Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 31 MART 1998 S U
12 KULTUR
PORTAL DtKMEN GÜRÜN
Bravo Tîyatro Stüdyosu"Rol dağüımlan kıhk degiştirmeter_
Yargıçlar, generaller, başpiskoposlar
mabeyindler, başkaldınyı buzluğa kal-
dıran asiler, kostümlerimi ve salonlan-
nuyannahanrlayacağım... Cvinize dön-
me vaktiniz geldi, hiç kuşkunuzohnasın
eviniz buradan da sahteve gerçek dışı."
" Balkon" bir fantezi, birdüş, birkar-
şıgeliş, bir gerçek, birritüel,bir simge-
leT oyunu. Sistemin dışladığı Genet'nin
kuraldışı dünyasından kopup sistemin
orta yerine balyoz gibi inen bir tokat.
Dişli bir oyun. Tiyatro Stüdyosu, üze-
rinde uzun süre konuşulacak mükem-
mellikte bir çalışmaya imzasım attı
"Balkon"la.
Başar Sabuncu'nun yorumunda öne
çıkan törensel yapı Genet'nin diğer
oyunlannda da saptanan ritüel niteliği-
ne bir gönderme olmanın ötesinde,
"gerçek" ve "gerçekdışı" arasmdaki sı-
nırlann birbiri içinde yok oluşunun da
altını çizer. Perde acılır ve genelevin
görkemli odasında, görkemli giysiler
içinde vaaz veren başpiskopos, jestle-
riyle, ses tonuyla dinsel bir tören yönet-
mektedir. Her şeyiyle etkileyicidir.
Güçlü bir müzik ve bordorenginhâkim
olduğu, kendine özgübir anlatım dili ta-
şıyan paravanlar tören atmosferini des-
tekleyen elemanlardır. Bu tören, pisko-
posun ait olduğu sınıfin gerçeğini mi
yansıtmaktadır. Yoksa bu sınıfin varo-
îuşu üstüne mi kurulmuştur? "Günah-
kâr" (kadın) bir yandan din adamımn
varoluşunun, öte yandan da onun ihti-
raslannın simgesidir. Bu sahnede cin-
selliğın vurgulanması ve din adamının
aynalarla, kendi görûntüsüyle hesaplaş-
ması oyunda altı çizilen çelişkilerden
biridir.
Cellat, Hırsız, Yargıç üçgeni de yine
farklı bir düzlemde törensel bir nitelik
taşır. Yargıcın da tıpkı başpiskopos gi-
bi varlığının kaynağı, karşrsındaki genç
kadının "Hırsız" olarak sahip olduğu
varhktır. Burada da sahne yargıcın ay-
nalarla yüzleşmesiyle noktalanır.
ZJalkon' bir
fantezi, bir düş, bir
karşıgeliş, bir gerçek,
bir ritüel, bir simgeler
oyunu. Sistemin
dışladığı Genet'nin
kuraldışı dünyasından
kopup sistemin orta
yerine balyoz gibi inen
bir tokat. Tiyatro
Stüdyosu, üzerinde
uzun süre konuşulacak
mükemmellikte bir
çalışmaya imzasım attı
"Balkon"la. Oyunun
önemli bir yam da
oyun süresince
kışilerin kendi
dünyalanm kendi
fantezilerini
yaratışlanna şahit
oluşumuzdur.
General ise kan ve çamuru simgele-
yen kırmızı çizmeleri. süslü üniforma-
sı içinde kısrağına binerken "Esld var-
hğımın yalnızca bir yansımasmm ben"
der. Aynadaki görüntüsünü selamlarken
kendi yansımasından, yansımasının
yansımasından söz eder.
Temalardan biri onur
1982'de Chatilla kampına giden Ge-
net bir söyleşide,
u
Balkon"da işlediği
temalardan birinin "onur" olduğuna de-
ğinir. tnsanlık onunı. Geneleve gelen
her onurlu müşteri onurunu orada ara-
maktadır, elle tutulur bir onur peşinde-
dir, ama onur kılık değiştirmiştir. Bu
sahnelerde alaycı birüslupla altı çizilen,
hem bu onur arayışı hem de gerçek ve
görüntü arasındaki çelişkidir. Başpis-
kopos, Yargıç ve Generalin bir genelev
içinde yarattıklan dünyalarpolitik refe-
ranslarla yüklüdür.
Polis Şefi ise diğerlerine oranla çok
daha grotesk boyutlarda ele alınmıştır.
Farklıdır. Oyun boyunca bu farklılığın
altı sürekli çizilir.
O, kendi rolü içinde yücelmek, ken-
di şiddeti içinde çoğalmak arzusunda-
dır. Görüntüsü kendinden aynlıp Ir-
ma'nın salonlanna girdiği anda çoğala-
caktır.
Oyunda sürekli olarak gerçek ve gö-
rüntü arasındaki ikilem irdelenir. Smır-
lann nerede başlayıp nerede bittiği sor-
gulanır.
Gerçeğin ve gerçekdışı olanın göre-
celiği tartışılır. trma-Karmen sahnesi
bu anlamda çeşitli kurumlann kilise-
yargı-ordu-polisin sorgulanması değil
midir? Sistemin eleştirisi ve umutsuz-
lugun vurgulanışı değil midir? Kolay-
lıkla durağanlaşabilecek bu sahne çok
ince detaylarla taşınır seyirciye. Sözler
lastikbirtop gibi gider-gelir iki kadının
arasında. Bakışlar, duruşlar, tonlamalar
garip bir sıkışmışlığın uzantılandır.
Görüntüden gerçeğe geçiş
lkinci bölümde, genelev müşterileri-
nin, lrma sayesinde kurduklan görün-
tüler evreninden gerçeğe adım atışlan
söz konusudur. Bu geçiş önemli çeliş-
kiler taşır. "Gerçek" gerçek midir? Gö-
rüntü müdür? Genelev müşterileri oy-
nadıklan önemli rolleri kuşanmışlardır
şimdi.
Olay, kendi içinde bir fantezidir. Ge-
nelev dışında yaşananlar, gerçeğin ta
kendisi ya da gerçekdışı, "Balkon"un
en can alıcı noktalanndan biri değil mi-
dir? lrma ve müşterilerinin bir bütün
olarak genelevin balkonunda toplana-
rak gücü temsil etmeleri, isyancvlan
bastırmalan, kendilerinden emin.. adım
adım ilerlemeleri. Bu sahnede yakala-
nan resim, baskıcı gücün belleklerden
kolay silinmeyecek bir biçimde sergile-
nişidir.
Kraliçe, Piskopos, Yargıç, General ve
Polis. Gerçek ve görüntü buresminar-
kasındadır. Gerçek ve görüntü bu kişi-
lerin içindedir. Gerçek ve görüntü
Chantal'ın vurdurulmasıdır. Gerçek ve
görüntü ihtilalcilerin karşıt olduklan
sistemin yoluna saplanarak başansız ol-
malandır.
Kişiler kendi dünyalanru
yarafayor
Gerçek ve görüntü ihtilalcilerin şefı
Roger'in geneleve giderek Polis Şe-
fi'nin rolünü oynamak istemesidir. Ger-
çek ve görüntü anıtmezara giren Polis
Şefi'nin ölümsüzleşmesidir. O, sakinle-
şen kentte yine tüm gücüyle varhğım
hissettirecektir.
Oyunun önemli bir yanı da oyun sü-
resince kişilerin kendi dünyalanm ken-
di fantezilerini yaratışlanna şahit oluşu-
muzdur. Hepsi de sanki bir hiçliğin or-
tasında kendi dünyalanm kurmaya ça-
lışan oyunculardır. Sanıyorum bu da
program dergisindeki şu sözcüklerle ör-
tüşmektedir. "Genet, bu oyunla tiyatro
sanatı üzerinededüşünür. Oyuncu kim-
dir, nedir? Yönetmenin işlevi nedir? Ti-
yatronun konumu nedir?" Evet, alkış-
lar Başar Sabuncu, Duygu Sağıroğlu,
Sevim Çavdar, Setim Atakan ve başta
Başpiskopos rolünde Ahmet Levendoğ-
lu, Genelev Patroniçesi'nde Zuhal Oİ-
cay, Polis Şef i 'nde Haluk Bilginer, Kar-
men'de Derya Alabora olmak üzere
Şebnem Dönmez, Güven Kıraç, Alpte-
kin Serdengeçti, BükntYarar, Sema Ke-
çik, Celal Perk ve Salih Sankaya'ya.
Rene Magritte'in 100. doğum yılı sergilerle kutlanıyor
Sihirbazşapkasından taşan düşler
Kültür Servisi - Yüzyılımızın en
önemli gerçeküstücülerinden Rene
Magritte, 100. doğum yıldönümün-
de Brüksel'de ve Londra'da açılan
kapsamlı sergilerle anılıyor.
Magritte, 1898yıhndaLessines'de
doğdu. 1912yüındaannesininintihar
etmesi tüm yaşamını etkiledi. Bir fir-
mada grafiker olarak çalışmaya baş-
ladı. Chirico'nun yapıtlanndan etki-
lenmesi, onun gerçeküstücülük akı-
mına ılgi duymasının başlangıcıdır.
tlk kişisel sergisini 1927 yılında
Brüksel'de 'Le Centaure' Galeri-
si'nde açan sanatçı, o yıllardan son-
ra 'Renoir' üslubu ile ilgilenmeye
başladı. 1953'e dek pek çok yapıta
imza atan Magritte, Knokke-le-Z©-
Mte Casino'sunun dekorasyonunu
gerçekleştirdi ve 1956 yılında vefat
etti...
Çocukluk ve gençlik yıllannı ge-
çirdiği Chatelet'nin onun yapıtlann-
da gözle görülür bir etkisi var. Ancak
Magritte'in gençlik yıllannda yaşa-
dıklanna yönelik bilinen fazla bir şey
yok. 1925 yılında sanatıyla yeniden
doğan Magritte'in 27 yaşına dek ya-
şadıklan nelerdi? Gençliğinin iyi ya
da kötü anılannı, Andre Breton'un
'otomatikyazun'ından (ecriture auto-
mique) faydalanarak belleğinin de-
rinliklerinden mi çıkanyordu? Genç-
lik dönemini hoşgörülemez bir yara
olarak inkâr mı ediyordu? Pek çok
biyografa göre bu bilindik bir şey.
Chatelefde geçirdiği okul yıllanna
yönelik bildiğimiz tek şey, onun ken-
di yeteneklerinin farkında olmayan
bir kolej öğrencisi olduğu...
Yeteneğini ortaya koyabilmesi ve
kendisini gösterebilmesi için 1917
yılında Brüksel'e gitmesi yeterli ol-
du. Küçük bir kasaba olan, çelik ve
kömür yanıklan içindeki Chatelet'de
Magritte, büyükannesinin yanında
yaşamının 14 yılını geçirdi.
tlk kez eline fırçayı da burada al-
dı. Lessines'de bir lunaparkta tanıştı-
ğı ve Brüksel'de bir rastlantı sonucu
karşılaşarak evlendiği Georgette'in
hayalini hep bu küçük kasabada kur-
du. Beaux-Arts (Güzel Sanatlar) der-
gisi eleştirmenlerinden JacquesCol-
lart'a göre kesin olan bir şey var;
Magritte, Chatelet'den vazgeçemi-
yor. Anılan ve heyecanlannın yanı
sıra bilinçaltında hep o 'kuü demir'
var.
Örneğin annesinin intihan. Fırtı-
nalı bir gecede, 23 Şubat 1912'de,en
küçük oğlu Paul ile birlikte kaldığı
odasından dışan çıkar. Ayağı kayar
ve taş terasm üstünden düşer. 3 haf-
ta sonra Sambre Nehri'nin sulannda
ceseti bulunur. Yüzü geceliği ile ka-
palıdır. Bu korkunç görüntü Magrit-
te'in peşini bir karabasan gibi bırak-
mayacak; kendini 'La Traversee Dif-
fıcile' (1926) veya 'Les Amants'
(1928) adlı yapıtlann kızgın dalgala-
nnda gösterecektir...
Okula gittiği dönemde. Damp-
remy adında bir ressamdan özel ders
almıştır. Etrafi Chatelet'nin kadınla-
n ile çevrili bu 12 yaşmdaki çocuk,
orada renkleri ve çizimi keşfeder.
1912 yılının haziran ayında, hâlâ an-
nesinin ölümünü kafasından atama-
yan Magritte, ikinci elden satın aldı-
ğı Brüksel'deki bir seTgi kataloğu sa-
yesinde tanıştığı 'fütürizmin (gele-
cekçilik) şokunu yaşar. 1916 yılında,
yaz ayı boyunca, yapıtlannı ilk kez
Bolle Şatosu'nda sergiler.
Bilgilere göre bu sergide Magrit-
te'in 1910-17 yıllan arasında yaptı-
ğı 20 tablo yer almaktadır. Bazılan
özel koleksiyonlarda yer alırken ba-
zılanysa spesyalistler tarafından bi-
le bilinmemektedir. At, ateş ve nehir
görüntüleri... Hiç şüphesiz 'çaylak'
bir başlangıç ve gerçeküstücülerin
tekniğini andırabilecek hiçbir şey.
Ancak Magritte bir sihirbaz gibi şap-
kasını sürekli doldurup aynı yerden
farklı şeyler ortaya çıkarmaktadır. Bu
sihrini kaynağı da hiç şüphesiz; yi-
tip giden bir anne, güzel Georgette,
Sambre Nehri ve 'hüzünlü' kır man-
zaralan! Babasının melon şapkasını
unutmadan... Yüzyıhnuzın en önemli gerçeküstücülerinden Rene Magritte.
'Şiir cıımhııriyeti işgal alüııda'Kültür Servisi - Istanbul'un tarihi
simgelerinden biri: Kız Kulesi. İki
kıtanın ortasında yüzyıllardır tstan-
bul'u aydınlatan, efsanelere konu
alan Kız Kulesi turizme açıhyor.
Hamoğlu Holding Yönetim Kuru-
lu Başkanı Ahmet Hamoğlu tarafın-
dan, yap-işlet- devret modeliyle 49
yıllığına kiralanan tarihi Kız Kule-
si'nde bir kafeterya, Türk kahvesi ve
nargıle köşeleri. açıkteras, müzisyen
köşeleri. sergilerin açılabileceği bir
salon bulunacak ve kitap, broşür,
kartpostal, küpe, anahtarlık, heykel,
gravür, yüzük gibi hediyelik eşyalar
satılacak.
Kız Kulesi'nin turizme hizmet adı
altında tarihi kimliğinden saptınla-
rak farklı biçimlerde değerlendirile-
cek oknası bazı sivil toplum kuruluş-
lannın ve sanatçılann tepkisini çeki-
yor. Kız Kulesi'nin özel sektöre dev-
redihnesini engellemek için bazı çev-
reci kuruluşlar başvurduklan mah-
kemelerin 'ret' karan karşısında ses-
lerini tek başlanna duyurmaya çalı-
şıyorlar.
Şiirlerinde Kız Kulesi imgesini
sıkça kullanan ve yapının özelleşti-
rilmesi üzerine dava açan sanatçılar
arasında yer alan Şair Sunay Akın,
son günlerde Kız Kulesi'nin çok po-
pülerhale gelmesinden oldukça şikâ-
yetçi. 'KE Kulesi'nde beş ça>ı' man-
tığımn hiçbir şekilde açıklanamaya-
cağını söyleyen Akın, beş çayının tn-
giliz kültürüne ait olduğunu, bunun
Kasımpaşa'yı Singapur yapacağız
demek gibi bir şey olduğunu söylü-
yor.
"Kız Kulesi'nde beş çayı İstan-
bul'la ne denli özdeşleşir soru işareti.
1992'den başla>arak birdizi etkinlik-
lerim oldu Kız Kulesi'nde. Kuleye ta-
rih boyunca hep kötü amaçlı yaklaşıl-
mış. Karanbğın içinde aydınlatan bir
yönü var Kız Kulesi'nin. Şimdi Kız
Kulesi'nden nasıl yararlanabiUriz,
nasıl çıkar sağlayabiliriz diye düşü-
nülüyor. Oysa onun ışığuıa gereksini-
mi olanlar var. Onun ışığına gereksi-
nim duyanlar hep sanatçılar oldu."
• Şiirlerinde Kız
Kulesi imgesini
sıkça kullanan ve
yapının
özelleştirilmesi
üzerine dava açan
sanatçılar arasında
yer alan şair
Sunay Akın, son
günlerde Kız
Kulesi'nin çok
popüler hale
gelmesinden oldukça
şikâyetçi.
Kız Kulesi'nin kâr amacıyla Tu-
rizm Bakanlığı tarafından ihaleye
açılmasmın yanlışhğına değinen
Akın, Kız Kulesinin her şeyden ön-
ce halkın malı olduğunu söylüyor.
"Kız Kulesi'nin insanla bütünleş-
mesi nasıl olmalıdırsorun bu. Kız Ku-
lesi 2369 sayüı Turizmi Teşvik Kanu-
nu çerçevesinde ihaleye açıldı. Bu ya-
sa her şejden önce bir 12 Eylül yasa-
sıdır. İstanbul'un tarihi simgesini tu-
rizme açmak ne demek? Turizm Ba-
kanlığı ihaleye çıkardı Kız Kulesini.
Oysa tarihi eserlerle Anıtiar Yüksek
Kurulu ya da Kültür Bakanhğı'nın U-
güenmesi gerekîyor. Kız Kulesi'nin
tarihi eser olduğunu belirten bütün
rapoıiar çiğnenerek Turizm Bakan-
lığıtarafından ihaleye açılması ve900
metrekare kapalı uışaat alanı olarak
tanımlanması tarihebüyük birsaygı-
sızhk."
Hamoğlu Holding tarafından ta-
mamiyla kâr amacv güden bir işletme
olarak kullanılacak olmasınm tüm
bunlann bir sonucu olduğunu söyle-
yen Akın, tarihe kâr amaçlı bakma-
nın yanlışlığina değiniyor.
"Biz rurizmL, tarihieserleriniçinde
yaünp yedirmek olarak algılıyoruz.
Yazar ve sanatçılar Kız Kulesi'ni yü-
lardır aydınlati)or. Kız Kulesi"ni dür-
bünlerie tstanbul'u görtnek için ya da
beş çayı içilecek bir mekân olarak al-
guamak çok çirkin."
Tarihi eserlerin özelleştirilemeye-
ceğini vurgulayan Akın. yapının as-
hna uygun olarak restore edilerek
halkla bütünleştirilmesi gerektiğini
vurguluyor. Kız Kulesi'nin çekvcili-
ğinden yararlanılarak gelir elde edil-
meye çalışıldığını söyleyen Akın,
"Kâr etmeyecekse bir şirket nrje al-
sın" diyor ve "Sanatçdarla büükte
Kız Kulesi Demeği kurmuştuk. Tür-
kiye Yazarlar Sendikası ve Mimarlar
Odası'yla birlikte bu uygulamanın
durduruhnası için mahkemeye baş-
vurduk, fakat ka\ bettik. Şimdi yasal
olarak yapılacak hiçbir şey yok. Şür
cumhuriyeti işgal altında" sözleriyle
noktalıyor konuşmasmı.
Mehmet
Güleryüz 'den
açıklama
KühürServisi-Devlet Tiyatrolan'nda bugün
(31 Mart Salı) sahnelenmeye başlayacak olan
'Küçük Bir lş İçin Yaşh Bir Parvaço Aranıyor'
adlı oyunda konuk oyuncu olarak rol alan res-
sam MehmetGülervüz,VecdiSayar'm 27 Mart
1998 Cuma günü kültür sayfamızda yayımla-
nan 'Kedi Gözü' köşesindeki yazısından kay-
naklanabilecek yanlış anlamalar nedeniyle bir
açıklama yaptı. Açıklamayı aktanyoruz:
"Devlet Tiyatrolan'nda sahnelenecek olan
'Küçük Bir lş tçin Yaşh Bir Palyaço Aranıyor'
adh oyun içinÖzkan Uğur'la büükte yönetmen
Müge Gürman tara&ndan konuk oyuncu ola-
rak davet edilmemizin ardından tstanbul Dev-
let Tıyatrosu sanatçüannın bir lasmı bu oyun-
da rol almamı/ı yadırgamış. kendi aralaruıda
çok imzalı bir dilekçc>le >önetimetepkilerini di-
le getirmişlerdi. Bu tür tarnşmalan doğal kar-
şdıyoruz. Ancak en sağuklı tarbşma oyun sah-
neİendikten sonrayapdacağmdan Özkan ve ben
berhangi bir yanıt vermeyi gerekli görmedik.
Öte yandan\fecdiSajar'ın yaztsında,yaşh bir
palyaçodan mektup aldığını beUrünesi ardın-
dan da. o pahaçonun agzından De\ let Tiyatro-
lan'nın kadrolan \e meseleleri üzerine yazara
dertknmesi nedeniyle rahatsızlıkduy dum. Ya-
ztyanedenolan mektup metaforuy la hiçbiriliş-
kimiz olmadığını bu konuda yazara ne sözlü ne
de yazüı hiçbir açüdamada bulunmadığunızı
belirhnek isterim. Aynca Sayar'ın yazı içinde-
ki görüşierine de doğrudan kanlmıyorum."
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Sanatlar Arası Kardeşik
Üç Kadının Romanı. Peride Celal, bu rorrunı-
nı sonra yeniden işledi ve Üç Kadın adını yejle-
di.
Romanı çok severim. Nice zamanlar okucum.
Pek çok izi var bende. Öyle sahneleri var ki i«ep
benimle birlikte yaşıyor.
Üç Kadın, etlili yıllarda bir gece başlar. Deçişik
sanat dallanndan kişiler, içkili bir akşam yemej în-
de buluşmuşlardır. Ressamı, şairi, romancısı. Cev-
relerinde sanatın mürekkebini yalamış başkı ki-
şiler...
Ikide birde Bizim Köy'den söz açılır. Mahnut
Makal ve Bizim Köy gündemdedir. Kent kurtü-
ründen uzak bir kişinin yazdığı eser, o günür ay-
dınlanna 'çarpıcı' gelmiştir.
Peride Celal'in o uzun roman gecesi, dejişik
alanlarda eser veren sanatçılann bir arada oma-
larıyla da enikonu ilginç gelir bana. Gerçi ronan-
cı bu kişilerin ilişkilerini büsbütün olumlamaz.^Va-
lannda sorunlar, gözle görülür iletişirnsizlikler söz
konusudur.
Ama yine de hepsi bir aradadır. Romancıs, şa-
iri, ressamı...
Oyılların havası gerçekten öyle. Anılardanaku-
yoruz, yazılardan saptıyoruz. Tanpınar'ın rasim
üzerine çok özenli bir yazısı vardır, ulusal anlam
taşıyan bir serginin nitelikleri üzerinde durur. Ede-
biyat adamıyla ressamın biriikteliğini yakalanz.
Çocukluğumda Zeki Faik lzer*i tanıma fırsatım
olmuştu. Aynı sokakta oturuyorduk. Perdeler açık
penceresinden içeriye bakmadan geçemezdim
sokaktan. Kitaplar-kitaplar. Bir gün de bu kitap-
lann yalnız resim sanatına ilişkin olmadığını sap-
tayacaktım. Şür kitaplan, romanlar...
Yazarlık hülyasına kapıldığım yıllarda, girip çık-
tığım sanatçı evlerinde heykeltıraşla müzsyeni
aynı ortamda kaç kez gördüm, konuşmalannata-
nık oldum; tartışmalanndan yarariandım.
Yazdıklanmda, resim sanatından ne çok yarar-
landığımı sık sık hissederim. Sonra sinema. Sine-
mada emek harcamış dostlanmla, oyuncular, yö-
netmenler, senaryo yazarlan, onlarla söyleşilerim
ufuk açmıştır.
Kısacası bütün sanatlardan heyecan duyanm.
Bu heyecanı biraz da dostlanm sanatçılar uyan-
dınr bende.
Hem yalnız sanatçılar mı? Bazen usta bir okur,
candan bir resimsever, iyi bir tiyatro izleyicisi. On-
ları 'dinlemek' başlt başılan bir sanat etkinlığidir.
Sanatlar arası bu kardeşlik, ne yazık ki çok az
tadılabiliyor bizde. Hele son yıllarda.
Son yıltarda bir gürültü patırtı, bir hayhuy her ile-
tişimi, her etkileşimi silip süpürüyor gibime geli-
yor. Sanatçılar kendi içlerine değilse bile, kendi
'alanlanna' kapanıp kaldılar sanki.
Peride Celal'in roman gecesini bugüne alıp ge-
tirmek neredeyse olanaksız. Getirseniz bile, ellili
yıllann sanat ülküsünü yaşatamayacaksınız.
Bir hafta kadar önce Mehmet Güreli'nin, Milli
Reasürans Sanat Galerisi'ndeki resim sergisini
gezdim: Alope'nin Gözünden. Ikon çağrışımlı,
portre esirnUİ bu sergi, Güreli'nin belleğinden ya-
nıp sönmüş çehrelerden, ifadelerden oluşuyör.
Etkilendim.
Sonra ilkokul arkadaşım Mehmet Güreli'yi dü-
şündüm. Mehmet, bütün sanatlara 'sığınak' gö-
züyle baktı. Karikatür yaptı, öykü yazdı, müzikle
yaşadı, sinemada vardı; tiyatroyu denedi mi? Sa-
natlarla bir başına kardeşlikler kurdu. Üstülek hiç-
birini 'kartvizit' sorunu yapmadı.
Sanatın yönlendirdiği bir yaşama biçtmi belki
de. öyleyse, mutluluk donanmış olmalı.
Sayısız çiğliğin, sayısız basitliğin, çirkinliğin evi-
rip çevirdiği bugünkü toplumsal-siyasal hayatı-
mızda, ekonomik sancılar sonucu 'sanaf', birço-
ğumuza lüks gibi geliyor. Oysa tek yol açıcı.
Fikret Muallâ'nın resminı, Alrye Berger'in gra-
vürlerini gerçekten seven bir insan, bugünün
özendirdiği yaşama biçimlerine, hani şu köşe dön-
melere hiç yanaşır mı? Mutlaka midesi bulanır.
Reşat Nuri okuyan merhameti unutmuş olabi-
lir mi?
Akad'ın Gelin, Dûğün, Diyet üçlemesini seyret-
miş miydiniz?
Takvimde İz Bırakan:
"Işte bütün bu taşlartoplandığında ve o biline-
meyen yolculuğa çıkmaya karar verdiğinizde baş-
lar anlatacağınız öykü. Üç kişiye bile ulaşamaya-
cağını bilerekya da herşeyigöze alarak hiç kork-
madan, kaybolmayı dert etmeyerek ve hatta fır-
tınada balonla uçmayı düşleyerek." Mehmet Gü-
reli, Alope'nin Gözünden, Milli Reasürans TAŞ,
1998.
seller Festivali'nden
Hamam'a iki ödiil
• Kültür Servisi - Ferzan Özpetek'in yönettiği
'Hamam' ilk kez düzenlenen ltalyan Eşcinsel,
Transseksüel Temalı Filmler Festivali'nde En İyi
Yönetmen ve En İyi Film Müziği ödüllerini kazandı.
Özpetek'le fılmin müziklerini yazan bestecileıden
Tivio'nun hazır bulunduğu Roma'daki ödül töreninde
En İyi Film dalında Stone Wall (yönetmen: Finch) adlı
yapıt, En İyi Kadın Oyuncu dalında laia Forte, En iyi
ltalyan Filmi dalında Una Giornata Particolare
(yönetmen: Ettore Scola) birinci seçildi. Özpetek ve
Tivio aynı dallarda Antalya'da da ödül kazanmıştı.
Kan bağışı yapanlara tiyatro
davetiyesi verilecek
• Kültür Servisi - Izmit Şehir Tiyatrosu, Kızılay Kan
Merkezi işbirliğiyle yeni bir kan bağışı kampanyası
düzenliyor. 13-22 Nisan tarihleri arasında düzenlenecdc
kampanyaya katılacak olanlara Şehir Tiyatrosu'nun bir
oyun davetiyesi verilecek. 13 Nisan'da tzmit Şehir
Tiyatrosu sanatçılannın başlatacağı kampanya
döneminde bağışta bulunan Kocaelililer tiyatronun Seka
Salonu'nda halen oynanmakta olan 'Hamlet', Tore',
'Evlen-me', 'Avluda' ya da 'Devamı Olan Rüya'
oyunlanndan istediklerini davetli olarak izleyebikcekler-
BUGÜN
• AYŞE VE ERCÜMEND KALMIK VAKFI nda saat
18.00'de Gülay Semercioğlu'nun katıldığı 'Pbstk
Sananarda Mekân AnlavTşı' konulu söyleşi
izlenebilir/245 02 70)
• YAPI KREDt KÜLTÜR MERKEZİ Sermet Çifte
Kütüphanesi"nde saat 18.45'te 'HayatveAyroö;8
Fıil/Hayaldc ve Eykmde: Kurmak' konulu toplantı yer
di\yox.(293 08 24)
• İDOB AKM'de saat 20.00'de 'Nabucco' operasını
sahneliyor.r24j 16 36)