak gördüğü Ko- sova'da, işı, "hemen bağımsızlık" ısteyecek ka- dar ileri götüren UCK'nin silahlı gruplarının bu cesaretinin, Birieşik Devletleri'nin ve Temas gru- bunda yer alan Ingiltere, Fransa, Italya veAlman- ya'nın, Yugoslav biriiğinin 1991'de parçalanma- sına yol açan "kışkırtma" polıtikalarından kay- naklandığından kuşku yok. Bir yandan, Sırbis- tan'ın toprak bütünlüğünden söz ederken, öbûr yandan Kosova'daki krizin, "geniş birözerklik"\e çözüme ulaştırılmasına "ei'ef" diyen bir ülkeye, hiçbir ülkenin kolay kolay kabul edemeyeceği "koşullar" dayatmak, hele bunu o ülkeye düpe- düz saldıracak ölçüde ileri götürmeye kalkışmak, neresinden bakılırsa bakılsın çelişkilı bir tutum- dur. O kadar ki, VVashington ve onun dümen su- yunda seyreden Avrupah müttefikleri, Kosova krizinin görüşmeler yoluyla çözüme ulaştınlma- sından çok, bölgede çatışma körükleyerek Yu- goslavya'yı parçalama sürecınin devamını ister görünmektedirler. NATO, bır süredir, bölgede, politikalarının dayatılmasında, VVashington'un tehdit silahına dönüşmüştür. Her fırsatta ilk yap- tığı, hemen NATO sılahını çekmektır. Ancak onu salt Avrupa'yla sınırlı olarak kullanmayı yeterlı görmemektedir. Bu yüzden tehdit sınırlarını lyice genişletmenin hazıriığındadır. ABD Senatosu Dı- şişleri Komitesi senatörleri, NATO'nun, ingiltere gibi, Irak'ın vurulmasında Birieşik Devletler'in ya- nında yer almamasından şikâyetçidir. Yugoslavya'ya "saldın ıçın" gerı sayım başla- mıştır. Belgrad, NATO'nun saldınsı tehdidine rağ- men, egemenlık haklanndan vazgeçmemeye ka- rarlıdır. Rusya, Yugoslavya'ya yapılacak bir sal- dınya izin vermeyeceğini açıklamıştır. Saldırı ola- sılığında Rusya, NATO anlaşmasını askıya alaca- ğını ileri sürmüştür. Bu, "soğuk savaş"a dönüşün ilk işaretidir. Ayrıca, ateşin, salt bölgeyle sınırlı kalmayacağı, kısa erimde, ateş almak için kıvıl- cım bekleyen Balkanlar'ın tümünü saracağı da kimsenin saklısı değildir. Bu yüzden VVashington, özellikle de NATO'nun Avrupalı müttefiklerinin, Belgrad'ın, Kosova'ya, anlaşmanın denetimi için NATO gücü yerine Bir- leşmiş Milletler gücünün yerieştirilmesiyle ilgili son dakika önerisini kabul etmelen, seçilebılecek en akılcı yol olarak görünmektedir. Aksi halde, NATO'nun, tarihinde ilk kez bir egemen ülkeye saldırması gerçekleşirse, bundan böyle VVas- hington'un "dünya jandarmalığına" dönüşecek NATO'nun saldın tehdidi, müttefikleri de dahil, hiçbir egemen ülke dışında kalmayacaktır. SIFIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR Türkler, Orta Asya'dan yola çıktıklan günden bu yana, yüzlerce yıldır yönleri- ni Batı'ya döndüler. Tarih sayfalan kanş- tırıldığında. Türkatlılannın Avrupa'nın iç- lerine kadar, çeşitli dönemlerde at koş- turduğu görülür. Osmanlı dayönünü Ba- tı'ya çevirmiş bir imparatorluktu. Os- manlı haritaları gözden geçirilirse Doğu sınırı Iran'da biter. Türkler yönlerini hiç- bir zaman geldikleri yöne değil, tersine Batı'ya çevirdiler. Osmanlı'nın Batı'ya yönelişi Vlyana kapılarında bitti. Ardından geriye dönüş başladı. Cum- huriyet, Batı'dan Doğu'ya çekilen impa- ratorluğun yıkıntılan içinden bir ulus- devletyarattı. Cumhuriyet'in kuruluşuna öndertik eden Mustafa Kemal'in de yö- nü Batı'ya dönüktü. Batı'ya yönelişin her dönemdeki nedenleri farklı olsa da bu yöneliş hiç tersine dönmedi. Siyasi Is- lam, Türklerin Batı'ya yönelişine tepki içinde kendisıne bir yer buldu. Çünkü Batı'ya yönelmek tarih boyunca uygar- lığa yürümekle eşanlamlı sayıldı. Ne Olacak Batı'yla Halimiz? Türklerin Avrupa'ya bu kadar ilgi gös- termeleri, tarih boyunca sürekli bir kınk aşk öyküsü şeklinde gelişti. Batı, Türk- leri hiçbir zaman kendisinden saymadı. Bizim ölçülerimizi hiçbir zaman kendi öl- çülerine göre yeterli bulmadı. Türkler, Batı için Doğu'ya uzanacak bir köprü kabul edildi. Birdönem komünizme kar- şı kalkan olarak görülen Türkiye, bir baş- ka dönem Ortadoğu politikalannda kul- lanılacak bir müttefik olarak değer ka- zandı. Batı'y'a komünizme karşı mücadele konusunda uzun bir aşk yaşadık. Bu uzun aşk dönemi boyunca Avrupa biz- de demokrasi olup olmamasına hiç önem vermedi. Solu ezmek için yapılan askeri darbeler, özellikle Batı'nın başe- fendisi ABD'nin destek ve onayiyla ger- çekleştirildi. Uzun aşk döneminde Tür- kiye'nin savunması, siyasi ilişkileri ABD dış politikasının yörüngesinden hiç çık- madı. Bu süreç içinde bol bol Amerika- nofil yetiştirdik. Bu arada, iki şey de birbirine karıştı. Biz Batı'nın demokratik değer ve biri- kimleriyle, Batı hükümetlerinin siyasi ve ekonomik çıkarlan için yürüttüğü çifte standartlı dış politikalannın aynı şey ol- duğunu sandık. Bazen de bunlann bir- birine karışması işimize geldi. Ömeğin Türkiye'de demokrasinin ayaklar altına alındığı birçok dönemde onlar hiç ses- lerini çıkarmadılar. Türkiye'ye bol bol as- keri yardım yaptılar, iç pazanmızı keyif- lerine göre kullandılar. llişkinin böylesi- ne ikiyüzlü olduğu birçok dönemde, sev- gimize ve aşkımıza diyecek yoktu. Kürt sorununun, giderek uluslararası arenayataşındığı dönemde, sevgili dos- tumuz ve müttefikimiz ABD, bu konuda büyük ölçüde sessiz kaldı. ABD çıkarla- rının PKK'nin bölgedeki variığına bir sü- re daha göz yummasını gerektirdjği dö- nemde, VVashington'dan insan hakları yönünde uyanlar geldi. O zamana kadar ABD dostları olarak bildiğimiz Türki- ye'deki bazı iktidarsahipleri, gösterme- lik bir şekilde ABD'ye "kafa tutar" gö- züktüler, antiemperyalist kılığına girdik- leri zamanlar bile oldu. Gün oldu devran döndü. ABD'nin böl- gesel çıkarian Öcalan'ın bölgeden çı- kanlması ve yakalanıp tasfrye edilmesi isteğiyle çakıştı, böylece iki ülke yöne- timlerinin derin aşklanna yeniden dönül- dü. ABD dışındaki Batı ise hiçbir dönem- de ABD'yle boy ölçüşemediği için, bü- tün bu gelişmelerde tali rollerle yetindi. Batı'yla olan acılı aşkımız, Öcalan yar- gılamasıyla yeniden dramatik bir süreç içine girdi. Batı kamuoyu ve Batılı hükü- metler, şimdi "duyariı" davranarak Tür- kiye'deki insan haklan ihlallerini daha fazla ciddiye aldılar. Burada da gerçek- ten duyariı ve demokratik Batılı sivil yurt- taşlarla çıkarian her zaman değişebile- cek hükümetleri birbirinden ayırarak dü- şünmek gerekir. Şimdi Batı, ülkemizdekı demokrasi, insan hakları, faili meçhulier, Kürt soru- nu gibi konularda. daha "ilgili" davrana- cak. Bu konularda, Türkıye'nin karnesi pek bozuk olduğundan ilişkiler gerile- cek. Onlar eleştirecek, Türkiye siniriene- cek, bugüne kadar Batı'yla sıkıfıkı olan- lar bir anda Batı'nın çıtte standartlannı anımsayacaklar. Öfkeli tepkıler dile ge- tirecekler, ihanete uğramış âşık rolüne girecekler. Batı kapitalizmine hiç âşık olmadım. Onlann çifte standartlarına, 35 yıllık si- yasi deneyimim içinde binlerce kez ta- nık oldum. Bütün bunlar benim demok- rasi ve özgürlük davamdan vazgeçme- mi gerektiımıyor. Özgüriük bana lazım, onlara değil.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle