25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 ŞUBAT1999 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI Vergisi ödenmemiş hüzünler.Nehir üstûndeki kent, Magere Brug Köprüsü'nün açılışıyla güne gerinerek başladı. Bu kent ki yûzyıllar boyu gezginleri ve de tüccarlanyla farklı mı farklı adlara, özelliklere bürûnmüş. 'Kuzey'in YfenedikT demişler, yetmemış 'Lak Kraliçesi' buyurmuşlar. Ne bileyim 'Elmas Başkent' diye çağırmışlar, hatta 'Alün Yüzyılın Kenti' adını bile takmışlar. Pekiii, hangisi daha çok yakışıyor? Bulamadım. Diğer kentlerin aksine Amsterdam salt Amsterdam'a mı bcnziyor? Ya da ıki yûzlü mü? Sokaktannda, kanal kenarlannda yûrûdüm. Altı yüzden fazla olduğunu ögrendiğim köprülerinden geçtim. Ne yalan söyleyeyim, insanlannın yüzleri, bakışlan beni etkiledi. Nedenine gelince, kentin bir bölgesinden diğerine geçtiğimde neredeyse hepsinin yüzleri, bakışlan degişiyordu. Inanın bana. çok iyi gözlemledim. Kanal kenanndaki evler güneşin soğuk ışınlanyla şavkırken sanki başka, bambaşka renkli evler titreşti sularda. Önünde durduğum eve kesinkes eminim Rembrandt da tıpkı benim gözlerimle, ama kim bilir ne denli farklı bakmıştır diye düşündüm. Ya da Van Gogh neler duyumsamıştır kanalın kenannda otururken diye düşledim. Bilmiyordum, doğrusu hiç de bilmek istemiyordum. Nedenine gelince, benim duyumsadıklanm bende çoğalıyordu da ondan. Çağının bir anlamda öncüsü olan bu kent, günü gelmiş bağnazlığm doruğuna çıkmış. Amsterdamlılara dünyalılar: "Sizi gidi 'Kalvinistler' sfeT diye parmak sallamış. Gün gelmiş, orospulann sendıkalaştığı ilk kent olmuş. Diğer dünya ülkelerinin anlı şanlı kentlerinin kıs kıs güldügü eşcinseller, ilk kez bu kentte evlenebilmişler. Doğurmak istemeyene kürtaj olma ya da ötenazi hakkı ilk kez bu kentte yasallaşmış. Hafif uyuşturucunun belirli kahvehanelerde serbestçe satılıp içilmesi de cabası. Öğleden sonra gözleri çakır ve çukur, dişleri badem, saçlan topuz, ayak bilekleri ipıncecik AMSTERDAM ÜSTÜN AKMEN Amsterdamlı sanşın Erna ile geziyorduk. Siwi çatılı evler, imarethaneler, zengin bezemeli saçak silmeleri. köprüler. kuleler, iki yanı ağaçlıklı kanallar, kiliseler... Tam belediye binası olarak kullanılan, on yedinci yüzyıldan kalma, klasik Palladio biçemindeki Kraliyet Sarayı'nm önünden geçiyorduk ki (nereden nereye) birdenbire, "Yahu" dedim ve ekledim: "Benim bikiiğiın dünyadald tüm liman kentieri bir anlamda orospu pazandır. Bakıyonım da Amsterdam'da hiç orospu yok." Ema güldü, gözlerinin çukuru, çakınnı daha bir gölgeledi. "Nehir kıytsındaki evkrin aksi suya vurdugunda kent iki \üzlü gibi görûnür, ama insanlannuz iki yüztü değUdir" dedı. Bu kent insanının ilgi alanı hep uzaklar olmuşmuş. Bu ilgi, onlan : dünyanın dört bir yanına yollayıp oralardan buralardan ilginç eşyalar getirilmesini sağlamışmış. Böylece tıcaret gelişmiş de gelişmiş. Veee satışı yapılan ve alınan her mal gibi kadınlar da vitrinlerde sergilenmeye başlanmış. Mobilya gibi. karpuz gibi, beyaz eşya gibi... Bu 'en ağır işçiler', her gerçek kişi gibi bir takvim yılı içinde elde ettikleri, tasarruf ya da harcamalanna kaynak oluşturan kazançlannı ve iratlannı beyan edip vergilerini de öderlermiş. Öyle sokak ortasında ya da başka bir 'kapalı mekânda" tezgâh açmalan olanak dışıymış. Erna, akşam yemeğinden sonra beni 'Kırmızı Işık Bölgesi'ne götürdü. Penceresı kırmızı ışıklı evler. Kimisi öylesine uygulama kolaylıkh ki kadın camın önûndeki yüksekçe bir iskemlede yan çıplak otururken hemen arkasında bir anlamda 'işliği' olan yatak duruyor. Kimi evlerdeyse camdan görûnen arka odada -ya da bir üst katta- 'mal'ın kocası çocuklanyla yemek yiyor. Saatlerin yelkovanlan akreplerini kışkışladığında. akrep de gece yansı göstergesi on ikiye yaklaştığında •Kırmızı Işık Bölgesi'nde talebin arttığını, arzın ise azaldığmı gözlemledim. Camın önûndeki kadınlann perdeleri pek sık aralıklarla kapattıklanna tanık olunmaya başlandı. Giderek perdeler bir açılır bir kapanıra dönüştü. Yollarda esrikler çoğaldı. Kapı numarası 'aHmış dokuz'u özellikle ve özenle aydınlatılmış evin penceresindeki kadın, bana bakarak dilini dudaklan üstünde gezdirdi. Satın aldığımda satılacakmışım ya da kadının sevince çengelli sıkıntısına çakılacakmışım gibime geldi. Dilini dudaklannın üstünde evirip çeviren kadına 'katnu deger vergisi' bile ödenmiş bir öpücük gönderdim. Vergisi ödenmiş bir hüzün sardı etrafı. Baktım da kadınlar burada sattıklan malları sonuçta geri alıyorlardı. Hem de 'satük' diye yutturduklan 'maJ'ın anaparasını geri vermeden... Olümden para kazananlar STUTTCART AHMET ARPAD Her şey 60 yıl sonra ortaya çıkmaya başladı. Hhler rejimini kimlerin finanse ettiği, milyonlarca insanın ölümünden Almanya'da kimlerin milyonlar kazandığı yavaş yavaş da olsa açıklığa kavuşuyor, artık gizlenemiyor. Onlarca yıl kasalarda, karanlık arşivlerde 'tozianan' acı gerçekler nedense şu sıralar birbiri ardına kamuoyuna açıklanmakta. Altmış yılın suskunluğuna son venyorlar. Her şey Isviçre bankalanndaki Nazi altınlan ile başlamıştı Çekişmeler iki yıla yakın sürdü. 1998 Ağustosu'nda bankalar teslim bayrağını çekti. Savaş sırasında Almanlar sürdükleri, kamplara attıklan veya öldürdûkleri Yahudilerin paralanndah mücevherlerine, mülklerinden altın dişleriue kadar her şeylerine el koymuştu. Bunlan altına çevirip külçeleri Isviçre kasalannda gizlemişti. Bankalar, Yahudilere 2.1 milyar mark ödemeyi kabulkndi. Ardından başka gerçekler de ortaya çıktı. olaylar çorap sökügü gibi gelişti. Savaş sırasında Alman ordulannm Dogu Avrupa'da esir aldığı vc Almanya'ya getirip, orduya silah üreten büyûk kuruluşlann fabrikalannda boğaz tokluğuna ölesiye çalıştırdığı insanlardan henüz hayatta olanlar veya çocuklan şimdi tazminat istiyor. Bu endüstri kuruluşlan günümüz Almanyası'nın en ünlüleri. Nazi rejimini desteklemekle, onu ayakta tutmakla, esirleri işçi olarak çalıştırmakla bir yerde onlar da 'savaş suçhıstT. Altmış yıl hüküm giymemiş suçlular... Dosyalannın uzunluğu 10 kilometreyi buldu! Kısa süre önce ortaya