23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 EKİM 1999 PAZAR HABERLER BUGUN ALİ StRMEN M. Ali Aybar Sevgili, Bugün biranmatöreni var. Dostları MehmetAli Aybar'ı doğumunun 91. yılında anıyorlar. Mehmet Ali Aybar toplumumuzda bağımsız dü- şüncenin, şablonculuga karşı çıkışın .da örneğini oluşturan müstesna kişilerden biridir. Varlıklı bir ailenin iyi eğitim görmüş, kafası gibi vücududasağlam, görgülüoğluolan Mehmet Ali Aybardıieseydi, yaşamını rahatsürdürecekbirin- san olarak gününü gün edebilirdi. Ama o haksızlığa başkaldıran bir adam olarak yaşadı. Daha tek parti döneminde, üniversitede parlak bir asistan iken "zincirli hürriyet" ten dolayı hap- se düştü, mimlendi. Yılmadı Mehmet Ali Bey, savaşımını ömür bo- yu sürdürdü. 1960 27 Mayıs darbesinden sonra toplumda e- sen özgürlük havası ve çağa açılma çabasının en güzel ürünlerinden biri olan Türkiye Işçı Partisi'nin Genel Başkanı oldu ve 1965 seçimleriyle millet- vekili seçılerek Meclis'e girdi. • • • Türkiye'nin siyasi tarihini ilerde yazacak olan- lar, TlP'in oynadığı rolün ne denli önemli olduğu- nu belki de biraz şaşırarak göreceklerdir. Gerçi TİP yalnızca 1965 seçimlerinde, o da mil- li bakiye sistemi sayesinde Meclis'e 15 kişi so- kabildi, daha sonraki seçimde ise aynı başarıyı gösteremedi, ama o bir dönemde Türkiye'yi çok etkiledi. Sonralan kimi röportajlarda Süleyman Demi- rel bile TlP'in konuşmalarının parlamentoyu çok etkilediğini söyleyecektir. Birçok konu, Meclis kürsüsüne, hatta kamuoyu önüne ilk getirildiğinde çok büyük gürültüler ko- parmış bile olsa, zamanla tabu olmaktan çıktı, Türkiye gündemine girdi. Evet TÎP, ne iktidar olabildi ne de iktidar ortağı, ama ileri sürdüğü savları ilerde iktidar olacaklara kabul ettirdi. Ayrıca düşünsel açıdan Türkiye'de gerçek bir ana muhalefet görevini yüklendi. Hep düşünmüşümdür, acaba TİP çıkmasaydı ortaya, sol düşünceler böylesine savunulmasay- dı, Inönü "ortanın solunda" olduklarını söyler miydi diye. Ama "güleryüzlü sosyalizm"\n savunucusu olan Aybar'ın en önemli yönü, düşünce bağım- sızlığıydı. Daha Sovyet sistemi yıkılmadan, onun özünde yanlışlar olduğunu, Leninizmin içindeki sakınca- ları da sayarak anlatan ve bunları bir dızide Cum- huriyet'e yazan o olmuştu. Tabii çok sert tepkile- ri göğüsleyerek... fnsaniann karşıt akımları eleştirmesi görece da- ha kolay, ama kendine en yakın görünen, örnek olarak gösterilenleri eleştirmesi başka bir kafa ve yürek istiyor. Aybar işte o çapta bir adamdı. • • • Sevgili, Şimdi Aybar'dan, hem okuduğum hem de ken- disinin anlattığı ilginç bir anıyı aktarmak isterim. Mehmet Ali AybarTürkiye ve Balkan Şampiyo- nu bir sürat koşucusuydu. 1933 yılında Atina'da yapılan Balkan Şampiyo- nası sırasında, daha önce taraf tuttuğu sabit olan starter değiştirilmezse koşmayacağını söylemiş, takım ve okul arkadaşı Semih Türkdoğan da ona uymuş. Starter değişmeyince Aybar da 100 metre ya- rışında koşmayacağını açıklamış. O sırada, Cumhurbaşkanı Ismet inönü Atina Olimpiyat Stadı'nda şereftribününden yarışlan iz- lemekte. Durumu kendisıne bildirmişler, "Söyle- yin koşsunlar!" demiş. Aybarve Türkdoğan, devlet başkanının hersö- zünün emir olduğu tek parti döneminde yine de koşmamakta direnmişler. Aradan 32 yıl geçtikten sonra ve AybarTİP Ge- nel Başkanı olarak parlamentoya girdiğinde, Meclis koridorunda Inönü ile karşılaşır, Ismet Pa- şa'nın kendisine ilk sorusu şu olur: - Sen o gün neden koşmamıştın? Mehmet Ali Bey bu öyküyü anlatırken hep gülerdi. Kendisini saygı ile anıyoruz. İçişleri Bakanlığı, İSKİ ihalelerinde usulsüzlük saptadı Tayyip Erdoğan ve Eroğlu'na fezleke tstanbul Haber Servisi -içişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanhğı. bir yıldır sürdürdüğü soruş- turma sonunda, tSKİ'nin 2 yıl önce açtığı düktil boru ihalesinde'yapılan usulsüzlük nedeniyle es- ki Istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan, İSKİ Genel Müdürü VeyseJEroğlu ve İSKİ Yönetim Kurulu üyeleri hakkında fezleke düzenlenmesi gerektiği- ne karar verdi. Mülkiye müfettişlerinin hazırladı- ğı raporda. "tSKİ Genel Müdürfüğü'nce aiunı gerçekleştirilen düktil font boru ahmı esnasın- da; ihalenin Hamle Inşa- at'a verilmesi için usul- süzlük vapıldığı ve fesat karıstınldığı" saptandı. İşçi Partisi (İP) Genel Başkan Yardımcısı Tay- fun Tabakoğlu.partisinin Istanbul ll Merkezi'nde dün düzenlediği basın toplantısında, mülkiye müfettişlerinin hazırladı- fı rapora göre tSKt'nin düktil boru ihalesinin ya- sadışı olduğunu ve ku- rum yönetiminin derhal görevden alınması gerek- tığini sövledi. Tabakoğlu. "İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin de belirlediği gibi İS- Kİ'nin' Düktil Boru Iha- lesi' vasadışıdır. hileb'dir. Trilyonluk ihaleleri Fazi- let Partisi vandaşı firma- lara veren İSKİ vönetki- leri derhal görevlerinden alınmalıdır. Bu konuda İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ı göreve çagınyo- ruz" dedi. Tabakoğlu. İşçi Partisi II Örgütü'nün suç duyu- rusu üzerine, İçişleri Ba- kanlığı Mülkiye müfet- tişlerinin yürüttüğü so- ruşturma sonucunda es- ki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan, İSKİ Genel Müdürü Veysel Eroğlu ve Yönetim Kurulu üye- leri hakkında fezleke dü- zenlenmesine ve İSKİ üst düzey yöneticilerinin de cumhuriyet savcılığına sevk edilmesine karar ve- rildiğini açıkladı. TBMM Genel Kurul Salonu'nun yapımı ile ilgili soruşturmada 'taraf tutulduğu' iddiası YoLsıızhıkta masıAYŞE SAYIN ANKARA - TBMM Genel Kurul Sa- lonu yolsuzluğu davasında, 3 kişilik bi- lirkişinin yolsuzluk yapanlan "akladığı'' rapora. Emlak Konut Genel Müdürü Sü- le>man Şahin ve yolsuzluğun ortaya çı- kanlmasında önemli katkısı olan döne- min DSP'li TBMM Başkanvekili Uluç Gürkan'dan tepki geldi. Bilirkişinin, TB- MM Araştırma Komisyonu'na verdiği ifadesinde, Emlak Konut'un hatalan ve kusurlanna ilişkin açıklamalannı u kişi- sel görüş" diye nitelendirmesini eleştiren Şahin. "BenMedis'inhuzurundaobjek- tif bir değeriendirme yaptun. Meclis ta- rafmdan bize verilmesi gereken beigele- rin verilnıedigini, dolayısıvla ihalenin ip- tal edilmesigerektiğini dilegetirdim, bun- lar da şahsi görüş değüdü-" dedi. Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkeme- si'nde görülen TBMM Genel Kurul Sa- lonu yolsuzluğu davasında, mahkemece biJirkişi olarak atanan Bayındırlık ve ts- kân Bakanlığı Yüksek Fen Kurulu emek- li üyeleri Muharrem Yıldrz, Yavuz Öz- tiirk ye Gazi Üniversitesi Hukuk Fakül- tesi Öğretim Üyesi Rıza Ayhandan olu- şan bilirkişi kurulu, yüklenici firmalar Mesa-Nurol'u "•aklayan" raporunda, Şa- hin'in TBMM Araştırma Komisyonu'na yaptığı açıklamalan "şahs" diye nite- lendirmişti. Şahin, Cumhuriyet'e yaptığı değer- lendirmede, Meclis Araştırma Komisyo- nu'na yaptığı açıklamada, kişisel ya da yanlı görüş bildirmesinin söz konusu ol- madığını, mevcut durumu objektif kriter- lere dayanarak aktardığını söyledi. Konu mahkemeye intikal ettiği için raporla il- gili yorum yapamayacağını vurgulayan Şahin, "Komisyonda bana, 'Sız olsaydı- nız böyle bir ihale yapar mıydmız' diye soruldu. Ben de eksîk belgeler olduğunu, bunun da sözleşme değişikliği anlanuna geldiğini, dolayisryla bu koşıülarda ihale- nin yapılamavacağını aktardun. Objektif bir değertendirmedir, bu ola>la ilgüi bir itirafta ya da iftirada bulunmam da söz konusu degüdir" diye konuştu. Şahin, TBMM Araştırma Komisyo- nu'na verdiği ifadesinde. "sözJeşme de- ğiştirilmeden ihale yapılmasının ve fıyat analizlerinin aünmasının hataokJuğunu" bildirmişti. Biürkişinin "kişisel" diye ni- telendirdiği ifadesinde Şahin. aynca "proje keşiflerinin Emlak Konut'a gön- ni, bunun da sözleşmedeğişik- liği anlanuna geldiği halde sözleşme deği- şikliğine gidilmeden ihalenin yapıldığmT belirterek "Bu işindört tarafi bulunmak- tadır. Bu işte gerçekten usulsüzlük varsa bunun tek sorumlusu Emlak Konut ola- maz, belli oranlarda herkesin payı olma- sı gerekir" görüşüne yer vermişti. Gürkan: Bilirkişi yanlı Eski DSP'li TBMM Başkanvekili V- luç Gürkan, TBMM Teknik Daire Baş- kanlığı'nın "a>T mazuguun daha önce Başkan Yıkürun Akbulut'a ilettiğini be- lirterek "Bu kişi görevden abndığında, ben genel kurul salonu yolsuzluğu ile bağ- lanbh diye düşünmüştüm. Ancak dava- mn seyrinden anlaşıhyor ki Sa>ın Başkan sadece kendi adamlan için boş kadro ya- ratmış" dedi. Meclis'in bu konuda du- yarsız davranamayacağını ifade eden Gürkan. "Meclis bu konuda si\asi daya- nışma vurdunıduvmazlığına giremezr görüşünü dile getırdi. Bilirkişinin "kör kör parmağım gözüne" anlayışıyla bir rapor hazırladığını vunjulayan Gürkan şunlan söyledi: "Böyle rapor hazırlavan bilirkişiler hakkında da birşeyler yapmak gerekh or. Başvurulacak yeri belirlemeye çanşıjo- rum. Bu>-aklaşımlannıörnek göstererek, bu bilirkisilerin depremde yıkılan binalar konusunda bilirkişi tayin ediunemeleri için mahkemeleri nasıl uyarabüeceğimi düşünüyomm. Gerekirse bu konudailgi- li bütün mahkemelere, ibret vesikası o- larak, bu bilirkişileri yapüklanyta tanıt- maya karartıyun." Köy Enstitülü ünlü yazanmız Fakir Baykurt'un Almanya'daki hasta yatağında son isteği: ^ Bana Cranhuriyet getîriıı Fakir Bavkurt'un son kitabı. ^ Ünlü yazanmız Fakir Baykurt'u Essen Üniversitesi kliniğinde ziyaretimiz sırasında ilk sözü, "Cumhuriyet'teki arkadaşlara selamlanmı söyle, sağolsunlar" diyor. Eşi Muzaffer hanım ekliyor: "Cumhuriyet'le doğdu, gözünü onunla açtı. Cumhuriyet'i çok sever". • Baykurt daha sonra "Cumhuriyet gazetesi var mı?" diye soruyor. Eline aldığı gazeteye duygulu gözlerle bakıyor. Sessiz ve içten bir bakış!.. Hiç konuşmuyor.. birkaç dakika içinde uykuya dalıyor. Bir eli, yanı başında oturan küçük kızı Sönmez'in avcunun içinde. METİNGÜR ESSEN - Ünlü yazanmız Fakir Bay- kurt 1979'dan beri yaşadı^ Alman- ya'da yaşam savaşı veriyor. Amansız bir hastalık sarnuş vücudunu. Essen Üniversite Kliniği'ne yattığı ilk günler- de doktorlar hastalığını teşhis edip ya- salar gereğince açıkça söyleyince eşi- ni başucuna çağırarak, "Bende kanser varmıs, ben bu hastalığı yeneceğim" di- yor ve 6 Eylül'den bu yana direniyor. Direnişı tükenmek üzere. Artık ona ne doktorlar derman olabiliyor. ne de ilaç kâr ediyor. Eşi Muzaffer Hanun, Tür- kiye'den gelen kızlan Işık ve Sönmez, Almanya'da yaşayan oğlu Tonguç onu çevTelemiş. Hastane odasmda ozjem. duyğu ve sevgi birlikte yaşanıyor!.. A a tatlı olaylarla dolu, yirmi yılı Alman- ya'da geçmiş yetmiş yıllık bir yaşam... Türkiye'de olduğu kadar Almanya ve Avrupa'da da Fakir Baykurt'u se- venler çok. Alçakgönüllü, hoşgörülü olan, gençleri seven ve onlann içinde yazmak isteyenlere arka çıkan Fakir Baykurt 1989'da Almanya'da yazdığı bir şiirinde şöyle diyor: "Benim dile- ğim / Yüz yıldan fazla yaşamak değil / Bir küçük dileğim \ar halkımdan / Mutlu ofduğu o güzel mevsimde / Bir türkü süresi anunsanmak / Onu da pa- şa gönlü bilir!" Acı haber tez duyulur denir. Onu bir daha görmek isteyenler, anımsayanlaro kadar çok ki. ne kadar- dırbilinmez. Muzaffer Hanım"ın onla- ra. Fakir Baykurt'un okuyuculanna mesajı şu: "O gülen yüzünü gözümü- zün önüne getireceğiz, bir de kitaplarry- la yaşayacağız. Görmeyenler de böyle yaşasm." "Cumhuriyet^e selam" Fakir Baykurt'u hastanede ziyareti- miz sırasında ilk sözü, "Cumhuri- yet'teki arkadaşlara selamlanmı söyle, sağolsunJar" diyor. Eşi ekliyor: "Cum- hurivet'le doğdu, gözünü onunla açö. Cumhuriyet'i çok sever". Fakir Bay- kurt, doktorlardan, Türk-Yunan dostlu- ğunu simgeleyen bir resmi odasına as- malannı isteyeceğini söylüyor ve ar- dından da Cumhuriyet gazetesi var mı diye soruyor. Kentin merkez istasyo- nundaki gazete satıcısından Avrupa'da yayımlanan Cumhuriyet Hafta'yı ala- rak istemini yerine getiriyonız. Eline aldığı gazeteye duygulu gözlerle bakı- yor. Sessiz ve içten bir bakış!.. Hiç ko- nuşmuyor.. birkaç dakika içinde uyku- ya dalıyor. Bir eli yanı başında oturan küçük kızı Sönmez'in avcunun içinde. Muzaffer Hanım, Fakir Baykurt'la evli olduklan 48 yıl boyunca dolu do- lu bir yaşamlan olduğunu belirterek, "Ben üzüntüyleyaşadım.Ama onu hiç- bir şey yıldıramadı,hiç künseden kork- madL' Sen hiç üzülme, her şeyimr alır- lar ama elimden kalemimi alamazlar. Parmaklanm duruncaya kadar yazaca- ğım" derdi. Şu an bile hasta yatağında uyku arasuıda seçimde > aptığı konuş- malan tekrarfayor. "Kütüphanelenn ka- pısmı açık tutun çocuklar okusun' di- yor. Hastaneyi çok sevdL Çünkii dok- torlar genç. Almanca olan Bir Uzun Yol kitabını da bir Alman hastaya im- zalayip verdi. Belki de bövlece son im- zasuu burada atmış oldu" diyor. Almanya'da havalar soğudu. Kuzey Ren Westfalya eyaleti parçah bulutlu. Bugün ara sıra yağmur çiseliyor. Has- tane geniş bir alana yayılmış. Çiçekle- ri, çam ağaçlan, kuşlan bol. Güvercin- ler, Fakir Baykurt'un yattığı tek katlı yapının üstünde uçuşuyor. Birgörebil- se banş güvercinlerini ne kadar sevinir. O. kendinden geçmiş. Hem yaşam sa- vaşı veriyor, hem de banşı sayıklıyor. Büyük şair Nâzım'ın şu dizesine vur- gun: Dünyayı verelim çocuklara hiç değil- se bir günlüğüne AIIı pullu bir balon gibi verelim oy- nasınlar O>Tiasınlar türküler söyleyerek yıl- dızlann arasında Dünyayı çocuklara verelim Kocaman bir elma gibi verelim sıcak bir ekmek somunu gibi hiç değilse bir günlüğüne doysunlar Dün\a>ı çocuklara vereüm Bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı Çocuklar dünvavı alacak elimizden Olümsüz ağaçlar dikecekler. Fakir Baykurt Kuzey Ren VVestfalya eyaletini severdi. Almanya'nın can da- man, kömür ocaklannın, ağır sanayi- nin olduğu yöre. tşçi yöresi, ernekçi öresi. Havası ötekieyaletlere göre kir- i, yağışı çok olan bir yöre. Fakir Bay- kurt Almanya'da bu yörede yaşamayı seçti. Türkiye kökenlilerbu yörede yo- ğunlaşmıştı. Onlarla iç içe olmak isti- yordu. Olduda. Gece Vardiyesi'ni, Ba- nş Çöreği'ni, Bizim lnce Kızlar'ı, Bir çıkannzdemiştik. tşte şimdi günü gel- di. Aradan geçen yıllar konuşmalan eskitemedi. - 60. yaşına bu ülkedegirişini nasıl de- ğeriendiriyorsun? Böyle bir günde ne- rede ounak isterdin? - Federal Almanya'da 60 yaşıma gi- rişımi düşünmüyorum, 60 yaşıma gi- rişimi sevinçle düşünüyorum. Türki- ye'de ya da Federal Almanya'da, ayır- dı yok. Ama Federal Almanya'da bu kadar uzun kalışım da önemli elbet. Uzayacağı hesapta yoktu. uzadı. Böy- le günde ne diyeyim?.. Yani bana arma- ğan mı düşünüyorsunuz? Köyümde ol- mak isterdim. - Almanya'ya gelişinin nedenleri ney- di? . . - 1977'de Duisburg'a geldim, üç ay kaldık ama yetmedi. Dedim ki, 'Geniş birnrsattayenidengeleyinı.' 1979'dai- ki, üç yıl kalmak için geldim. 1980'de biliyorsun yeniden askeri darbe oldu. Gitmedim Türkiye'ye. Çünkü 12 Mart 1971 "de tutuklandım, uzun uzun yargı- nemde belgesel kitaplara gösterilen il- ginin nedeni budur. Okur doğru bilgi istiyor. Yazar insan gerçeğini doğru görmeli, dosdoğru görmelidir. Bundan dolayı uzaktan baktığım, karşıdan sey- rettiğim, elimle yakalamadığım du- nımlan yazamam, buna cesaret duya- mam. - Yurtdtşında vaşamanuı acı yanlan da yok mu? - Eşini dostunu göremiyorsun. En özlediğin zaman kardeşlerinle, arka- daşlannla, köylülerinle ve komşulann- la beraberdeğilsin. Falan yetdeki arka- daşına kalkıp gidemiyorsun. O sana gelemiyor. Bunlar.. içinde olmayanlar. dışanda yaşamanın zorluklannı anla- mazlar. Tersine bunu bir lüks gibi gö- rebilirler. Bundan dolayı da insanı olumsuz yargılayabilirler. Hiç böyle değil. Bir çile, bir özveridir dışanda yaşamak, birtakım ilkeler adına. Be- nim durumumdaki insanlar eğer, hak- sız yönetimler başladığında dışardalar- sa, hemen yurda döner giderlerse, bu- Ünlü yazar Fakir Baykurt, yakalandığı pankreas kanserine 6 Eylül'den bu yana direniyor. Direnişi tükenmek üzere. Arük ona ne doktorlar derman olabiliyor, ne de ilaç kâr ediyor. Uzun Yol'u, DuisburgTreni'ni burada yazdı. Bu yörede Türkiyeli Yazarlar Çalışma Grubu'nu kurdu. Bu grupta, Avrupa'da edebiyat alanında etken olan yakın arkadaşlan arasında Kemal Yal- çm, Halit Ünal. Mevlüt Asar. Dilek Asar. Molla Demirel, Ahmet Sefa da vardı. Duisburg kentinin fahri hemşerisiy- di. 1990'da bu kentte düzenlenen 60. yaş gününü kutlama toplantısında Anakent Belediye Başkanı Josef Krings yaptığı konuşmada. "Sizingibi bir yazann kentimizde bulunmasından gurur du> uyoruz. Siz ve buradaki Tür- kiyeli işçiİer bizim sevgili konuklannuz- suuz" diyordu. Fakir Baykurt'la o günlerde bir söy- leşi yapmıştık. Uzunca bir söyleşiydi. Başbaşa duygulanmızı paylaştık. Da- ha önümüzde nice yıllar var yasadık- ça. günü gelince söyleşiyi gün ışığına landım, sağlığımı riske sokan kötü ko- şullar içinde yaşadım. Sonunda tek gün ceza almadım. Yani ne demek bu? Ya- tıyorsun içeride. Tabii gerekirse yatar insan. Ama gerekmediği zaman da, "Ben geldim, ahn beni içeri!" demek de gerekmez. Böyle bir davranışta bulun- mak istemedim. Ben asıl buradaki ya- şamı görmek, anlamak; işçinin düşün- celerini, duygulannı kavramak istiyor- dum. - Yaznıa yönteminden söz edebilir miyiz? - Elbette, benim yazma yöntemim katılımcıiık diye özetlenebilir. Köylü- nün yaşamını da öyle yazdım. Düş gü- cüne de güvenirim tabii ama yalnız ona yaslanmam. Yazmak istediğim yaşaıru elimle tutacak derecede tanımak iste- rim. Bugünkü yazann görevi doğru yazmaktır, doğru bilgi vermektir, doğ- ruyıı dosdoğru göstermektir. Son dö- nun anlamımn ters olacağını düşünü- yorum. - Türkiye'ye dönmeyi düşünüyor musun? - Her an düşünüyorum. Hiç aklım- dan çıkarmış değilim. Dönmüyorum, çünkü göç kolay değil. Yaşamayanlar yeterince bilmez. Federal Almanya'ya bir bavulla geldim. Oturacak sandal- yem, kahvaltı edecek masam yoktu. Telefonumu bağlattım, elektriğimi, su- yumu açtırdım. Buradan git oraya, ora- dan gel buraya. Ta milattan önce Sene- ca da söylemiş, olmaz bu iş. Türkiye'de haksızlıklarla dolu yönetimin, yerini gerçek demokrasiye bırakarak uzak- laştınlmasını, içeriden, dışandan el ele vererek sağlayacağız. - Biraz da şu anki uğraşılann üzerin- de durabilir miyiz? - Öğretmenlik yapıyorum. Yazarlık yaşamımda hep öğretmen olarak çalış- tım. Yazıgelirlerinebağlamadımyaşa- mımı. Bundan çekindim. Bağlarsam yazarlığımın zarar göreceği sanısına düştüm. Sonra da ama bu iki meslek yaşamıma öyle girdi, birleşti. lkisini de halkın uyandınlması amacına yö- nelttim. Yazarlığımı sürdürüyorum. Buraya geleli yedi sekiz kitap yazdım. Elimden geldiğinde bunlann çoğunu Türkiye'de yayımladım. Yayına hazır kitaplanm var. - Çalışmalann Almanca sonın olu- yormu? - Türkiye'den benimle birlikte ge- lenler içerisinde en iyi Almanca öğre- nen insanım. Ama ne yazık ki, tam öğ- renemedim. Zaman zaman konuşmala- n-Almanca yapmak gerekiyor. Her şe- yi tam anlatamıyorum. Zaten Alman- i*> ~> ca ile de yazamıyorum. Almanca gibi büyük ve güzel bir dili öğrenmek için biraz erken başlamak gerekiyor. Eİli- sinden sonra zor oluyor. - Almanya'daki Türkiye kökenli, özeüikle ikinci kuşak arasından çıkan yazarlanmıza, sanatçılanmıza destek veriyorsun, yardım isteyenJeri geri çe- virmiyorsun, önsöz, sonsöz yazıyorsun. Bu alandaki gelişmeleri nasıl değerlen- dirijorsun? Pek çok değerli kftap güme gidiyor - Almanya'da çok kitap çıkmaya baş- ladı. Bu iyi bir şey. Çok olmazsa nite- lik olmaz. Nitelik nicelikten çıkar. Tür- kiye'nin Türkiye işçi sınıfınm ulusla- rarası seslere, kalemlere gereksinimi var. Bu alandaki çabalann desteklen- mesi gerek. Almanya'da yazarlar Tür- kiye'den görülmediğine göre buradaki boşluğu kimler dolduracak? Ben, ken- di aralanndan eleştirmenlerin çıkması- nı salık veriyorum. Ama bu uzun erim- li bir iş. Acaba bir kitap, bir şiir kim bi- lir kaç gecede yazıldı? Ne büyük düş- ler koydu yazar dizelerin altına? Kim- se ses vermiyor, kör kuyuya atılan taş! Vicdanıma dokunuyor. Bunlara hiç de- ğilse birer yazı yazmak, haber vermek istiyorum. Ama eleştirmen değilim, vaktim de yetmiyor. Bir de piyasa ger- çeği var. Tanmmamış yazara yer yok. Yıldız yazar olacaksın. Yayımcı stara para yatınyor. Yayın dünyası kapitalist kurallara göre işliyor şimdi. Bu alanda hakça işlerlikten çok ticaretin kuralla- n egemen. Bu dururnda pek çok değer- li kitap güme gidiyor. Her yazar, her şair kendini değerli sayma hakkına sahip. En azından oku- yucusunun önüne gidip bo>"unun ölçü- sünü almcaya kadar. Onun için her yo- la başvuruyor. Önsöz, sonsöz istiyor. Biz yapmadık. Eskiden böyle yöntem- ler yoktu. Geliyorlar, istiyorlar. Bunu haksız bulmuyorum. Çok insan yazı- yor, az olanak var. Bu yüzden destek oluyorum. Bu önsözlerde hep övdüğümü, eleş- tirmediğimi söylüyorlar. Övmek de eleştiridir, eğer övülecek yanı varsa. Ele aldığım yapıtın olumlulukJannı gösteriyorum. Eleştirmen olmadığım için olumsuzluklanyla uğraşmıyorum. Önsöz yaz diye gelmiş genç arkadaşı- mı, okurlar önünde mahcup edemem. Ben de önceki yazarlardan destek gör- düm. - Türkiye'deki okuyuculanna neler söylemek istersüı? - Altı çizili büyük bir teşekkürdür. Bu dünyanın yollannda çok yoksul ko- şullarda yürümeye başladım. 1929Bur- dur-Akçaköy doğumluyTim. Yazar ol- mak aklımdan geçmezdi. Köy Enstitü- lerinde okudum, olanak buldum. Ens- titülerbizleri geliştirdi, iyi öğretmenler yaptı. iyi yazarlar olmamıza ortam hazırladı. Köy Enstitüleri ohnasaydı ol- mazdık. Köy Enstitülerini bağnndan çıkaran halkımıza teşekkür ediyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle