Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 OCAK 1999 CUMA
14 KULTUR
70. yıl nedeniyle düzenlenen 'Harf İnkılabı Sergisi' 10 Ocak'a dek Pimapen Kültürevi'nde
15 değil sadece 3 ayda oldu
Cüne>t Koryürek,
"Atatürk'üıi
yaptıklanna hayranım.
Bir kişinin bir iilkeye
bu kadar kısa
zamanda yaptığı şeyleri
başka kimse
yapmamışör. Dil
sayesinde kafamızdaki
düşüncelerimizi,
korkulanmızı,
Lstedikkrimizi
anlatabiuyoruz" diyor.
(Fotoğraf:
UĞUR DEMİR)
NURDAN CİHANŞÜMUL
Cumhurıyetin 75. yılı ve
Harf İnkılabı'nın 70. yılı ne-
deniyle Pimapen Kültüre-
vı'nde 10 Ocak'a dek Cünevt
Koryürek'in belgelennden
oluşan 'Harf İnkılabı Sergisi'
yer alıyor. Sergide. Koryü-
rek"in Arçelik'in Harf Inkıla-
bı'nın 70. yıldönümü nede-
niyle hazırladığı kitapta kul-
landığı ve o günlerden bugü-
ne dek olan gelişmeleri gös-
teren belgeler bulunuyor.
Mustafa Kemal'in tasarla-
dığı külrür de\Timleri içinde
önemli bir yer tutuyor 'Harf
İnkılabı'. Mustafa Kemal'in
bu konudakı kararlılığı saye-
sinde bugün Latin harfleriyle
okuyup yazabiüyoruz.
Latin harfleriyle hazırlanan
Türk alfabesi konusunda ça-
lışan komisyon üyelerinden
bir grup. 1 Ağustos 1928 gü-
nü, Dolmabahçe Sarayf nda
Mustafa Kemal'in huzuruna
çıkıp tüm çalışmalan bitirdik-
lerini söylerler. Mustafa Ke-
mal komisyon üyesi Falflı Rrf-
kı'ya "yeni yazıyı uygulamak
için" ne düşündüfünü sorar.
Falıh Rıfkı da şöyle cevap ve-
rir: "Biri beş, diğeri de 15 yd-
lık ild tcklif var. Iki >azıyı bir
arada öğretebiliriz. Öazetekr
\eni yazıyı yarım sütundan
başlayarak vavaş >a>aş artüra-
caklar. Resmi daire ve okullar
için daha da kısa siireli bir
program dûşüniilebilir." Mus-
tafa Kemal kesin bir tavırla
'Bu ya üç ayda olur ya da hiç
olmaz" der ve konuşmasını
şöyle sürdürür: "Çocuğum,
gazeteterde yanm sütun eski
yaa kaJdtğı zaman dahi ber-
•C*T(jBKlYE POSTALARf&•
2 l \
N Karf ıniuiâbıntn 10*-. vıî döniimii hahrası
i
eni Türk
alfabesinin
uygulanması için
öngörülen 5 ya da 15
yıllık süreye Mustafa
Kemal 'Bu ya üç ayda
olur ya da hiç olmaz'
der ve dünyanın hiçbir
ülkesinde görülmeyen
değişim gerçekleşir.
kes bu eski yazıyı okuyacakbr.
Arada birsavaş, birbtıhran, bir
terslikoMu mu, bu işyanda ka-
hr."
Cüneyt Koryürek'le 'Harf
tnkılabı Sergisi' üzcrınc ko-
nuştuk.
- Serginin oluşum sürccini
anlatır mısınız?
Bundan birkaç yıl önce Ar-
çelik için bir sen kitap hazır-
lamaya başladım. Arçelik'e
Harf Inkılabı'nın 70. yılı için
bir kitap hazırladım. Bençok
meraklıyım ve çok okuyorum.
Akademik bir koleksiyoncu
değilim. yalnızca bu konuda
meraklıyım. Kitap hazırlan-
dıktan sonra bana bu koleksi-
yonu sergileme teklifi geldi,
ben de seve seve kabul ettim.
Öyle güzel ki. şimdi başka
şehirlerden de sergi teklifi var.
- Sergide yer aian belgelere
uiaşmanız güç oldu mu?
Çalışmaya başladiğımda
elimde birtakım belgeler var-
dı. Benimbu konuda bir kitap
hazırladığımı duyan bazı ki-
şilerellerindekı belgeleri he-
diyeettiler. Sahaflarellerinde-
ki belgeleri çok ucuza verdi-
ler. Bu şekilde elimde 100'e
yakın belge oldu.
- Sergi hera Cumhuriyetin
75. yılı hem de Harf İnkıla-
bı'nın 70. yıhna denk geldi.
Ben Atatürk'ün yaptıklan-
na hayranım. Bir kişinin bir ül-
keye bu kadar kısa zamanda
yaptığı şeyleri başka kımse
yapmamıştır. Dil sayesinde
kafamızdaki düşüncelerimi-
zi, korkulanmızı, istedikleri-
mizi anlatabiliyoruz. Sergi iyı
bir dönemde gerçekleştirildi,
diye düşünüyorum.
- Serginin ardından bura-
da yer alan belgeleri belirii bir
merkezde sürekli sergilemeyi
düşünûyor musunuz?
Merakım sadece dil üzeri-
ne değil. Spor ve olimpiyatlar-
lada ilgileniyorum. Belki bir
gün elimdeki bütün malzeme-
leri bir araya getirerek belirii
biryerde sergileyebilirim. Be-
nim gibi birçok insan var. Bu
insanlan ortaya çıkarmak ge-
rek. Insan önce okumayı sev-
melı. meraklı olmalı Ondan
sonra bazı şeylerin değerleri
daha iyi anlaşılıyor.
- Yeni projderiniz var mı?
Yine Mustafa Kemal'le il-
gili birproje var. Mustafa Ke-
mal'in Türk milletine yaptığı
katkı, muasır medeniyetler dü-
zeyine çıkmamız için göster-
diği yön konusunda sanınm
biraz şaşırmış durumdayız.
Bize eliyle bir yön gösteriyor
ve bizo yöne bakacağımıza eli-
ne bakıyoruz. Çok kalıpsal ha-
reket ediyoruz. M. Kemal. çağ-
daşlığı değişim diye elealmış.
Insanlann gelişmesine ve de-
ğişmesine göre düşünceleri-
nizı değıştirmezseniz geride
kalırsınız. Atatürk'ün söyle-
diklerinin ne anlama geldiği-
ni anlamak önemli olan. Bize
göstermek istediği yolu anla-
malıyız.
Frankfurt 'ta Vermeer 'den Ilya Kabakov 'a 'Interiyör' temalı büyük bir sergi açıldı
Dörtduvararasmdakiiçyaşam kesiüeri
NECMİ SÖNMEZ
FRANKFLRT-tşte DemirÖz-
lü'nün bir suluboya ressamı du-
yarhlığında betimlediği kış gece-
leri Orta Avrupa "yı tamamıyla et-
kisi altına aldı. Geç aydınlanan
gün ve ikindinin ardından çöken
karanlık. dön duvar arasında ge-
çen 'ic vaşamına' çekiyor insanı.
Frankfurt'takı Stadelsches Kuns-
tinstitut'da 'Innenleben'. 'Die
Kunst des Interieurs Vermeer bis
Kabakov'/tçyaşam Vermeer1den
Ilya Kabakov'a İnteriyör Sanan
başlıklı büyük çaplı bir sergi, 17.
y\ 'dan 20. yy. sanatına dek uza-
nan süreç içinde yüze yakın sanat-
çının 'interiyör' temasıyla kur-
duğu diyaloğu. yer yer son dere-
ce ilgınç resim ve yerleştirmeler-
le izleyıcilere sunuyor.
Sanat tarihınin üç yüz yıllık se-
rüveni boyunca birtemanın fark-
lı yaratı kaygılanyla nasıl çokan-
lamlandırdığına dikkati çeken Iç
Yaşam sergısini, giderek enflas-
yona uğrayan diğer tematık ser-
gilerden ayıran en önemli özellik,
sergi yapımcısı SabineSchube'nin
Rönesans'tan ben gelişen Batı sa-
natının kronolojik gelişme mo-
delini bir tarafa bırakarak 'entri-
yörü' stilini psıkolojik ruh halle-
rini tanımlayan bir 'ayna' gibi kul-
lanan sanatçılan seçmiş olması.
Özel bir sergi mimarisinin ve de-
ğişik renklere boyanmış duvarla-
nn üzerinde sergilenen resimler,
doğru bir perspektifin peşinde
ilerleyen 17. yy. Hollanda resmin-
den başlayarak, uluslararası çağ-
daş sanatının iki önemli temsilci-
si, Dya Kabakm'dan Bruce Na-
uman'a dek oldukça uzun bir sü-
reç içinde, birey duyarlılığının
'mekân olgusunu1
nasıl çözümle-
F
zel bir sergi
mimarisinin ve
değişik renklere
boyanmış
duvarlann
üzerinde
sergilenen
resimler, 17.
yüzyıl Hollanda
resminden
başlayarak
Kabakov'dan
Nauman'a dek
süreç içinde, birey
duyarlılığının
mekân olgusunu
nasıl
çözümlediğini
aktanyorlar
izleyiciye.
Rene Magritte.
LaGeante, 1929/31.
diğini aktanyorlar izleyiciye. Ge-
rard ter Borch. Jan Steen. Johan-
nes Vermeer van Delft gıbı Hol-
landalı ressamlar Av'dınlanma Ça-
ğı'nın so> ölçüsü olan 'birey'i
kompozisyonlannın en can alıcı
özelliklerinden biri haline getiri-
yorlar. Dönemin ahlakçı anlayı-
şına kulak asmadan çalışma, ye-
mek ve yatak odalanna yönelen
bakışlar, resmin içindeki öteki
resmi, o biranlık ötekı resmin tok
sesini duyumsatıyorlar izleyici-
lere. Yan karanlık bir odada, kö-
peğini yatağının içine oturtmuş.
çorabını çıkaran bir kadını konu
eden JanSteen'ın 1659tarihlı kü-
çük birresmı. perspektif kuralla-
nna hâkim. belli bir renk duyar-
lılığına sahip olan sanatçının 'an-
latun sorunsalı'nın peşine düştü-
ğünü açıkça ortaya koyuyor.
İç dümanın mıknahsı
Bu anlatım sorunsalını. ressa-
mın ıç e\Tenindeki doğrulann pe-
şine düşmesi oiarak tanımlama-
ya çalışmak yanlış olmayacak.
Cinsel tutkunun buyurgan kipı,
François Boucher, Pierre-Anto-
ine Baudoin başta olmak üzere
birçok 18. yy. sanatçısının entri-
\ ör temasını çok yönlü. bir tür iç
özgürlüğünü körükleyen bir me-
tot oiarak kavramasına neden ol-
muştur. Serginin, Alman Roman-
tik Resmi'nin önemli temsilcile-
rinden Caspar Da\id Friedrich,
Georg Friedrich Kersting, Cari
Gustav Carus'un resimleriyle tut-
turmuş olduğu düzey her yönüy-
ieetkileyici. Çünkü bu ressamlar.
açık ve özlü bir biçımde 'iç dün-
yalannın' mıknatısına takılmış-
lardır. ÖzellikJeC. D. Friedrich'in,
eşi Caroline'şi dar bir merdiveni
çıkarken gösteren 1825 tanhli res-
mi, sanatçının entriyör olgusunu
ruhsal bir hesaplaşma oiarak kav-
radığını. böylece 19. y\r
resmi-
nin altın ve gümüş damarlannı
besleyen olgulara projektörlük
yaptığını duyumsatmaktadır.
Adolp Menzel'in, ışığa boğulmuş
bir balkon penceresinden rüzgâ-
nn tül perdeleri tutkuyla kıpır-
datmasını betimleyen 1845 tarih-
li resminın. izlenimciliği müjde-
lemesınin ötesinde. iç yaşama ait
kavramlara. ressarhın ruh haline
Kraliçe Elizabeth'in koleksiyonu sergilenecek
Krahn Üç Viizfl: Van D>ck'm çizdiği I. Cbaries portresi.
Kühür Servisi- lngıltere Kraliçesi tahttaki altmjübile
yılını kutlarken kraliyet koleksıyonundaki eşsiz parçala-
n Buckhingham Sarayı'nda açılacak yeni bir galeride
halka sergilenecek. MUyarlarca pounddeğerindeki gale-
ri, Kraliçe'nin tahta çıkışının 50. yıldönümü oian 2002
yılında açılacak. Sergi sırasmda saitanatın 500 yıl içinde
sarayda biriktirdiği koleksiyonun en değerli parçalan iz-
ieyiciierle buluşacak.
Yapımı bu yaz Buckhingham Sarayt'nda başlayacak olan
galeri, kraliçenin büyükbabası V. Henri'nin 1911-1913
yıllan arasında yaptırdığı büyük giriş kapısından sonra
sarayda yapılacak en büyük değisiklik olacak. Tudor Sal-
tanatı'na kadar uzanan koleksiyon dünyadaki en değerli
koleksiyonlardan biri. Koleksıyonda toplam 9 bin tablo,
30 bin orijinal çiztm, 3 bin minyatür ve 500 bin oyma ve
baskı yer alıyor. Bu koleksiyon bugünedek saraym ko-
ridorlarında ve özel dairelerinde gözlerden U2ak tutulu-
yordu.
Kraliçe Elizabethaçılacak galeriyle kendisinden önce
tahta çıkan kişilerin özellikle Kral I.Charles ve Prens Al-
bert'in kendi bütçeleriyle aldıkian parçaJan sengileme ola-
nağına kavuşacak. Kraliçe aralannda Mkheiangelo, Rap-
hael, Rembrandt Vermeer, Canalettove Landseer'in ya-
pıtlarınm da bulunduğu bu parçalan halk adına kendisin-
den önce tahta çıkan kişilerden emanet aldığını düşünü-
yor. Avrupa'daki diğer saltanatlann koleksiyonlan halk
devrimleri sırasmda yagmalanmıştı.
Açılacak galerinin kapısı grafıklerle ve posterlerle süs-
lenerek modern sanatlara da göz kırpılmış olacak. Mi-
marlar galerinin içinde bir de mmi galeri kurarak ziya-
retçilenn bilgisayardan bütün koleksiyonu görebilmesi-
ne ve tarihini okumasına olanak tanımak istiyorlar.
KraJiçenin galerisi önce sera daha sonra da ibadetfaa-
ne oiarak kullanılmıştı. 1940 yılında bir hava saldınsma
uğradıktan sonra da Elizabetfı'in ve Edinburgh Dükü'nün
önerisiyle galeri oiarak yeniden mşa edildi 1962 yılında
zıyarete açılan galeri çok kısa süreterle açık kalıyordu.
Galeri yeni düzenlemenin ardından yıl boyunca açık ka-
lacak ve ziyaret ücretleri de düşük tutulacak.
Galeride her yıi yüzlerce parça sergilenecek. Kraliçe
Elizabeth tahttaki 50. yılını 6 Şubat 2002'de kutlayacak
ve kutlama etkinlikleri bir yıl boyunca sürecek.
biçim verenbirözelliği var. Aföl-
yelerin, ressamlann karmaşık duy-
gulannındolaştığı en önemli yer-
lerden biri olduğu bilinmektedir.
Paul C'ezanne'm atölyesindeki
sobasını ele alan resmi (1865-70)
objeleri doğru oiarak çizemeyen
bu ressamın. duygulann perspek-
tifinı son derece yalın fırça dar-
beleriyle *birçırpıda' dönüştürdü-
ğunüaktarmaktadır. Degas,Ensor,
Redon'a ait çalışmalarda 20. yy'a
varana dek ıntenyörü temasının
farklı boyutlardan, an bir resim di-
li aracılığıyla nasıl yorumlandığı-
nı izleyicilere aktanyordu.
Çokbiçimli yorum tahtası
Henri Matissein sergide yer
alan çıplakları, insan formunu
renk olgusunun soyutlayıcı etki-
siyle çözümlemeye çalışan sanat-
çının. imgelem ile gerçeklik ara-
sında, arkasında ız bırakmadan
safları değiştirebilen ustalığını
doyumsuz bir 'pentürtadrvla' su-
nuyordu. Max Ernst, Paul Klee,
Ciorgiode Chirico, Ren 'e Magrit-
te başta olmak üzere birçok 20. yy
sanatçısı, interiyörü. bir ucu açık
olan çokbiçimli (poKmorphe) yo-
rum tahtası haline getirmişlerdi.
Sergi de bu açık ucun peşine dü-
şen, iz sürücü biryaklaşımla. Ric-
hard Hamilton, Erro Josepb Be-
uys, Sigmar Polke, David Hock-
ney, Edward Kienhob, Bruce Na-
umangıbi. uluslararası çağdaş sa-
nat alanında kendilenne özgü bir
söylembiçimi geliştirmişolan sa-
natçılann üçboyutlu, kolaj, yeıieş-
tirme tekniklerinden yola çıka-
rak 'içyaşam' konusunu nasıI kav-
radığını tartışıyordu. Son derece
etkileyicı çalışmalarla desteklen-
miş olan bu bölümde, Ilya Kaba-
kov'un yerleştirmesi daha ilk ba-
kışta. ben buradayım dıyen
bir can alıcılığına sahipti.
Eşine azrastlanırbir ironi us-
tası olan Kabakov, bir duvar
dolabını ve eski bir tuvalet
kapısını kullanarak gerçek-
leştirdiği yerleştirmesinde,
iç yaşama dairetkileyici bir
yaşam kesitini sunuyordu.
Tuvalet kapılannın arkasın-
da sanatçının Rusça bir şar-
kıyı mınldanırken. duvar
dolabında günlük yaşama
dair nesneleri sergilemesi,
gerçekle yaşam arasındaki
ınce bağlantıyı tanımlayan
bir özelliğe sahipti.
'İç Yaşam' sergisi, bün-
yesinde banndırdığı etkin
çalışmalann yanı sıra, izle-
yiciye sunduğu sorular, yo-
rumlama konusunda labi-
rentlere gırmekten çekin-
meyen ve çağdaş sanata da
gereken önemi veren özel-
likleriyle uzun süre bellek-
lerden yıtmeyecek olan bir
bütünselliğe sahıp.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Çocukluğumun
Çorbaları (2)
Çocukluğumda elbette annemin pişırdiği çorba-
lar vardı. Onlan hep kar yağıştarla hatırlanm.
Kar. Cenâp Şehabeddin'in "kış şarkılan" gibi be-
yaztitreyişlerle, dumanlı uçuşlar, yapayalnız kalan
kuşlar gibi mi yağardı?
Biz o zaman kardan hüzün duymaz, geçen yaz-
ları, sıcak zamanları aklımıza getirmezdik. Kardan
mutluluk duyardık. Kar, "kardan adam yapmak",
"kar topu oynamak", hatta kızakla kaymak de-
mekti. Kar, yün eldiven, yün kukuleta, boyun atkı-
sı, bize biraz bol gelen çocuk paltoları demekti...
"Ki havada uçar uçar ağlar"mış da kar, haberi-
miz olmazmış.
Sonra eve dönülür, yanaklar alev alev, sofra ba-
şına geçilir, tartıana çorbası içilirdi.
Bu tartıana bazan evde yapılırdı. Adapazan'ndan
gelen Çerkez akraba, unlarla, irmiklerle boğuşa-
rak hazırlardı. Yalnız un, irmik mi? Mayalık ekmek
hamuru başlı başına bir sorundu. akrabamız bu ha-
muru birtürlü beğenmez, "kıvamlı" bulmazdı.
Merakla gözlediğimiz tartıana yapış, bir büyü-
nün yapılmasından farksızdı:
Çerkez akrabamız sığır eti isterdi, domates. hem
de pek bol domates, soğan, taze acı biber ister-
di. Soğan yağda "pembeleşinceye kadar" kavru-
lacak, domates, biber ve sığır eti kaynatılacak, et
piştikten sonra kalan su soğana katılacaktı.
lyice suyunu çekince, büyük bir tencereye sü-
zülecek; torbada süzülmüş, suyu çıkmış yoğurt ek-
lenecek; maya, un, irmık tümü bir arada yoğrula-
caktı. Epeyce koyu bir hamur elde edilecek, o da
günlerce tekrar tekrar yoğrulacak, vakti gelince
küçük parçalara bölünerek, fazla kurumadan ufa-
lanarak, özel oiarak dikilmiş bez tarhana torbala-
nna konarak kış için hazır edilecektı.
Işte annem, torbadan çıkardığı tartıanayı soğuk
sudaıslatır, tartıanayı karıştınp kanştınp, kaynayan
et suyuna ilave ederdi. Çorba ille ağırateşte ve hep
kanştırıla kanştırıla kotarılacaktı. Kar eğlentisın-
den dönüşlerimizde annemi mutfakta, elinde tah-
ta kaşık, tarhana başında bulurdum.
Bu tarhana çorbası sofraya gelecekken, duma-
nı tütüyorken azıcık peynirle, rendelenmiş beyaz
peynirte bezenir; son anda da üstüne yağda kav-
rulmuş kırmızı biber, küçücük-küçücük, kızarık-
kızarık ekmek konurdu.
Dışarda kar yağar, gün hızla sönmeye koyulur...
Annemin unutamadığım çorbalanndan biri de,
"köfteliçorba"sıyü\. Ekşili köftenin akrabası, hem
de pek yakın akrabası bir çorbaydı. Ekşili köfteyi
çok sevdiğim gibi, köfteli çorbayı da severdim.
Artık hayal meyal hatırladığımdan, bir an önce
yazmam gerektiğine inanıyorum. Çünkü bir za-
man sonra büsbütün unutulup gidecek, o çorba,
köfteli çorba hiç yaşanmamış gibi olacak...
Evet, tencerede et suyu kaynatıyordunuz. Fın-
dık iriliğinde yuvarlanmış, her biri için kimbilir ne
kadar uğraşılmış ptrinçli köfteler kaynayan şuya atı^
lıyor, küçücukhavuçlar, patatesler ekleriiyördü. Ö^
böylece bir iki saat kısık ateşte pişirilecekti.
Bir kapta yoğurt. yumurta sarısı, un, yanm bar-
dak soğuk su yumurta teliyle çırpılacak, kıvamı
tutturulunca çorbaya konacak, "un kokusu çıkın-
caya kadar" pişirilecek. Bir de süzgeçten geçirme
işlemi vardı ki, nerede niçin yapılıyordu, yazık ki unut-
muşum.
Yalnız dereotunu ve maydanozu unutmadım.
Onlar da kıyılıp çorbaya eklenirdı ve dereotu mis
gibi kokardı.
Annemin bir de her hastalanışımızda apar topar
pişirdiği "pirinç çorbası" vardı. Pek çabuk hazır-
lanırdı.
Tencerede içme suyu kaynatılır, iki çorba kaşığı
pirinç, yanm çorba kaşığı margarin -margarin ye-
ni modaydı-, kabuğu soyulup çekirdeği çıkanlıp ren-
delenmiş domates konur, pişerken maydanoz ek-
lenir, içilirken limon sıkılırdı... Yüz göz buruşturu-
larak içilirdi.
Ve kar yağardı.
Kar, Cenâb Şehabeddin'in istediği gibi, kuru dal-
lar üstüne bembeyaz bir örtü örterdi...
Takvimde İz Bırakan:
"Sanşınlik getinr gözlerin akşamlanma." Cenâb
Şehabeddin, "Senin İçin".
Cemal Süreya ve Hatay'dan
Gelip Geçenlep'
• Kültür Serv^i - Hatay Restaurant, yann saat
15.00'te Caddebostan Kültür Merkezi'nde "Cemal
Süreya ve Hatay'dan Gelip Geçenler' başlıklı bir
anma toplantısı gerçekleştirecek. Mehrizat'ın
sunduğu. Muzaffer llhan Erdost. Doğan Hızlan, Öner
Yağcı. Enver Ercan ve Erdoğan Ersever'in konuşmacı
oiarak katıldıklan bir söyleşıyle başlayacak olan
toplantı, Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim
Fakültesi Müzik Bölümü öğrencilerinin. Doç. Dr.
Cemalettin Göbelez'in yönetiminde sunduklan
dinletiyle devam edecek. Anma toplantısı, Hatay Şiir
Ödülü törenıyle sona erecek.
K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I