12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10EKİM1999PAZAR 10 D I Ş H A B E R L E R [email protected] LaetitiaDünyanın en seksi top-model artisti Korsıka kökenli Laetitia Casta, 36 bin belediye başkanı üyeli "Betediye Başkanlan BirfiğT (BBB) tarafindan Fransız Cumhuriyeti'nin simgesi "Marianne" (Mariyan) seçildi. 36.000 adet Casta büstû yakında öncelikle belediyelerin tören salonlanru sûsleyecek. "Angiosakson liberalizmTne özenenler "2. bir "Cumhuriyet'iıııiz bile olamadı" diye hayıflanadursun. burun kıvırdıklan "Devtetçi Fransa" V 'Cumhuri>'et'te ilerliyor. Hem de en güzel kadınlannı sembol yapa yapa... Ama ne hikmetse21 Eylül 1792'dedoğan 1. 'Cumhuriyet'in saptadığı istence ve ilkelerinden hiç taviz vermeden (daha doğrusu vennemeye çahşarak). "Liberte, EgaBte, • Fraternite - Özgürtûk, EşKlik, KardeşHk." (Aslolan Cumhuriyet'lerin "sayısı" mı "kaütesi" mi? Ne dersiniz, dostlar?) Şu anda fiyatı 3 FF (225.000 TL) olan, yurtiçi 20 grama kadar standart posta pullann üstünden tutun, tûm resmi ve gayri resmi makalanndan geçin, Cumhurbaşkanı katına değın bir büst ve onunresmi,rölyefî veya gölgesi, hatta izdüşümü Fransa'yı temsil eder: "Marianne." Fransızlar bir âlem! O kadar Vohaire'leri var. Balzac'lan var, Napoteon, Jaures, General De Gaulle'leri var... Bu "koca koca adamlara" rağmen, o "koskoca"(!) millete yok ille de "Marianne". Üstelik başında kırmızı bir "Frigvalı Külahı", bir gögsü ortalıkta bir afet. Nasıl afet olmasın? Fransız Romantik Ekolü'nün önder siması litograf ve ressam Eugene Delacrobt'nın (1798-1863) devrimci rüyalan en güzel süsleyen tablosunu "La Liberte menant le people- Ozgürliik Halkın Önünde"sini hatırlar mısınız? Arkasında haykıran yığınlar, ön planda 3 sembol kişi. Ama en önde, başında "Kızıl Frigya Külahlı Mızrak"ıyla bir göğsü açıkta güzel ve kararlı bir "Marianne". Veya 19. yy'ın tanınmış graNÜrcülerinden Boizot'un "korsesini tüm Fransızlan korumak için açmış bir Marianne" imajı. Prusyalı işgakilerle işbirliği yapan. kraliyetçi muhafazakâr ve kilise yanlılanna karşı "göğûs göğüse" savaş veren Fransızlann sembolü. 1792 yılında I. Cumhuriyet kurulur kurulmaz çıkartılan ilk kararnamelerden birinde. "Devlet mühüründeki kral veya mutlakiyete atıfta bulunan tüm süngeler atılacak. Yerine 'La'France'ı ('la' Fransızcada dişiyi anlatan ön ek) en iyi anlatacak eiinde rruzrak taşıyan, antik (bu tarihi sıfat Frigya külahnun seçimini gctiımiş) anonim bir "kadın' ftgürii konacak" ifadesine yer vermiş. Hem de kimin önerisiyle? "Fransız cumhuriyeti PARIS UĞUR HÜKÜM tek ve bölünmez bir bütündür. Ambletn, işaretlerimiz tüm dünya halklan için özgürlük ve cumhurhetçi kıvancımızın göstergesi olabilmelidir" şeklinde konuşan Blois Piskopusu'nun. 1. Cumhuriyet'in ilk meclisi Ulusal Konvansiyon (1792-95) milletvekili, din-devlet ayınmına anayasal değişikliklerin yolunu açan, laikliğin ilk adımlannı atma cesaretini gösteren Papaz (Abbe) Gregoire (Henry 1750-1831) düşüncesiyle. Yeri geldiğinde mücadele, bazen de iffet ve bılgeliğin simgesi "Laik Azize Kadın". "Marianne" ise 1848 Paris Komünü'nün Içişlen Bakanı Ledru-Rollin'den geliyor. 1848 Devrimi'nin ardından kurulan II. Cumhuriyeti bir askeri darbeyle yıkan Imparator Louis-Napoleon Bonapart'e (Brumaire) karşı, Londra merkezli gizli bir örgütlenmeye giden ünlü cumhuriyetçi Ledru-RoBin'ın (1807-1874) kurduğu teşküahn adı "Marianne". Daha sonralan Rodin bile, bronz "Marianne" heykelleri yapar. Büst olarak ilk bilinen III. anneCumhuriyet (1871-1940) heykeltıraşlardan Jean-Antoine tnjalbert'in 92 cm. boyundaki yapıtıdır. "Marianne"ın anonimlikten çıkması "Medya Devri"nin eseridir. 1969'da heykeltıraş Aslan (Alain) döneminin yıldızı Brighte Bardot'tan ilk "Star Marianne"ı yaratır. 65 cm'lik bu kalıba daha sonra Catnerine Deneuve, Mireiile Mathieu gibi ünlüler de girer. Son olarak da bu yıl "BBB" "2000 yıhnın Marianne"ını seçmeye karar verir. "Geleceği şimdiden ek alacak gerçek bir devrimin simgesi" olnıası amaçlanan birbirinden güzel 5 aday belirlenir: 1) Çağıyla doğrudan bağlantılı, gazeteci DanieDa Lumbroso. 2) Kariyerle aile hayatını ustalıklı bağdaştırmasını bilmiş, manken Estelle HaUyday. 3) Çalışkanlık, cesaret, özveri timsali şarkıcı Patricia Kaas. 4) Kompleksiz, iradeli çağdaş kadın imajıyla TV sunucusu Natnane Simon ve 5) tnsana açık, dünyaya gülümseyen (Fransızlann 'mflli' maskotu çizgi roman kahramanı) 'Astertı' filminin sevimli ve seksi kadını 'Falbala'nın adeta da kendisi, yıhn, evrenin en beğenilen mankeni Laetitia Casta. Tabii ki derhal itirazlar yükseldi. "Niçin yainızca güzel kadınlar? Örneğin bir yazar, düşünür Simone de Beauvoir veya büim kadını trene Joliot-Curie veya 1968 Mayıs'uun eli bayrakh snHarda taşman Caroline de Brenden veya FremainviUe (Paris banÜyölerinden) betediye reisinin yaptığı gibi Sudanlı zenci kadın olmasın?" Şimdi bir düşünelim. belediyeler, vilayetler, okullar, pul üstleri Hülya Avşar, Ayşe Arman, Defhe Samyeli, Arzum Onan, Sibel Can arasında yapılacak bir yanşma sonucu seçilecek bu hanımlardan birinin görüntüleriyle bezenecek. Birileri de itiraz edecek, Sabiha Sertel, Füruzan, İdU Biret, Nermin Abadan-Unat, Mûbeccel Betik-Kıray dunırken "öteküere" itibar edilir mi? Hatta bazılan da diyecek ki, üstelik başında "Frigya kfilahı" yok ama, bizim geleneksel "başörtüsüyle" Gülay Pınarbaşı var. O da gûzel, hem de eski manken, hem de yazar, hem de vs, vs... "tster külah, kep,şapka, ister eşarp, başörtüsü", başta taşınanlann neyi simgelediğine bakmak gerek. "Oteki"ni biz anlatmayalım. 21 yaşındaki Laetitia Casta'yı "2000 YUının Marianne"ı ve Fransa'mn sembolünü 15.000 belediye başkanı bizzat "ay"lanyla sectiler. "Marianne'm Külahı", "Ozgürtükçü, EşhÜkçi ve Kardeşce bir cumhurrvetçiliğin, bireyin açüımının. kadının erkek egemen toplum baskısından kurtuluşunun simgesi, 21. yüzvüın, insanın geieceğinin kadın oiduğuna inananlann sÜHgesL" Külahlan değişmeye hazır mıyız beyler?.. Lorenzo'nun armağanıBazı şehirlere gitmeden önce nelerle karşılaşacağınızı bilirsiniz: Alabildiğine sıcak bir hava, yelken, puro ve ^ _ _ — _ ellili yıllardan kalma büyük Amerikan arabalan... Havana bu şehirlerden biriydi; sizi önyargılannıza mahcup etmeyen şehirlerden. Bu yüzden Lorenzo beş dolara 56 model pembe Plymouth'uyla bütün bir öğleden sonra şehri gezdirmeyi kabul ettiğinde hiç şaşırmamıştım. Genç bir Latin sürücüden beklenmeyecek kadar sessizdi, onurlu bir ensesi vardı, tüm dikkatıni arabasındaki müzige vermiş, elleriyle şarkının ritmini yakalamış, parmaklan yavaşça direksiyonu dövmeye başlamıştı. Dayanamayıp kasedin kimin olduğunu sordum. "GloriaEstefan" dedi. Ben o an sadece, Ispanyolca söylemenm bir şarkıcıya adamakılh ayncalık kattığını düşünüp Lorenzo'yla Gloria'yı baş başa bırakacaktım. eğer hemen arkasından gururla eklemeseydi: "Miami'den babam gönderdi!" Bu şehirde kaldığım bir hafta boyunca tanıştığım Kübalılar hakkında iki şey öğreniyordum. biri doğallıkla isimleriydi, diğeri ise Miami'de bir akrabalannın olduğu. Miami'de bir amca. yeğen, hala, hatta daha uzak bir akraba... Küba'da kimsesizlik, Miami'de yaşayatı bir akrabanm olmamasıydı. O şehirle kurduklan kan bağı sanki yaşama bağlayan bir umuttu onlar için. Çoğu yıllardır tek bir haber dahi alamamıştı o şehirden; yine de kimsesiz değilleıdi. İki şehir, hem bu HAVANA ŞANŞEN TÜZÜN kadar yakın hem de bu kadar uzak nasıl olabilirdi birbirine? Lorenzo'nun gururluses tonunun —-^_^-_- ardındaki haberci hüzün "Baba Miami'de, oğul Havana'da"diye fısıldamıştı kulagıma. Bir adet Gloria Estefian: Miamıdeki babadan, cennetten gelen bir armağan... Lorenzo birden sakinliği ile ters düşen ani bir dönüş yaptı: "Hemingway"in banna götüre>im sizLJ" Er- nes-ti- no... Birden anımsanan eski bir sevgili gibi. Ne çok sürmüştüm Ispanya'da ayak izlerini. Ta ki Plaza Mayor civannda bir bann kapısında, şehirdeki anı avcılanndan bıkan birinin astıgı "Hemingway buraya hiç ayak basmadı" tabelasıyla burun buruna gelene kadar... O zamana kadarsa "Senyor Hemingwa>' bu kuşkonmazlara bayıhnh" ya da "Sığır filetosunu az pişmiş severdi" ya da "Şeker hastası olduğundan hiç tatlı siparişi vermezdi" türünden bir yıgın palavrayı büyük bir iştahla yalayıp yutmuştum. Şimdi Küba usulü Eraestino'ya ne derdim acaba? Lorenzo düşüncelerimı okumuş gibi "Floridita gerçek bir Hemingway bandır" dedi, "Martinisini öneririm ve yanmda bir de sigara..." Sanınm bayılacaktım buna: "Bir adet Hemingway ban: Havana'daki Lorenzo'dan, cennetten gelen bir annağan-." Pembe Plymouth'un kuyruklan şahlanmıştı ve Havana FM, Lorenzo için çalıyordu: "Otomobil uçar gider. ömrüm gibi geçer gider / Ben talihin peşindevim, talih benden kaçar gider." Bebek panda turpgibL. ABD'nin San Diego hayvanat bahçesinde doğan panda herkesi sevince boğmuştu. Soyu tükenmekte olan hayvanlardan olan pandalara hayvanat bahçelerinde özel ilgi gösteriüyor. Bebek pandayı muayene eden veteriner alo buçuk haftafak vavrunun çok sağhkh buldu. (Fotoğraf: REUTERS) Gurbette mektup yazmanın raconu STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN Mektup yazmak hassas ve önemli bir iştir, öyle hafıfe alınmaz. Insanyurtdışında "eslddikçe". memleketteki adresleri çoğalır. Kime mektup yazılacağı kadar, hangi ortamda yazılacağı da önemlidir. Ancak bundan sonra mektubun içerigi gelir. Bu satırlann yazannın aldığı mektubu okuyana dek yaptığı seremoniyi bilenleriniz, yazma konusunda da ne kadar tumturaklı olduğunu tahmin eder! Mektup yalnızca haberleşme aracı değildir; bir buluşmadır, paylaşmadır, bir sestir. Kimisi sımsıcaktır, kimisi buz gibidir, kimisi bomboştur. En eziyetli olanı, nezaketen yazılandır. Ama her gelen mektup mutlak yanıtlanmalıdır. Yurtdışmda yaşayan için altm bir kuraldır bu. Önce en sevdiğiniz kalemi cebinize koyarsanız. Dışanda, bir pub'da ya da kafede yazacaksanız, spiralli küçük boyutlu bloknot elverişlidir. Kadehle küllük arasına iyi sığışır. Aynca, yanıtlayacağınız mektuba da yer olmalıdır. Isveçliler komşulanna bile kolay kolay selam vermezler, ama dışanda iki bira içince başlarlar herkesle konuşmaya, sarhoş samimiyeti kurmaya. Siz de bir masaya oturmadan bu tür 'potansiyel tehükeyi' göz önüne alarak masayı ona göre, yani çevrede sızden birkaç kadeh ileride olanlar olup ohnadığına göre seçeceksiniz. Ben iş değiştirmeden önce çok kültürlü bir mektup ortamına sahiptim. Işte bazılan: Yunanlı pizzacı Maestro, Yugoslav pub 'NeşeliKondüktör'(') sahibi gerçek bir gamlı baykuştu-, Süryanilerin pizzacısı 'Cennet Pîzza' - pizzası rezaletti. bİT kez yemek yetmişti bana-, bizim vatandaşlann restoranı Lilla (Küçük) Harem, onlann akrabalannın lokantası Efes, benimle bazen Türkçe, bazen Isveççe konuşan Kürtlerin pub'ı "99" ve bizim dış mahalledeki mönüsünde 'sac ka\ıırma' bile olan 'hakiki İngUiz pub'ı' New Castlelnn(î). (Önceki yazımı okumuş olanlannız bana artık "Yanu ne ortalıkta dolaşryorsun, gh evindeyaz!" demeyeceklerdir). Mektubu yazdınız, sonra ne yapacaksınız? Benim önceden yaptı§ımı: Pul seçeceksiniz! Oyle hep Kral'ın, Kraliçe'nin fılan olduğu pullan değil; doğadan, kentten görüntüler olanlan. Ben daha çok kuş, kelebek ve gemili pullan severim. Gitmeyi, ulaşmayı, ele geçmeyi simgeliyorlar diye. Çocuğu pul biriktiren dostlara özellikle kıyak geçerim. Benim bu pul merakım, gençliğimde kız arkadaşlanmı eve "pul koleksiyonumu göstermeye" getirmemden kaynaklanmıyor, ha! Bizim eve bırak kız arkadaşı, erkek arkadaş bile sokmazdı rahmetli annem! Bir, benim Pakistanh sınıf arkadaşıma ayncalıklı davranırdı, "Yazık gurbetteki Arap'a" derdi! Türkiye'ye gidecek mektubu postaneye elden verirseniz, dikkatlı olmanız gerekir! Derhal Asya tarifesi uygulayabilirler. Posta kutusunu yeğleyecekseniz, üzerinde yazan son açılma saatine dikkat etmeniz gerekir. Ben öyle kenarda. tenhadakı yalnız posta kutulannı sevmem! Yahıızlığı, olumsuzluğu yansıtır o görünüş. Şöyle orta yerde, yanmda yurtiçi postanın atıldığı mavi renkli posta kutusu olanlannı yeğlerim. Sanki daha güvenli gelir bana, mektubun yerine varma şansı artacakmış gibi. Ondan sonrası postacıya kamnştır; geçen yazımda dedim ya, ben işte bu yüzden severim postacılan... Ingiltere; Avrupa'nın HindistanıIngiliz medyasının, tngiltere'de işler yolunda gitmediği zamanlar hemen, "Aman, üçüncü dün\a ülketerinden farkunız kabnadı" diye ağlaşması boşuna değil. Son birkaç aydır sağlık kurumlanndaki skandala varan ihmalleri eleştirirken, bu söylemi çok sık kullanmaya başladılar. Hastalann soğuktan ya da bakımsızlıktan ölmelerinin ancak üçüncü dünya ülkelerinde görülebileceğini üstten bakan bir tavırla ima etmiş olmasına kızgmhk da duysam, biliyorum ki tngiliz medyası gerçekten haklı. Her ne kadar eski başbakan Tbatcherhanım, Muhafazakâr Parti'nin son kongresinde gaza gelip "Avrupa'nın en iyisi biziz" demiş de olsa bu ülke hiçbir Avrupa ülkesinde görülmeyecek boyutta facialar yaşıyor, her iki ya da üç yılda bir. Bu yüzden de geçenlerde 29 yaşlı tngilizin trafik kazasında öldüğü G. Afrika'ya, kazaların facia boyutlannda olduğu Hindistan'a ya da herhangi bir üçüncü dünya ülkesine lafedecek halleri yok bana sorarsamz. En sonşu Paddington tren istasyonunda meydana gelen tren kazasına bakın. Onlarca insan yaşamını kaybetti. Şu yazının yazıldığı sıralarda rakamm 100'ü geçeceği söyleniyordu, düşünebiliyor musunuz? Bu ülke benim gözümde çoktan Avrupa'nın >••'>• Hindistan'ı durumundaydı zaten. Ve biliyor musunuz ben bu ülkeye gelişimin sanınm üçüncü yılında, kendi ülkemde daha önce tanık olmadığm bir facianın tam ortasına düşmüştüm. Londra'yı bilenler King's Cross'u da bilirler tabii. Birçok metro hattımn kesiştiği, aynı adı taşıyan çok önemli bir tren istasyonu vardır burada. Bu istasyonun karşısındakı bir hamburgercide çalışıyordum ben. Bir gün, her zamankinden farklı olduğunu her nasılsa hissettiğimiz siren seslerini duymamızla ne oluyor diyerek dışan firladık. Bir de ne görelim, onlarca itfaiye, ambulans, polis arabasıyla doknuş bizim işyerinin önü. îstasyonda, yürüyen merdivenlerde başlayıp her yanı saran bir yangm olmuş meğer. Hamburgercide bulaşıkçıyız ama. adı lazım değil, o dönemin en popüler haftalık haber dergisinin de, söylemesi ayıp Londra muhabirliğini yapmaktayız. Dolayısıyla ufak bir de fotoğraf makinemiz bulunmakta. Panik, telaş, feryat arasında, oraya kadar nasıl gidebildiğimi hâlâ anlayabilmiş değilim, bir de baktım istasyonun, LONDRA içeridekilere geçit vermeyen o kahrolası, sözüm ona çıkış kapısmın önündeyim. ttfaiyeciler, inamn onlar dünyanın en kahraman insanlan, canla başla çalışıyorlar. Ambulanslar ''• doğal olarak biraz uzakta. ' r . Kimi çıkanyorlarsa istasyonun önüne koyuyor itfaiyeciler. Orada da kim varsa ambulanslara kadar taşınmasına yardım ediyor. Çünkü kazazede sayısı bir hayli yüksek. Zaten zeki bir adam sayılmam, iyice aptallaşmışım. Allah'tan ' * bazen aptallığımdan üzülmeyi bile unuttuğum zamanlar olur. Bu da öyle bir zaman olmah ki, ambulanslara yaralı taşıyanlardan biri de ben oldum. Ne acıydı, bir bilseniz. Birileri hiçbir canlının layık olmadığı biçimde yaşamlannı yitiriyorken, ben de son dakikalanna tanık oluyordum. Korkunçtu. King's Cross metro istasyonundaki bu yangında 50'den fazla insan ölmüştü. Thames Nehri'nde batan gemide ölen MUSTAFA ERDEMOL 60 kişiyi, biri ben bu ülkede iken, diğeri çok önce gerçekleşen iki stadyum faciasında _ _ _ ^ ^ ^ . ^ _ ölen toplam 100'den fazla kişiyi hesaba katmadan, Ingiltere'de sadece tren kazalannda ölen insan sayısını söylememi ister miydiniz? Bu ülkenin tarihindeki en büyük tren kazası 22 Mayıs 1915'te olmuş ve 227 kişi yaşamını yitirmiş. 1952EkinıMrM < Harrow and Wealdstone'da 112, Arahkl957'de Lewisham'da 90, Kasım 1967'de Heather Green'de 49, Şubatl975'te Moorgate'de 43, Aralık 1988'deClapham Junction'da 35, Temmuz 1984'te Falkirk'de 13,Arahkl973'teEaling'de 10, Haziran 1986'da Luckingston'ta 9, 1997'de Southall'de 7, Nisan 1979'da Paisley'de 7, Mayıs 1969'da Morpeth'de 6, Haziran 1975'te Nunecaton'da 6 kişi meydana gelen tren kazalannda ölmüşler. Her toplumsal felaketten, kendimi kahredecek acılar duymak gibi garip bir huy edindim son yıllarda. Çok ama çok etkileniyorum inamn. Bu son kazada da böyle oldu. Kaza, sabah saat sekizde meydana gelmiş. ~* Ben de saat yedide kalkmış, trafığe kanşmışım. Yani onlarla yeni bir güne aynı saatlerde başlamışmı. Geleceğe ilişkin ne planlan vardı kimbilir diye düşünmedim. Sabah sabah insanlar bunlan düşünmezler çünkü. Bence çoğu, öğlende ne yiyeceklerini planlıyorlardı. Bu çok kolay gerçeİdeşebilecek bir şeydi ne de olsa. Oysa, görüyorsunuz işte, fena yanıldılar. İFSAK\tsrumuLroroûd»« akaou »iMTûRiai otrmea 101. DONEM FOTOĞRAF SEMİNERLERİ BAŞLIYOR 40 YILLIK DENEYtMLİ tFSAK'IN 101. DÖNEM FOTOĞRAF SEMTNERLERİ 12 EKtM 1999 SALI - 16 EKİM 1999 CUMARTESİ GÜNLERİ BAŞLIYOR. Cumanesi gönleri 11.15 - 13.15; Salı gûnleri 19.15 - 21.15 sa- ıtteri arasında yıpılacak ve 8 hafta sürecek olın seminerlerde; Fotoğraf Makinesi, lşık ve Kullanımı. Filtreler ve Yardımcı Araçlar. Kompozisjon. Çekim Teknikleri. Karanlıkoda, Fotoğrafçılığın Evrimt ve Geleceği, denleri işlenecektir. • Seminerler sırasındı çekim ve karanhkoda uygulamalan >apılacaktır. Aynntıh bilgi için, 292 42 01 ve 292 18 07 no'lu telefonlardan saat: 13JO'dan soara bilgi alınabilir. ADRES: Istiklal Cad. Ayhan lşık Sok. \o: UK.2 Ozverim Apt Beyoğlu - tstunbuL TEMA EĞİTİM UZMAN1 iitim Matervaii Gclistirme (EL ARIYOR Eğitim uzmanı yetiştiren bir fakülteden mezun (Yüksek Lisans Tercih Nedenidir) Seyahat engeli bulunmayan însanlarla kolay ve etkili iletişim kurabilen Işbirliğine dayalı ekip çahşmalanna yatkın Çok iyi düzeyde Windows, Word, Excel, Power Point bilen (Corel dahil) Materyal geliştirme konusunda en az 3 yıl tecrübeli Askerliğini yapmış (Erkek adaylar için) Yukarıdaki özelliklere sahip adaylar, 22 Ekim 1999 tarihinc kadar, talip olunan görev kodunu belirttikleri fotoğraflı özgeçmişlerini, TEMA Vakfı İnsan Kaynakları Bölümü'ne fakslayabilir, ya da TEMA Vakfı Çayır Çitnen Sk. Emlak Kredi Bloklan A-2 Blok Kat: 2 d: 10 80620 Levent/lstanbul adresine gönderebilirier. Faks:212 281 1132 BURDUR VALİLİCİNDEN 1. Valiliğimiz tarafindan Burdur ll Merkezinde yaptırılması kararlaştınlan Iç Güvenlik Harekâtı Şehitleri Anıtı için 2886 Sayılı Kanun'un 52'nci mad- desine göre yanşma usulü ile Anıt Projesi yaptırılacaktır. 2. Yaptınlacak proje yanşmasına katılıp derece alanlardan Birinciye 2.500.000.000 lira, Ikinciye 1.500.000.000 lira ve Üçüncüye 750.000.000 lira ödül verilecekter. 3. Şartname ve ekleri Burdur Bayındırtık ve Iskân Müdüriüğü'nden te- min edilebilir. 4. Yanşmaya verilecek yapıtlar 31 Aralık 1999 günü saat 17.00'ye ka- dar Burdur ll Özel Idare Müdürlüğü'ne belge karşılığında teslim edilecek- tir. llan olunur. Basın: 48214 SARIKAYA ASLİYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN DosyaNo: 1998/258 Davacı Maliye Hazüıesi'ni temsilen Sankaya Mal Müdürlüğû vekili Av. Canan Sezgin tara- findan davahlar Saffet Izci ve arkadaşlan aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasmda; Yozgat ili, Sankaya üçesı, Yukansankaya kö>ıinden davahlar Meryem Izci, Şah Ismaıl tzci, Cavide Iz- cı, Hava Izci ve Saffet tzci'nin bilinen adreslerine davetıye çıkanlmış ise de bila ikmal iade edil- miş olup, davalılara ilanen teblıgat yapılmasına karar verilmiş olduğundan; Davahlar Hava tzci (Tayfer), Saffet Izci. Cavide Izci, (Çandır). Şah Ismail Izci ve Meryem Izci'nin duruşmanın atı- lı bulunduğu 09.11.1999 günü saat 09 OO'da mahkememizde hazır bulunmalan veya kendılenni bir vekil ile temsil ettiımeleri, aksi takdirde yokluklannda yargılamaya devam edileceği ve karar verileceği hususu dava dilekçesi yerine kaim olmalc üzere ilanen tebliğ olunur. 27.09.1999 Basın: 47218 ŞİRKETİMİZ GEMİLERİİHTİYACI KİMYASAL JLAÇLAR (KAZAN, KULER, TANK VS.) 1 YIL SÜREYLE SÖZLEŞMEÜ OLARAK PEYDERPEY SATIN ALINACAKT1R. 1 - Ihale kapalı zarfla teklff almak suretiyle yapriacaktır. 2- Ihale ile ilgili şartnameler, şirketimlz Meclisi Mebusan Cad. Haaın Çıkmazı Denizhan No: 7 Kat: 2 Fındıkh Istan- bul adresindeki Malzeme İkmal Daire Başkanlığı'ndan te- min edilebilir. 3- Ihalenin muhammen bedeli 11.926.000.000 TL olup geçici teminatı 357.780.000 milyon TL'dır. 4- Teklifler teklif verme son günü olan 25.10.1999 saat 17.00'ye kadar Mlz. Ikm. D. Bşk. Madde 2'deki adresine verilecektir. Postadaki gecikmeler dikkate alınmaz. (Tel: 252 26 00/186-178). 5- Şirketimiz 2886 sayılı Kanuna tabi olmadığından iha- leyi yapıp yapmamakta veya dilediğine dilediğı mıktarda yap- makta serbesttir. DENİZ NAKLİYATI TA.Ş. GENEL MÜDÜRLÜĞÛ Basın: 48224 Maliki bulunduğumuz "OBO ENGİN" gemisine ait gemi sicil tasdiknamesi kaybedildiğinden hükümsüzdür. Vakıf Deniz Finansal Kiralama A. Ş. Nüfiıs kağıdı, ehliyet, paso ve Marmara Üniversitesi kimliğirni kaybettim. Hükümsüzdür. ÖMER BÜLENT MIZRAK Moskova'da uzman Tıp Doktorluğu eğitimi almak istryorsanız. 0 216 414 19 02 - 0 216 338 00 08
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle