Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 EYLÜL 1998 PAZfi
8 PAZAR YAZILARI
"Taymis Kıyılan"nda sabaha karşı...Başlığın tırnak içindeki bölümünü
Falih Rıfla Atay'ın Ingıltere'ye
yaptığı gezıyi anlatan kitabmın
'dından çaldım. Üstadın adını
kıtabına \erdiği, fakat kıyılannı
doğru dürüst gezmediği bu
Thames nehrinde az kaldı
boğuluyordum ben. Londra'ya ilk
geldiğim yıllardı. Hiçbir şeyin
yolunda gitmediği, işsiz güçsüz
dolaştığım, işgal evlerinde yatıp
kalktığım yıllar. Marmara
Denizi'nin kıyılannda büyümüş
bin olarak, ne zaman deniz
özJemini gidermek için Thames'e
gitsem, her seferinde, biitün
sulannı kıyılanndan çekip
ortasında topladığını, pislik ve
çamur dolu yatağında ipincecık
akıp gittığmi görürdüm. Zaten
Londra, nehrin yürûyerek
geçılecek kadar sığ olan
bölümünde kurulmuş. Ingiltere'yı
MÖ 54 yılında ele geçirmeye
çabalayan Sezar'ın Thames'i
kolayca geçmesinin hikmeti
anlaşılıyor. Etrafında koskoca bır
kentin kurulduğu bu nehir,
nehirden başka her şeye
benzıvordu. Bır ırmağın, bir
dererun, harta bir ça> ın coşkusuna
bile sahip olmadığına
ınanmışımdır nedense. Bir kerecik
olsun, gürül gürül aktığma tanık
oimadığım Thames'ı bu
yüzden hıç sevmem.Binbir
sıkıntıyla boğuştuğum o günlerde
bır gece. nereden akJıma geldiyse,
üstelık elımde iki şişe şarapla
kalktım nehır kıyısma gittim. "Ne
işim var benim bu ülkede" diye
dıye, Marmara kıyılanndan gelip
de, bu su birikintisine mahtaç
oluşuma hayıflana hayıflana
şişelerin dıbıni buldum. Sonra da
merdivenlerden aşağı, sulann
çekıldiği nehir yatağına indim.
Neler yaptığımı tam olarak
hatırlamıvorum ama. yorgun
düşüp oturduğum merdıvenler
iizerinde uyuvakalmışım. Ne
kadar zaman geçtığini de
bılmiyorum. Bır süre sonra
kulağıma çalınan seslennj riiya
LONDRA
MUSTAFA
KEMAL
ERDE.MOL
sandığım dalgalann yavaş yavaş
v.'üzüme sıçrayan damiaJanyla
kendime geldiğimde bir de ne
göreyim? Bir iki saat önce
üzennde yürüdüğüm nehir
yatağı hızla, hiçbir boşluk
kalmayacak şekilde sularla
dolmakta, sular oturduğum
merdivenin basamaidannı
tırmanmakta. Böyle bir olayla
karşılaştığında, Yahya Kemal'e,
"Sonsuz ufuktan ah o ne coşkun
geüşti o/BirtJen nasıl toparianarak
kükremişti oA'elken, \apur ne
varsa kaçtşmış limanlara/Yalnız
onundu koskoca mevdan ve
manzara" dedirten bir med-
cezırdi tanık olduğum.
Merdiverüer yerine, içkilı kafayla.
o sıralar suyun olmadığı nehir
vatağında uyuyakalmış olsam,
kopkoyu çamurlarla gelen o su
kütlesinden kurtulabilir miydim
acaba? Sanki nehir, hakkındaki
düşüncelerimden haberdarmış da
bana haddimi bıldirmek istemiş
gibiydi. Karşısındakine böylesine
dayılanan bir nehirle daha önce
hiç karşılaşmamıştım. Onunla
kişisel hırlaşmamızdan payıma
düşen esaslı bir korku
oldu.Thames. beni nehir olduğuna
inandırdı. Üzerime yürüdüğü o
gecenın sabahında olanlar
yüzünden değil ama. Daha kötü,
çok kötü bir şey yaptı da ondan.
Çoğu zaman ipincecik akan bu
nehir, bundan birkaç yıl önce bır
akşamüstü, çok genç ve çok
zengin bir Brezilyalı bankerin.
doğum gününti kutlamak için
kiraladığı tekneyi, ülkenın en
güzel manken kızlanndan, en
yakışıklı manken erkeklerinden
oluşan elliden fazla misafiriyle
birlikte yuttu. Her iki kıyısından
çabucak yardım gelme firsatı
varken, buna bile vakit
bırakmayan bir acelecilikle.
Thames'le birbirimizı hâlâ
sevmiyoruz. Ama zaman zaman
gittiğim oluyor. Çünkii çok güzel
düzenlemeler yaptılar. Kjyısında
kurulu National Film Theatre'in
ıçerisine çok amaçh yeni bölümJer
eklediler. Eski anakent
belediyesinin görkemJi binasının
önündeki gezinti koridorunu bir
hayli uzattılar. 326 km
uzunluğundaki bu sevimsiz nehrin
hiç değilse bir bölümünü sevimli
hale getirdiler. Fakat korkanm
bunlar benım için pek bir şey
ifade etmeyecek yine de.
Marmara'yı ve Boğaz'ı özlemeyi
sürdürdüğiim sürece ben
Thames'le geçinemeyecegim
galiba. Yahya Kemal ne kadar
haklıymış. "Dindirmez anladım
bunu hiç bir güzel kıvV Bir
bitmeyen susuzluğa benzer bu
ağnyı>
Nino Ferrer'in
hazin ölümüGeçenlerde çok iyi bir
arkadaşıma rastladım.
Fransa'da oturup sohbet
edecek yer çok. Bundan
ötürü. uzun süredir
görmediğim muhatabımla
birlikte yer bulmakta güçlük
çekmedim. Paris'ın o sıcak
günlennden biriydi.
Sipanşlenmızı verdikten
sonra. arkadaşım nıhayet
rahatlar gibi oldu. Sankı
saldınva geçmışçesine "Sen
şu işe bak" diye kulağımın
zarını, şöyle iyicesine bır
patlatıverdı. Acaba. o mu
bunalım içındeydi, yoksa ben
ni 'normal devreden' dışan
çıkmaktaydım? Son
zamanlarda niye her yerde,
kısaca medyada. sıkjcı
konulardı egemen olan?
Gerçekten de, gün geçmiyor
kı 'polis-adliye' nitelikli
olaylara rastlanmasın. Üstelik
bunlara kanşanlar arasmda
12-15 yaş arası çocuklar da
yeralı>or. Gününiüzdeki
toplum bu olsa gerek.
Tehlikeli veumtir^Jötıaz.
Bizim dost, maşallah, agzını
şöyle bır açtı mı bır daha zor
kapar! Ama, yine de, büyük
bırmaharetle(!)sözü
kaptığım gıbi. sordum:
"Nino Ferrer'in intihan mı
soktu seni bu hale?" Hayır
demek mümkün değildi. O
PARİS
MİŞEL
PERLMAN
halde ne kaldı genye? Olsa
olsa, kendı yaşamına ^on
vermek. Ve bızım Nino,
geçenlerde günlerden bır
gün. bır çavırda av tüfeğini
agzına doğnıltarak tetiğe
basıverdı! Kımsenın
görmedığı ücra bır köşede.
Bu olaydan birkaç gün önce
hayata gözlennı \~uman
annesıdır Nino Ferrer'ı bu
hale sokan. tnsanoğlu
annesını zor yıtıriyor
psıkolojı uznıanlanna göre.
Sıradan bır sanatçı olmayan
Nino Ferrer'ın bizlere veda
etmesı ülkede belki büyük bır
yankı uyandırmamış olsa bile
belirlı bir yaklaşımın.
'adamıydı. 'Bunrtei ötürü,
-> kendjsuıe'bttMÛk 4>ir şöfiret
1
getİTen *Mirza" baslıkll şarkı
bugün hâlâ geçerlı bir
yapıttır. Ferrer "Mirza'yı
görmediniz mi?" dıye
şarkısında sorarken adı Mırza
olan köpeğinın peşinden
koşmaktadır. Belleğe
verleşmesı kolay bır şarkı.
Lakın. daha sakin, daha
romantik besteler de
üretmıştır. Şu Italyan çocugu
Nino Ferrer. Aynca yüksek
eğitimden de geçtikten sonra
şarkı dünyasına daJan sanatçı,
giderek uzun zamanlar
taşradakı malikanesinde ilgili
çevTeden yavaş yavaş
kopmuş ve kendisıni resim
sanatına vermiştir. Varyete
dünyası
gaddar bır dünya. 64
yaşındak Ferrer'in
6O'lı ve 70'li yıllardakı
başansını yinelemek ısteyen
plak prodüktörien bunu
yapamadı. Hoş, ttalyan asıllı
sanatçı varyeteden
uzaklaştığmı bir ara söylemiş
olmasa bile. onu >enıden ön
plana çıkarmayı tasarlayan
profesyoneller pes etmek
zorunda kaldı. Öte yandan,
akrep ve yelkovan yanşması
oldukça kızışıyor demeye
vakıt kalmadı, arkadaşımız
bu kez sohbet faslının
bitmdrte^lduğunadair '
birtakım yüz göeiişaretleriyle
kalkmamızı, kıbarca, önerdı.
Nereden nereye geldik. Bu
arada, sızlere şunu
söyleyebilirim ki,
görüşmemızin başmdaki
hırçın arkadaşımdan
ayrılırken gördüğümüz adam
birleşıp bır tek uısan
oluvermişti sanki!
Metrelerce
ve tonlarca
vatan sevgisiMOSKOVA
HAKAN
AKSAY
Cumhurbaşkanımız Süleyman
Demirel, Azerbaycan
Cumhurbaşkanı Havdar Aliyev'in
10'a 7.5 metrelik bir portresini
yaptınp hediye etmiş.
Ne iyi yapmış! Böylelikle Türkiye
ve Azerbaycan halkJannın dostluğu
iyice güçlenmiştir şimdı. Petrolün
Ceyhan'a gitmesi de kesinleşmiştir.
Hatta Aliyev, bazı Türk
büyüklerinin bir zamanlar kendisini
devirmek için darbe yapmaya
kalktığım bile unutmuştur. Boyuta
gelince. Siyasi portre elbette büyük
olacaktır. El kadar bir portre hediye
etmek Demırel'e ve "böyyük"
Türkiye'ye yakışır mı? Biz büyük
bir ülkeyiz. Bilim ve teknikte biraz
geri kalmış olsak bile toprağımızın
ve nüfusumuzun büyüklüğüyle nice
zengin ülkeyi bir çırpıda geride
bırakınz. Biz her şeyin büyüğünü
severiz. Çünkü her şeyin büyüğünün
daha iyi olduğuna inanmışızdır. "En
büyük falanca. başka büyük yok".
siyasette ve sporda en sık
kullandıgımız sloganlardandır.
İyi ama, Demirel, neden yalnızca
10'a 7.5 metrelik bir portre ile
yetindi? Örneğin, 20'ye 15 olamaz
mıydıyada 100'e75?Hani
geçenlerde genişliği futbol
sahalanna sığmayan, ağırlıgı tam bir
tonu bulan ay-yıldızlı koskoca bir
bayrak yapılmıştı ya... Hani siyaset
erbabı bayrağı Boğaz Köprüsü'nden
sallandırıp dosta düşmana mesaj
göndermek istemiş de Allah'tan aklı
başında biri çıkıp "Yahu, bunu
köprüye asarsak rüzgâria birlikte
bizim için dokunulmazdır. Siyasal
yaşamımızın tombul sanşınının
kulak çınlatan sesi hepimizin
kulaklanndadır: "Bu ezan
susmayacak, bu ba>rak inmeyecek.'"
Sıkıysa tersıni söyle! Bir
mesİektaşımız bayrağm bez
olduğunu söyleyince topa
tutulmuştu. Bu demagojiler öyle
etkili ki. bazı aydınJanmız dini
gericılıkle gırdikleri polemiklerde
"Biz de Miislümanız, ama.»"
yaklaşımını ileri sürmenın parlak bir
taktik olduğunu düşünmeye başladı.
Aslında "Biz Türk oğlu Türk'üz",
"şanh bayrağunız", "hepimiz
Müslümaıuz" gibi demagojik
kalıplann içinin boş olduğunu
hepimiz biliriz. Ama kimse bu
konularda fuzuli yere "Kral çıplak"
deyip de başını derde sokmak
ıstemez. Geçenlerde televızyonda
gördüm: Adam kör kütük sarhoş
araba kullanırken yakalanmış. O
alkolle sulanmış beyin hücrelerinin
arasından genel geçer bir yöntemi
sıyınp polislerin suratına fırlatıyor:
"Bırakın lan beni! Ben kimseden
korkmam! Ben Türk'üm!
Müslümanım!" Buyur burdan yak!..
Ama polıslerde belli belirsiz bir
duraklama dikkat çekiyor. Demek ki
sarhoş o kafayla bile isabet ettirmeyi
başardı Bravo doğrusu!
Düşünüyomm da. şu anda dünyanın
ilgi merkezi olan Rusya'da Veltsin,
Zyuganov, Lebed, Çernomırdin gibi
liderler arasındakı mücadelede
"Kutsal Rus ba\Tagı inme\ecek,
Ortodoks kilisesinin çanlan
susmajacak" gibi yöntemler temel
argümanlar arasında yer alsaydı,
Rusya'nın hali ne olurdu?
Milliyetçilik ve dini siyasete alet
etme burada da var tabii, yok değil.
Ama her şeyin bir ölçüsü var.
Üstelık adamlann ulusal marşlanna
yıllardır söz bulunamıyor; kimse
öyle "Ülke elden gjdö'or" falan
demiyor. Yıllardır buradayım,
felaket getirir; köprii möprii
kaJmaz" dıyerek vazgeçrrmi#i.*'ijjrı ^^^kimsenin "pemek anama avradınıa
İ fngiliz çevrebilimdler tarımsal
I üretimiarttaTnavayönefikdenemeter
yapıvorlar. Horsham'daki Southern Water Çirtliğinde suJama antılan aOk sularla
vapıuvor. Uzmanlardan Anna Smith,çiftiikteki 100bin ayçiçeğinin hızla büviidüğünü
ve ürün kaJitesinin çok > üksek olduğunu söylüyor. Antilmış aük sulann gübre işlevi
gördüğünü de söyieyen Smith, denemeçifliiğinde rrusır, jııîaf, buğdav ve fasuKe de
yetiştirildiğini belirtijor.
Rus gazetesinin, o!a$i'kısa1riörj
sütunianndan verirken loıüandığı
başlığı hiç unutamayacağım: "Bir
ton yurtseverlik!" Evet. bizim
yurtseverliğimiz, bızım ulusal
duygulanmtz, toprak sevgimiz ve
siyasal seçımlerimiz, böyle
metrelerle ve tonlarla ölçülen
cinstendir.
Bayrak gibi, ezan gibi kavramlar
küfrettin ha!1
* diyerek katil
olduğunu duymadım. Demek ki
sözcükJer, kavramlar ve simgeler
hayattan daha önemli değil.
Litrelerce votkanın, metrelerce
kumaşın ve tonlarca ekmeğin ne işe
yaradığı belli. Ama devasa
bayraklan, çarşaf çarşaf portreleri
ve ağız dolusu millet ve ba>Tak
propagandasını ne yapmalı?..
ÖZGUN MUZIK YAPIM I
Tel : 0212. 527 61 28
SERPl l BÂKİAS
bn.VA
ARUN KOLCAK
SELDA BAGCAN
ve UGUR OIKMEN besteterivle.
İLAN
T.C.
AKDAĞMADENt KADASTRO
MAHKE.MESİ'NDEN
DosyaNo: 1994406 Esas
1996 335 Karar
Davacı Akdağmadenı Oıman Işletme Müdürlüğü ta-
rafından davahlar Osman Tekin ve arkadaşlan aleyhıne
Karapınar Köyü 109 Ada 8 parseller hakkında açılan
kadastro tespıtının ıptalı davasının mahkememızde ya-
pılan >argılaması sonunda mahkememizin 1994406
Esas. 1996'335 Karar sayılı dosyası ıle
Davacı Mehmet Tekin'ın davasının husumet yönün-
den Reddine,
Davacı Orman Işletme Müdürlüğü'nün davasının ka-
bulüne,
Karapınar köyü 109 Ada 8 No'lu parsel hakkında ya-
pılan tespitin iptaline.
Karapınar köyü 109 ada 8 No'lu parselin orman vas-
fında Hazıne adına tapuya kayıt \e tesciline,
Daır venlen hüküm açık adresleri de tespit edileme-
yen davalılar Davut, Mustafa, fsmail, Elmas, Ayşe,
Döndü Tekin adlanna teblig edilemedığınden, hükmün
ilanen teblığıne karar verilmiş olup. ilan tanhinden itı-
baren 15 gün ıçüıde karar temyiz edilmedığı takdirde
hükmün kesınleşeceğı ilanen teblığ olunur.
Basm: 13437
Sirenlerin çağnsı
KULTUR • SANAT 293 89 78 13 HATI
Ç ı k t ı i
KENTOZANU KASET&CD
FERİDÜN HÜREL s,m s,,.,k j * „.... HÜMEYRA öiim
MEHMET GÛRELİ ı,«« Mmt! VEDAT SAKMAN SMSI W
TANER ONGÜR r « . t ^ > * SMU, MURAT HASARI umm.
TİBET AĞIRTANH^-^,,j,»»,i'CENK T A N E R f , * . ^ , ^ * ^ ,
TEOMAN s<ssi: ,\u, NEJAT YAVAŞOĞULLARI «««;;*
UMAY UMAY ş<*,, an», KUDRET KURTCEBE çccut
SERDAR KESKİN vu< MURAT YILMAZYILDIRIM ^ W ' M
ERDINÇ ÜNLU KnpkaragimriklıştiremtiiklerimUirıı mislnlı?
HİÇ YAYINLANMAMIŞ 15 ŞARKI
AKUSTİK YORUM VE KAYITLARIYLA
TUM MUZIK MARKETLERDE!
SIVAS 3. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
1998 499
Davacı TDÇİ Genel Müdürlügü vekili Avukat Ali Çi-
men tarafmdan davalılar Hatıce, Şerife ve Kadir Koyun
aleyhine açılan cebn tescıl davasında;
Tüm aramalara rağmen adreslen tespit edilemeyen
davalılar Şerife Koyun ve Kadir Koyun'un duruşma gü-
nü olan 3.11.1998 günü saat: 09.00'da mahkemede biz-
zat hazır bulunması veya kendilerini vekille temsıl ettir-
meleri, aksi takdirde yokluklannda karar venleceği hu-
susu ilan olunur.
Basın: 40822
tLAN
T.Ç.
SIVAS 3. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
1998/473
Davacı Türkiye Demır Çelık tşletmelen Genel Mü-
dürlüğü vekili Avukat Alı Çımen tarafından davalılar
Ahmet Yılmaz ve müşterekleri aleybine açılan cebn tes-
cil davasında:
Tüm aramalara rağmen adresi tespit edilemeyen da-
valı Emıne Çelıkdag'ın 3.11.1998 günü saat: 09.00'da
mahkememizde bızzat hazır bulunması veya kendisıni
bir vekille temsil ettirmesı, aksı takdirde yokluğunda ka-
rar venleceğı teblığ olunur.
Basın: 40828
ÇORUM SULH HUKUK MAHKEMESİ
SATIŞ MÜDÜRLÜĞÜ
1998,38
Çorum ıli Çoraklık Mahallesı Kuyuönü mevkiinde
Pafta: 86, ada: 582, Parsel: 20'de kayıtlı 1815 m2 mik-
tannda Bağ. 3.638.633.219 TL muhammen değerinde.
Hıssedarlar arasında anlaşamamazlık sonucu izaleyi
ŞU>IJU davası açılmış, açılan davaya istinaden satışına
karar verilmiştir. Bırinci satış günü: 6.10.1998 günü sa-
at: 14.00'ten 14.15'e kadar belediye müzayede salo-
nunda yapılacaktır. Bugün talipli çıkmaz ise, ikinci sa-
tış günü: aynı yer ve aynı saatte 16.10.1998 günü yapı-
lacaktır. Bütün aramalara rağmen bulunamayan Zümri-
ye Eskicindil'e teblığ yenne geçmek üzere ilanen teb-
liğ olunur. 10.8.1998
Not: Itirazı bulunanların yukanda yazılı dosya nu-
marası ile Sulh Hukuk Satış Müdürlüğü'ne gelmeleri
ilan olunur.
Basın: 40382
SI\AS 3. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
1998 479
Davacı TDÇI Genel Müdürlügü vekili Avukat Ali
Çimen tarafından davalılar Mevlüde Odabaşı ve müş-
tereklen aleyhıne açılan cebri tescıl davasında;
Tüm aramalara rağmen adresi tespit edilemeyen da-
valı Mevlüde Odabaşı rrürasçılan Bekır, Yusuf. Kenan,
Idris. Hesna, Rukıye, Zelıha Odabaşı ve Mevlüde Öz-
demır'ın 3.11.1998 günü saat: 09.00'da mahkememız-
de bizzat hazır bulunması veya kendilerini bir vekille
temsıl ettırmeleri, aksı takdirde yokluklannda duruşma
yapılıp karar venleceği hususu teblığ olunur.
Basın: 40809
Çok sık olmasa da zaman zaman
Avrupa'da bir yerlerden,
başkentlerden pazar yazılan
gönderirken bu sefer pazar yazısı
olmasa da Türkiye'den, büyük
olasılıkla gidip görmediğtniz bir
yerden yazmak istedim, Foça'dan.
Aslında uzun zamandır âşığım
Foça'ya ve artık bu gizli aşkı itiraf
ediyorum. Kimileri Foça'ya bir ayak
basanın bir daha buradan
aynlamayacağını, Foça'nın sihrinden
kurtulamayacağını söyler. Işte ben o
mutlu kurbanlardan biriyim.
Söylenceye göre Foça'da kara bir taş
varmış. Üstüne basan bir daha
buradan aynlamazmış. Bazılan da bu
kara taşrn kınlıp bin bir parçaya
aynldığrnı ve Foça'nın her bir yanına
dağıldığmı anlatır.
Neyse taşm hikmeti midir, denizin.
sirenlerin, daha göremediğim
foklann, zeytinlerin. balıkçı
teknelerinin ya da insanlannın mı
bilemem ama her yaz büyük bir
sevinçle, coşkuyla, heyecanla giderim
Foça'ya. Her seferinde sonradan yine
acı çekeceğimi, hüzünlere
kapılacağımı, aynlmamn çok zor
gelecegini bile bile giderim. Aslında
geride bıraktıgım Foça'nın yaz
aylannda yaşadığım aynı yer
olamayacağını, onun da küskünleşip
hüzünleneceğini tahmin etsem de,
onun sırlannı, denizin kaprisini,
balıklarının oyunlatını, kumsalın
yalnızlığrnı ve sirenlerin çağnsını
kıskanınm.
Işte yine böyle duygularla
Almanya'da evimin penceresinden
dışandaki bahçeye, İcapalı gökyüzüne,
ağaçlara konan kuşlara ve onlan
pencere kenannda uslu uslu oturarak
izleyen kedime bakarken sizlere
Foça'yı anlatmak istedim.
Gitmeyenler gidip görsünler diye.
Gerçi ticaretle uğraşanlar dışında
Foçalılar pek istemezler turist akınına
uğramayı. O güzellikleri paylaşmakta
pek bir kıskançlardır. Yalnız onlar
bilsin, onlar tatsın isterler Foça'yı. Bu
özeldir çünkü. Herkes anlayamaz,
değerini bilemez. Haklıdırlarda
üstelik. Tüm Ege ve Akdeniz'de
bozulmadan kalan (ya da az bozulan
diyelim) ender yerlerdendir Foça.
Bir kıyı kasabası havasında,
insanların sandalye ve şezlonglannı
alıp akşamları evlerinin önüne, deniz
kıyısına orurduklan, saatlerce sohbet
edip geleni geçeni seyrettikleri,
FOCA
SEDEF
KORAV
piyasa yapanlann arasında şık ve
havalı gençlerin olduğu kadar,
çekirdek yerken kabuklannı yerlere
ata ata dolaşan şortlu. fanilalı aile
babalannm ve çocuklannı zaptetmeye
çalışan annelerin bulunduğu, Izmir,
Istanbul, belki de Ankara'dan
gelenlerin deniz kenanndaki
balıkçıda ya da restoranlarda zaman
zaman derin sohbetlere dalıp
Türkiye'yi kurtardıklan bir yerdir
Foça. Eğlence arayanlann gece geç
saatlerde dağıldıklan barlar ve
yukarıdaki Foça manzarah disko,
yıldızlann altında geç saatlere kadar
açıktır.
Evierin altında antik çağlardan kalan
mozaiklerin ve kalıntılann bulunduğu
ve bu yüzden birçok yerde inşaat
yasağının olduğu Foça'da, sanat ve
tarih arayanlar hayal kınklığına -y
uğramazlar. Zaten kendisi tarihtir ^
Foça'nın. Bir de yaz boyunca süren
sanat ve kültür etkinlikleriyle, sinema
günleriyle Foça Belediyesi,
Foçalılann olduğu kadar, tatil
yaparken tatili yalnızca deniz, kum,
güneş, iyi yemek ve barlarda eğlenme
olarak algılamayan yerli ruristlerin de
kültürel açlığını gidermeye uğraşır.
Yolunuz düser de Foça'ya giderseniz,
kıyıdaki restoranlardan birinde balık
yersiniz, sahilde dolaşırsınız, az
sayıda kalan taş Rum evierin asaletine
bakıp iç geçirirsiniz. Ama bir de
kıyılannı dolaşın Foça'nın. tster
tekneyle, ister arabayla. Karşıdaki
Incir Adası'na bir gidin. Balıklann
arasında yüzün. Siren kayalıklannın
yanından geçerken onlann çağnsına
kulak verin.
Homeros'un destan kahramanı
Odiseus'unun denizlerdeki on yıllık
serüveni sırasında duyduğu sirenler
bunlardır denir. Rüzgânn bu
kayalarda oluşturduğu şekillere
hayranlıkla bakın. Kendinizi
buralarda yaşayan foklann yerine
koyup dünyada başka yaşanacak bir
yer olmadığını düşünün. Işinize,
gücünüze geri dönünce bu
düşüncelerinizi anrmsarsınız.