Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5OCAK1999SALI
HABERLER
DUNYADA BUGÜN
ALİ SİRMEN
Rüzgâr Eken...
Terönst Apo'yu ala-yı vâlâ ıle kabul eden D'Ale-
ma yönetımi. aradan çok geçmeden nasıl bir be-
layabulaştığını anlamaya başladı. PKK lideri, ken-
disini başka bir ülkeye göndermek isteyen Italyan
yönetimini "Hıçbtr güç beni gitmeye zoriayamaz,
eğerbanş sorununu çözmezseniz, ozaman Avru-
pa'yı göçle istila ederiz" diye tehdit etti.
Apo, Türkiye'ye yönelık tehditlerini de sürdürü-
yor ve ilan ettıkleri "tek taraflı ateşkesl'e Anka-
ra'nın uymaması halınde. Türkiye'ye savaşlann en
büyüğünü açacaklarını söylüyor.
Bu açıklamadan çıkan sonuç, Apo'nun şımdrye
dek yapacaklarının hepsıni yapmamış olduğu,
bundan sonra çatışmayı daha da tırmandıracağı-
dır ki, bunun gerçekle hıçbır ılgısı olmadığı açıkça
ortadadır.
PKK büyük bir darbe yemiştir. Evet terör bıçak-
la kesilirgıbi bitrnez. Apo'nun. değil Suriye'den ay-
nlmak zorunda kalması. bu dünyadan aynlması bi-
le, terörü birden sona erdırecek bir öğe değil. Ama
PKK'nin, kimi büyük heyecan uyandırıcı eylemler
yapması halinde bile, eski gücünde olmadığı, olay-
lann gelişmesını denetleyebilecek gücü yitirdiği bir
gerçek. Bu yüzden. Apo'nun tehditlerinin fazla bir
kıymet-i harbıyesi yok.
Sorunun bu yönünü bırakalım bir yana da gele-
lim Italyanın durumuna: Doğrusu, tabii ki Italyan-
lann hepsi değil, ama Italyan yönetımi bu durumu
hak etmiştir.
Rüzgâr ekenlerın fırtına biçmeleri vaktidir şimdi.
İtalya'nın teröre hiçbir bahane olmayacağını bil-
mesi, kendi ımzaladığı anlaşmalardaki tanıma gö-
re, tabii ki kendi yasaları çerçevesınde Apo'ya te-
rörist muamelesi yapması gerekirdı.
Bir noktaya dıkkat çekmek ısterim. İtalya'nın
kendi yasalarına ve anayasasına göre, Anayasa
Mahkemesi'nın daha önce verdıği karar da göz
önünde bulundurulunca, bızde ölüm cezası hâlâ
yürürlükte olduğu ve DGM'ler sıvilleştırilemediği
için Apo'yu Türkiye'ye iade etmesınin mümkün ol-
madığını bilıyor ve kabul edıyoruz. Ama, iade et-
memek, ona gerçek birterörist muamelesi yapma-
mak anlamını da taşımaz.
Gerçekten Apo'nun yandaşları gemilerle Ital-
ya'ya doğru yolculuğa çıkarlarsa. Italya bu D'Ale-
ma'nın kimi açıklamalanna göre pek haklı sayılma-
sı gereken bu sığınmayı hangi "insani nedenlere"
dayanarak reddedebılecektir ki?
Görüyorsunuz durum traji-komik, trajik olan ya-
nı bunca insanın yaşamıyla, yazgısıyla böylesine
sorumsuz biçimde oynanması, komik olan yanı ise
D'Alema'nın kendi kazdığı kuyuya düşmesidir.
Bu eleştiriyi salt biz, duygusal nedenlerte yapı-
yor değiliz. Baştan beri, Türkıye'de oluşan abartılı
tepkiyi olduğu kadar, demokratikleşme yolunda
gerekli adımları atamayan Ankara'yı da, ölüm ce-
zasına demagojık biçimde yaklaşan polıtikacılan-
mızı da eleştırdık.
Evet, D'AJema'yıyalnızbızeleştirmıyoruz, Italyan
' politikacıları ve basını da kıyasıya eleştiriyor.
r JJApo'ya kucak açanlar, bıraz yakın geçmışe bak-
salardı, davranışlanntn sonucunun ne olacağını ko-
.layca görebılirlerdı. Terör örgütü ASALA'ya kucak
açan Fransa bu tavrının sonucunun ne olabilece-
ğini Orly katliamını yaşayarak gördü.
Rüzgâr ekenin fırtına bıçeceği, önce Paris'te gö-
rüldü, şimdi de Roma'da görülüyor.
Umanz. bu olayların gelişmesi, herkese, ama is-
tisnasız herkese. terörün hiçbir siyasi gerekçesi
olamayacağmı öğretir ve teröre karşı gerçekten
caydırıcı bir uluslararası dayanışmanın yaşama
geçmesi sağlanır.
Sanlıurfa operasyonu
'Cephane PKK'ye
götürülüyordu'
ÖZCAN GÜNEŞ
SANLIURFA -
Sanlıurfa "da öncekı gün
düzenlenen operasyonda
yakalanan. aralannda
uçaksavar ve suıkast için
kullanılanlann da
bulunduğu 37 bin
merminin, terör örgütü
PKK'ye götürüldüğü.
ancak örgüt
sommlulany la ırtıbat
kurulamaması sonucu
Siverek ılçesine
getirildiğı öne sürüldü.
Kaçakçilann Kuzey
Irak'ta Zaho'dan aldıklan
mermilen. 7 bın Alman
Markı nakJiye ücreti
karşılığında bir hafta
önce Habur sınır
kapısından Türkiye'ye
geçırdikleri belirlendi
Yakalanan bu kışılenn
daha önce de aynı yolla
getirdikleri mermilen,
bölgedeki aşiretlere
pazarladıklan bildinldi.
Sanlıurfa Emniyet
Müdürlüğü ekıplerince.
Siverek- Diyarbakır
karayolunda kurulan
pusu sonucu 73 DS 977
plakalı kamyonun mazot
tankına yerleştirilmış 5
litrelik plastılc yağ
bidonlanna saklanmış
halde yakalanan 3
7
bm
45 adet merminin,
PKK'ye satılmak
istendiği anlaşıldı.
Kamyon sürücüsü
Abdülhamit Şıvga ıle
özel otomobillenyle
gözcülük yapan sılah
kaçakçılan Sinan Çelik
ve Hatnza Gezik
sorgulannda, mermıleri
Zaho'dan aldıklarını ve
bir hafta önce Habur
sınır kapısından
Türkiye'ye geçış
yaptıklarını söylediler.
Emniyet yetkililen,
kamyon sürücüsü
Abdülhamıt Şıvga'nın
evınin orda olması
nedeniyle mermi yûklü
kamyonun önce Şırnak'a
götürüldüğünü, ardından
kaçakçılann ıstemı
üzerine Nusaybin-
Mardin-Vıranşehır-
Karakeçı hattından
Siverek ılçesine
getirildiğini bildirdiler.
Alıcılar ıle kaçakçılann
ırtibat kuramaması
üzerine mennılenn
Siverek'egeri
getinldığını belırten
yetkıliler, cephaneliğin
Sıverek'e
boşaltılacağınm
anlaşılması üzerine
operasyon
düzenlendiğini
söylediler.
Cephane yüklü
kamyonun Türkiye'ye
gınşinden ıtibaren
güvenhk güçleri
tarafından izlendiğini,
teslım edileceğı yenn
belırlenmesı amacıyla
operasyonun
bekletıldığıni anlatan
emniyet yetkililen,
kaçakçılann daha önce
aynı yolla getirdikleri
mermilen Siverek teki
aşiretlere sattıklannı
ıtiraf ettiklerini
söylediklenni belirttiler.
Diyarbakır'da
gözaftı
Meımı kaçakçılığıyla
ilgilı olarak
Diyarbakır'da da 6
kişinın gözaltına
almdığını, sorgulamalan
tamamlandıktan sonra
sanıklann Diyarbakır
Devlet Güvenlik
Mahkemesi
Başsavcılığı'na sevk
edileceğinı bıldıren
yetkılıler, yakalanan
mermilerın ise
Diyarbakır Kolordu
Komutanlığı'na teslim
edıleceğıni söylediler.
1980'den buyana savaş koşullarındayaşayan ülke
» ı ı Burası KazımheCamii. Bağdat'ın bellddeen
r ÇOguniUKta a m a . . . güzel mabedi. İrak Şüleri için bir camidenöte
anlamı var. Onlara sorarsamz "Kazımiye Camii'ni ziyaret edip Hazreti Ali'nin toru-
nu Hazreti Kasım'ın türbesine v üz süren hacı ohır'\ Abbasi döneminin rüm parlak-
unğuu yansıtan Kazuniye CamiL Irak'ta çoğunluğu oiuşturan, ama siyasal iktidann
uzağuıda tutulan Şiiler için sosyai, siyasal ve kültürel bir buluşma merkezi.
Bağdat'ın en iyi ve en "güvenliklT oteli: El Raşid. Acu-
' nı ünlü Abbasi Halifesi Harun el Resid'den alryor. He-
men bütün yabancı gazeteciler bu otelde kalıyor. Otelin giriş kapısına, yere, renkli mozaik
taşlarla bir Bush portresi çizilmiş. Dibine de bir "resimaltr yaalmış: Bush is crirninal! (Bush
suçludur). Otele her adım atan Bush'u çiğne\erek girmek zorunda. "Yakında bir de Clin-
ton mozaiği ektenecek mi" sorusunu otel görevlisi '"Hazuianrjor" diye yanıtladı.
Irak'ın egemeni: BaasPartisiSUNUŞ
Deniyor ki Saddam bir delidir.
Belki... Ama Mussolini de pek sağlam akıllı
değildi doğrusu.
Deniyor ki Saddam zalim bir diktatördür.
Doğru galiba... Ama HUler'den daha zalim
olduğunu da söyleyemezsiniz ya.
Deniyor ki Saddam, Irak halkını demir
pençesinin altında inim inim inleterek
yönetiyor.
Olabilir... Ama Stalin, bunu çok daha sert bir
demir pençe ile ve çok daha uzun süre
becermişti. Hem de 200 milyonluk bir ülkede.
Diktatörlük rejimleri. diktatörün adıyla anılır;
doğru. Ama bu gitgide biryamlgıya ebelik
eder. Diktatörün ülkeyi "tek başına" yönettiği
samsı egemen olur. Sanılır ki diktatör mutlak
egemendir, ağzından çıkan yasadır, dilediğini
yapar ve buyruğu sorgusuz, duraksamasız
yerine getirilir.
Bu. çağımızm diktatörlüklerini yanlış, en
azından yalınkat kavramaktır. Diktatör bir
lider, ama aynı zamanda bir simgedir. Ülkeyi
pençesi altına almış "güç ün simgesi.
Mussolini, Italya 'da devlet erkinin "kifide
somutlanması "vdı. Liderdi ve simgeydi. Daha
sonra Faşist Parti 'ye dönüşecek oldn Fasci di
Combattimento örgütünün lideri ve simgesi.
Hitler'in altmdan Almanya S'asyonal
Sosyalist tşçi Partisi 'ni (NSAPD) çekin,
geriye belki de gülû'nç bir Avusturyah onbaşı
eskisi kalır.
Stalın, Sovyetler Birliği Komünist Partisi 'nin
(SBKP) özçocuğuydu. SBKP'nin rahminden
doğdu. Onu SBKPyarattı ve o SBKP'yı
dönüştürdü. Ikisini birbirinden ayırmak,
vanlışa bilerek çanak tutmak demek.
• ••
Buraya kadarı bilinenlerin, hele erbabınca
"iyi bilinenlerin " bir tekrarı.
Ama Saddam Hüseyin söz konusu olduğunda.
bu gerçek çoğu kez (hatta hep) göz ardı
ediliyor. Bir keskin nişancı Saddam 'ı alnından
\l
ursa. bir Cruise fiizesi o an bulunduğu
binaya isabet edip binayı ve Saddam'/ yok
etse, sanılıvor ki ertesi gün "yeni bir Irak"
doğacak... Baas Partisi gerçeğinı gözden ırak
tuttukça. bugünkü Irak 'ı anlamak mümkün
değil. Evet, Saddam Hüseyin bugün, Irak 'm
politik çizgisinde belirleyici bir kişiliktir. Bu
söylenebilir. Ama hemen ardından eklemek
gerekir: Saddam yok edilse, Irak Baas Partisi
saflanndan yeni bir Saddam Hüseyin
çıkaracaktır
•••
Bu yazı dizisi, Baas Partisi ekseninde "Irak
düğümü "nü ele almaya çahşacak. Son
bombardımamn hemen ardından, altı uzun ve
tatsız gün geçirdiğimız Irak 'ta, Baas 'ın
çekirdek kadrosundan bir veya birkaç yetkili
ile görüşmek için sürekli girişimlerde
bulunduk. Savaş koşullarında sürekli yer
degiştiren ve saklanan Baas önderlen ile
verilen onca söze rağmen görüşmek uzun süre
mümkün olmadı. Irak tan ayrıhşımızdan iki
gece önce. kaldığımız "ElRaşid" oteline gece
yarısına yakın, yanında fkoruması olduğunu
sandığım) biri ile bırlikte kendini Jabbar
olarak tanıtan bir lraklı geldi Açık sözlü,
sorularıma kısıtlama getirilmeven ve sabahın
erken saatlerine kadar süren bir sövleşi oldu.
Ertesi gün, ilk günden beri randevu
taleplerimi ilettiğim Irak Enformasyon
Bakanhğı Basın Merkezi görevlisine Jabbar 'ı
sordum. Bilgiç bir gülümsemeyk "Daha ne
istiyorsun ? Baas 'tan bir yetkili ile görüşmek
istiyordun ya " diye yanıtladı. Jabbar ın
sorularıma verdiği vanıtları tartıştığım lraklı
tantdıklanm. "birinci elden bilgi ve
değerlendirmeier" olduğunu ısrarla belirinler.
Ama aynı kişiler, gerek Irak Yüksek Devrim
Konseyi 'nde, gerek Baas Partisi
sekretanasında "Jabbar"adlı birinin
olmadığını da aynı açıklıkla ıfade ettiler.
Baas Partisi 'nde temsil yetkısi taşıyıp
taşımadığını doğrulatamadığımız, kimliğini
saklayan bir kaynağm "güvenilirlik "i meslek
ilkeleri açısmdan kuşkulu. O vüzden
"Jabbar "la yapılan konuşmayı çok ilginç
olmasına rağmen, bağımsız bir "söyleşi"
olarak sunma hakkını kendimızde
görmüyoruz. Ama bu ya:ı dizisinde.
"bugünkü Baas "a ilişkin bölümlerde,
Jabbar 'ın anlattıklarını büyük ölçüde
kullandığımızı belırtmek de meslek ilkelerinin
bir gereği.
~T*^ ugün Irak'ta siyasal ikti-
m 3 dar, sözcüğün tam anla-
ğ ~\ mıyla Baas Partisi'nin
J-.J elınde. Irak Baas Partisi
Birinci Sekreteri Saddam Hüseyin
önderligindekı partı. Yüksek Dev-
rim Konseyi'nde mutlak ağırlık ta-
şımakta. Bu anlamda 1980'den bu
yana -kısa aralıklar dışında- sürek-
li savaş koşullarında yaşayan
Irak'ta, bir "shil iktidar"dan söz et-
mek mümkün. Savaş koşullan. or-
dunun ülke siyasetınde belirleyici
güce dönüşmesıne değil. sıvil siya-
sal güç Baas'ın milıtanstleşmesine
yol açmış.
Nitekim Yüksek Devrim Konse-
yi üyeleri, askeri kariyerden gelme-
melerine rağmen artık üniforma ta-
şıyorlar ve örneğin asker olmayan
Saddam Hüseyin. kimi resmi me-
tınlerde "Feldmareşal Saddam Hü-
seyin"' olarak anılıyor.
Partınin tam ya da resmi adı:
Hizb-ül-Baas el - Arabi-el İştirak
Çevirisini. Türkçe konuşan bir Irak-
A Y D I N F N G t N
lışöyleyaptı "Arap Dirilişinin Sos-
yalist Partisi". Yabancı dilde yayım-
İanan resmi metinlerde ise partı ken-
dini Sosyalist Arap Diriliş Partisi di-
ye adlandınyor. İrak Baas'ı adına
konuşabileceğini söyleyen Jabbar
anlatıyor:
"_ bu tamamıyla Arap dünyası-
na hasveArap dünyasının gerçekle-
rine dayanan bir sosyalizmdir. Pek
çok temel önermelerini, Kuran ve
Incil metinlerinden esink-nerekûrvfe
• Yüksek
Devrim
Konseyi
üyeleri,
Saddam
Hüseyin dahil
askeri
kariyerden
gelmemelerine
rağmen artık
üniforma
taşıyorlar.
mistir. Parti önderliğini sova dayan-
mayan, babadan oğula geçmeyen,
ancak tslamın meş>eret (danışma)
ve imamet kummlanyla bağdaştı-
ran bir işleyiş olarak düzenler. Keza
parti (Baas), kamu mülkünün halk
adına bekçisi ve yöneticisidir..." An-
cak Arap ulusuna özgü bir sosya-
lizm arayışmdan söz eden Baas Par-
tisi'nin örgütlenme tnodeli ve yön-
temi Komünist Enternasyonal'den
Her yerde ve her şeyde Saddam Hüseyin
Iraka adım atan bir yabancı hemen fark ediyor;
başını ç«irdiği her \erde, sokaklarria. koca bina-
ların cephe duvariarında, kent içindeki dev pano-
larda.resmidaireierde, ev lerde. bürolarda mutla-
ka bir Saddam Hüseyin fotoğrafi var. Bu fotoğraf
ya da ressam fırçasından çıknıa tablolarda Sad-
dam Hüseyin, akla gelebilecek her konumda ve kı-
Iıkta yer aİnwn Bir öğreneiye soru soran sivil gi-
>1mli Saddam: gencral üniformalı Saddam; Dic-
İedcyüzen mayolu Saddam: moderngivsilikan-
si ve çocuklanyla poz vermiş aile babası Saddam;
başında kefijesiyle bede> iler arasındaki Saddam;
dua eden Saddam; petrol rafinerisini denetleyen
başı kasklı Saddam; hurma toplay an köylü kıİık-
lı Saddam; Yüksek Devrim Konseyi''ne başkanhk
eden Baas lideri Saddam; yürüyüşe çıkmjş spor
giysili Saddam; rahat bir ev kılığı ile kahve içen
Saddam... Her yerde mutlaka ve ille de Saddam-.
Bu de\ koleksiyona yukandaki fotoğraf yeni ek-
lendi: Bir sınır kapısuıda Av dın Engin'li Saddam!-
Dünden bugüne Baas (Diriliş)
# Baas "diriliş. yeniden doğuş"
demek Partınin tam adı: "Hizb-ül-
Baasel-Arabi-el İştirak." (Baas Par-
tisi. 1943de. MişelEflakveSalihel
Bitaradlı bin Hmstıyan. öteki Müs-
lüman ıki Arap aydinı tarafından.
Şam"da kuruldu.
0 İlk ya da Irak'ta yeğlenen te-
rimle "Kuruluş Kongresi"nde ka-
bul edilen parti programının temel
hedefi şöyle tanımlandı: "Bütün
Arap halkını, tek parti, tek ülke, tek
bavrak ve tek devletin çatısı altında
toplamak." Gene programa göre
Baas (ya da Arapça söylenişine uy-
gun yazılırsa: Ba's), sosyalist bir
Arap toplumu inşaını da temel par-
ti hedefi olarak vurguluyordu.
# Baas teonsveni ve ideolocu
Mişel Eflak, Komünist Enternasyo-
nal "den büyük ölçüde esinlenmiş v e
bütün Araplar için "tekparti" ilke-
sinin altını çok kalın çizmişti. Bu-
na karşılık tek tek Arap ülkelerin-
de, ana parti merkezine bağlı "ulu-
sal seksiyonlar" örgütlenmesi ön-
görülmekteydi.
• Önce Suriye Baas Partisi ku-
ruldu. Onu, Irak Baas"ı izledi(7Nİ-
san 1947). Bir yıl sonra da (1948)
Mısır, Ürdün ve Lübnan Baas Par-
tileri (Baas bölgesel seksiyonları)
kuruldu.
0 Kuruluşunu izleyen yıllarda
Arap dünyasında büyük coşkuyla
karşı lanan. siyasal düzleme büyük
hareketlilık getiren Baas L'lusal
Merkezi (bütün Arap ülkelerini
kapsayan merkez), bugün varlığı
kâğıt üstünde, hatta kimilerine gö-
re varlıgi tartışmalı en ust siyasal or-
gan nıteliğinde. Buna karşılık böl-
gesel Baas yönetimleri (bölgesel
seksiyonlar) farklılıklargösteriyor.
Irak ve Sunye'de iktidardalar. Mı-
sır Baas"ı (artık) yasaklı ve yeraltın-
da etkinlık göstenyor. Körfez böl-
gesındeki Arap emirliklerinde de
(Umman. Kuveyt. Abu Dabi, Du-
bai. Katar. Bahreyn) illegal çalış-
makta. Lübnan'da varlığını sürdü-
rüyor ama artık eski gücü yok. Ba-
asçıların tersini ıddia etmelerine
rağmen Libya ve Cezayir'de zaten
hiç kurulamadı. Sudan Baas'ı üstü-
ne ise -en azından biz- herhangı bir
bilgiye ulaşamadık.
ölçüde esinlenmiş.
Baas üst yönerimi tıpkı Komin-
tern gibi bütün Araplann (yani dev-
letlerden bağımsız olarak bütün
Araplann) siyasal örgütü (olma id-
dıasında). Tek tek Arap devletleri
geçicı bir olgu olarak algılanıyorve
tek bir Arap devietinin sınırlan için-
deki Baas örgütlenmesi "bölgesel
yönetim" olarak adlandınlıyor.
Ama hemen belirtelim. bu model
ve şema 1950'li yıllardan kalma ve
bugünün Baas gerçeğınde kâğıt üs-
tünde kalmış bir "ideal modePden
öte anlam taşımıyor. tktidardakı iki
partınin. Irak ve Sunye Baas parti-
lerinin arasındaki soğuk ılişkiler ve
sürekli "AsılBaasbenim~yanşı bu-
nun kanıtı.
Baas'ın iktidar yolu
Irak Baas Partisi güçlü ve görece
köklü bir parti. Bugün ellı yaşını ge-
ride bıraktı. Iktidara yürüyüşü de
• •çak zorlu, zikzakiı. yenilgi ve yen-
gilerle parti içi entrika ve çekişme-
lerle örülmüş"bir siyasal savaşım-
dan sonra mümkün oldu.
Bir başka deyımle herhangi bir
askeri darbeyle ıktidan alan bir gü-
cün, sonradan kurduğu yapay bir
partı değil. Kurulduğu günden itiba-
ren iktıdara yönelmış ve en azından
Irak ve Sunye'de bunu başarmış bir
partı.
Irak'ta Baas ilk iktidar denemesi-
ni. 14 Temmuz 1958'de yapti. Ku-
ruluşundan itibaren Irak ordusu
ıçinde örgütlenmeye ağırlık veren
parti, Türkiye. Pakıstan. İngiltere ve
tran'la Bağdat Paktı. (daha sonra
CENTO) adı verilen ABD güdü-
münde biraskeri ittifak kurmuş olan
Irak'taki Haşimi hanedanının siya-
sal iktıdannı devirdi. Kral Faysal ve
Başbakan Nuri EsSaid öldürüldüler.
Bu darbe, General Kasım'ın ba-
şında bulunduğu "Hür Subajlar"
diye anılan askerlerce gerçekleştiril-
mışti.
Ancak darbeci güç tümüyle Baas
Partisı'ne yaslanıyordu ve darbeye
de. Baas ıdeolojisinin Arap ülkele-
rınde yaygınlık, saygınlık ve etkın-
lik kazanmasıyla gündeme gelen
Mısır-Suriye-Irak"ın başını çekece-
ğı bir Birleşık Arap Cumhuriyetı ku-
rulmasına, yanı Baas'ın "düş"üne
ve temel hedefine Kral Faysal'la In-
giliz dostu Başbakanı Nuri Es Sa-
id'ın karşı çıkmalan yol açmıştı.
1958 darbesinde Baas. iktidann
ucundan yakaladı. gerçı rutunama-
dı ama bırakmadı da. 8 Şubat
1963'de. bu kez tümüyle Baas'ın
yönetımınde bir darbe gerçekleşti.
Jabbar anlatıyor
"_^ Şubat 1963 bir devrimdi. Sos-
yalist, demokratik ve ulusal yani an-
tiemperyalist bir de\Tİm. Bu devri-
mi parti (Baas), bütün askersel ve si-
vil biçimlenişleriy le gerçekleştirdi. 8
Şubat Devrimi, Baas'uı iktidar yü-
rüyüşünün en önemli dönemecidir
ve zafeıie sonuçlanmıştır..."
Baas 1963 darbesınde de ülkenin
tek egemeni olamadı. tktıdanntadı-
nı almış generallerle Baas arasında
gelgitlerle. çekişmelerle. suıkastlar-
la, kuşkulu öümlerle dolu beş yıl ya-
şandı.
Saddam Hüseyın'in parti içinde
sivrilmeye başlayışı da bu döneme
rastlıyor.
•Ve 17 Temmuz 1968
17 Temmuz 1968 'de yeni ve -şim-
dilik- sonuncu bir darbeyle Baas
Partisi mutlak iktidan ele geçirdi.
Dersler çıkarılmıştı ve orduda çok
köklü tasfiyeler yapıldı. Ordunun
kilit noktalanna sadece Baas üyesi
ya da Baas'a sadakatı kuşkusuz su-
baylaryerleştirildi vebu, bugüne ka-
dar süren bir "iktidar yöntemi" ola-
rak Irak'ta kurumlaştı.
Yarın: iktidar klrlenmesl