28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 OCAK 1999 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER KİGEM Başkanı Mümtaz Soysal KİT'lerin Cumhuriyet felsefesinin parçası olduğunu söyledi Küreselleşınenııı sonu ırkçdık Mümtaz Soysal ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Kamu tşletmeciliğini Gelıştirme Mer- kezi Vakfi (KİGEM) Başkanı Mümtaz Soysal. KİT'lerin Cumhuriyet felsefesi- nin. kalkınma stratejisinin parçası oldu- ğunu, bunlann yalnızca ekonomik değil. sosyal ve kültürel olarak da ışlev gör- düklerini söyledi. Soysal, gerçek yatı- nmlan gelişmiş ülkelerde olan uluslar ötesi sermayenin. uzantılanyla dünya- dan kendisine doğru akan bir gelir top- lama mekanızması oluşturduğuna dik- katçekti. Ulus devleti zayıflatmaya yönelen bu yapının özelleştirme. kuralsızlaştırma ve ticaret serbestliği dayatmasının bu ül- kelerdekı gelir dağılımmı daha da boz- duğu ve gelişmiş ülkelere akıma neden olduğunu anlatan Soysal, sonuçta ırkçı. yabancı düşmanı eğilımin güçlendiğıni kaydetti. Soysal. küreselleşmenin getir- diği sorunlara karşı ülkeler arasında iş- birliğine gıdilmesinı istedi. Harb-lş Sendıkasfnca düzenlenen "Ozefleştinne ve Kamu Sektörünün Ye- niden Yapılandınlması" konulu 2 gün- lük semıner dün başladı. Sendika genel başkanı İzzet Çetin açılış konuşmasın- da. "Gücümüzü bilerek ve birleştirerek yannlan kurmamn hazırlığı içinde ol- malryız" dedi. Türk-Iş Genel Başkan Vekili Nuri Çelebi. bölünmüşlüğün so- na ermesi, örgütlenmenin genişletilme- si gerektiğini kaydetti. Uluslararası Kamu Çalışanlan Sen- dikalan Federasyonu (PSI) Genel Sek- reter Vekili Alan Leather ise yürütüle- cek kampanyalarda uluslararası sendı- • Harb-Iş Sendikası'nca düzenlenen "Özelleştirme ve Kamu Sektörûnün Yeniden Yapılandınlması" konulu seminerde konuşan Kamu tşletmeciliğini Geliştirme Merkezi Vakfi Başkanı Soysal, KÎTMerin Cumhuriyet felsefesinin, kalkınma stratejisinin parçası olduğunu, bunlann yalnızca ekonomik değil, sosyal ve kültürel olarak da işlev gördüklerini söyledi. kalarla ortak hareketin önemini vurgu- bu politikalardan vazgeçirmeleri gerek- ladı. tiğini kaydetti. Soysal. sayılan 35 bini KİGEM Gene! Başkanı Soysal ıse bulan ulus devleti tanımayan şirketlerin teknolojik bır gelişme olan küreselleş- dünya ekonomisineegemen olduklannı menın ideolojik sonuca götürûlmeye ça- lışıldığına. yenı düzenin kaçınıimaz, karşı konulmaz olarak kabul ettirilmek istenildigine dıkkat çekti. Küreselleş- meyi temsil eden kuruluşlardan Ulusla- rarası Para Fonu ve Dünya Bankası'nın yapısal değişim adı altında önerdikleri politikalann başında kamu hizmetinin küçültülmesi geldiğini kaydeden Soy- sal. "özelleştirme. kuralsızlaştırma, ser- bestticaret politikalannın gelir dağılımı- nı daha da bozduğuna" dıkkat çekti. 'Adaktsiz dağduıT Soysal. dünyadaki en üst yûzde 20'lik dilimin toplam gelirin yüzde 85'ini alır- ken en alt dilimdeki yüzde 20'nin top- lam gelirin yalnızca yüzde 1.5'ini alabil- diğini kaydetti. Gelişmiş ülkelere akım olduğunu. ka- pılan kapatsalar bacadan gıriş yaşandı- ğını söyleyen Soysal. bu ülkelerde ırk- çı, yabancı düşmanı eğilimlerin arttığı- nadadikkat çekti. Soysal, bu ülke ınsanlannın kendile- rine karşı sorumlulukla, yöneticilerinı belirtirken egemenliğin devamı ıçin u- lus devleti engel olmaktan çıkarmaya çahştıklannı vurguladı. Soysal, para akı- şının smırsızlaşmasının kullanıldığını, dev letin güçsüz. denetimsiz. araçsız kal- masına yönelik ideolojinin yürütüldü- ğünü söyledi. Soysal, Türkiye ekonomisinin bılinç- li bir şekilde döviz kuru ile faiz sının arasında oluşturulan dengesizliğe da- yandınldığına dikkat çekti. Yüksek fa- izden yararianabilmek için Türkiye'ye gelip Türk Lirası'na çevrildikten sonra kânyla dışan çıkanp yeni kazanç için geri dönen bu para sistemiyle "boşuna dönen bir saadet zmcirT kurulduğunu anlatan Soysal şöyle konuştu: » 'Yalan söyleniyor' ~Bunu yapan ekonomi, devlet, bem dışa, hem içe büyük borç altında bulu- nuyor. Borçlanmayı sürdürmek için ka- mu varlığını satarak faizterin ödenmesi geliyor. Oysa "Ekonomiyi daha verimli hale getıriyoruz. KlT'ler ekonomi üze- rinde yüktür', deniliyor. Yalan söytüyor- lar.Yük denen kuruluşlann değil,çok ça- buk para getirecek kuruluşlann sanşını saglamaya çalışıyorlar." Bu politikanın borç faizlerini ödeme- de de başansız olduğunu vurgulayan Soysal. Eylül 1998 itibanyla 1 yıl için- de gerçekleştirilen 1 milyar 500 milyon dolarlık özelleştirmeden yalnızca 772 milyon dolannın tahsil edilebildiğine dikkat çekti. Soysal, özelleştırmenin ya- rattığı sorunlan şöyle anlattı: 'Faiz ve repodan gelir' "KİTIer ara malı üretiyordu. Ucuza devrettikleri ara mallanyla özel kuru- luşlann da temel desteğhdiler. Bu yao- nmlann durması özel kesimdeki yad- nmsızhğı da arrtirmıştır. Yüksek faize dayalı politika, > atınmlan zaten azalt- maktadır. Büyük şirketlerin kârianmn yanndan fazlasıyannmdan değil repove faizden geliyor. OzeUeştirmenin sendika- sızlaşürma olduğu, dümanın her yerin- de kesin. Özel olan yeıierde medyası da dahil bu tamamlanmış bir süreç. Ozel sektör ise alrnada sendikasıziığı koşul ha- line getirdi. Özelleştirme olduğu zaman sendikalar ortadan kalkacak." Türk halkınm "devlet ana, devlet ba- ba" söylemine dikkat çeken Soysal, "Kamu hizmetini bir tkari hizmet ola- rak görmek, verimülik değil kâr kıstası- na göre beliriemek: \atandaşı. öğrenci- yi, hastayı müşteri saynıak: hastaneyi, okulu işletme saymak Türk halkının ba- kış açısna. yaşama tarnna, devlet kav- ranuna aykın duşmektedir" diye konuş- tu. Küreselleşme kaynaklı saldınlara karşı çalışanlann en etkili silahının tüketiciler olduğu belirtildi 6 Sendikal hak iıısaıı haklacbr' Hür Isci Hakları Konfederasyonu uyesi Martens 'Devşirketler dünyaya egemen' BARIŞDOSTER Uluslararası Hür tşçi Sendikalan Konfederas- yonu (ICFTU) Sendikal Haklar Bölümû Başkanı George Martens, küre- selleşmenin emeği değil, sermayeyı desteklediği- ni beîirterek, "Küresel- leşme. sendikalan nere- deyse sistemden silmeve çahştrken, her alanda sermayenin önünü açıyor ve işini kolaylaştırryor. Buna karşı emeğin daya- nışma içinde olmasışart 7 ' dedi. DİSK ve Avrupa Sen- dikalar Konfederasyo- nu'nun birlikte düzenle- dikleri hak ihlalleri ko- nulu uluslararası toplan- tıya kattlmak için İstan- bul'da bulunan Martens, küreselleşmenin serma- yenin ülkeden ülkeye serbest dolaşımını sağla- dığını. amaaynı şeyin iş- çiler için geçerli olması- nın gerçek yaşamda ola- naksız olduğunu vurgu- ladı. "Küreselleşmenin gerçek yaşamdaki anl&- nu. emekçilerin kazanct- nın sürekii olarak azai- ması demektir" diyen Martens. sermayenin çı- karları için emekçilerin kazanılmış haklannın çiğnenmesinin kabul edilemeyeceğini söyledi. Küreselleşmenin yal- nızca emekçilerin haklanna aykın ol- madığmı, bir yönüyle insan haklanna da aykın olduğunu beHrten Martens, son yıllarda özellikle büyük şirketler- de görüimeye başlanan insan kaynak- lan birimlerinin, sendikalann işlevleri- ni üstienmeye başlamalanna dikkat çekti. Martens "tnsan kaynaklan bi- rimleri sendikalan işyerierirnk gereksiz hale gerirmeye çaüşıyorlar. Amâçlan sendikalann yerini almak. Çahşanlar- la bire bir görüşerek. onian öncelikle t/luslararası Hür Işçi Sendikalan Konfederasyonu Sendikal Haklar Bölümü Başkanı George Martens, küreselleşmenin emeği değil, sermayeyi desteklediğini beürterek "Küreselleşme sendikalan neredeyse sistemden silmeve çalışırken, her alanda sermayenin önünü açıyor ve işini kolaylaştınyor. Buna karşı emeğin dayanışma içinde olması şart" dedi. şirket çıkarian yönünde oıotive etmek, kendi önerdikJeri ücreti ve ko- şullan kabullendirmek istiyorlar'* diye konuştu. Emekçilerin kitlesel birlikteliğinin kınlmak istendiğini, savunma ref- lekslerinin zayıflatılma- smın amaçlandığmı ifa- de eden Martens, küre- selleşmenin en önemli adımlanndan biri olarak, sendikalann etkisizleşti- rilmeye çalışılmasını gösterdi. Martens "Dön- ya genefindeld çokuluslu dev şirketler, ki bunlann bazılan pek çokde>1etten daha zengin ve güçlüler, küreselleşme sa\esinde uluslararası alandaki et- kiniikkrini, dolaşım öz- gûriüklerini daha da art- nrdüar" dedi. Küreselleşmenin ve çokuluslu şirketlerin emekçi haklanna yöne- lik saldınlanna karşı, iş- çilerin de kendilenni sa- vunmalannm şart oldu- ğunu belirten Martens şunlan söyledi :"Bunun önceükli yolu da ulusal alanda olsun, uluslarara- » alanda olsun daha çok biıiiktelik \e dayaruşma- dan geçiyor. Emekçilerin sendikalarıru korumala- n, savıınmalan ve güç- kndirmeleri gerekiyor. Sendikalann da dayanış- ma içinde olması şart. Çfinkü şirketler bize karşı birlikte ha- reket ediyor, birlikte çalışıyorlar." Mar- tens, Türkiye'de sendikalann önünde ciddi engeller olduğunu da belirtti ve şöyle devam etti: •'Bu engellerin bir bö- lümü sendika] alanla ilgili, bir bölümü de demokra» eksikliginden kaynakta- nan genel engeller. Sendikalann bu den- li baskı görmesi ve engetenmesi anlaşı- labilir değil. Bu durum, çalışanlann ça- lışma koşullannı ve iş güvencelerini olumsuz yönde etkiliyor." Avrupa Komisyonu'nun sponsoıiuğunda DİSK tarafindan Armada Oteli'nde düzenlenen uluslararası 'Sendikal Hak İhlalleri' sempozy umunun dünkü bölümünde, DİSKMn hazuiadığı Türkiye'deki sendikal hak ihlalleri rapo- ru ulusal ve uluslararası hukuk açısından değerlendirildi. İstanbul HaberServisi-Çalışanlann. küreselleşme kaynaklı saldınlara küre- sel bır dayanışma grevi ile yanıt vere- cek durumda olmadıklan belirtildi. Iş- veren saldınlanna karşı en etkili silah olan. 'nîketicilerin ortak tepki göster- mesi'nın gerektığı vurgulandı. Sendi- kal haklann. dünyanın her bölgesınde temel insan hakkı olarak savunulması istendi. Avrupa Komisyonu'nun spon- sorluğunda DİSK tarafından düzenle- nen uluslararası 'Sendikal Hak İhlalle- ri' sempozyumunun dünku bölümünde, DİSK'in hazırladığı Türkiye'deki sen- dikal hak ihlalleri raporu ulusal ve ulus- lararası hukuk açısından değerlendıril- di. İstanbul Cniversıtesi öğretım üyesı Prof. Dr. Metin Kutal. düzenlemelere bakıldığında Türkiye'de çalışanlar açı- sından sendikalaşma sorununun gözük- mediğini. ancak bunun yanıltıcı oldu- ğunu söyledi. Prof. Kutal, kamu görev- lisi konumunda gözüken ama aslında işçi olan yüz binlerce kişınin sendikal haklannı kullanmadığma dikkat çekti. Sözleşmeli personel konumundaki ka- mu çalışanlan ile özel güvenlik görev- lilerinin yasa gereğı sendikalaşma hak- lannın bulûnmadığını anımsattı. I995'te gerçekleştirilen anayasa deği- Âstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Kutal, düzenlemelere bakıldığında Türkiye'de çalışanlar açısından sendikalaşma sorununun gözükmediğini, ancak bunun yanıltıcı olduğunu söyledi. Prof. Kutal, kamu görevlisi konumunda gözüken ama aslında işçi olan yüz binlerce kişinin sendikal haklannı kullanmadığma dikkat çekti. şikliğı ile sendikalann sıyaset yapma yasağının kaldınldığını, paralannı dile- diklen bankada değerlendirme olanağı sağlandığını ifade eden Kutal şöyle ko- nuştu: 'Ktsıtiamalar "Anayasa'nın 52. maddesindeki bu değişiklik çok önemli. Ancak Anaya- sa"nın sendika yöneticisi olabilmek için 10 >illık kıdem isteyen 51'incL bir işye- rinde tek bir sözleşmeyi geçerli küan 53'üncü ve hak grevini yasaklayan 54'üncü maddelerindeki kisıtlamalar süriiyor. Bu maddeter Avrupa hukuku- na da aykındır. Hatta 51. maddenin, Anayasa Mahkemesi'ne götürülmesi halinde iptal edilmesi büyük olasıhknn" Prof. Kutal, Türkıye'nın ımzaladığı ILO sözleşmeleri gereği iş güvencesi yasasmı çıkarmak ve kamu çalışanlan- Avrupa'da insan haklanna saygı ön planda Tüketid bilinciönemli• ETUF-TCL Genel Sekreteri Patrick Itschert, "Fransa'da tüketicilerin yüzde 70'i, Avrupa'da yüzde 56'sı pahalı da olsa tercihini çevresel etki gibi toplumsal yaran bulunan mallardan Tekstîlde anlaşmaya doğru İstanbul Haber Servisi - Tekstıl sektörûnün dev firmalannda çalışan 70 bin işçinin greve çıkmasına 2 gün kala, işçi ve işveren sendikalan arasındaki pazarlıklar sürüyor. Tekstil Işverenleri Sendıkası (TİS) zam oranını yüzde 45'e çıkardı. TİS Genel Başkanı HalitNarin, dün Türk-tş'e bağlı Teksif Sendikası Genel Başkanı Zeki Polat ve Hak-tş'e bağlı Öziplik-lş Sendıkası Genel Başkanı Yusuf Engin'le ayn ayn görüştü. Narin daha önce önerdiği yüzde 25'lik zam oranını yüzde 45'e çıkaridıklannı Polat ve Engin'e iletti. Ancak TtS'in esnek çalışma başta olmak üzere kazanılmış hakIan geri alan önerilerinde geri adım atmadığı öğrenildi. TtS'in yeni yaklaşımının Teksif Sendikası tarafından görüşülmeye değer bulunduğu, TİSK Başkanı Narin ile TEKSİF Başkanı Polat'm bugün saat 14.00'te yeniden bir araya gelecekleri öğrenildi. DtSK'e bağlı Tekstil tşçileri Sendikası Genel Sekreteri Süleyman Çelebi'nin de bugün saat 12.00'de Halit Narin ile görüşeceği kaydedildi. yana yapıyor" diye konuştu. İstanbul Haber Servisi - Avrupa Tekstil lşçileri Sendikalan Federasyo- nu (ETUF-TCU Genel Sekreteri Pat- rick Itschert. Fransa'da tüketicilerin yüzde 70"inin satın aldıklan her mal için ekonomik faktörden önce toplum yaran gözettiklerini söyledi. Avrupa genelinde tüketicilerin yüzde 56'sının önceliğinin de toplum yaran olduğu- nu anlatan Itcshert. u Bu gruba giren tüketiciler, satın aldıklan şeyler yüzde 10 daha pahalı olsa bile çevreye, insan haklanna saygılı firmalann ürünleri- ni tercih ediyor" dedi. Tüketicılenn bu bilinçli davranışının yaygınlaştınlma- sı gerektiğini belirten Itscher şunlan söyledi: " İşvcrenlcrin küreselleşme kaynakh saldınlanna karşı çalışanlar. küresel dü- ze>de birdayanışma greviyle yanıt vere- cek durumda değiller. Çünkü pek çok ülkede bu tür grevler yasak. Ancak tü- ketki tepkisi işveren saldınlanna karşı çok etkili bir silah olarak kuUanılabilir. Bu tepkiyi örgütlemek gerekir." Patrick Itscher. Berlin duvannm yı- kılmasından sonra Avrupa dahil işve- relerin her yerde "tepeden bakmaya" başladıklannı, işyerlerinde msan hak- lannı göz ardı ettiklerini ifade ederek bu tür ihlallerin önlenmesinde, işçi sendikalannm uluslararası dayanış- masıyla bazı yerlerde olumlu sonuç- lar alınabildiğini ifade etti. Itcsher bu saptamasına örnek olarak Levıs fır- masının Macaristan'daki fabrikasında sendıklaşmaya karşı direnen işvere- nin. sendikalann dayanışmasıyla na- sıl geri adım atmak zorunda kaldığını anlattı. na sendikal haklannı vermek zorunda olduğunu kaydetti. Uluslararası Özgür İşçi Sendikalan Konfederasyonu Tem- sılcısi George Martens, geçen yıl ICF- TU olarak İnsan Haklan Evrensel Bil- dirisi'nin 50. yılını kutladıklannı, kut- lama etkinliklennde "sendikal hakla- nn insan hakkı'' olduğu temasmı işle- diklerini anlattı. İnsan Haklan Evrensel Bildirisinde "Sendikal Haklar" adıy- la özel bir bölüm bulunduğunun ve "Herkesüı daha iyi >aşamak için sendi- ka kurma ve sendikalara katıima hak- kı vardır" ıfadesınin yer aldığının altı- nı çizen Martens, •'Bubizim için kilit bir maddedir" dedi. Sendikal haklann dünyanın her böl- gesinde insan hakkı olarak savunulma- sı gerektiğini vurgulayan Martens, "Bu Avrupa ülkeleri kadarAsya ülkeleriiçin de geçeriidir. Düm anın tüm ülkeleri için aynmsız bunu savunmalıyız. Önce eko- nomik sonra demokratik haklar yakla- şımı. insan haklannın bolünmezliğine saldındır" diye konuştu. 'Sürekli eteştiriliyoruz' ILO Türkiye Temsılcısı Gülay Aslan- tepe ise Türkıye'nın 2821 sayılıSendi- kalar Kanunu ile 2822 sayılı Toplu tş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt kanunlan- nın yürürlüğe girdıği 1983'ten bu yana ILO'nun her yıl haziran ayında yapılan toplatılannda eleştırildiğini anlattı. Tür- kiye'de 11 milyon çocuktan 4 milyonu- nun çalıştınldığına dikkat çeken Aslan- tepe, sorunun ahlaki boyntunun yanı sı- ra sosyal boyutunun da önemli olduğu- nu, çocuk emeğinin sömürüldüğü yer- de yetışkin işçinin kovalandığını iletti. "Sendikal Hak İhlalleri Sempozyu- mu" dün sona erdi. DİSK Genel Sek- reteri Murat Tokmak yaptığı kapanış konuşmasında sempozyum katılımcı- lannın hemen hepsınin işçi konfederas- yonlan arasında sağlanan ışbirliğinin önemini vurgulamasına dikkat çekti. Sempozyuma katılan uluslararası sen- dikalann temsilcileri de grev aşamasm- daki tekstil işçileri ve Tuzla Organize Deri Sanayii'nde direnişlerinı sürdüren den işçileriyle dayanışma içinde olduk- lannı kaydettiler. HAFTAYA BAKIŞ AHMET TANER KIŞLALI Kazananlar.. Kaybedenler.. Olayları soğukkanlı değerlendırmesı gerekenler bile duygusal.. Bir vaveyladır gidiyor. Basının kö- şe başlanndan canhıraş feryatlar yükseliyor. - Çiller herkesi oyuna getirdi.. - Çiller'in feraseti.. - O bilgisayardan anlar, ötekiler anlamaz.. Işte fark buradan kaynaklanıyor.. - Kadın hepsini de parmağında oynatıyor... Vay canına!.. "Sen neymişsin be abla!" • • • Bugünkü hükümet modeli Çiller'in isteğine uy- gun mu? Hayır!.. Eğer uygun olsaydı, öneri önüne ilk gel- diğinde kabul ederdi. Onun ilk istediği kendi başbakanlığıydı. Bunun gerçekleşmemesi halinde de, eski hükümeti çağ- nştırmayacak, dolaylı olarak etkili olabileceği bir formülü "ehven-/şer"sayacaktı. En doğruyu Sayın Baykal söyledi. Çiller ölümü görünce zatürreeye razı oldu! Ama Çiller'in ölüm diye düşündüğü Yalım Erez modelini işlemez hale getiren de bizzat Baykal'ın kendisi oldu. Eğer akıl dışı koşullar öne sürerek işi uzatmasaydı, Erez hükümeti çoktan kurulmuş ola- caktı.. Yani Çiller uyanıncaya kadar. atı alan çok- tan Üsküdar'ı geçecekti.. Çiller iki türlü kaybetti. Hem tükürdüğünü daha aradan iki hafta bile geçmeden yalayarak.. Güvenilmez, burnunun ucunu bile görmekten aciz görüntüsünü biraz da- ha pekiştirerek.. Hem de, "kadim dostu" Fazilet Partisi'ni orta- da bırakarak.. Ondan da kopup, sipsivri kalarak... Belki hızlı ölümden kurtuldu, ama zatürreenin ağır ağır, acı çektirerek öldürmesi olasılığından kurtulamadı. • • • Baykal'ın kaybı Çiller'inkinden daha da acı! Çünkü Çiller kaybederken, asıl rakibi olan Yıl- maz ve Erez'in doğrudan kazanmasını önledi.. Kendisi ile aynı alanda at oynatmayan solcu Ece- vit'i güçlendirdi. Baykal ise hem kaybetti, hem de kaybederken baş rakibini güçlendirmış oldu. Ustelik de en azından berabere bitirebileceği bir maçı kaybetti... "Liderier dışında", bir milletvekilinin başkanlığın- da, geniş tabanlı seçim hükümeti önerisi O'na ait- ti. Erez modeline, "Sonunda benim dediğim nok- taya geldiniz" diye, kıvırtmadan. daha ilk günden sahip çıksaydı kazanacaktı. Hem Ecevit'e hem de Çiller'e, tüm kapıları ka- patmış olacaktı. Çilleryenilmeye, kaybetmeye mahkûmdu.. Sa- dece yenilgisini küçülttü. Baykal ise, yenilgisini kendi hatası ile hazırlamış oldu.. "Anahtarkonumunageldim, fırsatbu fırsat- tır" dediği için; kazancını arttırmak amacıyla, kü- çük hesaplar içine girdiği ıçin kaybetti... • • • Sayın Kutan maçı berabere bitirdi.. Kazana ile kaybı birbinni götürdü. Sayın Erez'in kapısina gıtmesinın Fazilet Partı- si'ne puan kazandırdığı doğrudur. Böylece FP'nin hiçbir şekilde hükümete giremeyecegi savlan cid- di birdarbe almıştır. Bu noktanın kararsız seçmen üzerinde etki yapacağı da doğrudur. Ama unutulan başka bir doğru daha var. O da, Çiller'in Ecevit'e mahkûm olmasıyla be- raber, Sayın Kutan ve arkadaşlannın siyaset sah- nesinde tamamen yalnızlaştıklan gerçeğidir!.. Sayın Yılmaz ıse. kazananlar arasında yer alıyor. Rakipleri sayılabilecek Çiller ile Erez'i hükümet dışında tuttu. Ve de güvendiği, seçimler sonrasın- da yeniden ortaklık hesaplan yaptığı, Ecevit'in ik- tidannın sağlanmasında en önemli etken oldu. Rakiplerinin güçlenmesinı önledi. dostunun güçlenmesine yardım etti. • • • Olayın en büyük galibi, kuşkusuz ki Ecevit. Meclis'teki sandalyelerin ancak onda birinden biraz fazlasına sahip olan bir partinin önderi.. Ama seçimlere "tek başına hükümet" olarak gi- diyor. Üstelik DSP Genel Başkanı'nın iki kazancı da- ha var. Birincisini FP'ye karşı takındığı net tutumla, la- ik çevrelerde sağladı.. Ikincisini de, Baykal'ın son olaylarda kendi kendini yıpratmasıyla. dolaylı ola- rak elde etti.. Son bir kamuoyu yoklamasında sorulmuş: "Cumhurbaşkanını bugün halk seçseydi, kime oy verirdiniz?" Ecevit açık ara birinci, arkasından De- mirel geliyor. Evet, Ecevit kazançlı! Ama asıl önemli olan kısa vadede değil, uzun va- dede kazanmaktır. Ve daha da önemlisi, kişilerin değil toptumun kazanmasıdır.. Demokrasinin ka- zanmasıdır. Ecevit'in ise.. Partisinin bu yapısıyla ve solun güçbirliğine karşı takındığı olumsuz tutumuyla; uzak gelecek için umut verdiğini düşünmek, ne ya- zık ki kolay değil! Türkiye Cazeteciler Cemiyeti 4 10 Ocak artık bayram değil yas günü' İstanbul Haber Servi- si-" 10 Ocak Çalışan Ga- zeteciler BaATamı^nı ga- zeteciler yas günü olarak anıyor. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nden (TGC) yapılan yazılı açıklama- da, çalışan gazetecilere birtakım sosyal haklar kazandıran 212 sayılı yasanın 10 Ocak 1961'de yürürlüğe gir- mesinin uzun yıllar "Ça- lışan Gazeteciler Bayra- mı" olarak kutlandığı belirtildi. Açıklamada, gazetecilerin 10 Ocak gününü artık bayram olarak kutlamadığı, yas günü olarak andığı vur- gulanarak "Gönül ister- di ki, 212 sayılı yasadan bu yana geçen 38 yılda büyük yapısal gelişme ve büyüme gösteren med- yada bu sorunlar aşılmış olsun. Yasanın 38. yıldö- nümünde bir yandan iş- ten çıkarma olaylannın yaşanması, bir yandan gazetecilerin bazı işlet- mderde 212 sayılı yasa- dan 1475 sayılı İş Yasası kapsamına geçirilmeleri üzüntü vericidir. Böyle- sine büyümüş işletmele- rin 212 sayılı yasanın ga- zetecilere sağladığı bazı özlük haklannı rahatuk- la karşılamalan gerekir. Bugüne kadar karşıla- nan ve bugün de karşıla- nabilir olan sosyal yü- kümlülükler bahane edi- lerek gazetecilerin gaze- teci kimliği ellerinden ahnmamalıdır" denildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle