Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 31 MART1998SALI
4 HABERLER
Cezaeyleninde
açık görüş
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Adalet Bakanlığı'na bağlı
ceza infaz kurumlanndaki
tutuklu ve hükürrüüler
Kurban Bayramı
dolayısıyla açık görüş
yapacak. Adalet Bakanı
Oltan Sungurlu imzasıyla
Cumhunyet
Başsavcılıklanna
gönderilen genelgeye
göre. yaptınlacak açık
görüşten, "Ramazan
Bayramı'nda verilen açık
görüşten sonra firar eden
veya firara teşebbüs
edenler, cezaevi idaresine
karşı isyan edenler, terör
suçu veya terör amacı ile
işlenen suçlardan dolayı
hûkümlü ve tutuklu
olanlar"
yararlanamayacak. Açık
görüş Ankara, tstanbul,
Izmir, Adana. Mersin.
Bursa, Antalya, Gaziantep
ve Diyarbakır kapalı
cezaevlerinde 8-9-10
Nisan tarihlerinde olmak
ûzere 3 gün, diğer bütün
cezaevlerinde 9-10 Nisan
tarihlerinde 2 gün
yaptınlacak.
3 HADEP'Iİ
gözaltına alındı
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Ankara DGM Cumhuriyet
Başsavcılığı'nın başlattıgı
soruşturma üzerine
haklannda yakalama
talimatı bulunan HADEP
Parti Meclisi (PM) üyeleri
Sırn Sakık. Feridun Yazar
ve Sedat Yurtdaş ifade
vermek için geldikleri,
Ankara OGM'de Terörle
Mücadele Şubesi
ekiplerince gözaltına
alındı. Şubeye götürülen
HADEP'lilerin, bugün
savcılığa sevk edileceği
öğrenildi. Ankara DGM
Başsavcılığı. HADEP'in
bastırdığı 1998 yılı
takvimiyle ilgili başlattıgı
soruşturma kapsamında
partinin 51 PM üyesi
hakkında yakalama
talimatı vermişti.
Kıngız
panlamentepler
• tstanbul Haber Ser\isi
- TBMM Başkanı Hikmet
Çetin'in davetlisi olarak
Türkiye'ye gelen
Kırgızistan Temsilciler
Meclisi Başkanı Abdıgani
Erkebayev
başkanlığmdaki
parlamento heyeti, dün
Istanbul'da turistik yerleri
gezdi. Heyet üyeleri,
programlan gereği
Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel ve Başbakan
Mesut Yılmaz'la da
görüşecekler.
Töre cinayeti
davası
• ŞANLIURFA
(Cumhuriyet) - Bakışlar
köyünde Şemse Kaynak
adh genç kızın töre
uğruna öldürülmesi
davasına dün Şanlıurfa 1.
Ağır Ceza
Mahkemesi'nde başlandı.
Sanıklar Halil. îbrahim ve
Buğdat Kaynak, genç
kızın çalı toplamaya
giderken traktörden
düşerek öldüğünü,
ifadelerinin de işkence ile
ahndığını öne sürdüler.
Duruşma. işkence ile
suçlanan jandarma
görevlilennin ifadelerinin
alınması için 30 Nisan
1998 tarihine ertelendi.
Fırar duruşması
• BURDUR
(Cumhurhet) - Ülkücü
baba adıyla bilinen Kürşat
Yılmaz ve arkadaşı Ali
Oymak'ın Burdur
Cezaevi'nden uzman
çavuş Numan Güvenir'le
birlikte firar etmesiyle
ilgili davaya Burdur
Asliye Ceza
Mahkemesi'nde devam
edildi. Cezaevi Müdürü
tbrahim Bülbül ve
yardımcısı Zihni
Güngör'ün tutuksuz
yargılandıklan davada,
tutuklu olarak yargılanan
Cezaevi 2. Müdürü Ferhat
Özkan tahliye edildi.
Yılmaz ve Oymak'ın
Burdur Cezaevi'nde
kaldıklan süre içinde her
an firar etme şansına
sahip olduklannı belirten
Özkan, "Kaçan
hükümlülere karşı bütün
müdürler aynı şekilde bir
davTanış içindeydiler"
diye konuştu. Duruşma
ilerijci bir tarihe ertelendi.
1918 Eylülü
J
nde düşmanla çarpışarak kolordusunu
nehrin karşı kıyısına geçirdiği yerdeydim...
Yll 1912
İnönü
Yemen'de
Fiiistin ve
Suriye cephesinde
görev yapan
kurmay Bnb. İsmet
(İnönü) Yemen'de
Ahmetİzzet
Paşa'nın
karargâhında
(Orta sırada sağdan
birinci). İstiklal
savaşında destanlar
yazan memleketin
komutanlan
buralarda büyük
tecrübeter
kazandı.
Şeria'dababamın izinde• • nümüze çıkan bir Ürdün astsu-
O
bayına geliş nedenimizi anlattık.
80 yıl önceki savaşta Osmanlı
askerlerinin nehri geçtikleri ye-
ri aradığımızı ve benim o za-
manki kolordu komutanının oğlu olduğu-
mu duyunca bize inandı mı bilmiyorum, a-
ma bü>ükelçiliğin makam arabasını görün-
ce herhalde "Sefiri Türkiye'' ile konuştuğu-
na güvendi ki komutanına haber vereceğini
söyleyerek bizi barakasına aldı.
lçeride on beş yirmi dakika bekledik. Bu
arada başka bir askerle de konuştuk. O bizi
dışan çıkararak, yamacm kenanna daha ya-
kın bir yerde kurulmuş, etrafı açık başka bir
barakaya götürdü. Oradan aşağıdaki vadi bi-
raz daha iyi görünüyordu ama, ağaçlar neh-
ri gene saklıyordu. Bu sırada hava birden
değişti. O zamana kadar pınl pınl olan gök
birdenbire karardı ve yağmur başladı. Biz
beklemeye devam ederken yağmur hızla şid-
detlendı ve bir de sert rüzgâr çıktı. Öyle ki..
altında bulunduğumuz sundurma bizi hiç
koruyamıyor, fırtınanın etkisiyle yağmur
barakanın bir yanından girip öbür yanından
çıkıyordu. Beş dakika içinde sınlsıklam ol-
muştuk.
Sonunda komutanın arabası, biraskeri cip
gözüktü. Içinden çıkan bir teğmen bizimle
biraz konuşup amacımızı anladıktan sonra,
büyük iyi niyetle. "Getin ben sizi nehre gö-
türeyim'" dedi. Yağmur altında koşarak ara-
baya doluştuk. Cipin kapısını kapattığımda,
üst kenarda birikmiş sular başımdan aşağı
döküldü.
Teğmenin arazi arabası, çamurlu bir yol-
da bata çıka ilerledi ve bir iki sonuçsuz de-
nemeden sonra bizi nehrin kenanna kadar
götürdü. Tam orası olduğunu kuşkusuz söy-
leyemem ama, herhalde babamın 1918 Ey-
lülü'nde kolordusunu geçirdiği yere yakın
bir noktadaydık. Yağmurdan kabarmış ne-
hir, önümüzde coşkulu biçimde akıyordu.
Genişliği on metreden fazla görünmüyor-
du. Fakat vadinin iki tarafı hemen dik ya-
maçlarla yüksetiyordu. Etrafa bakarken, bir
düşmanla savaşarak buradan geçmenin ne
kadar zor olacağını düşündük.
Prens Hasanın evlnde
Teğmen. cipiyle bizi tekrar tepeye çıkar-
dı. otomobilimizin yanına getirdi. Halimize
bir göz attım. Nehre girmiş gibi yukandan
aşağı ıslanmıştık. Yardımlan için tejğmene
ve astsubaylara teşekkür ederken. "Urdün,
80 yıl önce Şeria'yı geçen babamın anısına
saygı göstermek için bizi de onun kadar ıs-
latü!" dedim. Gülüşerek aynldık.
O akşam Veliaht Prens Hasan'ın evinde
yemeğe davetliydik. Kendisini görünce sa-
bahki gezimizi ve nedenini anlattım. Baba-
mın öyküsü çok ilgisini çekti. Hemen içeri-
ye kütüphanesine gidip. 1918 savaşlannı an-
latan İngilizce bir kitap getirdi. İçinde Am-
man etrafındaki muharebeyi gösteren bir ha-
rita buldu ve "Benim büvük amcam Prens
Anıların P
Ürdün
f
den Ipi
Yemen' a ^-
ERDALİNON
Zeid de buradaydı" dedi. Yalnız o. Osman-
lılara karşı tarafta. İngilizlerle beraber Am-
man"ı almak için savaşıyormuş. Zeid'in oğ-
lu Prens Raab da, veliahtın konuğu olarak
oradaydı. "Şimdi bepüniz dostuz" diyerek
babalanmızı saygı ile andık.
Yemen gezisi
Yemen, Arap Yanmadası'nın güneyinde
yer alan, üç tarafı denizle çevrili, yüzölçü-
mü Türkiye'ye yakın, nüfusu bugün 17 mil-
yonu bulan ve her yıl yüzde 3.9 oranmda ar-
tan büyük bir ülke. Herhalde doğasının çe-
şitlihğinden dolayı
Batı'nıneskikıtap-
lannda mutlu Ara-
bıstan (Arabia Fe-
lix) diye tanınıyor.
Osmanlılar Ye-
men'de iki kez ege-
menlik kurmuşlar.
Birincisi 16. ile 17.
yüzyıllar arasında
olmuş. tkincisi ise
ondokuzuncu yüz-
yılın ikinci yansın-
da başlayıp Birinci
Dünya Savaşı'nın
sonuna kadar de-
vam etmiş.
Bu ikinci ege-
menliğinsonyılla-
nnda İsmet İnönü,
1910-1913 arasın-
da üç yıl, Ye-
men'de, Ahmet İz-
zet Paşa komuta-
sındaki Osmanlı
sefer gücünün bir
kurmay subayı ola-
rak görev yapmış-
tır. Seferin amacı,
yaygın bir ayaklan-
mayı bastınp yeniden Osmanlı yönetimi al-
tında asayiş ve güvenliği sağlamaktı. Baş-
kaldıranlar, Yemen'in ortasındaki dağlık
bölgede yaşayan, Zeydi mezhebine mensup
büyük halk kitlesidir. Başlannda dini ve sı-
yasi liderleri İmam Yahyavardır. Ayncaku-
zeyde Yemen ile Hicaz arasındaki Asir böl-
gesinde başka bir topluluk, Seyit İdris'in
eğmenin arazi arabası, çamurlu bir yolda bata çıka ilerledi
ve bir iki sonuçsuz denemeden sonra bizi nehrin kenanna
kadar götürdü. Tam orası olduğunu kuşkusuz söyleyemem
ama, herhalde babamın 1918 Eylülü'nde kolordusunu
geçirdiği yere yakın bir noktadaydık. Yağmurdan kabarmış
nehir, önümüzde coşkulu biçimde akıyordu. Genişliği on
metreden fazla görünmüyordu. Fakat vadinin iki tarafı hemen
dik yamaçlarla yükseliyordu. Etrafa bakarken, bir düşmanla
savaşarak buradan geçmenin ne kadar zor olacağını düşündük.
başkanlığında isyan halindedir. Bunlarakar-
şılık Yemen'in Kızıldeniz kıyısındaki düz-
lük bölgede oturan ve Şafii mezhebinden
olan halk isyana katılmamıştır.
Sefer gücü Hamidiye kruvazörü ile Kızıl-
deniz'deki başlıca liman olan Hudeyde'ye
- gelir Yemen'e varchkiannda durumu nasıl
gördüklerini. babam "Haüralar" kitabmda
(Birinci cilt, s. 61) şöyle anlatıyor:
"Hudeyde'ye mart nihayetlerine doğnı
vardığımın tahmin ediyorum. Alışmadığı-
mız bir sıcakta, boğucu bir hava içinde çalış-
maya başladık. Yemen'in Tahama denilen
kısmı düz, bildiğimiz az irtifalı sahil arazisi
3. Kolordu Komutanı Alb. İsmet (İnönü), Suriye cephesinde denetimde.
tabiatında idi. Halkı Şafii olarak Zeydi ima-
mına mezhepce tabi değildi. Sâkin ve devle-
te sadık bulunuyorlardı. Yemen'in Cebel'
denilen doğu kısmı ise Zeydilerie meskûn,
kâmilen ayaklanmış haldeydi. Yemen'de as-
keri işgaL, idarenin emniyetini muhafaza için
daimi bir usul sa> ıhrdı. tlçeleri ve bölgeleri
vilayet merkezi Sana'ya bağlayan yoUar da-
imi karakollaıia tutulur ve menzil yanlann-
da büyücek merkezler, kuvvetli birüklerie
tahkim edilerek ufak çevreter halinde muha-
faza edilirdL L'mumi isyan olduğu vakit her
tarafta halk karakollara ve merkeztere hü-
cunı eder. zaptedemediklermi kuşataraK bfi-
tün bölgede her türiü gkllş gelişi keserdi. İs-
yan başlannda Sana'da ve büyük merkezler-
de bulunan ihtiyat kıtalan her tarafa yetişe-
rek taarruz kuvvetlerini dağıtmaya çalışır-
lanü. İsyan mayalandıkça ve genişledikçe ar-
bk etrafa yetişmek mümkün olmaz, kuman-
danlann ve idarenin takdirine göre muhasa-
ra hali kunılurdu. Bundan sonra anavatan-
dan bir yeni kuvve-
tin gelip muhasa-
rayı kaldırması ve
eski kıtalardan
kurtarabiklikleriy-
le beraber devlet
idaresini yeni bas-
tan emniyete koy-
ması icap ederdi.
Biz Hude>de'ye
geldiğimiz zaman
Zevdilerin hâkim
olduğu bütün doğu
ve doğu-kuzey kıs-
mı muhasara edil-
miştL"
Daha önce yıl-
larca Yemen'de bu-
lunmuş, birçok se-
ferde insanlan ve
koşullan iyice öğ-
renmiş olan Ah-
met İzzet Paşa'nın
bu durum karşısın-
da verdiği karar,
ilk önce olabildi-
ğince hızla Zeydi
bölgesinde devlet
yönetimini kur-
mak, ondan sonra
Asir'e karşı hareket düzenlemek oluyor. Bu
amaçla kuvvetler toplandıktan sonra Hu-
deyde'den Sana doğrultusunda harekete ge-
çiliyor. Babam bu gelişmeyi kısaca şöyle
anlatıyor:
"Geniş ve sarp Menaha bölgesi işgal olu-
narak mahsur asker kurtanldı ve ileri hare-
kâtdevam etti. Sana'ya kadar müteakip böl-
gelerde çetin muharebeler oluyordu. Ye-
men'in kendisine mahsus sa\-aşâdetlerini iyi
tanıyan ordu kumandanı, mukavemetleri kV
rarak ileriiyordu. Dört beş muhtelif yerde
Yemenlilerin kesin bir şekilde muharebe ka-
bul ettiklerini hatırlıyorum. Sekiz on gün
içinde Sana'\ a \ardik. Muhasara açüdı. Ha-
reket, Sana'dan idare olunmava başladL"
Babamın 1910 yılında çarpışarak aştığı
Hudeyde-Sana arasındaki sarp araziyi 88 yıl
sonra 11 Şubat 1998 günü Yemen Büyükel-
çimiz SanhTopçuoglu ve eşi ile birlikte, çok
daha rahat koşullarda geçtim. Bugünkü Ye-
men Cumhuriyeti'nin başkenti Sana. 2300
metre yükseklikteki bir yaylaya kurulmuş
tarihi birkent. Buradan sahilde Hudeyde'ye
giden asfalt yolu, Çinliler bir teknik yardım
programı içinde yapmışlar. Çetin, engebeli
arazide iki defa tepelere çıkıp inerek, sürek-
li dönemeçlerden geçerek 220 kilometrelik
" uzaktığ'ıotomobille ancakdört saatte alabil-
dik.
Sava$tan kalan izler
Sana'dan çıkarken yolun kenannda Arap
stilinde yapılmış güzel, zarif bir anıt gör-
düm. Büyükelçimiz bunun. Cumhunyetin
1962'dekurulmasıöncesindelmamlığabağ-
lı olanlarla Cumhuriyet taraftarlan arasında
yaşanan iç savaşta Cumhuriyetçilerle birlik-
te çarpışırken ölen Mısırlı askerlenn anısı-
na dikilmiş olduğunu söyledi. Biraz daha
ilerde Çin pagodalannı andıran küçükyapı-
lann süslediği bir parkın yanından geçtik.
Bu da bir anıt-mezar imiş ve burada yolun
yapımı sırasında meydana gelen kazalarda
ölen Çinliler yatıyormuş. Arka arkaya geç-
tiğimiz bu iki anıt, Yemen'e gelmiş jaban-
cılann ölülerine saygı sunarken bence. Ye-
men insanının ve doğasının karakterlerini
de iyi özetliyordu.
Döne döne çıktığımız bir tepenin >ama-
cındaki ufak bir kentte durduk. Burası. ba-
bamın anılannda adı geçen Menaha idi.
Aşağımızda kalan uçurumlarla karşırnızda-
ki kayalık tepelerin oluşturduğu göıkemli
manzarayı seyrettik. Orada oynayan çocuk-
larla beraber resimler çektirdik. Bu sırada
yanımıza gelen birkaç kişi Arapça bilen şo-
förümüzle konuşmaya başladılar. Iktidar
partisinin yerel örgütüne mensup imişler.
Bize kenti göstermek ve özellikle birkartal
yuvasını andıran tepeye çıkarmak istiyor-
lardı.
Daha çok yolumuz olduğunu söyleyerek
özür diledikse de dinlemediler. Herhalde
merkezden kesin talimat almışlardı. Bir ara-
zi arabasıyla önümüze düştüler. Büyükelçi,
olacaklan önceden tahmin ettiği için biz de
arazi otomobiliyle gelmıştik. Yol denemeye-
cek bir patikadan hoplaya zıplaya geçerek,
arada bir durup yürüsek mi diye düşiherek,
tepeye vardık.
SÜRECEK
TIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR e-mail: oral.calislar@plaret.com.tr
PARİS - Avrupa insan Hakları
Federasyonu'ndan avukat Bene-
dict'le Chatelet'de bir bulvar kah-
vesinde oturup Türkiye üzerine
sohbet ediyoruz. Benedict, fede-
rasyonun Türkiye bölümü sorum-
lusu. Nefis bir Paris bahan, herta-
raf günlük güneşlik, havalar aç-
mış.
Benedict, iki gün önce Paris'te-
ki bir yürüyüşten söz etti. Le
Pen'in önderlik ettiği Milli Cep-
he'nin büyümesi ve yüzde 15'lik
bir oy oranını koruması Fransızla-
n ciddi ciddi korkutuyor. Özellik-
le, son yerel seçimlerde bazı mer-
kez sağ siyasetçilerin Milli Cephe
ile ıttifak yapması, ılımlı Fransızla-
nn kanının tepelerine sıçramasına
neden olmuş. Merkez sağın lide-
ri durumundaki Cumhurbaşkanı
Chirac, bu tepkiyi sert bir dille or-
Rodin Müzesi'nde Camille Claudel
taya koymuş. Cumhurbaşkanı bu
tür seçimlerde tarafsız gibi görün-
mesi gerekirken dinlemeyip, tav-
nnı açıkça dile getirmiş.
Fransızlar, şimdi Le Pen daha
güçlenirse nasıl önlem alırız diye
aralannda tartışıyorlar. Türkiye'de
siyasi islama karşı ne yapılması
gerektiğine benzer düşünce ayrı-
lıklan, Fransa'da Le Pen'in parti-
si konusunda da ortaya çıkıyor.
Yüksek orandaki işsizlik, sağ ve
sol partilerin, rekabet sırasında Le
Pen'i birbirlerine karşı kullanma-
ya kalkışmaları, Milliyetçi Cep-
he'nin büyümesi ve varlığını kav-
raması konusundaki temel etken-
ler olarak ortaya çıkıyor. Bu gidiş-
le aşın ırkçılık tehdidi, Fransa'nın
korkusu olarak önümüzdeki dö-
nemde de gündemi işgal edecek.
Paris'in müzelerini ve tarihi yer-
lerini daha önce birkaç kez do-
laştığım için, bu kez kafelerde
oturmayı, sokaklarda yürümeyi
yeğliyorum. Yıne de özel bir me-
rakım nedeniyle D'Orsay Müze-
si'ni ve Rodin Müzesi'ni gezece-
ğim. Daha önceki yıllarda Rodin
Müzesi'ni dolaştığımızda bir sürp-
rizle karşılaşmıştık. Rodin Müze-
si'nde, Rodin'in heykellerinin ya-
nı sıra Camille Claudelın hey-
kelleri de yer alıyordu.
Enfes erkek - kadın figürlerinin
yer aldığı Camille Claudel'in hey-
kellerinin altındaki küçük yazıları
görmezseniz ve özel bir ilgiyle
bakmazsanız, bu heykellerin ona
ait olduğunu anlamanız mümkün
değildi. Hiçbirtanıtma kataloğun-
da da bu konuda bir bilgi yer al-
mıyordu. O gezide ipek'le birlik-
teydik, ipek bu tabloya tepki gös-
terdi ve tepkisini müze yetkilileri-
ne bildirdi.
Rodin Müzesi'nden çıktık,
D'Orsay Müzesi'ne gittik, bu mü-
zede de bir Rodin bölümü yap-
mışlardı. Rodin bölümünde yine
Camille Claudel'in heykelleri de
yer alıyordu veyine o Rodin'in adı
arkasmda gölgede kalmıştı. Cla-
udel'in kadın olarak adı yoktu.
Claudel ile Rodin arasındaki acı-
larla dolu aşk serüveni birçok
araştırmaya konu olmuştu. Kadın
yazarlar bu ilişkide Claudel'in na-
sıl ezildiğini ve esas acı çeken ta-
raf olduğunu dile getirmişlerdi.
Bütün bu çabalara, gösterilen
tepkilere karşın Paris gibi bir şe-
hirdeki müzelerde Claudel'in adı,
Rodin'in adı altında ezilmeye de-
vam ediyor ve buna da kimse cid-
di bir tepki göstermiyordu. 7 yıl
önce bu durum canımızı sıkmış
ve karşılaştığımız müze yetkilile-
rine eleştirilerimizi iletmiştik. 7 yıl
sonra bir değişiklik var mı diye ye-
niden bugün bu müzeleri dolaşa-
cağım Benedict'e sordum. Onun
bu durum fazla dikkatir çekme—
miş, "Bir değişiklik olduğjnu san—
mıyorum" dedi.
•••
Fransızlar, bu yılın haziranında»
yapılacak olan Dünya Fjtbol Ku—
pası'na ev sahipliğine lazırlanı—
yorlar. Her yer, bu kupenın mas—
kotlanyla dolu. Bu amaçla kupa—
nın ambleminin yer ald^ı bıçak—
lann Paris'teki dükkânlaın vitrin—
lerini süslemest, dünyann çeşitlB
yerlerinde tepkilere neden oluyor^.
(ngiliz ve Almantelevizycnlan, ho—
liganlarınelinegeçecekDu bıçak— •
lann tehlikeli sonuçlara nedert»
olabileceğini söylüyoriave bu bı—
çaklann satıştan kaldınhasını is—
tiyorlar. Dün dükkânlarca bu bı—
çaklar satılmaya devar ediyor—
du...
Işte size bir Paris marzarası...