10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 EKİM 1999 PAZAR CUMHURİYET SAYFA i l LJJLI. kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15 Isveç Akademisi'nin 'kolay bir karar'la verdiği ödül, sürpriz olarak karşılanmadı Günter Grass alkışlarla..•GURHAN UÇKAN STOCKHOLM - Alman yazar Gün- terGrass'a bu yılın Nobel EdebiyatÖdü- lü'nün verilmesi edebiyat dünyasında al- kışlaria karşılandı. Isveç Akademisi'nin daimi sekreteri ve yazar Horace EngdahL karann "kolay bir karar" olduğunu söy- leyerek şöyle konuştu: - Günter Grass, 1900'lü yıllann tarihi- ni deşen gerçek bir yazar ve yorumcu. Onun diğer birçok yazardan farkı. onu kü- reğinin daha derinlere iniyorolması ve ora- da bulduğu iyilik ve kötülûk köklerinin birbirleriyle nasıl sarmaş-dolaş olduğu- nu ifşa etmesi. GünterGrass'ın 1996'daçıkanve 'Du- var'ın yıkılmasından sonraki Almanya'yı anlatan kitabının üikesinde fırtınalarya- ratması hakkında ne düşündüğü sorul- duğunda Engdahl şu yanıtı verdi: - Biz Almanya'daki tartışmalann dışın- dayız. Kitaplannı okuduk -ben 5 dilde oku- dum- ve ona göre karar verdik. Ben de herkes gibı "Teneke Trampefe hayranım. ama "Kedi üe Fare"nin ıçımdekı yeri ay- n. Alman haberajansı DPA, karann açık- lanmasından sonra Günter Grass'la ilk ko- nuşan medya organı oldu. Grass duygu- lannı şöyle dile getirdi: - Hiç kuşkusuz büyük gurur duvdum. tlk aklıma gelen şey. benden önce bu ödüiü en son alan Alman yazar Heinrich BöDhayatta olsaydı ne derdi. sorusuydu. Sanınm onaylardı. Ben bu ödüiü birçe- şit uzlaşma olarak görüyorum. Edebiyat dünyasındaki tepkller: Almanya: Alman eleştirmenler ve ya- yıncılann tepkisı iki kanattaydı: Onayla- yanlarveonaylamayanlar. FranknırterAII- gemeineZeitung'un edebiyat şefi Thomas Steinfdd şöyle konuştu: - Şimdi bu konuda yazacağım yazıya. "Şimdi eksik gkJerOdi". diye başlayaca- ğım. Onun bu ödüiü eninde sonunda ala- cağını herkes biliyordu. Ama benim gö- zümde Grass, 1980'li yıllann ortalann- dan beri ikıorta bir yazar. Çok ikiorta . Onun "Fare" adlı romanı, "Teneke Tram- pefteki başanya gölge düşürüyor. Son yapıtı "Benim Yüzyıhm" ise estetik kav- ramını tamamıyla terk etmiş olduğunu gösteren fevkalade avangart bir kitap. Ote yandan, onun en gözgün yanı. vata- nında ve dış dünyada böylesine zıt algı- lanan tek yazar olmasıdır. Örneğin ıs- veç'te onu konulanyla değerlendıriyor- lar. yazuısal değıl. Birçeşiteğlendirici ta- rih dersi gibi estetik kriterin yokluğuyla ilgilenmiyorlar. Bana kalirsa Alman ede- biyatında bu ödüiü çok daha fazla hak eden bıryazar var. oda MartinVMüser. Grass"ın seçilmesinde. ödülün bu yüzyılın son ödüiü olması rol oynadı. Çünkü eğer bir yazar bu yüzyıla kafayı takmış ve onu ko- nu edinmişse, o da Günter Grass'tır. Liberal haftalık dergi DieZeit'ın ede- biyat şefi Llrich Greiner'in yorumu ise şöyle: - Nobel Odülü her zaman için bir pi- yango olmuştur. Günter Grass kesinlik- le benım tuttuğum bir yazar değil. ama ödüle layık. "Teneke Trampet" hıç kuş- kusuz bir başyapıt. ama, "Pisibahğrnı da unutmamak gerek. Televizyonda karam- sar hali Alman halkına bıkkınlık getirdi. Dış dünya bunlan görmüyor, yalnızca kitaplannı okuyor. Bana kalırsa o. Eski Incil'den çıkma bir figür. 'Almanya ona şükran borçlu' Öte yandan. Almanya'nın en gözde yazarlanndan Martin Walsel karan al- kışhyor: - Hiç şaşırmadım. Bu ödüiü çoktan al- malıydı. Tanınmış eleştirmen ve fılozof Hans Magnus Enzensberger de aynı düşünce- de. - Her şeyden önce onu candan kutlu- vorum. Nankörlüğe ve art niyetlere on- dan fazla hedef olmuş bir başka Alman yazan yoktur. Bazen. diğer Alman yazar- lann, onun uluslararası başanlannı çeke- miyor olduklan izlenimini ediniyorum. Alman edebiyatı için "Teneke Tram- pet"in anlamı büyük. O sayede ansızın bir pencere açıldı ve çağdaş tarihimizi göz- •*Hiç kuşkusuz büyük gurur duydum. Heinrich BöU hayatta olsaydı, sanınm onaylardı. Bu ödüiü bir çeşit uzlaşma olarak görüyorum." (Fotoğraflar: REUTERS) X^inyılın son Nobel Edebiyat Ödülü'nün Alman yazar Günter Grass'a verilmesi edebiyat dünyasında alkışlarla karşılandı. Yapılan yorumlann ortak yanı, bu ödülün yazara çok daha önce verilmiş olması gerektiğiydi. Alman eleştirmenler ve yayıncılar ikiye bölündü. Nadine Gordimer 'nihayet', Kenzaburo Oe 'nefis bir karar', Hans Magnus Enzensberger 'Almanya ona şükran borçludur', Martin Walsel de 'bu ödüiü çoktan almalıydı' dedi. Paranın bir bölümü ÇingenelereGünter Grass, Nobel Edebiyat Ödülü'nün karşı- lığı olarak aldığı 960 bindolann birkısmını 1996'da Lubeck'te kurduğu Çingenelere Yardım Vakfi'na bağışlayacağını açıkladı. Vakfi. Almanya'daki Roms ve Sintis Çingenelerinden oluşan azınlığa yardım et- mek amacıyla kuran Grass "Bunlar, NazÜerin top- lama kamplanna sürülenlerin çocuklandır. Hiçbir statüleri yok. Hiçbiryerde btenmi>orlar. Heryerden kapı dışan ediliyortar. Suıır tanımadıklan için de Avrupapasaportunun ilk onlara verilmesigerekryor" diyor. Nazizm karsıtı düşüncelerini yapıtlanna yansıtan ünlü yazar Günter Grass'ın bu Nobel Edebiyat Ödü- lü'nü alması tsrail'de se\ inçle kaTşılandı. Gazeteler- de çıkan yorumlar özellikle Grass' ın Yahudı-Al- man yakjnlaşmasının en coşkulu savunucu olduğu üzerinde yogunlaştı. tsrail'in en çok satan gazetesi Yediot Aharonofta çıkan bir haberde "Almanya'da- ki sol kanadın Israirin politikalanna yönelttjği sert eleştirikre hep karşı çıktı ve başta Amos Oz olmak üzere İsrailli yazariarta hep yakın ilişkiler içinde ol- du" şeklinde açıklamalara yer verildi. 'Biz doğduğumuzda yannnşük' • -\a yaşarsın ve romanlara malzeme ürertrsin ya da yazarsın. Ama hem yazmak hem yaşamak— Bu mumkün değfi." • İki Almanya'nın birleşmesine karşı çıktığı yo- lundaki eleştirilere de yanıt veriyordu: "Ben Alman BirliğTne karşı filan değflim. Beo, bir tarann diğer taran ilhak etmesme ve 16 milyon Doğu Almanın geç- mişlerini unutmaya zorlanmasına karşıyun. İki halk 40 yıl boyunca ayn rejimlerde yaşadılar. Her şey da- ha yavaş. daha dikkatli vapılmalı \e Alman federa- li/mi temel alınmalıvdı. Ben genişletilmis, bir Fede- rai Almanya Cumburiyeti'ni değil, Alman devlede- rinden oluşan bir bbüği ssvunuyordum. Anayasamı- zm federalizm iikesi çiğnendi. Berlin yine başkent ola- cak. Bertin'in başkent olması tarihimizde hep mer- kezivetçiliğe gidişi temsil etmiştir. Ve bu durumdan Almanlar hiç hoşlanmamışlardır." • Hitler dönemi hakkında şunlan söylüyordu: "Biz doğduğumuzda yanmıştık. Bu benim kuşağj- nun yaşadığı bir deneyimdir. Bu sorun. hep benim konum olarak kalacakor. Suç™ Suç ve her şeyin yi- nelenmemesi için duyulan sorumluluk- Bu yahıiz- ca benim değiL sa\aş sonrası edebiyatının, BöU, Si- egfried Lenz ve diğerierinin de özefligidir.'' • "Demir perdenin kaJdınlmasından bu yana Batı Almanter "muzaffcr" bir tutum içinde oldular. Bana öyie gelryor ki, zafer insanlan budala vapıyor. Yennıek, statükm-a güven duygusunu verir. Böylece kapitalizme giden yolu tümü\1e açnk. Komünizmin ortadan kalkışından sonra 19.yüzyılaözgü obarbar, vahşi kapitalizmin içine duşmek nasü mumkün oia- bUmiştir?"' • "Yılda birçok kez, kimi zaman uzun süreteriçin bu son derece VTMHCU ülkevi terk etme gereksinimi- niduyuyorum. Portekiz'in >a da Danimarka'nın bir adasının yolunu tutuvorum. Aimanya ile aranıa rae- safe ko> mak istiyorum. Uzaktan bakıkhğında se\ gi- li daha çekici oluyor ve sizi dönmeye çağmyor." le görülür hale getirdi. Almanya ona şük- ran borçludur! İngiltere: Nefis! Fevkalade! London Re\iew of Books dergisinden Mary-Ka> V\'ilmers,seçimden çok mut- lu: - Önceden tahmin etmiştik. Özellikle Almanya'da birçok kişi hoşnutsuz tepki gösterecektir-Grass'ın "tki Almanya'nın birleşmesi"yle ilgili görüşleri yüzünden- ama Nobel Ödüiü politik bir ödül değil, yalnızca bir edebiyat ödüiü. Bunu akıl- dan çıkarmamanın artık zamanı geldi! Irish Times tan Eileen Battersby sevin- cini şöyle dile getirdi: - Nefis! Fevkalade! Hiç şaşırtıcı bir karar değil. Grass onu çoktan hak etmiş- ti. Almanya'da kızanlar olacaktır: çünkü Grass'ın Almanya tarihini doğru yorum- Iamış olması işlerine gelmiyor. Grass. Almanya'nın göbeğinde bu kadar gücün birikmesini doğru bulmuyor, onun çok ön- ceden sözünü ettiği sorunlar bugün birer birer ortaya çıkıyor. Fransa: Günter Grass hoşnuttur her- halde, ben değiL Fransa'nın Liberation gazetesinin ede- biyat eleştirmem Mathieu Lindon hiç hoşnut değil! - Günter Grass hoşnuttur herhalde, ben değil, diyor. O sadece bir yazar, hepsi bu. Bu ödüiü alacak bir Alman yazar var, o da Peter Handke. Ama onun politik gö- rüşlen bunu engelliyor. Bana kalırsa Al- manca yazan en büyük yazar Thomas Bernhard'dı, ama Nobel'i vermediler. ABD: O Nobel'i daha önce almanuş mıydı?! Tostmodernist bir masalcı' VVashington Post'un başeleştirmeni Jo- nathan YardJey şaşkın: - O Nobel'i daha önce almamış mıy- dı? Bu ödüiü bu zamana kadar almamış olması bir skandaldır. Itiraf edeyim, ben onun daha l960'lı yıllarda bu ödüiü al- mış olduğunu sanıyordum. Eğer bir Ame- rikan yazan önermem istenirse, üçünü öneririm: Philip Roth, Joyce Carol Oates ve Eudora \Velty. HoDanda: Sürpriz, ama şasırtıcı değiL Vrij Nederlandadlı haftalık kültürder- gisinin şefredaktörü Carel Peters'in yo- rumu şöyle: - Sürpriz, ama şaşırtıcı değil. Grass büyük bir yazar, ama aynı zamanda inat- çı birtartışmacı da. Herkitabı büyük tar- tışmalar yaratıyor. Son yapıtı öncekile- rin düzeyinde değil. ama gayet okunur bir kitap. Fınlandiya: Yaşasm! Harika! Hufvııdstadsbladet gazetesinin edebi- yat eleştirmem Elisabeth Nordgren çok mutlu: - Yaşasın! Harika! I972'de Heinrich Böll bu ödüiü aldığı zaman ben Günter Grass'ın alacağmı sanmıştım. Grass, epok romanlannın yazan, postmodernist bir masalcı. Keyifle anlatıyor ve neşeyle oku- nuyor. Güney Afrika: Çoktan almatrvdi- 1991>ilının Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanmış olan Güney Afrikalı yazar Na- dine Gordimer de çok sevinçli: - O bu ödüiü çoktan almış olmalıydı. Grass hakkında hem bir insan hem de bir yazar olarak söylenecek çok şey var. Onun sanatsal özgünlüğü ve politik onuru ak- lı almaz derecede. Ben şimdi "Nihayet!" diyorum. Ondaki hümanizmin, espritü- elliğın, mizahın, ince iğnelemenin ve kor- kusuz tavnnın benzeri başka hiçbir yazar- da görülmemiştir. Almanlann onun son yapıtına kızmalaryanlış; Grass sürekli ola- rak hareket zeminini değiştiriyor ve Al- manlar ona ayak uyduramıyorlar. Japonya: Nefis bir karar! Grass'ı kutlayan bir başka Nobel'li ya- zar da, bu ödüiü 1994'te alan Kenzabu- ro Oe. - Günter Grass, savaş sonrası Avrupa- sı'nın tartışmasız en büyük yazan. Ja- ponya'da onun milyonlarca okuru var; ben de onlardan biriyim. Nefis bir karar! Candan kutluyorum. Rusya: Rus>a'da kararsevinçU birşaş- kuıhkyaratn. İnostrannja Literatura(Ya- bancı Edebiyat) dergisinden Grigorij Tcharrisjvili: - Karar Rusya'da sevinçli bir şaşkınlık yarattı. Dergimizde onun son romanı "Be- nim Yüzyıhm"ı dizi halinde yayımla- maktayız, çok iyi rastladı. Okurlanrruz- la bir anket yapmıştık. En sevdikleri ya- zarlar sıralamasında Grass 3. gelmişti. Halen bu ödüle layık bir Rus yazar yok. Norveç: tsveç Akademisi'nin sevindi- rici bir karan. Aftenposten gazetesinin kültür redaksiyonunun şefı Jan E. Han- sen, karardan ötürü Isveç Akademisi'ni kutluyor: - Çok sevinç verici bir karar. O büyük bir yazar. Yazdıklan tartışmalar yaraüyor. Adı birçok spekülasyonlarda geçiyor. Ba- na kalırsa gayet sevindirici bir karar ol- du. Haldun Dormen'in hazırladığı Türk Müzikaller Geçidi, Londra'da sahnelenecek 'Türkiye'demürikale uygunyeryok' Depremzedelere katkıda bulunmak istiyor. FECİRALPTEKTN Haldun Dormen tarafından hazırlanan 'Türk Mü- zikaller Geçidi' 11. 12 ve 13 ekim tarihlerinde Lond- ra'da depremzedeleryaranna sahnelenecek. Kronolo- jik bir yapıya sahip olan müzikalde Dormen'in yanı sıra Nevra Serezü, Erol Evgin, Ayşegül Aldüiç. Haüt Ergenç, Ruhsar Öcal gibı sanatçılar rol alıyor. Vvest- mınister Beledıyesi Kültür Dairesı Başkanı Harvej' Marshall'la Londra Büyükelçisi Ozdem Sanberk'in de destekledikleri Türk Müzikaller Geçidi 11 Ekim'deCri- terion Tiyatrosu'nda. 12 ve 13 Ekım tarihlerinde de Hackney Empire Tiyatrosu'nda izleyiciyle buluşacak. Uzun sütedir gündemde olan müzikaller projesini önceleri ciddiye almadığını, ancak Doğuş Şirketler Grubu'nun sponsorluğu üstlenmesiyle, gerçekleşme- sini daha olası görerek hazırlıklara başladığını belir- tiyor Dormen. Bugüne dek aralarında 'İstanbul'un Hikâyesi'. 'Naunlar', 'Ben Anadolu' gibi oyunlann bulunduğu çeşitli yapıdan îngiltere'ye götüren Dor- men, yine Londra'da bir çalışma yapması teklif edil- diğinde daha ilgi çekici olacağını düşünerek bir mü- zikali yeğlediğini söylüyor. 17 Ağustos depreminin ar- dından Türk Müzikaller Geçidi 'nin gelirinin deprem- den zarar görenlere aktanlmasına karar verilmiş: "Dep- remzedeler varanna olması esere farklı bir anlam kat- n. İnşaUah i>i paralar kazanın.. Böylece hem Londra'da Türk yapmaruu sergileverek hem de depremzedelere katkıda bulunarak bir taşla iki kuş vurmuş oluruz." Dormen, Türk Müzikaller Geçidi'nin içinde yer alan yapıtlan kendi beğenisi doğrultusunda seçmiş. GÖs- teri, sultanlann bestelerinden başlayıp 'Leblebici Hor- hor'. İstanbul Efendisi", Lüküs Hayaf, Hisseli Ha- rikalar Kumpaması', *Yedi Kocab Hürmiiz' gibi ya- pıtlarla sürüyor: "tşin içinde, müzikallerin dışında Türk müzikleri de var. Londra'da sunacağımız yapıt- lan bir araya getirirken kronolojik bir sıra izledim. Bunun yanı sıra hem daha önce üzerinde yine Melih Kibar'ın çahşnğı hem de k»la> sahnelenebilir >apıtla- n seçmeye özen gösterdim." Türk Müzikaller Geçidi'nde şarkılar Türkçe, Dor- men ile NevTa Serezli'nin sunuşlan ise tngilizce ola- rak gerçekleştirilecek. Serezli'nin bölümünü üstlene- ceği daha önce açıklanan YıldızKenter ise turne prog- ramı nedeniyle projede yer alamayacak. Müzikal yapımlann Avrupa'da çok ilgi gördüğünü belirtiyor Dormen. Türkiye'de ise müzikal sahneleme- ye uygun mekân olmamasından şikâyet ediyor: "Ne yazık ki Türkiye'de müzikal sergile>ecekbina yok. Ege- men Bostancı 'nın zamanında Şan Trv-atrosu vardi- Şan Tryatrosu yandıktan sonra müzikaller için yer kahna- dı. Şimdi yeni bir salonun açüacağı yolunda söylenti- ler var. İnşaUah bu gerçekleşir de Türkiye'de müzikal- ler eski havasınadöner. Çünkü insanlar müzikalleri se- vivorlar. Hem müzik. şarkı dinlemek hem de dans ve oyun izlemek eğlencefi gelijor izleyiciye.'' Müzikal yapımları zaten beğenerek izleyen Avru- palılann. Türk müziklerinden oluşan bir yapıtı da il- ginç bulduklarını söylüyor Dormen: "Zaten kaçgece. kaç kişiye oynuyoruz ki_ O> nandığı zaman da ilgi gö- riiyor tabü." Türk Müzikaller Geçidi, Dormen Tiyatrosu'ndan ba- ğımsız bir yapıt. "Sadece bir gece" diyor Dormen, "Eğer Doğuş Şirketler Grubu da uygun görürse, bir gecefiğine lstanbulda da depremzedeler varanna oy- namak Ktivoruz" KUŞBAKIŞI MEMET BAYDUR Newtonf un Macerası Memleketimizde bilime, bilimsel alanın gücüne ve güzelliğine inanan insan sayısının pek fazla ol- madığı söylenebilir. Seçim sonuçlarına bakarak bile böyle bir savı fısıldayabiliriz. Ote yandan bilim nimetlerinden faydalanan yani teknolojiden durma- dan yararalanan insanlarımız da giderek artmak- tadır. Bilim ileteknolojiyi birbiriyle kanştıran birara kesimin varlığından da söz edilebilir. Cep telefo- nu, televizyon, bilgisayar, otomobil dolu bir ülke- de bilimsel inançtan uzak yaşanabilir mi? Bu so- ru epey zamandır aklımı kurcalıyor. Kimi siyasi li- derler uzay araştırma merkezlerinin, uzaya gönder- dikleri mekikleri başanyla çaltştırmak için Kuran'dan yararlandığını iddiaeder. Kimi yazarlanmız san ba- sınımızın sanat dergilerinde yayımladıkları "maka- lelerinde", padtşah Ikinci Selim'in 1571 yılında saraya müneccimbaşı olarak tayin ettiği Takiyed- din el-Raşid'i, Kopemik ve Tyco Brahe'den da- ha degerli ve önemli ilan eder. Bir Türk cihana be- del diyenlerimiz de bir tek vidasını kendilerinin yapmadığı aletlerle övünürler durmadan. Bilimsel düşünce tarzının onsekizinci yüzyıla ka- dar günlük hayatı pek etkilemediğini biliyoruz. Ke- şifler ve icatlar henüz başlamadığından olacak bi- lim o zamana kadar yalnızca kilise ile itişiyordu do- ğal olarak. Inanç insanlan ise bilime, işlerine gel- diği sürece itiraz etmemeyi uzun ve zahmetli bir evrim sonucu öğrendiler. Bertrand Russell'a göre bilimsel görüş, "bili- me bakış şeklimiz" olumlu ya da olumsuz olsun, insanlık için önemli bir konudur. "Sanat alanında olduğu gibi bilimsel görüşün kendisi de iki yönlü- dür. Yaratanlarile değeriendirenleraynı kişilerde- ğillerdir ve birbirinden farklı zihinsel alışkanlıklara sahiptiıier" diyor Russell haklı olarak. Gerçekten de evimizdeki buzdolabının termo-dinamik yasa- lannın sonucu ya da ürünü olduğunu hangimiz, ka- çımız biliriz? Bilim adamının çıkış noktası, olup bi- tenin nedeninin aynı kaynaktan geldiğini kanrtla- maktır. Sorunun tek bir denkleme indirgeneceği inan- cı, kendini gözlem ve deneyle sınayarak ilerlemek zorundadır. Bilim temelde işte bu olguya duyulan inançtan kaynaklanır, Bilim adamında bu inanç yoksa işi zordur. Değeriendiricinin (ya da teknolo- ji tüketicisinin) böyle bir inanca gereksinimi yok- tur. Russell bu ve benzeri konulara Sceptical Es- says/Sorgulayan Denemeler adlı yapıtında derin- lemesine eğilmiştir. ••• Fizik bilimini diğer bilimlerden ayıranın ne oldu- ğuna bakmadan önce bütün bilimleri birteştiren te- mel olgunun gözlem ve deney yapmak olduğunu bir kere daha anımsayalım. Kopernik'in açtığı yol- da ilerleyen dehalar içinde deneyin önemi Galileo ile, gözlemin önemi de Kepler ile artık sarstlmaz bir biçimde kanıtlanmıştır. Pozitif bilime bu iki yön- teme başvurmadan adım atılamaz. Peki öyleyse fiziği diğer bilimlerden ayıran nokta nedir? New- ton'dur. Bütün öbür bilimlerin hâlâ Newton öncesi dö- nemi yaşadıklannı söyleyebiliriz. Doğa Yasası New- ton'la başlar. Doğal olarak bu durumdan ne Ikin- ci Selim'in haberi vardır, ne de Müneccimbaşı Ta- kiyeddin Efendi'nin. Onlar Newton öncesi efendi- lerdir. Günümüzdeki "efendilerin" yirminci yüzyıl sonundaki durumlanysa acıklı güldürü sınıriannı da aşmaktadır. Newton matematik, mekanik, yerçekimi ve op- tik alanlarında insanlığın dev adımlaratmasını sağ- lamış bir dâhi bilim adamıydı. Yirminci yüzyıla ge- lene kadar aklınıza gelebilecek her alanda bilime model oluşturan fiziksel dünyanın mekanik açık- lamasını Newton'a borçludur insanlık. Bilimin diyalektiği bize şunu da gösterir: New- ton, Kepler ile Galileo'nun omuzlannda; Einstein ise Nevvton ile Maxwell'in omuzlannda yüksel- miştir. Bütün bu insanları birieştiren asıl ortak nok- taysa, evreni anlama ve açıklama merakının ve is- tençlerinin güçlü olmasıdır. ••• Bilimsel bilgi, bilimsel ilgi olmayan ortamfarda ko- lay filizlenmiyor. Sir Isaac Nevvton, 1665-1666 yıl- lannda parça parça doğrulan seçip bir kuramın bü- tünlüğünde birieştirme düşüncesine ulaştıgı zaman, üniversite öğrenimini henüz yeni bitirmiş genç bir delikanlıydı. Evrendeki tüm cisimlerin birbirini bel- li bir kuvvetle çektiğini ve bu kuvvetin cisimlerin birbirine görecel kütleleriyle doğru, aralanndaki mesafenin karesiyle ters orantılı değiştiğini söylü- yordu. Evreni açıklamaya başlamıştı Newton. '17 Ağustos'u Hatırlayalım' Babylon'da özel projelerKültür Servisi - İs- tanbul Kültür ve Sa- nat Vakfi ve Pozitif Ta- nıtım ve Üretim A.Ş. tarafından, müzisyen- lerin desteğiyle düzen- lenen ve gelirleri dep- rem bölgesindeki re- habilitasyon çalışma- lanna aktanlacak olan "17Ağustos'u Haürta- yahm" konserieri seri- si bugün saat 18.00'de Babylon'da başlıyor. " 17 Ağustos'u Hatır- layalım" konserieri 17 Ağustos sonrası oluşan kolektif bilinci yaşatma- nın yanı sıra, Türkiye'de bu tarih ile başlayan ve yeni miladı oluşturacak fikir/ proje/ işbirliği sa- hiplerini Babylon'da top- lamayı hedefliyor. Konserler kış sezonu boyunca her hafta pazar günleri saat 18.00'de Babylon'da gerçekleşe- cek. 4 milyon TL olarak belirlenen biletler konser günü Babylon gişesinden temin edilebilecek. Tür- kiye'nin önde gelen caz müzisyenlerinin özel pro- jeleriyle sahne alacağı '17 Ağustos'u Haariayaum' konserlerinin ekim ayı programı ise söyle: 3 Ekim'de Kerem Görsev Trio, 10 Ekim'de Free- Key Trio. 17 Ekim'de Ön- der Focan Vbkalist Proje- si, 24 Ekim'de Tuna Öte- nd/lmer Demirer/ Kür- şat And ve Ateş Tezer, 31 Ekim'de Fatih Erkoç Qu- artet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle