Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5OCAK1999SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Murat Morova Urart'taki sergisinde gelenek ve günümüz arasındaki ilişkileri gündeme getiriyor
Sanatta mikro-politika ııasıl yapdır?
ALİAKAY
Urart Sanat Galensi'nde 17 Aralık-30 Ocak 1999
tarihleri arasında açtıgı sergisinde Murat Morova,
gelenek ve günümüz arasındaki ilişkılen yeniden
gündeme getiriyor. Daha önceki sergilennde de ol-
duğu gibi bu sergisinde de geleneksel heterodoks ts-
lam biçımlerini günümüz ikonografısinin içinde ele
alıyor.
Şii inançlarına göre on iki imam. "isnaaşeriye" için-
den (Peygamberin vedâ haccmdan dönerken Gâdiru-
hum denılen yerde Hz. AB"yi kendısine vasi ve hali-
fe tayin etmiş ve on iki imamın bulunacağını ve hat-
ta sonuncusunun isminin de Mehmed-d Mehdi ola-
cağını açıklamışrır; kendisinden sonra gelenler ise bir
sonraki imamı bildirecektir) gelerek Mehdi'nin kıya-
met sırasında yeniden ortaya çıkacağı kanısı ve inan-
ca göre ahir zamanda zuhur ederek insanlan tarik-i
Hak'ka sevk edeceği rivayetı yaygındır. Mehdi'nin ye-
raltı odasına girip bir daha çıkinadıgı nvayeti Murat
Morova'nın çalışmalanna da yansımaktadır. Kullan-
dığı teknığin modernlıği ıçınde. sanatçının atölyesi
de bir büyücü odasını andırmaktadır sankı Dınden
çok büyününkı bu tip çalışmadır. Marcel Mauss'un
vurguladıgı gibi dının kamusal alana aıt olup kolek-
tif bir çalışmayı gerektirmesı, büyünün ıse daha ka-
ranlık ve gizli bir çalışmayı gerektiımesı şeklinde
düşünüldügünde. Morova dinı bir atmosferi bir bü-
yücü gizinde gerçekleştırmektedir dıyebılinz.
'Gelenek ve şimdiki zamaıT üişkisi
Murat Morova, on iki kez kendı fotoğrafinı çoğal-
tarak ve üzenne de altm varakla yazdıği yazının fi-
gürleriyle, gelenek ile şimdiki zaman arasında bir
ilişki kurmaktadır. Kaybolanın gen gelmesi ve meh-
dici bir devrimcilik anlayışı Walter Benjamin'in de
ilgisini çeken bir konu olmuştur. Bir yanda geçmiş
zaman içindeki gelenege duyulan nostalji, diğeryan-
dan ise bu nostaljinin imkânsızhğı olarak ortaya çı-
kan modernlik. Modernlik \ e Pop Art birlikte pop ça-
ğınm çağnsmda bulunmakta, suretleri çoğaltmakta ve
de yersizyurtsuzlaştırmaktadır.
Kaybolan yüzler, Morova'da "siyasi kaybolanlan"
anıştırmaktadır. Fransız sanatçı C. Boltanski'nın yüz-
lere ve yüzlerin silinmesine olan ilgısı ne kadar po-
litik bir anlam taşıyorsa Murat Morova'nın çogaltıl-
mış yüzleri de politiktir: Burada. bir çeşit mikro-po-
litikanın devrimcilıği ile karşı karşıya gelmekteyız.
Mesyanik bir Marksizm teması ıçınden Frankfurt
ekolünün "sapkm" fıgürii Benjamin. Morova"nm
siyasiliği ile kaynaşmakta: gelenek bir yandan ele
alınmakta, diğer yandan ıse içınden mayınlanmakta-
dır: kimliksizleştirilmektedır.
Bu. sanatsal açıdan da bir yeniliktir: çünkü şimdi-
ye kadar biçimsel düzeyde Türk resminde ele alınan
geleneksel figürler, graflar, harfler; burada, Murat
Morova tarafından sembolik ve kavTamsal düzeyde
ele alınmaktadır. Biçiminin tekran içerik ile çelişki-
yı aıttırmakta ve biçim ve ka\Tam arasındaki ilişki
sanatçının sezgiselliği ile aşılmakta. bir iç anlama
doğru gitmektedir. Bu anlam artık aşkınhgın ıçkin ola-
rak ele alındığını hatırlatır bizlere. Öyle ki. cam üze-
nne yazdıgı günlükler ters çevrildiğinde okunamaz
hale gelirken Murat Morova hüzün ile kişisellik ara-
sındaki tekabüliyetsizligi göstermek istemektedir.
Herkesin tecrûbesi kendine
Herkesin hüznü, çılesi kendisine aittir. Burada Mo-
rova. Okhamlı Wnhdm"in nominalist düşüncesme yak-
laşmaktadır. Buna göre her tecrübe tekildir; herkesin-
ki kendisine aittir. Kavram olarak genelleştirilemez;
genelleştirilse bile çile ıte çile kavramı arasındaki
ilişki, ancak tekil bir ilişki olabilmektedir. Adlandı-
nldıkça bir kişinin tecrübesine ait olarak kalır. Bu da
sanatsal açıdan dışandan bakanın gözünü eserin içi-
ne çekmektedır. Göz artık yeniden yazar, eseri kim-
liksızleştirir; dığer farklı gözleri eserin sahibinin tec-
rübelerinin dışına dogru çağınr. Eseri özerkJeştirir,
serbestleştirir ve anonimleştirir. Sanatçı, sanki bu ne-
denle, kendi teknigini bir kez daha esere kazımakta-
dır. Kaygan tuval yüzü, belki de, bu nedenden dola-
yı polıvinel akrilik ile bezenmiştir. Kayganlaştınryü-
zeyi.akışkanlaştınrvedokunmahissini uyandınr: Te-
mas. Eser ile temas, bu anlamda fıziki bir temas ha-
line dönüşmektedir. Bir çeşit beden gibi ele almır tu-
val. Dillendirilir.
'EDeme dürtnsü'
Temas ile beden dili dışandan bakana "efleme"
dürtüsünü kışkırtır. Ehl-i Beyt: Ortak ev içinde yaşa-
ma: Oikos, ekonomi çok çeşitliliği içine çağirmak-
tadır. Özellikle Kuzey Afnka'da Fatma'nın eli ola-
rak bilinen bu el figürii mısafirperverligi, ötekini
kendi mekânına çagırmayı anlamlandınr. Kapının
açılması ve farklann aynşık bir şekilde içende bann-
masıdır bu. Tuvallerin birçogunda karşı karşıya gel-
diğimiz bu el figürü de, yine, geleneksel anlamı gü-
nümüze dogru taşımaktadır. Çagnlanlar etnik, dini,
siyasi farklılıklara yapılan bir göndermedir: Çok kül-
türlülüktür, toleranstır.
Beyt aynı zamanda Divan şiirinde aynı vezinle ya-
zılmış olan anlamına gelmektedir; iki dizeden oluşma
ve bırleşmedir. Bu anlamda da beyit "mana" denilen
insanla görüşmek üzere kapısmdan girilen evdır. Bu-
dur, eski Yunancadakı ekonomıyi hatırlatan kısmı: Ev
düzeninın kamusal mekâna taşınmasmm pratiğidır.
Bu açılardan bakıldığında. Murat Morova'nın tuval-
leri bir çeşit mikro-politikanın öğelerini sunmaktadır
bizlere. Siyasilertarafından yapılmayan, ama kavram-
salın pratiğe çevrildiğinde; bir şekilde. dil siyasi bir di-
le dönüşür. Gösterenin gösterileni günümüze dogru ta-
şmır ve göstergeler farklı bir şekilde okunmaya baş-
lanır. Şiirin siyaseti gırer artık devreye. Bu da sanat-
çının sezgiselliği ile ortaya dökülmekte, büklüm bük-
lüm kıvnlmaktadır. Mikro-politika genelleşenı tikel-
leştirir; bu ikisi de tekilleşir. Makro ve mikro kutup-
lar birlikte okunmaya başlanır. Bu da sanarın mikro-
politikası sayesinde gerçekleştirilmektedir.
Stockholm
Sinematek'i
Catherine
Deneuve'un 35.
Sanat Ydını
kutiuyor. Ünlü
oyuncu, kendini
deneyecek yeni
yönetmenler
anyor.
CatherineDeneuve
anmutyısünlüniyor
GÜRHAN UÇKAN
STOCKHOLM - Stockholm Sınematek'i
aralık ve ocak ayında Catherine Deneuve'un
35. sanat yilım kutluyor. Adı "zarif sözcü-
gü yerine kuilanilır hafe gdfniş olan bu sanat:
çının çok sayıda filmi bu vesileyle hayranlanna
gösterilıyor Venedik Film Festıvali'nde en yeni
filmi olan ve yönetmenliğini NicoleGarcia'ntn yap-
tığı "Place Vendome"yi tanıtmak üzere bulunurken sa-
nat y ılının "Kuzey'in Venedik'i" Stockholm'de kutlana-
cak olduğunu ögrenen Catherine Deneu%e hem sevindi hem
de gelemeyeceğı için üzüldü. Gelemeyecektı, çünkü 35 yıl
önce Jacques Demy \e Michel Legrand'ın müzikali "Cher-
bourg ŞemsiyelerTyle sinemaseverlenn kalbıne dans edip
şarkı söyleyerek yerleşmesinden bu yana yılda üç-dört film-
de oynamayı sürdürdüğü ıçin vakti yoktu. Aynca. bu hızını
kesmeye nıyeti de yok.
- Sınemada hep aramaktayım. diyor. 35 yıldırbu merakım-
da degişen hıçbır şey olmadı Hep lyıyı. yeniyi arıyorum.
Onu yakından tanıyanlar buna. "Her yeni fîlmine, daha
önce hiç film çevirmemiş gibi başlar" dı>e ekliyorlar Be-
yazperdedeki *hafifsoğukvegizeınli~ ımajının özel ha-
ı yatında olmadığını. ancak zariflığmi her iki alanda da
\ korudugunu söylüvorlar.
'Gündüz GüzeiT deneyimi
- Belki de benım bu yönümü en ıvi yansıtan fil-
mim Luis BumıeTın filmi "Gündüz GüzelTdir
(Belle de jour). dıyor. Bunuel de. ben de bu ıkı ay-
n kişiligimden çok yararlandık o filmde. Buna di-
lerseniz korunma bölgesi de diyebılırsiniz. Yaşa-
dıkca bu yönüm hiç degışmedi. Bilerek edindı-
gim bir tavır. tipoloji değil tçimdeki farklı kişi-
len yalnızca bir arada tutmaktır bu. Öyle sanıntn,
çevTemdekılerbuyanımı kabul ediyorlar. Doğamın
bir parçası çünkü. Beni az tanıyanlar "soğukhık"
diye yorumlayabilirler. zamanla onlar da anlarlar bu
görüntünün benım doöama ait olduğunu.
"Gündüz Güzeli"nde Pansin üst tabakasında
lüksbir hayatı olan genç ve güzel bir kadının. çe-
şitli psikolojik nedenlerle öğleden sonralan saat ikiy-
le beş arası bir rande\uevinde çalışmasını canlan-
dırmıştı. Şimdi bütün dünya Clinton skandalını ko-
nuşurken, onun aklına bu filmi geliyor ve hayretini
gizleyemiyor.
- Nasıl olur da bir insanın bırisiyle bir ılişkısi olup olma-
dığı böylesıne incelenebılir?! ABD'de bir insanın herhangi
bir çeşit çift hayatı skandal konusu olmadan yaşayamaması
akıl almaz bir şey! Garip bir ülke Amerika. Dünyada en çok
pornografîk film çekilen ülke ve bir insanı, biraşk yaşadı di-
ye mahkeme önüne çıkarabiliyorlar! Akıl alır gibi değıl!
Yönetmenlerini kendi seçiyor
Catherine Deneuve, filmlerinde kişisel özellikleri çok be-
lirgin olan yönetmenlerle çalışmayı yeğliyor: TruffautOıab-
rot, Vajda, Ferreıi Bunuel. Bolognini, de Oliveıra, Potenski
gibi.
- Tercihlerimi hep kendi kişiliğime dayanarak yapanm, di-
yor. Polanski'yle ilk lngilizce filmim "RepubtoıTı yapmam,
tamamıyla meraklılığımdan kaynaklandı. O zaman Polanski
yalnız bir film çekmişti, "Sudaki Btçak^ı. Bu film de Paris'in
ücra bir köşesinde küçücük bir sınema salonunda gösterilmış-
ti. Ama ben Polanski'den müthiş etkilendim ve içimde ona
karşı büyük bir güven dogdu. Aynca, aynı zamanda sinema
oyuncusu olması da beni etkiledi. Onunla çalışmamız içim-
de hep güçlü ve olumlu bir anı olarak kaldı. Merakı onu bir
süre önce AndreTechine'in filmi "Hır$ızlar''da rol almaya
yöneltmiş. Psikolojik bir dram olarak tanımlanan bu filmde
Deneuve, öldürülen bir gangsterin sevgilisi genç bir kadma
âşık olan olgun bir kadm rolünde oynuyor:
- Çok, ama çok güç oldu. Her şey bir yana, daha önce as-
la bir kadınla sevişmemiştim ve bunun nasıl olacağı hakkın-
da hiçbır bilgim yoktu. Kendimden ve yeteneğimden kaygı
duyuyordum. Öte yandan bu film, cinselliği işleyen bir film
değildi. Hangi sahada olursa olsun, tutkuya varan derin bir
duygusal bağı ışliyordu. Eşcmsel bir ımajı ona yakıştırmak
çok güçtü, ama sınema dünyasında bir çeşit "ikon". "mit"
olduguna da şiddetle karşı çıkıyor.
- Brigirte Bardot da. Marflyıi Monroe da birer "ikon" de-
gillerdi. tkisı de apayn iki ülkede parlamış birer seks sembo-
lüydüler ve benzerleri ne daha önce görülmüştü ne de daha
sonra görüldü. Beyazperdede artık ımaj değil, verilen role gi-
rebilmek önemli. Yoksa bu meslekte bannılamaz.
Cathenne Deneuve, tsveçli sinema eleştirmeni EvaafGe-
ijerstam'Ia yaptığı söyleşiyi, kendine "deneyecek" yeni yö-
netmenler aradığını açıklayarakbitıriyor. Bunlar: Ispanyol Ptö-
ro Almodavar, Italyan Nanni Moretti ve Isveçli Larsvon TH-
er de olabilir. Catherine Deneuve, 35 yıldır aramayı sür-
dürüyor çünkü...
'75 Yılda Kadınlar ve Erkekler', '75 Yılda Paranın Serüveni' ve '75 Yılda Değişen Kent ve Mimarlık' yayımlandı
Tarih Vakfı'ndan Bilanço 98 Yayın DizisiKültür Servisi - Tarih Vakfı. Cumhun-
yetin 75. yılı etkinlikleri kapsamında ger-
çekleştirdiği, koordinatörlügünü Oya Bay-
dar'ın üstlendigi Bilanço 98 Yayın Dızısı
kapsamında üç yeni kıtap yayımladı. Tür-
kiye Iş Bankası ve Istanbul Menkul Kıy-
metler Borsası'nın desteğiyle '75 Yılda
KadınJar ve Erkekler'. '75 YıJda Paranın
Serüveni' ve '75 Yılda Değişen Kent ve Mi-
marhk' adlı kitaplarokuyuculannbeğeni-
sine sunuldu.
Ayşe Berktay Hacımirzaoğiu nun edi-
törlüğünü yaptığı '75 Yılda Kadınlar ve
Erkekkr' adlı kitabın, Cumhuriyet kadı-
nın ınkimligiyleilgiligenel bir bakışınsu-
nulduğu ilk bölümünde. Osmanlı döne-
miyle bağlantılar da göz önünde tutularak
Cumhuriyetin kadın politikalan deger-
lendiriliyor. Aynca, toplumsal cinsiyet rol-
lerinin oluşrurulma mekanizması, yeni bir
dünya kurmak üzere yola çıkan kadınla-
nn bu konuyu nasıl ele aldıklannı ırdele-
yen yazılar da okuyuculann beğenisıne
sunuluyor.
'Türkiye'de Kadın Olmak", "Çalışma
Yaşamjnda\«SiyasetteKaduı'ba§lıklı bö-
lümler ise, Cumhuriyetten bu yana ka-
dınjn özel ve kamusal yaşam ala-
nındakı durumu konusunda ya-
pılan araştirmalar ve yazılardan
oluşuyor.
Cumhuriyet döneminin, 20.
yüzyılm Türkiyeli kadınlar açısın-
dan bilançosunu çıkarmak için yo- '
la çıkan kitapta aynı zamanda tan-
hin bu noktasında kadınlann toplu-
mun özel ve kamusal tüm alanJann-
daki konumu. kendi kunliklen ve rol-
leri ile ılgıli düşünceleri, geçmişe ve
gelecege bakışlanyla ilgili saptamalar-
da bulunuluyor.
ICitabın son bölümünde ise kadın ha-
reketlennin geçmişi ve bugünü irdeleni-
yor.
Bilanço 98 Yayın Dızısı kapsamında
okuyucuyla buluşan, Yıldız Se>' in editör-
lüğünü yaptığı '75 Yılda Değişen Kent ve
Mimaıiık'adlı kitabın amacı, Cumhuriyet
döneminde kent ve mimarhkla ilgili deği-
şimleri vurgulamak. Kitapta, bir yandan kent
planlaması. kentsel işlevlerdeki gelişme-
ler, mimarlık yaklaşımlanndaki dönüm
noktalan ve yapı üretiminin genel çizgi-
lenne yer verilirken öte yandan da bu olu-
şumlan bıçımlendiren etkenleri araştıran
çalışmalarokuyucuya sunuluyor. Kitabın
ilk bölümü, kent planlamasıyla mimarlık
ve yapı üretiminin 75 yıllık öyküsüne ge-
nel bakiş sağlayan yazılardan oluşuyor.
Ikıncı bolümde kent üzenne değerlendir-
meler. Türkiye'de Cumhuriyet sonrası
kent planlaması, yeni rejimin baş-
kenti ve sımgesı .-^nkara ile Os-
manlı tmparatorluğu'nun baş-
kentı ve Cumhuriyet döneminin
ilk metropolü tstanbul'daki geliş-
•nelerle tanıtılıyor. Aynca ulaşım,
merkezi iş alanlan gibi farklı kent-
sel işlevler. metropolleşmenin or-
taya çıkardığı mekân kullanımı so-
runlan. enformel örgütienme biçim-
leri. kaçak yapılanma ve tarihı mıra-
sın korunması gibi konular işleniyor.
Üçüncü bölümde de dönemin mimar-
lık anlayışlan ve yapı üretiminin bazı
konulanna yer venlıyor. Dönemin gün-
demınde yer alan konut sorunu üç yazıy-
latartışılırken kankatürist TanOral'ın ya-
zısı da dönemin sorunlanna farklı bir açı-
dan yaklaşıvor.
'75 V ılda Paranın Serüveni', 'Bflanço98
Vayın Dizisi'nın son kitabı. Mustafa Sön-
mez'in edıtörlügünü üstlendigi kitapta pa-
ranın 75 yılı anlatıhrken paranın 'mor bin-
lık'ten 5 milyonluğa \e plastik paraya uza-
nan serüveni de ele alınıyor. Cumhuriyet
ideolojisinin ve siyasetin Cumhuriyet dö-
nemi banknotlanna nasıl yansıdığı, enfias-
yon, halkın enflasyonla baş etme kavgası
ve bu yolda geliştirdiği telafı yöntemleri ir-
deleniyor.
'Birikim \e Bötüşüm' ana başlığı altın-
da sermaye bırikıminin 75 yıllık öyküsü,
Osmanh'dan Cumhunyete kişi başına üre-
tim. milli gelir ve gelirdağıhmı ile ilgili ya-
zılar okuyucuya sunuluyor.
Kitabın önemli bir bölümü banka tarih-
lerine aynlmış. Türkiye'de bankalann ta-
rihsel gelişimi, 1923-1929 bankalan, 1980
sonrasmda bankacılıktaki kabuk değişi-
mi, 1998'e vanldıgında bankalann duru-
mu, yetkili kalemlerden ya da kuruculan-
nm ağzından Iş Bankası, Akbank ve Yapı
Kredi'nin kuruluş öyküleri anlatılıyor.
'Devletve Para' bölümünde dünden bugü-
ne para politikalan. devletin iç borçlanma
serüveni ve Merkez Bankasf nm dünü ve
bugünü ele alınıyor.
'Para ve Dünya' başlıklı bölümde ise
IMF, Dünya Bankası ile ilişkiler, yabancı
sermayedeki gelişmeler okuyuculara
sunuluyor.
0P. Moreau'nun Adası'mn
yonetmeni Don Taylor öldü
H Kültür Servisi - ABD'li film yonetmeni ve
oyuncu Don Taylor 78 yaşmda öldü. Pıttsburgh,
Pennsylvania doğumlu sanatçı 15 film \e 400'ün
üzerinde televizyon programına imza atmıştı. 1940
ve 1950'li aralannda Billy Wilder'ın yönettiği
'Stalag 17'nin de bulundugu bir dızi savaş filmınde
oynayan Taylor, 1950'de 'Fatherof the Bnde-Gelinin
Babasf adlı filmde Elizabeth Taylor ve Spencer
Tracy'ye eşlik etmişti. tlk yönetmenlik dene>eminı
'Evereything''s Ducky' adlı filmde gerçekleştiren
sanatçı, 'Escape of the Planet of the Apes-
Maymunlar Cehenneminden Kaçış". Burt
Lancester'ın rol aldığı 'The Island of Dr. Moreau- •
Dr. Moreau'nun Adası', ve Kirk Douglas'ın
oynadığı 'The Fınal Countdovvn' gibi ünlü filmlere
imza atmıştı.
Goethe'nin
Urfausru
yaynrtanryop
Kühür Servisi-1999
yılında dogumunun 250.
yılı nedeniyle dünyanın
hemen tüm ülkelerinde
anılacak olan Alman şaın
ve yazan Johann
Wolfgang von Goethe'nin
(1749-1832) başyapıtı
Faust tragedyasmm ilk
merni olan ve dünya
edebiyatında Urfaust olarak bilinen metin.
önümüzdeki günlerde MitosBOYUT Yayınlan
arasından çıkacak. Ahmet Cemal'in çevirisiyle
çıkacak olan Urfaust merni, Goethe'nin ölümünden
sonra 1887 yılında edebiyat tarihçisi Erich Schmidt
tarafından butunmuştu. Goethe'nin daha sonra
neredeyse 60 yıl süren bir çalışma sonucunda
tamamlayacagı asıl Faust metnindeki birçok temayı
içeren fragman niteligindeki bu metin için Bertolt
Brecht şöyle demişti: "Urfaust'un bütünüyle
kendine özgü bir yaşamı vardır. Bu eser. Kleist'ın
'Robert Guiskard'ı ve Büchner'in "\Voyzecki ile
birlikte olağanüstü bir taslak biçiminde kaleme
alınmış başyapıtlar arasında yer alır: böyle
başyapıtlar, tamamlanmamış diye nitelendirilemez."
Urfaust'un bu çevirisi. şubat ayında Istanbul Devlet
Tiyatrosu'nda Alman yönetmen Phılippe Besson'un
rejisiyle sahnelenecek. Besson bu rejisinde Brecht'ın
bu metne ılışkin düzenlemelerini de kullanacak.
Goethe'nin asıl Faust merni ise bütün bölümleriyle
birlikte 1999 sonbahannda yine Ahmet Cemal'ın
çevirisiyle Mitos BOYUT Yaymlan'ndan çıkacak.
Tarih araştıpmacısı Sebastian
Haffner öldü
• Kültür Servisi - Nazilerden kaçarak gittiğı
lngiltere'de uzun yıllar gazetecilik yapan gazeteci ve
tarih araştırmacısı Sebastian Haffner. 91 yaşında
Berlin'de öldü. Yazdıgı kitaplarda ve makalelerde.
açık ve kolay anlaşıhr bir dil kullanarak yeni nesıllerin
tarihi daha iyi kavrayabılmelerini amaçlayan Haffner,
önyargıdan uzak tarih anlayışıyla takdir topluyordu.
1978'de yayımlanan ve Nazızme olası bırdönüşe
engel olacak bazı önlemlçri ele alan 'Remarks on
Hitler' adlı yapıtı, bu alanda yazılmış en önernji t\_
kftaplardan biri olarak kabul ediliyordu. 1954'te görev
için gittiği Berlin'den aynlmayan Haffner. burada Dıe
Welt gazetesı ve Stern dergisinde çalıştı. 1940'ta ilk
kitabı 'Germany: Jekyll and Hyde'ı. ailesinin
güvenligini tehlikeye atmamak için takma adla
yayımlayan Haffher'ın Winston Churchill'i ve
Almanya'nın Bismark döneminden Hitler dönemine
geçişinı konu alan iki araştırması ilgi görmüştü.
Sebastian Haffner, 1978'de Heinrich-Heine Price ile
ödüllendirilmişti.
Neşe Erdok'un yapıtları Yapı
Kpedi Faktoping'in takvimlermde
• Kültür Servisi - Yapı Kredı Faktonng A$, yeni yıl
takvimlerinde Türk sanatçılann yapıtlanna yer verme
geleneğini sürdürüyor. 1999 takvimlerinde Neşe
Erdok'un yapıtlan yer alıyor. Litho baskı tekniğiyle
basılan 400 adet yapıtın yer aldığı takvımdeki resimler
istendigi zaman kolayca çıkanlıp çerçevelenebilıyor.
1994'den bugüne dek takvimlerinde Sıtkı Olçarın
imzasını taşıyan tznik çinilerinin fotoğraflan.
Muzaffer Akyol'un resim ve şıirleri, Ergin tnan'm,
Avni Arbaş'm ve Selim Cebeci'nin resimlerinın litho
baskılanna yer vermişti. 1999 takviminde yapıtlan yer
alan Neşe Erdok 1940 yılında lstanbul'da dogdu.
1963'te resim egitimini tamamlayan sanatçı.
çalışmalannı beş yıl boyunca Paris'te sürdürdü Erdok
halen Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Resim Bölümü'nde resim atölyesi ögretim
üyesi olarak çalışıyor
Besteci RoK Uebepmann öldü
• Kültür Servisi - Ünlü besteci Rolf Liebermann, 88
yaşında Paris'te öldü. Yirminci yüzyılın ikinci
yansında Avrupa opera tarihine adını yazdıran Zürih
doğumlu besteci, 1959'dan 1972'ye kadar Hamburg
Operası'nı yönetmiş, 1973'ten 1980'e kadar da Pans
Operası'nın idari yönetimini üstlenmişti. Hukuk
öğreniminın ardından gördüğü müzik eğitimınden
sonra müzisyen olmayı seçen Liebermann, müzik
yaşamına saksofon çalarak ve kabare şarkıcılığı
yaparak adım attı. Sanatçının bestecilik kariyeri ise şef
Hermann Scherchen'in asistanı olmasıyla başladı. tlk
operası, 'Leonore 40'45'i Basel'da besteleyen
Liebermann. 1950-1957 yıllan arasında dâ Jsviçre-
Alman Radyosu Orkestrası'nı da yönetmışti.
BUGÜN
• BORUSAN KÜLTÜR MERKEZİ nde saat
19.00'da Ercan Erdinç (1. keman). Levent Yalaz
(2. keman), Kemal Güllü (viyola) ve Eren GüUü'den
(viyolonsel) oluşan Özel Be>f
lerbeyi Müzik Okulu
Yayta Çalgdar Dörtlüsü'nün dinletisi yer alıyor.
(292 06 55)
• İDOB, saat 21.00'de 'Carmina Burana" adlı
yapıtı sahneliyor. (251 10 23)
• BELGESEL StNEMACILAR BİRLİĞt nde
Tamer Üstel'in yönettiği 'Kızılırmak Dcltasında" adlı
film, saat 13.00'ten 19.00'a kadar her saat başı
gösterilecek. (292 39 84)
• tLERİ GÖZETLEME EVt'nde 17.30- 20.00
saatleri arasında 'Dünya Tiyatro Tarihi' konulu
seminer yer alıyor. (251 76 81)
• YAPI KREDİ SALITOPLANT1LARI
kapsammda gerçekleşen İnsanın Halleri- Devrimci'
başlıklı toplantıya Artun Ünsal. Oya Ba\dar. Bülent
Somay ve Bülent Forta konuşmacı olarak
katılacaklar. (280 65 55)
• BİLGİ ÜNtVERStTESİ'nde Mücho
Manchevski'nin yönettiği; Makedonya, Ingiltere ve
Fransa ortak yapımı olan 'Before The Rain' adlı
film saat 19.30'da gösterilecek. (216 05 05)