Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5 OCAK 1999 SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Ekonomik krizlerin faturası, ekonomik politikalann belirlenmesinde katkısı olmayanlara çıkanldı
Çahşanlar çok yöıdü tehdit altmdaİstanbui Haber Servisi - Rantiyecileri
gûldüren 1998 yılı çalışanlara;
"işsizlik, reel ücret kaybı,
sendikasızlastırma" getirdi. Kriz
gerekçesiyle yaklaşık 1 milyon
çalışamn işini kaybettiği belirtilirken
çahşanlar 1999'un daha da kötû
geçmesinden kaygı duyuyor.
Işverenlerin "tşçi çıkannz" tehdidi ise
sürüyor.
Işveren kaynaklı bir başka tehdit,
sendikalaşmak isteyen işçilere
yönelik; anayasal haklannı kullanarak
sendikalaşmak isteyen işçi kendisini
kapi önünde buluyor. Son 2 yılda
yalnızca DtSK üyesi 50 bin işçi
sendikal gerekçelerle işten atıldı.
lşverenler, ekonomik krizi
toplusözleşme görüşmelerinde baskı
aracı olarak kullanıyor. Iş güvencesi
• Işverenlerin "îşçi çıkannz" tehdidi sürüyor. tşveren kaynaklı bir başka tehdit, sendikalaşmak
isteyen işçilere yönelik. Anayasal haklannı kullanarak sendikalaşmak isteyen işçi kendisini kapı
önünde buluyor. Son iki yılda yalnızca DİSK üyesi 50 bin işçi sendikal gerekçelerle işten atıldı.
îşverenler, ekonomik krizi toplusözleşme görüşmelerinde baskı aracı olarak kullanıyor. tşçiler ise
düşük ücretli güvencesiz koşullarda çalışmaya boyun eğiyor. İş güvencesi yasası ve işsizlik
sigortası isteyen işçi sendikalan, işverenleri şantaj yapmakla suçluyor.
yasası ve işsizlik sigortası isteyen işçi
sendikalan, işverenleri şantaj
yapmakla suçluyor.
Ekonomik kriz bahanesiyle işten
çıkanlan sendikalı işçilerin sayısının
85 bin kişiyi astığı açıklanırken
işinden edilen toplam işçi sayısının 1
milyonu bulduğu ıfade edilıyor.
Sendikalardan yapılan açıklamaya
göre kriz gerekçesiyle Türk-tş üyesi
66 bin 858. Hak-lş üyesi 16 bin 800
ve DtSK üyesi bin 755 işçi işten
çakanidı. İşverenlerin toplu
çıkarmalan Çalışma Bakanlığı'na
bildirmekten kaçınması nedeniyle
sigortalı çalışanlardan kaç kişinin
işini yitirdigi tam olarak bilinmiyor.
Ancak asıl büyük işçi çıkarmalann 5
milyona varan kayıtdışı çalışanlar
arasında gerçekleştiği biliniyor.
Tekstil tşvereleri Sendikalan (TlS)
Başkanı Halit Narin, sadece tekstil
sektöriinde 500 bini aşkın kişinin
işten çıkanldığını, bu sayının 1
milyonu aşabileceğini kamuoyuna
açıklamıştı. Yoğun işçi çıkarmalann
yaşandıği den sektöriinde işsiz kalma
korkusu sürüyor. Toplam 21 işyerinin
kapandıgı Tuzla Organize Deri Sanayi
Bölgesi'nde sendikalı 2 bin işçi işten
çıkanldı. Kayıtdışı çahştırma oranının
çok yüksek olduğu sektörde işsiz
kalanlann gerçek sayısı bilinmemekle
birlikte bu sayı on binlerce olarak
ifade ediliyor.
Resmi \eriler ıle işçi ve işveren
sendikalannın açıklamalanna göre
kriz bahanesiyle işten çıkanlanlann
sayısı 1 milyonu buluyor. Bu rakam,
Çalışma Bakanlığı verilerine göre 4.5
milyon olduğu belirtilen sigortalı ile 5
milyon civannda olduğu tahmin
edilen kayıtdışı çalışamn oluşturduğu
toplam 9.5-10 milyon işçinin yüzde
10'unun son aylarda işini yitirdiğinı
gösteriyor.
Kriz nedeniyle mılyonlarca işçi daha
az ücretle ve güvencesiz çaltşmayı
kabul etmek zorunda kalıyor.
Sendikalar da toplusözleşme
masasına kriz baskısı altmda otunıyor.
Krizin yarattığı bu psikolojik baskı
ocak, şubat v e mart aylarmda
toplusözleşme masasına oturacak 500
bin kamu işçisinin başında
"Damoldesin" kılıcı gibı duruyor.
500 bin kişi işini yitirmişti
'94 krizi de
çalışana
yüklenmişti
tstanbul Haber Servisi- DYP-SHP koalisyo-
nu döneminde 1994'te yaşanan ekonomik kri-
zin faturası da ekonomik politikalann belirlen-
mesinde hiçbir katkısı olmayan ücretliler ıle kü-
çük sanayici ve esnafa çıkanlmıştı. Kriz sonu-
cu yaklaşık 500 bin civannda işçi işini yitirmış.
yüz binlerce sendikalı işçi yüzde İ50'ye fırla-
yan enflasyon ortamında sıfır zamma boyun eğ-
miş, ücretlilerin reel gelirleri yanya düşmüştü.
Dövizle ev sahibi olmak isteyen küçük tasarruf
sahipleri ise eldeki birikimlerini yitirmelerinin
yanı sıra bir anda milyarlarca liralık borcun sa-
hibi olmuştu.
Kriz şantaj aracı
işçi sendikalan. işverenleri kriz kullanarak
işçiye ve hükümete şantaj yapmakla suçluyor.
Krizi gerekçe gösteren Tekstil İşverenleri Sen-
dikası. 70 bin işçiyi kapsayan grup toplu ış söz-
leşmesinde önce sıfır zam önerdı, daha sonra
yüzde 25 'lik zam oraru telafflız etmeye başladı.
Bu zam oranı ortalama ücretlerin 40 milyon ol-
dugu sektörde yeni asgari ücretin bile altında ka-
lıyor. TlS'in bu yaklaşımı üzenne Türk- Iş"e
bağlı Teksif. DtSK'e bağlı Tekstil ve Hak-iş'e
bağlı öz-lplik İş sendikalan grev karan aldirar.
lşverenler krizi devlete karşı da şantaj aracı ola-
rak kullanıyor Başta TlS olmak üzere işveren
kesimi, krizin atlatılması için devletten kredi,
vergi indirimı ve bazı mallarda korumacılık is-
tiyor.
Sendikalara göre çözfim
Türk-lş, DİSK ve Hak-lş. krizin nedenleri
arasında işçilerden kaynaklanan hiçbir faktö-
rün olmadıgının altını çiziyorlar. Sendikal öz-
gürlüklerin 12 Eylül cuntası tarafından yasal
güvenceden yoksun bırakıldığını ifade eden
sendikalar. işveren tehdidinin son bulması için
öncelikle anayasada belirtilen haklann yasal gü-
venceye alınmasını istiyor.
Kriz tehdididin yanı sıra anayasal haklannı
kullanarak sendikalaşmak isteyen işçilerin de
işini kaybetmek tehdidiyle karşı karşıya oldu-
gunu anımsatan işçi sendikalan, şu önlemlerin
alınmasını istiyor:
- Haklı bir neden dışında keyfi işçi çıkarmayı
önleyen ve Türkiye'nin altına imza koyduğu I-
LO'nun 158 sayılı sözleşmesi iç hukukumuza
yansralsın.
- Bankacılık sistemi gözden geçirilsin.
- İşsizlik sigortası çıkanlsuı.
- İş kolu ve işletme barajlan işyeri sendikacı-
lığına yol açmayacak bir düzeye çekilsin.
- Sendika üyeliği için yalnızca işçilerden iste-
nen noter koşıdu kaldırüsın.
- Işverenlerin yetki itirazmı kötüye kullan-
masını önleyecek yasal düzenlemeler yapılsm.
Utaısal sanayinin kalkmmasına taşkömürüyle omuz veren ZonguMakhlar >illarca oy verdiklen "rvaraogıan a aruK sıcax Daknuyor.
Madendeşleride ekmcğinikömürden çıkartyor
ALİ AYAROĞLU
ZONGULDAK-Zonguldak halkı ve taşkömü-
rü 1870 yılından bugüne dek etle tırnak gibidir.
Bu iki sözcüğü birbirinden ayırmak mümkün de-
ğildir. tki asra dayanan süreç içerisinde Zongul-
dak'ın merkezinde "araele pazarian" ve "amele
kahvehaneleri" ile başlayan yaşarru kentleşme-
nin ılk tohumlannı oluşturdu. Halkalargenişledi,
yaşamıyla. grizu ve göçüklerle birbiriyle kenet-
lenenemekçi, dayanışmalanyla ve dünyayaörnek
olan büyük madenci eylemleriyle emeğin baş-
kenti oluşru. Kent aitındaki taşkömürü ulusal sa-
nayimizin kalkınmasma omuz veîdi.
199O'Iı yıllann başına kadar da Türkiye sana-
yisini sırtında taşıdı. Siyasi iktidarlann yanlış po-
litikalan 1990'h yıllann başında geriye gidiş ve
çökûşü getirdi. Zonguldak'ı çökerten siyasi ıkti-
darlar TTK'yi Türkiye'ye "kambur" diye lanse
ettiler. Emekli olan madenci başta Bursa, Antal-
ya ve istihdama yönelik kentlere göçmeye başla-
dı. tşsizligin ve yoksulluğun pençesindeki emek-
li madenciler. işsiz gençkr ve analar, türküsüz
kentin varoşlannda yaşayanlar, geçimlerini Bal-
kayası'na endekslediler.
Balkayası ycrel şairlerin ilham kaynağı oldu.
Hamit Kah/oncu'nun "Karadeniz coşar, şahlanır
geiir/ Hay kınr binlerceyıllık öfkesini / Viırur men-
direge dalgalar y ûkselir / Vurur Balkayası'na sat-
kım saçak" dızeieri Balkayası'nı bilenlere çok
şeyleranımsatır. Balkayası'nın emekli eşleri, genç
kızlan ve dul kadmlan yıllarca oy verdikleri "Ka-
raoğlan-a sıcak bakmıyor.
Ekmeğini taştan çıkaran Fatma Ana yetkilile-
re ve Karaoğlan'a seslenerek elindeki elekle tep-
kisini şöyle dile getiriyor: "Sabahm saat 5'inde
Koziu'nın Kılıç MahaUesi'nden kalkıp yfirüyerek
buraya komür topiamaya geliyoruz. Geçinemiyo-
ruz. Nasd geçinelim? Bir emekli maaşı ile birlikte
dört çocuk okutup geçineceksiniz. öyle mi? Her
gün bir ekmek yemiş olsak emekli maaşı yetmez.
Şu halimize balan. Ankara'da fakir fukara için
kavga yapnklarını söyteyenlerin cebinc kaç para
giriyor? Zaten onlarui kavgalan da göstermelik.
Beyiın hep Karaoğlan dedi, Ecevit dedi Ona oy
verdi, bizi düşünmedi. Mesut' un dedikkrini yap-
ü. Artıkbupartilerinhiçbirisineoy vermernekla-
am."
TTK lavuanndan dökülen kömür atıklannı top-
layarak yaşam mücadciesi veren Gülten Kara da
eşinin yıllardan ben ışe girmek umuduyla çalma-
dık kapı bırakmadığını belirterek, sabahın körka-
ranlığinda neden Balkayası'na geldiğini şu söz-
cüklerle anlattı. "Beyim işsiz. Her seçim öncesi
kendisine iş sözü \eriklL t\ lcndiğimizden beri çok
secimler geçti. tki çocuğumuz oldıı. Daha sonra
eşim hiçbir devlet kapısına giremeden hastalandı.
Hem eşime hem de çocukianma bakıyorum. İş sö-
zü verip de kime oy verdiysek, hiç sözlerinde dur-
madılar. Ele günc muhtaç olnıamak için Tepeba-
şfndan geüp burada kömür topluyoruz. Artık Bal-
kayası beııim işyerim. Bizi bu duruma düşürenler
utansm.
ARAYIŞ
TOKTAMIŞ ATEŞ
Atatüpk Döneminin
ÖzgÜPlükçülüğü
Geçen Cumartesi günü bu sütunda yayımlanan ya-
zımın bir bölümüne, şiddetli itırazlar geldi. O bölüm-
de, 1930'lu yıllardan söz ederken, önce "Cumhuri-
yetimiz günümüz anlamında bir demokrasi değildi"
dedikten sonra, parantez ıçinde, "Zaten o dönernde
dünyanın hemen hiçbirülkesinde günümüz anlamın-
da demokrasiyoktu" demiş ve "Fakat buna rağmen
Cumhuriyetimiz o günlerin dünyasındaki özgüriükçü
rejimler arasındaydı ve 'tek parti yönetiminin' özgür-
lükçülüğünden, laikliğinden ve ilericiliğinden kuşku
duyulmaması gerekır" diyerek sözü bağlamıştım.
itirazlarözellikle, Atatürk dönemindeki tek parti yö-
netimıni "özgüriükçü" olarak nitelememe geldi. "O
döneme nasıl özgüriükçü dersıniz", gibısinden rtiraz-
lar oldu, "O dönemi zorunlu bir dönem olarak göre-
bılirsiniz, fakat özgüriükçü diyemezsiniz" gibisinden
değeriendirmeler yapıldı.
Bugün ınatla ve ınançla ve hatta biraz da gururia
yineliyorum: 1920'lerin, 1930'ların, yani Atatürk'ün
Türkiyesı, o günün dünyasının "özgüriükçü" rejimle-
rinden biriydi.
Bir sürü "kalem", bunun tersinı yazıyor; bir sürü
"dil", bunun aksini söylüyor. Ve hele son dönemler-
de öylesine gürüttü çıkarttılar ki: bu yazılan ve söyle-
nenler, "doğru" kabuledilmeye başlandı. Veışin çok
ilginç bir yanı, kendini Atatürkçü olarak tanımlayan-
tar bile, bu yanlışlığı "teşhir edecekleh" yerde, bir an-
lamda "kıvırtmaya" çabalıyorlar. "Efendimodönem-
lerde biraz baskıcı davranıldı ama, bu baskı zorunlu
bir baskıydı. Devrimlerin kendilerine göre yasalan
vardır..." g\b\.
1920'lenn, 1930'lanndünyası, "totalitarizmin" egs-
men olduğu bir dünya idı. Birinci Dünya Savaşı son-
rasında "paylaşım", tarafları tatmin etmemıştı. Rus-
ya'da Bolşeviktenn "sosyalızm adına" gerçekleştirdik-
lerı darbe, bir devnme dönüşmüş ama, sdsyalist bir
devletin altyapısını bulamayan devrimciler, muazzam
bir bürokrasinin hem kurucusu ve hem de kurbanı ol-
muşlardı. Stalin'in bu yapryı kırma konusundaki ça-
baları da sonuç olarak bu yapıyı daha otonter bir bi-
çime dönüştürmekten başka bir ışe yaramamıştı.
Italya ve Almanya'daki ekonomik sorunlar ve özel-
likle işsizlik, insanlan faşızmin kucağına atmıştı. Ben-
zer bir durum, Avusturya-Macarıstan'ın topraklan
üzerinde otuşan yeni ulus devletler için de ktsmen ge-
çertı idi.
Avrupa ülkelennin tek tek durumlarını ele almamı-
zın gereğı yok. Ama gerek Avrupa'da gerekse dün-
yanın diğer yörelerinde egemen olan anlayış, "totali-
tarizm" ya da en azından "otoriterizm"ü\.
O günlerin dünyasında, "insan haklanna saygı",
"özgürtükler" ve "temsil" açılarından bir sıralama ya-
pılsa, Mustafa Kemal'ın tek partıli cumhuriyeti, bu
sıralamada ilk beş ülke içinde olmasa bile, mutlaka
ilk on ülke arasındaydı.
O günlerin Fransası'nda nüfusun yarısını oluşturan
kadınlann "siyasalhaklan" yoktu. Yani Fransız kadı-
nı ne seçmen olabilırdı ne de herhangi bir siyasal gö-
reve aday olabılirdı. Aynı şey Belçika için ve Isviçre
için söz konusuydu.
İnsan haklannın en basiti ve en temeli olan "siya-
sal ftafr'tan yoksun Fransız kadmlan, seçme ve ^
çilme haklannı 1947"de kazandılar. Türk kadtnı, 1
sonunda bu hakkını atmıştı. ' '
Bu ülkeler mı Türkiye'den daha demokratik ve öz-
güriükçü idiler? Kim bunu iddia edebılir? Peki, bu ül-
kelerin totaliter olduğunu söyleyebilır miyiz? Hayır
değillerdi. Ama o günlerin anlayışına uygun bir "öz-
güriükçülük" Içindeydiler. Fakat hiç kuşkusuz, Tür-
kiye'den daha ılerde değillerdi.
O günlerin ABD'sinin güney eyaletlerinde bazı in-
sanlar, sırf derilerinin rengi sıyah olduğu için insan sa-
yılmıyoriardı. Değil insan haklanna sahip olmak, in-
san olmak hakkına bile sahıp olmayan milyonlann
yaşadığı bir toplumu, o günlerin "aydınlanma çaba-
sı" içindeki Türkiyesi'nden daha özgür saymak müm-
kün olabilir mi?
Hiç kuşku yok ki, o günlerin Amerikası da bir de-
mokrasi idi. Fakat o günlerin dünyasına ve o günle-
rin toplumsal yapısma uygun bir demokrasi idi.
Zaten 1990'lann kavramlan ve anlayışıyla 1920'le-
ri ve 1930'lan degeriendırmek mümkün değildir. Ve
böyle bir değerlendırme yapıldığı zaman, insan çok
yanlış sonuçlara ulasabilir.
Ve her şey bir yana, şimdiye dek binlerce kez sor-
muş olduğum üzere; 1933 Ünıversıte Reformu önce-
sinde HrHer'in zulmünden kaçan öğretım üyeleri, ge-
ri zekâlı olduklan için mi, totaliter bir ülkeden kaça-
rak otoriter bir ülkeye gelmişlerdi?
Aynı düşüncemi bir kez daha dile getiriyorum:
Cumhuriyetimiz o günlerin dünyasındaki özgüriükçü
rejimler arasındaydı ve "tek partiyönetiminin" özgür-
lükçülüğünden, laikliğinden ve ilericiliğinden kuşku
duyulmaması gerekir.
Sendikal ımicadelede
yeni bir deney: DAB-SEN
İstanbui Haber Servisi - Bir yıl ön-
ce kurulan İşsiz. Sigortasız ve Sendi-
kasız İşçilerin Dayanışma Birliği Sen-
dikası (DAB-SEN) 4 ilde örgütlendı.
DAB-SEN Merkez Yönetim Kurulu
üyesi Kamil Dalga. hedef kitle olarak
belirledikleri işsızler. mevsimlik ve
göçmen işçıler. ev kadınlan. çocuk iş-
çiler, taşeron çalışanlardan oluşan "tş-
çi sımfjnın görünmeyen kesimi"nin ay-
nı zamanda en kalabalık ve en sömü-
rülen kesim olduğuna dikkat çekti.
Bugüne kadar tstanbul. Ankara, tz-
mir ve Hatay'da şube kurduklannı ve
özellikle emekçi semtlerinde örgüt-
lendiklerini belirten Kamil Dalga.
"DAB-SEN. işsizlik ortadan kalkıp
her işçi sigortalı ve sendikalı olana ka-
dar varuğını ve mücadelesini sürdür-
meyi hedefîiy or. .\neak kapitalizm var
okJukça bu sorunlann da sona erece-
ği şaibeli. tşverenin, çalışanlan baskı
arönda tutmak için işsizlere ihtiyacı
var" dedi.
Artık işveren kurumlanyla içli-dış-
lı olmayan, yönetimi, gelir ve gider-
leri üyelerinin denetiminde olan bir
sendikal anlayışın gelişmesi gerekti-
ğini \'urgulayan Dalga şöyle konuştu:
"Sendika bürokratlan işçi kitleleri-
nin gözünde teşbir olmuştur. Bugün
sendikalann tıkanıklığının en büyük
sebebi, sırtını işçi sınıfının çoğunluğu-
nu oluşturan bu işsiz ve sigortasız ke-
simc dayandırmanıasıdır. Hiçbir kon-
federasyona bağlı dcğiliz. l luslarara-
sı düzeyde, özellikle Avnıpa, Hindis-
tan, Güney Afrika'daki benzer yapn
larla ilişki kurma karan aldık."
DAB-SEN'ın. DlSK'e bağlı Emek-
lı-Sen ile ortak noktalan olduğuna
'AB-SEN: Işsizliğe
son vermek için mevcut
işler çalışabilir nütusa
pay edilmeli. Ücretler
düşürülmeden, işgünü 6
saate indirilerek 4
vardiya olarak
düzenlenmeli.
dikkat çeken Dalga. "Çalışanlardan
farklı bir kesim oluşturan ve hiçbir iş-
koluna bağlı olmayan emeklilerin ör-
gütlenmesi bizim doarolabileceğimi-
zi gösterdi. Emekli-Sen ile dayanışma
içerisindeyTz, Genel Sekreter Av. Ra-
sim Öz de DAB-SEPs'in a>ukathğını
yapıyor. Sendika kurmak için bir işko-
lunda olma zorunluluğu örgütlenme-
mize engel oluşruruyor. Ama emeğini
satan veya buna rızası olup da iş bula-
mayan herkesin örgütlennıe hakkı
vardır" diye konuştu.
Çözüm önerileri
Yürürlüğe girmesi tasarlanan ''iş-
sizliksigortası''nın bir aldatmacaoldu-
ğunu savunan Dalga. "Bu uygulama-
nın mali y ükü yine çahşanlann sırtına
yüklenecek, işçilerin bordrolanna y an-
sıyacak. Sigortayı devlet ve işveren fi-
nanse ermelidir" dedi. Kamil Dalga.
işsizlik ve kayıt dışı calısmanın önle-
nebilmesi için şu önlemlerin alınma-
sı gerektiğini söyledi:
- Mevcut işler çalışabilir nüfusa pay
edilmeli. Ccretler düşüriiImeden işgü-
nü 6 saate indirilip 4 \ardi\a olarak
düzenlenmeli. Hafta sonlan serbestol-
malı.
- Sigortasız işçi çalıştınlmaması
için her işyerinde tüm işçilerin katılı-
mıyla seçilecek SSK komiteleri ku-
rulmalı tşe giren ve işten aynlan iş-
çilerin SSK'ye bildirimini yapma yet-
kisi bu komitelere devredilmeli.
- Sendikal örgütlenmenin önünde-
ki yasal vefiiliengeller. özellikle y ü/dc
10'luk işkolu barajı hemen kaldınl-
mah.
Türkiye'de halen 20 milyon işgücü,
11 milyon işsiz, I milyon sendikalı,
4.5 milyon da sigortalı bulunuyor.
Yüzde 30luk zamma tepki
Kamu-Sen: Memur
sefalete itiliyor
tstanbul Haber Servisi -
Türkiye Kamu
Çalışanlan Sendikalan
Konfederasyonu (Türkiye
Kamu-Sen) tstanbul
Bölge Başkanı M. Hanefi
Bostan. ücretlere yapılan
yüzde 30'luk zamla
toplam 7 milyon 150 bin
memur. emekli. dul ve
yetimin "sefalete
mahkûm edildiğini"
behrttı. Bostan, kamu
çahşanlannın sosyal
patlamanın eşiğine
geldiği uyansında
bulundu. Hanefı Bostan,
yaptığı yazılı açıklamada.
4 kişilik bir ailenin asgari
düzeyde yaşayabilmesı
için 245 milyon liranın,
gıda harcamalan için 81
milyon liranın gerekli
olduğunu vurgulayarak
55. hükümetin yaptığı
yüzde 30'luk artışlarla alt
gruptaki Bağ-Kur
emeklisinin 34 milyon
lira, işçi emeklisinin 70
milyon lira. memur
emeklisinin 80 milyon
lira, kamu görevlisinin
ise 87 milyon lira maaş
aldığını anımsattı. 55.
hükümetin ışbaşına
geldiğınde verdiği
"memur. emekli. dul ve
yetimlerin enflasyona
ezdirilmeyeceği, aradaki
farkm telafi edileceği"
sözlennin tutulmadığını
ifade eden Bostan şöyle
devam ettı:
"Temmuz-eldm
döneminde faizlcr yüzde
150'yeyükseldi:
ekonomik krizi önlemek
için bankalara 900
trilyon, menkul kıymetler
borsasına 700 trilyon,
altın borsasına 330 trilyon
lira kaynak aktanldı.
Aralıkta başgösteren kriz
sırasında da sanayici \e
işadamlanna ilk etapta
600 trilyonluk kaynak
transferi yapıktı.
thracatçıiara yüzde 50
faizle verilen kredi hacmi,
1 katrüyondan Ş
katrihona çıkanldL
tşadamlan ve sanayiciler
için olağanüstü toplanan
\e olağanüsrü kararlar
alan 55. hükümetin,
memura karşı tutumunu
dostane bulrnuyor \e bu
tutumu kınıvoruz."
VEFAT
Merfıum Mustafa Nafiz Bey ve mertıume Haznedar Dürdane Hanım'ın
torunu; merhum Mümtaz Bey ve mertıume Növber Hanım'ın kızı;
merhum Nafiz ve Ertuğrul Şen'in ablalan; Türkân ve Firdevs Şen'in
görümceleri; merhum Mümtaz, Murat, Gülin, Aydemir-lnci ve Aziz-
Mehtap Şen'in sevgili halalan; merhum Fuat Gökakın'ın çok sevgili eşi;
merhum Org. Kemalettin Gökakın ve mertıume Nilüfer Gökakın'ın
yengeleri; Altay-Tülin Gökakın'ın, Oktay-inci Gökakın'ın, Tansel-Ruhsar
Sümer'in yengeleri; Kemal-Zeynep Gökakın, F. Oktay Gökakın. Nilüfer
ve Murat Sümer, B. Özlem Gökakın'ın biricik yengeleri; Burak, Ece,
Beste, Yiğit, Emine ve Mustafa Şen'in büyük halalan; ve
Behice Gökakın'ın en değerli varlığı ve çok sevgili annesi
F. Natıka Gökakın
(Çengelköy'lü)
3 Ocak 1999 günü Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 5 Ocak
1999 Salı günü öğle namazını takiben Levent Camii'nden kaldınlarak
Zincirlikuyu Aile Mezafiığı'na defnedilecektir.
Allah rahmet eylesin.
AİLESİ