Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 EKİM 1999 PAZAR
O L A Y JLAR \hj ( J O R L J Ş L J I J K [email protected]
Ruh Sağlıği ve jYalın Gerçekler
Prof. Dr. Mehmet UNAL Çutyrova Ümversitesi Tıp Fakültesi
G
enelde ruhsal sonın ve bo-
zukluklara önyargıyla ba-
kılır. Utanılacak, saklana-
cak bir durum, kişisel za-
yıflıkolarak götülür. Ekin-
sel-eğıtsel düzeyı düşük kesimlerde ger-
çek dışı -u
cin çarpmış, büyü yapümış"
gibi- yorumlar yapılır; çözümler aranır.
Kimi da\Tanış bozukluklannda "DeK-
dir (meczuptur) ne yapsa yeridir" özrü-
ne sığınılır. Oysa ruhsal bozukJuk ne bır
suç. ne de özürdür. Bilinç bozukluğu ya
da bilinç dışı süreçlerle ortaya çıkıp çık-
madığı değerlendirilir. îsteyerek. plan-
layarak yapılan. başkalanna ve kamu
düzenıne zararlı bir davranışın yeri ise
yargıdır.
Insanın bedensel yapısı, öbûr meme-
lilere çok benzer. Düşünürler insanla il-
gili "lnsan dfişünen bir varlıkûr", "ln-
san konuşan bir varhkbr", "fnsan top-
lumsal bir vartakür'' gibi tammlar yap-
mışlardır. Duyuş, düşünüş, algılayış, so-
runlar karşısında çözüm üretme, yaratı-
cılık. konuşma, başkalanyla ilişki ve ile-
tişım içinde olma gibi özellikler ınsana
özgüdür ya da insanda en gelışmiş dü-
ze>dedır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)
sağlıği "Bir hastalığın olmaması yanın-
da bir kişinirı ruhsal-bedensel-toplumsal
yönden de iyi bir dunımda olması" dı-
ye tammlar. Ozetle insan biyo-psiko sos-
yal bir varlıktır. Bu üç boyuttan birinde
bır sorun olursa başka alanlar da etkile-
nir. Her sorun ya da bozukluğun bir ne-
deni ya da nedenleri vardır. Bedensel
bozukluklarda -ilen teknoloji ürûnüaraç-
lar ve çağdaş inceleme yöntemleriyle- ne-
denleri saptamak çok güç değildir. Ruh-
sal sorunlar, kalıtsal, gelişimsel etken-
lerin yıllar içinde birikim ve etkileşimi-
nin sonucunda ortaya çıkar. Güç yaşam
olaylan (psikososyal stres) kaygı, kuş-
ku, kuruntu, saplantı, korku, çöküntü,
taşkmlık gibi ruhsal bozukluİdann açı-
ğa çıkmasına neden olabilir. Her insanın
kendine özgû bir direnme ve uyum gû-
cü vardır. Direnme gücü çökerse, be-
densel ya da ruhsal bozükluklar ortaya
çıkar.
Yaltn ruhsal sorun ya da bozukluğun
tanınması çok güç değildir. Özellikle
taşkınlık, çıldın, aşın üzüntü gibi du-
rumlarkolayca algılanır, anlaşılır. Oysa
bırçok bedensel yakınma ve belirtilerin
örttüğü durumlarda, derinde yatan ruh-
sal sorunlan görmek, tanımak kolay de-
ğildir. Incelemeler sonunda bedensel bir
bozukluk saptanmamışsa, bir ruh sağlı-
ği uzmanına gitmek gerekir. Ruhsal bo-
zukluk bir günah, bir ayıp değildir.
Geçmiş devirlerde, bilinmezlik ve do-
ğa olaylan karşısında güçsüz kalan in-
sanoğlu doğaüstü güçlere sığrnmak ve
yardım aramak durumunda kalmıştır.
Kimi kışiler insanın bu umarsızlığına
ıçtenlikle ya da kişisel çıkar sağlamak
amacryla -bilerek ya da bilmeyerck- yar-
dımcı olmaya kalkışmışlardır. Kimi du-
rumlarda -yatıştıncı, destekleyici, gü-
ven venci, yol göstenci yöntemlerie- et-
kihde ohnuş olabilirler. Oysa günümüz-
de bilimsel araştırma ve gözlemlerle do-
ğa olaylan, insanın ruhsal, bedensel ya-
pısı -en küçûk bırim ve işlevlerine de-
ğin- oldukça yetkin bir biçimde çözüm-
lennuştir. Karanlık kalan yönlerde de
araşormalar sürdürülmektedir. Yüce Ata-
türk'ünbelirttigı gibi, "Yaşamdaenger-
çefcçi yol gösterid, bffimdn-".
Bir şey yapmak, bir şey elde etmek,
bir şey olmak her insanın doğasında var-
dır. Sosyal bir devlet eşit koşullarda her
çocuğa -ilgi, yetenek ve becerisine uy-
gun- eğitim, çalışma ve yaşam alanı sun-
mak durumundadır. Kışiler özgürce dü-
şünebilmeli. düşündüğünü anlatabilme-
li, çağdaş koşullarda istek ve gereksinim-
lerini karşılayabilmelidirler.
Ancak ıstekler gerçeğe uygun olma-
lıdır. Bencıllik,ilkesizlik ilkelliktir. Öz-
gürlük ne istersem, nerede ıstersem, is-
terim değildir. Özgürlük başkalannın sı-
nınna girmemek koşuluyla kullanılabi-
lir. Istek ve gereksinimler yasalara, yö-
netmeliklere, törelere, gelenek ve göre-
neklere, olanak ve koşullara uygunsa
karşılanabilir. Değilse, ertelenir ya da
gûndemden çıkanlabilir.
Kaygıdan muüuluğa öneriler
Doğada olan her şey yaşayan her can-
h gibi ınsanoğlunun da engellenme, yok-
sunluk, baskı yaratan, zor gelen (stres ya-
ratıcı) olaylarla karşılaşması kaçınıla-
maz bir olgudur. Stressiz bir yaşam dii-
şünûlemez.
Gerginlikle (stresle) karşılaşan ya da
kendini gerginlik altında gören bır kişi
önce bir olayı tanımaya çalışmalı; son-
ra koşullannı. olanaklannı, gücünü iyi
değerlendırmelı. değışttrebileceği gerçek-
leri değiştırmeye, değıştıremeyeceğı ger-
çekleri kabullenmeye çalışmalıdır. So-
nınugörmeti,gerçekçiçözûınleraruna-
bdır.
Enşilemeyecek amaçlar, gerçekleşe-
meyecekdüşlerdir. Elinde olan değerle-
ri göımezden gelip olmayanlann tutku-
suyla yanmak mutsuzluk doğurur. İstek
ve gereksinimler gerçeğe uygunsa gün-
demde rutulmalı ya da karşılanmalıdır.
Insanlan değiştirmek olası değil. Çev-
reyi değiştirmek çözüm getirmez. Çev-
reyi, toplumu, insanlan oldugu gibi ka-
bullenip kendi için doğruyu bulmalıdır.
Gerçeği tanımalı, gerçeğe uyum yap-
mahdır.
Yanlış yapmak insana özgü bir olay-
dır. Önemli olan yanlışı görmek, doğru-
yu seçmek, yanlışı yinelememek, pışman-
İık duygusu altında ezilmemektir. Düne
takıhp kahnamak, günü yaşamak, yan-
na haar olmak gerekir.
Kışiler arası ıletışım bozukluklannda
ortaya çıkan sorunlarda, kendini temize
çıkarmak için kendı sorumluluğunu gör-
mezden gelerek çevreyi suçlamak geçi-
ci bir rahatlık getirse bile kalıcı mutlu-
luk vermez. Çözüm, başkalanm suçla-
mak değil, sorunlarda kendi payını gö-
rüp düzeltmektir.
Yahıız kendini düşünen, sürekli ken-
di çıkariannı kollayan, kendrnden baş-
ka kimseye güvenmeyen kişı toplum
içmde yalnızlığa itilir. Kendisiyle ge-
çimlı değilse başkalanyla da geçinemez.
İçten. sevecen, saygıh insan: sevgi, say-
gıgörür.
Günlük yaşamda. insan ilişkilerinde ne
düşünülürse söylememeli ya da yapma-
malıdır, ne soylenecek, ne yapılacaksa
iyi düşünmelidir. Düşünerek tepki gös-
termelidir.
Korkudan, kaygıdan kurtulmak iste-
niyorsa; korkulmayacak olaylardan ka-
çınmamak, üstüne gitmek gerekir. Kor-
ku kaçmmayı, kaçınma korkuyu doğu-
rur. Gerçeklerden korkmamalı, kaçm-
tnamalı, üstüne gıtmelidir.
Düzenli çahşmak, dinlenmek, uyu-
mak ve dengeli beslenmekle insan sağ-
lıklı ve güçlü kalabilir; aşın alkol, çay-
kahve gibi uyancı, uyuşturucu, uyutu-
cu maddeler direnci kırar, gerçekle iliş-
kiyi bozar. Yapay yollar çözüm değildir.
Geçmişte yaşamış ünlü düşün ve bi-
lım adamlannın geç yaşlandıklan, uzun
süre yaşamış olduklan görülmektedir.
Bedensel ve beyinsel etkinliğin sürdü-
rülmesi ile daha zinde kahnabümekte-
dir.
Freud'un dediği gibi, "Sağhklı kal-
mak için sevmek ve çabşmak gerekir''.
Yapılması gereklı ışleri severek, isteye-
rek yapmalı, yüksünmemelidir. Sonuç-
ta iyi bır şey yapmanın, bır şey üretme-
nin tadmı ahnalıdır. Erich Fromm'un
belirttiği gibi amaç, "sabip ohnak vetû-
ketmekdeğU,vBrolmak veüretmek"ol-
malıdır.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Açın Bütün
Kııtuları, Açın!
"Bu ahlaksızlar nelerine güveniyorlar da kutu-
yu açtırmaya çalışıyorlar."
Bu sözler, bır zamanlar Çiller ailesinin en yakın
dostu, onlann yardımıyia mılletvekili, sonra da ba-
kan olan bir hanıma; 'Asena' adıyla politika sah-
nemizde yer alan Bayan Akşener'e ait!.. Kapalı
kutuyu açtırma demek, bir bakıma, "bayramlık
ağzımı biraçarsam" diye elini beline koyup konu
komşuya meydan okuyan şirret mi şirret kadınla-
rı anımsatmıyor mu?
Gerçi açmış kutuyu, yanm da olsa, içindekileri
dökmüş! Bır zamanlar başbakanlık yapmış Bayan
Tansu Çiller'i, "hiç malı mulkü yokmuş, hiç ya-
lan da söylemezmiş" diyerek alaya alıyor eski
dostunu, canyoldaşını... Ibret ki ibret! Bakarsınız
gün gelir, Asena bayan, yine DYP'de ön yerlere,
belkı yenMen bakanlığa ya "da başbakânlığa tır-
manıverir!..
Tansu Çiller'i savunan yazılara, konuşmalara
'paçavra' diyen Bayan Akşener bakın daha neler
söylüyor:
"Bizim genel başkanımız kime yalan söyledi ki
bana söylemiş olsun!"
Insanoğlu böyiedir, dün eteklediğine bugün sır-
tını döner... Amaç, yıkılmak üzere olanı bir daha
itmek, kendine yeni düzende yer hazırlamaktır.
Namık Kemal gerçi, "Ne utanmaz köpekteriz, ki-
mi görsek etekleriz" dememiş miydi.
Hiç aklıma gelmezdı Bayan Tansu'yuı savunur,
korumaya kalkışır bir yazı yazacağım! Biz demok-
rasi gereğı Bayan Çiller'in işlerıni, konuşmalannı
eleştirirken karşımıza en azılı biçimde çıkanlann
başında, bu kapalı kutuyu açmakla göz korkutan
bayan vardı! Şimdi iş değişti, devir değişti, DYP'de
yeni bir lider arayışı var, öyleyse dün "Ağbi, Ab-
la" dediği insanlan o kutuya sokarak, o kutunun
içindeki sırlan bir bir ortaya dökmek gerek! Bu ara-
da kendi sırlan meydana çıkarmış, vız gelir!
"Çokkolaylıkla vesıklıkla yalan söyleyebılen, ka-
saba kurnazı bir zihniyetten çıktığı aşikârolan bu
paçavralann -paçavranın, Tansu'lann gazetesi
'Öncü' olduğu anlaşılıyor- sahip ya da sahipleri-
ni, varsa vıcdanlan ile yoksa hırslan ile baş başa
bırakıyorum."
Bırakırsan elbet, nasıl olsa o dönem geçti gitti.
En iyisı batan gemiyi terk etmek!..
Bundan çıkarılacak çok ders var, özellikle poli-
tikacılar için... Kendilerine dost görünenlerin iç
yüzlerini göremezlerse, yanlannda bir partizan gi-
bi yer almalanndaki amacın ne olduğunu zama-
nında göremezlerse, böyle olur!
Açılsın o kutu, başka kutular, her şey ortaya
dökülsün. Halkımız da kim nedir, necidir artık an-
lasın, anlamaya çalışsın! Nâzım Hikmet'in şiirin-
de dediği gibi, "koyun gibisin kardeşim" diyesuç-
landırılmaktan kurtulsun!
"Ve bu dünyada zulüm senin sayende I Ve aç-
safc, yorgunsak, alkan içindeysek eğer I ve hâlâ
şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak Ika-
bahat senin I -demeye de dilim varmıyorama-1
kabahatin çoğu senin canım kardeşim"
Meral Akşener'ler, Tansu Çiller'ler vb. vb.ler bu
ulusun yazgısında etkin oluyorsa, sorumlu yerle-
re geliyorsa, getiriliyorsa bunda bizlerin, sizlerin
sorumluluğu yok mu?
. PINARAKÇAM - -
TUĞRUL KABAKLI
Evlendiler. Kutlar mutluluklar dileriz.
Îstanbu-Kadıkby, 10 Ekim 1999
KARAÖREN'ler
DENİZLİ4. ASLtYE HUKUK
MAHKEMESÎ'NDEN
EsasNo: 1996/381 KararNo: 1999/516
Davacı Fatma Erkul vekili Av. Bilsen Kurt tara-
findan mahkememizde açılan gaiplik davasının
yapılan açık yargılaması sonunda: Mahkememiz-
den verilen 27.8.1999 tarihli karar gereğince De-
nizli merkez ilçe Kuşpmar mahallesi, 025/ 01 cilt,
3 sayfa, 4 kütük sıra numarada nüfusa kayıtlı Is-
mail oğlu Ayşe'den olmaü 11.1. 1941 d.lu Yusuf
Gür'ün M. K'nin 31. maddesı gereğince gaipliği-
ne karar verilmekle işbu gaiplik karan ilanen teb-
liğ olunur. Basın: 47207
Yirmi Birinci Yüzyıla Daha Bir Yıl Var!
Nihat TEZEREN
1
900'lü yıllann sonu gelirken pek çok dün-
yalı umutla gözünü takvimdeki 20O0 yıh-
na çeviriyor, o yıl ile yeni bir yüzyıl başla-
yacak, yepyeni bir çağa girilecek, belki çok
şey değışecek, çok şey daha iyi olacak diye...
önce şunu söyleyeyim:
Takvimdeki yıl sayısının ilk rakamının 1 'detı
2'ye gelmesine bağlanan beklentilerin hiçbir ras-
yonel dayanağı yoktur. Değişme sadece 1 yerine
2 yazılmasıdır; dûnyanın gidişatı bununla ne dü-
zelir, ne kötüleşir!.. Hele 50 yıldır değişmeyen
şeyler hiç değişmez... tkincısi, 1999 yılı yirminci
yüzyılın (asnn) son yılı değildir ve yirmi birinci
yüzyıl 1 Ocak 2000 değil, 1 Ocak 2001 ile başla-
yacaktır. Nasıl ki birinci yüzyıl 1 yılı ile başlayıp
100yıl sürerek 100yılınınsoiHinda bittıyseveikın-
ci yüzyıl 101 yılı ile başladıysa ve bu hep böyle
devam ettiyse, yirminci yüzyıl da 190l'de başla-
yıp 100 yıl sürecek 2000 yılının sonunda bitecek-
tir. Bunu kanşık bulanlara daha kolay bir hesap:
Yirmi yüzyılda tam 20 x 100 = 2000 yıl vardır.
Böylece takvimdeki ilk yirmi yüzyıl 2000 yılını
içine ahr, yirmi birinci yüzyılın daha açıkçası
üçüncü bin yılın ilk yılı 2001 olur.
Bu kadar basit. Fakat sade bir alay Türk değil,
bir alay Avrupah da yirminci yüzyılın 31 Aralık
1999 saat 24'te biteceğıni sanıyor. Önemli değil,
ama yanlış. Doğru olan tek şey 1 Ocak 2000 yaz-
maya özel bir anlam vermekte ya da vermemek-
te herkes serbesttir. (Ancak bu değişıkliğin dün-
yadaki bütün bilgisayarcılann eteklerini tutuştur-
duğu söyleniyor. Computerleri ile akla gelen ve
gelmeyen şeyleri beceren bu asırdaş'lanmızın te-
laşının içyüzünü bihniyonım, ama iş çok ciddi
imiş!)
PENCERE
Yaşamın Güzelliği
ve Çirkinliği
Türbanalar üniversitenin önünde eylem yapryor-
lan ellerindeki levhada ne yazıyor:
"7.4yetmedimi?"
Müslümandırtürbanlı; ama, acısının dumanı tü-
ten binlerce ölü üzerine politika yapıyor. Nedir
bu?.. Azrail'le isbirliği mi?.. Türbanla üniversiteye
girilemezse, bir deprem daha mı olacak?..
Dinci gazeteleri izliyorum; öflce, şiddet, lânet, teh-
drt, saldırı ve nefret edebiyatıyla sayfalar dolup ta-
şıyor; gözler kinle parlıyor, kaşlar çatık, surat ka-
sık...
Müslümanlık bu
Bağdatlı derviş Maruf el Kerhî 9'uncu Yüz-
yıl'da yaşadı. Hıristiyan bir ailedendi. Okulda bel-
tetiten "Teslis" (Baba-oğul-kutsal ruh) inanctnakar-
şı çıktı. Müslümanlığı benimsedi. Alçakgönüllü bir
hayat sürdü; yoksuldu, erdemliydi, gözü toktu,
iyiydi; tasavvuf yoluna girdi; yaşamıyla, sözleriy-
le kitaplara geçti.
Işte bir örnek:
Maruf el Kerhfye bir hasta konuk oldu; adamın
rengi revnakı uçmuştu; canı bedenine bir çengel-
le asılı gibiydi ki koptu kopacak!.. El Kerhî yatak
serdi, adamı yatırdı; ama, hasta yataryatmaz ba-
ğırmaya başladı; bütün gece rahat durmadı; kim-
senin gözüne bir damla uyku girmedi.
Kötü huylu bir kişiydi hasta, çevresini dunma-
dan iğneliyor, kimseye rahat yüzü göstermiyordu.
Ev halkı dayanamadı; birer birer çözüldüler. So-
nunda hasta Maruf el Kerhfye kaldı. Bir gece der-
vişi uyku bastırdı. Uyumakta haklı. Çünkü insan
taş olsa bir süre sonra uykusuzluğa dayanamaz.
Ancak Maruf uyuyunca, hasta başladı söylenme-
ye:
- Murdar derviş takımına lânet olsun!.. Temiz
giyimlerine bakma, inançlan pistir; dış görünüş-
lerine bakma, gerçekte ikiyüzlüdürier. Şu adam
karnını doyurup uykuya dalmış; uykusuz hasta-
nın halini ne bilir!..
Maruf, kerem gösterdi; acı sözleri yuttu; ama,
olayı işiten evin hanımı, dervişi uyarmak istedi:
- Artık bu adamı evde tutmak doğru olmaz; ba-
şının çaresine baksın!.. Ağırlık vermesin, ölecek-
se başka yerde ölsün. Kötülere iyilik kötûlüktür.,
Alçak kimsenin başını, altına yastık koyup yükselt-
me!.. Çorakyere ağaç dikme!.. Köpeğin sırtı ke-
di gibi okşanmaz!.. Hak bilen köpek, şükran duy-
mayan insandan iyidir.
Derviş bu sözleri duyunca üzütdü:
- Hanım, dedi, sen var rahat uyu!.. Onun nahoş
görünen sözleri bana hoş gelir. Asıl hüner böyle-
lerinin cefasına katlanmaktır. Gördüğün gibi sü-
rekli acı içinde.. rahat nefes alamıyor. Ben güç-
lüysem, borcum zayıflann yükünü çekmektir. Ke-
rem ağacını besleyen iyilik yemişini yer!..
Eskiler derler ki:
"Her yerde çok büyûk tûrbeler var, ama, Ma~
ruf'un türbesinden daha maruf türbe yoktur."
Çünkü iyiliğin simgesinin adı, mekânlan ve za-
manları aşar.
•
Islamda yalnız cihat yok; hoşgörüden, iyilikten,
güleryüzden oluşan bir tarih de var.
Nerede o tarih?..
Bizim mürtecide ara ki bulasın!.. Yobazlar Isla-
mı iktidar yolunda politikaya dönüşrürdüklerinden
Müslümanlığı iki paralık ediyor, yaşamlannı da ç'ır-
kinleştiriyorlar.
Emekli öğretım üyemız grafık sanatçısı
Prof. Dr.
SİNAN BAYKURT'U
yitirdik. Acımız sonsuzdur. 11.10.1999 Pazartesi günü
saat 10.30'da fakültemizde yapılacak törenden sonra
Kadıköy Söğütlüçeşme Camii'nde kılınacak öğle
namazını müteakiben Yeniköy'deki kabristanda
toprağa veritecektır.
Marmara Üniversitesi
Güzel Sanatiar Fakültesi
10 Fkim 1999
Bugün depremin
günü
Profesyonel
gönüllû'lerimiz hâlâ
depremzedelerin
yanında!
Çadırkentiefdekı Rehabılitasyon
çalışmalarımızın uzun sürmesı gerektığı için,
şımdi daha çok gönulluye ıhtıyacımız var.
Bunun yanı sıra kış boyunca bu bolgelerde
gönüllu çalışacak psıkolog, öğretmen, emekli.
ış ve ev nanımlarının, sanatçı ve gençlertn. her
türiu danışmanlık ve desteklennı Deklıyoruz.
Ayrıca elimızde yardımlardan bırikmiş giysilenn
kullanılabılır hale gelmesı ıçın, bıze gönüllu
destek verecek temızleyıcı kurumlara
gereksınımımız var.
Yardımlarınız için:
(0212) 292 08 00 • 292 08 01
SATILIK
94 Model Opel Vectra 20 GLS - kırmızı klimalı
112.000 km.Td: 526 49 67-519 04 68