çıkanlan gerçeklerden biri de, dev kunıluş Deutsche Bank'ın Nazi rejimine büyûk krediler verdiği. Yüz binlerce Yahudinin gaz odalannda öldürüldüğü Auschvvitz toplama kampının, bu bankanın Hitler'e verdiği borç paralarla yapıldıği geçenlerde açıkladı. Şu sıralar uluslararası piyasaya ağırlığtnı koymaya, US-Institut Bankes Trust'ı satın almaya hazırlanan Deutsche Bank'ın üzerine büyük bir gölge düştü. Amerika'daki 'Yahudi Dünya Kongresi" adlı büyük organizasyonun yöneticisi Elan Steinberg'in. "HHIer AlmanyasTnın kurbanı insanlara haklan verflene kadar bu gibtkri ile mücaddemizi sûrdüreceğiz'' açıklaması da ilgi uyandırdı. Hitler rejıminin yaşayan kurbanlanndan on beşi geçen yıl bir ^ ^ ^ ^ _ Amerikan ^^^ m ~~ mahkemesinde Deutsche Bank aleyhine 32 milyon marklık tazminat davası açtı. Nazilere Dresdner Bank'ın da destek verip vermediği araştınlıyor. Savaştan kazanmış Alman şirketleri artık onlarca yıllık suskunluklanndan vazgeçmek zorunda. Hitler denen çılgın, Alman endüstrisinin devlen olmasaydı milyonlan öldüremezdi. Ancak utanç verici, insanhk dışı çıkarlar karşılıklı idı. 19401ı yıllarda Hitler'i ayakta tutan dev kuruluşlar, savaş, sonrası Almanyası'nı da bugünlere taşıdılar. Güçlü olmasını hep bildiler. Günümûzde Almanya. Avrupa'nın 'patronu' ise bunu biraz da, zamanında Hitler'e arka çıkarak ayakta kalabilmiş endüstrisine borçlu. Bakalım başka ne gerçekler çıkacak ortaya? "Ynzyıhn en büyük suçu"na ortaklık etmiş olanlar, ölümden para kazanmışlar, kendilerini aklayabilecek mi? Kralı Ammsa u •nM.MfŞiMB j^ı^ QQ metre boyuyla dünyanın en büyük kardanada- mı. Angus. Guiness Rekorlar Kitabı'na bile geçti. ABD'nin Ylaine eyaletindeki Bethal kenti dev kardanadamryla gurur duyuyor. Bethal Yalisi de Dağlar Kralı Angus'u ziyaret edip gûnlerce ça- uşarak onu yaratan gönüllülere teşekkür etti. (Fotoğraf: REUTERS) Bir gün Arundel Kalesi'ni gezmiştim...Bazı lngiliz soylulan birkaç yıl önce düzenlenen yeni vergi kanunu yüzünden mali zorluklarla karşılaşınca, biz sıradan insanlann çok sık yaptıklan kimi çarelere başvurdular. Atadan, babadan kalma resim koleksiyonlannı, antıkalannı satışa çıkarmak ya da örneğin sahibi olduklan şatolannı ufak bir giriş ücreti karşılığı merakhlara gezdirmek gibi. lngiltere'nin güneyinde, Londra'ya birkaç saat uzaklıktakı Arundel kasabasmın günümüzdeki Lord'u da birkaç yüzyıllık Arundel Kalesi'nin kapısını. aynı gerekçeyle turıstlere açmıştı. Birkaç yıl öne ben de buranın ziyaretçılerinen biri olmuştum. Sizi bilmem ama ben bu gavur ellerinde tarihi binalan gezerken en çok tuvaletleri ve banyolan merak ederim. Bu bır saplantı ya da tutku değil. Sadece bir merak. Birçok Batı ülkesinde olduğu gibi lngiltere'de de gidip gezdığinizde fark edeceksiniz, çok eski yapılarda tuvalet ya da banyolar, iğreti dururlar, sonradan eklendikleri için. Çünkü tuvalet ve banyoyla tamşmasının üzerinden, şunun şurasında iki yüz yıllık bir zaman geçen Batı dûnyası, daha öncesinde bunlardan haberdar değildi. 1300'lü yıllarda lngiltere'de, tuvalet gereksinimini oturaklarda gideren ahali, o oturaklan gece yansı pencerelerden sokaga boşaltırdı. Gece vakti işi gereği dışarıya çıkanlar da kafalanna gökten pislik yagmasını önlemek için sokaklardan bağırarak geçerlerdi. Bu bağırma işidir ki birçok kişiye para kazandırmıştır. Biraz zengin olanlar, kendileri yerine kiraladıklan kişiyi bağırttrlardı. thtiyaç tespit edilsin de hür teşebbüs olmasın, olur mu? Edınburg'da, kentin hemen hemen her mahallinde, beyaz pelerinlere bürûnmüş adamlar bulunurdu. Etrafi bir güzel kolaçan eden bu adamlar, sıkışmış da hacet gidermek için kapalı mekân arayanlan gözlerinden tanırlardı. Hemen yaklaşıp parada da anlaştıktan sonra, o koskocaman pelennleriyle gızledıklen vatandaşı rahatlatıriardı. Seyyar hela. helanın kendisinden daha önemli bir keşiftir bana sorarsanız. Banyonun tarihi gelişim süreci tuvaletinkinden çok farklı sayılmaz. Yıkanmak da çok bilinen bir şey degıldi Batı'da. Şu sıralar Türkiye'de de göstenlen Elizabeth filminde yaşamının birbölümü anlatılan Kraliçe I. Elizabeth, Birleşik Krallık'ın en temiz hükümdan kabul edilir. "thtij'acını olsa da olmasa da ayda bir kere yıkanınm 9 dediği için. Dünyanın herhangi bir yerindeki, herhangi bir halkı küçük düşürmek için yazmıyorum bunlan. lnsanlığın, hemen hemen her konuda ne tür zorluklar çekerek bugünkü düzeye ulaşabildiğini anımsatmaya da çalışmıyorum. Bunlan zaten biliyorsunuz. "En çok tuvaletleri ve banyolan merak ederim" deyişimi bir yanlış anlayan çıkar da durduk yerde kepaze olurum korkusuyla duruma açıklık getireyim istemiştim, konuyu dağıtmışım. Oysa ben başka bir şey anlatacaktım Söz konusu Arundel Kalesi'ni gezerken, kalenin kütüphanesinde çakılıp kalmıştım. Üç oda büyüklüğünde, misler gibi kitap kokan, binlerce kitabın bulunduğu bir kütüphaneydi burası. Kapıdaki görevliyle konuşurken "Lord cenaplan kitaba amma da merakhymış" dedim. Sonra da "Allah bilir her konuda kitap vardır burada" deyıvermışim. Demedim de agzımdan çıktı her nasılsa. Görevli, "Ptk öyle sayıunaz" dedi ve ekledi. "Burada müzikfc ügih' bir tek kitap bile bulama25uuz.n Meğer, Anlndel Lordu, (günümüzdeki değil, bu binayı yaptırmış olan) müzikten hiç hoşlanmadığı için, değil bir müzik kitabı, müzikle ilgili bir tek yazıh kâğıdı bile koymamış kütüphanesine. Ben, lütfen ilgilisi ve meraklısı kızmasın ama tuhaftır, arkeolojiyi sevmem pek. Fakat kitaplığımda arkeolojiyle ilgili birkaç tane kitap bulunur hiç değilse. Yani Lord hazretlerinin müziği sevmediği için müzik kitabı bile okumaması, bilmiyorum yerinde bir benzetme olur mu, papaza kızıp oruç bozmaya benziyor. Kitabı sevmemenin nasıl bir mantığı var acaba? Kütüphane görevlisiyle sohbetimiz sırasında, nereden estiyse, kalktım. Üçüncü Osman'dan söz etmeye bas.ladım. tlle bizde de garip adam çok demem lazımmış gibi. O da müzikten hoşlanmazdı malumunuz. Fakat, onunki sahici bir hoşlanmazlık değildi. Elli beş yaşına kadar müzikle içli dışlı olan muhterem, sonra neye kızdıysa müziğin ve müzisyenlerin baş düşmanı oluvermişti. Arundel Lordu'nun kadınlara bakışının ne olduğunu sormayı akıl edebilseydim, kütüphane görevlisine bizim Üçüncü Osman'ın kadın sevmezliğinden söz etmek de keyifli olurdu. Ne düşmanlıklannı gördüyse, bu padişahın kadınlara tahammülü yoktu. Ayak seslerini duysunlar da karşısına çıkmasınlar diye, ayakkabılannın altına gümüş ökçeler taktırmak gibi "dâhiyane" uygulamalan vardı. Her ıkı şahsiyet de nefretlenni ifade biçimlerinde *•** benzerlikler gösteriyor göstermesine dc- Arundel Lordu, nefretinde bile daha ilkeliymiş sanki. Sevmediği için müzik kitabını_ kütüphanesine sokmamış adam. Üçüncü Osman'ın ise tüm nefretine karşın, hareminde üç yüzden fazla kadın bulunurdu. Almanlar eğlenmeyi bir türlü öğrenemedi Kadınlann, tanıdık tanımadık tüm erkeklerin kravatlannı keserek erkekler ûzerindeki hegemonyalannı ifade ve ilan ettikleri perşembe gününden karnaval arabalannın geçtiği pazartesi gününe kadar yine bır karnaval kutlandı Ren Nehri kıyısındaki kentlerde. Bu kutlamaya katılan başlıca kentler Düsseldorf. Köln, Bonn ve Mainz. Karnaval başka yerlerde de kutlanıyor. ama bu kentler karnavalın kalesi. Yedi yıl önce Hollanda sınmndakı küçük bır kentte ilk ve son kez izlediğim kamavala yıllar sonra tekrar dayanabileceğimi düşündüğüm için Düsseldorf'a gittim. Yanılmışı m. Karnaval yedi yıl sonra halen çekilmez. Sanınm bunun nedeni de Almanlann eğlenmeyi bilmemesi. Bu kadar Türk var burada, ama onlar da Almanlara, nasıl eğlenilir, öğretememişler. Televızyonda gördüğünüz resimlere inanmayın. Hani koca arabalar üstünde komik giysili, insan benzeri yaratıklar gülüp şarkı söyler ve aşağıda bağnşan ve eğlendikleri gözlenen kalabalığa seker atarlar ve herkes mutludurya, hepsi televizyon hilesi. Aslında eğlendiklerini sanan ya da daha kötüsü kendilerini çok eğlenceli bulan, yılda bir kez olsun can sıkıcı benliklerinden kurtulup, her şeyi, hatta kendilerini unutmaya çalışan insanlar kitiesi bu... SEDEF KORAY Bu karnaval eğlencelerine katılmayan, hatta bundan kaçan küçük bir grup Alman da bulunuyor tabii. Onlara göre bütün yıl eglenemeyen ya da eğlenmeyi bilmeyen, aslında acıklı yaşamlan olan (birazcık abartmama izin verin) bu insanlar bir yıl boyunca ıçlerinde biriktirdikleri bütün kaygı ve üzüntüleri, birkaç gün boyunca içkiye boğularak unutmaya çalışıyorlar. Üstüne palyaço kıyafeti geçiren herkes, birdenbire gerçek hayatta olamayacağı kadar ilginç bir kişiliğe büründüğünü fark ederek ve bulutlar üzennde uçan, kimselerin kanşamadığı bir kuş kadar özgür olduğunu fark ederek kendini bu karnaval saçmalıklanna kaptınveriyor işte. Kendini aşabilmek, normalde ağzından çıkan kuru sözcükler yerine çevresindekileri esprileriyle gülüp geçirmek, işte canım, zekice birkaç şaka yapabilmek, güzel kızlara laf atabilmek ve böylelikle kendini dayantlmaz derecede çekici hissedebilmek için bır kez daha içkinin yardımına başvuran Almanlar, çakırkeyiflikle sarhoşluk arasmdaki o dar sının çabucak aşıp kendilerini tamamen koyverdikleri zaman artık bu kaygılar da bir rol oynamıyor. tşte bu noktada bu kalabalıktan uzaklaşıp gitmek en iyisi. Artık dans edemeyecek, şarkı söyleyemeyecek ve hatta konuşamayacak kadar içkili, hayattan bezmişler, sadece ayakta dikilip kendileri gibi olan diğerlerine boş gözlerle bakmaya başladıklan ve böylelikle bütün kalabalığın bırbirinde boşu boşuna bir anlam aradığı bu noktada uzaklaşıp gitmek gerçekten en iyisi. Yağmurlu ve soğuk bu kış gününde terbiyesizce cırtlak renkli karnaval kıyafetleri, size aradığınız şeyi bu kalabalığın içinde bulamayacağınızi münasebetsizce hatırlatır zaten. GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLAM ANKARA GAYRÎMENKUL SATIŞİCRA DAİRESİ'NDEN DosyaNo 199987 Satılmasına karar verilen gayrimenkulün cınsı, kıymeti. adedi. evsafi: Ankara, Mamak ilçesi, Kıbrıs köyü 87 numaralı parseli teşkil eden 30500 m2 miktanndaki tarla vasıflı taşınmazın borç- luya ait 384.3072 hissesi bir borç nedeniyle açık arttırma suretıyle satılacaktır. Genış evsafi dos- yada mevcut şartnameye ilişık bilirkişi raporunda açıklanmıştır. Parselin ımarsız alanda kaldığı bıldinlmıştir. Takdir edilen kıymeti: 15.250.500.000 TL. yüzde 15 KDV alıaya aıttir. Satı; şart- lan: 1- Satış, 5/4/1999 gûnü saat 16.20'den 16.30'a kadar Adlıye Mezat Salonu'nda açık armr- ma suretiyle yapılacak. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin yüzde 75'ıni ve rûçhanlı alacaklı- lar vana alacaklan mecmuunu ve satış masraflannı geçnıek şart ile ihale olunur. Böyle bır be- delle alıcı çıkmazsa. en çok arttıranın taahhüdü bakı kalmak şartıyla 15'4' 1999 günü aynı yerde aynı saatte ıkıncı arttırmaya çıkanlacaktır. Bu arttırmada da bu mıktar elde edılememışse gayn- menkul en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak üzere arttırma ılanında göstenlen müddet sonun- da en çok artörana ihale edilecektir. Şu kadar ki arttırma bedelinin tnalm tahmin edilen kıymetı- nm yüzde 40'mı bulması ve satış isteyenin alacağına rûçhanı olan alacaklann toplammdan fazla olması ve bundan başka paraya çevırme ve paylaşürma masraflannı geçmesi lazımdır. Böyle fez- la bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Arttırmaya iştırak edeceklerin. tahmin edilen kıymetin yüzde 20'si nıspetinde pey akçesı veya bu mıktar kadar mılli bır bankanın teminat mek- tubunu vermeleri lazımdır. Satış. peşin para iledır, alıcı istediğinde 20 günü geçmemek üzere me- hıl venlebilir. Tellaüye resmı, ihale pulu, tapu harç ve masraflan alıcıya aittir. Bınkmış vergiler saüş bedelinden ödenır. 3- Ipotek sahıbı alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gaynmenkul üzerin- dekı haklannı, hususıyie faiz ve masrafa dair olan iddıalannı dayanağı belgeleri ile on beş gün içinde dairemızc bıldirmeleri lazımdır. Aksi takdirde haklan tapu sicilı ile sabit olmadıkça pay- laşmadan hariç bırakılacaklardır. 4- lhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yaürmamak suretiy- le ihaleran feshine sebep olan tüm ahcılar ve kefiileri. teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli ara- smdaki farktan ve diğer zararlardan ve aynca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. ihale fârkı ve temerrüt faızi aynca hûkme hacet kalmaksızm dairemizce tahsil olunacak. bu fark, varsa öncelikie teminat bedelinden almacaktır. 5- Şarmame, ılan tarihinden itibaren herkesin gö- rebilmesi için dairede açık olup masrafl verildigi takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebi- lir. 6- Satışa ıştirak edenlerin şartnameyı görmüş ve münderecatını kabul etmış sayılacaklan, baş- kaca bilgı almak ısteyenlenn 1999^87 sayılı dosya numarasıyla müdürlügümûze başvurmalan ilan olunur. 15/2/1999 (*) llgılıler tabinne irüfak hakkı sahıpleri de dahıldir. Basm: 6536 İZMÎR13. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo: 1998/888 Davacı Ahmet Sağdıç tarafindan davalılar aleyhine açılan mülkiyet tespiti davası sı- rasında: Davalılardan M. Kemal Çankaya'nın 731/8 Sk. no: 1/A Çimentepe - tzmirad- resıne dava dilekçesi ile duruşma günü teblıg edılememiş C. Başsavcılığı ile yapılan araştırma ve tahkikatlara ragmen davalının teblıgata yarar adresi bulunamamış oldu- gundan dava dilekçesi ve duruşma gününün davalıya ilanen teblığine karar venldiğin- den, davalı Mustafa Kemal Çankaya'nın 15.3.1999 günü saat 10.30'da yapılacak Izmir 13. Asliye Hukuk Mahkemesı'ndeki dunışmada hazır olması veya kendisinı kanunı bir vekille temsil ettirmesi, duruşmaya gelmediği takdirde duruşmalann ve yargılamanm yokluğunda devam edip karar verileceği meşruhatlı davetiye yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 28.1.1999 Basm: 6454 Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşunun 700. yılında Osmanlı tarihine yepyeni bir bakış açısı Demirtaş Ccyhun KODADI: "ULU HAKAN" 1999 yılı boyunca tartışılacak kitap... Mutlaka siz de okuyacaksmız İkinci Baskıst Çlktl SIS ÇANI sunarKucukparmakkapı Sok. Halim Is Hanı No:10 K.3 BeyoğluİST. Tel: (0212) 249 47 74 KIZILCAHAMAM ASLİYE HIIKUK HÂKİMLtĞİ'NDEN EsasNo: 1997 253 Davacı DSİ Genel Mûdürlügû tarafindan: Halıl Ünal ve arkadaşlan alevhine açiları kamulaştırma bctkl m- dırimi davasında: Davalılar: Durmus Dofianay, Esma Ünal (Karataş). Seyıt Hanım Cnal. Tahir Ünal, Hûsnı- ye Ünal adlanna çıkartılan davetıyenın teblıg edilememesı ve yapılan araştırmada adreslennm tespit edıleme- mesi nedeni ile dava dilekçesi ve dunışma gûnünün ilanen teblığine karar venldığinden. Davalılar. Durmuş Doğanay. E>,ma Gnal (Karataş). Seyıt Hanım Ünal. Tahır Cnal. Hiısmve Lnal'ın 12 3 1999 tarıh ve saat: 09 25te mahkememizde hazır bulunmalan veja kendilerinı bir vekille temsil ettirmelen aksı takdirde yargı- lamavayokluklannda devam edılecegı ve karar verileceğı HUMK'nin 509 ve 510 maddeleri gereğincc da- va dilekçesi ve duruşma gûnünû bildinr davetiye yenne geçmek üzere ilanen teblig olunur. Basın: 6203 UŞAK 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1998,217 Esas,' 1998'! 152 Karar Davacı Ayşe Funda Korkmaz vekılı Av Mehmet Pehlıvan tarafindan davalı Canol Korkmaz aleyhine mahkememıze açılan boşanma davasınınyapılan vargılaması sonunda: Uşak Durak Mah. cilt No: 003. say- fa 5, kütük sıra no. 326'da nüfusa ka> ıtlı Ismaıl ve Azımeden olma 1967 D.lu Canol Korkmaz ile aynı yer- de nüfiısa kayıtlı Ayşe Funda Korkmaz'ın boşanmalanna karar venlmı; olup müşterek cocuk Kaan Kork- maz'ın velayetmın aynı kararla annesine venldığınden davalı Canol Korkmaz bütün aramalara ragmen bu- lunamadıgından teblıgata yarar açık adresi de tespit edilemedığınden mahkememızın 22.12.1998 tanhlı 1998/217 esas 19981152 karar sayılı karannın tebliğine esas olmak, üıere ılan olunur. Basın: 6156 BÜLENT DtKMENER HABER ÖDÜLÜ YARIŞMASI Gazeteci Bnlent Dikmener'ın anısını yaşatmak ve Türk gazeteciliğine olan katkılannı manevı yönden sürdürmeyi sağlamak amacıyla, adına 1980 yıhnda konulan "H»ber Ödülü" 1998-1999 döneminde de sür- dürülmektedtr. ödül koşullan şöyledir 1. Ödüle her Türk gazeteci aday olabilir. 2. Adaylık. gazetecinin kendi ya da Ödül Komitesi'nin önerisi ile ger- çekleşir. 3. Ödüle aday göstenlecek haberlerin 1 Nisan 1998 ile 31 Mart 1999 tanhlen arasında günlük gazeteler ya da süreli yaymlardan birinde yayımlanmış olması gereklidir. 4. Ödûle aday olabilmek için niteliklen 3. maddede belırtılen haberlerin yayımlandığı gazete ya da sürekli yayınlann bir sayısının 12 Nisan 1999 günü akşamına kadar Bülent Dikmener Ha- ber Ödülü PK: 246/tstanbul adresıne taahhütlü olarak ulaştınlması zorunludur 5. Ödüller: al Haber ödülü, b) Mansiyon. c) Jün özel Ödülü olarak belırlenmiştir. Kazananlara, ödülü sımgeleyen birer plaket ile özel armağanlar verilir. 6. Seçicı Kurul: Müfit Alaçah. Yalçın Bayer, Fikret Dağlıoğlu. Orhan Erinç, Yalçın Eryalçın. Dogan Katırcıoğlu, Ergin Konuksever, Oktay Kurtböke. Turgay Olcayto. Erkan Özmen, Deniz Som. Yıtmaz Tunçkol ve Ulvi Yanardag'dan oluşmuştur. Orhan Apaydın (1926-1986), Etem Ütük (1925-1989), Ayhan Başoğlu (1928-1993), Kavhan Edip Sakâna (1948-1994), Soner Girgin (1937-1995) Çetio Özbayrak (1939-1995), Erhan Akyıldız (1947-1998). KIZILCAHAMAM ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN EsasNo: 1997/323 Davacı DSİ Genel Müdürlügü tarafindan davalılar; Şerife tpek ve arkadaşlan aleyhi- ne açılan kamulaştırma bedel indirimi davasında; Davalılar; Şerife tpek, Emine tpek, Güisüm tpek, Zeki Ipek ve Fatma lpek adlanna çıkartılan davetıyenin teblig edilememesi ve yapılan araştırmada adreslerinin tespit edi- lememesi nedeni ile dava dilekçesi ve duruşma gününün ilanen teblığine karar venldı- ğınden; Davalılar; Şerife lpek, Emine tpek, Gülsüm lpek, Zekı lpek, Fatma Ipek'ın 12.3.1999 tarih ve saat: 10.30'da mahkememizde hazır bulunmalan veya kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri aksı takdirde yargılamaya yokluklannda devam edıleceğı ve karar ve- nleceği HUMK'nin 509. ve 510. maddeleri gereğince dava dilekçesi ve duruşma günü- nü bildinr davetiye yerine geçmek üzere ilanen teblig olunur. Basm: 6207
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle