Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 ŞUBAT1999 PAZAR
10 PAZAR YAZILARI
Vergisi ödenmemiş hüzünler.Nehir üstûndeki kent, Magere
Brug Köprüsü'nün açılışıyla
güne gerinerek başladı. Bu kent
ki yûzyıllar boyu gezginleri ve
de tüccarlanyla farklı mı farklı
adlara, özelliklere bürûnmüş.
'Kuzey'in YfenedikT demişler,
yetmemış 'Lak Kraliçesi'
buyurmuşlar. Ne bileyim 'Elmas
Başkent' diye çağırmışlar, hatta
'Alün Yüzyılın Kenti' adını bile
takmışlar. Pekiii, hangisi daha
çok yakışıyor? Bulamadım.
Diğer kentlerin aksine
Amsterdam salt Amsterdam'a
mı bcnziyor? Ya da ıki yûzlü
mü? Sokaktannda, kanal
kenarlannda yûrûdüm. Altı
yüzden fazla olduğunu
ögrendiğim köprülerinden
geçtim. Ne yalan söyleyeyim,
insanlannın yüzleri, bakışlan
beni etkiledi. Nedenine gelince,
kentin bir bölgesinden diğerine
geçtiğimde neredeyse hepsinin
yüzleri, bakışlan degişiyordu.
Inanın bana. çok iyi
gözlemledim. Kanal kenanndaki
evler güneşin soğuk ışınlanyla
şavkırken sanki başka,
bambaşka renkli evler titreşti
sularda. Önünde durduğum eve
kesinkes eminim Rembrandt da
tıpkı benim gözlerimle, ama kim
bilir ne denli farklı bakmıştır
diye düşündüm. Ya da Van Gogh
neler duyumsamıştır kanalın
kenannda otururken diye
düşledim. Bilmiyordum,
doğrusu hiç de bilmek
istemiyordum. Nedenine
gelince, benim
duyumsadıklanm bende
çoğalıyordu da ondan.
Çağının bir anlamda öncüsü
olan bu kent, günü gelmiş
bağnazlığm doruğuna çıkmış.
Amsterdamlılara dünyalılar:
"Sizi gidi 'Kalvinistler' sfeT diye
parmak sallamış. Gün gelmiş,
orospulann sendıkalaştığı ilk
kent olmuş. Diğer dünya
ülkelerinin anlı şanlı kentlerinin
kıs kıs güldügü eşcinseller, ilk
kez bu kentte evlenebilmişler.
Doğurmak istemeyene kürtaj
olma ya da ötenazi hakkı ilk kez
bu kentte yasallaşmış. Hafif
uyuşturucunun belirli
kahvehanelerde serbestçe satılıp
içilmesi de cabası. Öğleden
sonra gözleri çakır ve çukur,
dişleri badem, saçlan topuz,
ayak bilekleri ipıncecik
AMSTERDAM
ÜSTÜN
AKMEN
Amsterdamlı sanşın Erna ile
geziyorduk. Siwi çatılı evler,
imarethaneler, zengin bezemeli
saçak silmeleri. köprüler.
kuleler, iki yanı ağaçlıklı
kanallar, kiliseler... Tam
belediye binası olarak
kullanılan, on yedinci yüzyıldan
kalma, klasik Palladio
biçemindeki Kraliyet Sarayı'nm
önünden geçiyorduk ki (nereden
nereye) birdenbire, "Yahu"
dedim ve ekledim: "Benim
bikiiğiın dünyadald tüm liman
kentieri bir anlamda orospu
pazandır. Bakıyonım da
Amsterdam'da hiç orospu yok."
Ema güldü, gözlerinin çukuru,
çakınnı daha bir gölgeledi.
"Nehir kıytsındaki evkrin aksi
suya vurdugunda kent iki \üzlü
gibi görûnür, ama insanlannuz
iki yüztü değUdir" dedı. Bu kent
insanının ilgi alanı hep uzaklar
olmuşmuş. Bu ilgi, onlan :
dünyanın dört bir yanına
yollayıp oralardan buralardan
ilginç eşyalar getirilmesini
sağlamışmış. Böylece tıcaret
gelişmiş de gelişmiş. Veee satışı
yapılan ve alınan her mal gibi
kadınlar da vitrinlerde
sergilenmeye başlanmış.
Mobilya gibi. karpuz gibi, beyaz
eşya gibi... Bu 'en ağır işçiler',
her gerçek kişi gibi bir takvim
yılı içinde elde ettikleri, tasarruf
ya da harcamalanna kaynak
oluşturan kazançlannı ve
iratlannı beyan edip vergilerini
de öderlermiş. Öyle sokak
ortasında ya da başka bir 'kapalı
mekânda" tezgâh açmalan
olanak dışıymış. Erna, akşam
yemeğinden sonra beni 'Kırmızı
Işık Bölgesi'ne götürdü.
Penceresı kırmızı ışıklı evler.
Kimisi öylesine uygulama
kolaylıkh ki kadın camın
önûndeki yüksekçe bir
iskemlede yan çıplak otururken
hemen arkasında bir anlamda
'işliği' olan yatak duruyor. Kimi
evlerdeyse camdan görûnen arka
odada -ya da bir üst katta-
'mal'ın kocası çocuklanyla
yemek yiyor. Saatlerin
yelkovanlan akreplerini
kışkışladığında. akrep de gece
yansı göstergesi on ikiye
yaklaştığında •Kırmızı Işık
Bölgesi'nde talebin arttığını,
arzın ise azaldığmı
gözlemledim. Camın önûndeki
kadınlann perdeleri pek sık
aralıklarla kapattıklanna tanık
olunmaya başlandı. Giderek
perdeler bir açılır bir kapanıra
dönüştü. Yollarda esrikler
çoğaldı. Kapı numarası 'aHmış
dokuz'u özellikle ve özenle
aydınlatılmış evin
penceresindeki kadın, bana
bakarak dilini dudaklan üstünde
gezdirdi. Satın aldığımda
satılacakmışım ya da kadının
sevince çengelli sıkıntısına
çakılacakmışım gibime geldi.
Dilini dudaklannın üstünde
evirip çeviren kadına 'katnu
deger vergisi' bile ödenmiş bir
öpücük gönderdim. Vergisi
ödenmiş bir hüzün sardı etrafı.
Baktım da kadınlar burada
sattıklan malları sonuçta geri
alıyorlardı. Hem de 'satük' diye
yutturduklan 'maJ'ın
anaparasını geri vermeden...
Olümden para
kazananlar
STUTTCART
AHMET
ARPAD
Her şey 60 yıl sonra ortaya
çıkmaya başladı. Hhler rejimini
kimlerin finanse ettiği,
milyonlarca insanın ölümünden
Almanya'da kimlerin milyonlar
kazandığı yavaş yavaş da olsa
açıklığa kavuşuyor, artık
gizlenemiyor. Onlarca yıl
kasalarda, karanlık arşivlerde
'tozianan' acı gerçekler nedense
şu sıralar birbiri ardına
kamuoyuna açıklanmakta.
Altmış yılın suskunluğuna son
venyorlar. Her şey Isviçre
bankalanndaki Nazi altınlan ile
başlamıştı Çekişmeler iki yıla
yakın sürdü. 1998 Ağustosu'nda
bankalar teslim bayrağını çekti.
Savaş sırasında Almanlar
sürdükleri, kamplara attıklan
veya öldürdûkleri
Yahudilerin
paralanndah
mücevherlerine,
mülklerinden altın
dişleriue kadar her
şeylerine el
koymuştu. Bunlan
altına çevirip külçeleri Isviçre
kasalannda gizlemişti. Bankalar,
Yahudilere 2.1 milyar mark
ödemeyi kabulkndi.
Ardından başka gerçekler de
ortaya çıktı. olaylar çorap
sökügü gibi gelişti. Savaş
sırasında Alman ordulannm
Dogu Avrupa'da esir aldığı vc
Almanya'ya getirip, orduya
silah üreten büyûk kuruluşlann
fabrikalannda boğaz tokluğuna
ölesiye çalıştırdığı insanlardan
henüz hayatta olanlar veya
çocuklan şimdi tazminat istiyor.
Bu endüstri kuruluşlan
günümüz Almanyası'nın en
ünlüleri. Nazi rejimini
desteklemekle, onu ayakta
tutmakla, esirleri işçi olarak
çalıştırmakla bir yerde onlar da
'savaş suçhıstT. Altmış yıl
hüküm giymemiş suçlular...
Dosyalannın uzunluğu 10
kilometreyi buldu!
Kısa süre önce ortaya çıkanlan
gerçeklerden biri de, dev
kunıluş Deutsche Bank'ın Nazi
rejimine büyûk krediler verdiği.
Yüz binlerce Yahudinin gaz
odalannda öldürüldüğü
Auschvvitz toplama kampının,
bu bankanın Hitler'e verdiği
borç paralarla yapıldıği
geçenlerde açıkladı. Şu sıralar
uluslararası piyasaya ağırlığtnı
koymaya, US-Institut Bankes
Trust'ı satın almaya hazırlanan
Deutsche Bank'ın üzerine
büyük bir gölge düştü.
Amerika'daki 'Yahudi Dünya
Kongresi" adlı büyük
organizasyonun yöneticisi Elan
Steinberg'in. "HHIer
AlmanyasTnın kurbanı
insanlara haklan verflene kadar
bu gibtkri ile mücaddemizi
sûrdüreceğiz''
açıklaması da ilgi
uyandırdı. Hitler
rejıminin yaşayan
kurbanlanndan on
beşi geçen yıl bir
^ ^ ^ ^ _ Amerikan
^^^
m
~~ mahkemesinde
Deutsche Bank aleyhine 32
milyon marklık tazminat davası
açtı. Nazilere Dresdner Bank'ın
da destek verip vermediği
araştınlıyor. Savaştan kazanmış
Alman şirketleri artık onlarca
yıllık suskunluklanndan
vazgeçmek zorunda. Hitler
denen çılgın, Alman
endüstrisinin devlen olmasaydı
milyonlan öldüremezdi. Ancak
utanç verici, insanhk dışı
çıkarlar karşılıklı idı. 19401ı
yıllarda Hitler'i ayakta tutan dev
kuruluşlar, savaş, sonrası
Almanyası'nı da bugünlere
taşıdılar. Güçlü olmasını hep
bildiler. Günümûzde Almanya.
Avrupa'nın 'patronu' ise bunu
biraz da, zamanında Hitler'e
arka çıkarak ayakta kalabilmiş
endüstrisine borçlu. Bakalım
başka ne gerçekler çıkacak
ortaya? "Ynzyıhn en büyük
suçu"na ortaklık etmiş olanlar,
ölümden para kazanmışlar,
kendilerini aklayabilecek mi?
Kralı Ammsa u
•nM.MfŞiMB j^ı^ QQ metre boyuyla dünyanın en büyük kardanada-
mı. Angus. Guiness Rekorlar Kitabı'na bile geçti. ABD'nin Ylaine eyaletindeki Bethal kenti dev
kardanadamryla gurur duyuyor. Bethal Yalisi de Dağlar Kralı Angus'u ziyaret edip gûnlerce ça-
uşarak onu yaratan gönüllülere teşekkür etti. (Fotoğraf: REUTERS)
Bir gün Arundel
Kalesi'ni gezmiştim...Bazı lngiliz soylulan birkaç yıl önce
düzenlenen yeni vergi kanunu
yüzünden mali zorluklarla karşılaşınca,
biz sıradan insanlann çok sık yaptıklan
kimi çarelere başvurdular. Atadan,
babadan kalma resim koleksiyonlannı,
antıkalannı satışa çıkarmak ya da
örneğin sahibi olduklan şatolannı ufak
bir giriş ücreti karşılığı merakhlara
gezdirmek gibi. lngiltere'nin
güneyinde, Londra'ya birkaç saat
uzaklıktakı Arundel kasabasmın
günümüzdeki Lord'u da birkaç
yüzyıllık Arundel Kalesi'nin kapısını.
aynı gerekçeyle turıstlere açmıştı.
Birkaç yıl öne ben de buranın
ziyaretçılerinen biri olmuştum.
Sizi bilmem ama ben bu gavur ellerinde
tarihi binalan gezerken en çok
tuvaletleri ve banyolan merak ederim.
Bu bır saplantı ya da tutku değil.
Sadece bir merak. Birçok Batı
ülkesinde olduğu gibi lngiltere'de de
gidip gezdığinizde fark edeceksiniz,
çok eski yapılarda tuvalet ya da
banyolar, iğreti dururlar,
sonradan eklendikleri
için. Çünkü tuvalet ve
banyoyla tamşmasının
üzerinden, şunun
şurasında iki yüz yıllık
bir zaman geçen Batı
dûnyası, daha öncesinde
bunlardan haberdar değildi. 1300'lü
yıllarda lngiltere'de, tuvalet
gereksinimini oturaklarda gideren ahali,
o oturaklan gece yansı pencerelerden
sokaga boşaltırdı. Gece vakti işi gereği
dışarıya çıkanlar da kafalanna gökten
pislik yagmasını önlemek için
sokaklardan bağırarak geçerlerdi. Bu
bağırma işidir ki birçok kişiye para
kazandırmıştır. Biraz zengin olanlar,
kendileri yerine kiraladıklan kişiyi
bağırttrlardı. thtiyaç tespit edilsin de
hür teşebbüs olmasın, olur mu?
Edınburg'da, kentin hemen hemen her
mahallinde, beyaz pelerinlere
bürûnmüş adamlar bulunurdu. Etrafi bir
güzel kolaçan eden bu adamlar,
sıkışmış da hacet gidermek için kapalı
mekân arayanlan gözlerinden tanırlardı.
Hemen yaklaşıp parada da anlaştıktan
sonra, o koskocaman pelennleriyle
gızledıklen vatandaşı rahatlatıriardı.
Seyyar hela. helanın kendisinden daha
önemli bir keşiftir bana sorarsanız.
Banyonun tarihi gelişim süreci
tuvaletinkinden çok farklı sayılmaz.
Yıkanmak da çok bilinen bir şey
degıldi Batı'da. Şu sıralar Türkiye'de de
göstenlen Elizabeth filminde yaşamının
birbölümü anlatılan Kraliçe I.
Elizabeth, Birleşik Krallık'ın en temiz
hükümdan kabul edilir. "thtij'acını olsa
da olmasa da ayda bir kere yıkanınm
9
dediği için. Dünyanın herhangi bir
yerindeki, herhangi bir halkı küçük
düşürmek için yazmıyorum bunlan.
lnsanlığın, hemen hemen her konuda ne
tür zorluklar çekerek bugünkü düzeye
ulaşabildiğini anımsatmaya da
çalışmıyorum. Bunlan zaten
biliyorsunuz. "En çok tuvaletleri ve
banyolan merak ederim" deyişimi bir
yanlış anlayan çıkar da durduk yerde
kepaze olurum korkusuyla duruma
açıklık getireyim istemiştim, konuyu
dağıtmışım. Oysa ben başka bir şey
anlatacaktım Söz konusu Arundel
Kalesi'ni gezerken, kalenin
kütüphanesinde çakılıp kalmıştım. Üç
oda büyüklüğünde, misler gibi kitap
kokan, binlerce kitabın bulunduğu bir
kütüphaneydi burası. Kapıdaki
görevliyle konuşurken "Lord cenaplan
kitaba amma da merakhymış" dedim.
Sonra da "Allah bilir her konuda kitap
vardır burada" deyıvermışim.
Demedim de agzımdan çıktı her
nasılsa. Görevli, "Ptk öyle sayıunaz"
dedi ve ekledi. "Burada müzikfc ügih'
bir tek kitap bile bulama25uuz.n
Meğer, Anlndel Lordu, (günümüzdeki
değil, bu binayı yaptırmış olan)
müzikten hiç hoşlanmadığı için, değil
bir müzik kitabı, müzikle
ilgili bir tek yazıh kâğıdı
bile koymamış
kütüphanesine. Ben, lütfen
ilgilisi ve meraklısı
kızmasın ama tuhaftır,
arkeolojiyi sevmem pek.
Fakat kitaplığımda
arkeolojiyle ilgili birkaç tane kitap
bulunur hiç değilse.
Yani Lord hazretlerinin müziği
sevmediği için müzik kitabı bile
okumaması, bilmiyorum yerinde bir
benzetme olur mu, papaza kızıp oruç
bozmaya benziyor. Kitabı sevmemenin
nasıl bir mantığı var acaba?
Kütüphane görevlisiyle sohbetimiz
sırasında, nereden estiyse, kalktım.
Üçüncü Osman'dan söz etmeye
bas.ladım. tlle bizde de garip adam çok
demem lazımmış gibi. O da müzikten
hoşlanmazdı malumunuz. Fakat, onunki
sahici bir hoşlanmazlık değildi. Elli beş
yaşına kadar müzikle içli dışlı olan
muhterem, sonra neye kızdıysa müziğin
ve müzisyenlerin baş düşmanı
oluvermişti. Arundel Lordu'nun
kadınlara bakışının ne olduğunu
sormayı akıl edebilseydim, kütüphane
görevlisine bizim Üçüncü Osman'ın
kadın sevmezliğinden söz etmek de
keyifli olurdu. Ne düşmanlıklannı
gördüyse, bu padişahın kadınlara
tahammülü yoktu. Ayak seslerini
duysunlar da karşısına çıkmasınlar
diye, ayakkabılannın altına gümüş
ökçeler taktırmak gibi "dâhiyane"
uygulamalan vardı. Her ıkı şahsiyet de
nefretlenni ifade biçimlerinde *•**
benzerlikler gösteriyor göstermesine dc-
Arundel Lordu, nefretinde bile daha
ilkeliymiş sanki. Sevmediği için müzik
kitabını_ kütüphanesine sokmamış
adam. Üçüncü Osman'ın ise tüm
nefretine karşın, hareminde üç yüzden
fazla kadın bulunurdu.
Almanlar eğlenmeyi bir türlü öğrenemedi
Kadınlann, tanıdık tanımadık tüm
erkeklerin kravatlannı keserek
erkekler ûzerindeki
hegemonyalannı ifade ve ilan
ettikleri perşembe gününden
karnaval arabalannın geçtiği
pazartesi gününe kadar yine bır
karnaval kutlandı Ren Nehri
kıyısındaki kentlerde. Bu
kutlamaya katılan başlıca kentler
Düsseldorf. Köln, Bonn ve Mainz.
Karnaval başka yerlerde de
kutlanıyor. ama bu kentler
karnavalın kalesi. Yedi yıl önce
Hollanda sınmndakı küçük bır
kentte ilk ve son kez izlediğim
kamavala yıllar sonra tekrar
dayanabileceğimi düşündüğüm
için Düsseldorf'a gittim. Yanılmışı
m. Karnaval yedi yıl sonra halen
çekilmez. Sanınm bunun nedeni de
Almanlann eğlenmeyi bilmemesi.
Bu kadar Türk var burada, ama
onlar da Almanlara, nasıl eğlenilir,
öğretememişler. Televızyonda
gördüğünüz resimlere inanmayın.
Hani koca arabalar üstünde komik
giysili, insan benzeri yaratıklar
gülüp şarkı söyler ve aşağıda
bağnşan ve eğlendikleri gözlenen
kalabalığa seker atarlar ve herkes
mutludurya, hepsi televizyon
hilesi. Aslında eğlendiklerini sanan
ya da daha kötüsü kendilerini çok
eğlenceli bulan, yılda bir kez olsun
can sıkıcı benliklerinden kurtulup,
her şeyi, hatta kendilerini unutmaya
çalışan insanlar kitiesi bu...
SEDEF
KORAY
Bu karnaval eğlencelerine
katılmayan, hatta bundan kaçan
küçük bir grup Alman da
bulunuyor tabii. Onlara göre bütün
yıl eglenemeyen ya da eğlenmeyi
bilmeyen, aslında acıklı yaşamlan
olan (birazcık abartmama izin
verin) bu insanlar bir yıl boyunca
ıçlerinde biriktirdikleri bütün kaygı
ve üzüntüleri, birkaç gün boyunca
içkiye boğularak unutmaya
çalışıyorlar. Üstüne palyaço kıyafeti
geçiren herkes, birdenbire gerçek
hayatta olamayacağı kadar ilginç
bir kişiliğe büründüğünü fark
ederek ve bulutlar üzennde uçan,
kimselerin kanşamadığı bir kuş
kadar özgür olduğunu fark ederek
kendini bu karnaval saçmalıklanna
kaptınveriyor işte. Kendini
aşabilmek, normalde ağzından
çıkan kuru sözcükler yerine
çevresindekileri esprileriyle gülüp
geçirmek, işte canım, zekice birkaç
şaka yapabilmek, güzel kızlara laf
atabilmek ve böylelikle kendini
dayantlmaz derecede çekici
hissedebilmek için bır kez daha
içkinin yardımına başvuran
Almanlar, çakırkeyiflikle sarhoşluk
arasmdaki o dar sının çabucak aşıp
kendilerini tamamen koyverdikleri
zaman artık bu kaygılar da bir rol
oynamıyor. tşte bu noktada bu
kalabalıktan uzaklaşıp gitmek en
iyisi. Artık dans edemeyecek, şarkı
söyleyemeyecek ve hatta
konuşamayacak kadar içkili,
hayattan bezmişler, sadece ayakta
dikilip kendileri gibi olan
diğerlerine boş gözlerle bakmaya
başladıklan ve böylelikle bütün
kalabalığın bırbirinde boşu boşuna
bir anlam aradığı bu noktada
uzaklaşıp gitmek gerçekten en iyisi.
Yağmurlu ve soğuk bu kış gününde
terbiyesizce cırtlak renkli karnaval
kıyafetleri, size aradığınız şeyi bu
kalabalığın içinde bulamayacağınızi
münasebetsizce hatırlatır zaten.
GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLAM ANKARA
GAYRÎMENKUL SATIŞİCRA DAİRESİ'NDEN
DosyaNo 199987
Satılmasına karar verilen gayrimenkulün cınsı, kıymeti. adedi. evsafi: Ankara, Mamak ilçesi,
Kıbrıs köyü 87 numaralı parseli teşkil eden 30500 m2 miktanndaki tarla vasıflı taşınmazın borç-
luya ait 384.3072 hissesi bir borç nedeniyle açık arttırma suretıyle satılacaktır. Genış evsafi dos-
yada mevcut şartnameye ilişık bilirkişi raporunda açıklanmıştır. Parselin ımarsız alanda kaldığı
bıldinlmıştir. Takdir edilen kıymeti: 15.250.500.000 TL. yüzde 15 KDV alıaya aıttir. Satı; şart-
lan: 1- Satış, 5/4/1999 gûnü saat 16.20'den 16.30'a kadar Adlıye Mezat Salonu'nda açık armr-
ma suretiyle yapılacak. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin yüzde 75'ıni ve rûçhanlı alacaklı-
lar vana alacaklan mecmuunu ve satış masraflannı geçnıek şart ile ihale olunur. Böyle bır be-
delle alıcı çıkmazsa. en çok arttıranın taahhüdü bakı kalmak şartıyla 15'4' 1999 günü aynı yerde
aynı saatte ıkıncı arttırmaya çıkanlacaktır. Bu arttırmada da bu mıktar elde edılememışse gayn-
menkul en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak üzere arttırma ılanında göstenlen müddet sonun-
da en çok artörana ihale edilecektir. Şu kadar ki arttırma bedelinin tnalm tahmin edilen kıymetı-
nm yüzde 40'mı bulması ve satış isteyenin alacağına rûçhanı olan alacaklann toplammdan fazla
olması ve bundan başka paraya çevırme ve paylaşürma masraflannı geçmesi lazımdır. Böyle fez-
la bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Arttırmaya iştırak edeceklerin. tahmin edilen
kıymetin yüzde 20'si nıspetinde pey akçesı veya bu mıktar kadar mılli bır bankanın teminat mek-
tubunu vermeleri lazımdır. Satış. peşin para iledır, alıcı istediğinde 20 günü geçmemek üzere me-
hıl venlebilir. Tellaüye resmı, ihale pulu, tapu harç ve masraflan alıcıya aittir. Bınkmış vergiler
saüş bedelinden ödenır. 3- Ipotek sahıbı alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gaynmenkul üzerin-
dekı haklannı, hususıyie faiz ve masrafa dair olan iddıalannı dayanağı belgeleri ile on beş gün
içinde dairemızc bıldirmeleri lazımdır. Aksi takdirde haklan tapu sicilı ile sabit olmadıkça pay-
laşmadan hariç bırakılacaklardır. 4- lhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yaürmamak suretiy-
le ihaleran feshine sebep olan tüm ahcılar ve kefiileri. teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli ara-
smdaki farktan ve diğer zararlardan ve aynca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır.
ihale fârkı ve temerrüt faızi aynca hûkme hacet kalmaksızm dairemizce tahsil olunacak. bu fark,
varsa öncelikie teminat bedelinden almacaktır. 5- Şarmame, ılan tarihinden itibaren herkesin gö-
rebilmesi için dairede açık olup masrafl verildigi takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebi-
lir. 6- Satışa ıştirak edenlerin şartnameyı görmüş ve münderecatını kabul etmış sayılacaklan, baş-
kaca bilgı almak ısteyenlenn 1999^87 sayılı dosya numarasıyla müdürlügümûze başvurmalan ilan
olunur. 15/2/1999 (*) llgılıler tabinne irüfak hakkı sahıpleri de dahıldir. Basm: 6536
İZMÎR13. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
DosyaNo: 1998/888
Davacı Ahmet Sağdıç tarafindan davalılar aleyhine açılan mülkiyet tespiti davası sı-
rasında: Davalılardan M. Kemal Çankaya'nın 731/8 Sk. no: 1/A Çimentepe - tzmirad-
resıne dava dilekçesi ile duruşma günü teblıg edılememiş C. Başsavcılığı ile yapılan
araştırma ve tahkikatlara ragmen davalının teblıgata yarar adresi bulunamamış oldu-
gundan dava dilekçesi ve duruşma gününün davalıya ilanen teblığine karar venldiğin-
den, davalı Mustafa Kemal Çankaya'nın 15.3.1999 günü saat 10.30'da yapılacak Izmir
13. Asliye Hukuk Mahkemesı'ndeki dunışmada hazır olması veya kendisinı kanunı bir
vekille temsil ettirmesi, duruşmaya gelmediği takdirde duruşmalann ve yargılamanm
yokluğunda devam edip karar verileceği meşruhatlı davetiye yerine kaim olmak üzere
ilan olunur. 28.1.1999 Basm: 6454
Osmanlı İmparatorluğu'nun
Kuruluşunun 700. yılında
Osmanlı tarihine yepyeni bir bakış açısı
Demirtaş Ccyhun
KODADI:
"ULU HAKAN"
1999 yılı boyunca tartışılacak kitap...
Mutlaka siz de okuyacaksmız
İkinci Baskıst Çlktl
SIS ÇANI sunarKucukparmakkapı Sok. Halim Is Hanı No:10 K.3 BeyoğluİST. Tel: (0212) 249 47 74
KIZILCAHAMAM ASLİYE HIIKUK HÂKİMLtĞİ'NDEN
EsasNo: 1997 253
Davacı DSİ Genel Mûdürlügû tarafindan: Halıl Ünal ve arkadaşlan alevhine açiları kamulaştırma bctkl m-
dırimi davasında: Davalılar: Durmus Dofianay, Esma Ünal (Karataş). Seyıt Hanım Cnal. Tahir Ünal, Hûsnı-
ye Ünal adlanna çıkartılan davetıyenın teblıg edilememesı ve yapılan araştırmada adreslennm tespit edıleme-
mesi nedeni ile dava dilekçesi ve dunışma gûnünün ilanen teblığine karar venldığinden. Davalılar. Durmuş
Doğanay. E>,ma Gnal (Karataş). Seyıt Hanım Ünal. Tahır Cnal. Hiısmve Lnal'ın 12 3 1999 tarıh ve saat:
09 25te mahkememizde hazır bulunmalan veja kendilerinı bir vekille temsil ettirmelen aksı takdirde yargı-
lamavayokluklannda devam edılecegı ve karar verileceğı HUMK'nin 509 ve 510 maddeleri gereğincc da-
va dilekçesi ve duruşma gûnünû bildinr davetiye yenne geçmek üzere ilanen teblig olunur. Basın: 6203
UŞAK 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
1998,217 Esas,' 1998'! 152 Karar
Davacı Ayşe Funda Korkmaz vekılı Av Mehmet Pehlıvan tarafindan davalı Canol Korkmaz aleyhine
mahkememıze açılan boşanma davasınınyapılan vargılaması sonunda: Uşak Durak Mah. cilt No: 003. say-
fa 5, kütük sıra no. 326'da nüfusa ka> ıtlı Ismaıl ve Azımeden olma 1967 D.lu Canol Korkmaz ile aynı yer-
de nüfiısa kayıtlı Ayşe Funda Korkmaz'ın boşanmalanna karar venlmı; olup müşterek cocuk Kaan Kork-
maz'ın velayetmın aynı kararla annesine venldığınden davalı Canol Korkmaz bütün aramalara ragmen bu-
lunamadıgından teblıgata yarar açık adresi de tespit edilemedığınden mahkememızın 22.12.1998 tanhlı
1998/217 esas 19981152 karar sayılı karannın tebliğine esas olmak, üıere ılan olunur. Basın: 6156
BÜLENT DtKMENER HABER
ÖDÜLÜ YARIŞMASI
Gazeteci Bnlent Dikmener'ın anısını yaşatmak ve Türk gazeteciliğine
olan katkılannı manevı yönden sürdürmeyi sağlamak amacıyla, adına
1980 yıhnda konulan "H»ber Ödülü" 1998-1999 döneminde de sür-
dürülmektedtr.
ödül koşullan şöyledir
1. Ödüle her Türk gazeteci aday olabilir.
2. Adaylık. gazetecinin kendi ya da Ödül Komitesi'nin önerisi ile ger-
çekleşir.
3. Ödüle aday göstenlecek haberlerin 1 Nisan 1998 ile 31 Mart 1999 tanhlen arasında günlük
gazeteler ya da süreli yaymlardan birinde yayımlanmış olması gereklidir.
4. Ödûle aday olabilmek için niteliklen 3. maddede belırtılen haberlerin yayımlandığı gazete
ya da sürekli yayınlann bir sayısının 12 Nisan 1999 günü akşamına kadar Bülent Dikmener Ha-
ber Ödülü PK: 246/tstanbul adresıne taahhütlü olarak ulaştınlması zorunludur
5. Ödüller:
al Haber ödülü,
b) Mansiyon.
c) Jün özel Ödülü
olarak belırlenmiştir.
Kazananlara, ödülü sımgeleyen birer plaket ile özel armağanlar verilir.
6. Seçicı Kurul: Müfit Alaçah. Yalçın Bayer, Fikret Dağlıoğlu. Orhan Erinç, Yalçın Eryalçın.
Dogan Katırcıoğlu, Ergin Konuksever, Oktay Kurtböke. Turgay Olcayto. Erkan Özmen, Deniz
Som. Yıtmaz Tunçkol ve Ulvi Yanardag'dan oluşmuştur. Orhan Apaydın (1926-1986), Etem
Ütük (1925-1989), Ayhan Başoğlu (1928-1993), Kavhan Edip Sakâna (1948-1994), Soner
Girgin (1937-1995) Çetio Özbayrak (1939-1995), Erhan Akyıldız (1947-1998).
KIZILCAHAMAM ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
EsasNo: 1997/323
Davacı DSİ Genel Müdürlügü tarafindan davalılar; Şerife tpek ve arkadaşlan aleyhi-
ne açılan kamulaştırma bedel indirimi davasında;
Davalılar; Şerife tpek, Emine tpek, Güisüm tpek, Zeki Ipek ve Fatma lpek adlanna
çıkartılan davetıyenin teblig edilememesi ve yapılan araştırmada adreslerinin tespit edi-
lememesi nedeni ile dava dilekçesi ve duruşma gününün ilanen teblığine karar venldı-
ğınden;
Davalılar; Şerife lpek, Emine tpek, Gülsüm lpek, Zekı lpek, Fatma Ipek'ın 12.3.1999
tarih ve saat: 10.30'da mahkememizde hazır bulunmalan veya kendilerini bir vekille
temsil ettirmeleri aksı takdirde yargılamaya yokluklannda devam edıleceğı ve karar ve-
nleceği HUMK'nin 509. ve 510. maddeleri gereğince dava dilekçesi ve duruşma günü-
nü bildinr davetiye yerine geçmek üzere ilanen teblig olunur. Basm: 6207