Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 ARALIK1999CUMA CUMHURİYET SAYFA
DIZI
A n g l o s a k s o n I a r d a l a i k l i k v e c u m h u r i y e t - 2
arayişCÜVEYTAKALIN
A3D"nın daha doğrasu Amerika
anatarasında kurulan ilk kolonilerin,
Avnpa'dan göçen göçmenler tarafin-
dan kurulduğunu biliyoruz. Bu büyük
göçin bellı başh üç nedeni vardır: Si-
yasd, ekonomik ve dinsel.
Anerika anakarasının 1492'de Kris-
tof tolomb tarafından keşfı, ilk anda,
bır jöçmen akınına yol açmadı. Göç-
merJer esas olarak 16. yüzyıhn sonun-
da vs 17. yüzyılda Amerika'ya göçet-
meye başladılar. Bu göçün başlıca siya-
sal aedeni Ingiltere'de Stuart Krallan
üe Parlamento taraftan ve Püritenler
arasnda sürüp gıden mücadeledir. Pek
çok tngiliz baskılardan kaçmak için
Araerika'ya göçtü. lngiliz ekonomisi-
nın tarşı karşıya kaldığı güçlükler de
kitle halindeki göçlerin nedenlen ara-
sındı yeralır. Müksüzleştirilmiş çiftle-
rin ı;ıne düştükleri sıkıntılar, 'Borçtu-
lar \asas'run katıldığı, iş olanaklaraın
sınuiılığı ve yena bir yaşama başlama
arzu.su. binlerce insanı yeni dünyaya gö-
çe yöneltti.
Dln ve baflnazlık
Amerika'yı yaratan üçûncü etken,
dinsel özgürlük arayışıdır. En az öteki
ıki etken kadar önem taşıyan dinsel öz-
gürlük arayışının. siyasal nedenlerle
ilintili olduğu da açıktır.
Olaylann başlangicını 16. yüzyıhn
ortalannda gelişen Reform Hareke-
ti'nde aramak gerekır. Ingiltere Kralı
XIII. Henry'nın 1534'te Roma Katolik
Kilisesi'ndenkoptuğunudahaönce be-
lirtmiştik. Refonn Hareketi'nin öncüsü
Martin Luther'in ünlü "Doksan Beş Te-
ri"ni VVittenberg Kilisesi'nin kapısına
asışı, bundan biraz daha önceye,
1517'ye rastlar. Konumuz Anglo-sak-
sonlar olduğu için, Kıta Avrupası dene-
yimini kısa kesip yeniden Ingiltere'ye
dönelira ve bırkaç cümleyle Ingiltere
konusunu kapatalım. I. Charles döne-
minde başlatılan Karşı-Reform Hare-
keti ıle Püritenlere yönelik baskılar yo-
ğunlaşır. 1630'larda Püritenler kitleler
halindeNew England'a göçetmeye baş-
larlar. 1670'lerin başındaki Hoşgörü
^Biîdirisi dinsel kısıtlamalann azalması-
nâVöoehr. 1689'dakabuledilenHoşgö-
ru nsası, dinsel hoşgörüsüzlüğü bir öl-
çüde engeller ve sert çatışmalar azalır.
Ancak Anglikanizm "ResmiKilise
7
" ko-
numunu pekıştırir.
tngiliz Krahnın kurduğu Kilıseye
karşı çıkan kimi protestan mezhepleri.
Püritenler, Quakersp lar, tngiltere'de
azınlıkta kalan Katolikler. Fransa'da
azınlıkta kalan Protestan Huguenot lar
var ve Alman prensliklerindeki Karvin-
ciler, 'Resmi Din'e karşı çıkarak, dinsel
A merika kıtasına göçün belli başh üç nedeni vardır: Siyasal, ekonomik ve
/ | dinsel. Amerika'yı yaratan üçüncü etken, dinsel özgürlük arayışıdır. En az
- Z A öteki iki etken kadar önem taşıyan dinsel özgürlük arayışının, siyasal
nedenlerle ilintili olduğu da açıktır. Olaylann başlangıcını 16. yüzyılın ortalannda
gelişen Reform Hareketi'nde aramak gerekir.
Pennsyrvania'yı kuran VVilliam Penn (ortada) kızılderililerie pazarük yapıyor.
özgürlük arayışı için yeni anakarantn
yolunututarlar. Pünten ülküsü Thomas
Dale tarafından Amenka'dakı Virgirua
Kolonisi'ne götürülür ama Püritenler
açısmdan en elverişli koşullar New
England'da (Kuzey Amerika'nın kuzey
doğusu) ortaya çıkar. Massachusetts
Kolonısi'nde 'Presbiteryen sistenT ile
'Bağımsız Piiritenler' sistemi arasında
"ortayolcu'"birkoloni modeli oluşturu-
lur. Ama 1648'de New England'daki 4
Püriten Kolonisi, Kongregasyonel Kili-
se modelini (bir tür tarikat modeli) ör-
nek almayı kararlaştınrlar. Massachu-
setts'den çıkanlan lngiliz kolonici Ro-
ger Williams tarafından Rhode ls-
land'da, Quaker WUliam Penn tarafın-
dan da Pennsylvania "da Püriten örgüt-
lenmenin yeni deneyimlerine girişilir.
Ancak dinsel bağnazlıktan kaçan bu
azınhk gruplanndan bazılan da, Ame-
rika'ya ayak basarbasmaz, kendı kural-
lanru dayatırlar, öteki dinsel azınlıkla-
ra haklanru tanımazlar. Kolonyal döne-
min başlarında hoşgörünün çok sınırh
kaldığı Amerikan kaynaklannca da sık
sık belirtilir. Rhode Island eyaletinin
kunıcusu RogerWilliams 'dinselgörüş-
leri' dolayısıyla Massachusetts Eyale-
ti'nden çıkarölınca, buna tepki olarak
Rhode Island Eyaletı'nde herkese din-
sel özgürlük temelinde yeni bu sistem
kurar. •:
Hoşgörü vasası ^ ,:
Amerika'ya göçen Katoliklerin din-
sel özgürlüğü için kurulan Maryland
Eyaleti'nde durum bıraz daha farklıdır.
1649 tarihli Hoşgörü Yasası. tüm Hris-
tıyanlann dinsel özgürlüğünü güvence
altına alır. (Oysa öteki Protestan eyalet-
lerinde Katolikler ve Yahudiler için ve
doğal olarak o sıralarda Amerika'da bu-
lunmayan Müslümanlar için) dinsel öz-
gürlük ise bir adım daha atarak, Allah'a
ınananlann (yani ehli-kitabın) dinsel
özgürlüğünü tann". Koloniler Anglikan
Kilisesi'nden de şikâyetçi idiler. Lüter-
ciler, Baptıstler, Presbiteryenler, Qu-
aker'ler ve öteki ınançlardan ınsanlasr
Anglikan Kilisesı'ne vergj ödenmesi—
ne şiddetle itiraz ediyor ve Kilise rahip--
lerinin ayncalıklanrun kaldınlmasını is-
tiyorlardı.
ilk Quaker'lar Kolonilere 1656'da
vardılar. Mary Fısher ve Ann Austin
Barbados'tan Amerika'ya geldüer fa-
kat büyücülük yaptıklan kuşkusuyla
hapsedıldiler. Aynı yıl, 8 Arkadaş (8
Quaker) Boston'a geldi fakat onlar da
tutuklandılar. Kimi koloniler onlara
karşı yasalar çıkardı; 1662'de çıkanlan
Quaker Yasası ve öteki yasalara bağh
olarak hapsedılen Quaker'lardan yakla-
şık beş yüz kişinin lngiliz hapishanele-
rinde öldüğü büiniyor.
Tarikat. Ingiltere'nin kuzeyinde hız-
la yayıldıktan sonra Kuzey Amerika'ya
yayıldı ve burada da etkili oldu. Akımın
Amerika'daki merkezleri New England,
New Amsterdam ile Maryland, Virginia
ve Batı Hint Adalanydı.
Slyaset ve mezhepier
Kral II. Charles, olumlu bir adım at-
tı. 168l'de BatıNew Jersey topraklan-
nı, önde gelen lngiliz Quaker'lanndan
olan ve babasının adım verdiği yeni
Pennsylvania Kolonisi'ni Quaker'lar
için bir dinsel hoşgörü ülkesine dönüş-
türmek isteyen William Penn'e verdi.
ABD'nin en büyük eyaletlerinden biri
olan Pennsylvania böylece kuruldu.
1689 tarihli Hoşgörü Yasası Ingilte-
re'deki kıyımlara son verdiyse de, sorun
tam anlamıyla çözüme kavuşturulama-
dı. Devlet görevlerine alınmayan ve
yükseköğrenim olanaklanndan yarar-
lanamayan Quaker'lar çabalannı ticaret
ve sanayide yoğunlaştırdılar. Toplumun
katı kurallan dışında çok sayıdâ küçük
aile şirketi olarak çıkn. Çevrelerine gü-
ven veren Quaker'lar taşrada çok sayı-
da banka kurdular.
16. ve 17. yüzyıllarda Kuzey Ameri-
ka'ya göçen Protestanlar arasında baş-
ka mezheplere bağh olanlar da vardı.
Ancak konumuzu Hristiyan teolojisine
boğmamak için, en önemli bir-ıki mea-
heple yetinmeyi tercih ettik. BÖ bağ-
lamda Rhode Island Kolonisi'ni kuran
Roger Williams'ın öyküsü ilginçtir. Bir
terzımn oğlu olan Williams, Olivier
Cronmell ve Püriten siyaset adamlany-
la ilişki kurdu. Ingiltere Kilisesi'ne kar-
şı görüşlerini serbestçe savunabılmek
için 1630'da New England'a gitmeye
karar verdi. 163l'de Boston'a ulasan
Williams, Anglikan Püritenlerle işbir-
liğine yanaşmadığı için burayı ter-
kederek aynlıkçılann yaşadığı Ply-
mouth Kolonisi'ne gitti. Toprak üzerin-
deki mülkiyet haklanna ilişkin görüşleri
ve Koloni yöneticılerimn dın işlerine
kanşmaya hakkı olmadığını öne sür-
. »*nesi, bir süre sonra Massachusetts
*" Koyu'ndan sürülmesine yolaçtı. Wil-
liams 1636'da satın ahnan topraklar
üzerinde Providence kentini ve Rhode
Island Kolonisi'ni kurdu. Providence
kısa sürede Anabaptistlerin,
Quaker'lann ve inançlannı özgürce dile
getiremeyen öteki dinsel gnıplann
sığınağı durumuna geldi. Roger Wil-
lıams tekil bir örnek değildir, benzer
pek çok örnekten sözedilebilir.
Sürecek
Tan gazetesinin demokrasi düşmanlarmm kışkırtmalan sonucu yaktırılmasının 54. yıldönümü
Serlel Demokrasi OdüKiİstanbul Haber Servisi - Bombalı bir saldın
sonucu yaşarmnı yitiren gazetemiz yazan Prof.
Dr. Ahmet Taner Kışlah'mn "Laik ve
demokratik cumhuriyeti savunan yazdanndan
ötürü" bırinciliğe değer bulunduğu "Sertel
Demokrasi ÖdüDeri", Tan gazetesinin
demokrasi düşmanlan tarafından
yıktınlmasının 54. yıldönümünde yann
düzenlenecek törenle sahiplenne verilecek.
Sertel Gazetecilik Vakfı'nca düzenlenen
"Sertel Gazeteciük Ödûlfcri''nin verileceği
tören, yann saat 15.00'te Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti'nin (TGC) Cağaloğlu'ndaki
merkezinde gerçekleştirilecek. Tan gazetesinin
yakümasnıın yıldönümü konuşmalann da
yapüacak progTamı gazeteci tpek Çalışlar
yönetecek. Sertel Gazetecilik Vakfı Başkanı
Yddız Sertel'ın progTam kapsamında "Çok
Partili Demokrasij'e Geçis Döneminde Tan
Gazetesi ve Serteüer" konulu konuşmasmm
ardından, gazeteci-yazar Aydın Engin de
"Kalemhie Cumhuriyeti, Demokrashi ve
Laiküği Korumak" başlıklı bır konuşma
yapacak. Daha sonra bırinciliğe Ahmet Taner
Kışlah'mn, Doğan Tıhç'ın ise "L'tanıyonun
Ama Gazeteciyinıw
adlı kitabı nedeniyle
ikinciliğe değer bulunduğu Sertel Demokrasi
Ödülleri sahiplerine verilecek.
Ödül töreninin ardından TGC Başkanı Nail
Gûrefi'nin yöneteceği "Dûşünce <
SuurlandınlabUir mi" konulu münazara
yapüacak. Münazarada, Uğur Dündar, Umur
Talu, Doğan Tıhç ve Gûlçin Çayhgfl konuya
ilişkin görüşlerini açıklayacak.
Tan gazetesi, 4 Arahk 1945'te faşist Mihver
Devletleri'ni destekleyen sağ basının
kışkırtmalan sonucu faşist öğrenciler
tarafmdan basdmış, baskı makineleri ve s>.
araçlan kınhıuş, gazete kâgıdı bobinleri
dağıtıhnıştı. . -
;
MEÜH CEVDETANDAY'INKALEMİNDEN TAN GAZETESİNİN YAKILMASIOLAYI
Sayın Zekeriya Sertel'in Türkiye'ye dönebile-
ceğine ilişkin haber gazetelerde çıkmadan önce,
Tan gazetesinin yıkıldığı tarihteki gazeteleri kü-
tüphanelerde bulup inceleyerek bundan birtaknn
yararlı, düşündürücü sonuçlara varabileceğimi ta-
sarladığunı arkadaşlanma söylemiştim; fakat bu"-
takım engeller bunu yagmamı önledi. Sonra Meh-
met Kemal'in u
Babn Ali'den Portreter" başlıklı
kendi gazetesındeki dizi yazı ıle bu konuya, hem
de can ahcı yerinden değ^ndiğini okuyunca ama-
cının gerçekleştiğım görüp sevindim Hüseyin Ca-
hk Yalçın'ın "Kalkın Ey Ehl-i Vatan" yazısı gözü-
mün önüne geldi. Meşrutiyet döneminde gazetesi
yıktınlan Yalçın, özgürlük kahramaru geçinen bu
kavgacı yazar, şimdi bu makalesı ıle üniversite
gençliğini Tan'ın yıkımrna itıyordu. Diyebilirim
ki, o zaman üniversite gençliği hementümden sağ-
cı idi: gazetesinin önü anababa gününe dönüyor;
basımevindeki makineler, gazetedeki araçlar, ge-
reçler yıkıhyordu. Nedendi bunca öç ahna hıncı?
Düşün kavgası yapmayı bilen Hüseyin Cahit Yal-
çm niçin kaba güce başvuruyordu? Bu sorulann
üzerinde durmak istiyorum, sonra da o güne göre
ilerledik mi, ilerlemedik mi, onu düşuneyim diyo-
rum.
Bu olayın geçtiği 1945 yılında Cumhuriyet Halk
Panisi, çok partili demokrasiye geçiş karan üzerin-
deydi. Bu karann alınmasında günün Cumhurbaş-
kanı İnöoü'nün ağırlığım koyduğunu biliyoruz; fa-
kat, o da. yamndakiler de (yarundakilerin bir takı-
mı bu girişime kesin olarak karşıydılar) yapacak-
lan işin anlamını tam olarak kavramış değillerdi:
Muhalefete, eleştiriye, yergiye dayanıksızlıklan-
nın çok kısa süre içinde görünüvermesi bunu tanıt-
lar. Gerçi, çoğulcu demokrasiyi istiyorlardı, fakat
"istek1
" tek başına tarihin doğurucu güçlerinden
değildır. Çağ ve koşullar gerektinneseydi, o 'istek"
gerçekleşemezdi. Demokrasi için nelerin gerekli
İlerleme
olduğu bilinmeli, bunlann gerçekleştirilmesine gi-
rişilmeli ıdi.
Işte bunu ilk ortaya atan Zekeriya Sertel olmuş-
tur. Sade ve güçlü kalemiyle Zekeriya Sertel, Tan
gazetesinde. tek parti ile bu toplumun artık yöne-
tilemeyeceğini, değişiklık gerektiğini yazıyordu.
Yıkrma yaklaşan günlerde üç önemli başyazı ya-
yımlandı. Bunlardan birinde. beklenen değişikliğin
o günkü anayasa ile yapılamayacağı. ikincısinde o
günkü parlamento ile yapılamayacağı, üçüncüsün-
de o günkü Cumhuriyet Halk Partisi ile yapılama-
yacağı anlatılıyordu. Bu görüşlerin doğru olduğu-
nu zaman tamtlamıştır.
Tan gazetesinin yıktınlmasını sadece bu üç ya-
zıya bağlamak istediğim samlmasın. Sabiha Ser-
tel'in yazüan da göz önüne alınırsa, bu gazetede
ortaya atılan düşünceleri, yöneticiler olağan göre-
cek nitelikte değillerdi. Onlann daha nice deney-
lerden geçerek insan düşüncesinin dokunuhnazlı-
ğma ahşmalan gerekiyordu. Böyle bir alışma ye-
terli miydi? Değildi kuşkusuz, kamuoyu da bu bi-
linçte değilse. birtakım yöneticilerin iyi niyetleri de
para etmezdi, çünkü toplumu kandınnak isteyen-
ler kolayca başanya erebilirlerdi. Biri çıkıp da,
"Kalkm ey ehi-i vatan!'' dedi mi, ayaklanacaklann
bulunduğuna inanıyor demekti. Bugün o ayaklan-
dırma sloganınuı unutulduğunu biliyorum. ama
slogan dediğiniz nedir ki.. yerine başkası buluna-
maz mı? O zaman ilerlemeyi. slogandan slogana
geçiş diye düşünmekte bir yanhşlık ohnasa gerek-
tir.
O dönemde hükümetin, rejimin durumunu eleş-
tiren bir de Vatan gazetesi vardı: Bu gazetenin baş-
yazan Ahmet Emin Yabnan lıberal düşünceli biri
idi ve gözüpek olarak tanınmıştı. Fakat Tan'ın yık-
tmlmasından iki gün önce Sabiha Sertel'in "Tan-
Vatan Cephesi" başlıklı yazısı Ahmet Emin Yal-
man'ı çok korkutmuş olmalı ki. Vatan gazetesi er-
tesi gün "Tan gazetesi ile hiçbir cephede birtik oi-
madığını'1
söyleyerek yaklaşan tehlikeden sıyrüma-
smı bildı. Böylece yıkıcı kaba güç, onun gazetesi
önünde sadece bir gösteri duruşu yapıp geçti.
Bunlan kütüphanelerde gerekli araştırmalan
yapmadan, yapamadan sadece belleğime dayana-
rak yazdığırn için kimi yanlışlıklara düşmüş olabi-
lrrim. Bundan ötürü okurlann beni bağışlamalan-
nı dilerim. Ancak niyetimin tarihsel sosyolojik bir
araştrrma değıl de kimi karşılaştırmalara olanak
sağlayacak bir anımsama olduğunu söylersem su-
çum azalır sarunm.
Diyeceğim şu; otuz iki yıl öncekı bu olayı bu-
günkü koşullar içinde anlamak, açıklayabilmek bir
bakıma olanaksızdır ya da en azından çok güçtür.
Zekeriya Sertel'in; bardağı taşıran yazılan şimdi
okunsa "Kalkm ey ehl-i vatan!" çağnsından coşa-
rak Tan'a saldıranlann bağnazlıklan kişiyi şaşrrtır.
Ne vardı onca kızıp köpürecek? Solculuk mu? O
Halk Partisi bugün ortanın solunda yer ahnadı mı?
Şunu da ekleyeyim; o zaman Tan gazetesini mil-
liyetçilik duygulan ile yıkan gençlerin birçoğu son-
radan bu bağnazlıktan vazgeçmişlerdir; içlerinde
sosyalist olanlar da vardır. Bunlarla eski günleri ko-
nuşurken kafalan bunca bağnazlığa, sertliğe, acı-
masızhğa iten propaganda gücü nasıl bir güçtür di-
ye düşünürüm! Daha önemlisi, o zaman gençhği
ayağa kaldıran bu propagandanın o günkü dayanak-
lan artık geçerli ohnayacağma, olmaması gerekti-
ğine göre toplumumuz bu olaylardan gerekli dersi
çıkarmış mıdır, diye sorarım kendime.
Işte Sabiha Sertel ıle Zekeriya Sertel; hem bun-
ca korkunç, hem bunca saçma sapan bir olaydan
sonra, gördüklerine inanamaHiVlan sağlam bir kül-
türe, güçlü bir toplum sevgisine dayanan düşünce-
lerinin boşlukta kalışından ürperdikleri için pasa-
portlannı alıp yurtdışuıa çıkülar. Önce Paris'e, ora-
dan da Azerbaycan'a giderek Bakû'da yerleştikle-
rini duyduk. Ben çağnlı olarak gittiğim Mosko-
va'da ikisi ile buluşmuştum. Sabiha Sertel hasta ol-
duğu için tedavi amacı ile Moskova'ya gehnişti. Bir
otelde kalıyorlardı. Konuşmalanmız hep Türkiye
üstüne geçti. Bu konudan nasıl heyecanlandıklanru
anlatabilmek için gerekli sözcükleri buhnakta güç-
lük çekiyorum. Nitekim o gece Sabiha Sertel'in bir
kalp krizi geçirdığini ertesi sabah öğrendik. Yurt
özlemindendi.
Sabiha Sertel öldû, yaslı Zekeriya Sertel'in çok
sevdiği yurduna yakmda döneceği söyleniyor. On-
lann kültürümüze olan katkılan uzun uzun yazıla-
cak, anlatılacaktır. Ben bu yazrmda bu iki değerli
kişi üzerinde bu kadarla durup şu soruna geçmek
istiyonım. Sabiha ve Zekeriya Sertel'i yurttan ay-
nlrna karanna sürükleyen o bağnazca saldırgan-
lığın korkunçluğu ve saçmalığı bugün gözler önüne
serilebildiğine göre toplumumuz bu açıdan bakıl-
dığında ilerlemiş sayılabilir mi?
Yazık ki; burada derine inmeden söy-
leyebileceğimiz; bağnazlıklann kılık değiştirip
görühnemiş yeni biçimlere girdiğidir. Bugünkü
egemen parasal güçler; Zekeriya Sertel'in yurttan
aynldığı günkünden çok daha kanlanmışnr çünkü.
Gerçi Tan olayını anlamsız bulan akıl bakımmdan
bir güçlenme vardır, ama faşizm de o güne göre çok
daha geniş olarak örgütlenmiştir. Samyorum ki,
hemen her gün bir gencin öldürühnesi Zekeriya
Sertel'e; Tan'ın yıkılmasuıdan daha anlaşıhnaz
görünüyordur.
Cumhuriyet, 18 Şubat 1977
BIR BAKIMA
SERVER TANİLLİ
Strasbourg'a
Dönerken...
Ankara'yı ne zaman görsem heyecanlanınm, bir
başka güven içinde duyanm kendimi ve geleceğin
güzelliğine inancım güçlenir: Tarihte ilk ulusal kur-
tuluş mücadelesinin örgütlenip zafere ulaştınldığı;
arkasından Cumhuriyet'in kurulup devrimlerin yapıl-
dığı ve devtetin de toplumun da çağın aydınltğına ka-
vuştunjlduğu bir kentte başka ne duyabilirsiniz ki?
25 Kasım Perşembe günü Istanbul'dan Ankara'ya
vardığımda bu duygulanımlar içindeydim. O gün
ikindiye doğru Siyasal Bılgiler Fakültesi'nde yaptı-
ğım Aydınlanma ve Bugünkü Türkiye konulu söyte-
şide, bunlan bütün boyutianylayaşadım. Büyük Am-
fi'de toplaşmış yüzlerce oğrencinin, o genç "Mülki-
ye"lilerin vaıiığı ve gösterisi görülecek şeydi. Bu
genç insanlar bir güzel ve büyük gelecege inancın,
onu bir an önce hayata geçirmenin heyecanı ile do-
lular.
Başka neye bağlanabiliher ki?
Tevfik Fikret'in söyleyişiyie, "fezayıferc/a'nınbu
"küçükgüneşler"\, "umudun gülümseyen çehre "\e-
ri değiller mi?
Ankara'ya hareket etmeden bir gün önce Istan-
bul'da Tank Zafer Tunaya Küttür Merkezi'nde "21.
Yüzyılın Eşiğinde Dünya ve Türkiye" konusunda
yaptığım söyleşi sırasında da salonu dolduran o
seçkin topluluğun çoğunluğu da gençlerdi; konuya
ve sorunlara ilgili, gelecege bağh insanlardı.
Bilmez olur muyum, gericiliğin, hele hele özalcı-
lığın genç saflarda açtığı gedikleri ve verdiği yanlış
işmarian? Bunlara, kerametleri kendilerinden men-
kul birtakım zibidı solculann yaptıklan yıkımlan da
eklemelisinız. Ama bir gençlik kesimi de var ki, bu
savrulmalann dışında kalmış; günün moda akımla-
nna iltifat etmez durumda ve ayağını sağlam yere
basıyor. Toplumda köklü reformlara girişiniz, özel-
likle de eğitimi, bu arada üniversiteleri ıçine düşü-
rüldükleri çapaçulluktan kurtannız, karşmızda yep-
yeni bir gençlik bulacaksınız; Demokrasiye sahipçı-
karken, "1923 Devrimi'ne, onun laik ve devrimci
cumhuriyetine bağlanmış bir gençlik.
2J-yü2yilın fethıne bu gençlikle çıkacağız.
'' GazetemizinAnkara Bürosu'ndabuluştuğumuz-
o unutulmaz- öğlen öncesinde konudan konuya ge-
zinirken bunun üzennde de durduk. Keşke Ekmek-
çi, Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışialı da olsay-
dılar orada. Nasıl da yandık...
Ankara'da ikinci günün akşamında "21. Yüzyılın
Eşiğinde Eğitimimiz ve Gençlik Politikamız" konu-
lu bir söyleşi yaptığım Uğur Mumcu Merkezi'ni do-
laşırken, gelecege umudum daha da tazelendi. Baş-
ta Güldal Mumcu ile yardtmcılannın önayak olduk-
lan ve topluma açtıklan göz alıcı bir kurum. Daha da
gelişecek, serpilecek ve başta gençlik olmak üze-
re, insanlanmıza aydınhk götürecek; götürüyor da
şimdiden...
Bizim Sevgili Ekmekçi'nin kurduğu Ankara Çağ-
daş Gazeteciler Demeğı de olumlu çalışmalar yapı-
yor. Istanbul'da, Gazeteciler Cemiyeti'nin başında
Nail Güreli dostumuzun gerçek bir demokrasi doğ-
rultusundaki unutulmaz çabalanna yardtmcı olduk-
tennı da söyiediler kı işin doğrusu budur.
Ankara'yı bir 25 yıl önce görmüştüm. O yıldan bu
yana büyük bir gelişme göstermiş kent ve eski sı-
nırlannın dışına alabildiğine taşmış. Ama bu taşma-
da, uzağı gören ve yapıcı bir beledıyecilik anlayışı-
nın sahiplerini de yanı başında bulmuş. özellikle
Murat Karayalçın'ın Batıkent'te ve Çayyolu'nda
yaptıklan herrürlü övgünün üstündedir. Çayyolu'nda
ADA Kitap Müzik Multimedia adıyla yeni kurulmuş
bir merkezi de dolaştırdılar ki, sanryorum btanbul'da^
da bir eşi yok.
27-28 Kasım cumartesi ve pazar günleri llhan ll-
han Kitabevi'nde, okurlanmca adeta kuşatldım; ko-
nuşmalar da yaptım. Muzaffer llhan Erdost'un ve
Sadun Aren Hoca'dan başlayarak Ankaralı aydın
dostlanmın gösterdiklen jlgiyi unutmayacağım.
Pazar akşamı, Hasan Âli Yücel'in kızı sevgili Ca-
nan Yücel Eronat bizı evinde topladı. Ali Uzun'un
nazlı kızı Nuran Uzun da oradaydı. Şarkılar söylet-
tik Canan Hanım'a ve ünlü su muhallebisinden tat-
tık. Babasından kalanlan gösterdi, kaygılannı dile
getirdi; ayn bir yazıda ele alacağım bu konuyu, ben
de kaygılıyım!
Ankara dönüşü benı en çok heyecanlandıran, Me-
lih Cevdet Anday' la karşılaşmanın yanı sıra, Nâzım
Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı'ru ziyaret oldu. Göz
doldurucu bir çalışma yapılmış ve pek yetkin kişile-
rin elinde kurum. Büyük şaire yakışmak için daha
çok şeyteryapmak gerekiyor elbette; onlara destek
olmak hepimizin görevi. Ziyaret akşamında, vakrf-
ta, "Çağdaş Türk Şiirinde Aşk ve Nâzım Hikmet'in
özgpnlüğü" adlı bir söyleşi yaptım ve hepimiz o şi-
irterin büyüsüne kapıldık gittik.
Siz bu yazımı okuduğunuzda, ben Strasbourg'a
dönmüş olacağım. Bir 18 yıllık yurt hasretinin arka-
sından yaptlmış unutulmaz bir gezinin esinlettiği
düşünceler ve duygularla dolu olarak...
Tutukluların jdamı isteniyor
Ulucanlar katliamına
takipsizlik karan
ANKARA (Cumhuri-
...yet Bürosu) - Ankara
Cumhuriyet Başsavcılı-
ğı, Ankara Merkez Ka-
palı Cezaevı'nde 10 tu-
tuklu ve hükümlünün öl-
dürühnesiyle ilgili ola-
rak operasyonu düzenle-
yenler hakkında "takip-
sizlik'' karan verirken ce-
zaevi içinde operasyona
hedef olan 85 tutuklu ve
hükümlü hakkında ıda-
ma kadar varan ceza is-
temiyle dava açtı.
Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı, Ankara
Merkez Kapalı Ceza ve
Tutukevi'nde 26 Eylül
1999'da meydana gelen
olaylarla ilgili soruştur-
mayı tamamladı.
Iddianamede, ceza-
evinde terör suçlulannın
kaldığı 4., 5. ve kadmlar
koğuşunda "ciddi boyut-
ta tünel" olduğuna iliş-
kuı Jandarma Alay Ko-
mutanlığı ve Ankara
Emniyet Müdürlüğü'ne
ihbar yazılan geldıği
kaydedilerek sanıklann
görevli personeli koğuşa
ahnadıklan belirtildi. Id-
dianamede, bunun üzeri-
ne jandarma komutanla-
nmn megafonla, arama
yapılacağını anons ettiğı
ve bu çağnlara cevap
gelmediği öne sürülerek
sanıklann molotofkok-
teyli attıklan ve tüpün
ağzuıa hortum bağlaya-
rak lav sılahı durumuna
getirerek saldırdıklan
ılerı sürüldü.
tddianamenin sonuç
bölümünde, sanık Cemal
Çakmakın u
adam öl-
dûrme" suçundan idamı;
sanıklar Cafer Tayyar
Bektaş. Haydar Baran,
Veysel Eroğlu, Behsat
Örs, Feyzullah Koca,Ha-
tke Yürekli, Saime Örs,
Edibe Tozlu ve Deniz
Aktaş'ın da aralannda
bulunduğu 84 sanığın da
çeşitli suçlardan 12 yıl
ile 47 yıl arasında deği-
şen hapis cezalanna
çarptrnlmalan istendi.