13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 EKİM 1999PERŞEMBE CUMHURtYET SAYFA kultur(a cumhuriyetcom.tr 15 'Sanat ve Modalan' sergisi, modern olanın moda olanla ilişkisinden yola çıkıyor Günümüz çağdaş sanat modası ESRA ALİÇAVUŞOĞLU Lrart Sanat Galerisi'nde açı- lan 'Sanat ve Modalan* sergisi, Baudelaire'in modern olanın mo- da olanla ilişkisinden yola çıkıyor. Küratörlüğünü Ali Akay'ın yap- tığı sergı, Müşerref Zevtinoğlu. Ahmet Elhan. Behiç Ak. Hüseyin Bahri Alptekin, Suz> Hugh Levy. Hakan Onur. Emre Zeytinoğlu ve Esat Tekandın 'moda' ıle il- gili işlennı bir araya getiriyor. Bu sergi kapsamında sanatçılar. Ali Akav'ın Baudelaire'den yola çıkarak önerdiöı 'Sanatve Moda- lan' kavramı üzerine düşündüler. Ali Akay'a göre bu sergi. hem Batı'nın yaşadıgı öncü akımlan. hem modernliği ve postmodern- liği hem de küresel bir ultramo- demliği elealıyor. Sekiz sanatçının ışlerinin yer aldığı sergide kuşkusuz en ilgi çe- ken çalışma ve ısim. Behiç Ak. Moda ka\ramını irdeleyen bir ser- giye Behıç Ak'ın karikatürleriy- le hem de deprem konusuyla ka- tılması serginin farklı bir biçim- de 'okunmasına' neden oluyor. Ali Akay sergiye bir karikatüris- tın katılmasını şöyle açıklıyor: "Behiç Ak'ın bu sergide yer alıvor olnıasınm nedenlerinden biri mo- dernitc... Baudelaire'in eie aldığı anlamda hem uçuculuğu hem ebediliği ortaya çıkanyor karika- tiir. Sanabn kalıcı yaıuyla veniyi yapan yamnı biıieştirmeye çalışı- yor Baudelaire. 'Modern Ressa- mın Yaşantısı' adlı makalesinde özellikle modern yaşamdaki hı/J ele almaya çabşırken bir karika- tiiristin üzerine yaslanıyor. Ve o dönemde Kınnı sa> aşını takip et- miş >e desenleri gazetelerde ya- yımlanmış olan bir karikatürist- ten söz ediyor. Ben de modernite ve modalan ele alan sergide bir ka- rikatürisrin olması gerektiğini dü- şündüm." 'Fembe'' merdiven Binlerce kışifıin yaşamını yı- tirdiği Marmara depreminden son- ra depremle ilgili yazı \e kanka- tür enflasyonu yaşanan ülkemız- de Behiç Ak'ın karikatürleri kuş- A (Fotoğraflar: UĞLRGÜNYÜZ) -li Akay'a göre bu sergi, hem Batrnın yaşadıgı öncü akımlan. hem modernliği ve postmodernliği hem de küresel bir ultramodernliği ele alıyor. Behiç Ak'ın karikatürleriyle hem de deprem konusuyla katılması ise serginin farklı bir biçimde 'okunmasına' neden oluyor. kusuz sergiye farklı bir açıdan bakmamıza neden oluyor. Behiç Ak'ın karikatürleri deprem 'mo- dasa'na ayak uydururken 'Sanatve Modalan' sergisine de tam anla- mıyla denk düşüyor \e sıstemin hızını belki de en iyı biçimde gös- termiş oluyor. Depremin de tıpkı diger olaylar gibi görsel ve yazı- lı basmda sunulması. sonra tüke- tilıp bir kenara atılması ve unutul- ması rahatsız edicı olsa da moda kavramıyla yakından ilgili. Be- hiç Ak'ın bu sergide yer alan ka- rikatürleri küçükten büyüğe dog- ru bir piramit biçımınde duvara yerleştirilmiş. Izleyicinin en üst- teki karikatürü okuması ve görme- si için ancak karikatürün önüne yerleştirilen merdıvene çıkması gerekiyor. Karikatürlerin önüne yerleştirilen 'pembe' merdiven, modanın 'renkliliğini' de destek- liyor bir bakıma. Videodan deniz yüzeyi Ali Akay. sergide yer alan bü- tün çalışmalann şu ya da bu bi- çimde birbiriyle ilişki ıçinde ol- duğunu savunuyor. "Sergide yer alan çalıştnalan birbiriyle ilişkile- ri bakımından düşünürsek, tuval resmi dışında hemen her şey bu- rada var; hey kel. enstalasyon, fo- tograf. dijital baskı ve \ideo... Bu anlamda günümüzün çağdaş sa- nat modasını da gösterh or bu ser- gi. Bu işlerin arasında Esat Te- kand'm hamur silgi'den yaptığı çalışma, siltneyi-saklamayı hatır- lattığı için modanın sürekli yeni- lcndiğini de gösteriyor." Esat Tekand'ın 'HamurSflginin Zaferi' başlıklı işi, kültablası, si- gara, kibrit, çay bardağı ve kaşık gibi hazır nesnelerin üzerinin ha- mur silgiyle kaplamasından olu- şuyor. Ali Akay'a göre Tekand. magazin dergilerinden sıgara ve tablasına dek her şeyi saran mo- dernliği kendi baglamındaeleala- rak sarmalıyor. sanyor ve göste- riyor. Müşerref Zeytinoğlu'tiun 'iâm- siz' videosunda dümdüz bir deniz yüzeyi gösteriliyor. V'ideoda de- nizin kendi içindeki devinimi ele alınırken doganın moda olama- yacagı gösterilmek isteniyor. An- cak bunun \ideo ile verilmesı ile bir bakıma modanın içine de gi- rılmiş oluyor. Uçucu ve geçici etkisi Sergide Ahmet Elhan'ın 'Is- marlama' ve Hakan Onur"un 'Bir Çocuk İçin Kıyafetler" adlı ça- lışmalan modakavramı iledirekt ilişki içinde. Ahmet Elhan'ın bir terzıye ısmarladıgı ve bunu daha sonra 114 parçaya ayırarak yeni- den biçim verdigi ceket bir an- lamda moda kavramını ters-yüz ediyor. Dijital baskı ıle yapılan 'ısmarlama' ceket yeni baştan birçözüme ugratılıyor ve moder- nitenin yeniden okunmasına ne- den oluyor. Emre Zeytinoglu'nun Camp- bells çorbalanndan yola çıkarak oluşturduğu 'Post-WarhoH' adlı çalışma hem Andy VVarhol'a gön- derme yapıp onu aşmaya çahşır- ken hem de daha önce sanatçının 'EkoJoji ve Periferi'sergi sinde ele aldığı aynı temayı yeni bir biçim- de izleyiciye sunuyor. "EmreZey- tinoğhı bu çahşmasında tüketim toplumunun 'hızla tükettiği' nes- neleri eleştirel bir biçimde ortava koyuyor. Modern veya postmo- dern toplumlanmı/da veredinen moda kav ramının toplumlan ol- duğu kadar sanat vapma biçim- lerini de ne şekilde etkilediğini gündeme getiriyor." Ahmet Elhan'ın fotoğrafla oluş- turduâu 'Ismarlama Ceket' ve Behiç Ak'ın depremle ilgili karikatürü sistemin hıanı gösteriyor. moda ilişkisini Hakan Onur di- rekt olarak ele alıyor. Tüketim toplumunu kıskacı altına almış 'markalann' isimlerini yumurta- lann üzerine yazan Hakan Onur, kendi çocukluk elbisesini de kul- landıgı bu çalışmada iki farklı açı- dan bakıyormoda kavramına. Ha- kan Onur. günümüz tüketim top- lumu içinde, modanın çocuklara kadar ındigini gösteriyor bize. •*Yumurta doğurganfağın simgesL. Bu anlamda hem modaya gönder- me yapıyor hem de işin üzerinde sabitlenen saatle kendi dogumu- nu gösterh or. Çalışmada aynı za- manda anneye göndeıme ve oedi- pal bir ilişki de var. Kapitalist top- lumlann moda üzerine kurulu pa- rasal ilişkilerini de gündeme geti- riyor bu çalışma. tşin yanından gelen ninni. oedipal durumu da- ha keskinleştirhor." Hüseym Alptekin'ın yan yana yerleştırdigi neonlarla yazılı *Lo- ve Lace' ve 'Love Face' (Aşk Na- kışı- Aşk BakışOçalışması isepo- püler mitolojiler. tasarım ve mo- da ilişkilerini irdeliyor. Hüseyin Alptekin'ın bu çalışması siyasi olmaktan çok duygusal bir anlam içeriyor. Suzy Hug Levi'nin 'Me- lekler' adlı çalışması Ali Akay'a göre Baudelaire'in 'uçuculuk'te- masına değimrken telden yapılma bir malzemeyi göklere doğru yük- seltiyor. En ağınn en hafifle bu- luştugu metaforik anlatımda elbi- seler uçuşurken modanın da uçu- cu ve geçici etkisi belırleniyor. Natalie Sarraute 99 yaşındaydı 'Yeni Roman'ın kraliçesi öldüKühürServisi -*YeniRoman" akı- mının öncüsü Fransız yazar Natalie Sarraute 99 yaşında Pans'tekı evm- de öldü. Sarraute. bireyin kişisel de- neyimlenne büyük yerayırdıgı roman- lanyla îkincı Dünya Savaşı yıllann- da geleneksel romanın biçem ve ıçe- riğini yıkarak Yeni Roman"m yolu- nu açtı. Yazara göre. ınsanm ruhsal durumunun temelıni. henüz keşfe- demedigimiz gerçekligin küçücük bir parçası olan sözcükler olu$turu- yordu. Sarraute'nun ölümü felsefeci da- madı Jean-François Revel tarafindan duyuruldu. Yazann 100. doğum yılı için önümüzdeki yıl büyük bir tören düzenlenmesı bekleniyordu. Yazar ilkromanı 'Tropismes'ı (Yönelişler) 1939 yılında yayımlamış. daha son- ra romandan oyunlara ve denemeye kadar uzanan yirminin üzerinde ki- taba imza atmış, yapıtlan dünya üze- rinde 22 dile çevrilmisti. Fransa Cum- hurbaşkanı Jacques Chirac. Sarraute'nun ölümü üzenneyaptı- gı açıklamada, "•Yüz- yılın en büyük yazar- lanndan birini ka>- bettik" değerlendir- mesinı yaparken Baş- bakan LionelJospin. Sarraute için "Fran- sız dilini onuriandır- mışbü> ükbir yazar" tarumlamasını kullan- dı. EntelektüelbirYa- hudi ailenin çocuğu olarak 18 Haziran 1900 tarihinde Rusya'mn Ivanovo- \'oznessensk kentinde dünyaya gel- di Sarraute. Gerçek adı Narhalie D- yanova Çerniyak idi. Annesıyle ba- basmın kısa süre sonra aynlması ne- deniyle çocukluk yillannda Fransa ile Rusya arasında gidip gelmek zorun- da kaldı. Paris'e ilk olarak 2 yaşın- dayken gitti, 8 yaşından sonra Pa- ns"e yerleşti. Anne ve babasının ıs- teği üzerine her iki ülkenin dilini de öğrendi, bu da onun her iki edebıya- ta aşina olmasını sağladı. Sarraute, sı- rasıyla Fenelon Lisesi'nde. Sorbon- ne'da, Oxford"da ve Berlin'de edebi- yat, Ingılız dilı, tarih ve sosyolojı eği- rimi gördü. Paris'e döndükten sonra hukuk eğitimi gördü. bu sırada ko- cası Raymond Sarraute ıle tanıştı. Yazmaya 32 yaşında başladı. yedi yıl sonra tkinci Dünya Savaşı arife- sinde ilk romanı Tropismes'i (Yö- nelişler) yayımladı. Kitap Jean-Paul Sartre'ın övgüsünü kazanmasına kar- şın ilk zamanlarçok az ılgi gördü. an- cak sonra daha çok Alain Rubbe- Grillet. CTaude Simon ve Margueri- te Duras ıle anılacak olan Yeni Ro- man'ın başlangıcı kabul editdi. Sarraute, Ikina Dünya Savaşı sı- rasında direniş hareketine katılan ko- casının yardımıyla bulduğu sahte kımlık sayesınde soykırımdan kur- tuldu. Alman işgalı altındaki Fransa'da Gestapo tarafindan aranmakta olan Samuel Beekett ve eşinı de evinde sakladı. Beekett daha sonra Yeni Ro- man hareketine katıldı. 1948 yılında ikinci romanı 'Port- rait d'un Inconmı'yıı (Bır ^'abancı- nın Portresi) yayımlandıgında üç ye- tışkın kız çocuk sahibı. orta yaşlı bır kadındı. Kendisini açtkça Fİaubert, Dostoyevski. Kafka. Proust \ e Joyce gibi yazariann soyundan sayan Sar- raute, geleneksel romanm kurallan- nı yıkarak zaman ve karakter tanım- lamalannda büyük yeniliklereyol aç- tı. 1953yıhndaya- yımlanan üçüncü romanı 'Martere- au'da yeni roman tekniklerini tama- men oturtmuştu. En çok tanınan dördüncü romanı 'Le Planetarium' çıktığında artık Ye- ni Romancılarola- rak bilinen altı ya- zarın öncüsü ola- rak tanınıyordu. 1 %3 yılında ilk önemlı ödülü. Ulu- sal Büyük Edebıyat Ödülü'nü ka- zandı. Altmışlı yaşlannm ortasında tıyatroya yönelen yazar. 1964 yılın- da 'Le Silence' adlı oyunu tamamla- mıştı. 1983 yılında yaşamöyküsü ni- teliğındeki 'Enfance'ı (Çocukluk) yayımladı. Özel yaşammm aynntıla- nnı bütün açıklıgıyla sansasyona yol açacak bir üslupla paylaşan Margu- ente Duras'nın aksine Sarraute özel yaşamı konusunda son derece ke- tumdu. 1997 yılında yapıtlannm top- lubasımı yapılan yazar. yaşamının son günlerıne kadar bılinçli ve sağ- lıklı bir şekilde üretmeye devam et- ri. Son kitabı 'Ouvrez'(Acınız) 1997 vılındayayımlandı. Yazann Türkçeye çevrilen yapıt- lan arasında ise Kuşku Çağı (Adam Yayınları), Şimdi. Açınız, Çocukluk (Can Yayınlan), Yönelişler (Bilgi), Al- tın Meyveler yer alıyor. 50 yıl önce yaptığı çizimler çizgifilme dönüştürülecek Animasyonun sanatı beslediğini savunan Dali, sürrealizmin çizgikr aı acılığıy la büyük kitlelere uiaşacağını umuyordu. Dali veDisneybuluşuyorKfiltür Servisi-Salvador Dali v e VValt Dis- ney ortaklıgı 50 yılltk bir aradan sonra yi- neleniyor. İki ustanın yirmınci yüzyıl çiz- gi fılm tarihinde köklü degişiklere neden ola- cak nitelikteki projesi elli yıl önce başlamış. ancak tamamlanamamıştı. VValt Disney'in yeğeni Ro> Disney, amcasının veon yıl ön- ce aramızdan aynlan dâhı Dali'nin anısını canlandırmak. onlann elli yıl önce başlat- tıkları projeyi tamamlamak için kollan sı- vadı. Tam elli yıl önce sadece 18 saniyelik bö- lümü çekilen çizgi film şimdi yeni bir Dis- ney filmine ilham kaynagı oluyor. Böyle- likle Salvador Dali'nin animatörlük yanı da ilk kez gün ışığına çıkartılmış olacak. Mickey Mouse'un altın çagında günde- me gelen projenın yapımını yine Roy Dis- ney üstlenecek. Destino adındaki çizgi fılm- de Dali'nin 50 yıl önce çizdigi parçalar bir araya getirilecek. Roy Disney'e. projede, 1946 yılında animasyon dünyasına ilk gir- diği sırada Salvador Dali'ye de danışman- lıkyapmışolan 91 yaşındaki şırketyöneti- cisi John Hench yardımcı olacak. VValt Dis- ney yetkilileri, Dali'nin mırasından sorum- lu olan Gala-Salvador Dali Vakfi'nth da projeden haberdar olduğunu ve gerekVi ona- yı verdiğinı açıkladı. Proje, grev yüzünden yapılamadı VValt Disney'in arşivlerınde y^r alan çi- zimler. Salvador Dali'nin. kendi $kırlerini Bambi. Donald Duck ve Mickey Mouse gi- bi. ailelere yönelik olarak yarat^lmış kah- ramanlara uyarlamakta güçlük çektigini gösteriyor. Destino. VValt Disney tarafin- dan romantik bır öykü olarak tasarlanmış olsa da Dali'nin elinden çıkan çizimler ara- sında yagmacı kanncalar, çıplak bisiklet sürücülen ve kara hindiba"ya dönüşen bir kız yer alıyor. Dali fılm için, beyzbol oyun- cusu gibi görünen, ancak balerinler gibi ha- VValt Disney. Dali'ye büyük ilgi duydu. • Salvador Dali'nin 50 yıl önce Mickey Mouse ile başladığı projesi tamamlanamamıştı. Roy Disney, Dali'nin bağımsız çizimleriyle 'Destino' adlı yeni bir çizgi film yapacak. reket eden karakterler çizmişti. Sahnelerden birinde iki profil yüz birbi- rine yanaşıyor. Aralanndaki boşluk bir dans- çı bıçmini alıyor ve görüntüler bu dansçıy- lasürüyor. Dalı'ninbu bağımsızçizimleri- nin birleştirilebilmesi için yeni birsenaryo çalışması yapılacak. Disney ayncaorijina- li için düşünülen Meksika müzigi yenne yeni bir sound-track çalışması başİatmış durumda. VValt Disney. Pamuk Prenses ve Pınok- yo gibi yapımlarla büyük bir ticari başan eldeettikten sonra ikinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte avangard bir çizgi iz- lemeye başlamıştı. 1940'ta Fantasia'da sür- realist çizimleri klasik müzikle harmanla- di. VValt Disney'in gişedeki ilk başansızh- gıydı bu, ancak stüdyolannda çok çeşitli dal- lardan yetenekleri bır araya getirmeyi sür- dürüyordu. O yıllarda VValt Disney'le çalı- şan isimler arasında yazar AMous Huxley ve mimar Frank Lknd Wright da yer alı- yordu. Salvador Dali ise ilk 1936 yılında Marx Kardeşleri ziyaret ederek Hollyvvood'a ayak bastı. Alfred Hitchcockile başansız bıror- taklıga gırdikten sonra 1946'da VValt Dis- ney'le tanıştı. Garip bıyıklı. faşist eğilim- leri olan bu Katalan, ilk bakışta stüdyo için çok parlak bir üye gibi görünmüyordu. An- cak stüdyoların sahibi VValt Disney, Da- li'nin avand-garde görüşlerine büyük ılgi duymaya başladı ve yeni bir proje için kol- lan sıvadı. Kurumun halkla ilişkilerinden sorumlu Tom Jones iki ustanın arasındaki ilişkiyı şöyle anlatıyordu: "Walt,sürekli öv- güler sıraİıyordu DaU'ye. Daü de çok giriş- ken bir insandL İstelik çokda iyifüdrler üre- tjyordur Kendisini tam anlamıyla ışıne adayan bir çalışandı Dali. Her sabah 9.30'da masası- nın başındaki yerini alıyor, çalışmaya baş- lıyordu. Öğle yemeklerini hep VValt Dis- ney ıle yiyiyordu. Animasyonun sanatı bes- lediğini savunuyordu. Sürrealizmin çizgi filmler aracılığıyla büyük kitlelere ulaşacak olmasından büyük mutluluk duyuyordu. Ancak film hiçbir zaman tamamlanama- dı. VValt Disney eglence merkezinin kurul- ması işlerine yönelirken Dali îspanya'ya döndü. Projenin başansızlıkla sonuçlanma- sının nedeninin, sinema endüstrisindeki grevler olduğunu açıkladı. Salvador Dali ve VValt Disney her şeye kar- şın uzun süre dost kaldılar. Ve şimdi, dâhi ressamın ölümünün 10. yılında proje niha- yet mutlu sona bağlanıyor. Roy Disney de, Oscar kazanmasını bekledigi bu proje ile her zaman yeniliklere açık, ileri görüşlü amca- sı VValt Disney'e olan borcunu ödeınek is- tiyor. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL İki Binli Yılların Aydını: Ünsal Oskay Çalışmalarım açısından çok verimli biryaz ge- ride kaldı. Haziran ayının başından bu yana iki de- neme, bir de öykü kitabı tamamladım. Aynca Ni- teliksiz Adam çevirisinin birinci cildinin çevirisi de bitti. Deprem şokunu kısa zamanda aşmanın yolunu da bir anlamda kendimi daha yoğun ça- lışmaya itmekle buldum. Bunca yoğunluğun ar- dından, Prof. Dr. Ünsal Oskay'ın bir kitapçtda rast- lantı sonucu karşıma çıkan 'Yıkanmak Isteme- yen Çocuklar' Ölalım başlıklı kitabı, benim için gerçek bır okuma şöleni oldu. Yapı Kredi Yayınları arasında çıkan, 1998 ve 1999'da iki baskı yapan kitabın varlığından da- ha önce haberim yoktu. Ünsal Oskay, bu kitabın- da değişik tarihlerde çeşitli gazete ve dergilerde çıkan yazılannı bir araya getirmiş. Süreli yayınlar için kaleme alınan kimi yazılar, daha sonra bu ki- tapta birleştiğinde ortaya yeni bir bütün ya da bir harita çıkanr. Ünsal Oskay'ın yazıları da bu tür- den. Tıpkı her fırsatta dinlemeye doyamadığım konuşmaları gibi, yazıları da hem tek tek, hem de birleştiklerinde bir aydının haritasını oluşturan çizgiler ve renkler diye nitelendirilebilir. Bana gö- re bu harita, tıpkı Nermi Uygur'un da çizdiği gi- bi, iki binli yıllar bağlamındaTürkiye'de olması ge- reken aydın tipini yansıtan bir harita. Ünsal Oskay'ın 'Yıkanmak Istemeyen Ço- cuklar' Olalım başlıklı kitabında yer alan yazıla- nn en belirgin ortak paydası, içinde yaşadığımız topluma geçmiş ve bugün boyutlanyla yönelen bir özeleştiri niteliğini taşıması. Bu, hem temet- siz iyimserliklere, hem de nıhilist karamsarlıkla- ra düşman bir özeleştiri. Ünsal Oskay, kitabın başındaki sunuş yazısında eleştirel tutumunu şöyle açıklamış: "Yazdıklanmda 'kötümserliğin' ağırbastığını sanmıyorum. Uzun süreceğe ben- zeyen zordönemlerde iyimseriiğinyolu. yaşanan hayatın 'sahih' halini görebilmekten geçiyor. Marx'ın yaptığı güzel bir alıntıyıyineleyelim: Cor- ruptio optimi pessima Türkçesi, 'aldatıcı, igvaedi- ci iyimsertik gerçek kötümserliktir' oluyor..." Hem bir iletişimci hem de bir siyaset bilimcisi olarak Ünsal Oskay'ın temel sorun saydığı olgu- lardan biri, dünyadaki gelişmelere ve değişimle- re bizimkisi gibi, genellikle hazııiıksız yakalanan kültürel ortamlan bekleyen sonuçlar. Yazar, bu ko- nuyu daha Kitapsız Toplumun Televizyonu baş- lıklı ilk yazıda irdelemeye başltyor ve: "Batı top- lumlanndan farklı olarak, uzunca bir süre 'kitap uygarlığı' dönemi yaşamamış bir toplumda te- levizyonun kültürel gelişmede özgürleşimci bir araç olarakkullanılması ne derecede olanaklıdır" sorusunun ardından, önce 'kitapuygarlığı'ru ya- şamıştoplumlarda bile iletişim olgusunu yalnız- cateknolojik boyuta indirgemenin, başka deyiş- le 'iletişim olgusu' ile 'iletişim teknolojisi'm "bir ve aynı şeyler" olarak görmenin yol açtığı sonuç- ları inceliyor. Bu arada günümüz toplumlarında- ki kitje.ijetişiminia.nasıl egemen sıpjjflarjtj vş ba- şat kültürün bir iktidar aracına doriuştügünü de gözler önüne seriyor. Türkiye'nin geçirdiği kültürel aşamalar bağla- mında ise Ünsal Oskay'ın en çok vurgulamak is- tediği gerçeklerden biri, yüzyıllar boyunca efen- dilik-kulluk ilişkileriyle yapılanmış, dolayısıyla da bireylerinin eleştirel düşünme yetısinin hemen hiç gelişmediğı birtoplumsal ortamda köklü de- ğişimleryaşanabılmesinin güçlüğü. Antikçağ Yu- nan felsefesinden bu yana iki bin beş yüz yıllık birakılcılık geleneğineyaslanan Batı dünyası ile Doğu dünyasını çeşitli yazılannda karşılaştıran Ün- sal Oskay, özellikle Sahi, Bizde 'Tanzimat' Di- ye Bir Şey Yaşanmış mıydı? Başlıklı yazısında bu büyük hesabı ülkemizin geçmişi açısından çı- kanyor: "...Işte, bundan ötürü diyorum ki, bizde Tanzimat falan olmamıştır. Tanzimat, herkes ken- di hayatında, kendi tanzimatını yapınca hayata geçirilebilecek bir şeydir. Batılı toplumlar bunu Shakespeare ile, Cervantes ile, Erasmus ile, evlerindeki mobilya ile, kiliselennin vitraylann- daki değişmelehe, musikideki değişmelerle gün be gün yaşamışlar, yapmışlar... Inhisarcı, kendi seçkinler iktidannı paylaşmamak için kendi hal- kının saadetine göz dikmek zorunda olan biryö- netici azınlıkla ve bu yönetici azınlığın etik anla- yışı içindeyapılan 'Tanzimat'/a/; hayatın önünde- ki engelleri açmakta yetersiz kalıyor. Toplumun üretkenliğini arttırmak, üretileni hakça paylaş- mak için değil; farklılaşmalann kunımsallaşma- sını sürdürmek, ayncalıklı kesimin konumunu daha etkin yöntemlerle sürdürmek için yapılmış olabiliyor..." 'Yıkanmak Istemeyen Çocuklar' Olalım, Tür- kiye'de düşünen herkesin, özellikle de yaşadık- ları ortam üzerine doğru düşünebilmenin yolla- nnı arayan gençlerin mutlaka okumaları gereken bir kitap... e-posta: ahmetcemal < superonline.com acem20f" hotmail.com BUGUN • İSTANBUL SAYDAM GÜNLERİ çercevesinde 18.00-20.00 arasında Fotoğrafe\i-Fujifilm'de Arto Muhtaryan, Ender Lsuloğlu: Fransız Kültür Merkezi'nde Sesdiye Kunıcu- O.Kanburoğlu. Coşkun Aşar, Tuba Dadandı - M.Kaan Hekim; İFSAK'ta Mehmet Oflazoğlu. Ali Nabi Kıran. Selim Cüneş: Turkcell'de Mehmet Gürkan Akay. Gürel Sürücü'nün gösterileri izlenebilir. • TARİHÇtNİN MUTFAĞI söyleşi dizisi kapsamında saat 18.30'da Tarih Vakfı Eminönü Bilgi Belge Merkezi'nde Türkoloji profesörü Suraiya Faroqhi söyleşi gerçekleştirecek. • tTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 19.00'da Vlttoriode Sica'nın yönettıği 'La Ciociara" adlı film izlenebilir. (293 98 48) • BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ'nde 18.30'da Prof. Semra Germaner'in katılacağı 'Plastik Sanattarda Ekspresyonizm' konulu söyleşi yer alıyor. (292 06 ?5) • BABYLON'da 21 30'da Asiaminor'un konseri izlenebilir. (292 73 68) • BİLGİ ÜNİVERSİTESİnde süren Amerikan Avangard Sineması Haftası kapsamında saat 20 OO'den itibaren The Wonder Ring, Wlndow Water Baby Moving. The Text of Light ve Like A Breeze adlı filmler izlenebilir. (216 00 00) • AKSANAT'ta 18.30'da Nusret Nurdan Erenin 'Kapadokya'dan* adlı dia gösterisi yer alıyor. (252 35 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle