Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 ŞUBAT 1999 PAZAR
14 KULTUR
Oğlak Yayınlan'nm yayımladığı 'Yıldızlar Altında îstanbul', yazann kırkıncı kitabı!
SeHmfleıi.,Lstaııl>ıd\ıKöltür Servisi - Sefim Üeri bu kez tstan-
bul'u yazdı. Oğlak Yaymlan arastnda çıkan
Yıldızİar Altında Îstanbul, Selim 1leri imza-
sı taşıyan kırkıncı kitap. Yazarlık yaşamma
1967'de Yeni Ufiıklar dergisinde başlayan
Selim tleri'yle Yıldızlar Altında Îstanbul için
söyleştik'
- Kırkıncı kitap. Neler duyumsuyorsunuz?
Karmakanşık şeyler. Bir mutluluk, bir kı-
nklık. Bazı kıtaplar için pişmanhk. Bazıla-
nndan elbette sevinç duyuyorum, iyi ki yaz-
mışım diyorum. Daha çalışkan olabiİirdim di-
yorum. Ne kadarçok yazmışım diyorum... îş-
te hepsı. Belkı şöyle özetleyebilirim: En bü-
yük aşkım, yazmak olmuş. Tek arkadaşım, tek
dostum; kitni dönemler için muhakkakki öy-
le.
- tstanbul niçin 'yıldızlar altında'?
Anlattığım Îstanbul artık yok. Yıldızlaraka-
rışmış, gökyüzünün boşluklanna kanşmış bir
îstanbul bu. Ölü yıldız yansılannın îstan-
bul'a Ben onu çocukluğumdayaşadım. Onun
son dönemleriydı. Göçmek, ölmek üzereydi.
Ahşap mimarisınin büsbütün silinişine ta-
nıklık ettim. Evlerdeki eşya değişimine tanık-
lık ettim. Sözgelimi, taş tepsiyı eskiciye ver-
dik, yerine plastik bidon filan aldık.
- Krtaptayer alanyazdannızdaçevresel de-
ğişim üzerinde duruyorsunuz. İstanbuTun
kendine özgü çiceklerinin, bitki örtüsünün bi-
le değiştiğine değiniyorsunuz.ÇevTedbir yak-
laşonımz var_
Bunu günün modasına uymak amacıyla
yapmadım. tstanbul'un gerçekten kendine
özgü çiçekleri vardı. Eski edebiyatımızda çi-
çek yazılan yazılırdı, bu soy yazılar yeni ede-
biyatımızın öncüyazarlanncada kaleme alm-
mıştır. Yakup Kadri'nin bir düzyazı şiiri Ab-
dûlhak Şinasi'de bol bol çiçek, bitki betım-
lemesı. Refik HalkTin mevsimlere ve çiçek-
lere aynlmış yazılan. Hemen hepsini okumu-
şumdur. Birer kılavuz oldular. Gözümûzün
önünde yeşertisiz kalan Îstanbul herhalde
yazmaya zorladı. Çiçek ve yeşerti gözü ok-
şar, gönlü açar. Yokluğunu hiç olmazsa ya-
zıda çizide gidereyim dedim.
-Yıldızlar Altında İstanbul'un yazılannda
geçmişe bağlıbğuıız bir kez daha vurgulanı-
Anlattığun tstanbul
artık yok.
YıldızJara kanşmış,
gökyüzünün boşluklanna
kanşmış bir tstanbul bu.
Ölü yıldız yansılannın
tstanbuTu. Ben onu
çocukluğumda vaşadım.
ıldızlar Altında îstanbul izlenimler-duyumsayışlarla başlıyor, anılarla sürüyor ve okumalarla,
okuma notlanyla noktalanıyor. Belki de yitirdiğimiz Istanbul'un intikamını almaya çalışıyorum.
Hem, yalnızca îstanbul da değil söz konusu olan. Dilinden davranışına, yaşama biçiminden
dinlediği müziğe, giyinişinden yürüyüşüne öylesi bir değişimden geçiyor ve öylesine bedbahtça
'küçük Amerika' olmaya kalkışıyoruz ki, kendi varhğım için. direnebilmek için yazıyorum...
yor. SeBm 1leri bugünün İstanbul'unu yaz-
mayacakmı?
Geçmişe baglı mıyım? Geçmişi sadece ha-
tırlıyorum. Geçmişe bağlı olsam ne değişe-
cek, geçmişe bağlılığimla ben ne değiştire-
bileceğim? îstanbul, bugün, biryağmacılık -
gözü dönüklük - yırtıklık - köşeyi dönmeci-
lik kenti olmuştur. Ne imparatorluk başken-
tidir ne de cumhunyet kültüriinün izlerini ta-
şımaktadır. Korkunç acısıyla bir 'açık şehir'
kimliğine yol alıyor. lnsan ilişkileri keder
yüklü, mimarisi bircinnet, gelirolanaklan iyi-
ce kıstınlmış... Böylesi bir ortamda, şehrin
halkı bir uçtan bir uca kavrulup kalmışken,
bir de bakıyorsunuz, Amerika ve Isviçre kö-
şeleri. Biraz Şikago, biraz Suudi Arabıstan.
Biraz Arjanrin, biraz Londra-Paris. Bir genç
çocuk gördüm, cilasız tahtadan sandığı sav-
rulmuş bir ayakkabı boyacısı. ağlıyordu. He-
men ardındâ çok pahalı bir Italyan modacı-
sının markalı giyim satış yeri. lşte söyledim,
fakat neyi değıştirebildim? tstanbul. bu! Ben
geçmişi yazarken, yitırilmişi yazarken geç-
mişten kırpıntılan belki yaşatabilirim umu-
dunu taşıyorum. Bir kıvılcım, bazan yetebi-
lir...
-Yıkhzbr Atanda îstanbul ûç bölünHten ohı-
şuyor. tstanbul'u mevsimleri ortasında anla-
tıyorsunuz. Sonra anımsadığınız kent Son
bölüm, "lstanbul'u Okurken " başhğını taşı-
yor. İstanbul'u gerçekten okuyor muyuz?
Okuyabüiyor muyuz?
Yıldızlar Altında îstanbul izlenimler-du-
yumsayışlarla başlıyor, anılarla sürüyor ve
dediğiniz gibi, okumalarla, okuma notlany-
la noktalanıyor. lstanbul'u 'meraklısı*dışın-
da kimsenin okuduğunu sanmıyorum. Çelik
Gülersoy'un himmetiyle yayımlanmış çok
güzel tstanbul kitaplan yıllar yılı 'abcı' bek-
ledi. Büyükşehir Belediyesi, A. Süheyl Ün-
ver'in toplu eserini bastı. Hani nerede baskı
üstüne baskılar, yirminci, otuzuncu basım
şeritleri...
tstanbul'u okumadığımız gibi. okuyabilme
imkânlanmız da enikonu dar. Soğukçeşme So-
kağı'ndaki tstanbul Kitaplığı'nda ciklerce- cilt-
lerce tstanbul eseri görmüştüm. Yüzyıllar
içinde yabancı seyyahlann, tarihçilerin, araş-
tırmacılann eserleri. Yüzde biri dilimize çev-
rilmemiş. Türk yazarlannın eserleri için de
geçerli bu: Yayımlanmış, unutulmuş.
Bakın yeri geldi, sevgili gazetemizden ri-
caetmek firsatı doğdu: Cumhuriyet'in yayım-
ladığı nefıs bir îstanbul kitabı vardır, Haluk
Şehsuvaroğu'nun "Tarih Boyunca tstanbuTu.
Yaytn tarihi elliler. Keşke yeniden bassa Cum-
hunyet.
- tstanbuCu yazarken. tstanbul konusunda
düşünörken siz neyi amaçlıyorsunz. Yalnızca
anıbirikiminizidilegetirdiğinizmibetirtilme-
H?
Bilmiyorum. Belki de yitirdiğimiz tstan-
bul'un intikamını almaya çalışıyorum. Hem,
yalnızca tstanbul da değil söz konusu olan.
Dilinden davranışına, yaşama biçiminden
dinlediği müziğe, giyinişinden yürüyüşüne öy-
lesi bir değişimden geçiyor ve öylesine bed-
bahtça 'küçük Amerika'olmaya kalkışıyoruz
ki, kendi varlığım için, direnebilmek için ya-
zıyorum...
Kitaptaki yazılann büyük çoğunluğu. ba-
zı eklemeler, çıkarmalar bir yana, Cumhun-
yet'te yayımlandı ilk olarak. O yazılar için sev-
gili okurlarbeni yalnız bırakmadılar, mektup
yazdılar. Benim her yazım da bir mektup za-
ten. Yıldızlar Altında tstanbul'u, bu kenti
çok sevmiş bir yazıcının bu kente bir mektu-
bu diye okuyabilirsiniz...
- Yeni çalışmanız var mı?
Yemek kültürümüz üzerine yazılar. Bir do-
lu yazı. Mutfağımızın konserve mısırsız sa-
latalan vardı. O mutfağı anlatmak istiyorum.
Madam Anahit'ın yemekleri, Neşecan Yen-
ge'mizin Nemse böregi, ötekiler-ötekiler.
4 9 . U L U S L A R A R A S I B E R L İ N F İ L M F E S T 1 VA L 1
Aşık ShakespeareAltınAyı 'nın güçlü adayı
GÜNER YÜREKLİK
BERLİN -Geçen yanm yüzyı-
la damgasını vuran Uluslararası
Berlin Film Festivali bu akşam
Zoo-Palast sinemasında, önce Al-
tın ve Gümüş Ayı heykelcikleri-
nin dağıtımı, ardından da Otto
Premjnger'in 1958yapımı u
Forgy
and Bess" adlı fılminin yanşma
dışı gösterimi ıle sona erecek. Bu
yılkı festival, Almanya'da kök sa-
lan genç Türk sinemasmın gele-
ceğine yönelik tartışmalarla geç-
ti diyebiliriz. Panoramabölümü-
nün açılış filmi olan Kutiuğ Ata-
man'ın Berlin'deki Türklenn eş-
cinselliğinianlattığı "LolaveK-
lidildd"i, avangart fılmlerin gös-
terildigi Uluslararası Genç Film-
ler Forumu'nda yer alan, annesi
AIman, babası Türk Thomas Ars-
lan'ın uyuşturucu düşkünü Türk-
lerin dramını ele aldığı "Dealer"i
ve Yeni Alman Filmleri bölümün-
de gösterilen Fatih \kuTm "Kı-
sa ve Acısız", Yüksel Yavuz'un
"Nisan Çocuklan", Yılmaz Ars-
tan'ın "Yara" adlı fılmi Alman ba-
sınında oldukça olumlu eleştiri-
ler aldı.
Göçmen ülkesi Ahnanya
Almanya'daki Türklerin sorun-
lannı çeşitli açılardan ve başan-
lı bir reji çalışmasıyla ele alan bu
genç yönetmenlerin. gelecekte
Alman sinemasına nasıl bir kat-
kıda bulunacaklan ve ne gibi ye-
nilikler getirecekleri de tartışılan
konular arasındaydı.
Ömeğin, Almanya'daki Türk-
lerin sorunlannı başanlı bir reji
çalışmasıyla dile getirmeleri bu
genç yönetmenlere "iyibirçıkış''
sağlamıştı. Ama bu böyle devam
edebilir miydi? Bu genç yönet-
menlerin bundan sonra daha ev-
'Güneşe Ybkuluk' - Yeşim l
'Mesajıyla
ödül alabilir'
Geçelim bu yılki yanşma fîlmlerine.
Altın ve Gümüş Ayı ödüUen bu akşam
Zoo-Palast smemasında düzenlenecek
bir törenle sahiplerine dağıtılacak. KJme
hangi ödülün gittiğini göreceğiz.
Bilmem yine sürpnzler olacak mı?
Uluslararası Berlin Film Festivali'ni 20
yıldır yakından izleyen bıri olarak
mutlaka olacaktır diye düşünüyorum.
Çunkü bu festival, ödülleri sadece
fümlerin kalitesine degjl. politik
içeriğine göre de dağıtır. Bir bakarsınız
kıyıda köşedeki bir film, bir Gümüş Ayı
ödülü almış. Bunlar Berlin Festivali içia
olağan işler. Bu bakımdan, PKK lideri
AbduIIah Öcalan'ın Türkiye'ye
getirilmesiyle daha da bir güncelleşen ve
bütün dünyanın dikkatlerini bir kez daha
üzerine çeken Kürt sorunuyla iigili bir
film neden bir ödüî almasın? Yeşim
Ustaoğlu'nun "Güneşe Yblculuk" adlı
filminden söz ediyorum. Bu filmi ben de
s.eyrettim. Hiçbir etki altında kalmadan
acıkça söyleyeyim, film bana
beklediğimi vermedi. "Sürii", "Yol" gibi
ftlmlerden sonra bir "Güneşe Ybfcnhık
1
'
tatmin etmiyor insanı. Ostelik bu filmde
Türk-Kürt dostluğunun oldukça idealist
bir biçimde ele ahnması \ e gerçeklere
ters bir öykü anlatılmast beni oldukça
rahatsız etti. Bilmiyorum, Îstanbul'da
K.ürtlerin oturduğu evler kırmızı bir
çaprazla (Hffler'in Yahudi evlerine
yaptığı gibi) işaretleniyor mu? Ben
bugüne dek böyle bir şey duymadım,
okumadım. Bir tarafın çok "iyi'", çok
duygulu ve dost, diğer tarafm ise bu
dostlugu ezmek, yok etmek isteyen
"dilşman" olarak gösterilmesi bana çok
yûzeysel geldi. "Güneşe Yblculuk"
politik mesajı olan bir film. Kürtlere
yapılan baskilan Türk-Kürt dosilıığuyla
dile getirmek istiyor. Çok güzel. Ama
film gerçekçi olamıyor ve yer yer
romantik sahnelerle bu gerçek dışılığın
kurbanı oluyor. Film Alman basınında
büyük bir ilgi görmedi. Eleştirmenler
filmi "Bü>ük bir yaprt değil. Fakat
politik mesajı bir ödül getirebüir"
şeklinde değerlendirdiler.
'Breakfast of Champions' - Alan Rudolph 'Thin Red Line - tnce Kırmızı Çizgi' - Terrence Malick
Amerikan yapımı filmler gözde
ABD. Kanada. Avrupa ve Asya'dan 13 ülke-
den 25 fılmin katıldığı yanşma (Wettbewerb) bö-
lümünde Altın Ayı ödülüne en yakın aday; Sha-
kespeare'in yaşamından birkesiti konu edinen,
daha doğrusu öykü haline getıren John Madden'in
"Shakespeare in Love" adlı filmi. 13 ayn dalda
Oscar'a da aday gösterilen bu filmin Berlin'den
ödülsüz aynlması olası değil.
Almanya da bu yıl iddialı. Max Faerber-
böck'ün Hitler Almanyası'ndaki bir Alman ile
bir Yahudi kadın arasındaki îezbiyen ilişkiyi ele
aldığı "Aimee ve Jaguar" adlı fılmi en azından
bir Gümüş Ayı heykelcığıne aday olarak göste-
riliyor. Terrence Malfck'in savaş karşıtı "The
Thin Red Line - tnce Kırmızı Çizgi", Alan Ru-
dolph'un "Breakfast of Champions"u. Tony
Bui'nin savaş sonrası Vietnam'ı anlathğı ve Har-
vey KeıtcPın başrolde oynadığı "Three Seasons'u
ABD yapımı fılmler olarak ödüle en yakın aday-
lar arasında.
Bütün bu fılmler ABD yapımı filmlere her za-
man sert tutumuyla bilinen Alman basınında
olumlu eleştiriler aldı ve bu yılki festivalin Holly-
vvood seçimi bir yerde ve ilk kez onaylanmış ol-
du. Bu fılmlerin dışında en çok dikkati çeken,
ManuelGomezPereira'nın tspanya yapımı "Ent-
re Las Piernas (Bacaklannın Arasında)" adlı fıl-
mi oldu.
Fransızyönetmen BertrandTavernier'ın okul
öncesi yu\alarda çocuklarla ailelerin çelişkile-
rini ve somnlannı son derece yalın bir dille an-
lattığı "kommerziell (ticari) sinema" dışı fılmi
de bir festivale yakışır yapıtlar arasındaydı.
'Shakespeare In Love' - John Madden
Özellikle bu yılki Berlinale dünya film yıldız-
lannın tam biryağmuruna uğradı. Alman film-
lerinde oynayan Maria Schrader, Juliane Köh-
lergibi Hollywood'a yatınm yapmak isteyen ve
gala gecelerinde çılgınca çıkışlarla dikkatleri
üzerine çekmek isteyen yıldızlann yanı sıra Ber-
lin' e şeref veren Bruce NVillis, Nick Nohe, Meryl
Streep, Harvey Keitel gibi sanatçılar kentin fes-
tival yaşamına renk kattılar. Bu yılki Homma-
ge bölümünün ünlü oyuncusu Shirtey MacLa-
inede yüzündeki bunışukluklan kapatması müm-
kün olmayan en geniş çerçeveli güneş gözlüğü
ile Berlin'e geldi ve kendisine "Dün>"a sinema-
sına katkılanndan dolayı" verilen Altın Ayı hey-
kelcığinı aldı. Uluslararası Berlin Film Festiva-
li gelecek yıldan itibaren 49 yıllık mekânını de-
ğiştirecek ve Potsdamer Meydanı'ndaki "Avru-
pa'nm en büyük sinema kompteksi" olarak ni-
telenen yere taşınacak. Böylece 49 yıldır sayı-
lan 10 bini aşan sinemaseverlerin alışık olduğu
Zoo-Palast sineması ve çevresi yeni bir mekâ-
na taşınmış olacak. Yeni mekânına uyum elbet-
te koİay olmayacak. Ama Doğu ile Batı'nın iki
Almanya'nın birleşmesiyle birlikte gerçekleştir-
mek istediği yeni sentez Berlin Film Festiva-
li'nde de kendini göstermiş olacak.
Hiç kuşkusuz, 2 binli yıllarda Uluslararası
Berlin Festivali yeni atılımlar yapmak zorunda.
Festivalin son günlerini bembeyaz karla kaplı bir
Berlin'de geçirmek zorunda kalan 10 binin üze-
rindeki konuk, gelecek yıl filmleri nerede, han-
gi çevrede izleyeceklerini şimdiden araştmrdu-
rumdalar. Festival konuklan için PotsdamerMey-
danı'na özel otobüs seferleri düzenleniyor ve
gelecek yılki festival serüvenleri şimdiden ken-
dilerine gösteriliyor. Benim en çok merak etti-
ğim, biz acaba gelecek yıl nelerle katılacağız fes-
tivale? Bu yıl büyük bir çıkış yapan genç yönet-
menlerimiz gelecek yıl nasıl bir ivme göstere-
cekler? Bakalım göreceğiz...
rensel konulara eğilmeleri gerek-
mez miydi? Bunu yapabilecekler
miydi? Genç Türk yönetmenle-
rin fılmlerinden övgüyle söz edi-
lirken bu sorular da dile getirildi
ve geçmişte büyük bir çıkış ya-
pan ama sonrası gelmeyen, tüke-
nen, Tevfık Başer, tsmet Elçi gibi
yönetmenler de örnek olarak gös-
terildi.
Bütün bu yorumlara karşı genç
Türk yönetmenleri, Almanya'da-
ki film piyasasına egemen
olan çevrelerin kendilerine
"Tûrklerin sorunlan" dışın-
daki konularda film yapma
olanağı tanımadıklannı, bu
tür konulann dışında bu pi-
yasanın içine girmelerinin
çok güç olduğunu söylüyor-
lar. Ama direnç giderek artı-
yor. Yeni kuşaklar dıretiyor.
"Alman sinemasmın gelece-
ginde biz de vanz" diyorlar.
Ve olacaklar. Bunu kimse ön-
leyemeyecek. Çünkü sayıla-
n giderek artıyor. Cılız Alman
sinemasına getirdikleri deği-
şiklik ve canlılık kendini is-
tense de istenmese de kabul
ettiriyor. Buna en tipik örnek
olarak Fatih Akın'ın "Kısa
ve AdSH"ı, Yüksel Yavuz'un
da "Nisan Çocuklan" göste-
rilebilir. "KısaveAcısız''haf-
talarca gösterimde kaldı. Şim-
di de "Nisan Çocuklan" kaç
haftadır afişlerde.
Almanya'daki genç Türk
yönetmenlerin Alman sine-
masına değişik bir stil, anla-
tım biçimi ve hareketlilik ge-
tirdikleri ve bunun da çek-
tikleri seyirci sayısıyla kanıt-
landığı bugün artık herkesçe
kabulleniliyor. Genç Türk yö-
netmenlerin Alman sinema-
sına yeni boyutlar kazandıra-
cağından kimsenin kuşkusu
yok. Bu kanıya vanş bir yer-
de, Almanya'nın artık bir
göçmen ülkesi olduğunu ve
bu göçmenlerin kendilerini
sinemada da kamtlayacakla-
nnı gösteriyor. Bu yılki fes-
tivalin ortaya çıkardığı en
önemli gerçek bu oldu bizce.
Ancak bu konuya noktayı
koymadan önce şunun da al-
tını çizelim önemle. Sözünü
ettiğimiz genç yönetmenlerin
filmlerini ne denli "Türksi-
neması" olarak niteleyebili-
riz? Almanya'da yetişen, bu
ülkenin piyasasında isim yap-
maya çalışan "Türk asdh"
genç yönetmenler bunlar. Al-
manya'nın bir gerçeği bu.
Ürünleri Alman sinemasmın
"yeni" bir zenginliği ve açı-
lımı. Umalım bu, Alman si-
neması adma evrensel boyut-
lara ulaşsm.
Yol filmi rekora
koşuyor
• Kültür Servisi - 17 yıl
aradan sonra 12 Şubat
1999'da gösterime gıren Yol
filminin izleyici sayısı
gösterildiği ilk 7 günde 95
bini geçti. 1982 yılında
Cannes Film Festivali'nde
Altın Palmiye ödülü alan
Yol'a yönelik ilgi, 17 yıldır
beklenen bir film olmasının
yanı sıra Yol'da anlatılanlann
hâlâ güncel ve evrensel
olmasma bağlanıyor.
SABOT Tüpkiye'de
• Kültür Servisi - Müzık
topluluğu SABOT, TOBAV
Genel Başkanı Tamer Levent
ve Kültür Bakanı Istemihan
Talay'ın davetlisı olarak
Çin'e yöneldiği tpek Yolu
Turu çerçevesinde Türkiye'ye
gelıyor. Topluluk, Türk
sanatçılan ve müzisyenleriyle
birlikte 14-15 Mart'ta
Îstanbul Devlet
Tiyatrosu'nda, 17-18 Mart'ta
Ankara Devlet Tiyatrosu'nda,
20 Mart'ta Sıvas Devlet
Tiyatrosu'nda, 22 Mart'ta
Trabzon Devlet
Tiyatrosu'nda, 24 Mart'ta da
Erzurum Devlet
Tiyatrosu'nda saat I9.30'da
sahne alacak.
Funda
Tarakçıoğlu'nun
• Kültür Servisi- Funda
Tarakçıoğlu'nun 'Tarih, Doğa
ve Kadın.. Bir Bütünün
Parçalan' başlıklı resim sergisi
pazartesi günü Emlak Sanat
Galerisi'nde açılıyor. Sanat
yaşamına Köln'de sanat tarihi
ve resim eğitımi alarak
başlayan Tarakçıoğlu, eski
dolap kapaklannı, Safranbolu
evlennin tavan süsleme
parçalannı, şerbetlikleri ve
ayna çerçevelerini toplayarak,
bu eski parçalan yeniden
hayata döndürmekte ve tuval
üzerine yağhboya
çahşmalanna da ahşap, antik
eklemeler yapmakta.
Vıyana Klarnet
Tophıluğu'nun
konserleri
• Kültür Servisi - Avusturya
kökenli Vienna Clarinet
Connection (Viyana Klarnet
Topluluğu) bir dizi konser
vermek üzere Türkiye'de
bulunuyor. Topluluk geçen
günlerde Ankara ve Bursa'da
verdiği konserlerin ardından
yann Eskişehir'de Anadolu
Oniversitesi'nde, çarşamba
günü ise tstanbul'da
Avusturya Kültür Ofisi'nde
saat 19.30'damüzikseverlerle
buluşacak. 1995 yılında
Helmut Hödl (klarnet)
tarafından kurulan toplulukta
yer alan diğer sanatçılar Peter
Linshalm (klarnet), Hubert
Salmhofer (bas korno),
VVolfgang Kornberger (bas
korno) ve Peter Forcher (bas
klarnet). Topluluk, Eskişehir
ve tstanbul'daki konserlerinde
sırasıyla Dvorak, Milhaud,
Bernstein, Mozart, Lennon,
McCartney, Strauss,
Ellington, Fucik, Koszmar ve
lsozaki'nin yapıtlanndan
oluşan bir program
sunacaklar
Fotoğraf sanatçısı
Seymoup Jacobs
oldu
PARİS(AFP)-Ünlü
Amerikalı fotoğrafçı
Seymour Jacobs geçen pazar
günü Paris'te 67 yaşında
yaşama veda etti. 27 Mart
1931 "de Brooklyn'de doğan
Jacobs, 1950'lerin
başlannda Fransa'ya gelerek
Fransız dili ve edebiyatı
alanmda eğitim gördü.
'Ahlakçı fotoğraf sanatçısı'
olarak tanınan Jacobs,
1950'lerdeMcCarthy
döneminde gerçekleştirilen
komünist avına karşı tavır
almıştı.
Önce kaslı, He-Man vücutlu
erkekler ve iri göğüslü
kadınlann -Jacobs onlan
'trajik kadmlar ve gülünç
adamlar' olarak
nitelendiriyordu-
fotoğraflannı çekti.
Sonra sıradan, kusurlu,
hatta zaman zaman deforme
insan \oicutlannı karmaşık
biçimlerde yansıtan
fotofraflara yöneldi.
Seymour Jacobs, son olarak
1994'te Paris'te. önceki
yapıtlannı da kapsayan bir
sergi gerçekleştirmişti.