Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 EYLUL 1998 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Üçüncü Troia Savaşı'nı Biz Kazanalım!
Prof. Dr. CELAL ŞENGOR/7L \iaden Fakultesı ve Avrasva
Yerbılımlerı Enstıtusu TVBA U\ esı
T
ozlu \e engebelı toprak
şose uzerınde hopla>ıp
zıplay arak yol alan Mer-
cedes marka arazı araba-
sının arka koltuklannda
ben, eşım Oya v e şofbrum
Cevdet bır yandan oturduğıımuz yere
olabıldığınce sıkı tutunmaya çalışırken
bır yandan da arabayı kullanan Indıana
Jones şapkalı san saçlı adamın Alman
şıvesıyle Turkçe olarak anlattıklannı
dınlemeye çalışıyoruz "Troiaveçevre-
si" dıyor, " kutsal topraklardan sonra
dunyanın en çok bilinen yeridir. \vTupa
tarihi burada başlar, Avrupa kuhurunun
en eski yazüı eseri olan Homeros'un Ilı-
ada'sı buralan anlatır Roma'yı kurdu-
ğu soylenen \eneas buradan gıtmıştır
Troıa ve çevrebinın bır mıllı park halı-
ne getınlmış olması son derece vennde
bır karar Ne yazık kı mıllı parkın he-
nuzbırplanı yok
Bırplan oluşturabılmek ıçın vuz bın
ıle yuz y ırmı bın Alman Markı cıvann-
da bır para gerek Plan olmadan parkı
korumak zor" llende tarıhsel Beşık
Koyu'nun guneyınde, bacaları tehdıt
edıcı dumanlar sa\ uran çımento fabn-
kasınıgostenvor "Buçimentofabrika-
sı için önce bir ko> oluşturuldu \anıba-
şında. Eh, gerekli dedik. Anıa sonra, bu
koye kestirme olsun dive bir de >ol açtı-
lar. İşte bu tip ufak mudahalelerle park
>ok olabilir." Bu arada Mercedes'ın on
koltuğunda oturan dokuz yaşındakı oğ-
lum Asım. uyanvor "Profesör Korf-
mann, biraz hızlı gitmi>or rnuvuz?"
Asım, Troıa kazılannın on y ıldır başka-
nı olan, yırmı beş yıldır Turkıye'de ar-
keolojık çalışmalar yapan Tubıngen
Unıversıtesı 'nın duny a çapındakı prehıs-
toryacısı Manfred Korfmann'ın gerçek
konuğu Troıa ıle ılgılendığını duyunca
Profesor Korfmann. Asım'ı derhal ka-
zıya davet ettı, ben, Oya ve Cevdet ıse
buraya 'Asım'ın yanındakiler' olarak
çağnldık
Asım'ın sesı, Profesor Korfrnann'a
kuçuk konuğunu anımsatıyor "Asnn'ın
nesli" dıyor Mehmet Akıf' ı anımsatan
bıredayla, "burada Homeros'un betim-
lediği (tasvir ettiği) bıtkileri, ha>"vanlan
gormelL Tabii ayüan da geri getireüm de-
mivorum, ama orneğin alageyik Toros-
lar'dan buraya getirilebiBr tekrar. Orman
buralarda yavaş yavaş yok oluyor." Tam
bu arada ılende bır tepecık belınyor
K.orfmann kuçuk konuğuna seslenerek,
"Akhılleus'un mezanna geüyoruz" dı-
yor Asım heyecanla soruyor "Kalka-
nını buMunuz mu?" Korfmann acı acı
guluyor "Hayır, ama bunlan bulduk."
GosteTdıklen Beşık Koyu'nun kuzey ın-
de yan yana dızılmış ınşaat halınde zevk-
sızlık tımsalı bır sıra tatilevi!' "Bunla-
nn izinleri sözde parktan önce alınmış.
İyi de, \anındaki >enüer nasıl yapıldı?
Ama tabiu park planı ounazsa. park baş-
muhendisi, muduru bir kez bile gelip
parkı denetlemezlerse, parkla ilgilen-
mezlerse, park da zarar görür, parklık-
tan çıkar. Hemen şuraaktaki,Yenikoy 'de-
ki uç dort katiı inşaatlara bir bakın. Bun-
lar ohnamabydLAma denetleyen VDk. Bu-
, rası sizin ulkeniz, eünizde, başkalannın
sahip olabilmek için her şeylerini vere-
bilecekleri de\ bır hazıne var. Bu hazi-
ne hem arkeolojik, hem tarihsel hem de
doğaL Reklama bile gereksinimi olma-
dan butıin dunyaca tanınan bir yer." Bu-
rada Profesor Korfrnann arabay ı aruden
durduruyor "Şu karşıdaki kule benze-
rişe> var ya" ondekı kolruğun sırtına çar-
pan çenemı oğuştururken gosterdığı ye-
re bakıyorum Cevdet'ınyardımıylaışa-
ret edılen bınayı goruyorum "Cezayir-
li Gazi Hasan Paşa'nın köşkünden arta
kalan kule. Buradald Hasan Paşa çiftli-
ğüıibilirsiniz."(Hayırbılmıyorduml
Uru-
versıtemın kurucusu olan bu buyuk Os-
manlı amıralının v e sadrazamının bura-
da çıftlığı olduğunu hıç duymamıştım1
Bunu buyuk bır utanç ıçınde evsahıbı-
me ıtırafedıyorum) "Aa! Oysaçokün-
lüdür" dıyor Herr Korfmann yarama
tuz basarcasına, "Geçen yüzydda gravür-
leri bile vayımlanmıştır Avrupalı bazı
gezginlerin eserlerinde. Her neyse, bu
çiftlik buranın 18. yüzyılda bile önemi-
ni gösteriyor. Şu Beşik Koyu, 20. yuzyıl
başına kadar ters ruzgâr yüzünden Ça-
nakkale Boğazı'na giremeyen gemilerin
uygun ruzgâr beklediklen yerdi. Baa
gunler dort jüze yakın gemi demirler-
mış burada. Troia, eskiden bo\ le gemi-
lerden vergj alarak geçinirdi."
Akhılleus'un mezan dıye bılınen ho-
yuk, defınecılerden korunması maksa-
dıyla Korfmann'ın ekıbınce kazılmaya
başlamış Hoyukun tepesınde kazıyı yo-
neten Cıncınnatı Unıversıtesı'nden Wîl-
liam Ayhvard ıle tanıştıktan sonra Prof
Korfmann, Amasyalı Strabon'danpasaj-
lar anımsatıyor bıze Akhılleıon şehn.
Akhaıon neredeydıler, çevre o zaman-
larnasıldı Sonra kuzeydoguya donerek
tum Troas'ı, yanı Troıa'nın ülkesıru, ıçı-
ne alacak bır el ışaretıyle "tşte bu çev-
re, insan tarihinin en önemli, en kutsaL
en güzel yeıierinden biridir. Bakın, ku-
zeyde Gelibolu, Çanakkale Boğan, baş-
lıbaşına bir destan, bir kah ramanlarya-
tağı, adeta modern Turkive'nin doğdu-
ğu, Ataturk'ün Türk ruhunu tekrar şah-
landırdığı yer. Hemen onun yanıbaşın-
da, onunla kucaklaşmış gibi, Troas, A.s-
ya'nın Avrupa ile hükümranlık savaşı-
na tutuştuğu bir başka ver. Mehmet Fa-
tıh (Fatıh'e boyle dıyor Korfmann) bu-
raya gelmemiş miydi? Papa II Pıus'a
"Troıalılann, Hektor'un ocunu Rumlar-
dan aldım' diye vazmamış nuydı? Ata-
tûrk 'Dumlupınar'da Troıalılann ocunu
aldık' dememiş miydi? (*)Çanakkale Sa-
vaşı, Troia Savaşı'nm bir devamıydı Ata-
türk'ün kafasında. O, Çanakkale'yi ka-
zandığı halde, Osmanlı Devleti yenik
diıştu. tstanbul hukumeti sonra Troia
atının o feci rolünü oynamaya kalktı,
Dumlupınarzonınlu oldu. Orada Mus-
tafa Kemal yeni bir Anadolu devletinin
temeUerini attı. Şimdi ise biz Üçüncü
Troia Savaşı'nı veriyoruz. Bu çevreyi, bu
guzellikleri, bu tarihi korumak, gelecek
kuşaklara Anadolu'nun, tarihinin te-
meUerini gosterebilmek. \nadolu tarihi
ile A\ rupa tarihinin ortakkokkrini, Hek-
tor'dan Priamos'tan, Aeneas'tan, Meh-
met Fatih'ten, Cezay irli Gazi Hasan Pa-
şa'dan Mustafa Kemal'e uzanan tarihi,
her şeyiyle; yıkılan (harabesı) yer biçim-
leri, bitkisi, hayvanı ve destanlany la bir-
likte bırakmakisti>oruz. Burası sizin ül-
keniz. Bu hazûıenin sahibi herkesten ön-
ce sizlersiniz. Politikacınızla, dev let ada-
muuzla, askennizle, profesorunuzle, işa-
danunızla,koylunuzie,sokaktakivatan-
daşımzla buraya sahip çıkın. Bu hazine-
yi koruyun, saklayın. Zenginliğinizin far-
kında olun ki gerçekten zengin olasıruz.
Asun'u nesli ve ondan sonraki nesiller
burasıyla övunsünler, gururlansınlar!"
Prof Korfmann'ın, Akhılleus'un me-
zanndan Troas'a bakarak soyledığı bu
coşkulu sozlen dmlerken onu bırden
Homeros'a benzettım tzmırlı şaır te-
rennum ettığı destanlarla Troıa'nın, Ana-
dolu ıle Avrupa'y ı bır y azgı (kader) bır-
lığı ıçınde bırbınne bağlayan bu kutsal
yenn unutulmasını engellemıştı Şımdı
Herr Korfrnann, yerellenn (mahallîlenn)
Osman Bey'ı. dunya çapında arkeolog
vebüyuk Turk dosru, kazılan ve proje-
lenyle bu eşsız toprak parçasının tan-
hının ve doğasının en ufak bır aynntı-
sının bile unutulmaması ıçuı uğraş ve-
nyor
San saçlan şıddetlı kuzey ruzgânn-
da uçuşan, bır elıyle Troas' ı ışaret eder-
ken oburuy le de oğlumun elını tutan bu
buyuk bılım adamına Akhılleus'un me-
zannın ustunde, IdaDağı'ndan Troas'a
hukmeden z^eus'a bakar gıbı bakıyo-
rum
O da Aeneas'a ve soyuna 'ikbal' va-
at eden Poseidon gıbı Asım'ın nesKne ve
onlann soylanna Troıa'nın ve Troas'm
gorkemını (ıhtışamını) vaat edıyor
Bu vaadın yeruıe gelmesıru sağlamak,
Üçüncü Troia Savaşı'nm doğanın ve ın-
sanın tahnbıne karşı kazanılmasını sağ-
Iamak, bu uğurda Prof Korfmann ve
Prof Bozkurt Güvenç gıbı ozvenlı dost-
lanyla omuz omuza savaşım vermek
her Turkıye Cumhunyetı yurttaşının
kendı ulkesıne ve halkına karşı en kut-
sal gorevlennden bın değıl mıdır9
Cum-
hurbaşkanından, başbakanından, kultur
bakanından Asım'ın yaşındakılere de-
ğın'
(*) Bkz Aslan, R, 1997, Troıa'nın
Ûcu Atlas sa\ı47 (Şubat 1997),s 34-
50
ARADA BİR
Av. Dr. CENGİZ ABBASGtL
Dilimizdeki Yozlaşma
Ulus olmanın en onemlı gostergesı, dılıdır Dılı ko-
rumanın, dılı durulaştırmanın anlamı ulusal bılıncın
guçlenmesı ve yuceltılmesıdır Dılı, yabancı dılle-
nn saldırılanna bırakmak ulusal bılınçten odun ver-
mek anlamınadır Ancak son yıllarda heralanda ol-
duğu gıbı dıl konusunda da buyuk bır aşınma goz-
lenmektedır 5O'lı yıllardan ben ulusal degeriere
olan saldırılann dılımıze karşı olanlan ıse ınanılmaz
boyutlara ulaşmıştır Işın uzuntu veren yanı gerek
konuşma gerekse yazı dılımızdekı bozulmalar te-
cımsel duyuru (ılan) ve tabelalarda da hızla yayıl-
maktadır Şehır sokaklarında gezerken yabancı
dılde yazılmış tabeladan geçılmez oldu İnsan bır
anda acaba yabancı bır ulkede mı dolaşmaktayım
duygusuna kapılmaktadır Hele bazı televızyon ku-
rumlannın adlannın baş harflennı bastıra bastıra In-
gılızce soylemelerı ınsanı çıleden çıkarmaktadır
Konuşurken yerlı yersız yabancı ozellıkle de In-
gılızce kelımelerı araya sıkıştırmayı ustalık sanan
Ozal'ın azımsanmayacak payını unutmamak ge-
rekır Tecımevlerı (tıcarethane) kapılarında gorulen
bu kırlenme, bıraz da Ozal'ın koşedonucu tutumu-
nun urunudur Dılımızdekı bu kırlenme ekın yayı-
lımcılığının (kultur emperyalızmı) tıpık bır orneğını
oluşturmaktadır Işın uzuntu veren yanı ıse ulus ola-
rak duyarsız kalmamızdır Oysa yasal duruma bak-
tığımızda bu gıbı durumlara onlem getıren duzen-
lemelerın olduğunu goreceğız Nedendır bılınmez,
bu yasal olanaklar gorulmemekte ya da gorulme-
mezlıkten gelınmektedır Sırası gelmışken ılgılı an-
cak duyarsız yetkılılere bu yasal duzenlemelen ha-
tırlatmakta yarar ummaktayız Ulusal bılıncın urun-
lerınden 1926 tarıhlı yasa (Iktısadı Muesseselerde
Mecburı Turkçe Kuılanılması Hakkında Kanun) ılk
hatırlattırılacak yasadır 805 sayılı ve bugun de yu-
rurlukte olan yasanın 1 maddesı (Turk tabıyetın-
dekı her nevı şırket ve muesseseler Turkıye dahı-
lındekı her nevı muamele, mukavele, muhabere he-
sap ve defterlennı Turkçe tutmaya mecburdurlar)
buyurmaktadır Burada her nevı muamele dendı-
ğıne gore kuşkusuz tecımevı tabelalarını de kap-
sadığı kanısındayız Bu olanak karşısında yapıla-
cak ış, çok kolaydır Sanayı veTıcaret Bakanlığı ya
da tıcaret ve sanayı odalan yolu ıle bır genelge ya-
yımlanması yeterlı olacaktır sanısındayız Şımdı dıl
konusundakı temel yasaya bır goz atalım Ulu on-
der Atatürk'un onemlı devrımlerınden bırısı Dıl
Devnmı'dır Onemıne dayalı olarak Turk Dıl Kuru-
mu'nu da kendısı kurmuştur Bu kuruluş 12 Eylul
duşuncesı sonucu daha etkın ve venmlı olma sav-
ları ıle gene ulu onderın kurduğu Turk Tarıh Kuru-
mu ıle bırlıkte ortadan kaldınlarak 2876 sayılı Ata-
turk Kultur Dıl ve Tarıh Yuksek Kurumu Yasası ıle
yenı bır kuruluşa donuşturulmuştur Şımdı bunun
yerındelığını tartışacak değılız Ancak bu yasanın
36 maddesı (Turk Dıl Kurumu'nun amacı Turkdı-
lının oz guzellığını ve zengınlığını meydana çıkar-
mak Onu yeryuzu dıllerı arasında değerıne yara-
şır yukseklığe erıştırmektır) buyurmaktadır Dılını
seven herkesın dıleğı aynıdır O halde ışın gereğı-
nı yapmak da yasal bır gorev olmaktadır Ancak
gel gor kı bu gorevı ustlenen ve gereğını yenne ge-
tırene de rastlanamamaktadır Bu bağlamda bır de
Kultur Bakanlığı'nın kuruluş yasasından soz et-
mek gerekır Ozal donemı urunlerınden olan Ka-
nun Hukmunde Kararname olarak çıkarılmış 354
sayılı bu yasanın 1 maddesı ıse amaç olarak kul-
turel değerlen yaşatmak, gelıştırmek, yaymak, ta-
nıtmak, değerlendırmek ve benımsetmek, kultur
konularıyla ılgılı kamu kurum ve kuruluşlarını yon-
lendırmek ve ışbırlığınde bulunmak, tarihi ve kul-
turel varlıkların tahrıbını ve yok edılmesını onle-
mek olarak buyurmaktadır Yanı konumuza do-
nersek Dılımızın bu gunku acıklı durumundan kur-
tanlması ıçın yapılması gerekli çalışmalann odağın-
da Kultur Bakanlığı'nın olması gerekır Hem de ya-
sal bır gorev olarak Durum boyleyken Kultur Ba-
kanlığı'nın onderlığınde başta Dıl Kurumu olmak
uzere ıvedı onlemler alınarak çalışmalar başlatıl-
masında sayılamayacak yarar vardır Yoksa gıde-
rek ekın yayılımcılığının batağında boğulup gıde-
rız Karamanoğlu Mehmet Bey bunun ayırdına
1277'detam 721 yıl once varmış Konya onlerın-
de vuruşurken kente gırmeden once ılk ış olarak
butun ulkede yalnız Turkçe konuşulmasını buyur-
muştur Bu bıze yedı yuz yıl once venlmış onemlı
bır derstır Ancak anlayana
Aydmlanma Sürecinde Cumhuriyet
BURHANGUNEL
Y
aşadıklanmıza, çevremıze alıcı
gozle bakmazsak olup bıtenı an-
lamaya çalışmazsak, "Günler
akıp gjdiyor_." deyıp ıçımızı çe-
kerek omur tûketebılınz Ama
dunyaya ve kendımıze çevırdı-
ğımız eleştırel bakış yanı sıra sorgulayıcı yak-
laşımlar bızı geçmışten alıp geleceğe taşıyacak-
tır Kendımızv, çevremızı, dunyamızı ve ıçınde
bulunduğumuz evTenı usumuzu kullanarak kav-
ramamızdan sonra, yaşama ılışkm sorular ure-
terek, o sorulann doğru yamtlannı arayıp bula-
rak bılgıye, bılınce, ozgurluğe ve mutluluğa ka-
vuşmarmz olasıdır
Bu surecı yaşarken sanat ve felsefe alanmda-
kı bınkımm yanı sıra ıletışım araçlan da ınsan-
lığa yol gostencı ışlevlennı yenne getırebılır, ge-
tırmelıdır Gunumuzde bu gorev ını yaşama ge-
çırebılen, sorumluluk orneğı veren bır ıletışım
aracından, Cumhuriyet gazetesınden soz etmek
ıstıyorum
Kendı adıma soyluyorum, ıçınden geçmekte
olduğumuz kargaşada, bır yandan kureselleş-
menın getırdığı "yükselen değerler"ın baş don-
durucu hızma yetışemedığımden, ote yandan
yukselebılmek(') uğruna her turlu pıslığe bula-
nan, dolayısıyla yozlaşan tukenen ortamlara ve
bu ortamlann "mensuplanna" duyduğum tık-
sıntılı korkudan, çoğu kez çevremde hıç kımse-
ye soru soramaz olmuştum
Cumhunyet'ınkargaşa, yozlaşma ve ılkelleş-
me karşısında aldığı net tav ırla yureklendım, yı-
tırdığım coşkuyu ve sev ıncı yenıden yakalaya-
bıldım Olumsuzluklara karşı başırruzı yekın-
dırmek, ınsanı msan yapan gerçek değerlen
anımsatmak ve bunlann yenıden yaşamdakı ye-
nnı alabılmesını sağlamak, hem insan olmanın
hem de ulkesını, toplumunu seven aydın olma-
nın koşulu İşte, kureselleşmenın. ulus dev letı
tum şer guçlenn bırleşmesıyle ve ıçınde yuzu-
len kargaşanın yoğunlaştınlmasıyla yok etme-
nm, msan olma bılıncını ortadan kaldırmanın.
ınsanı insan yapan değerlenn topluca çope atıl-
masının yoğunlaştığı, ınsana karşı her turlu sal-
dınnın süreklılık kazandığı bugunlerde, bır ga-
zete, gazetemizCumhuriyet bızı aydınlanmanın
sureklı dev ınımıne çağınyor, bununla da yetın-
mey ıp ulusal bılıncın tum toplum katlannda ye-
nıden yaygınlaşmasına katkıda bulunuyor Salı
ve cuma gunlen gazeteyle bırlıkte okura ulaştı-
nlan kıtaplardan soz edıyorum elbette Bu kıtap-
lar, Cumhunyet'ın cumhunyetımızı ve aydınlan-
mayı sureklı kılmayı amaçlayan geleneksel tu-
tumunun daha da somutlaşması anlammı taşı-
yor
1960'lann ortalanndan ben okuru olduğum,
kımı zaman da urunlenmle sayfalannda yer al-
dığım Cumhunyet gazetesı, kendımle ve dun-
yayla hesaplaşmam soz konusu olduğunda. ge-
nye bakıp da gunır ve sev ınç duyduğum zengın-
lıklenmden bın KemaUst toplumcu bakışımın
gunluk yaşantımdakı karşılıklanndan bın de bu
gazete olmuştur hep Ona ulaşamadığım pek en-
der gunlerde eksıkhğını duyduğum bır arkadaş,
bır dost, bır yoldaş 1971 'de ılk oykum Cum-
hunyet'ın aylık sanat ekınde yayımlandığında
duyduğum sev ınç. gurura v e onura da eşlık ede-
rek hâlâ ıçımde durur, konu edıldığınde gozle-
nmde guluşe, pınltıy a donuşur 1997 y ılında ba-
na venlen Yunus Nadı Roman Odulu ıse, ovun-
meyı. boburlenmeyı kuçuk duşurucu davranış-
lardan sayan anlayışımın ıçınde ayncalıklı bır yer
tutan ender ovunçlenmden bındır İşte tam da
bu noktada. soylenememış bırkaç soz, bu yazı-
nın gerekçesı olarak önumde durmakta Andı-
ğım odule ılışkın törendekı konuşmam sırasın-
da, sozu uzatmaktan çekınmıştım, bunlan anla-
tacaktım, olmadı, şımdı sırası geldı, soyleyece-
ğım
1980'den bu y ana. bırey sel yaşamımın onune
geçen toplumsal/ulkesel kaygılanmın ıçınde bı-
n var kı, tum kaygılanmın onde gelenlennden-
dır
"Cumhuriyet gazetesi, basının medyalaşması
sürecinde sonuna kadar direnip onuruy la ayak-
ta kalabilecek mi acaba?" Doğrusu bu soru bu-
gune değın can sıkıcı bıçımde belleğımde yer al-
dı ve kendını yıneleyıp durdu Cumhunyet ga-
zetesı kapanırsa, laık demokratık cumhunyetı-
mız de yıkılacakmış gıbı gelır bana hep Gerçek-
ten de Cumhunyet gazetesıyle cumhunyetımız
ozdeş, adaş ve yoldaş değıl mıdır
9
Bu saptama
ve ozdeşleştırme tanhsel akış ıçensınde bırlık-
te gerçekleştınlmış ulus olma aydınlanma/uygar-
laşma yolculuğundan kaynaklandıgı denlı, Cum-
hunyet gazetesınde cumhunyetımızı koruma,
kollama, savunma ve aydınlanma savaşımını
surdûrme çabalannın yogunluğundan da guç ve
esın alıyor kuşkusuz Cumhunyet'le bırlıkte oku-
ra venlen salı ve cuma kıtaplanyla bır yandan
aydınlanma meşalesı yakılıp yenıden elden ele
ulaştmlırken ote yandan da curnhunyetUTuzın de-
lıkanlılık yıllannın ve Ulusal Kurruluş Savaşı-
mızın gerçeklen, olgulan, kıtaplar ve ışığa do-
nuşen belgeler halınde yaşamımızı yenıden ay -
dınlatmaya. geleceğımızı hazırlamayabaşlamış-
tır
Artık ınanıyorum kı. ne Cumhunyet gazete-
sı yıkılır, ne de olgunluk donemıne yurumekte
olan demokratık laık cumhunyetımız Cum-
hunyet gazetesını "kurumlastıran" Nadir !Na-
di'nın yedıncı olum yıldonumunu yaşadığımız
şu gunlerde, Ühan Selçuk'un 18 Ağustos 1998
gunlu Cumhunyet'tekı sozlen umut, ınanç v e guç
venyor "Tek bağunsız gazete Cumhuriyet'tir
bugün_ Bu sonuç, Nadir Nadi'nin Cumhuriyet'i
nasıl kurumlaşürdtğını gosteren en çarpıcı kanıt_"
Cumhun>et gazetesının laık cumhunyetımız-
le, ulusal bağımsızlığımızla bırlıkte sonsuza ka-
dar yaşaması dıleğı ve ınancıy la tum cumhun-
yetçılere, tum aydınlanmacılara, ozgurluk ve de-
mokrası savaşçılanna selam olsun
PENCERE
SIVAS3.ASLtYE
HUKUK
M\HKEMESİ'NDEN
1998 528
Davacı TDÇİ Genel
Mudurluğu vekılı avukat
Alı Çımen tarafindan da-
valı \lı Kahya aleyhıne
açılan cebn tescıl dav^-
sında, Tüm aramalara
ragmen adresı tesbıt edı-
lemeyen Alı Kah>a'nın
3 11 1998 gunü saat
9 00'da mahkememızde
bızzat hazır bulunması
\ eya kendısını bır v ekılle
temsıl etürmesı, aksı tak-
dırde yokluğunda duruş-
ma yapılıp karar venle-
ceğı hususu ılan olunur
Basın 40805
GSB. TStP ve TKP üyesı, tSTA Haber
4jansı muhabın, Polıtıka Gazetesı Yazı Işlen
Mudüru, Savaş Yolu ve Gûneşlı Dünya yazan,
Cumhunyet Gazetesı mensubu, ınsansever, çelebı,
uıançlı sosyalıst
AYDEVŞENESEN
(1950-1998)
aramızdan aynldı Başımız dık olsun
ARKADAŞLARI
SASONSULH
HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Da\acı Sadıve Su-
nar ın davalılar Hazıne
ve Karameşe Koyu Muh-
tarlığı aleyhlenne mah-
kememıze açtığı tescıl
davasının vapılan açık
yargılamasında venlen
ara karan gereğınce, Da-
\ a konusu yer Batman ılı
Sason ılçesı Karameşe
köyü Tıra mezrası Sıkre
bolgesınde kaın doğusu
AlıBa>ındırtarlası batı-
sı Fahrettın Sunar tarlası.
kuzevı Sason Çayı ve gü-
neyı Mehmet Bayındır
tarlası ıle çevnlı taşınma-
zınMK 'nun 639 mad-
desı gereğınce davacı
adına tapuja tescıl edıle-
ceğınden bu \erle ılgısı
olanın kanunı 3 aylık su-
re ıçınde mahkememıze
ıtırazlan ılan olunur
1108 1998
Basın 41506
Sevgili Celal,
Demek, Beyoğlu Tekstirde fareleri
kovalayamayacağız...
Rahat uyu canım arkadaşım.
SEVİNÇ
Sevgili arkadaşımız
AYDEV
ŞENESEN'i
trafik kazası sonucu yitirdik.
Ailesinin ve tüm sevenlerinin
acısını paylaşıyoruz.
Murat Fıral. Celal \ıldırım. Kazmır Pamır,
Tatv os Bebek, Sınan Y üdu, tbrahım Kurt,
Sedat \zak. Şukru Guner, \vnur Hayrullahoğhı,
Yuksel Selek, Cunevt Başboğu. Nabı Yağeı. Çıçek
\ ağcı, Şeref Y ıldız, Berdan Dere, Toygnn Eraslan.
Mehmet Karaca, Feridun Gıırgoz, Mostafa Pacal,
Omer Gu>en, Erdal Talu, Şeyda Talu, 4hmet Muhlar
Sokücu, Ergın Cınmen. Bahn Belen, Ibrahim \k;in.
>ermın 4kşın. Rasım Oz, Mustafa Gungor, Bulent
Itko, 4kın Atalay. Adalet Dınamıl. 4dıl Demırcı,
Cihan Şenoğnz, Zehra Şenoğuz. Ertan l >ar.
Berrin l>ar, Tnrgut \asalar.
Oğuz Tanındı. Mebuse Tekay
İLAN
T.C.
BAHÇE SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo 1996 136
Davacılar Kemal Ateş \s tarafindan mahkememıze
açılan veraset davasında olu olduğu belırtılen, ancak
mırasçılan tesbıt edılemeyen Bahçe ılçesı Savranlı kö-
yunden Mustafa Gul (Okkeş oğ ). Ökkeş Gül (Ökkeş
oğ ) Elıf Gül (Ökkeş kızı), Gulıstan Savran (Osman kı-
zı). Done Savran (Osman kızı), v e A> şe Savran (Osman
kızı)'nın mırasçılannın \eya mırasçılan bılen kışılenn
3 ay ıçensınde mahkememıze muracaat etmelen, aksı
takdırde mırasçısız vefat eden munslere ılışkın yasal
hûkûmlenn uygulanacağı ılanen teblığ olunur
Basın 41642
TEŞEKKUR
Hastalığımla ılgılı tanı ve tedav ı konusunda
yakın ılgılennı esırgemeyen,
başta Sayın
Dr. ZAFER KAYA
v e Sayın
Dr. NAHİT ÖZCAN
oknak üzere Sonomed Göriıntuleme Merkezı
yönetıcı ve tum çahşanlanna,
aynca şefkatlı doktorum
Sayın
Dr. EKREM DUMAN'a
teşekkurlenmı sunanm
MEHMED KEMAL
Nereden Nereye?..
Enver Bey 29 yaşında. Berlın'de asken ataşe.
Imparator VVilhelm, genç kurmaya onem venyor,
Turkıye'nın gelecektekı onderı sayıyor, bu hava
saraya yayılıyor.
Imparatorun genç yeğenlerınden bır Alman
prensesı, Turk bınbaşısına ılgı duyuyor Ancak tum
kadınca yaklaşma çabalanna karşı Enver'ın yaptğı
tek şey, prensesın karşısında dıkılıp topuklannı
bırbınne çarpmak, mahmuz şıkırtısıyia genç kadına
yanıt vermek...
Prensesın konağındakı bır "kabul gunu"ne
Enver çağrılıdır. Prenses odasına çekılır, hafıf ve
açık bır gıysıyle dıvana uzanır, havaya aşk kokusu
sınmıştır; ama, Enver kapıdan gırıp durumu
gorunceyine hazırola geçer, topuklannı bırbınne
çarpıp ayakta dıkılır
Prenses dıvandan fıriar, yuzu mosmor kesılır,
ofkeyle atar kendısını dışan
"- Fakat bu bır manken! "
Şevket Süreyya bu olayı ıkı tanıktan dınledıkten
sonra yazmış.
Genç zabıtın utangaç davranışını dogal saymak
gerekır. O yıllann Osmanlı delıkanlısını daha kuçuk
yaştan etkıleyen toreler, davranışlan belırlıyordu.
Enver Bey sonunda Ikinci Abdülhamrt'ın kardeşı
Şehzade Süleyman Efendi'nın kızı Naciye
Sultan'la evlendınlır
•
Naciye Sultan anılarında o gunlen anlatıyor:
"Yazlan Nıspetıye Koşku'nde, kışları Fenye
Sarayı'nda otururduk. Yan yana olan kardeş
saraylannın arasında bile yuksek duvahar vardı
Herçocuğa maaş bağlanırdı. Herçocuğun kalfası,
arabası, lalası ve tablacısı vardı. Bır aıle sofrası
gormemıştık Hepımız kendı başımıza yemek
yerdık. 40-50 odalı saraylarda bile yemek odası
dıye bır şey yoktu Herkesın yemek tablası kendı
odasına gelırdı. Şehzadeler ve sultanlar ıçın
mektep de yoktu Dışardakı mekteplere de tabıı
gondenlemezlerdı. Biz gene saraya gelen ozel
hocalardan bazı dersler alırdık. Hulasa serbest
hayatın hasretını çekerdık Nıtekım bugun
duşunuyorum da, herşey pahasına, tekrar o
hayata donmek ıstemem."
Naciye Sultan 30 yaşındakı Enver Bey'le
nışanlandığı zaman 12 yaşındadır.
1911'de nıkâh kıytlır.
Enver Bey Naciye Sultan'ı ancak 1914 yılında
gorebılecek, duğun de o yıl yapılacaktır.
•
Son yıllarda 1923 Devrımı'ne karşı çeşıtlı
kesımlerden saldırı başladı. Cumhuriyet ıle
demokrasıyı bırbınnden ayırıp 1923 Devrımı'nın
Turkıye'ye hıçbır şey getırmedığını soyleyecek
kertede aklını yıtırmış olanlar ortaya çıktılar
Oysa 1923 Devnmı'nden oncekı yaşam, ulkenın
tepesındekı saraylarda bile ılkeldı
Cumhunyet yenı bır insan yarattı.
Yenı bır kadın
Cumhunyet devnmını gerçekleştıren kuşaktan
gençlenn evleneceklerı kızı ancak nıkâhtan sonra
gorduklennı duşunmek, yaşananlann denniığını
bıze anlatabılır
Ama bu yeterlı mı'?
•
Turkıye bır yana, gunumuzde Turkıye'ye ders
vermeye kalkışan sozde ılerı toplumlarda bile
kadın ıle erkeğın eşıtlığı sağlanamadı
Pekı, kadın-erkek eşıtlığının sağlanamadığı bır
toplumda demokrası eksık değıl mıdır?..
1923'te kurulan Cumhuriyet kadın hukukunda
ınanılmaz bır demokratık devnmı gerçekleştırdı
Yine de tum ınsanlıkla bırlıkte yuruyecegımız
yol çok uzun...
CENAN
BIÇAKÇI
1933-1995
Işçı sınıfının, yoksul köylünün ve
tüm ezılenlenn kurtuluşunu
"Sosyalızm"de gördü. Bu amaç ıçın,
öldüğü güne kadar ınançla,
umutla, ınatla mücadele etti.
O'nu, "Sosyalızm için Bağımsızlık ve
Demokrası" mücadelesınde, bayrağı
yuksek tutmak uğruna ömürlennı
veren "devnmcı"lere duyduğum denn
sevgı ve saygıyla anıyorum.
GÜRER BIÇAKÇI
VEFAT ve TEŞEKKUR
Hermıne Altun ve Şake Mumcan'ın kardeşı,
Prof Dr Ara Altun'un dayısı, Ferah ıle Feryal'ın
Hırant Amcalan, DSt Barajlar ve HES Daıresı
Emeklı Başkan Yardımcısı,
fflRANT MUMCAN'm
(Elektrık Muhendısı)
kısa surelı hastalığı, vefatı ve cenazesınde yakın
ılgılennı gorduğûmuz
Cumhurbaşkanı
Sayın
SÜLEYMAN DEMtREL
başta olmak üzere. Genel Sekreter
NECDET SEÇKİNOZ'e, DSİ Genel
Mudurlüğu'ne, Barajlar ve HES Daıresı
Başkanlığı'na, Bolge ve Şube Mudurlüklen ıle DSİ
mensuplanna, dost ve mesaı arkadaşlanna, ılan,
telgraf, telefon ve çeşıtlı yollarla tazıyede
bulunanlara, cenaze törenme katılanlara. çelenk
gonderen ve bağışta bulunanlara ıçten ve açık
teşekkurlenmızı sunanz
AİLESİ