25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 ŞUBAT 1999 PAZAR 14 KULTUR Oğlak Yayınlan'nm yayımladığı 'Yıldızlar Altında îstanbul', yazann kırkıncı kitabı! SeHmfleıi.,Lstaııl>ıd\ıKöltür Servisi - Sefim Üeri bu kez tstan- bul'u yazdı. Oğlak Yaymlan arastnda çıkan Yıldızİar Altında Îstanbul, Selim 1leri imza- sı taşıyan kırkıncı kitap. Yazarlık yaşamma 1967'de Yeni Ufiıklar dergisinde başlayan Selim tleri'yle Yıldızlar Altında Îstanbul için söyleştik' - Kırkıncı kitap. Neler duyumsuyorsunuz? Karmakanşık şeyler. Bir mutluluk, bir kı- nklık. Bazı kıtaplar için pişmanhk. Bazıla- nndan elbette sevinç duyuyorum, iyi ki yaz- mışım diyorum. Daha çalışkan olabiİirdim di- yorum. Ne kadarçok yazmışım diyorum... îş- te hepsı. Belkı şöyle özetleyebilirim: En bü- yük aşkım, yazmak olmuş. Tek arkadaşım, tek dostum; kitni dönemler için muhakkakki öy- le. - tstanbul niçin 'yıldızlar altında'? Anlattığım Îstanbul artık yok. Yıldızlaraka- rışmış, gökyüzünün boşluklanna kanşmış bir îstanbul bu. Ölü yıldız yansılannın îstan- bul'a Ben onu çocukluğumdayaşadım. Onun son dönemleriydı. Göçmek, ölmek üzereydi. Ahşap mimarisınin büsbütün silinişine ta- nıklık ettim. Evlerdeki eşya değişimine tanık- lık ettim. Sözgelimi, taş tepsiyı eskiciye ver- dik, yerine plastik bidon filan aldık. - Krtaptayer alanyazdannızdaçevresel de- ğişim üzerinde duruyorsunuz. İstanbuTun kendine özgü çiceklerinin, bitki örtüsünün bi- le değiştiğine değiniyorsunuz.ÇevTedbir yak- laşonımz var_ Bunu günün modasına uymak amacıyla yapmadım. tstanbul'un gerçekten kendine özgü çiçekleri vardı. Eski edebiyatımızda çi- çek yazılan yazılırdı, bu soy yazılar yeni ede- biyatımızın öncüyazarlanncada kaleme alm- mıştır. Yakup Kadri'nin bir düzyazı şiiri Ab- dûlhak Şinasi'de bol bol çiçek, bitki betım- lemesı. Refik HalkTin mevsimlere ve çiçek- lere aynlmış yazılan. Hemen hepsini okumu- şumdur. Birer kılavuz oldular. Gözümûzün önünde yeşertisiz kalan Îstanbul herhalde yazmaya zorladı. Çiçek ve yeşerti gözü ok- şar, gönlü açar. Yokluğunu hiç olmazsa ya- zıda çizide gidereyim dedim. -Yıldızlar Altında İstanbul'un yazılannda geçmişe bağlıbğuıız bir kez daha vurgulanı- Anlattığun tstanbul artık yok. YıldızJara kanşmış, gökyüzünün boşluklanna kanşmış bir tstanbul bu. Ölü yıldız yansılannın tstanbuTu. Ben onu çocukluğumda vaşadım. ıldızlar Altında îstanbul izlenimler-duyumsayışlarla başlıyor, anılarla sürüyor ve okumalarla, okuma notlanyla noktalanıyor. Belki de yitirdiğimiz Istanbul'un intikamını almaya çalışıyorum. Hem, yalnızca îstanbul da değil söz konusu olan. Dilinden davranışına, yaşama biçiminden dinlediği müziğe, giyinişinden yürüyüşüne öylesi bir değişimden geçiyor ve öylesine bedbahtça 'küçük Amerika' olmaya kalkışıyoruz ki, kendi varhğım için. direnebilmek için yazıyorum... yor. SeBm 1leri bugünün İstanbul'unu yaz- mayacakmı? Geçmişe baglı mıyım? Geçmişi sadece ha- tırlıyorum. Geçmişe bağlı olsam ne değişe- cek, geçmişe bağlılığimla ben ne değiştire- bileceğim? îstanbul, bugün, biryağmacılık - gözü dönüklük - yırtıklık - köşeyi dönmeci- lik kenti olmuştur. Ne imparatorluk başken- tidir ne de cumhunyet kültüriinün izlerini ta- şımaktadır. Korkunç acısıyla bir 'açık şehir' kimliğine yol alıyor. lnsan ilişkileri keder yüklü, mimarisi bircinnet, gelirolanaklan iyi- ce kıstınlmış... Böylesi bir ortamda, şehrin halkı bir uçtan bir uca kavrulup kalmışken, bir de bakıyorsunuz, Amerika ve Isviçre kö- şeleri. Biraz Şikago, biraz Suudi Arabıstan. Biraz Arjanrin, biraz Londra-Paris. Bir genç çocuk gördüm, cilasız tahtadan sandığı sav- rulmuş bir ayakkabı boyacısı. ağlıyordu. He- men ardındâ çok pahalı bir Italyan modacı- sının markalı giyim satış yeri. lşte söyledim, fakat neyi değıştirebildim? tstanbul. bu! Ben geçmişi yazarken, yitırilmişi yazarken geç- mişten kırpıntılan belki yaşatabilirim umu- dunu taşıyorum. Bir kıvılcım, bazan yetebi- lir... -Yıkhzbr Atanda îstanbul ûç bölünHten ohı- şuyor. tstanbul'u mevsimleri ortasında anla- tıyorsunuz. Sonra anımsadığınız kent Son bölüm, "lstanbul'u Okurken " başhğını taşı- yor. İstanbul'u gerçekten okuyor muyuz? Okuyabüiyor muyuz? Yıldızlar Altında îstanbul izlenimler-du- yumsayışlarla başlıyor, anılarla sürüyor ve dediğiniz gibi, okumalarla, okuma notlany- la noktalanıyor. lstanbul'u 'meraklısı*dışın- da kimsenin okuduğunu sanmıyorum. Çelik Gülersoy'un himmetiyle yayımlanmış çok güzel tstanbul kitaplan yıllar yılı 'abcı' bek- ledi. Büyükşehir Belediyesi, A. Süheyl Ün- ver'in toplu eserini bastı. Hani nerede baskı üstüne baskılar, yirminci, otuzuncu basım şeritleri... tstanbul'u okumadığımız gibi. okuyabilme imkânlanmız da enikonu dar. Soğukçeşme So- kağı'ndaki tstanbul Kitaplığı'nda ciklerce- cilt- lerce tstanbul eseri görmüştüm. Yüzyıllar içinde yabancı seyyahlann, tarihçilerin, araş- tırmacılann eserleri. Yüzde biri dilimize çev- rilmemiş. Türk yazarlannın eserleri için de geçerli bu: Yayımlanmış, unutulmuş. Bakın yeri geldi, sevgili gazetemizden ri- caetmek firsatı doğdu: Cumhuriyet'in yayım- ladığı nefıs bir îstanbul kitabı vardır, Haluk Şehsuvaroğu'nun "Tarih Boyunca tstanbuTu. Yaytn tarihi elliler. Keşke yeniden bassa Cum- hunyet. - tstanbuCu yazarken. tstanbul konusunda düşünörken siz neyi amaçlıyorsunz. Yalnızca anıbirikiminizidilegetirdiğinizmibetirtilme- H? Bilmiyorum. Belki de yitirdiğimiz tstan- bul'un intikamını almaya çalışıyorum. Hem, yalnızca tstanbul da değil söz konusu olan. Dilinden davranışına, yaşama biçiminden dinlediği müziğe, giyinişinden yürüyüşüne öy- lesi bir değişimden geçiyor ve öylesine bed- bahtça 'küçük Amerika'olmaya kalkışıyoruz ki, kendi varlığım için, direnebilmek için ya- zıyorum... Kitaptaki yazılann büyük çoğunluğu. ba- zı eklemeler, çıkarmalar bir yana, Cumhun- yet'te yayımlandı ilk olarak. O yazılar için sev- gili okurlarbeni yalnız bırakmadılar, mektup yazdılar. Benim her yazım da bir mektup za- ten. Yıldızlar Altında tstanbul'u, bu kenti çok sevmiş bir yazıcının bu kente bir mektu- bu diye okuyabilirsiniz... - Yeni çalışmanız var mı? Yemek kültürümüz üzerine yazılar. Bir do- lu yazı. Mutfağımızın konserve mısırsız sa- latalan vardı. O mutfağı anlatmak istiyorum. Madam Anahit'ın yemekleri, Neşecan Yen- ge'mizin Nemse böregi, ötekiler-ötekiler. 4 9 . U L U S L A R A R A S I B E R L İ N F İ L M F E S T 1 VA L 1 Aşık ShakespeareAltınAyı 'nın güçlü adayı GÜNER YÜREKLİK BERLİN -Geçen yanm yüzyı- la damgasını vuran Uluslararası Berlin Film Festivali bu akşam Zoo-Palast sinemasında, önce Al- tın ve Gümüş Ayı heykelcikleri- nin dağıtımı, ardından da Otto Premjnger'in 1958yapımı u Forgy and Bess" adlı fılminin yanşma dışı gösterimi ıle sona erecek. Bu yılkı festival, Almanya'da kök sa- lan genç Türk sinemasmın gele- ceğine yönelik tartışmalarla geç- ti diyebiliriz. Panoramabölümü- nün açılış filmi olan Kutiuğ Ata- man'ın Berlin'deki Türklenn eş- cinselliğinianlattığı "LolaveK- lidildd"i, avangart fılmlerin gös- terildigi Uluslararası Genç Film- ler Forumu'nda yer alan, annesi AIman, babası Türk Thomas Ars- lan'ın uyuşturucu düşkünü Türk- lerin dramını ele aldığı "Dealer"i ve Yeni Alman Filmleri bölümün- de gösterilen Fatih \kuTm "Kı- sa ve Acısız", Yüksel Yavuz'un "Nisan Çocuklan", Yılmaz Ars- tan'ın "Yara" adlı fılmi Alman ba- sınında oldukça olumlu eleştiri- ler aldı. Göçmen ülkesi Ahnanya Almanya'daki Türklerin sorun- lannı çeşitli açılardan ve başan- lı bir reji çalışmasıyla ele alan bu genç yönetmenlerin. gelecekte Alman sinemasına nasıl bir kat- kıda bulunacaklan ve ne gibi ye- nilikler getirecekleri de tartışılan konular arasındaydı. Ömeğin, Almanya'daki Türk- lerin sorunlannı başanlı bir reji çalışmasıyla dile getirmeleri bu genç yönetmenlere "iyibirçıkış'' sağlamıştı. Ama bu böyle devam edebilir miydi? Bu genç yönet- menlerin bundan sonra daha ev- 'Güneşe Ybkuluk' - Yeşim l 'Mesajıyla ödül alabilir' Geçelim bu yılki yanşma fîlmlerine. Altın ve Gümüş Ayı ödüUen bu akşam Zoo-Palast smemasında düzenlenecek bir törenle sahiplerine dağıtılacak. KJme hangi ödülün gittiğini göreceğiz. Bilmem yine sürpnzler olacak mı? Uluslararası Berlin Film Festivali'ni 20 yıldır yakından izleyen bıri olarak mutlaka olacaktır diye düşünüyorum. Çunkü bu festival, ödülleri sadece fümlerin kalitesine degjl. politik içeriğine göre de dağıtır. Bir bakarsınız kıyıda köşedeki bir film, bir Gümüş Ayı ödülü almış. Bunlar Berlin Festivali içia olağan işler. Bu bakımdan, PKK lideri AbduIIah Öcalan'ın Türkiye'ye getirilmesiyle daha da bir güncelleşen ve bütün dünyanın dikkatlerini bir kez daha üzerine çeken Kürt sorunuyla iigili bir film neden bir ödüî almasın? Yeşim Ustaoğlu'nun "Güneşe Yblculuk" adlı filminden söz ediyorum. Bu filmi ben de s.eyrettim. Hiçbir etki altında kalmadan acıkça söyleyeyim, film bana beklediğimi vermedi. "Sürii", "Yol" gibi ftlmlerden sonra bir "Güneşe Ybfcnhık 1 ' tatmin etmiyor insanı. Ostelik bu filmde Türk-Kürt dostluğunun oldukça idealist bir biçimde ele ahnması \ e gerçeklere ters bir öykü anlatılmast beni oldukça rahatsız etti. Bilmiyorum, Îstanbul'da K.ürtlerin oturduğu evler kırmızı bir çaprazla (Hffler'in Yahudi evlerine yaptığı gibi) işaretleniyor mu? Ben bugüne dek böyle bir şey duymadım, okumadım. Bir tarafın çok "iyi'", çok duygulu ve dost, diğer tarafm ise bu dostlugu ezmek, yok etmek isteyen "dilşman" olarak gösterilmesi bana çok yûzeysel geldi. "Güneşe Yblculuk" politik mesajı olan bir film. Kürtlere yapılan baskilan Türk-Kürt dosilıığuyla dile getirmek istiyor. Çok güzel. Ama film gerçekçi olamıyor ve yer yer romantik sahnelerle bu gerçek dışılığın kurbanı oluyor. Film Alman basınında büyük bir ilgi görmedi. Eleştirmenler filmi "Bü>ük bir yaprt değil. Fakat politik mesajı bir ödül getirebüir" şeklinde değerlendirdiler. 'Breakfast of Champions' - Alan Rudolph 'Thin Red Line - tnce Kırmızı Çizgi' - Terrence Malick Amerikan yapımı filmler gözde ABD. Kanada. Avrupa ve Asya'dan 13 ülke- den 25 fılmin katıldığı yanşma (Wettbewerb) bö- lümünde Altın Ayı ödülüne en yakın aday; Sha- kespeare'in yaşamından birkesiti konu edinen, daha doğrusu öykü haline getıren John Madden'in "Shakespeare in Love" adlı filmi. 13 ayn dalda Oscar'a da aday gösterilen bu filmin Berlin'den ödülsüz aynlması olası değil. Almanya da bu yıl iddialı. Max Faerber- böck'ün Hitler Almanyası'ndaki bir Alman ile bir Yahudi kadın arasındaki îezbiyen ilişkiyi ele aldığı "Aimee ve Jaguar" adlı fılmi en azından bir Gümüş Ayı heykelcığıne aday olarak göste- riliyor. Terrence Malfck'in savaş karşıtı "The Thin Red Line - tnce Kırmızı Çizgi", Alan Ru- dolph'un "Breakfast of Champions"u. Tony Bui'nin savaş sonrası Vietnam'ı anlathğı ve Har- vey KeıtcPın başrolde oynadığı "Three Seasons'u ABD yapımı fılmler olarak ödüle en yakın aday- lar arasında. Bütün bu fılmler ABD yapımı filmlere her za- man sert tutumuyla bilinen Alman basınında olumlu eleştiriler aldı ve bu yılki festivalin Holly- vvood seçimi bir yerde ve ilk kez onaylanmış ol- du. Bu fılmlerin dışında en çok dikkati çeken, ManuelGomezPereira'nın tspanya yapımı "Ent- re Las Piernas (Bacaklannın Arasında)" adlı fıl- mi oldu. Fransızyönetmen BertrandTavernier'ın okul öncesi yu\alarda çocuklarla ailelerin çelişkile- rini ve somnlannı son derece yalın bir dille an- lattığı "kommerziell (ticari) sinema" dışı fılmi de bir festivale yakışır yapıtlar arasındaydı. 'Shakespeare In Love' - John Madden Özellikle bu yılki Berlinale dünya film yıldız- lannın tam biryağmuruna uğradı. Alman film- lerinde oynayan Maria Schrader, Juliane Köh- lergibi Hollywood'a yatınm yapmak isteyen ve gala gecelerinde çılgınca çıkışlarla dikkatleri üzerine çekmek isteyen yıldızlann yanı sıra Ber- lin' e şeref veren Bruce NVillis, Nick Nohe, Meryl Streep, Harvey Keitel gibi sanatçılar kentin fes- tival yaşamına renk kattılar. Bu yılki Homma- ge bölümünün ünlü oyuncusu Shirtey MacLa- inede yüzündeki bunışukluklan kapatması müm- kün olmayan en geniş çerçeveli güneş gözlüğü ile Berlin'e geldi ve kendisine "Dün>"a sinema- sına katkılanndan dolayı" verilen Altın Ayı hey- kelcığinı aldı. Uluslararası Berlin Film Festiva- li gelecek yıldan itibaren 49 yıllık mekânını de- ğiştirecek ve Potsdamer Meydanı'ndaki "Avru- pa'nm en büyük sinema kompteksi" olarak ni- telenen yere taşınacak. Böylece 49 yıldır sayı- lan 10 bini aşan sinemaseverlerin alışık olduğu Zoo-Palast sineması ve çevresi yeni bir mekâ- na taşınmış olacak. Yeni mekânına uyum elbet- te koİay olmayacak. Ama Doğu ile Batı'nın iki Almanya'nın birleşmesiyle birlikte gerçekleştir- mek istediği yeni sentez Berlin Film Festiva- li'nde de kendini göstermiş olacak. Hiç kuşkusuz, 2 binli yıllarda Uluslararası Berlin Festivali yeni atılımlar yapmak zorunda. Festivalin son günlerini bembeyaz karla kaplı bir Berlin'de geçirmek zorunda kalan 10 binin üze- rindeki konuk, gelecek yıl filmleri nerede, han- gi çevrede izleyeceklerini şimdiden araştmrdu- rumdalar. Festival konuklan için PotsdamerMey- danı'na özel otobüs seferleri düzenleniyor ve gelecek yılki festival serüvenleri şimdiden ken- dilerine gösteriliyor. Benim en çok merak etti- ğim, biz acaba gelecek yıl nelerle katılacağız fes- tivale? Bu yıl büyük bir çıkış yapan genç yönet- menlerimiz gelecek yıl nasıl bir ivme göstere- cekler? Bakalım göreceğiz... rensel konulara eğilmeleri gerek- mez miydi? Bunu yapabilecekler miydi? Genç Türk yönetmenle- rin fılmlerinden övgüyle söz edi- lirken bu sorular da dile getirildi ve geçmişte büyük bir çıkış ya- pan ama sonrası gelmeyen, tüke- nen, Tevfık Başer, tsmet Elçi gibi yönetmenler de örnek olarak gös- terildi. Bütün bu yorumlara karşı genç Türk yönetmenleri, Almanya'da- ki film piyasasına egemen olan çevrelerin kendilerine "Tûrklerin sorunlan" dışın- daki konularda film yapma olanağı tanımadıklannı, bu tür konulann dışında bu pi- yasanın içine girmelerinin çok güç olduğunu söylüyor- lar. Ama direnç giderek artı- yor. Yeni kuşaklar dıretiyor. "Alman sinemasmın gelece- ginde biz de vanz" diyorlar. Ve olacaklar. Bunu kimse ön- leyemeyecek. Çünkü sayıla- n giderek artıyor. Cılız Alman sinemasına getirdikleri deği- şiklik ve canlılık kendini is- tense de istenmese de kabul ettiriyor. Buna en tipik örnek olarak Fatih Akın'ın "Kısa ve AdSH"ı, Yüksel Yavuz'un da "Nisan Çocuklan" göste- rilebilir. "KısaveAcısız''haf- talarca gösterimde kaldı. Şim- di de "Nisan Çocuklan" kaç haftadır afişlerde. Almanya'daki genç Türk yönetmenlerin Alman sine- masına değişik bir stil, anla- tım biçimi ve hareketlilik ge- tirdikleri ve bunun da çek- tikleri seyirci sayısıyla kanıt- landığı bugün artık herkesçe kabulleniliyor. Genç Türk yö- netmenlerin Alman sinema- sına yeni boyutlar kazandıra- cağından kimsenin kuşkusu yok. Bu kanıya vanş bir yer- de, Almanya'nın artık bir göçmen ülkesi olduğunu ve bu göçmenlerin kendilerini sinemada da kamtlayacakla- nnı gösteriyor. Bu yılki fes- tivalin ortaya çıkardığı en önemli gerçek bu oldu bizce. Ancak bu konuya noktayı koymadan önce şunun da al- tını çizelim önemle. Sözünü ettiğimiz genç yönetmenlerin filmlerini ne denli "Türksi- neması" olarak niteleyebili- riz? Almanya'da yetişen, bu ülkenin piyasasında isim yap- maya çalışan "Türk asdh" genç yönetmenler bunlar. Al- manya'nın bir gerçeği bu. Ürünleri Alman sinemasmın "yeni" bir zenginliği ve açı- lımı. Umalım bu, Alman si- neması adma evrensel boyut- lara ulaşsm. Yol filmi rekora koşuyor • Kültür Servisi - 17 yıl aradan sonra 12 Şubat 1999'da gösterime gıren Yol filminin izleyici sayısı gösterildiği ilk 7 günde 95 bini geçti. 1982 yılında Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye ödülü alan Yol'a yönelik ilgi, 17 yıldır beklenen bir film olmasının yanı sıra Yol'da anlatılanlann hâlâ güncel ve evrensel olmasma bağlanıyor. SABOT Tüpkiye'de • Kültür Servisi - Müzık topluluğu SABOT, TOBAV Genel Başkanı Tamer Levent ve Kültür Bakanı Istemihan Talay'ın davetlisı olarak Çin'e yöneldiği tpek Yolu Turu çerçevesinde Türkiye'ye gelıyor. Topluluk, Türk sanatçılan ve müzisyenleriyle birlikte 14-15 Mart'ta Îstanbul Devlet Tiyatrosu'nda, 17-18 Mart'ta Ankara Devlet Tiyatrosu'nda, 20 Mart'ta Sıvas Devlet Tiyatrosu'nda, 22 Mart'ta Trabzon Devlet Tiyatrosu'nda, 24 Mart'ta da Erzurum Devlet Tiyatrosu'nda saat I9.30'da sahne alacak. Funda Tarakçıoğlu'nun • Kültür Servisi- Funda Tarakçıoğlu'nun 'Tarih, Doğa ve Kadın.. Bir Bütünün Parçalan' başlıklı resim sergisi pazartesi günü Emlak Sanat Galerisi'nde açılıyor. Sanat yaşamına Köln'de sanat tarihi ve resim eğitımi alarak başlayan Tarakçıoğlu, eski dolap kapaklannı, Safranbolu evlennin tavan süsleme parçalannı, şerbetlikleri ve ayna çerçevelerini toplayarak, bu eski parçalan yeniden hayata döndürmekte ve tuval üzerine yağhboya çahşmalanna da ahşap, antik eklemeler yapmakta. Vıyana Klarnet Tophıluğu'nun konserleri • Kültür Servisi - Avusturya kökenli Vienna Clarinet Connection (Viyana Klarnet Topluluğu) bir dizi konser vermek üzere Türkiye'de bulunuyor. Topluluk geçen günlerde Ankara ve Bursa'da verdiği konserlerin ardından yann Eskişehir'de Anadolu Oniversitesi'nde, çarşamba günü ise tstanbul'da Avusturya Kültür Ofisi'nde saat 19.30'damüzikseverlerle buluşacak. 1995 yılında Helmut Hödl (klarnet) tarafından kurulan toplulukta yer alan diğer sanatçılar Peter Linshalm (klarnet), Hubert Salmhofer (bas korno), VVolfgang Kornberger (bas korno) ve Peter Forcher (bas klarnet). Topluluk, Eskişehir ve tstanbul'daki konserlerinde sırasıyla Dvorak, Milhaud, Bernstein, Mozart, Lennon, McCartney, Strauss, Ellington, Fucik, Koszmar ve lsozaki'nin yapıtlanndan oluşan bir program sunacaklar Fotoğraf sanatçısı Seymoup Jacobs oldu PARİS(AFP)-Ünlü Amerikalı fotoğrafçı Seymour Jacobs geçen pazar günü Paris'te 67 yaşında yaşama veda etti. 27 Mart 1931 "de Brooklyn'de doğan Jacobs, 1950'lerin başlannda Fransa'ya gelerek Fransız dili ve edebiyatı alanmda eğitim gördü. 'Ahlakçı fotoğraf sanatçısı' olarak tanınan Jacobs, 1950'lerdeMcCarthy döneminde gerçekleştirilen komünist avına karşı tavır almıştı. Önce kaslı, He-Man vücutlu erkekler ve iri göğüslü kadınlann -Jacobs onlan 'trajik kadmlar ve gülünç adamlar' olarak nitelendiriyordu- fotoğraflannı çekti. Sonra sıradan, kusurlu, hatta zaman zaman deforme insan \oicutlannı karmaşık biçimlerde yansıtan fotofraflara yöneldi. Seymour Jacobs, son olarak 1994'te Paris'te. önceki yapıtlannı da kapsayan bir sergi gerçekleştirmişti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle