13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 EKİM 1999 PAZAR O L A Y JLAR \hj ( J O R L J Ş L J I J K [email protected] Ruh Sağlıği ve jYalın Gerçekler Prof. Dr. Mehmet UNAL Çutyrova Ümversitesi Tıp Fakültesi G enelde ruhsal sonın ve bo- zukluklara önyargıyla ba- kılır. Utanılacak, saklana- cak bir durum, kişisel za- yıflıkolarak götülür. Ekin- sel-eğıtsel düzeyı düşük kesimlerde ger- çek dışı -u cin çarpmış, büyü yapümış" gibi- yorumlar yapılır; çözümler aranır. Kimi da\Tanış bozukluklannda "DeK- dir (meczuptur) ne yapsa yeridir" özrü- ne sığınılır. Oysa ruhsal bozukJuk ne bır suç. ne de özürdür. Bilinç bozukluğu ya da bilinç dışı süreçlerle ortaya çıkıp çık- madığı değerlendirilir. îsteyerek. plan- layarak yapılan. başkalanna ve kamu düzenıne zararlı bir davranışın yeri ise yargıdır. Insanın bedensel yapısı, öbûr meme- lilere çok benzer. Düşünürler insanla il- gili "lnsan dfişünen bir varlıkûr", "ln- san konuşan bir varhkbr", "fnsan top- lumsal bir vartakür'' gibi tammlar yap- mışlardır. Duyuş, düşünüş, algılayış, so- runlar karşısında çözüm üretme, yaratı- cılık. konuşma, başkalanyla ilişki ve ile- tişım içinde olma gibi özellikler ınsana özgüdür ya da insanda en gelışmiş dü- ze>dedır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlıği "Bir hastalığın olmaması yanın- da bir kişinirı ruhsal-bedensel-toplumsal yönden de iyi bir dunımda olması" dı- ye tammlar. Ozetle insan biyo-psiko sos- yal bir varlıktır. Bu üç boyuttan birinde bır sorun olursa başka alanlar da etkile- nir. Her sorun ya da bozukluğun bir ne- deni ya da nedenleri vardır. Bedensel bozukluklarda -ilen teknoloji ürûnüaraç- lar ve çağdaş inceleme yöntemleriyle- ne- denleri saptamak çok güç değildir. Ruh- sal sorunlar, kalıtsal, gelişimsel etken- lerin yıllar içinde birikim ve etkileşimi- nin sonucunda ortaya çıkar. Güç yaşam olaylan (psikososyal stres) kaygı, kuş- ku, kuruntu, saplantı, korku, çöküntü, taşkmlık gibi ruhsal bozukluİdann açı- ğa çıkmasına neden olabilir. Her insanın kendine özgû bir direnme ve uyum gû- cü vardır. Direnme gücü çökerse, be- densel ya da ruhsal bozükluklar ortaya çıkar. Yaltn ruhsal sorun ya da bozukluğun tanınması çok güç değildir. Özellikle taşkınlık, çıldın, aşın üzüntü gibi du- rumlarkolayca algılanır, anlaşılır. Oysa bırçok bedensel yakınma ve belirtilerin örttüğü durumlarda, derinde yatan ruh- sal sorunlan görmek, tanımak kolay de- ğildir. Incelemeler sonunda bedensel bir bozukluk saptanmamışsa, bir ruh sağlı- ği uzmanına gitmek gerekir. Ruhsal bo- zukluk bir günah, bir ayıp değildir. Geçmiş devirlerde, bilinmezlik ve do- ğa olaylan karşısında güçsüz kalan in- sanoğlu doğaüstü güçlere sığrnmak ve yardım aramak durumunda kalmıştır. Kimi kışiler insanın bu umarsızlığına ıçtenlikle ya da kişisel çıkar sağlamak amacryla -bilerek ya da bilmeyerck- yar- dımcı olmaya kalkışmışlardır. Kimi du- rumlarda -yatıştıncı, destekleyici, gü- ven venci, yol göstenci yöntemlerie- et- kihde ohnuş olabilirler. Oysa günümüz- de bilimsel araştırma ve gözlemlerle do- ğa olaylan, insanın ruhsal, bedensel ya- pısı -en küçûk bırim ve işlevlerine de- ğin- oldukça yetkin bir biçimde çözüm- lennuştir. Karanlık kalan yönlerde de araşormalar sürdürülmektedir. Yüce Ata- türk'ünbelirttigı gibi, "Yaşamdaenger- çefcçi yol gösterid, bffimdn-". Bir şey yapmak, bir şey elde etmek, bir şey olmak her insanın doğasında var- dır. Sosyal bir devlet eşit koşullarda her çocuğa -ilgi, yetenek ve becerisine uy- gun- eğitim, çalışma ve yaşam alanı sun- mak durumundadır. Kışiler özgürce dü- şünebilmeli. düşündüğünü anlatabilme- li, çağdaş koşullarda istek ve gereksinim- lerini karşılayabilmelidirler. Ancak ıstekler gerçeğe uygun olma- lıdır. Bencıllik,ilkesizlik ilkelliktir. Öz- gürlük ne istersem, nerede ıstersem, is- terim değildir. Özgürlük başkalannın sı- nınna girmemek koşuluyla kullanılabi- lir. Istek ve gereksinimler yasalara, yö- netmeliklere, törelere, gelenek ve göre- neklere, olanak ve koşullara uygunsa karşılanabilir. Değilse, ertelenir ya da gûndemden çıkanlabilir. Kaygıdan muüuluğa öneriler Doğada olan her şey yaşayan her can- h gibi ınsanoğlunun da engellenme, yok- sunluk, baskı yaratan, zor gelen (stres ya- ratıcı) olaylarla karşılaşması kaçınıla- maz bir olgudur. Stressiz bir yaşam dii- şünûlemez. Gerginlikle (stresle) karşılaşan ya da kendini gerginlik altında gören bır kişi önce bir olayı tanımaya çalışmalı; son- ra koşullannı. olanaklannı, gücünü iyi değerlendırmelı. değışttrebileceği gerçek- leri değiştırmeye, değıştıremeyeceğı ger- çekleri kabullenmeye çalışmalıdır. So- nınugörmeti,gerçekçiçözûınleraruna- bdır. Enşilemeyecek amaçlar, gerçekleşe- meyecekdüşlerdir. Elinde olan değerle- ri göımezden gelip olmayanlann tutku- suyla yanmak mutsuzluk doğurur. İstek ve gereksinimler gerçeğe uygunsa gün- demde rutulmalı ya da karşılanmalıdır. Insanlan değiştirmek olası değil. Çev- reyi değiştirmek çözüm getirmez. Çev- reyi, toplumu, insanlan oldugu gibi ka- bullenip kendi için doğruyu bulmalıdır. Gerçeği tanımalı, gerçeğe uyum yap- mahdır. Yanlış yapmak insana özgü bir olay- dır. Önemli olan yanlışı görmek, doğru- yu seçmek, yanlışı yinelememek, pışman- İık duygusu altında ezilmemektir. Düne takıhp kahnamak, günü yaşamak, yan- na haar olmak gerekir. Kışiler arası ıletışım bozukluklannda ortaya çıkan sorunlarda, kendini temize çıkarmak için kendı sorumluluğunu gör- mezden gelerek çevreyi suçlamak geçi- ci bir rahatlık getirse bile kalıcı mutlu- luk vermez. Çözüm, başkalanm suçla- mak değil, sorunlarda kendi payını gö- rüp düzeltmektir. Yahıız kendini düşünen, sürekli ken- di çıkariannı kollayan, kendrnden baş- ka kimseye güvenmeyen kişı toplum içmde yalnızlığa itilir. Kendisiyle ge- çimlı değilse başkalanyla da geçinemez. İçten. sevecen, saygıh insan: sevgi, say- gıgörür. Günlük yaşamda. insan ilişkilerinde ne düşünülürse söylememeli ya da yapma- malıdır, ne soylenecek, ne yapılacaksa iyi düşünmelidir. Düşünerek tepki gös- termelidir. Korkudan, kaygıdan kurtulmak iste- niyorsa; korkulmayacak olaylardan ka- çınmamak, üstüne gitmek gerekir. Kor- ku kaçmmayı, kaçınma korkuyu doğu- rur. Gerçeklerden korkmamalı, kaçm- tnamalı, üstüne gıtmelidir. Düzenli çahşmak, dinlenmek, uyu- mak ve dengeli beslenmekle insan sağ- lıklı ve güçlü kalabilir; aşın alkol, çay- kahve gibi uyancı, uyuşturucu, uyutu- cu maddeler direnci kırar, gerçekle iliş- kiyi bozar. Yapay yollar çözüm değildir. Geçmişte yaşamış ünlü düşün ve bi- lım adamlannın geç yaşlandıklan, uzun süre yaşamış olduklan görülmektedir. Bedensel ve beyinsel etkinliğin sürdü- rülmesi ile daha zinde kahnabümekte- dir. Freud'un dediği gibi, "Sağhklı kal- mak için sevmek ve çabşmak gerekir''. Yapılması gereklı ışleri severek, isteye- rek yapmalı, yüksünmemelidir. Sonuç- ta iyi bır şey yapmanın, bır şey üretme- nin tadmı ahnalıdır. Erich Fromm'un belirttiği gibi amaç, "sabip ohnak vetû- ketmekdeğU,vBrolmak veüretmek"ol- malıdır. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Açın Bütün Kııtuları, Açın! "Bu ahlaksızlar nelerine güveniyorlar da kutu- yu açtırmaya çalışıyorlar." Bu sözler, bır zamanlar Çiller ailesinin en yakın dostu, onlann yardımıyia mılletvekili, sonra da ba- kan olan bir hanıma; 'Asena' adıyla politika sah- nemizde yer alan Bayan Akşener'e ait!.. Kapalı kutuyu açtırma demek, bir bakıma, "bayramlık ağzımı biraçarsam" diye elini beline koyup konu komşuya meydan okuyan şirret mi şirret kadınla- rı anımsatmıyor mu? Gerçi açmış kutuyu, yanm da olsa, içindekileri dökmüş! Bır zamanlar başbakanlık yapmış Bayan Tansu Çiller'i, "hiç malı mulkü yokmuş, hiç ya- lan da söylemezmiş" diyerek alaya alıyor eski dostunu, canyoldaşını... Ibret ki ibret! Bakarsınız gün gelir, Asena bayan, yine DYP'de ön yerlere, belkı yenMen bakanlığa ya "da başbakânlığa tır- manıverir!.. Tansu Çiller'i savunan yazılara, konuşmalara 'paçavra' diyen Bayan Akşener bakın daha neler söylüyor: "Bizim genel başkanımız kime yalan söyledi ki bana söylemiş olsun!" Insanoğlu böyiedir, dün eteklediğine bugün sır- tını döner... Amaç, yıkılmak üzere olanı bir daha itmek, kendine yeni düzende yer hazırlamaktır. Namık Kemal gerçi, "Ne utanmaz köpekteriz, ki- mi görsek etekleriz" dememiş miydi. Hiç aklıma gelmezdı Bayan Tansu'yuı savunur, korumaya kalkışır bir yazı yazacağım! Biz demok- rasi gereğı Bayan Çiller'in işlerıni, konuşmalannı eleştirirken karşımıza en azılı biçimde çıkanlann başında, bu kapalı kutuyu açmakla göz korkutan bayan vardı! Şimdi iş değişti, devir değişti, DYP'de yeni bir lider arayışı var, öyleyse dün "Ağbi, Ab- la" dediği insanlan o kutuya sokarak, o kutunun içindeki sırlan bir bir ortaya dökmek gerek! Bu ara- da kendi sırlan meydana çıkarmış, vız gelir! "Çokkolaylıkla vesıklıkla yalan söyleyebılen, ka- saba kurnazı bir zihniyetten çıktığı aşikârolan bu paçavralann -paçavranın, Tansu'lann gazetesi 'Öncü' olduğu anlaşılıyor- sahip ya da sahipleri- ni, varsa vıcdanlan ile yoksa hırslan ile baş başa bırakıyorum." Bırakırsan elbet, nasıl olsa o dönem geçti gitti. En iyisı batan gemiyi terk etmek!.. Bundan çıkarılacak çok ders var, özellikle poli- tikacılar için... Kendilerine dost görünenlerin iç yüzlerini göremezlerse, yanlannda bir partizan gi- bi yer almalanndaki amacın ne olduğunu zama- nında göremezlerse, böyle olur! Açılsın o kutu, başka kutular, her şey ortaya dökülsün. Halkımız da kim nedir, necidir artık an- lasın, anlamaya çalışsın! Nâzım Hikmet'in şiirin- de dediği gibi, "koyun gibisin kardeşim" diyesuç- landırılmaktan kurtulsun! "Ve bu dünyada zulüm senin sayende I Ve aç- safc, yorgunsak, alkan içindeysek eğer I ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak Ika- bahat senin I -demeye de dilim varmıyorama-1 kabahatin çoğu senin canım kardeşim" Meral Akşener'ler, Tansu Çiller'ler vb. vb.ler bu ulusun yazgısında etkin oluyorsa, sorumlu yerle- re geliyorsa, getiriliyorsa bunda bizlerin, sizlerin sorumluluğu yok mu? . PINARAKÇAM - - TUĞRUL KABAKLI Evlendiler. Kutlar mutluluklar dileriz. Îstanbu-Kadıkby, 10 Ekim 1999 KARAÖREN'ler DENİZLİ4. ASLtYE HUKUK MAHKEMESÎ'NDEN EsasNo: 1996/381 KararNo: 1999/516 Davacı Fatma Erkul vekili Av. Bilsen Kurt tara- findan mahkememizde açılan gaiplik davasının yapılan açık yargılaması sonunda: Mahkememiz- den verilen 27.8.1999 tarihli karar gereğince De- nizli merkez ilçe Kuşpmar mahallesi, 025/ 01 cilt, 3 sayfa, 4 kütük sıra numarada nüfusa kayıtlı Is- mail oğlu Ayşe'den olmaü 11.1. 1941 d.lu Yusuf Gür'ün M. K'nin 31. maddesı gereğince gaipliği- ne karar verilmekle işbu gaiplik karan ilanen teb- liğ olunur. Basın: 47207 Yirmi Birinci Yüzyıla Daha Bir Yıl Var! Nihat TEZEREN 1 900'lü yıllann sonu gelirken pek çok dün- yalı umutla gözünü takvimdeki 20O0 yıh- na çeviriyor, o yıl ile yeni bir yüzyıl başla- yacak, yepyeni bir çağa girilecek, belki çok şey değışecek, çok şey daha iyi olacak diye... önce şunu söyleyeyim: Takvimdeki yıl sayısının ilk rakamının 1 'detı 2'ye gelmesine bağlanan beklentilerin hiçbir ras- yonel dayanağı yoktur. Değişme sadece 1 yerine 2 yazılmasıdır; dûnyanın gidişatı bununla ne dü- zelir, ne kötüleşir!.. Hele 50 yıldır değişmeyen şeyler hiç değişmez... tkincısi, 1999 yılı yirminci yüzyılın (asnn) son yılı değildir ve yirmi birinci yüzyıl 1 Ocak 2000 değil, 1 Ocak 2001 ile başla- yacaktır. Nasıl ki birinci yüzyıl 1 yılı ile başlayıp 100yıl sürerek 100yılınınsoiHinda bittıyseveikın- ci yüzyıl 101 yılı ile başladıysa ve bu hep böyle devam ettiyse, yirminci yüzyıl da 190l'de başla- yıp 100 yıl sürecek 2000 yılının sonunda bitecek- tir. Bunu kanşık bulanlara daha kolay bir hesap: Yirmi yüzyılda tam 20 x 100 = 2000 yıl vardır. Böylece takvimdeki ilk yirmi yüzyıl 2000 yılını içine ahr, yirmi birinci yüzyılın daha açıkçası üçüncü bin yılın ilk yılı 2001 olur. Bu kadar basit. Fakat sade bir alay Türk değil, bir alay Avrupah da yirminci yüzyılın 31 Aralık 1999 saat 24'te biteceğıni sanıyor. Önemli değil, ama yanlış. Doğru olan tek şey 1 Ocak 2000 yaz- maya özel bir anlam vermekte ya da vermemek- te herkes serbesttir. (Ancak bu değişıkliğin dün- yadaki bütün bilgisayarcılann eteklerini tutuştur- duğu söyleniyor. Computerleri ile akla gelen ve gelmeyen şeyleri beceren bu asırdaş'lanmızın te- laşının içyüzünü bihniyonım, ama iş çok ciddi imiş!) PENCERE Yaşamın Güzelliği ve Çirkinliği Türbanalar üniversitenin önünde eylem yapryor- lan ellerindeki levhada ne yazıyor: "7.4yetmedimi?" Müslümandırtürbanlı; ama, acısının dumanı tü- ten binlerce ölü üzerine politika yapıyor. Nedir bu?.. Azrail'le isbirliği mi?.. Türbanla üniversiteye girilemezse, bir deprem daha mı olacak?.. Dinci gazeteleri izliyorum; öflce, şiddet, lânet, teh- drt, saldırı ve nefret edebiyatıyla sayfalar dolup ta- şıyor; gözler kinle parlıyor, kaşlar çatık, surat ka- sık... Müslümanlık bu Bağdatlı derviş Maruf el Kerhî 9'uncu Yüz- yıl'da yaşadı. Hıristiyan bir ailedendi. Okulda bel- tetiten "Teslis" (Baba-oğul-kutsal ruh) inanctnakar- şı çıktı. Müslümanlığı benimsedi. Alçakgönüllü bir hayat sürdü; yoksuldu, erdemliydi, gözü toktu, iyiydi; tasavvuf yoluna girdi; yaşamıyla, sözleriy- le kitaplara geçti. Işte bir örnek: Maruf el Kerhfye bir hasta konuk oldu; adamın rengi revnakı uçmuştu; canı bedenine bir çengel- le asılı gibiydi ki koptu kopacak!.. El Kerhî yatak serdi, adamı yatırdı; ama, hasta yataryatmaz ba- ğırmaya başladı; bütün gece rahat durmadı; kim- senin gözüne bir damla uyku girmedi. Kötü huylu bir kişiydi hasta, çevresini dunma- dan iğneliyor, kimseye rahat yüzü göstermiyordu. Ev halkı dayanamadı; birer birer çözüldüler. So- nunda hasta Maruf el Kerhfye kaldı. Bir gece der- vişi uyku bastırdı. Uyumakta haklı. Çünkü insan taş olsa bir süre sonra uykusuzluğa dayanamaz. Ancak Maruf uyuyunca, hasta başladı söylenme- ye: - Murdar derviş takımına lânet olsun!.. Temiz giyimlerine bakma, inançlan pistir; dış görünüş- lerine bakma, gerçekte ikiyüzlüdürier. Şu adam karnını doyurup uykuya dalmış; uykusuz hasta- nın halini ne bilir!.. Maruf, kerem gösterdi; acı sözleri yuttu; ama, olayı işiten evin hanımı, dervişi uyarmak istedi: - Artık bu adamı evde tutmak doğru olmaz; ba- şının çaresine baksın!.. Ağırlık vermesin, ölecek- se başka yerde ölsün. Kötülere iyilik kötûlüktür., Alçak kimsenin başını, altına yastık koyup yükselt- me!.. Çorakyere ağaç dikme!.. Köpeğin sırtı ke- di gibi okşanmaz!.. Hak bilen köpek, şükran duy- mayan insandan iyidir. Derviş bu sözleri duyunca üzütdü: - Hanım, dedi, sen var rahat uyu!.. Onun nahoş görünen sözleri bana hoş gelir. Asıl hüner böyle- lerinin cefasına katlanmaktır. Gördüğün gibi sü- rekli acı içinde.. rahat nefes alamıyor. Ben güç- lüysem, borcum zayıflann yükünü çekmektir. Ke- rem ağacını besleyen iyilik yemişini yer!.. Eskiler derler ki: "Her yerde çok büyûk tûrbeler var, ama, Ma~ ruf'un türbesinden daha maruf türbe yoktur." Çünkü iyiliğin simgesinin adı, mekânlan ve za- manları aşar. • Islamda yalnız cihat yok; hoşgörüden, iyilikten, güleryüzden oluşan bir tarih de var. Nerede o tarih?.. Bizim mürtecide ara ki bulasın!.. Yobazlar Isla- mı iktidar yolunda politikaya dönüşrürdüklerinden Müslümanlığı iki paralık ediyor, yaşamlannı da ç'ır- kinleştiriyorlar. Emekli öğretım üyemız grafık sanatçısı Prof. Dr. SİNAN BAYKURT'U yitirdik. Acımız sonsuzdur. 11.10.1999 Pazartesi günü saat 10.30'da fakültemizde yapılacak törenden sonra Kadıköy Söğütlüçeşme Camii'nde kılınacak öğle namazını müteakiben Yeniköy'deki kabristanda toprağa veritecektır. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatiar Fakültesi 10 Fkim 1999 Bugün depremin günü Profesyonel gönüllû'lerimiz hâlâ depremzedelerin yanında! Çadırkentiefdekı Rehabılitasyon çalışmalarımızın uzun sürmesı gerektığı için, şımdi daha çok gönulluye ıhtıyacımız var. Bunun yanı sıra kış boyunca bu bolgelerde gönüllu çalışacak psıkolog, öğretmen, emekli. ış ve ev nanımlarının, sanatçı ve gençlertn. her türiu danışmanlık ve desteklennı Deklıyoruz. Ayrıca elimızde yardımlardan bırikmiş giysilenn kullanılabılır hale gelmesı ıçın, bıze gönüllu destek verecek temızleyıcı kurumlara gereksınımımız var. Yardımlarınız için: (0212) 292 08 00 • 292 08 01 SATILIK 94 Model Opel Vectra 20 GLS - kırmızı klimalı 112.000 km.Td: 526 49 67-519 04 68
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle