Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 EYLÖL 1998 PA2AR
12 KULTUR
Habitat H'nin açılış töreninde gerçekleştirilen'Lirik Tarih Gösterisi' Expo 98'de sunuldu
Türldye^nin tüm sesi Lizbon'da
HANDANŞENKÖKEN
LİZBON - Bahk kokusunun hiç eksik
olmadiğı. çeşitli yerlerden fado'nun yük-
seldiğı eskı kent Alfama'nın daracık so-
kaklanndakı mozaik kaldınmlarda yürür-
ken yanı başımızdan geçen tramvaylar...
fstanbulun arka sokaklarıru andıran du-
varçınilenyle bezenmiş eski evlerde ası-
lı çamaşırlar, çiçekler... Kaleler, art nouve-
au kafeler, ansızm önünüze çıkıveren il-
gınç müzeler ve elbette Fernando Pes-
soa'nın evı...
Oysa Lızbon, havaalanına sadece beş
dakika ıızaklıktaki Expo'98'de bambaşka
bir kent göriinümü sergiliyor. Okyanusla-
nn büyüsüne kapıldığımız, kirliliğin so-
nuçlanyla irkildiğimiz, hemen hemen her
pavyonda ayn bir denız serüveni, efsane-
si ve düşü izlediğimiz Dünya Sergisi'nde,
dört farklı okyanusun canlılannı banndı-
ran. içmde 200 türe ait yaklaşık 15 bin can-
lının buiundugu "Oceanarium' adlı Avru-
panın en bü>ıik akvarvumu da yaşam
kaynağımızın geleceğine yönelik ortak
kavgt taşımamız gerektiğini vurguluyor.
Portekizli denizci V'asco de Gama'nm
Hindistan'a vanşmın 500. yıldönümü ne-
deniyle 22 Mayıs'ta açılan ve 30 Eylül'e
dek sürecek olan Expo '98 Dünya Sergi-
srnın teması "geleceğin mirası okyanus-
lar". Toplam 155 ülke. 34 uluslararası ku-
ruluş v e çok sa> ıda sivil toplum örgütü-
nün katıldığı bu görkemli sergi alanının
yeraldığı Tejo N'ehn kıyısındakı 840 hek-
tarlık alanm hazırlanması üç yıl sürmüş.
A\Tupa Topluluğu'ndan büyük destek alan
Portekız'ın 6.3 katrilyona gerçekleştirdi-
ği bu sergi alanında Türkıye'nin pavyo-
nu bın 300 metrekarede yer alıyor.
Sultan Abdiilaziz'in 25 metre uzunlu-
ğundakı 'muhteşem' saltanat kayığı, W.
Sefim'in 14 metrelik ıpek donanma san-
cağı, Piri Reis'ın dünya haritası, 7 müze-
den 66 tarihi esenn sergılendiğı, multiviz-
yon gösterilerinin sunulduğu Türk pavyo-
nunun, serginin en iyi ulusal pavyonlann-
dan biri olduğu söylense de, öteki ülke-
lerin pavyonlarının hem tanıtımı daha kap-
samlı gerçekleştırdiği hem de temayı da-
ha iyı yansıttığı gözleniyordu.
• 'Avrupa'nın okyanusa açılan kapısı'
Lizbon'da yapılan Expo '98 Dünya
Sergisi'nde 30 Ağustos'ta Türk
Gecesi düzenlendi.
• Istanbul Devlet Opera ve Balesi
Orkestra ve Korosu, dansçıları,
îstanbul Tarihi Türk Müziği
Topluluğu, Mehter Grubu ile Balık
Ayhan ve arkadaşlan 'Lirik Tarih
Gösterisi'ni sundu.
Türkiye için bir tür 'katalog'
Daha önce HABİTAT H'nın açılış tö-
reninde 35O\ ı aşkın sanatçımn katılımıy-
la izlediğimiz "Lirik Tarih Gösterisi'' bu
kez daraltılmış. 2"?4 kişilik kadrosuyla 30
Ağustos'taki Türk Gecesi'nde Lizbon'da-
ki E\po '98 Dünya Sergisı'nin en büyük
açık sahnesinde Sony Plaza'da yer aldı. Bir
gece önce David Byrne'nın konser verdi-
gi de\ alanda. genel sanat yönetmenliği-
nı Yekta Kara'nın üstlendıği. AJi Tay-
gunun sahneye koyduğu şef Serdar
Yalçın'ın yönettiği gösterıde, operadan
mehter grubuna. sema gösterisinden ba-
leye, folklordan tangoya, Idasik müzikten
tasavvufmüzığıne, roman havalannadek
Türkiye'nin tüm seslen renkli. coşkulu
bir yelpazede sunuldu. Bu gösten Sony Pla-
za'daki en büvük sanatçı topluluğunun
yeraldığı etkinlıkti.
90 dakika kesıntısız süren, müzikle ge-
çişlerin sağlandığı program akışı içinde sah-
neyı dolduran sanatçılar, çeşıtlı sanat dal-
lannın uyumlu bir bütün çerçe\esindeki
birlıkteligıni bir kez daha sergıledıler. Tür-
kiye'dekı zengın sanat mozaigi ıle ilk kez
karşılaşan izley ıcıler ıçın bir tür 'katalog'
olması amaçlanan Lırık Tarih Göstensi,
katalogdan öte. müzıkJi bir Tûrttıye ansik-
lopedisi gibı ızlendi.
HABITAT'ta herkesın lam bir 'millita-
kun' ruhuyla canla başla çalışarak, ken-
di üzerine düşenı >oğun bıçımde yaptıgı,
belki de bır oratorvo, bir sentonık vapıt
olarak adlaııdınlabılecek 'Lirik Iarih Gös-
terisi'. Lizbon'da Portekızlılerinprovaola-
nagı saglamama, aletlenn. gıvsılerin ta-
şınmasında sorun yaratma gibı çıkardıgı
türlü güçlüklere karşın a>TU heyecan ve coş-
kuyla uyumlu biçimde sunuldu. Gösten-
nin bitimınde AhmetÖzhan'ın da değin-
digi gibı "dümayı gezebilecek bir projey-
di"bu.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi Or-
kestra ve K.orosundan, Av rupa'da ortaça-
ğın sonralanndan "Carmina Burana" ile
başlayan gösterıde, kıtanın güneydoğu-
sundan, en son ucundan Mehter Grubu gir-
dı sahneye "Fetih Marşryla. Koreogra-
fisinı Nil Berkan'ın yaptıgı "00$^"!, îs-
tanbul Tarihi Türk Müzigı Topluluğu'nun
"Güzel AşuVı ızledı. Sırayı Ahmet Özhan
ve İstanbul Tanhı Türk Müziği Toplulu-
gu ıle İstanbul Devlet Operası Orkestra ve
Korosu aldı, düzcnlemesını Serdar Yal-
çm'ınyapüğı Itri'mn "Salat-Ümmiye''siy-
le. Gazelhan Yahya Soyyiğit'in "Kasi-
de"sinden İDOB'un orkestra ve korosu-
nun seslendırdığı VerdTmn
4
*ReqiHem"ine
geçildi. Requiem. koreografısi ErdalUğıır-
lu'ya ait "Tachycardia" adlı gösteriye bı-
raktı yerinı. UKiCemal Erkin'ın "Köçek-
çe"si, Balık Ayhan ve grubununromanha-
valannakanştı. Mehteran.davulunugüm-
bür gümbür çalmaya başladığında dans-
çılar "Pehiivanlar
T
' gostensıne koyulmuş-
lardı. Grup Pulathane'nın Adıyaman Halİc
Dansı'ndan sonra Hammanıizade lsmail
Dede Efendinın Gülnıhal'ıni Ahmet Öz-
han ve İstanbul Xarihı Türk Müziği Top-
luluğu ıle IDOB orkestra ve korusu etki-
leyici bir yorumla sundu. Balık Ayhan ve
grubu. gımaia ve darbukanın kıvrak me-
lodılenyle Ntl Berkan'ın koreografisiyle,
geleneklerin günün modasına uyarlanma-
sının sergilendiği "BayramSabahrnaeş-
lik etti. İDOB orkestra ve korosu, Ahmet
Adnan Sajgun'un "Yunus Emre Orator-
yosu"yla Aııadolu insanının kardeşlik ve
sevgiye inancını dile getirirken, Bülent
Ozbekney solosuna başlıyordu. İstanbul
Tarihi Türk Müziği Toplulugu ve sema-
zenlerin sema gösterisini, orkestra ve ko-
ronun seslendirdiği \erdi'nin "DTrova-
tore"sı izledi. Nil Berkan ve Okiay Ke-
resteci, "Sevdim Bir Genç Kadını" adlı
tangoyla dans ederken, yıne Carmina Bu-
rana'ya geçildi. Grup Pulathane kemen-
çeyle horon teptikten sonra İstanbul Ta-
rihi Türk Müziği Toplulugu Mehteri Mo-
zart'm "Tûrk Marşın
nı sundu coşkuy la.
Gösterinin fınalinde İstanbul Devlet Ope-
rası Orkestra ve Korosu tüm sanatçılarm
katılımıyla Beethoven'ın "9. Senfoni"si-
nin koral bölümünü seslendirdı.
Çeşitli alanlarda gösterüer
Bu görkemli gösterinin sonunda izJe-
yicilerin yoğun alkışlan üzerine topluluk
üç kez bis yaptı; Türk Marşı'm, Carmina
Burana'yı ve Gülnihal'i bir kez daha ses-
lendirdi.
30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle
Türk pavyonundan başlayan Türk Yürü-
yüşü, resmı heyetin ellennde kâğıt Türk
bayraklanyla gösteriden önce Sony Pla-
za alamna gelmesiyle sona enruşti. 'Lirik
Tarih Gösterisi'ni ayakta alkışlayan ızle-
yıcıler, heyetten aldüdan bayraİdan sal-
layarak coşkuiannı yansıtıyorda Portekiz
televızyonunda da yayunlanan gösteriyle
bir izleyici "Türkfye'nin, üçüncü dünya
ulkesi oJmadıguu" kanıtladığını vurgulu-
yordu televizyon kamerasına. Ötekisi de
ne denli etkilendiğini.
Türk sanatçılannın gösterisi sadece bu
geceyle sınırlı kalmadı. Hergün sabahtan
başlayıp gece yanlanna dek süren müzik,
dans, tiyatro, multivizyon gösterisi, so-
kak gösterileri, şiir matineleri gibi etkın-
liklerde; İstanbul Tarihi Türk Müziği Top-
lulugu Mehteri, İstanbul Tarihi Türk Mü-
ziği Toplulugu ve semazenler, Balık Ay-
han ve arkadaşlan ile İstanbul Devlet Ope-
ra ve Balesı'nin gösterilen Expo '98'in icin-
deki çeşitli açık alanlarda sürdü.
1994'te Avrupa Kültür Kenti olan Liz-
bon, yüzyılın son büyük sergisini gerçek-
leştiriyor. Expo '98 alanı ve apart otel bi-
çiminde yaptıklan köy, metro, tren, oto-
büs iletişim ağı, sergi alanının sınınnda yer
alan 17 kilometre uzunluğundaki Vasco
de Gama Köprüsü... Eskiyi korumasını bı-
len ve çağdaş teknolojiyle de donanan
Lizbonlular gururlu.
Bizse bunca tantanalı ve masraflı 'Türk
seferi'nde olduğu gibi, her şeyi 'son da-
Idka'da mucizevi bir biçimde kotarmak-
tan ne zaman kurtulacağız acaba?
Kızü Giselle'in ctynasında bir siyasetsorgulaması
AYDIN ENGLN
Istanbul'dan bir "Kızıl Giselle" fırtınası geçti.
Dört gün boyunca Açıkhava Tiyatrosu 'nun son is-
kenılesini. yetmeyınce sıra aralanndaki tüm boş-
luklan dolduran (şanslı) Istanbullular, başannın
doruğundan deliliğin dehlizlerine yuvarlanan bir
balerinın dans, müzik ve sessizliklerden örülmüş
öyküsünü izlediler.
(Yeri gelmişken bir dilek: Pamukbank yöneti-
mı. bu gösterıyi düşünen, kotaran, gerçekleşti-
ren. banka kültürel etkinlikler bölümü çalışanla-
nnı terfi ettırsin, maaşlanna yüksek zamlaryap-
sın. sözleşmelerini ömür boyu uzatsın, marifetin
ıltifata tabi olduğunu unutmasın).
Bale denen, zarafetin müzikle buluştuğu. mü-
zıgın insan bedeniy le sarmaştıgı bir sanatın seyir-
ci olarak -yabancısı değilse bile- acemisi bir ga-
zeteci Kızıl GiscUe üstüne ne yazar, neden yazar?
Önce gösteri boyunca kimselere çaktırmadan
iç çektiği içın yazar. Alın Leningrad Bale Tiyat-
rosu'nun (program broşürüne yanlışlıkla St Pe-
tersburg Bale Tiyatrosu yazmışlar) dansçılanndan
biruu, ömeğın başbalerinlerden Vera Arbouajva'nın
biyografisıni:
"...1974 Krasnoiarsk (Sibirya) doğumlu olan
sanatçı, KrasnoiarskKoreograflEnstitüsü'nü 1992
yılında bitirmiş ve._"
Sibırya'nın derinliklerinde bir küçük kasaba:
Krasnoiarsk. Bir Sibirya kasabasında bir egitim
kurumu: Krasnoiarsk Koreografl Enstitüsü. Kras-
noiarsk Koreografi Enstitüsü'nü bitirmiş, dal gi-
bi bir genç kız. Leningrad Bale Tiyatrosu'nda
başbalenn...
Gel de çekme içini. Bir gün, belki de hiçbir
gün, "._1974 Şırnak doğumlu olan sanatçı, Şırnak
Koreografi Enstitüsü'nü 1992 yılında bitirmiş ve_"
diye yazamayacağını düşünüp de çekme içini...
Bu. 1917 Devrimi'nin kazanımıydı. Kendi akı-
şına kalsa. uzak bir Sibirya kasabasında süt sağa-
cak \e olsa olsa okuma-yazma ögrendiğıyle övü-
nebılecek gencecik bir kadını Kızıl Giselle'e ulaş-
tıran süreç elbette devrimin kazanımıydı.
St Petersburg Bale Tîyatrosu, 'Red Giselle'i beş gün İstanbul Açıkhava Tiyatrosu'nda sahneledi.
Amaaynıgösteride, 1917EkimDevrimrninye- kadar uzanan. sözünı ona devnmcı politıkalann
nilgiyle sonuçlanmasınm ipuçlan da vardı. Yaşa- belki de bilmeden- sorgulanışn dı
yan en büyük bale yönetmenlerinden Boris Eif- Boris Eırman bir antıkomünıst mı bilemem.
man'ın yapıtı. 1917'den başlayan, kültür alamna Ama Kızıl Gıselle'de altını bazen çok kaba çize-
rek soruyordu:
-Yoldâşlar, si\asi komiserleriniz parti adına ba-
ğtşlanmaz yanhslar \apıyoriar. Bale sanannın da-
ha da yüceîmesine yol açacak koşullan haariay a-
caklanna, sanaün ne ounası, nasıl olması, nasıl
>apılması. ne anlatması, neye yaraması üstüne ya-
lınkat yargüanm dayatryoıiar. Sanab metalaşöran
kapttahzıni aşmak için yola çıkanlar, sanab günü-
biıîik siyasetin zavalh bir aygıöna indirgeyerek
devrimin içini boşalayor, altını oyuyoriar..
1917'yi izleyen günlerde izlenen, adına "Pro-
letkult" denen kültür politikalan, devrimin 70 yıl
sonraki yenilgisinin tohumlannı serpmiyormuy-
du?
Kapitalizmin tarihsel yanlışhğını ve haksızlı-
ğıru sorgulayarak tarih sahnesine çıkan sosya-
lizm, 1917 sonrasında kendini sorgulamakta gü-
dük kalarak, yanlışlan aşmak yerine örterek, sor-
gulayanlan yüceltmek yerine kahrederek kendi ye-
nilgisini hazırlamadı mı?
Boris Eifinan, Kızıl Giselle'i 1989'dan önce, dev-
rimin Rıısyası'nda sergileyebilir miydi? Ruslar Kı-
zıl Giselle'i Rusya Federasyonu'nun uyruklan
olarak değil, Sovyetler Birliği'nin yurttaşlan ola-
rak izleselerdi; izledikten sonra bilinçlerinde Sov-
yet ülkesındeki kültür politikalan üstüne yakıcı
sorular belireydi; bu sorulann yanıtlannı arasa-
lardı; sorgularnalannı sosyalist demokrasinin -
kısıtsız olması gereken- olanaklanyla ete kemi-
ğe büründüreydıler devrim bu kadar kolay yenil-
mezdi, öyle göz açıp kapamacasına, "Akşam yat-
üm var, sabah kalkiım yok" olmazdı.
Sovyet (hattaDünya) insanının mutluluğu, esen-
liği için yaratılmış bir aygıt olan partiyi, kendi ba-
şına bira
amaç''a dönüştürenler 1989 yenilgisi-
nin istemeden mimarlan oldular. Oysa tarihin on-
lardan böyle söz etmesini hiç de hak etmemişler-
di.
Kızıl Giselle'in, devrimin başbalerinligınden ka-
pitalist metropollerin öğüttüğu bir delilik burga-
cına düşmesi de aynı "büyük" yanhşın "küçük"
bir yansısı. içinde yitip girtigi aynasında bir ye-
nilginin yakıcı ipuçlan yansıyor...
Kültür Servisi -"1993 yıhnda benim için
çokönemli olan kariyer ödüiünedeğer bu-
lunduğum Venedik Film Festivaü'nin, 'Er
Ryan'ı Kurtarmak'laaçıuşyapmasıonur
verici. Bu film, toplunısal vicdanımı bir
öykü içinde irdeiemeye duyduğum kişi-
sel gereksinimin sunucudur. Filmde çok
sevdiğim bir sahne var._ Asker, çıkanna
yapılan sahilde yerden kum topluyor ve
küçük bir şişeyedoldunıyor. Askerin sırt
çantasında. savaşnğı çeşitli yerlerin top-
rağını sakladığı başka şişeler de var... Ve
belki bir gün oleceği yerin toprağı da..."
sözleriyle dile getıriyor Steven Spielberg,
festıvali bu filmle açmış olmaktan duy-
duğu mutluluğu.
"Festivallere inanıyorum" diyor Spiel-
berg: "Ök kez bir festi>alde filminı gös-
teriktiginde 23 yaşınday dım ve bu da bir
İtalyan festivaliydi, Taormina...".
Yaşamda kalma savaşı üzerine...
Spielberg, Er Ryan'ı Kurtarmak'ta ın-
sana karşı savaşırken ölen ınsanın öykü-
sünü anlattığmı belirterek •*Ama tüm di-
ğer çahşmalanm gibi bu filmim de temel-
de "hayatta kakna mücadelesi" üzerineku-
ruhı. Aynca Normandiya çıkarmasmın.
en azmdan birçok Amerikan kuşağını
Avrupa'yla tanışnrdığuu düşünmek ho-
şuma gidiyor" dıyor.
"Er Ryan'ı Kurtarmak". 6 Haziran
1944 çıkarmasında kaybolan bir Ameri-
kan askerinı bulmakla görevli bir grup as-
kerin öyküsünü anlatıyor. Daha gerçek-
çi ve somutbirdeyişle. Ryan'ı kurtarmak
biremir. Spielberg, filminin DeSica,Ros-
sellini, Antonioni, Germi gibi ustalan ye-
tiştirmiş bır ülkeden ve \enedik gibı bır
festiv alden başlav arak Av rupa sıneması -
na merhaba demesinden büyük mutluluk
duv duğunu belirtiyor. "Böyle bir festiva-
li. savaşın ürkütücülüğü, umut ve cesaret
üzerine bir fibnle açmak, insanlara aslın-
da'kim' olduklannıhatırlarmanıneniyi
yolu. FUmler, insanlara bu karşılaştırma
ve yüzleşme şansuu \ermeB" dıyor yönet-
men: "Ben her zaman kendi ülkesinin
kültürel kinıligint' sahip çtkan çalışmalar-
dan vanayım. Öncekifilmlerimtamamen
düş gücümün birer iiriinüv düler. O> sa da-
ha sonraian tarihsel köklerime eğilme
gereksüıimi duymaya başladun.*
1
.
Spielberg sinemasının ilk döneminde,
bır öykü anlatıcısı ularak karşımıza çık-
tığı "ET, Indiana Jones, Jurassk Park"
gibı filnıler v ar. 1986 yılında 'TheColor
Purple" v e ardmdan gelen 'Güneş İmpa-
ratorluğu" ıle başlayan dönemde ise yö-
netmenın ticarı kavgılardan uzak, riskli
çalışmalara yöneldiğı görülüyor.
Güneş lmparatorluğu ve 'Schindler'in
Listesi' gibı fılmlennde de tarihi konu-
lara değınen Spielberg. 81 vaşındaki ba-
basından dınledığı öv küler iayesinde ta-
rıhe ılgı du>ma>a başladığını söylüyor:
"Babam gençliğinde Japonlara karşı sa-
vaşmış. Ben de onun, büyük savaş film-
lerini andıran öyküleriyle beslenerek bü-
yüdüm.".
Spielberg, Er Ryan'ı Kurtarmak'tan
söz ederken babasmdan duyduğu o dö-
neme ilişkin sözleri tekrarhyor: "D. Dün-
ya Savaşı, sadece masunıiyetin vitirilişi
anlamına gelmiyor. Bu savaş, özgüriüğü
korumakla tamamen kaybermek arasnı-
daki sının çizdi. Filmde özellikle Tom
Hanks'in canlandırdığı asker rolünedik-
kat etmenizi isrivorum. Banşın eski ve
yeni sınıriannın kalbi, bu adamın ellerin-
de.".
Spielberg, sinema hazinesinin peşin-
deki serüvenini sürdürüyor. Bir yandan
da Bach ve Mozart dinlemeye. Frank
Capra v e John Ford fihnlerini tekrar tek-
rar izlemeye devam ediyor; 20. yüzyılın
ilk dönem Amerikan resmi üzerine ça-
hşmalar yapıyor ve en çok keyif aldığı
şeyin, uzun sohbetlerin yapıldığı akşam
yemekleri olduğunu söylüyor.
KÖŞEBENT
ENİS BATUR
Epgin Telci
Selçuk Erez'in 'Se/an//cs/z'yazısınabayıldım. Bu-
güne dek tanımış olduğum Selaniklileri, ortak yön-
lerini gözümün önüne getirdim, bir de Ergin'i dü-
şündüm: Her ne demekse bu, ki bilen bilir, tipik bir
Selanikliydi Ergin.
Onunla, aynı işyerinde, ikı1
yıl bır odayı, yaklaşık dört
yıl ortak bir mesaiyi paylaşmıştık. 1988'de tanıştıy-
dık. Önce yoklama yaptı: Kimlerdendim, nereden
geliyordum, çevremde kimler vardı? Ite kaka ortak
tanışlar aradı, kurcaladı, geçmişimiz bir türlü kesiş-
medi. Sonra huyumu suyumu tartmaya başladı. Pek
az benzeyen yanımız vardı, gene de beni sevdi.
Ben de onu sevdim. Tutunamamış çocuk yanı ağır
basıyordu; hali vakti yerinde birailenin iyi eğitim gör-
müş oğlu hem çalışma hayatında hem de özel ha-
yatında müflisliği benimsemişti. Çocuklara ve çocu-
ğuna bağlıydı, bir de güzel içkilere. Gövdesiyle ters
orantılı bir içme kapasitesine sahipti, sanki sabah-
lan büyük bir susuzluğun ortasına uyanırdı. Işin il-
ginci pek sarhoş olmazdı: Gündüz seansını siestay-
la savuşturur, akşamüstü gelince ellerini ovuşturur-
du sevinçle: Gecenin başiıyor olmasj sevindirird?
onu.
Son derece zeki biriydi Ergin, huysuzluğunu den-
geleyen bir neşesi ve espri gücü olduğu hemen fark
edilirdi. Hafifçene kekelerdi konuşurken, bu aksak-
lığından özel bir üslup doğurmayı becerecek ölçü-
de yetenekliydi. Onu kışkırtmayı severdik Turhan II-
gaz'la, iş hayatımızı yarattığı kahkahalarla beslerdi.
Yokluğunu hemen hissettiren sıradışı insanJardan
biriydi, bir gün gelmese gözlerimiz onu arardı.
Doğan Kardeş dergisi ikinci kez yayın yaşamına
girdiğinde ciddi katkılan oldu. Çocuk dünyasını ger-
çekten de içinden tanıyan, onlaria doğrudan diya-
log kurma yolları üzerinde kafa patlatmış biriydi.
Oyunla egitimi buluşturan çözümler, projeler üretmek-
te düpedüz ustaydı.
Alkol tutkusu (bir asktı bu), Ergin'i çalışma disip-
lininden kopamnazdı. Işe erken gelir, konusu üzerin-
de yoğunlaşır, dergiye coşkuyla sanlırdı. Muhasebe-
ciler dışında herkesle iyi anlaşır, kolektrf düzene yat-
kınlığını gösterirdi. O dönemde Turhan, o ve ben, he-
men her öğlen Yakup'a gider, yemek saatlerine bile
iş sorunlannı taşırdık. Birkaç fıkir doğardı oracıkta.
Arada Ergin'i hanım konusunda konuşturmaya ça-
lışırdık, hemen eliyle bir giyotin işareti yapar, kadtn-.
lardan yorgun düştüğünü, o tarakta artık bezi olma-
dığını ima ederdi. Oysa, alımlı bir kadınla karşjlaştı- •
ğı an bütün tavırian değişir, içinde kadim bir ayarh-
cı kıpırdardı. Zarifti Ergin, nerede kime nasıl davra-
nılacağını bilen bir beyefendiydi. Sanınm, onu gö-,
rünce irkilenler, iş hayatına birlikte atıldığı yaşıtlany-;
dı daha çok: O kesitte başansız olmuş olması ken- j
disini aslında üzmezdi, karşı taraf onun hâlâ 'eşitko-'
şu//arda'ymışlarcasınadavranmayı sürdürmesinden î
tedirgin olurdu ya, bu biraz kırardı Ergin'i. ;
Akşamlan ikinci hayatı başlardı. Büyük bir barku- J
şuydu Ergin, hergecesini öyle geçiımeyi severdi: Bü- »
tün som yainızlar, benzerleriyle karşılaştıkları baria- j
ra tutkun değil midirler? Hayatını sarsan bir harca-:
ma alanıydı o, Borçlar Kanunu'nun müebbet mad-«
desi gibi yaşardı orada. "
Geldi geçti Ergin. Cenazelerden hiç hoşlanmadı-,
ğım için ben uzaktayken ölmeyi akıl edecek kadar*
inceydi, diye avutuyorum kendimi. Kırgınlıklar, kimf *
bozgunlar yer aldı hayatında, hiçbiri onu mutsuz;
edecek ölçüde içinde yer etmedi, edemedi. Bir iz b(- *
rakayım tasası yoktu onda, gene de çocuklannm.
övünebileceği renkli, canlı, sıcak, anlamlı birinsantn.
anısı kaldı geride. Kim azımsayabilir?
Ayvalık'ta klasik müzik konseri
• Kültür Servisi - Ayvalık Yaylı Çalgılar ve Oda
Müziği Uzmanhk Kursu'na kaülan 25 öğrenci, 9
Eylül Çarşamba akşamı bir konser verecek. 1
Eylül'de Ayvalık'ta kültürel ve sanatsal zenginliği
canlandırmak amacıyla klasik müzik öğrencilerine
yönelik olarak düzenlenen uzmanlık kursu,
Ayvalık'ı seven aydınlann ortak çalışması
sonucunda gerçekleştiriliyor. Prof. Filiz Ali'nin
koordinatörlüğünde ünlü keman sanatçılan Ayla
Erduran, Mikhail Khomitzer, Valeri Oistrakh ve
Viktor Pikayzen'in öğretmen olarak katıldığı ve 25
öğrencinin öğrenim gördüğü kurs 10 Eylül'de sona
erecek. Kursa katılan öğretmenlerin, gençlerle
birlikte 9 Eylül Çarşamba akşamı saat 20.00'de,
Ayvalık Huzurevi'nde vereceği konserin biletleri
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Ayvalık
Şubesi'nden temin edilebilecek. Kursun
önümüzdeki yıllarda daha kapsamlı hale getirilerek
yaz okuluna dönüştürülmesinin öngörülmesinin
yam sıra Ayvalık Festivali gibi bir organizasyon
düzenlenerek bölgeye gelen turist profılinin
değiştirilmesi ve turizme canhlık kazandınlması da
düşünülüyor.
Kilisede org ve trompet konseri
• Kültür Servisi -
Italyan Kültür
Merkezi'nin katkılanyla
Yapı Kredi Sanat
Festivali '98
kapsamında trompet
sanatçısı Tranquillo
Forza ve org sanatçısı
Fabio Framba bugün
saat 16.00'da St.
Antoine kilisesinde bir
konser verecekler. Forza
ve Framba, konserde
Stanley, Galuppi, Bach,
Lucchesi, Albinoni, Da
Bergamo ve Hendel'in yapıtlannı yorumlayacaklar.
Vicenza'da bulunan A Pedrollo Konservatuvan'nın
kompozisyon bölümünü tamamlayan Forza, 1997
yılında Basel'de bulunan Schola Cantorum'da Barok
Trompeti diplomasını aldı. Koro kompozisyonu ve
yönetim konusunda uzmanlaşan Framba ise
Padova'daki St. Antonio d'Arcella Kilisesi'nin
resmi orgcusu ve 1990 yılından bu yana önemli
festivallere konuk oluyor.
Sabancı'mn koleksiyonu Internerte
• Kültür Senisi - înternet'teki Sabancı Holding
(Tıttp:, www.sabanci.com.tr) sayfasına giren
sanatseverler Sabancı Koleksiyon başlığı altında
New York Metropolitan Müzesi'nde sergilenecek
hat, Kuran ve fermanlan inceleyebilecek. 'Sakıp
Sabancı Hat Koleksiyonu'nun 10 Eylül günü
açılışının yapılacağı Metropolitan Müzesi, Los
Angeles Müzeleri ile kurulan link bağlantısı
sayesinde müzeler hakkında bilgi alabilecekler.
Cumhuriyerin 75. yılında tarih ve kültür
birikimimizi dünyaya tanıtmak amacıyla
düzenlenen "Altın Harfler: Sakıp Sabancı
Koleksiyonu'ndan Osmanlı Hat Sanatı, İstanbul'
sergisi Internet aracılığıyla tüm dünyaya ulaşacak.
Müzeler hakkında daha fazla bilgi almak isteyenler
için müzelerin Internet adresleri: The Metropolitan
Museum of Art (http://www.metmuseum of Artj,
Los Angeles County Museumof Art • . •
(http://www.lacma.org)