28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10OCAK1999PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Galata Köprüsü METİN ERKSAN Y unus Emre( 1237-1321) bir şiirinde şöyle der: "Sırat kıldan incedir, kı- lıçtan keskincedir / Va- rıp onun üstiine evler yapasun gelir*". Söylenti şöyledir: "Sırat**ölülerdün- yasındaki "Köprü**nün adıdır. "Sırat Köprüsü" derin ve geniş bir uçurumun üstündedir. Uçuramun uçsuz bucaksız derinliklerinde büyük ateşler yanar. Alev- ler köprünün altlanna dek yükselır. In- sanlar öldükten sonra bir kez daha diri- lir. Bu dirilme "Sırat Köprüsü"*nün bir yakasında olur. Dirilen ölü insanlarbu yakada toplanırlar Köprünün öte yaka- 'sı insanlann "Cennet*\"Cehennem"'ve "Arar*a dağıtılacaklan toplanma yeri- dir. Yeniden dirilen insanlar. kıldan in- ce. kılıçtan keskin "Sırat Köprüsü** üs- tünde yalınayak, korkuyla, dehşetle ağ- layarak yürüyüp. öte yakaya geçmeye ça- Trşırlar. Günahı çok insanlar "SıratKöp- rüsü**nden düşüp. ateşler içinde yanar- lar. Günahı az insanlar "Sırat Köprii- sü**nden geçip. dağıtım sıralannı bek- lemek için öte yakaya geçerler. Büyük bilge Yunus Emre'nin sonsuz ve sınırsız imgelem (hayal) yeteneği. <arpıcı ve şaşırtıcıdır. Kıldan ince, kı- lıçtan keskin "Sırat Köprüsü*' üstünde evler yapmayı. ancak Yunus Emre düş- leyebilir (hayal eder). Insanlann ölüm- den sonra üstünde yürümeyi korkuyla ve dehşetle düşündüğü "Sırat Köprüsü" üstünde evler yaparak korkuyu ve deh- şeti. korkusuzluğa. güzelliğe. yaratıya dö- nüştüren Yunus Emre. işte bu sıra dışı düşüncelerinden ötürii. eşsiz ve tüken- mezbiryaratıcidır. "MezarOtesfnin ka- ranlığı. bilinmezliği ve korkusu. Yunus Emre'nin düşünce gücü içinde aydınlık. bılinir ve kıvançlı olur. Türk düşünce- sinirı ve Türk dilinin doruk noktalann- dan biri olan Yunus Emre. yüzyıllaröte- sinden bu dizeleri ile insanhğa seslenir. Haliç'in ayırdığı Istanbul ve Beyoğ- lu yakasını. Eminönü ve Karaköy ara- sında birbirine bağlayan yeni "Galata Köprüsü" 1995 yılındagöreve başlamış- tır. Dubalar üstünde. deniz düzeyine ya- kın. Istanbul'un görüntüsünü bozma- yan, ucuz harcamalı bir köprü yapılaca- ğına. kazıklar üstünde. Istanbul'un gö- rüntüsünü bozan. para yutucu "Kazulet** bir köprü yapılmıştır. Kazulet "biçim- siz, öiçüsüz irilik" demektir. Köprünün Istanbul'un göriinümünü bozan yapısı biryana, köprü Haliç'in iki yakasından Istanbul'a bakışı engellemektedir. Bu köprüyü "Llusu,'ülkJeyi, devleti, İstan- bul'u*" düşünmeyen. ekonomik çıkar- ları için her tür bencilliğ'i yapan ve 1983'ten sonra ülkenin başına "Musal- latOtan", "Siyasal Yetke*"yapmıştır Bu köprü yapılmadan önce. yapılırken ve yapıldıktan sonra her olguya maydanoz doğra>r an "ulematakımrbu köprüye iliş- kin hiçbir öneri. yaratı ve eleştiri yap- mamıştır. Istanbul'un Haliç'e bakan iki yakası köprüden görünür. Daha doğrusu lstan- bul köprüden görünür. Istanbul'a gelen her yabancı Istanbul'a köprüden bakar. "Galata Köprüsü*" tstanbul'un: gözü. kulaği. ağzı. bumu. kalbı. kafası. can da- man ve "mostra"sıdır. Mostra "örnek, en iyi, en yetkin, özendiren" demektir. Olan olmuştur. Bu köprüyü yıkıp ye- nisini yapmayacağız. Bu tür büyük atı- lımlan ancak büyük yaratıcılaryapar. Ün- lü Amerikan Miman Frank Uuyd NVrigth (1869-1959) tasansını çizdığı. fakat ya- pısını onamadığı dev gibi binalan yık- tırıp, yenisinı yaptınrdı. Şimdi yapıla- cak iş köprü yapılırken, düşünülmeyen biryaratıyı özenle oluşrurup. köprü ya- şamını düzenleyip. köprüye bir nitelik ve işlev kazandırmaktır. Lstelik "Gala- ta Köprüsü"nün durağan (sabit): devin- gen (hareketli) ve yaşayan çirkinliğini, yaratıya ve güzelliğe dönüştürmek. bir "uygarlık™ ve "şehircilik" sorumlulu- ğudur. Atatürk'ün özelliklerinden biri de "Yaraöcrkişiligidir. Atatürk dönemin- de Ankara'da Mimar Sinan'ın heykeli- nin konacağı yeraranırken Atatürk. An- kara'nın planı üstünde araştırmalar ya- par. Bu araştırma sırasında Atatürk şöy- le demiştir: "Gençlik Parkı'nda geniş yollann iki yanına Türk bü> üklerinin anıt heykelleri yapılmalıdır. Bu sıra-di- z\ heykeller Tiirk ulusunda ulusal bilinç ve tarih bilinci oluşmasına ve Türk ulu- sunun tarihini bilmesine yardımcıolacak- tır." Sonralan Atatürk bu düşüncesini geliştirir ve şöyle bir düşünce- yaratı oluşturur: "Ankara'da \a da İstanbul'da insanlann kolaylıkla ulaşabileceği bir yerde, düz. u/un. geniş bir cadde yapıl- sın. Bu caddenin iki yanına Türk bii- yüklerinin anıt heykelleri konsun. İn- sanlar: büyük, küçiik ^u caddede vürii- sünler. Anıt he> kellere baksınlar ve ta- rihlerini bilsinler." Atatürk döneminde ve sonraki dönemlerde yapılamayan bu dü- şünce-yaratının gerçekleşme olanağı şimdi vardır: "Galata Köprüsü" düz. uzun ve geniş bir caddedir Köprünün iki yanına konacak anıt heykeller ile Atatürk'ün bu olağanüstü yetkinlikteki tasansı gerçekleşir. Günün yirmi dört saati, üstünden her tür ulaşım araçlannın geçtiği. kaldınm- lannda milvonlarca insanın yürüdüğü. üstelik Istanbul'a gelen yabancılann üs- tünden Istanbul'u seyrettikleri bir köp- rüde. yüzlerce kalabalık. işsiz-güçsüz takımı. hırpani. pejmürde giysiler için- de. göz çıkaran. kulak, burun koparan, oltalarla. pislik içinde balık avlayamaz. Tele\ izyonlardaki balık avı araçlan rek- lamlannın bir "İsteri nöbeti" biçimin- de insanları balık avlamaya özendirdi- ği. tiksindirici ve acımasız bir ortam. bu sonucu oluşturmuştur. Bu anarşinin insan haklan ile bir bağ- lantısı yoktur. Bu köprü üstü kalabalı- ğınm bahk avlayacaği yer, Istanbul'un Marmara Denizi kıyılandır. Kaldı ki dünyanın tüm ülkelennde balık avla- mak için insanlar para ödeyerek "Ruh- sat almak" zorundadır. Çünkü deniz- lerdeki balıklartüm yurttaşlann ve dev- letin malıdır. "Galata Köprüsü" Türkiye Cumhu- riyeti Devleti sınırlan içinde yaşayan insanlann. İstanbul'da yaşayan insanla- nn, Istanbul'a gelen yabancılann. kal- dınmlan üstünde yürüyerek gidecekle- ri yere ulaşmalannı ve üstünden tstan- bul'usevTetmelerini sağlayan bir ulaşım ve gezi yendir. Bu ulaşım ve gezi yeri- nin büyük eksiği, köprü yapılırken, dü- şünülmesi zorunlu olan, fakat kültür- süzlük ve yaratısızlık yokluğu içinde düşünülmeyen, şimdi yapılması zorun- lu olan bir eklemedir. Bu ekleme Gala- ta Köprüsü kaldınmlannın deniz yanı- na konacak olan "Anıt Heykeller"dir. Bu "Uygarsal, kültüreL kentseL estetik- seroluşum. Istanbul'un "Ulusal veev- rensel" konumunu eşsiz bir güzelliğe dönüştürecektir. Böylece Atatürk'ün olağanüstü dü- şüncesi veyaratısı gerçekleşmiş olacak- tır. "Galata Köprüsü" 490 metre uzun- luğundadır. Her 20 metrede bir heykel uygun olur. Bu ölçüye göre iki kaldınm kenannda. bakışımı (simetriyi) sağla- mak için bir fazlasıyla, toplam 50 hey- kel olacaktır. İstanbul'da Atatürk'ün "Atatürk'eyaraşan" bir heykel i yoktur. "Taksim anıtı" ve Sarayburnu'nda kuş uçmaz. ker\an geçmez bir yerde bulu- nan "Atatürk heykeB" Atatürk'ün büyük- lüğünü göstergeleyen anıtlar degildir. Köprünün tam orta yerine. iki kaldın- mın deniz tarafına. ön yüzleri birbirine bakan. altlığı dışında bes, metre yüksek- liğinde. bronzdan-tunçtan yapılı, biri asker giysili, biri sivil giysili iki "Ata- türk heykefi"yapılmalıdır. Öteki bronz- tunç heykellenn yüksekliği altlık dışın- da üç metre olmalıdır. "Atatürk heykel- leri" dışında öteki heykellenn altlığın- da. heykeli olan kişinin adı ve "TürkTa- riiıi" içindeki konumu biryazıtla bildi- rilmelidir. Bu heykeller kimlerin heykel- leri olacaktır? Bu heykel listesi saptanmıştır. Fakat bu yazı kapsamındabu uzun listeyi yaz- maya olanak yoktur. Belki başka bir ya- zıda bu uzun listeyi yazmak olanağı var olacaktır. "Galata Köprüsü" üstünde, iki yan- da. göklerin içinde görünen 50 heykel, "Türk TarihFnin; asker. yönetici, dü- şünür. yaratıcı, öncü ölümsüzlerini, çok yetkin veetkin bir konumda "Türk Ulu- su" ile buluşturacak ve Türkiye'ye ge- len yabancılara "Türk Tarihi"ni ve "Türk Uygarlığı"nı tanıtacaktır. Yaşh. genç. çocuk "Törk Ulusu", "Galata Köprüsü** üstünde yürüyerek. gezinerek; siyasal. toplumsal. ekonomik, kültürel etkenlerle zedelenen aklını, onurunu onaracak ve Türkiye'ye gelen yabancı- lar yaşamlannda hiç unutamayacaklan bir uygarlık ve kültür olgusu ile karşı- laşacaklardır. Kimbiliryadaolaki; Yu- nus Emre'nin yüzyıllarötesinde oluşan yaratıcı düşüncesi böylece gerçek- leşecektir. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Ne Olduğumuzu Biliyor muyuz? Yeni biryılın başında "ekonomik natoz/" tutmak- ta yarar var mı? Var, derseniz "Ekonomik Forum" dergisinde yer alan bazı göstergetere bir göz at- malıyız. Ne işe yarayacak hangi durumda olduğumuzu bilmemiz? Haklısınız... Hiçbir şey, içinde yaşadı- ğımız gerçekleri bilmemizi değiştirmeyecek. Bel- ki üzüntümüz daha da artacak! Ama Atatürk'ün şu unutuJmaz uyarısını anımsamalıyız: "Bizyoksul birhalkız. Ne olduğumuzubiielim.™ Türkiye'nin nüfusu 61 mHyon. Kişi başına'dü- şen ultısal gelir yılda 2.830 dolar. Yıllık büyüme yüz- de 2.2. Yılhk enflasyon: Yüzde 65... Dış borçlann ulusal gelire oranı: Yüzde 43... Türk halkının orta- lama yaşam süresi: 67. Okuma yazma bilmeyen- lerin oranı (1965): Yüzde 18... Bilmem bu sayılar ne kadar doğru, ne kadar yan- lış! Her şeye karşın, bir saptama... Hem de ana- malcıkesiminortayaçıkardığıbirsaptama... "Or- ta gelirliler" arasında ise 25. sıradayız. Orta ge- lirli ülkelerin sayısı ise 58. Buna bakarak hiç de kö- tü durumda değiliz diye düşüneceksiniz. Baksa- nıza Polonya, Moldova, Ukrayna, Bulgaristan biz- den çok aşağılarda... Bir avuntu ise kendimizi al- datalım. Bizden beteri varmış diye!.. Ama on milyonluk Yunanistan'ın durumunu da görmezlikten gelmemeliyiz. Orada kişi başınadü- şen ulusal gelir 11.450 dolar. Yani bizden en az üç kat ilefide! Enflasyon ise yüzde 15. Büyüme hı- zı 13. Okumasız yazmasız tek kişi yok! Orta gelirli ülkelerin ön sıralarındaki birkaçının ulusal geliri de şöyle: Slovenya 9.240, Arjantin 8.380, Uruguay 5.760, Brezilya 4.000, Estonya, Panama, Venezüella, Hırvatistan vb. bizden da- ha iyi durumda!.. Demek bir türlü azgelişmiş bir ülke olmaktan ken- dimizi kurtaramıyoruz. Enflasyon bir canavar gi- bi ensemizde. Bir, yüzün üstüne çıkıyor, sonra azıcık aşağıya iniyor, derken yine birden fırlıyor. Ulu- sal gelirden aldığımız pay, bu iniş çıkışla orantılı. Hemen üç bin dolara yaklaşan ulusal gelir, hiç de kötü demeyin... Bu sayı bir genelleme... 61 mil- yonun her birine düşen pay değil! Büyük kentler- de, sanayi merkezlerinde yaşayan beş on milyon yurttaş için!... Ama büyük bir çoğunluğun payına ne kadar dolar düştüğünü ayrıca hesaplamalı! Is- tanbul, Ankara, Izmir, Kocaeli gibi illerle geri ka- lan iller arasında büyük ayrım var! Gelir, eşit bi- çimde dağılmıyor. Böylelikle toplumdaki düzey farkları günden güne göze batıcı oluyor. Çocukluğumun yerli malı haftalarını anımsıyo- rum. Büyük para harcamalarını önleyen yasaları. yabancı mallara boykotlan!... Kendi yağımızla kav- rulmak anlayışını! Kısacası, ekonomimizi kendi ellerimizle yönetmemizi... Halk yarannı düşünerek kurulan KİT'leri... Yabancılardan satın alarak ulu- sallaştırdığımız fabrikaları, işletmeleri... Devletin ekonomiden elini çekmesini isteyen- ler. devletin küçülmesini savunanlar bir de bakı- yoruz yine devlete sığınmışlar. "Özel girişim" adı altında devletten yararlanmanın yolunu seçmiş- ler. Devletin başlıca görevi denetim yetkisini kul- lanması olmamalı mı? Özel girişimciliği alabildi- ğine serbest bırakmak bilmem ki halkımızın bü- yük çoğunluğuna ne sağlamıştır? Belirli kişi ve çevreleri zenginleştirmek, bir mutlu azınlığa padi- şah yaşantısı sunmaktan başka!... İsmet Inönü'nün 1960'ta dediği gibi: "Devletçiliğeyasadışı kişisel çıkargirdiği zaman bu rejim çirkin bir hırsızlık aracı olur. Aynı şekil- de özel gihşime yasal olmayan kazanç düşünce- si egemen olursa, bu rejimin adı, sömürücülük- tür, vurgunculuktur." Her gün basında, TV'lerde özel girişimcilik adıy- la yapılan vurgunian, dalavereleri izlemiyor muyuz? Geri kalmışlık çıkmazından kurtulamıyorsak baş sorumlu bütün bunlara seyirci kalan bizler değil miyiz? (Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması) Hizmet Sistemi Bilgi Hattı: 212 - 257 06 46 Demokrasi Adına... LUTFI KALELI D emokrasi adına türban. Demokrasi adı- na siyasal Islam... Demokrasi adına Is- lam devleti... Evet. demokrasi adına is- tekleri çoğaltabiliriz. Bu isteklerin hep- sıni de demokrasi adına "nıasum" gösterebilinz: - Efendim demokratik ülkelerde herkes diledi- ği gibi giyinebiliyor. türbanla okula gelebiliyor. düşüncesini özgürce söyleyebiliyor, diyebiliriz... - Bizde neden yasak? diyerek isyan edebili- riz... Hatta "sol siyasetçi aydınlar" olarak "türban ey- lemine". "insan haklan" çerçevesinde destek ve- rebiliriz... Bir an için bunlann hepsini "demokrasi" adi- ,na kabuLedelim; ama şu gerçeği de gözardı et-.s meyelimfJjemokrasi adına palazlanan "siyasal İs- Uun**, hedeflediği "İslam devleti" için. siyasal simge haline getirdiği "türban"ı bir araç olarak kullanıyor... Bu çerçeveden bakınca türban, "masum" bir kadın örtünme malzemesi olmaktan çoktan çıktı da siyasal birdirenme simgesi olarak kendini gös- teriyor. Bugün Almanya'da yasak olan eylemsel faşist Nazi simgesi Gamalı Haç ne ise. türkiye'de de "irtiea"nın sımaesi durumuna gelen "türban" odur. Almanya'da ya da herhangi bir demokratik ülkede başörtüsü "türban" ile okullara gidilmek- tedir. Doğrudur. Ama bu türbancılann hiçbirisi, Atmanya devlet düzenini yıkmaya yönelik en ufak bir eyleme kalkışmıyor: böyle bir düşiînce- yi aklının ucundan dahi geçirmez. geçiremez de... Örneğin, "Kaplancılar" olarak bilenen "radikal İslamcılar" Almanya'da yuvalanmış. örgütlen- miş; ama Almanya devlet yapısına zarar verici nok- taya gelmemiştir. Oysa aynı Kaplancılar. Türki- ye'de "İslam devleti" kurmak için intihar saldın- îan düzenleyecek kadar azgınlaşmışlardır. Türkiye'deki siyasal İslamcılar ise, "takıyye" yönltfrniyle demokrasiyi kultanarak4»er alanda _pala^<yı lyorlar. büyüyorlar... Arükeskisi gibibe.». -'del«je odaniyorlar: radikal çıkışlanyİ4 labanla- nnı yürekıendiren öncü kadrolari sıkışınca solu- ğu Avrupa ülkelerinde alıp krallar gibi yaşatılı- yorlar... İşte. 2 Temmuz 1993 Sıvas cankınmının kış- kırtıcı ve yönlendirici başaktörlerinden Refah Partili Belediye Meclisi üyesi Cafer Erçakmak- Bugün altıncı yılında. sevgili Aziz Nesin'in deyi- şiyîe. "O alçak, hâlâ kaçak!_" İşte. Hicaz'da. Kemalistdevletinyıkılması için ant içirten. "O pezevenklerden oluşan Türk par- lamentosu" diyerek hakaret ettiği o parlamento- ya milletvekili olarak giren, maaş alan; o haldey- ken "Çatlasanız da. paüasanız da ben Hizbulla- hım!" söylemiyle Islami terörörgütü Hizbullah'ı sahiplenen Refah Partili Rize Milletvekili Şevki Yılmaz... Kaçak... Hem de milletvekili emekli ma- aşı alarak > urtdıştnda sefa süriiyor!.. Oglunun de- yişiyle. "Ö hicret etti, bir gün geri dönecek; dö- nüşü muhteşem olacak"mış! İşte. şeriat devleti için "Kanakacak,nsükgibi olacak" diyen Refah Partili L'rfa Millenekili Ha- MI İbrahim Çeh'k... O da milletvekili emekli ma- aşını alarak yurtdışında sefa süren kaçak... Listeyi uzatabiliriz... Niçın bunlardan söz ediyoruz? Demokrasi adına "masum** istekler olarak su- nulan ve eylemleriyle büyüv^en§iyasal İslam-ın nasıl bjjL"irticai tehdit" olustunduğutıu göstet- mek için! 1968'e dek, bırakın normal üniversite- leri, ilahiyat fakültelerinde bile türban takan kız öğrenci yoktu. Bu tarihten sonra 2 laz öğrencinin başlattığı tür- ban eylemi, demokrasi adına hoşgörü temelinde gelişti, siyasilerin ödünleriyle büyüdü ve Türki- ye Cumhuriyeti'ni dinamitleme noktasına geldi. Son söz: Ey siyasal İslamcılar! Dininize tak- kenizle, türbanınızla. şekilciliğinizle. takıyyeci- liğinizle değil; özünüzle. içtenliğinizlebağlanın!. Çağdaş Değerlerden Yana... VELI Y I L D I R I M Hannover Aşcığı Saksonyu Sosyal Demoknıtlar Genel Başkanı A nadoluinsanını. kullukanlayı- bölücü. softa ve yobaz duşünceli satılmış kahn- şından yurttaş anlayışına, üm- met toplumundan ulus toplu- muna ulaştıran, teokratik dü- zenden çagdaş laik-demokra- tik düzene geçişini sağlayan. gerici-dinci-yobaz-bağnazlığa karşı uygarhğı. emperyalist işgale karşı tam bağımsızlığı. ka- ranlığa karşı aydınlığı, bilimi öne çıkaran. top- lumsal banşı insan ve ulus ilişkilerinin ilkesi ola- rak gören Atatürk'ü. onun ilke ve devrimleri- ni kendilerine hedef alan ve ülkemizi ortaçağ karanlığına çekmek isteyenler, cumhuriyet or- dusunun genç subayı ve irfan ordusunun genç öğretmeni Kubila>'i katletmelerinin hesabını. cumhuriyet devrim kanunları ve cumhuriyet mahkemeleri önünde 68 yıl önce vermişler. hak ettikleri cezalannı da bulmuşlardır. Bugün de halen bundan ibret ve ders alma- yan, çağdışı ve ilkel dinci-gerici. faşist, ırkçı. tılan, emperyalizmin uşaklan, "gafletve hiya- netiçindekiler",bugün de Atatürk'ün düşünce, ilke ve devrimlerini ortadan kaldırmayı, Ata- türk'ün bizlere emaneti olan ve 75. yılını kut- ladığımız modem. çağdaş. demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkıp yerine, dininbas- kı aracı olarak kullanıldığı ve Anadolu'da ya- şam biçimi olarak Arap (Türk-tslam) kültürü- nün egemen kılınmasını sağlayacak çağdışı bir şeriat devleti kurmayı hayal etmekte; şeriatçı. ırkçı v e faşist iç ve dış bölücü çetelerle de açık- ça işbirliğinden kaçınmaksızın iktidar hırsı ile ülkenin başına gelecek bir felaketi bile göze alabılen "sözde Atatürkçü. neo- liberal sotcu", "sözde laik", "sözde demokrat** zavallılann da desteğini alarak ülke yönetimıni tekrar ele ge- çirebileceklerine inanmaktadırlar. Bugün hâlâ dillerinden düşmeyen şeriat "Kanlı mı olacak, kansız mı?** divenleri. "Kan dökülür. ortalık fistık gibi olur" diyenleri. "Şeriatı. kollanmza basıp enjekte edeceğiz** diyenleri. "Demokra- si amaç değil, araçür" diyenleri, "Putlara tap- mayin, Kuran'a tapın" diyenleri, "Şeriat gele- cek 75 yıllıkzulüm son bulacak" diyenleri. "Ay- vıldızlı bayrak yerine yeşil şeriat bavrağı Ana- dohı'nun ortasına dikilecek" diyenleri; Sı\ as'ta 37 aydın, acımasızca. alçakçadiri diri, cayırca- yıryakanlan; Maraş'ta, Malatya'da. Çorum'da halİcı topluca katledenleri Anadolu halkı unut- madı. Halk egemenliğini ve demokrasiyi seçen ulu önder M Kemal Atatürk'ün gösterdiği yolda yü- rüyerek kurtuluş ve bağımsızlığına kavuşan Türk ulusu, Ata'sının gösterdiği aydınlık yolda yürüyecek ve yine Ata'sından kendisine arma- ğan edilen tüm çağdaş değerlere gelecekte de ödünsüz sahip çıkacaktır. Anadolu halkı çağdaşlaşma, laiklik. demok- rasi ve tam bağımsızhk için mücadele edenle- ri ve bu değerler uğruna şehit düşenleri her zaman minnet ve rahmetle anacaktır. KİTAP [Q<tf pazıııtesi \v cuıııartesi SERDAR 12-19 ocak Sah BÜLENT ORTAÇGİL Her çarşamba AYCAN ^ Her peı^emlx' KARGO J ^ HerCumaÜCGEN ^ EYLÜL Müzik Kıtlübü (0-212) J 250, COO TL 150.000 TL (KDV dahil, saydam kap içinde) 'CumhuriYet Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 kitap kulübü (34334)Cağaloğlu-lstanbul Tel: (212)514 01 96 ÇERMİK ASLİ\T HUKUK MAHKEMEStNDEN Sayı: 1998 9 Davacı Ramazan Altunbaş tarafından davalı Abdulkadir Aküzüm ve dahili davalı Çermik Tapu Sicil Müdürlüğü aleyhine açılan tapu kaydının terkini davasının yapılan açık yargılaması sonunda: Davanın kabulüyle. Çermik üçesi Tepe Mahallesi 559 ada. 4 parsel sayılı taşınmazın davacı Ramazan Altunbaş adına tapuda tesciline dair mahkememizin 08.09.1998 tanh ve 1998 9 esas 1998İ17 sayılı karannın davalı Abdulkadir Aküzüm tarafından ilan tarihinden itibaren 15 gün içerisinde tenıyiz edilmediği takdirde hükmün kesinleşecegi hususu ilanen teblig olunur. 08.12.1998 Basın:414 PENCERE İlkelliğin Daniskası!.. Hakkı Devrim 'Radikal'dek\ köşesinde yanlı- şımı göstermese, farkına bile varamayacaktım, bu köşede (8 Ocak günü) Güngör Uras'tan alın- tıladığım yazı, Sabah gazetesinden aktarılmış gibi gösterilmiş, oysa Uras birkaç haftadan be- ri 'Milliyet'te yazıyor, özür dilerim. Babıtelli'de gazeteler batıyor, gazetecilerin iş- lerine son veriliyor, gazete değiştiren köşe yazar- ları son günlerde çoğaldı, daha yeni yerlerine alışılamadı. Ancak yalnız yazarlar mı yer değiş- tiriyorlar?.. Televizyonlar el değiştiriyor, devlet kimi bankalara el koyuyor, kimi şirketlergümbür- düyor, trafiği izlemek güçleşti, batan çıkan belli değil... Ozdeyişe göre: "Nerede hareket, orada bereket!.." Doğru mu?.. Yaşananların ardında yatan insan dramlarına hepimiz yabancıyız. • Sosyalist ülkelerde devlet kişiye beş konuda güvence sağlıyordu: Eğitim.. Konut.. Sağhk.. Emeklilik.. İş.. Sovyetler gümbürdeyince dediler ki: - Gördünüz mü!.. Bu iş tutmadı. Insana gü- venilmez; devlet güvencesi verdin mi, kişi gev- şer, çalışmaz, yan geliryatar; sonu da bu olur!.. - Peki, neyapmalı?.. - Kişinin girişimci ruhu serbest piyasada ya- nşmalı ki ekonomik kalkınmanın lokomotifi hız- lansın!.. Insana güvence devlet için masraflıdır; kişi kendi güvencesini kendisi yaratmalıdır. - Nasıl?.. - Kişi serbestpiyasada çalışacak, marifetini gös- terecek, iş yaratacak, para kazanıp para kazan- dıracak, geleceğini kendisi güvenceye alacak... Serbest pazarda geleceğini güvenceye alabi- lenlerin oranı yüzde kaç?.. • Işadamı olmanın çekimi gün geçtikçe artıyor; ama bir de madalyonun öteki yüzü var. Işadamı mutlu mu?.. Güvensizliğin doruğunda iş tutmak nasıl bir duy- gu?.. "Piyasada deprem ne zaman başlayacak" sorusuyla yaşamak kolay mı?.. Banka faizlerin- den beli bükülenler ne yapacaklar?.. Borçlarını ödemekte yetersiz kalıp okkanın altına gidenle- re ne diyelim?.. Süresi dolmuş bonolannı öde- yemedikleri için sabahlara dek gözlerine uyku gir- meyenlere kim acıyacak?.. Kapısına haciz me- muru dayanacak diye ecel terieri dökenler az mı?.. Kendileriylebirlikteçevrelerinide uçurumun dibine çekenlerin sayısı kaç?.. • Son günlerde yeraltından gümbürtü sesleri ge- liyor; Kore'de, Malezya'da, Rusya'da veya Bre- zilya'da patlayacak sarsıntıyı Türkjye'de kulağı kirişte bekiemek nasıl b'v duygudur?.. !• Süvensizlikle yaşamak Wşiye nasıl fcif mbtlu- tuksağlar?..- ' -" ' Sosyalizm kötü.. Kapitalizm ne?.. İnsan gelecek yüzyıllarda bugünlere bakarak akılsız atalarına gülecek: - İlkelliğin, diyecek, bu türlüsünü yaşam biçi- mi olarak benimsemek ne aptallık!.. Kimbilir, ben bu yazıyı yazarken bile dünyada kaç kişi hapı yutuyor, kaç ocak sönüyor?.. Dostları Onat Kutlar'ı anıyor. (11.1.1999 Pazartesi) Aşiyan Saat: 11.00 CTnunla hepimiz biraz öldük KAMİL KAYAALP'İ çok özlüyoruz. PERİ TEYZE DENİZ OZERDEN BIRCANOZBAŞ evlendiler Kadıköy Evlendirme Dairesi 9.1.1999 BEYPAZARI AŞLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Sayı: 1998 112 Davacı Ayşe Uysal tarafından davalı Mehmet Uysal aleyhine açılan nafaka davasının yapılan açık yargılaması sırasında alman ana karan uyannca: Davacı tarafından davalı aleyhine açılan nafaka da- vasının, dava dilekçesi davalıya adresi tespit edilip teb- liğ edilemediğinden ve zabıtaca yapılan araştırmada da adresi meçhul olduğu anlaşıldığından dava dilekçesi- nin ve duruşma gününün ilanen yapılmasına karar ve- nlmiş olup davalı Mehmet Lysal'ın yargılamanın bu- lunduğu 11.02.1999 tarihmde saat 09.35"te mahkeme- miz duruşma salonunda hazır bulunması veya kendisi- ni bir vekille temsil ettirmesi. aksi takdirde yargılama- nın yokluğunda devam edeceği ve hüküm verileceği tebligat yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 04.01.1999 Basın: 436
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle