10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 EKİM 1999 PAZAR O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] B ır varmış biryokmuş, mut- suz bir ülke varmış. Ülke baştan başa yıkık, adeta bir "bsrykuş yuvası"ymış. Halkı yoksul, rutsak ve ça- resızmiş. Nasıl olduysa-to- rihin bir lütftı oJsa gerek- ortaya bir Bilge çıkmış. Halkının "Musa"sı olmuş, elinden tutmuş. Her sorununa kafa yorup çözüm aramış. Asker olmuş, ülkeyi ışgalden kur- tarmış. Devlet adamı olmuş, devrimler yapmiş. Düşünür olmuş. çıkış yollan gös- termiş. Sağlam ilkeler koymuş. Her işi bir düzene baglamış. Ülkeye uygarlık getirmiş. Ulusunun yüzünü güldürmüş. O yurtta dünyanın hayran kaldiğı, görkemli bir ya- pıt yükseltmiş. Ülke bayındır olmaya, ge- İişip ilerlemeye başlamış. Ne var ki zalim aynlık tez gelmiş. O Bil- ge -20 yılda 200 yıllık iş başardığından mı- dır nedir- genç yaşta hasta düşmuş. Gele- cek kuşaklara "Akıl vebilimin yohındanay- nlmayın!- Cumhuriyete sahip çıkın ve onu yüksdtin!" diye vasiyet edıp sonsuzluğa kanşmış, gitmiş. Ne yazık ki sonraki kuşaklar beklendi- ği gibi çıkmamış. Politikacı olup oy der- dine, yönetici olup mal derdine, aydırı olup can derdine dûşmüşler. Bilmemişlerdeğer- lerini, bır bir sapmışlar o güzel ilkelerden, laiklikten, ulusçuluktan, devletçilikten, halkçılıktan, devrimcilikten... Büyûk ya- pıt, orasından burasmdan yıpranmaya, ufa- İanmaya başlamış. Ülkede yoksulluk, ge- ricilik ve düzensizlik yeniden almış yürü- müş. Halk yine mutsuz ve çaresizmiş. Da- hası, ulus bölünmeye yüz tutmuş: Bir yan- da ilericiler, öbûr yanda gericiler... ortaya devlet düşmanı aynlıkçılar çıkmış, "2. Cumhuriyetçi'' mandacı tipler tûremiş. Bu ülkede bir de ilginç bir gelenek var- mış. Yuksek mahkeme başkanlan, ülke- nin yüksek yöneticilerini, parti başkanla- nnı, ileri gelen aydınlan her yıl karşılan- na toplar, ülke sorunlan hakkmda yüksek gerilimli konuşmalaryaparmış. Yönerici- -4er ve aydınlar yüksek yargıçlan kuzu ku- zu dinler; toplantı bitince de salondan sük- lüm püklüm, birbirlerini ıte kaka, kaçar- casına çıkarlarmış. Bu paylamanın onla- Masal, Gerçek ve Umut -1 —•.. Prof. ra bir yaran olur muymuş? Nerede!. Dö- nerdöneryine bildiklerini okurlarmış, bir kez daha azarlanacaklan sonraki toplan- tıya değin... Bu böyle yıllarca sürmüş. Çok sular geçmiş köprülerin altından. Yıllardan bir yıl, yine böyle bir toplantıda, o yüksek yargıçlardan biri, pek tuhaf, aşın bir ko- nuşma yapmış. Bu yargıç öncekilere ben- zemiyormuş. "Kendinigizie.Güçieııeceğm zamanı bekle!" diye öğütler veren hoca efendilerin toplantılanndan çıkmazmış. Sanki birilerine yaranmak. Büyük Bü- ge'nin yapıtına son ve kesin darbeyi indir- mek ister gibi bir hali varmış. Sanki biri- lerinin yıllardır hazırladığı bir sözcü gibiy- miş. Belkı de olgulara pek dar bir açıdan bakıyormuş. Demiş ki: "Devlet dinden, din devletten bağımsız olmalıdır. Dev let di- ne kanşmasın. Laik devlet, tarikatlann önünü açar. Bu ülkeyeAngto-saksondemok- rasisi gereklL. Değjştirin bu anayasayıL." Bu kez ortalık alkıştan yıkılmış. Yöne- ticiler de muhalefet liderleri de uyukla- dıklan koltuklardan firlamışlar. Salondan bu kez pek keyiflı, düzgün adımlarla çık- mışlar. "Çrtası yüksek demokrasL. Çıtası en yüksek demokrasL." çığlıklan her ye- ri kaplamış (O ülkede, gelir düzeyinin kü- çücük komşu ülkedekinin altıda biri olma- sı, dış borç yükünün 100 milyar dolarlan bulması, bir depremin ugrattıgı kaybın başka ülkelerdekinden on kat fazla olma- sı ne Yüksek Yargıcm, ne liderlerin, ne de alkış tutuculann umurundaymış. Çünkü bunlann işi gücü soyut şeylermiş; somut sorunlardan, bir yarasanın ışıktan kaçtıgı gibi kaçarlarmış). Ülkenin "çağdaş,gerçek- çi, sofcu" ve ödüllü başbakanı "Son dere- cedeönemli bir konuşma» Herkes bundan dersalırtabdır. Somutönerüerimiz obcak" diyerek ellennı ovuştuımuş Büyük Bil- ge'nin can düşmanlanndan ana muhalefet Dr. CtHAN DURA Ercives Üniversitesi başkanı; bir yandan "Alana unzannatanm" derken bır yandan da "Bu kanşıklıkta ger- çekçi,sok» başbakandan birödün daha na- sd kopannm" diye düşünmeye başiamış. Işin en acıklı yanı, Büyük Bilge'nin kuru- cusu olduğu parti başkanının da "Ben de imzamıatanmyahu_" demesiymiş. Epey- dır köşesinde uyuklayan bir hatun başkan da Yüksek Yargıcın konuşmasını -lsa'nın doğumuda artık yeter, diyerek- "miaf ilan etmiş. Neo liberaller, 2. Cumhuriyetçiler zil takıp oynamaya başlamış. Geleceği gö- rür gibi olan bölücüler şapur şupur yalan- mış, kara şeriatçılar sevinçten sokaklara dö- külüp üç gün üç gece bayram yapmışlar. Masal bu ya, yöneticiler ve muhalefet başkanlan hemen parlamentoya koşmuş- lar; kuzucuklannı çevrelerine toplayıp yu- mulmuşlar Büyük Bilge'nin anayasaya koydurduğu en temel ilkeyi değiştirmeye (Daha önce uluslararası tahkim konusun- da deneyimleri olduğu için "al güliim ver gülüm" yoluyla anlaşmada, pardon "de- mokratik uzJ£şma"da hiç zorluk çekme- mişler. Zaten bu yöneticiler; öteden ben, ellerine kâğıt kalem alıp yasa değiştirmek- ten, yasa çıkarmaktan başka bir iş yapmı- yormuş. Dahası Başbakan da, başbakan yar- dımcısı da -kendilerinın deyışiyle- çok güçlü imişler). İşi, dünya tarihinde görülmemiş bir hız- la kotanp doğru Cumhurbaşkanına koşmuş- lar. Bu konulardaki beceriler onlannkin- den hıç de geri kalmayan Cumhurbaşka- nı "Benim geçmiş hizmetlerimi veCıunba- batağa yeniden aday olduğumu unutma- yın. Kendim için birşey istiyorsam nâmer- dim" diyerek dakıka beklemeyip basmış ımzayr. Işlem tamammış! Eskileri toplatılıp yeni anayasa kitapçık- lan pınl pınl basılmış, bütûn yurda dağı- tılmış, en başma koca koca. koyu koyu harflerle şu madde yazılarak: Devlet dine kanşmaz!.. Bunun anlamı şuymuş: Dinin de artık yasama, yürütme ve yargı gücü var- dır. Dinciler; bundan böyle akıllanna ge- len her şeyi, hem de istedikJeri gibi yap- maktaözgürdür. "Jakoben" şeriatçılar, se- vinçten dört köşe, ilk iş olarak doğal müt- tefıkleri bölücüler ve 2. cumhuriyetçıler- le birlikte kırk gün kırk gece bayram yap- mışlar. Ardından zaten yıllardır üzerinde çalıştıklan "kara plan"lannı önlerine ya- yarak uygulamaya koymuşlar. Günler, aylar, yıllar geçmiş. Ne o doy- maz Cumhurbaşkanı, ne o hayalperest Baş- bakan, ne onun somurtkan yardımcısı, ne o fırsatçı muhalefet liderleri, ne o şeker- lemeci aydınlar kalmış. Ardlannda kor- kunç yıkımlar bırakarak her biri siyaset- ten el ayak çekmiş. Yerlerini sonra gelen- ler almış. Bu arada, zaman ve gerçek sar- malı işleyip durmuş. Bakalım, çeyrek yüzyıl geçmeden, o ül- kede neler olmuş: "Kara plan"cılar. işe eğitimle başla- mışlar. Artık hiçbir kanşanlan yok ya "Biz gençliği kendi kafamızda yetiştirmek iste- riz. Demokrasi >-ar. hem de Anglo-sakson patenttü-" diyerek kurmuşlar kendı teok- ratik egitım sistemlerinı, açmışlar özle- dikleri medreseleri birer birer... Öğretim programlannı tslamileştirmişler. Ulusal dile kapıyı göstenp "Kur'an difi" oldugu için Arapçayı birinci dil yapmışlar; yazı- yı da yeniden Arap alfabesine çevirmişler. Kitaplarını, dergilerini eski harflerle ve eski dilden bastırmışlar. Tarih öğretmenı- ni değiştirmişler. Ulusal tarih anlayışmı ko- vup yeniden ümmet tarihini buyur etmiş- ler. Islamdan öncekı binlerce yıllık insan- lığı da,o ulusun varhğını da bir kalemde siîip atmışlar. Çağdaş müzik ve resimdi, modern heykelcilik ya da mimarlıktı, hep- sıni de -Islamı olmadıklan için- bir güzel ıslatarak kapı dışan etmişler. Bütûn bun- lan da açıkça ve pişkinlikle yapıyorlar- mış. Çünkü. demokratık haklanymış; kim- se onlara kanşamıyormuş. Aradan çok geçmemiş. bu kez de kadınlan kara peçe ve kafes arkasına sünnüşler; çalışma ve top- lum yaşamından çıkarmışlar. Kadın hak- lan da neyin nesiymiş? Kuran'da "Allah'm emri'* öyle miymiş? "Cennet analann ayaklan ahmdadır" hadisi, onlann nesı- ne yetmiyormuş? Ya şu "bikçHerm "çagdaş" dedilderi gıyim- kuşam? Bu gâvur kıyafetleri Müs- lümanlara yakışır mıymış Osmanlı atala- nnın, Asn Saadet'in giyim-kuşamı şura- da durup dururken? Ö^leyse gelsın fesler, külahlar, takkeler, sanklar.. gelsin cüppe- ler, şalvarlar. poturlar, çarşaflar... Bütün bunlar gelir de. eski lâkap ve unvanlar du- rur mu? Başlamışlar efendi, aga, hafız, molla, şeyh gibi hitaplan toplum demeyip, devlet demeyip her yerde kullanmaya... Her sokak başında yeni yeni tekkeler, za- viyeler açmalan da işin tuzu biberi olmuş. Öyle ki ortalık şeyhten, şıhtan, dervişten, müritten geçilmez olmuş. Ülke tam bir panayır yerine dönmüş. Bir süre sonra sıra "kara pbuı"daki baş- ka bir hedefe gelmiş: "Biz Müslüman Os- maobyız. Eskisaati,eskitakvimiisteriz. De- mokratik hakkımızdır, söke söke ahnz" diyerek uluslararası saati. takvım ve rakam- lan da "tu kaka" deyıp rafa kaldırmışlar. Öyle ya, bunlann Islamısı dururken gâvu- run saati, takvimi kullanılır mıymış? Gel- sin hicri takvım öyleyse, gelsin eski rakam- lar... Bütün bunlann hepsini de çok kısa bir zamandagerçekleştirmişler. Çünkü "ana- yasal" haklanymış (Devlet artık anayasa- lı degil, anayasal bir devletmiş). Çünkü bu şeriatçılar; camilerde, tekkelerde, ma- halle aralannda halk ile iç içe, yan yana yaşıyorlarmış. Insanlann kafasmı sürekli ışliyor -iç ve dış Islamı sermayenin akıtü- gı paralarla- kannlannı doyuruyor, elleri- ne dünyalık sıkıştınyorlarmış. Halk yıgın- lan yoksulmuş, yılgınmış; egitimsiz ve konımasızmış. tarikatçı militanlan dihli- yor. peşlerine kolaylıkla takılıyormuş. "Istanbul'un topoğrafyası öylesine hızlı deği- şiyorki, değil birkaç yüzyıl, fakat şöyle biryirmi otuzyıl öncenin semtlerini, mahalle ve sokakla- nnı bile bulamıyorsunuz." Burhan Aıpad'laönce 'Vatan'da, sonrada uzun yıllar 'Cumhuriyet'te komşuluk ettik. Bir Istanbul insanıydı. Bir öykü yazan, gerçek bir gazeteci. Önemli bir yanı da tiyatro ve sinema alanındaki bilgisi, görgüsü, anılan... "Taşı Toprağı Altın", "Şehir" vb. öykü kitaplan, 'Son Perde', 'İlkGe- ce', 'Gezi Günlüğü' vb. denemeteri; Almanca- dan yaptığı sayısız çevirileri ve uzun gazete ya- zarlığı ile basın ve edebiyat dünyamızın önemli bir kişisiydi. Ne yazık ki ölümünden sonra adı anıl- maz oldu nice deger gibi!.. Geçenlerde bir TV ekranında "Alnımdaki Bı- çak Yarası" adlı romanına dayanarak çevrilmiş bir filmi iztedim. İster istemez gazete yazarlığı- nın nanköriüğünü anımsadım. Yazarsın yazarsın izi kabnaz, çünkü o gündelik olayfar öylesine tek- düzedir ki, bir daha eski günlerin kişilerini, serü- venlerini okumak kimsenin aklınagelrnez. Eme- EVET/HAYIR OKTAY AKBAL 'Anılarda Istanbul'u Yaşamak!' ğe, özellikle sanatçının, edebiyatçının emegine saygısız birtoplumun anlayışı sürüp gittikçe, ni- ce değerlerimiz ne yazık ki geçmişin karanlığın- da kalmaktadır. Bir meraklı kişi onu o karanlık- tan çekip gün ışığına getırene kadar... Dediğim gibi, bir Istanbul insanıydı. Uzun ve oldukça çetin geçen yaşam serüvenini hep Is- tanbul'da yaşadı. Bir büyük kent yazan, öykü- cüsü, ilk kitabının adı bile bunu bellı etmez mi: "Şehir9 Tablo"... Use öğrençisjyken ilgiyle alıp okuduğum öyküler. Bir yazımda belirttiğim gibi: "Dörhdûzbiranlatımla lirizmyapma olanağmı ger- çekleştirmek istediği öykülerinde, şehrin hare- ketine, kalabalığma kanştığı, okura yakın kahra- manlaryarattı. Toplumcu gerçekçilikten hiçşaş- madı." Niye durup dururken Buıtıan Arpad'ı anı- yorum? Önümde basılmaya hazırlanmış bir dos- yaduruyor. "Anılarda Eski Istanbul: 1920-1950". Ahmet Arpad babasının Istanbul'la ilgıli yazıla- nnı bir araya getirmiş, Istanbul kentinin çeşitli yönlerden, açılardan anlatılması... özellikle bu- gün masal olmuş semtler, sokaklar, sanatlar, sa- natçılar! Önemli bir belge, hem de birer öykü gi- bi okunan parçalar... 1910'da Istanbul'da doğmuş, yaşamının tümü bu büyük kentte geçmiş bir ınsan... Bir yazısını şu ilginç ve anlamlı saptamayla bitirmiş: "...imparatoriuğun son çöküş yıllanyla Kurtu- luş Savaşı ve cumhuriyetin başlangıç yıllannda okuldan hayata geçen bizim nesil ne paracı, ne çıkarcı olabildi. Osmanlı Imparatohuğu'nunye- nileme-onarma ütopisine bağlanmış ülkûcü dü- şünürlerveöğretmenlerbizlereparacılığıöğret- miş değildi. Küçükburjuva esnaflıklanyla iç dün- yası kararmış bir nesildik... Altmış yıl öncelerin hayal perdesi, allı moriu kartelalar, kantocular, operetçiler, naturalist tiyatro ustalanyla dolu o bambaşka dünya, 1975'lerin gençleh için pek bir anlam taşımasa da!.." Ikibinli yıllann eşiğindeyiz. 1920'lerin, 30'lann, 40'lann dünyası, toplumu, kuşaklan tekerteker çekip grttiler, gitmekteler! Koskoca Istanbul ise tanınmaz bir kişiliğe dönüştü. llerleme, gelişme, uygarlaşma adına anlayışlaria, dünya görüşleriy- le bir çözülme, bir yozlaşma hızlandıkça hızlan- dı. Bir masal gibi okuyacaksınız Arpad'ın "Anı-. larda lstanbul"unu... Bu karmaşık, bu değertMl- mez, uydurmacı, sahteci güncellikler içinde "Anı-" larda lstanbul"u bir kitap olarak okumak olana- ğını bulabilirseniz!.. S O N Y DinveBilim KV-29X5O Burak ULUSAL UniversityofNorth Texas Videonuzu güle güle kullanın. Sony televizyon alan herkese Sony video hediye. 15 Ekim'e kadar 63 ekran ve üstû Sony televizyonlar, hem Sony video hediyeli, hem de taksitle. • Gfcael (322) <5619191 LCks (216) 345 7154 h a * Aht nKDçflk*M(Evnie((312)•418 !7S3**•!>• Afikar (2<2)311 6635 » KU1 (232) 463 1878 Kmp,+» Batay (232) 369 8007 l i ı m Uğuriü (382) 431 ?<39 Bsy«m (22-<) 223 0234 M t t t * * * Atoa (222) 220 2020 Kfc* (346) 222 3*27 Akm« (212) 282 1532 KadMy ldi SflMMI ^ f t r o l O n n r (264) 278 5474. EfdoğanOnef (264) 273 3OX Antar»B«nH»vi»r Paşa (312) 2227434 nwlll»ylilTemi2Mldar (312) 346 1399 a * PonaM (312) 322 5319Kml»yP3şac»ı (312)4178240 Paşamsan (312) 425 3543 rpj<llmi Ev-Aç (312) 425 4204 «**• Q*aya (256) 212 3906 • r t k a * Banrfema OzbaymOrtar (266) 718 3883 ( M t B GûKan 1378) 227 9999 M n Boçfar (488) 215 0239 M l l l l E»aş (228) 212 5701 k m Butoy (224) 222 2639 Ç m n Elekfcf* Ma*BP(364) 212 5733 M m 'Jrdr* (284) 212 2330 b U f a N r Abduiah Aydn (222) 231 2146 O r i n M p Erm (342) 220 3409 Şems (342) 230 2494 blHkltf Aoc*r Koç (212) 696 3438 BOyOk^ilMI» Beyazssray (212) 881 1777 Martfly VHnn (212) 542 1515 Dl|fclii AyOoğar (212) 260 6518 Hfcr Ef-M (212) 287 1717 FM»l Galen G6ç (212) 521 7091 FtnttoatB Gap (212) 588 2190OUhmmVft Tına (212) 563 6162OAtHpo EberK (216) 368 0555 l'lll • I I I I H H ^ I I M Gahvi Irfan (212) 5S5 3274 KnkUr/ GCno, (216) 336 9474. Metropa* (216) 348 9619 / 2 ha! Kjrttfy Avnpe (212) 293 0702, Yaaaoğlu (212) 245 0277 KonMi» Bejhaı (216) 302 2237 MfanMfı Acarsoy (212) 246 6902 h n k Sa* (216) 354 6078 gtş» Ak (212) 246 4327 Ümnlve Emek (216) 335 4313 ZeyHnbumu Hoşvet (212) 562 0673. Ozçe» (212) 582 6062 l o ı * > l n r * [Jn* (232) 421 4569 Bomo» Bocei (232) 388 5760 Borel Ucl (232) 339 9671 Çmtmfm Bap (232) 441 4536 K»|I»JM Safi (232) 382 6908 bwW Oenız Paarlama (262) 321 8510 Oata» Oenz DTM (262) 642 3767 KayMrf EM (352) 221 1545 K a ^ a Yuvator (332) 350 1700 K a M m l U M l u g B Çakçnaı (288) 417 6026 H l l l l | l Ntda (422) 321 7515 MariM Dotnan (236) 231 1048. SaM Süer (236) 613 1365 Itatla Bodnm Krayt» (252) 316 8255 Ufak Uzcaı (276) 215 1827 « r t GCneş (484) 223 3422 TttĞrtmt Semeraoğlu(282)2«0203Çoıtaişgücler(282)6529016V*BKa)fan TOkmenoâlu (432) 216 7540 tmtfuMtk K m M r EmJ* Yağmuroğtu (372) 316 1729 2 yi garam «jn Sony Eurasıa garartı kartn almayı uuıveyn. Bu Kampanya 15 Ekn 1999 tanhme kadar geçerfclr « stok miklafiafiyta anrtdr Protnosyon 63 ekran ve ûstü tdevizyortar ve SLV-P66EE model videotar ıçm geçerkchr Sanayı ve Tcaret Batcanfeğı'nca 2506 1994 larii ve 21940 sayHı Resmı Gazstede ılan ecMen teöfı^e uygundu E u r S S İ a P a z a r t a m a A . Ş . AkOz l ; Merkezi. Ketklı Cad Mo:16 AJu«zacle-lstanlXJl Tel. (0216) 474 0525 pbx Müşlen Bügı Meıfcezr. (0216) 474 0532 Y aşanan deprem fe- laketi sadece Tür- kiye'nin depreme karşı ne derece hazırlıksız olduğunu bir kez daha gös- termelde kalmadı, aynı za- manda önemli bir olguyu, din ve bilim arasındaki çe- lişkiyi de gözlerönöne ser- di. Bu iki olgu arasındaki çelişki ınsanlıktarihi kadar eski! Eğer bana, birbirine en karşıt iki kavram han- gisidir diye sorsalar, din ve bilimdir diye yanıt verir- dim. Din ve bilim niçin birbi- riyle çelişir? Çûnkû din, özû itibanyla hurafelere, dogmalara dayanır; sakat ve tutsak akhn ürûnüdür din; bilim ise gerçeklere ulaşmak için soran, sorgu- layan özgür insan aklının bir ürûnüdür. Bu iki kav- ramın birbiriyle çelişmesi bu yüzdendir. Gericilik di- nin özünde var. Yeryüzün- deki tüm dinler gericidir. Dinde reformdan söz eden halt etmiş. Din, görmeden inanma, sorgulamadan ka- bul etme temelinde biçim- lenir. Herhangi bir dine mensup bir kişinin Tan- n'yı görmüyor olmasına karşın Tanrı'nın varlığım kabul etmesi bu yüzden- dir. Dinde sorgularnak, ger- çeğe varmak için araşür- mak yasaklanmıştır. Daha doğrusu böyle bir şeye ge- rek duyulmamıştır; çünkü yeryüzünde var olan her şeyin Tann tarafindan ya- ratıldığıru kabul etmek din- sel düşüncenin özünü oluş- turur. JaiDesFrazer u AhmDar adlı kitabında dinsel dü- şüncenin kökeninden söz ederken eski çağlardan in- sanlann yeryüzünde var olan her şeyin ilahi bir güç tarafindan yaratıldığına inandıklannı, bu nedenle mevsimi gelince ilahi güç- ten yağmur yağdırmasını ya da güneş açtırmasını is- tediklerini anlatır. Aynca o çağ insanının hertürlü do- ğa felâketinin o ilahi güç tarafindan meydana getiril- diğine inandıklannı anla- tır Frazer iki ciltlik kita- bında. Bizim şeriatçının düşünce biçimi de eski çağ insanından farksız! Yaşa- nan deprem felaketini, Tan- n'nın insanlan cezalandır- ması biçiminde yorumla- yan şeriatçı, bilinçsiz halk yığınlannm inançlannı sö- mürerek amacına ulaşma telaşında. Yaşananlar, bilime sırt çevirmenin ne gibi bir fe- lakete neden olacağını gös- termesi açısından ibret ve- rici. Bilime sırtını dönmüş bir ülkenin kurtulmayaca- ğı, eski deyişle iflah olma- yacağı kesîndir. Dınin tutsak, bilimin ise özgür insan aklının ürünü olgular olduğunu biliyo- ruz. Yeryüzünde yüzyıllar- dır yaşanan din ve bilim arasındaki savaşım, aynı zamanda özgür ve tutsak akıl arasındaki savaşımdır. Dincinin savunduğu kale- nin taşlan çürüktür! Din- cinin telaşı bu yüzden! O taşlan bir bir yerinden oy- natmak gerekiyor. EmHe Zota,yeryüzündeki en son kilisenin en son taşı din adamının kafastna düşme- diği sürece insanhk ger- çek aydınlığına kavuşma- yacaktır derken bir gerçe- ğin altını çizer. Karayobazın iç yüzünü sergilemek, Türkiye'nin geleceği açısından önem- lidir. Bunu yapmak ise ger- çek ve dürüst aydınlann işidir. Ortada "aydın" nitele- mesiyle dolaşanlann yap- tıklan tek iş, gericiliğe ödün vermektir. Yürekli ve dü- rüst bilim insanı tlhan Ar- sel'in deyişiyle söylersek, yaşadığımız günlerde ay- dınlanmızın bile aydmlığa gereksinimi vardır. Hak- sız mı sevgili Arsel? Emi- le Zola'nın sözünü biraz değiştirerek tekrar edelim: Türkiye'de en son dinci- nin en son marifeti ortaya dökülmedikçe Türkiye ger- çek aydınlığına kavuşma- yacaktır! PENCERE Haksn Rekabet Karşısında Rekabet Kurulu!.. Turgut Özal çok ilginç bir adamdı, ardında unu- tulmayan inciler bıraktı. Doğu bilgesi der ki: "- Her istiridye inciye gebe olmaz." Her politikacı da Sultan Deii Ibrahkn gibi ba- lıklara inci dağıtmaz. özal'ın incilerinden biri: "- Anayasa bir kez delinmekle bir şey olmaz!.." O günden beri bu inci kulaklara küpe oldu; Tür- kiye kim kime, dum duma bir yaşama balıklama daldı. özal anayasayı en ilginç yerinden delmiş, oğluna özel televizyon kurdurtmuştu. Neydi amacı?.. Sryasal iktidann başında olduğuna göre özal dev- letin televizyonuna hükmediyordu; buna bir de özel televizyon ekledin mi, var mı bana yan ba- kan!.. 2000 yılına dek ülkenin egemeni olmayı planlıyordu. Nasip değilmiş... Ancak o gün bûgün medya allak bullak oldu; ya- sa masa oldu, üstüne han-ı yağma kuruldu; iş böyle gkJerse, medya tşlevini tümden yitirecek, dev- leti söğüşlemenin şantaj aracına dönüşecek. Peki, çare?.. • Çare önce medyanın kendi yapısından doğma- lı; içinden gelmeli... Meslek dayanışması, ahlakı, kurallan ve özde- netimini oluşturacak kurumlanmız var mı?.. Yok!.. CManlan da yok etmek yolunda, maşallah, eJi- mizden geleni esirgemiyoruz. Televizyon, gazete, radyo, banka, borsa, dev- let ihatesi, kartel, tekel, damping, tefecilik, yalan haber, uydurma, iftira, güvensizlik sözcükleri bir- biriyle öylesine sarmaş dolaş oldu ki, içinden çık- mak güç... Medyadaki düzen liberallik özentimizin dört dörtlük dışavurumu!.. Son günlerde bu keşmeke- şi tamamlayan bir olay yaşanıyor; kör kör parma- ğım gözüne dercesine açık seçik bir damping ba- sında sürüyof. Yalnız kâğıdı yaklaşık 90 bin lira olan btr gaze- teyi kim 50 bin liraya satabilir?.. Hangi amaçla satabilir?.. Bu gibi durumlarda "Değirmenin suyu nereden geliyor" diye sorulmaz mı?.. özal ne demişti: "- Anayasa bir kez delinmekle bir şey olmaz!.." Peki, yürühükteki yasaian her gün delmekle de bir şey olmuyor mu?.. • Damping, serbest rekabetin özüne aykın düş- tüğünden, yasalara aykındır. Peki, bu durumda ne olacak?.. Kim damping ya- pana "dur" diyecek?.. Ülkemizde "Rekabet Kurulu" haksız rekabeti önlemek için yasayla kuruldu. Siyasal ve ekono- mik baskılar aitında kalmasınlar diye başkanından örgütüne dek güvenceler sağlandı. -1 Curnhuriyet, medyadaki dampingi durdurması için Rekabet KuaHu'-na başvurdu. Kaç hafta oldu?.. • Türkiye büyük bir bunalımı yaşıyor; devletin ku- rumlan bundan etkileniyor; yozlaşıyor. Rekabet Kurulu bir sınav karşısındadır Var olu- şunun gerekçesini ya kanıtlayacak ya da kurulu- şun ne gibi işlevi olduğu sorusunun çengeli ka- muoyunun bilincine takılacak?.. Unutmayalım ki bir kurulu saygınlaştıran, için- de yaşayanlardır. Araştırmacı Gazeteci Adaylarına Çağrı Dünya'yı ve Türkiye'yi bilen... Geüşmtleri doğru yargüayan, sorgulayan ve denetleyen... Meslek ilkeltrine ve topluma saygıh... Toplumsal sorumluluk taşıyan... Uğur Mumcu'nun araştırmacı gazeUciük çizgisini devam ettirecek... ...gazeteciler yetiştirmek amacıyla Araştırmacı Gazetecilik Kursu düzenlenmiştir. Şu anda herhangi bir yerde çalışmayan, 23 yaşını aşmamış üniversite mezunlanna, karşılıksLZ burs verilecektir. Adaylar, yüz yüze yapılacak gönişme sonucunda belirlenecektır. Burs almaya hak kazananlar, 3,5 aylık yoğun kuramsal eğitim çalışmasından sonra 3 ay süreyle gazetelerde mesleki deneyimlerini geliştireceklerdir. Vakfımızdan alınacak başvuru dosyalannın 8 Ekim 1999 Cuma günü saat 17:00'ye kadar vakfa teslim edilmesi gerekmektedir. mu uğuı mcu ! UİARAŞTIRMACI GAZETECİLİK VAKFI Parfe Caddesi N«: 14 M&U Kıvaklıdcn ANKARA Td: 10312) 417 77 M pt.j Faks: (»3121 417 57 4* e-pmj: Başka Türkiye Yok Haydi Fidan Dikelim ORMAN BAKANLIĞI AĞAÇLANDIRMA VE EROZYON KONTROLÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle