23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 EKİM 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HjJV\JiıUİVJJ. / ekonomi(5cumhuriyet.com.tr 13 ŞİRKETLERDEN • MOTHERCARE. banyo ürünlenyle ebeveynlere kolaylıklar sunuyor. Mothercare Banyo Seti'nde, çıkanlabilen raflı küvet, iki bölümlü tas, banyo süngeri ve başhklı bebek bornozlan bulunuyor. • MAZHAR ZORLU HOLDtNG kuruhışlanndan Ege Yüdız, Ege Pen, Mutfak, Bahçesaray \e Rattan şirketkrinin geteneksel bayiler toplanüsı gerçekleş,tirikü. Antalya'da düzenlenen toplanbda. 1999 \iuiun değerlendirmesi yapıhrken 2000 >ibran hedefleri beiiriendi. • CASTROL, Boğaziçi Üniversitesi'nin işbirliğiyle 27-28 Ekim tarihlerinde düzenlenen Uluslararası Yağlama Teknikleri Konferansı'nın sponsorluğunu üstlendi. Castrol 100. yıl kutlamalan çerçevesinde eğitime verdiği desteğe devam ediyor. • YAŞARBANK, finans sektöründe uzun yıllardır hizmet veren Fehmi Güttekin'in finans grubu başkanhğına getirdi. Eski Vakıflar Bankası G«nei Müdûrü Gültekin, 199Tde bü görevinden »nlarak.;^ Bayındır Holdingde Icra Kunıhı Üyesi olarak görev yapıraşü." • AUER dünyanın en küçük kombısı olan Micra'yı tüketicinin beğenisine sundu. Diğer kombilerin tüm özelliklenni daha küçük boyuta sığdıran Micra, kombisine yer arayanlann sorununa da çözüm getirdi. • MAYOCLINIC'in ağustos ayında başlatnğı Ankara ve İstanbul'daki irtibat büruJanna hastalann daha çok kalp, prostat, diyabet, göz, eklem Utihabı, kanser. çeşitü tümörter, hornıonal bozukluklar ve kas hastalıklan şikâyetiyle başvurduklan beürtiliyor. • CARREFOURSA 23 Eylül-3l Arahk tarihlennde CarrefourSA Cart ile en azl50 mılyonluk alışveriş yapan müşterileri arasından yapılacak çekilişle şansh 100 kışiye en fazla l milyarlık hediye çeki verecek. • BOEDMG'in McDonneU Douglas'ın MD-95 modeline dayanarak geliştirdiği 717-200 uçaklannın ilki American AirTran Havayollan'na tesfimedikii.2bin905 km'ye kadar hiç durmadan ucabilen, 100 yolcu kapasiteü Boeing 717-200'ler bugüne kadar 110'u opsryonju toplam 225 sipariş akü. • BAYINDIRBANK'ta Hazine ve Sermaye Piyasalan Genel Müdür Yardımcılığı'na Gökhan Günay, Sermaye Piyasalan Birim Müdürlüğü'ne Recep Atakan, insan Kaynaklan ve tnşaat Emlak Genel Müdür Yardımcılığı'na da Ahmet Neşe Okakın atandı. Komişyon Türkiye'ye verilmesi öngörülen 600 milyon Euro'luk krediye yeşil ışık yaktı AB kefil bile oluyorBRÜKSEL(AA)-AB Komis- yonu, Avrupa Yatınm Banka- sı'ndan (AYB) Türkiye'ye ve- rilmesi öngörülen 600 milyon Euro'luk düşük faizlı krediye kefîl olarak yeşil ışık yaktı. Tür- kiye'de yaşanan deprem felake- tinden sonra yeniden yapılan- maya destek amacıyla AB Ko- misyonu tarafindan önerilen kre- dinin. hasar gören altyapı tesıs- • Fransa'nın en büyük işverenler derneği MEDEF, Türkiye'nin Helsinki Zirvesi'nde adaylığına tam destek verdiğini açıkladı. Insani Yardım Fonu'ndan da 11 milyon Euro'luk bir yardım öngörülüyor. lerinin onanm ve inşasına yö- nelik kaynak olarak verileceği bıldirildi. Bu arada Fransa'nın en büyük işverenler demeği ME- DEF, Türkiye'nin Helsinki Zir- vesi'nde adayiığına tam destek verdiğini açıkladı. Kredinin kullanılma kapsamı- na giren altyapı tesisleri arasın- da yollar, köprüler, demiryolla- rı ile su, gaz. elektrik dağıtım şebekeleri, telekomünikasyon hatlan, konutlar ve küçük ve or- ta boyutlu işletmelerin (KOBl) sanayi ihtiyaçlan da bulunuyor. AB Komisyonu, depremden son- ra tnsani Yardım Fonu'ndan (EC- HO) 4 milyon Euro'luk bir yar- Soysal: Türkiye 50 yıl geride Avrupa özjelleştirmeleri sorguluyor ÖZLEMYÜZAK Türkiye'de bugüne kadar sürdürülen yanlış po- lirikalardan ders alınmadan özelleştirme süreci bü- tün hızıyla sürerken. Avrupa'da özellikle kamu hiz- metlerinin özelleştırilmesi kapsamlı bir şekilde sorgulanmaya başlandı. Bu tartışmayı alevlendi- ren unsur ise geçen haftalarda tngiltere'de mey- dana gelen ve 100'e yakın insanın ölümü ile so- nuçlanan tren kazası oldu. Tren kazası kamuou- yunda derin tartışmalara yol açarken Ingiltere Başbakanı Tony Blair. hükümetinin hazırladığı en büyük proje olan havayollan kontrolünün özel- leştirilmesini askıya almayı duşündüklerinı açık- ladı. Havacılık sektöründe Ingiltere'nin 8 bin üyeli en büyük sendikası Balpa'nın genel sekre- teri Christopher Darke, "Kimse özel bir kurulu- şun kânnı arttırmak için gmenlik harcamalan- nı kısması sonucu hava>oUannda meydana gele- bilecek bir faciaya seyird kalmak istemez" sözle- ri ile özellikle hiz- met sektöriindeki özelleştirmelere kar- şı olmalannın gerek- çelerini ifade etti. Fransa'da yayım- lanan Le Monde ga- zetesi de "Ulusal çı- karlar ve toplumun yaran ve menfaaü söz konusu olduğunda bir kamu hizmetinin kârfa olabiürmi ya da kâriılığını bekkmek doğnı dur mu" so- rusunu sorarak ka- mu hizmetlerinin özelleştirilmesine farklı bir boyut ka- zandınyor. Avrupa Komisyonu'nun da özelleştirilmesinden yana ta- vır aldığı elektnk ve demiryollan gibi hizmetle- rin yeniden sorgulanması gerektiğine işaret edi- liyor. Avrupa'da özelleştirmeler "Türkiye'uinalı- şık obnadığı'' bir biçimde sorgulanırken Türki- ye'de Özelleştirme Yüksel Kurulu'nunaçıkladı- ğı 2000 yılı özelleştirme programı, aralannda Türk Hava Yollan, Türk Telekom ve TCDD'nin de yer aldığı kamu hızmeti veren ve ülke açısın- dan stratejik önem taşıyan kurumlan da kapsıyor. Konu ile ilgili görüşlerini aldığımız Kamu Iş- letmeciliğinı Geliştirme Vakfı (KİGEM) Başka- nı Prof. Dr. Miimtaz SoysaL Türkiye'nin Avru- pa'yı 50 yıl geriden izlediğini söyledi. ÖYK ka- rarlannın "EVfF'yi tatmin etme çabasuu" yan- sıttığını belirten Soysal, "Dünyanın arük IMF ve Dünya Bankasf nın yapısal uyum programla- nnı tartışmaya ve sorgulamaya başladığı bu dö- nemde, Türkiye'deki kraldan çok krakılar, yani özeUeştirmeciİer, bu gelişmeleri algılamaktan hâ- lâ çok uzaklar" dıye konuştu. • îngiltere ve Fransa'da özellikle kamu hizmetlerinin özelleştirilmesini n doğruluğu tartışılırken, yapılanlardan ders almayan Türkiye'de özelleştirmeler yanlışlan ile r -Surüyor. 'Karanhkta kalacağız' diye dayaülan nûkleersantrahn toplamdakipayıyüzde3oiacak 'Mıımyakun:: alditinıacası Ekonomi Servisi - Türkiye'nin karanlıkta kalmaması için tek alternatif olarak sunulan Akkuyu Nükleer Santralı tamamlandığında Türkiye'nin elektrik ihtiyaanm sadece yüz- de 3'ünü karşılayabilecek. Nükleer lobiler tarafindan "temiz enerji" olarak sunulan nükleer santralden gelişmiş ül- kelerin atık sorunu nedeniyle vazgeçtiği ve ekonomikömürlerini tamamlayan reaktörle- ri teker teker kapattıklan gözden kaçınlır- ken, pazar bulma kaygısı içinde bulunan şir- ketlerin Türkiye, Kore. Pakistan, Hindıstan gi- bi ülkelerde yoğun bir kamuoyu baskısı oluş- turmaya çalıştıklan bilı- niyor. Nükleer santralin, tüm enerji kaynaklannın tüketilmesinin ardından bir alternatif olarak gün- deme gelmesi gerektiği- ni kaydeden Elektrik Mü- hendısleri Odası Başka- nı Ali Yiğit. "'Ov^a Tûr- Idye su \ç termik ka> nak- larm sadeceyüzde30'umı jeotermal ka> nağın da yüzde 2.97'sini kuilan- nuş durumda. Doğalgazia bir yılda biünesi mümkün çevırim santraDeri kuöanılabilecek- ken nükleersantralin dayaolması siyasi birter- cih olduğunun en öneınli göstergesi" dedi. Enerji Bakanı Cumhur Ersümer tarafin- dan dile geririlen ve bunun için yıllık 4-5 mil- yardolarlıkyatınma ihtiyaç duyulduğu yönün- deki açıklamalann Devlet Planlama Teşkila- tı tarafindan bazırlanan bir çalışma ile yalan- landıâını anımsatan Yiğit şöyle konuştu: "30 Haziran 1999 tarihinde TEAŞ'a yaa- lan veCumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e de ileülen DPT'nin çahşmasında Bakanhğua Tnrkiye'nin enerji ihtiyaanı abarttıgı ve önü- ne gelen ber projeye > iizde yüz saün alnıa ga- rantisi vererek tûketimden fazla bir enerji projesi olusturuktuguna dikkat çekümisti. An- • EMO Başkanı Ali Yiğit, Enerji Bakanı Cumhur Ersümer tarafindan dile getirilen yaünm ihtiyacının Devlet Planlama Teşkilatı tarafindan hazırlanan bir çalışma ile adeta yalanlandiğını anımsattı. cak Ersümer bu teknik raporu görmezUkten gelerek önlerindeki Od engel olarak bid ve DPT'vi göstenmştLAkkuyu başta olmak üze- re sivasilerİB bugün dajatngı enerji poiitika- hnnın hiçbir teknik davanagı buhınınamak- tedır." Bazı gazetelerin öncekı gün Greenpeace ta- rafindan gerçekleştirilen eylemle ilgili olarak "Mum rau yakahm?" şeklinde başlık atma- sını da eleştiren Yiğit. "Buniar 3-4 yd önce de 'Karanlıkta Kalacağız' diye manşet atmış- brdı. Kanıuoyunda buyönde bir anlayış inuj oiuştunna gayretiadeler" diye konuştu. Öte yandan ihalede yer alan şirketler, Tür- kiye Elektrik tletim ve Dagıüm A.Ş. (TEAŞ) tarafindan açılan Ak- kuyu Nükleer Santral ihalesinde. tekfif geçer- lilik süresinin uzatımı- nı kabul ettiklerini bil- dirdiler. Enerji Bakan- lığı, Akkuyu Nükleer Santralı ihalesinin karar aşamasımn, 31 Ara- lık 1999 tarihine kadar uzatıldığını bildirdi. Şirketlerin üç yıldan fazla bir süredir art arda gelen uzatrnalara karşı ek maliyet ta- lep etmemelerini, "Türkiye'ye ne kadar mecbur oMukiaruun göstergesi' olarak ka- bul eden Greenpeace Akdeniz Ofisi Enerji Kampanyası Melda Keskin. Türkiye paza- nnı kaybetmemek için şirketlerin her şeye razı olduklannı söyledi. Keskin, Akkuyu'mın 2010 gibi devreye girmesi durumunda mev- cutelektrikteki payının sadece yüzde 3'teka- lacağtnı dile getirerek, Türkiye'de karayolu taşımacıhğı için itnal edilen petrol ilebirsant- ralin elektriğinin hiç ilgisi olmadığı halde 'Enerjimizin yüzde 50'si itfaal, öyleyse nük- leersantral kurmahyız" manağının işlenmeye çalışıldığını kaydetti. dımı Türkiye'ye aktarmayı ka- rarlaşürmıştı. Komisyon, aynı fondan 11 milyon Euro'luk bir yardım daha öngörüldüğünü ve bunun hazırlıklannın tamamlan- mak üzere olduğunu bildirdi. AB'nin karar organı olan Kon- sey'de, eylül ayında Türkiye'ye yardım konusunda görüş birliği sağlanmasından sonra, 3 yıllık ve 600 milyon Euro'luk krediye de yeşil ışık yakıldı. AB Ko- misyonu, bugünkü toplan- tısında AYB kredisine ke- falet güvencesi verirken bu karann AB Konseyi ve Av- rupa Parlamentosu tarafin- dan süratle onaylanmasını istedi. Yapüan açıklamada, AYB yetkililerinin Türkiye ile müzakereleri sürdürdüğü ve ihtiyaç belirlemesinin yapıldığı, Dünya Banka- sı'run verilerine göre dep- remin yarattığı maddi zara- nn 2,8 ila 6,1 milyar Euro arasmda olduğunun belir- lendıği ifade edildi. AYB'nin 1965 yılından bu yana Türkiye'ye toplam 13 milyar Euro kaynak sağla- dığı da hatırlatıldı. TÜSİAP'mgpzisi Fransa'nın en büyük iş- verenler derneği MEDEF, Türkiye'nin Helsinki Zirve- si'nde adaylığına tam des- tek verdiğini açıkladı. Pa- ris'te TÜSÎAD ve MEDEF heyetleri arasmda yapılan görüşmelerden sonra ya- yımlanan ortak bildiride, Türk ve Fransız işadamla- nnın, Helsinki Zirvesi'nin, Türkiye'nin AB adaylığının tanınması açısından büyük bir fırsat oluşturduğu gö- rüşünû taşıdıklan bıldıril- di. Bildiride, AB ve Türki- ye arasındaki ilişkilerin de- rinleştirilmesinin, Avru- pa'nın siyasi istikrarı \e uluslararası ekonomik reka- bet açısından da önem ta- şıdığı vurgulandı. TÜSİ- AD Başkanı Erkut Yüca- oğlu basına yaptığı açıkla- mada/Fransiz işadamİan- nın Türkiye'nin adaylığı- na tam destek verdiklerini hatırlatarak bu görüşme sı- rasında Fransız işadamlann- dan, Türkiye'nin adayhğı için engel teşkil edebilecek ülkeler üzerindeki etkileri- ni kullanmaları talebinde bulunduklannı söyledi. Aldo Kaslomld, Musta- fa Koç, Feyiıan Kalpakoğ- lu, Lütfi Yenel, Haluk Tü- keJ, Pekin Baran, Şeri Ege- li, Fuat Süren, Mümtaz Te- ker,GukJo Manzüû'nın yer aldığı TÜSİAD heyeti, bu akşam Fransa'nın Avrupa işlerinden Sorumlu Baka- nı Pierre Moscoviti ile gö- rüşecek. TÜSİAD heyeünin Fransa temaslan yann sona eriyor. ONUK YAZAR/Prof. Dr. HÜSNÜ KIZILYALLI Cumhuriyet tarihinde Tür- kiye'de sadece iki istikrar programı, 1946 ve 1960/61 programlan tam başanlı ol- muştur. Her iki program da şok program- dır. 1946 Eylül devalüasyonu (yüzde 35) ve alınan mali-parasal tedbirierle 1946'da milli gelirde yüzde 32 artış fıyatlarda sa- dece yüzde 4.3 artışla gerçekleştirilmiş ve 1947'de tüketici fiyat endeksi yüzde 6'ya inerken milli gelir (GSMH) yüzde 4.2 artmıştır. 1958 devalüasyonunu müte- akip istikrara kavuşmayan ekonomi, 27 Mayıs 1960'dan sonra alınan mali - pa- rasal tedbirler ve 1 Ocak 1961 günlü "standby" sayesinde dengeye kavuş- muşve 1958'de yüzde 20.5 ve 1959'da yüzde 28.5 olan enflasyon 1960'da yüz- de 2.3 (GSMH arbşı yüzde 3.4) ve 1961 'de yüzde -0. 7'ye (GSMH artışı yüzde 2) düşürülmüştür. 1962-68 dönemi istikrar içinde kalkınma yılları olmuştur.(!) Bundan sonra Türkiye'de uygulanan istikrar programlannın tümü başansız ol- muştur. Kademeli, genellikle 3 yıllık olan bu uyduruk programlarda maaş-ücret kı- sıntısı ve KİT mamüllerıne fiyat zammı dı- şında ciddi hiçbir tedbır alınmadığı için, sonuçta üretim ve gelir nâhak yere azal- mış, işsizlik ve iflaslar artmış, gelir dağı- lımı daha da bozulmuş ve enflasyon ora- nı artmışıtr. (Bu sonuçlar Türkiye'de IMF anlaşmalannın alamet-i farikası sayılırol- muştur.) Bir de dış ödemeler dengesi, alınan dış kredilerin de yardımıyla geçi- ci olarak düzelmiştir. Söz konusu istikrar paketlerini tipik/ge- leneksel IMF "standby" programı ola- rak kabule imkân yoktur. Çünkü 1980'ler- den önce IMF, dış denge kadar iç den- geyi de sağlamaya önem verirdi ve bu amaçla ciddi mali-parasal tedbirler alın- madan "standby anlaşması" yapmazdı. Böyie bir program kısa vadedefiyatis- tıkrannı sağladığı gibi, istikrar içinde kal- kınmayı da sürekli olarak hızlandırırdı. Yine bu "standbylarda kısa vadeli ya- TÜPkiye'de İstikrar Ppognamları ve IMF (i) bancı sermaye (sıcak para) girişi kısrtla- nırdı. Ancak geçici olarak kullanılmalan halinde faydalı olan kısa vadeli serma- yenin devamlı kaynak olarak kullanılma- sının mantığı yoktur, sakıncalan açıktır. Kısa vadeli büyük hacimli yabancı ser- maye hareketlerı 1997-98 Uzakdoğu kri- zinin ana ve Türkiye'nin son 25 yıllık eko- nomik- mali sıkıntılannın önemli bir ne- deni olmluştur. Ancak her türlü sermaye hareketinin serbestisi uluslararası ser- tisna ederek, sermaye piyasası ve ban- kalara kolaylıklar sağlayarak özendirme- si anlaşılır degildir. 1997-99 döneminde Türkiye ile müza- kerelerinde IMF'nin hem ekonomik - ma- li dengeler üzerine özellikle kısa vadede önemli bir etkisi(2) olmayan hem de ege- menlik haklanna müdahale niteliğinde olan, ama uluslararası sermayenin arzu- su(3) olan özelleştirme, tahkim, sosyal gü- venlik vetanm reformlan, memur maaş- mayenin isteğidir ve 1990'larda IMF bu istege uygun tavırsergilemiştir. Örneğin Türkiye'de 1994 "standby°\n\n temel ve kalıcı öğesi, esasen geçici olan ek vergi degil, yüzde 400 faizli (ve fiilen kur ga- rantili) süper bonolann öncülük ettiği de- vamlı sıcak para girişidir - bu yüzden dış açık sorunu geçici olarak çözülmüş, kar- şıhğında ise enflasyon üç haneliye yak- laşık olarak yerleşmiştir. Malezya gibi bazı ülkelerin kısrtladığı, bazılannın ikili kur (dual rate) uyguladığı (Güney Afrika gibi) pek çok ülkenin pa- rasal genişleme üzerine etkilerini sterili- ze ettiği sıcak parayı Türkiye'nin son yıl- larda yeni vergi teşvikleri ile - sermaye kazançlannı (capital gains) vergiden is- lannı kısıtlama ve uyduruk bütçe tedbiri - 1999'da en az 9 katrilyon TL. açığa karşın 0.7 katrilyon TL. gelir tedbiri gibi konulan "standby"\n ön şartı olarak ile- ri sürecek yerde, gerçek vergi reformu- nu (kayrt dışı ekonomiyi vergileyen ver- gi teşvik, istisna ve indirimlerini kaldıran - bir kısmını geçici olarak), kamu sektö- ründe israf. lüks ve yolsuzluklan önleye- cek tedbirierı ve bu tedbirleri uygulaya- cak (4) tarafsız ve ehil idare ve bağımsız yargıyı kurmasını (maaş artışları da ya- parak) ön şart olarak ileri sürmesi. eko- nomik, mali ve hukuki istikrarı sağlama açısından daha mantıklı olmaz mıydı? "Standby" uğruna halkın karşı olduğu (5) tahkimi ve sosyal güvenlik reformu- nu bile kabul eden hüküme- tin, kamuoyunun tam arzusu oian bu haklı davasında azim- le ve samimiyetle gayret sar- fedeceği aşikâr iken, bu yola gidilme- mesi neyle açıklanabilir? 1997-98 Uzakdoğu krizinin doğma- sında önceden erken uyan yapmamak- tan kusurtu bulunan, gerekli yardımı or- ganize etmede beceriksiz kalan, bu ve benzeri nedenlerie ağır eleştirilere uğra- yan IMF'nin "standby" anlaşmalannda, yardım isteyen ülkelerin içinde bulundu- ğu güç durumdan yararianarak, ıç ve dış denge ile doğrudan ilgisi olmayan ve milli egemenlik konusu olan reformlan (bankacılıkla ilgili) empoze etmesinin ya- kışıksızlığını ve özellikle Bato ülkelerine em- poze edilemeyecek reformlarda ısrann haksızlığını pek çok iktisatçı belirtmiştir.(6) Benzeri hemangi birBatı ülkesinde mev- cut olan ve dış dengeyi olumsuz etkile- meyen bir uygulama / usulün değiştiril- mesini istemek IMF'nin yetki alanında (jürisdiction) degildir. IMF bu şekilde yet- kisini aşarak talepte bulunuyorsa, Tür- kiye müttefik ülkeler (ABD gibi) aracılığıy- la IMF yönetimine baskı yaparak hem hak- sızlığın giderilmesini, hem de gerçekçi / sağlam bir istikrar programı sunmak kay- dıyla "standby" kredisini sağlayabilir. (1/ Hüsnü Kızılvallı, Economics ofTransiti- on Askgate, 1998, ss. 506,547. (2) Bu hususlafbu konulardayapılan ayn ça- lışmalarda tespit edilmiştir. (3) AT Ankara lemsilcisi de bu reformlann yapılması halinde Türkiye 'nin AT'yeûyelıkşan- sının artacağım belirtmiştir (Hürriyet 14 Ağus- tos 1999, s. 19). (4) Türkiye 'nin son çeyrek asra kadar dün- yanın en dürüst idarelerinden birine sahip iken, artık saydamlık/dürüsüükaçısından en alt sıra- lara düstüğü malûmdur. (5) Bu konuları referanâuma götrümekten hûkümetin özenle kaçınması bu iddianın mes- nedidir (6) Örneğin: Martin Feldstein, 'Refocusing the IMF', Foreign Affairs, Month/April 1998, ss. 20, 33. İŞÇtNİN EVREMNDEN ŞUKRAN SONER Oldu da Bitti SSK yasasında işçilere atılan kazıkla, yargının ka- mu yaran denetimini ortadan kaldırmayı hedefleyen, kapitülasyon yasası tahkimle beklenen sıcak para- yı getiremeyen Ecevit hükümeti.JMF ve Dünya Ban- kası'na yaranma karariarında Özal hükümetlerini bastınyor. özal döneminde yapılan özelleştirmelerde, uzun dönemde ortada kalan yine işçi olurdu, ama hiç de- ğilse gizli, oldubitti bir kararla bir günde kendini so- kakta bulmazdı. Özelleştirmelerde işyerlerinde ça- lışan işçilerin başkaişyerlerinenaklinden, işletmede kalacaklarsa, iş güvencelerini görecelı olarak dü- zenleyen maddelere uzanan bir dizi hüküm gün- demde olurdu. Deri-lş Sendikası'nın başkanı Yener Kaya, dertli; bütün içtenliği ile anlatıyor "Biz Tuzla 'daki özel sek- törde çalışan üye işçilerimizin dertieri ile uğraşırken, onlann sendikasızlaştınlması, işten atılmalanna kar- şı direnirken, kamudan sürpriz, habersiz bir büyük darbeyedik. Türkiye 'de ilk kez kamuda bu kadar çok sayıda işçi, habersiz, kendini 13. madde ile atılmış olarak sokakta buluyor" diyor. özelleştirme Yüksek Kurulu bu ayın 12'sinde al- dığı bir kararla Istanbul'da veAnadolu'da Sümerbank'a ait önemli işyerierinin hepsini birden kapatıyor. Cum- huriyet tarihinin sanayileşme simgesi işyerteri Bey- koz Deri Kundura, Istanbul Teknik Üniversitesi'ne; Ba- kırköy Konfeksiyon Sanayii, Galatasaray Üniversite- si'neveriRyor. Yüzlerce, toplam binlerce işçiye ise ka- pının yolu gösteriliyor. Kimin malını, kime veriyorsunuz? Işçiyi nasıl bu ka- dar kolay sokağa atıyorsunuz?.. Hesabını soran mı var? Beklenmedik bir kararla kendilerini sokakta bulan, hazıriıkstz yakaJanan Beykoz Deri Kundura işçileri di- reniyoriar. Ama medya sansürünü aşıp kamuoyuna ulaşmak, seslerini duyurmak hiç de kolay değil. Ka- ran ancak işten atıldıktan sonra öğrenmiş olmalan Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun taktiği, uyanıklığı. "Oldu da bitti"y\ yaptıktan sonra, şimdi kararda im- zalan olan hükümet üyeleri bile, "Haberimizyoktu" ile işin içinden sıynlmaya bakıyoriar. Gerçek şu ki kendilerini sokakta bulan işçilerin, sen- dikalarm tek tek verecekleri kavga ile bu işin yolu ke- silecek gibi değil. Hükümet, Özelleştirme Yüksek Kurtriu tam gaz gidiyor. Godot'yu bekler gibi bekle- dikleri, Türk ekonomisine zarar mı yoksa yarar mı ge- tirdiği tartışmalı dışardan sıcak para için yapmaya- caklan yok. Borsa yupileri şaşkın beklenen sıcak paranın gel- mediğinin hayıflanmasında, kraldan çok kralcı bir politika izleniyor. Satır aralannda da olsa, kimi aklı başında IMF, Dünya Bankası uzmanlan bile bu ka- dar hızlı, sonuçlan hesapsız özelleştirmelerin, emek karşrtı politikalann ekonomiye zarar vereceği uyan- lannı yapmak zorunda kalıyorlar. Sermayenin aklı başında, uzun dönemli çıkarian- nı gözeten sözcüleri, kalemleri, "özelleştirmenin böylesi de doğru değil. Ortada yağma var, yolsuz- luk var. İşçi bu kadar rahat sokağa atılamaz" anla- mına gelen çıkışlar yapıyoriar. Dinleyen kim? Hükümeti gözü kara gittiği, kamu malını yağma- layap, işçiyi sokakta bırakan bu yoldan döndürecek ciddi, caydırtcı göç, örgütlülük gerekiyor. Hükümet, Türk-lş'te sesin-soluğun kesilmiş olmasından cesa- retle almış başını gidiyor, bildiğini okuyor. Hükümet sadece ve sadece gücünün yetmediği eli öpüyor. En son öpülen el Merve Kavakçı'nın şahsında Fazilet'lilerin elleri oldu. Hûkümetin yumu- şak karnının siyasal Islam olduğu, olacağı koalisyo- nun oluşumundaki dengelerden, her üç partinin iç .yapılanması, zaaflan ile belliydi. Asker korkusu ol- masa çok daha fazlasını yapacaklar ya... Ama doğrusu Ankara DGM Savcısı'nın son gece yansı operasyonunun yanda kalması, özünde siya- sal Islamın gücüne teslim olmasa, demokrasi adına çok sevindirici ve umut verici olabilirdi. Sonuçta si- yaset ilk kez devlet adına haksız, anlamsız, hatta hukuk dışı bir güç gösterisine "dur" diyor. Bakarsınız yol olur, siyaset, hükümetler ve paria- mento devlet adına çok sık, polis gücü desteğinde gerçekleştirilen yargısız infazlara, insan haklannın ağır ihlallerine "yefer" demeyi öğrenirler. Alışkanlık edinirler. Polis baskınlannda, cezaevlerinde insanla- nn öldürülmeleri durur. Insanlar, hele de hep düşü- nürler, yazartar, çizerier, solcular.. durup dururken gece yanlan evlerinden teröre hedef olarak yaka pa- ça alınıp götürülemezler. Hukuk, yasalar, insan hak- lannın temel ilkeleri işletilir... FP'lilerin, siyasal Islamcılann ayağa kalkmalan, demokrasi yaygaralannın sadece kendileri için oldu- ğunu sayısız deneyim ve dersle öğrenmiş olmakla biriikte, Merve Kavakçı'nın bir gece yansı yaka pa- ça götürülmesi işleminin durdurulması demokrasi adına hayırtı bir iş sayılabilir. Evet, belki de herkes için bir başlangıç, bir yol açabilir. Cazetelerle görüşülecek SEKA'yı batıran kâğıt ithalatı COŞKUNYAMAN BALIKEStR - SEKA Genel Müdürlüğü ile Ba- lıkesir Müessese Müdür- lüğü, dört aydır çalışma- yan Bahkesir SEKA'nın .yeniden üretime geçmesi için Doğan, Sabah ve Tür- kiye gruplan ile görüşme- ler yapacak. "Ulusalba- sından yeterli talep yok, bu durumda üre- tip stok yap- maktansa hiç üretmemek dahaiyi" diyen SEKA yet- kilileri, daha ucuz ve kali- teli olduğu için ithal kâğı- dı kullanan Doğan, Sabah ve Türkiye grubunun 4 bin ton kâğıt sipanşinde bu- lunmalan durumunda üre- time geçebileceklerini açık- ladı. Aylık 8 bin ton kâğıt üretme kapasitesi olan Ba- hkesir SEKA'nın, diğer müşterilerin de siparişleri ile ayda 5 tonluk birüretim yapabileceği, bunun da ye- terli olacağı öğrenildi. Bu arada, SEKA'nm TEDAŞ'a olan elektrik borcu faiziy- le biriikte yaklaşık 10 tril- yona yaklaşırken, SE- KA'nm sipariş alması ve üretime geçmesi halinde bu borcun sorun yaratma- yacagıvurgulandı. Selüloz- İş Sendikası Balıkesir Şu- be Başkanı Fehmi Ateş, "SEKAmi- Kservetimiz, SEKA'ya sahip çık- manyız" diyerek, gazete sahiplerini de kâğıt gerek- sinimlerini SEKA'dan kar- şılamaya çağırdı. Geçen yılın temmuz ayında özelleştirme kap- sarrana alınan 9 SEKA fab- rikası ile ilgili çalışmalarda sürüyor. Özelleştirme 1da- resi Başkanı UğnrBayar'ın son^çıklamasına ve 2000 Yılı Tahmini Takvimi'ne göre, SEKA 2000'in ikin- ci çeyreğinde özelleş,tirile- cek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle