25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3ARALIK1999CUMA O L A Y L A R V E OORLJJŞLJCJR olay.gorus@cumhuriyetcom.tr B ulutsuz havalarda, Madrid'in hemen çıkışında, 80-100 kilo- metre uzaklıkta kocaman bir istavTOzgöriilür. Bu ıstavroz, ls- panya'yı tam 36 yıl yönetmiş ünlü faşıst diktatör Franko'nun mezan üze- rinde yükselir. Düzelteyim, mezarne dernek, olabildiğince görkemli, fıravunlara yakışır biranıt-mezar! Franko'nun mezan, dağya- macında, devasa birkaya parçası içine oyul- muş bir mağara. Gıriş, kayanın bir yanın- dan. Mezarla sırt sına, kayanvn öbür ya- nında ne olsa beğenirsiniz: Bir manastır. Işte değındığim dev istavroz da manastırla anıt-mezar arasından yükseliyor. Rehberi- mize sordum: "Manasünn burada ne işi var?" Başını öne eğıp yanıt verdı: "Fran- ko'yta Idfise hiçbirzaman birbirindeo uzak olrnadı kL" MeğeT mezann hem yapımın- da hem korunmasında, bitişiğindeki ma- nastır çok işlevsel olmuş. lşte son günlerin din, devlet, laik ve la- ikçi tartışmasında her nedense aklıma sık sık bu istavroz, mağara ve manastırgeliyor. Bu tartışmaya bir de, Cumhurbaşkanrnın. bazı yazarlarımızın nitelediği üzere "din atağT eklendi. Ancak tatsız Madrid anımı belleğimden bir türlü çıkaıtmayan sadece Cumhurbaşkanımız değil. Bir felsefecimiz laisızmın tarumını şöyle yapıyor "Dindedev- lerin denetimini öngören, devrimci, ulusaJ- cı,eşitlikçi,ateızme karşı bır anlayış." Yaşı- nı başını almış bir köşe yazanmız ise hem Bir Madrid Anısı P r o f . D r . H a s a n YAZICI lst. Üniversitesi Cenahpaşa Tıp. Fak ve Türlaye Bilimler Akademisi Üyesi bir yandan Cumhurbaşkanı 'na -din atağıru kasıtla- "Kuran'ı rahatbmkm!" dıye ser- zenişte bulunuyor, bir yandan da laik'i şöy- le tammhyor. "Müslümaıı oiupda her gûn damaçıkarakBen Müslûmanım' dıyeba- ğvmavan saytsz vatandaştar." Ve son ola- rak da" Dıyanet lşlen Başkanı'ndan fetva: "Ordurouzun dini hisleri çok kuvvetlidir." Haru neredeyse laıklığı lslamın bir mezhe- bi haline getireceğiz. Benim neslım Holry- •vvood'labüyûdü. fiunci Dünya Savaşı film- lerine hâlâ bayılınm. Faşist deyince aklıma monoklülü generaller, gazodalan veyüzbin- lerin, Nürenberg Meydanı'nda, "Sieg He- ü" diye haykırmalan gelir. Ancak nasıl ol- du da Alman ulusu gibi gerek sanat gerek- se de bilimde uygaıiık tanhinin kuşkusuz en başı çeken bir grup insanı Hitier gibi bir psikopatin peşine taİulıp çok kısa zaman- da bu kez bagnazhk ve onun doğal sonucu gaddarlıkta, birkaç on yıl süreyle başı çe- ker duruma geldi. Yanın HoHyvvood'dabul- mak olanaksız. Geçen yüzyılın yansına uzanmak gerek. On dokuzuncu yüzyılın ikinci yansında Almanya giderek Avrupa'run en güçlü dev- leti haline gelmekte. Bir yandan Protestan Kilisesi'ni de tümüyle etki alanı içine al- mış çok güçlü bir devlet ve ordu, ote yan- dan fen bilimlerinde ve sanatta büyük ye- nilik ve gelişmeler Almanya'nın gücüne güç katıyor. Köhne Katoliklikten kurtul- muş, pınl pınl panldayan, Wagııer'in o abaıtıh eserleriyle coşan, dini devlet, dev- leti din yapmış Almanya. 20. yüzyıla bu fi- yakayla giren Almanya bir de bakıyoruz birkaç on yıl geçmeden tam bir bozgun içinde. Önce 1. Dünya Savaşı, arkasından ekonomik bunalım Almanya'yı dibe vuru- yor. Işte tam bu sırada bir psikopat çıkıyor ve ülkeyi bir araya getirivenyor. Buraya dikkat etmek gerek. Alman faşizmıni ya da nasyonal sosyalizmini Hıtler'le başlat- mak yanlış ve biraz da Holrywood'vâri. Bu çıkarcı psikopat. halkıru ve onun gerçekte bir önceki yüzyıldan gelen, adeta içgüdü- sel olmuş faşist düşünüş ve davTanış biçi- mini çok iyi değerlendirip kendi amaçlan doğrultusundakullanıyor. Nedirbu faşist dü- şünüş ve davranış bıçimi. Tam merkezdebi- reyin dışlanması var. En önemli birun ulus ve ulus, her örnekte bıreyin üstünde. Ulus, adeta sorgulanamaz bir yücelığe sahip. Fa- şist görüşte ulus'un kendisı birey. Nasyo- nal sosyalizrn ise söz konusu ulusun başka uluslaı arasmda eşit haklara sahip olması peşinde. Almanya, tkinci Dünya Savaşı'na ezdlmiş Alman ulusunun haklanru koru- mak için girmiştir. Daha doğrusu insanlık tarihinin belki de en korkunç cinayetler di- zisinin kılıfi böyle hazırlanmıştır. Herhan- gi aklı ve bireyi dışlayan akım gibi, kökten- dincilik tehdidinin tümüyle bilincindeyim. Ancak köktendincilikle mücadelede yine di- nin kullanılmasını, her ne kadar bazılan çok cın biryöntem gibi görseler de, ben hem çok akılsızca hem de olağanüstü tehlıkeli buluyorum. Özgür düşünen birey, dini de zaman za- man sorgular, yaradanmı da... Kimi kişi bu kavramlan tümüyle dışlar, kirni ise yaşan- tısınaçeşıtli oranlarda ya da tümüyle katar. Ancak bu kavramlan yaşantısına katan ve katmayanlarbırbüieriyle geçinmek, birbir- lenne katlanmak zorundadırlar. Bu bağ- lamda salt hoşgörü de yetmez. Uygar top- lumdabirey en başta din konusunda olabil- diğince dürüst olmak zorundadır. Bu dürü- stlüğün vazgeçilemez koşulu ise inanan ve inanmayanın. dinin akıl dışı bir olay oldu- gunda anlaşmalandır. Anadilinde ıbadet ol- madan da bu anlaşmayı sağlamak olası de- ğildır. Ancak altını çizeyim, anadilinde iba- detin amacı, Tann'nın ya da doğanm bize verdıgi ve insanı insan yapan aklın hakkı- nı dürüstçe vermektir. Yoksa kiminin özen- dıği gibi ulusal bir din yaratmak değil. Bu dürüstlüğun başka bir öğesi, tanım üzere bı- reysel aklın denetimindenuzakolan, din ku- rallannı işlevsel gerekçelerle yorumlamak- tan kaçınmaktır. Örneğin namaz cimnastik değil, inananın yaradanı önünde yere yüz sürmesi, teslimiyetıdir. Özetle, gerek ina- nan, gerekse inanmayan, dinin akıl dışı bir olay olduğunda dürüstçe anlaşır. Işte benim anladığım laiklık budur. Bir ülkede inananlar. inanmayanlar ve sorgulayanlar vardır. Ama bunlann hepsi. en azmdan kendilerine karşı dürüst olmak nedeniyle laık olmak durumundadırlar. La- iklik akıl düzeyinde dürüstlüğü sağlar. Bu nedenle de bir amaç değil araçtır. Peki di- ni akıl kapsamı içine almanın tehlikesi ne- dir? Din, doğası üzere akılcı eleştıriye açık olamaz. Akılcı eleştiri olmayan yerde ise ilk önce yaratıcıhk kaybolur. E)aha sonra ise çok tehlıkeli bir süreç başlar. Özgür düşün- ce ve eleştiri yetenekleri körelmiş bireyler- den oluşan bir toplum bir süre ıçin çok hu- zurlu ve mutlu görünebilİT. Fasizm w kok- tendincüiğinortakpa\das eleştirici akiınyi- tirilmestdir. Bütün bunlarnedeniyle din dev- letine karşı olduğum kadar devlet dinine de aynı şiddet ve kararlılıkla karşıyım. EGEBANK'IN 72 YILLIK TftRİHİ İLE İLGİLİ BELGE VE FOTOĞRftFLRRfl SAHİP OLftNLflR... Egebcmk'ın tarihi, Tarih Vakfı tarafından bir kitapta toplantyor. Eğer eliniıde kurumumuzun 1928 İzınir Esnaf ve fthali Bankası'ndan günümüz ulusal bankasına uzanon 72 yıllık geçmişine dair; şube açılışı, kurutn içi toplantı, ortak gezi, balo ve çeşitli faaliyetlerde çekilmiş fotoğrof ve filmler, sertifika, hesap cüıdanı, dekont, havale formu ve anı şiltleri varsa lütfen bizi arayınız. Sahip olduğunuz bu belgeler, Tarih Vakfı'nın bu önemli projesine büyük renk katacak ve zenginleşmesini sağlayacaktır. Belgeniz, hazırlanacak kitapta isminiı anılarak kullanılacak ve size iade edilirken katkınıza teşekkürümüzün bir ifadesi olarak, size hazırlanan kitaptan hediye edilecektir. Tarihimizin önemli bir bölümünün daha gün ışığına çıkarılması için değerli katkılarınızı bekliyoruz. Bağlantı için Egebank'tan Kslı Dltıkulaç Saçor (212-334 41 30) ya da Tarih Vakfı'ndan Cokşen Bebek'i (212-233 21 <1) arayabilirsiniz. O * K TABİH VAKFI V EGEBANK Müşterilerimizin memnuniyeti biıim için 1. sıroda. Bu sözümüzü adımızın yanındaki ©'le mühürlüyoruz. PENCERE Bir Ofke Duruldu... Orhan Bartas'ı son yolculuğuna uğurlamak için Teşvikiye Camisi'nin avlusuna girdiğimizde gü- neş ışıl ışıldı, birden gözlerim kamaştı. İlk adımda Hüseyin Baş'a rastladım. - Gel. dedim, şu güneşten kurtulalım. Gölgeye sığındık. Baş, yüzüme baktı: - Bir 'Gauloises' ister misin?.. Kederiiyiz. Dostum "yak bir sigara" demiyor, inceliklemar- kasını dile getirerek sunuyor. Sigara üzüntüyü dağıtır mı?.. Çoğu kişi buna inanır, ama ben bir yaran ola- cağını sanmıyorum. • , . - v Susuyoruz. Ancak ikimiz de biliyoruz ki yitirdiğimiz yalnrz Or- han Barlas değil!. • Orhan Barias'ın tüm yaşamında shngelediği de- ğerier, sigara dumanı gibi halka halka yükselip havaya mı karışıyor?.. Son günlerdeki sırtı sırtına ölümlerle gündeme giren bir soru bu... Cumhuriyet devriminin has çocukJan, hayatmrz- dan birer birer eksiliyorlar. Peki, ne olacak?.. Insanın tarihsel serüvenindeki pusulanın gös- tergelerini güdüleyen çekim gücü belli!.. özgür- lük, eşitiik, adaiet, akılcılık, haksıziığa başkaldın, insanı insan yapan itilerdir; toplumda kimi zaman bu yoldaki bilinç yoğunlaşır, kimi zaman eksilir, ama, bu gelgitlerin geniş zaman kapsamında önemi yoktur. İnsanlık tarihi ne bir kuşakla başlar, ne de bir ku- şakla biter. "İnsan tükenmez." Orhan Barias'ın tükenmezliği yazılanna duru bir Türkçe ile yansırdı; yazanmız Nurullah Ataç'la Ömer Asım Aksoy'un kurdukları okuldandı; CHP'liydi, ama, particilik bilincini tüm uygariığın geniş zaman açısına yerleştirmesini bilen bir dev- rimciydi. • Yaşlandıkça öfkelendi.. Yanlış anlaşılmasın.. Hiçbir zaman ekşimedi.. Yaşlılar vardır, olduk olmadık her şeye kızariar, hayata küsmüşlerdir, aksiliklenni uçup gitmiş yıl- lannın faturasında çevreye ödetmek isterler, olum- suzluğu meslek edinirler, gençliğe kıskançlığın iki- leminde hayatı kendilerine zehir ederier... Yok canım... Orhan Barias öfkeli genç kuşaktandı. öfkesi, yaşadığımız hayatı daha güzelleştirmek için yeterli çabayı göstermeyenlereyönelikti; Tür- kiye'yi yaşamdan kopanp karanlığa gömmek is- teyenlere tepkisi sonsuzdu. Öfkenin bu türü gençliğin ta kendisidir. Sirkeleşmeyen öfke, hayatın canlılığından türe- tilen itici güçtür. • •" Oıtıah 'ÖdHas'ıri Öflcesirli, se\/diğiı l nTzderi bize kalan değerii miras gibi benimseyelim; dünyada ve Türkiye'de öfkemizi çekecek öylesine bir sö- mürü düzeni geçerii ki... RezillikJer ve çirkinliklere karşı sus pus oturup sessizleşmek, yaşarken hayatın dışına düşmek- le eşanlamlıdır. İLAN T.C. ANKARA15. SULH HUKUK MAHKEMESt 1999/397 Davacılar Şemsettin Coşkun vs. vekili tarafindan davalı Seyide Cemde Zeynep Yeğin aleyhine mahkememize açılan ortaklığın giderilmesi davasından dolayı: Ankara, Yıldınm Beyazıt Meydanı, Etlik Cad. No: 326 adresi ile Istanbul Feriköy Baruthane Sokak No: 5 adresinden davalı Seyide Cemde Zeynep Yeğin tüm aramalara rağmen bulunamadığından ve başkaca adresi de tespit edilemediğinden, duruşma günü olan 28.12.1999 günü saat 9.50'de mahkememiz duruşma salonunda hazır bulunmanız veya kendinizi bir vekille temsil ettirmeniz, aksi takdirde duruşmanın yokluğunuzda devam edeceği ve karar verileceği hususu ilanen tebliğ olunur. 24.11.1999 Basın: 62887 EYÜP3.ASLİYEHUKUK ^ MAHKE^IESİ'NDEN BİLDİRİLMİŞTİR 1999/413 Esas 1999/640 Karar Davacı Farma Aleksandrova tarafından davalı Nüfus Müdürlüğü aleyhine açılan soyadı tashihi davasında mahkememizce verilmiş olan karar gereğince: Ordu ili, Perşembe ilçesi, Çerli köyü cilt No: 16, kü- tük: 99'da nüfusa kayıtlı Yunye kızı 29.12.1968 do- ğumlu Fatma'nm nüfus kayıtlannda Aleksandıwa ola- rak yazıh bulunan soyadının YL'KSEL olarak düzeltil- mesine karar verilmiştir. tlan olunur. Yukanda yazılı hüküm kısmının gazete yolu ile ila- nına karar verilmiştir. 24.11.1999 Basın: 63018 İLAN T.C. GEDİZ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1998/330 Davacı Hasan Danısan tarafından davalı Emine Koçak aleyhine açılan velayetın Nezi davasının 13.07.1999 tari- hindekı karar oturumu gereğince, Velayetı davalı Emine Koçak'ta bulunan Hasan oğlu Emi- ne'denolma05.12.1988 Köln-B. Almanya doğumlu De- niz Danışan'ın davalı annesı de bulunan velayetinin Ne- zi ile Deniz Danışanın velayetinin davacı babaya veril- mesine karar verilmiş olup, bu kararın ilandan sonra 15 gün sonra kesmleşeceğı ilanen tebliğ olunur. 18.11.1999 Basın: 62625
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle