Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10OCAK1999PA2AR
12 PAZAR KONUGU
Yıllardır Türkçeye önem verilmesi için çaba gösteren, didinen bir bilim insanı, Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu uy
'Yabancı dille eğitim olmaz'
'Batı'mn
züppeliğini
aldık'
Türkiye'de eğitim neden bu noktaya
geldi?
- Bunda birçok etken var. Nonnal
etken, nüfusun çok fazla artışı ve
öğretmen sayısının yeterli olmayışı.
Yani iş sulandı, diyebiliriz. Ama bence
asıl mesele o değil.
Babam ben küçükken vefat ettigi için
ben hep parasız yatılı okudum. Ilkokul
birinci smıftan lise son sınıfa kadar
TED Yenişehir Lisesi'nde okudum.
Her dalda Ankara'mn en iyi
öğretmenleri bizim okulda ders verirdi.
Öğretmenlerimiz anlatırlardr.
"Osmanh'nın son döneminde ülkenin
her yamnı misyoner okullan sarmıştı.
Birinci Diinya Sa\aşı ve kurtuluş
SavaşTnda bu okullar bir anlamda
Beşinci Kol gibi faalhet gösterdi.
Atatiirk bu tehlikeyi çok iyi bildiği için
bunlann hepsini kapattı. Ama
Lozan'da birkaç tanesini kapatamadı.
Orneğin Robert Koiej. Bu. kesinkes
misyoner okuludur."
Atatûrk'ün ilkesi Türk kalarak
çağdaşlaşmaktı. Yani kendi
kültürünüzü korurken Batı'mn
tekniğini, bilimini alacaksınız. Nitekim
ben yillar sonra Japonya'yı
tanıdığımda Japonlann çağdaşîaşma
hareketinde bir ilke konulduğunu
gördüm. O ilke de şu:
**Baütekniği,Japon ruhu."
Buna sadık kalmışlar ve onun için de
adanı olmuşlar. Ama biz, 1839'dan
sonra Batı'nın sadece züppeliğini
almışız. Atatûrk, 1920'lerdeTED'i
kurdu. o zamanki TBMM üyelerini de
bağış alabilmek için TED üyesi yaptv.
Sonra da Ankara'da o özel okul açıldı.
Düşüncesi de şuydu: "Yabancı dil
öğrenmek isteyenler böyle öğrenirier.
Eğitim, çoğunluğu anadilderı olan resmi
dilden oiur. Ama yabancı dil de aynca
böyle öğrenflir."
Biz bu düzende yetiştik ve gerçekten
muazzam bir eğitim aldık.
Küreselleşme
kültürlere
sahip çıkmalı'
Acaba bi-deki bu uygulama küresellik
adına mıyapüıyor?
-Küreselliğin Batı'daki anlamı farkh.
Küresellik Batı'da gümrüklerin
azaltılması ve birçok ülke arasındaki
serbest ticaretin arttınlması olarak
algüanıyor.
Bunu, burada çarpıtıyorlar; "Herkes
kjmliğindea, kültüründen vazgeçti Biz
de vazgeçeüm" diyorlar. Böyle bir şey
yok. Tam tersine... Küresellikte
ülkelerin kendi kimliklerine.
kültürlerine sahip çıkmaları lazım ki
eşitler arasında bir kardeşlik olabilsin.
Geçenlerde Amerika'da 32 dillik bir
bilgisayar yazılımı buldum. Bu 32 dili
birbirine çeviriyor. İş bu noktaya
gelmişken hâlâ tngilizce dünya dili
nereden oluyor? Zaten ortalama
Amerikah 250 kelimeyle konuşur.
Bir zamanlar Kolombiya
Üniversitesi'nde şempanzelere kelüne
öğretmeye kalktılar. Baktılar ki
hayvanlar kelimeyi öğreniyorlar, ama
ses telleri o sesleri çıkarmaya yetmiyor.
Bu sefer el işaretleriyle konuşmayı
öğrettiler. Şimdi o şempanzeler 600
kelime biliyor.
New York Times gazetesi Amerikan
halkı arasında bir anket yapmıştı.
Sonuçta Amerikan halkımn yüzde
60'ının dünyanın yuvarlak oîduğuna
inanmadığı ortaya çıktı. Bakın, biz
böyle bir ülkeden eğitim alacağız, öyle
mi? Burada bir noktaya daha dikkat
çekmek istiyorum. Bugün kendilerine
Atatürkçü diyen, yakalannda Atatürk
rozetiyle dolaşanlar nasıl olur da
Ingilizce eğitim için böyle canla başla
mücadele ederler? Atatürkçülük bu
mu? O zaman ne ülke bütünlüğü, ne de
bir şey kalır.
LİL YLA İA Vgs\iy(J\jL LJ Ülkemizde bir kesim eğitimciyıllardır, "İngilizce eğitim, yabancı dille eğitim " diye bir garabet tutturmuş gidiyor. Uygar, gelişmiş ülkelerde
öğrencilereyabancı dil öğreniminin nasıl verildiğini inceleme zahmetine bile katlanmayanlar kendi kafalanna göre olusturdukları bir modelle aküları sıra gencecik beyinleriyıkama
operasyonlarını sürdürüyorlar. Bu modelin uygulanması sırasında da, sınıflarda daha Türkçeyi doğru düriist telaffuz edemeyen öğretmenlerin yanm yamalak tngilizceleriyle öğrenc
bir şeyler öğtetmeye çalışüklannı görmek insamn içindegarip duyguların uyanmasına neden oluyor. Bu, okullardayabancı dil uygulamast nereden, kimin, kimlerin aklına gelmişti? B
işin başlangıcı hangi tarihlere
uzanıyordu? Amaç neydi?
Aklımıza taküan bu sorulan, bu
işleri en iyi bilenlerden birisi
PORTRE
1953 te. Ankara da TED in Yenişehir Lisesi 'ni
birincilikle bitirdi. TED tarafından ABD 'ye burslu
kimya miihendisliği öğreniminegönderildi. 1956'da
Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Kimya
Miihendisliği ni birincilikle bitirdi. 1957 de
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü 'nde (MIT)
birincilikle kimyayiiksek mühendisi oldu. 1959'da
a\nı üniversitede kııramsal kimya doktorası yapü.
1962 'de Yale Üniversitesi 'nde 300yıldır Batı
ülkelerinin yetistirdiği en genç profesör oldu. Aynı
yıl ODTÜ Miitevelli Heyeti, sadece ona mahsus
olmak iizere danışman profesör unvanı verdi.
Türkiye de de kuramsal kimya bölümünü kıırdu. Yale
Üniversitesi 'ne moleküler biyoloji dersleri vermek
Prof. Dr. OKTAY
SİNANOĞLU
için atandı. 1973 'te Almanva 'nın Alexander von
Hıımboldt bilim ödülünü ilk kazanan kişi oldu.
1975'te ona ilk kez Türkiye Cumhuriyeti Profesörii
unvanı verildi. Dış ülkelerde Türkiye 'yi özel elçi
olarak temsil etti. Şimdiki halde Yale
Üniversitesi nde fiziki kimva. moleküler
biyokimya/biyofizik kürsüleri profesörii. Yıldız
Üniversitesi Rektör Danışmanı ve Uygulama-
Araştırma Merkezi Müdürü. Aynca Kuramsal Fizik
Merkezi üyesi. Aynca Yeditepe Üniversitesi
\iüte\<elli Heyeti. Atatürk Kültür Kurumu asli üyesi.
olan, Türkiye 'nin çıkardığı
ender bilim adamlanndan Prof.
Dr. Oktay Sinanoğlu 'yla
konuştuk. Bu arada şunu da
belirtmeden geçmeyelim, Prof.
Sinanoğlu 'nun yıllardır
yayımlanan Türkçe üzerine
yazıları da kendisinin yakın bir
dostu olan Turgay Tüfekçioğlu
tarafından bir kitapta toplandu
Kitabın adı, "Oktay Sinanoğlu
ve Türkçe-Matematik, Bilim,
Gönül". İlgilenenlere
duyurulur. ' -
rürkiye'de, cumhuriyet dönemi eğitim sistemiyle bu-
günkü eğitim sisteıniarasında bir kıyaslamayaparmı-
sınız?
- Iki ay kadar önce Avusturya'da beni eğitimle ılgıh
uluslararası bir toplantıy a çağırdılar. Orada şunu anlat-
tım: "Siz tabii böyie bir şey olabileceğini tahmin rtmtv-
siniz. ama I954'e kadar Türkiye'de ortaöğretinı dünyanuı en iyilerin-
dendi. Bunun ispatı da bcnim. Ama bunu kendimi methetmek için söv -
lemivorum. O zaman bcnim gibi bunu herkes yapabilirdi. Eğitim siste-
tni o kadar iyiydi ki ben \nkara'da lise>i bitirdikten sonra apar topar
ABD'ye gönderildim. Gider gitmez de ABD'nin en i> i iinhersitelerin-
de iiç yıl atladım."
Peki bunu nasıl başardınız?
-Türk Eğitim Derneğı (TED) Yenişehir Lisesi. Atatürkün kurdu-
ğu ilk özel okuldur Orada bizim eğitim Tûrkçeydı. Aynca da takvi-
yeli yabancı dil dersleri vardı. Yabancı dılı deö> le öğrendım. Ama dık-
katinizı çekıyorum. bütün dersler bıze Türkçe venlmışti.
Burada size bir soru sormak istiyorum: Son ydlarda Türk okulla-
rı ve üniversitelerinde İngilizce eğitim verilmesi moda oldu. Sizce bu-
nun yararlan ve sakıncaları neler?
- Bakın, ben ortaokul ve lısede bütün derslen Türkçe aldığımızı. ay-
nca bıze takv iyeli istedığımız yabancı dilın öğretıldığinı sö\ ledim. Ben
liseden sonra burslu olarak ABD'ye gıder gitmez, daha oraya vardı-
ğım gün üniversitede ilk kez sınıfa girdim. Ders matematıktı. O za-
manlar uçaklar ABD'ye 36 saatte uçuyordu. Daha kulağımdan uçak
motorunun uğultusu gıtmemıştı. Hoca. "Bugün imtihanvar. Kâğıtia-
n çıkann" dedi. O arada bana döndü: "Sen daha bugün geldin. Onun
için sen suıava ginne." Ben matematığı İngilizce okumamıştım, ama
matematığı ıyı ögrenmiştım. Sonuçla bunun dılı matematiktı. Ben sı-
nava girmek istediğimi söyledim. Her şeyi yaptım ve galîba da 100
puan aldım. Böylece de orada efsaneleştim. Ama şunu
söylemek istiyorum. Bu, bana aıt bir becerideğildi. Bel-
kı TED okulunda bızim sınıfta on kışı de benim başar-
dığımı başanrdı. Türkiye'de 1954'e kadar muazzam bir
eğitim sistemı vardı. Bugün ıse bakıyorsunuz ki eğitim
sıfınn altında. Dökülüyor. hiçbır şey yok.
Yabancı öğretmenlerin amacı ne?
Sizin, TED Yenişehir okulunda son sınıftayaşadığı-
nız çok önemli bir olay da vardı. Onu bize anlatır mısı-
nız?
-Son sıntfa geldiğimizde okulun parasının bittığmı öğ-
rendik. Bize vöneticıler şövle dediler: "Sizin biryılmız
kaldL Eylülde gektiğinizde okulyerinde kalmamış olabi-
ür. Başınızın çaresinebakın." Biz bunu duy unca çok kay-
gılandık Yaz sonunda, okul vennde duruyor mu. diye
bakmaya geldıgımızde bir de ne görelım. her yer boyan-
mış, onanlmış, pınl pınl olmuş. Üstüne üstlük Ingılte-
re ve ABD'den de 15 tane öğretmen gelmış. O zaman
Türkiye'de döviz fılan yok. Ben sormav a başladım: "Ha-
ni bu okul batryordu? Nasü böyle birden topariandı. Bu
öğretmenlerin parasını Idm ödiiyor?" Bunları benden
başka soran yok. Yıllar sonra döndüğümde okulda be-
nım ıçın bir tören yaptılar. kupa fılan verdıler. Başöğ-
retmen hâlâ görevinin başındaydı. Ben. "Okulumu çok
severim. Şu eski evrakı kanştırayım. neler olmuş?" de-
dım. Bana, ~\h. depoju su basmıştL Bütün eski cvrak
mahvoldu" diye cevap verdiler. Özetle. ev raklar yok ol-
muş. Ama ben okulda neler olduğurtu tahmin ettim.
Peki, neler olmuş?
- Herhalde bir yerlerden dış kaynak gelmiş. Zaten dı-
şardakılenn ıçerdeki çömezlen o zaman faalıyete baş-
lamıştı. Birtakım cemiyetler fılan kurulmuştu. Oralar-
dan bir şeyler oldu
Yeni gelen İngiliz ve Amerikah öğretmenleri anlatı-
yordunuz...
- Evet. Bunlann çoğu da zıpır, son derece işe yaramaz
adamlardı. Bunlardan bir tanesı de Amerikan. Hıristi-
yanlık propagandası yapıp acayıp laflar edıyordu. Ben
de okulda isyan çıkardım. Bir patırtı koptu. Bunu kova-
ladık. Bö> lece bu öğretmen gitti. O zamanki müdür bı-
zi çağırdı.
adamın neyin nesı olduğunu araştırdım. Baktını kı Mr Brovvnmg'ın
Oxford C'niversites-i nden çok yüksek bir un\ an olan "Don" unvanı var.
Kendi kendime. "Allah AUah. böyle ufaktefek bir okulda böyle derya
gibi bir hocanınneişi var" dive soruyordum. Ama aradan \ ırmı \ ıl geç-
tıkten sonra Ingiltere Kraliçesı bu Mr. Brovvnınge en yüksek nışanı
verdi. Burada hıç kimse de, ''Buna nhe bu yüksek madalya \erildi"
diye sormadı.
Kurtuluş Savaşı'nı niye verdik?'
Bir de sizin TED Yenişehir Lisesi'nin kolej olması vardu.
-Evet. Bize son sınıfta. "Siz mezun okJuktan sonra gelecek yıl okul
kolej oiacak" dediler. Bunun anlamı eğitim dilının ingilizce olmasıy-
dı. Bençarpılmışadöndüm. Ben yıllarca orada yetişmışım. Atatürk'ün
bu okulu niye kurduğunu artık ezberlemışız. Ama tam tersı yapılıyor.
Ve özellikle Atatürk'ün kurduğu bu okula çengel atılıyordu. O zama-
na kadar İngilizce eğitim vapan bir tek Türk okulu yoktu. Bızim de
mezun olmamıza artık bir ay gibi bir süre kalmış. Bir gün okulun mer-
divenlerinden ikişer üçer atlayarak iniyordunı ki karşıdan TED Baş-
kanı Mümtaz Tarhan gelıvor. Bana. "Dur bakahm. Biz seni .\meri-
ka'ya göndermeyi tasarinoruz. sen okulda isyan çıkanyorsun" dedi.
Ben de. "Ne Amerika'sı?" diye tepkı gösterdım. Şunu da hatırlatmak
istiyorum. 1948'de Missouri gemisi geldikten sonra Ankara'mn herye-
rinde Amerikan askerleri cint armaya başlamıştı. Ben de hep kendi ken-
dime, "Biz Kurtuluş Savaşı'nı niye verdik" diye soruyordum. TB-
MM'nin yenı binası da bitmiştı. Onun bahçesine Amerikan karargâhı
kurulmuştu. Bizim polislerin bile üniformalan değışmiş, yakalanna
Amerikan şerifı rozetı takılmıştı. Daha ortaokuldayken, "Bunun sonu
iyi değJl" diye düşünüyordum. Bütün bunlan yaşayıp. "Kurtuluş Sa-
vaşı'nı niyeverdik'" diye kahrolurken Amerika'ya fifan gitmeye de hfç
nıyetim yoktu. Tam tersine... Mümtaz TarhanoTtusöyfeyınt^;'"Ben
Amerika'ya ghmemu
diye tepki gösterdim. Ama kiracılan Amerika-
Kimdi o zamanki müdür?
- Yanılmıyorsam Rasim Başgöz'dü. Herhalde iyi bir adamdı. Önce
herkesin içinde bızı, "V'ay alçaklar" dıyerek azarladı. Sonra bızi mü-
düriyete çağırdı. Biz çağnldığımızı öğrenince tir tır titremeye başla-
dık. "Evvah. son yılımı/da bizi okuldan atacaklar" diyorduk. Müdür
bizı odasına aldı, kapıyı kapattı. Yalnız kaldığımızda. *Aferin,iyi yap-
mışsımz" dedi. Ama sonradan adamcağızı görevden aldılar. Onun ve-
rine, öbür tıpten bir adamı göreve koydular. Galiba bunun da adı Ce-
milBey'di. Ben ABD'den dokuz yıl sonra ilk kez döndüğümde Rasım
Bey okulda artık yoktu. Aradım. telefonunu bulup görüştüm. "Okul-
daki bu değişiklik nasıl oldu" diye sordum. Bana, "Bak, ben yaşlryım.
Ailem var. Başuna bir sürü iş gelir. Benimle uğraşma" dedi. O ış de ov -
le birti. Demek ki korkmuştu. Bu ışin ciddıyetıni çok az ınsan anla-
mıştı. Bu işleri biraz kanştıranlann başlarına da büyük işler gelmişti.
Meden o insanlann başına büyük işler geldi?
- Bu çok tehlikeli iştır Batı'nın birinci davası budur. Onun amacı
sadece böyle öğretmen göndermek değıl Bakın. bizim okula gelen ya-
bancı öğretmenler arasında bir de Mr. Browning diye birisi vardı. Öbür-
len, dediğim gibi. zıpır tiplerdi. Bu Mr. Brovvning bize İngilizce der-
sıne gelmeye başladı. AynıOxford ve Cambridge üniversitelerindekı
hocalar gibi Mr. Bro\\Tiing de kara cüppe giyerdi. Ben buna yakınlaş-
maya karar verdim. DCTS aralannda yanma giderdim. Bakardım ki
adam Türkçe gazeteler okuyor. Meğer çok ıyı Türkçe bıhyormuş.
Okullar tatil olduğunda bir bakıyorduk Mr. Brovvning Doğu .4nado-
lu'da bir yerlere gitmiş. O zamanlar oralara giden yoktu. Merak edip
GEÇMİŞTEN BİR AM V E ÇIKARILACAK DERSLER - ODTÜ'nün açüışında konuşmasını
Türkçe yapmak isteyen Prof. Sinanoğlu 'ndan İngilizce konuşmasını isterler. \ahancı konuklann
da olduğu dinJeyicüere İngilizce şöyle der: "Ben Türkçe konuşmaya hasretim. O nedenJe Türkçe
konuşacağım. Türkçe konuşmamı dinlemck istemeyen çıkabiUr. Ben sonra size dışanda İngilizce
anlatacağım." Sinanoğlu daha sonra okuldan afaroz edilir. (Fotoğraf: KADER TUĞLA)
lı askerler olan okuldakı çocuklann bazılan da Amerika'ya gitmeye
pek hevesliler; onları değıl de beni göndermek istiyorlar. Ben. gıt-
mem. dı\e direnırken akrabadan birisi bana nasıhat etti. "Oğlum, se-
nin yanm kalmış bir anan var. Sen de kimyaya. fiziğe çok meraklısın.
Sen Fen Fakültesi'ne gitmek istiyorsun. ama anana bir şey olursa halin
ne olur? Sen şimdi Amerika'ya gjt Sonra bikiiğini okursun" dedi.
Kafaların sömürgelegtirilmesine dikkat
Derken. son konuşma için Mümtaz Tarhan beni bir gün makamma
çağırdı. Çalışma masasının üzennde de bir Atatürk portresi vardı. Ona
baktım veıçimden, -Benorayagideceğim.Buadamlaryannöbürgün
başımıza bir iş açacaklar. Ben bunları içlerinden tanıyacağun. Orada
sözsahibi oiacak. sonra da buraya dönüp onlarla mücadele edeceğim"
diye ant ıçtım. O dönem bir denge siyasetı izlenebilirdı. Atatürk'ün
yaptığı gibi. Ama olmadı. Ama teslimiyet siyaseti izlendi. Hele
1950'lerden sonra tam anlamıyia ülke satıldı. Hem de çok ucuza sa-
tıldı. Bırilerıne bir şışe vıski, oğlunabırkaç yıllık burs, kendine birkaç
seyahate satıldı. Ben bunlan gözümle gördüm. Her neyse ben Ameri-
ka'ya gittim. Okullan bitırdim. Derken kendi kendime birtakım ku-
ramlar ortaya attım. Dünyada kıyamet koptu. Bunlar beni 26 yaşında
profesör yaptı. Bu sefer dünya basını. "300 yüdır Batı'nın en genç pro-
fesörü" diye yayın yaptı. Bu. bızim ba>ına da yansıdı.
Tam da ODTÜ'nün kurulduğu sıralardı, değil mi?
- Evet. Bana haber venldi, "Sen de gel orada konuşma yap" diye...
O zamana kadar Amerika'ya neden gıttığım aklımdan çıkmamıştı.
Kendi kendime hep. "Yabancı dille eğitim Türkiye'nin başına büyük
dertier çıkaracakor. Bu, sömürgeciliğin en ileri safhasıdır" diyordum.
Bir vandan da endişe ıçindeydim; "Ben yokken acaba bu yabana dil-
le eğitim veren okullar bes-alo tane olmuş mudur?" diye düşünüp du-
ruyordum. BirdeTürkıye'yedöndüm ki "AnadoluLiseleri'"adıyIayüz-
lercesıyle karşılaştım. Millet de "Anadolu" sözcüğünü Türkçe sanı-
yor. Ov sa aslı Yunanca... Bir oyun da oradan. Hem de bunu devlet ya-
pıvor. İnsanlann kafasını sömürgeleştinrseniz ne ekonomisı, ne tan-
mı kalır. Sonunda da tarihten sılınir. gider. Her neyse. ben ODTÜ'nün
açılışı için Türkiye'ye geldim. O sırada benım atom fizıği kuramım
fılan dünyada kitaplara geçmiştı bile. Ben de dünyanın her tarafinda
bu kuramlan anlattım da kendi ülkemde şunlan Türkçe olarak anlata-
cağım. diye heveslenıyordum. Ben dokuz yıl Türkıye'de olmadıgim
için. "Aman dilimdebir sürçme olmasınr
diye eve kapandım. yapaca-
ğım Türkçe konuşmaya hanl hanl hazırlandım. Anlatacağım konular
daha Türkiye'de hiç telaffuz edilmedıği için onlann Türkçe terimleri-
ni de türettim. Bir güzel hazırlandım. Sonunda konuşma yapacağım
gün geldi. Salonda dekanlar, bölüm başkanları filan ön.sıralarda otu-
ruyorlar Ben Türkçe konuşmaya başlayınca bütün ön sıralarda oru-
ranlarmosmoroldu. Birtanesı kalktı. kıpkırmızı bir yüzle yanıma gel-
di: "Burada Türkçe konuşrnak yasak. İngilizce konuşacaksuı" dedi. O
dönem hâlâ Atatürk kafası biraz canlılığını koruduğu için öyle İngi-
lizce konuşmak fılan hâlâ tuhaf karşılanıyordu. "Ben Türkçe konuş-
maya kaç yıklırcan aöyordum" deyınce o cev ap verdı: "Ohnaz ki, bu-
rada yabancılarvar." Onun üzenne ben dinleyıcılere döndüm ve tngi-
lizce olarak dedım kı: "Ben Türkçe konuşmaya hasretim. O nedenle
Türkçe konuşacağım. Ama benim Türkçe konuşmamı dinlemck iste-
meyen çıkabilir. Ben sonra size dışanda İngitizce anlatacağım." , , ,..,
- ''Börtıin üzenneikı-üçel kalktı. Ikisı Pakistanlıydı.:
Sana, "Büûten
Türkçeöğrenmeyeçahşıyoruz. .NeolurTürkçeanlat" dediler. Onun üze-
rine ben Türkçe anlattım Ama ön sıradakilerin yüz-
len hâlâ mosmordu. Zaten ondan sonra beni aforoz
ettiler. Çok ganp değil mı?
Kimlerdi bunlar?
-O sıradakı müteveili heyeti fılan... O sırada Yale
Üniversitesi 'nin Brovster diye bir rektörü vardı. Çok
değerli bir ınsandı. Onunla, ara sıra danışman profe-
sörlük yapmam ıçın anlaştılar. Türk öğrencılergetir-
meye başladım. Bunu da. üniversıteyi içinden düzelt-
mek için yapıyordum. "Ne demekmiş Middle Eas-
tern Technkal University adı?" diye de kendi kendi-
mı yıyordum. Sonunda ben baklayı ağzımdan çıka-
nnca tam afaroz edildim. Bir daha da oraya uğrama-
dım.
Aptallığın oranı yüzde 90'
Yani siz yabancı dille eğitimin olamayacağını mı
anlatmak istiyorsunuz?
-Yabancı dille eğitimin olamayacağını üç dille de,
beş dille de ıspat ederiz. Ben dünyanın her tarafinda
da bu ışı ınceledim. Bu, sadece hıssi bir davranış de-
ğil. Eğitim açısından da, hangı açıdan da bakarsanız
bakın böyle bir şey olarrfaz. Yeni kurulan üniversite-
lerde İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümleri var, Türk Di-
li ve Edebiyatı yok. Bir de üstelik yılda 10 bın dolar
jjara alıyorlar. Buna üniversite, diyen devlete bak sen.
Üniversite olmanın da koşullan vardır. Yoksa ona yük-
sekokul, dershane, denir. Özel Üniversiteler Kanunu
ıki haftada yangından mal kaçınr gibi çıkanldı. Hiç
kimsenin haben bile olmadı. Ben diyorum ki: "Ya-
bancı dil ogrenmenin yolu bu idiyse akh başında her
ülke yabancı dili böyle öğretirdL" Yan buçuk aklı ba-
şında olan. yani Cezayir, Tunus gibi ülkeler dışında-
kı hiçbır ülkede böyle bir uygulama yoktur. Bu. hem
anayasalarına, hem eğitim yasalanna aykındır.
Bir de siz Anadolu İmam-Hatip Liseleri adına ta-
kümıştınız...
- Bak sen şu işe... Anadolu İmam-Hatip Liseleri...
Orada ingilizce konuşan imam yetiştirecek. Bu iş de
Vehbi Dinçerler'in birkaç aylık Milli Eğitim Bakan-
lığı döneminde oldu. Şimdi bakın, yabancı dille eği-
tim başka nasıl sorunlar yaratır. Bir çocuğa kendi di-
linde fıziğin derin kavramlannı anlatsanız anlamaz.
Ona bir de yabancı dilde anlatmaya çalışsanız hiç an-
lamaz. Böylece ne fizik. ne İngilizce öğrenebilir. O arada kendi dili-
mızi de unutur. Ondan sonra 250 kelime Tarzanca öğrenen. bu yolla
itıbar göreceği kendisine telkin edilen, mezun olduktan sonra da mes-
leği ne olursa olsun bir kasetçi dükkânı açıp üstüne İngilizce isim ko-
yan adamlar türer. Ingılizler Hındistan'da benzer şeyler yaptılar. Hint-
lıler şimdi kendılerini toparladıktan sonra gece gündüz İngilızlere küf-
rediyorlar. Şimdi bakın, bundan matematiksel bir sonuç çıkar: Biz ya
dünyanın en akıllı ülkesiyız ki hiç kimsenin keşfetmediği bir yabancı
di1 öğrerme yöntemı keşfettik... Burada dikkat çekmek istediğim nok-
ta rahmetli AzizNesin'in eksik söylediğıdir. Yani aptallığın oranı yüz-
de 60 değil, yüzde 90. Bakın tarihte Romalılar Keltlere ne yaptılar: Yıl-
larca savaştıktan sonra Keltleri öldürmenin gereksiz olduğunu düşün-
müşler ve onlara dillerini unutturarak istediklerini yaptırmaya karar
vermişler. Başanlı da olmuşlar. Latince yokuşuna sürüp işi bitirmiş-
ler. Ondan sonra da Keltler Roma'dan fazla Romacı olmuşlar. Ingiliz-
ler trlanda'da yıllarca benzer işler yaptıktan sonra Roma'nm marifet-
lerini çok iyi ınceledikleri ıçin 1890'da Yükseköğretim Kurulu diye
bir kurul kurmu^lar. Başında da Irlanda'daki ingiliz Valisi. Bakın, İr-
landa asıllı bir dostum var. Geçenlerde Türkiye'ye gideceğimi söyle-
dığim zaman neler yapacağımı sordu. Ben de ders filan vereceğimi,
ama derslerin İngilizce olduğunu söylediğimde yennden zıpladı: "Ne?
Bize yapbklan o alçaklığı size de mi yapıyorlar? Bu. küitürel sov kınm-
dır. İngüizce eğitim. anakoluna indikten bir kuşak sonra bu iş biter. Di-
linizi unutursunuz" diye bağırdı. Bıliyorsunuz, İrlandalılann dili Gal-
cedir. Galce, tngilizceden çok daha üstün bır dil üstelik.