23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 MART 1998 S U 12 KULTUR PORTAL DtKMEN GÜRÜN Bravo Tîyatro Stüdyosu"Rol dağüımlan kıhk degiştirmeter_ Yargıçlar, generaller, başpiskoposlar mabeyindler, başkaldınyı buzluğa kal- dıran asiler, kostümlerimi ve salonlan- nuyannahanrlayacağım... Cvinize dön- me vaktiniz geldi, hiç kuşkunuzohnasın eviniz buradan da sahteve gerçek dışı." " Balkon" bir fantezi, birdüş, birkar- şıgeliş, bir gerçek, birritüel,bir simge- leT oyunu. Sistemin dışladığı Genet'nin kuraldışı dünyasından kopup sistemin orta yerine balyoz gibi inen bir tokat. Dişli bir oyun. Tiyatro Stüdyosu, üze- rinde uzun süre konuşulacak mükem- mellikte bir çalışmaya imzasım attı "Balkon"la. Başar Sabuncu'nun yorumunda öne çıkan törensel yapı Genet'nin diğer oyunlannda da saptanan ritüel niteliği- ne bir gönderme olmanın ötesinde, "gerçek" ve "gerçekdışı" arasmdaki sı- nırlann birbiri içinde yok oluşunun da altını çizer. Perde acılır ve genelevin görkemli odasında, görkemli giysiler içinde vaaz veren başpiskopos, jestle- riyle, ses tonuyla dinsel bir tören yönet- mektedir. Her şeyiyle etkileyicidir. Güçlü bir müzik ve bordorenginhâkim olduğu, kendine özgübir anlatım dili ta- şıyan paravanlar tören atmosferini des- tekleyen elemanlardır. Bu tören, pisko- posun ait olduğu sınıfin gerçeğini mi yansıtmaktadır. Yoksa bu sınıfin varo- îuşu üstüne mi kurulmuştur? "Günah- kâr" (kadın) bir yandan din adamımn varoluşunun, öte yandan da onun ihti- raslannın simgesidir. Bu sahnede cin- selliğın vurgulanması ve din adamının aynalarla, kendi görûntüsüyle hesaplaş- ması oyunda altı çizilen çelişkilerden biridir. Cellat, Hırsız, Yargıç üçgeni de yine farklı bir düzlemde törensel bir nitelik taşır. Yargıcın da tıpkı başpiskopos gi- bi varlığının kaynağı, karşrsındaki genç kadının "Hırsız" olarak sahip olduğu varhktır. Burada da sahne yargıcın ay- nalarla yüzleşmesiyle noktalanır. ZJalkon' bir fantezi, bir düş, bir karşıgeliş, bir gerçek, bir ritüel, bir simgeler oyunu. Sistemin dışladığı Genet'nin kuraldışı dünyasından kopup sistemin orta yerine balyoz gibi inen bir tokat. Tiyatro Stüdyosu, üzerinde uzun süre konuşulacak mükemmellikte bir çalışmaya imzasım attı "Balkon"la. Oyunun önemli bir yam da oyun süresince kışilerin kendi dünyalanm kendi fantezilerini yaratışlanna şahit oluşumuzdur. General ise kan ve çamuru simgele- yen kırmızı çizmeleri. süslü üniforma- sı içinde kısrağına binerken "Esld var- hğımın yalnızca bir yansımasmm ben" der. Aynadaki görüntüsünü selamlarken kendi yansımasından, yansımasının yansımasından söz eder. Temalardan biri onur 1982'de Chatilla kampına giden Ge- net bir söyleşide, u Balkon"da işlediği temalardan birinin "onur" olduğuna de- ğinir. tnsanlık onunı. Geneleve gelen her onurlu müşteri onurunu orada ara- maktadır, elle tutulur bir onur peşinde- dir, ama onur kılık değiştirmiştir. Bu sahnelerde alaycı birüslupla altı çizilen, hem bu onur arayışı hem de gerçek ve görüntü arasındaki çelişkidir. Başpis- kopos, Yargıç ve Generalin bir genelev içinde yarattıklan dünyalarpolitik refe- ranslarla yüklüdür. Polis Şefi ise diğerlerine oranla çok daha grotesk boyutlarda ele alınmıştır. Farklıdır. Oyun boyunca bu farklılığın altı sürekli çizilir. O, kendi rolü içinde yücelmek, ken- di şiddeti içinde çoğalmak arzusunda- dır. Görüntüsü kendinden aynlıp Ir- ma'nın salonlanna girdiği anda çoğala- caktır. Oyunda sürekli olarak gerçek ve gö- rüntü arasındaki ikilem irdelenir. Smır- lann nerede başlayıp nerede bittiği sor- gulanır. Gerçeğin ve gerçekdışı olanın göre- celiği tartışılır. trma-Karmen sahnesi bu anlamda çeşitli kurumlann kilise- yargı-ordu-polisin sorgulanması değil midir? Sistemin eleştirisi ve umutsuz- lugun vurgulanışı değil midir? Kolay- lıkla durağanlaşabilecek bu sahne çok ince detaylarla taşınır seyirciye. Sözler lastikbirtop gibi gider-gelir iki kadının arasında. Bakışlar, duruşlar, tonlamalar garip bir sıkışmışlığın uzantılandır. Görüntüden gerçeğe geçiş lkinci bölümde, genelev müşterileri- nin, lrma sayesinde kurduklan görün- tüler evreninden gerçeğe adım atışlan söz konusudur. Bu geçiş önemli çeliş- kiler taşır. "Gerçek" gerçek midir? Gö- rüntü müdür? Genelev müşterileri oy- nadıklan önemli rolleri kuşanmışlardır şimdi. Olay, kendi içinde bir fantezidir. Ge- nelev dışında yaşananlar, gerçeğin ta kendisi ya da gerçekdışı, "Balkon"un en can alıcı noktalanndan biri değil mi- dir? lrma ve müşterilerinin bir bütün olarak genelevin balkonunda toplana- rak gücü temsil etmeleri, isyancvlan bastırmalan, kendilerinden emin.. adım adım ilerlemeleri. Bu sahnede yakala- nan resim, baskıcı gücün belleklerden kolay silinmeyecek bir biçimde sergile- nişidir. Kraliçe, Piskopos, Yargıç, General ve Polis. Gerçek ve görüntü buresminar- kasındadır. Gerçek ve görüntü bu kişi- lerin içindedir. Gerçek ve görüntü Chantal'ın vurdurulmasıdır. Gerçek ve görüntü ihtilalcilerin karşıt olduklan sistemin yoluna saplanarak başansız ol- malandır. Kişiler kendi dünyalanru yarafayor Gerçek ve görüntü ihtilalcilerin şefı Roger'in geneleve giderek Polis Şe- fi'nin rolünü oynamak istemesidir. Ger- çek ve görüntü anıtmezara giren Polis Şefi'nin ölümsüzleşmesidir. O, sakinle- şen kentte yine tüm gücüyle varhğım hissettirecektir. Oyunun önemli bir yanı da oyun sü- resince kişilerin kendi dünyalanm ken- di fantezilerini yaratışlanna şahit oluşu- muzdur. Hepsi de sanki bir hiçliğin or- tasında kendi dünyalanm kurmaya ça- lışan oyunculardır. Sanıyorum bu da program dergisindeki şu sözcüklerle ör- tüşmektedir. "Genet, bu oyunla tiyatro sanatı üzerinededüşünür. Oyuncu kim- dir, nedir? Yönetmenin işlevi nedir? Ti- yatronun konumu nedir?" Evet, alkış- lar Başar Sabuncu, Duygu Sağıroğlu, Sevim Çavdar, Setim Atakan ve başta Başpiskopos rolünde Ahmet Levendoğ- lu, Genelev Patroniçesi'nde Zuhal Oİ- cay, Polis Şef i 'nde Haluk Bilginer, Kar- men'de Derya Alabora olmak üzere Şebnem Dönmez, Güven Kıraç, Alpte- kin Serdengeçti, BükntYarar, Sema Ke- çik, Celal Perk ve Salih Sankaya'ya. Rene Magritte'in 100. doğum yılı sergilerle kutlanıyor Sihirbazşapkasından taşan düşler Kültür Servisi - Yüzyılımızın en önemli gerçeküstücülerinden Rene Magritte, 100. doğum yıldönümün- de Brüksel'de ve Londra'da açılan kapsamlı sergilerle anılıyor. Magritte, 1898yıhndaLessines'de doğdu. 1912yüındaannesininintihar etmesi tüm yaşamını etkiledi. Bir fir- mada grafiker olarak çalışmaya baş- ladı. Chirico'nun yapıtlanndan etki- lenmesi, onun gerçeküstücülük akı- mına ılgi duymasının başlangıcıdır. tlk kişisel sergisini 1927 yılında Brüksel'de 'Le Centaure' Galeri- si'nde açan sanatçı, o yıllardan son- ra 'Renoir' üslubu ile ilgilenmeye başladı. 1953'e dek pek çok yapıta imza atan Magritte, Knokke-le-Z©- Mte Casino'sunun dekorasyonunu gerçekleştirdi ve 1956 yılında vefat etti... Çocukluk ve gençlik yıllannı ge- çirdiği Chatelet'nin onun yapıtlann- da gözle görülür bir etkisi var. Ancak Magritte'in gençlik yıllannda yaşa- dıklanna yönelik bilinen fazla bir şey yok. 1925 yılında sanatıyla yeniden doğan Magritte'in 27 yaşına dek ya- şadıklan nelerdi? Gençliğinin iyi ya da kötü anılannı, Andre Breton'un 'otomatikyazun'ından (ecriture auto- mique) faydalanarak belleğinin de- rinliklerinden mi çıkanyordu? Genç- lik dönemini hoşgörülemez bir yara olarak inkâr mı ediyordu? Pek çok biyografa göre bu bilindik bir şey. Chatelefde geçirdiği okul yıllanna yönelik bildiğimiz tek şey, onun ken- di yeteneklerinin farkında olmayan bir kolej öğrencisi olduğu... Yeteneğini ortaya koyabilmesi ve kendisini gösterebilmesi için 1917 yılında Brüksel'e gitmesi yeterli ol- du. Küçük bir kasaba olan, çelik ve kömür yanıklan içindeki Chatelet'de Magritte, büyükannesinin yanında yaşamının 14 yılını geçirdi. tlk kez eline fırçayı da burada al- dı. Lessines'de bir lunaparkta tanıştı- ğı ve Brüksel'de bir rastlantı sonucu karşılaşarak evlendiği Georgette'in hayalini hep bu küçük kasabada kur- du. Beaux-Arts (Güzel Sanatlar) der- gisi eleştirmenlerinden JacquesCol- lart'a göre kesin olan bir şey var; Magritte, Chatelet'den vazgeçemi- yor. Anılan ve heyecanlannın yanı sıra bilinçaltında hep o 'kuü demir' var. Örneğin annesinin intihan. Fırtı- nalı bir gecede, 23 Şubat 1912'de,en küçük oğlu Paul ile birlikte kaldığı odasından dışan çıkar. Ayağı kayar ve taş terasm üstünden düşer. 3 haf- ta sonra Sambre Nehri'nin sulannda ceseti bulunur. Yüzü geceliği ile ka- palıdır. Bu korkunç görüntü Magrit- te'in peşini bir karabasan gibi bırak- mayacak; kendini 'La Traversee Dif- fıcile' (1926) veya 'Les Amants' (1928) adlı yapıtlann kızgın dalgala- nnda gösterecektir... Okula gittiği dönemde. Damp- remy adında bir ressamdan özel ders almıştır. Etrafi Chatelet'nin kadınla- n ile çevrili bu 12 yaşmdaki çocuk, orada renkleri ve çizimi keşfeder. 1912 yılının haziran ayında, hâlâ an- nesinin ölümünü kafasından atama- yan Magritte, ikinci elden satın aldı- ğı Brüksel'deki bir seTgi kataloğu sa- yesinde tanıştığı 'fütürizmin (gele- cekçilik) şokunu yaşar. 1916 yılında, yaz ayı boyunca, yapıtlannı ilk kez Bolle Şatosu'nda sergiler. Bilgilere göre bu sergide Magrit- te'in 1910-17 yıllan arasında yaptı- ğı 20 tablo yer almaktadır. Bazılan özel koleksiyonlarda yer alırken ba- zılanysa spesyalistler tarafından bi- le bilinmemektedir. At, ateş ve nehir görüntüleri... Hiç şüphesiz 'çaylak' bir başlangıç ve gerçeküstücülerin tekniğini andırabilecek hiçbir şey. Ancak Magritte bir sihirbaz gibi şap- kasını sürekli doldurup aynı yerden farklı şeyler ortaya çıkarmaktadır. Bu sihrini kaynağı da hiç şüphesiz; yi- tip giden bir anne, güzel Georgette, Sambre Nehri ve 'hüzünlü' kır man- zaralan! Babasının melon şapkasını unutmadan... Yüzyıhnuzın en önemli gerçeküstücülerinden Rene Magritte. 'Şiir cıımhııriyeti işgal alüııda'Kültür Servisi - Istanbul'un tarihi simgelerinden biri: Kız Kulesi. İki kıtanın ortasında yüzyıllardır tstan- bul'u aydınlatan, efsanelere konu alan Kız Kulesi turizme açıhyor. Hamoğlu Holding Yönetim Kuru- lu Başkanı Ahmet Hamoğlu tarafın- dan, yap-işlet- devret modeliyle 49 yıllığına kiralanan tarihi Kız Kule- si'nde bir kafeterya, Türk kahvesi ve nargıle köşeleri. açıkteras, müzisyen köşeleri. sergilerin açılabileceği bir salon bulunacak ve kitap, broşür, kartpostal, küpe, anahtarlık, heykel, gravür, yüzük gibi hediyelik eşyalar satılacak. Kız Kulesi'nin turizme hizmet adı altında tarihi kimliğinden saptınla- rak farklı biçimlerde değerlendirile- cek oknası bazı sivil toplum kuruluş- lannın ve sanatçılann tepkisini çeki- yor. Kız Kulesi'nin özel sektöre dev- redihnesini engellemek için bazı çev- reci kuruluşlar başvurduklan mah- kemelerin 'ret' karan karşısında ses- lerini tek başlanna duyurmaya çalı- şıyorlar. Şiirlerinde Kız Kulesi imgesini sıkça kullanan ve yapının özelleşti- rilmesi üzerine dava açan sanatçılar arasında yer alan Şair Sunay Akın, son günlerde Kız Kulesi'nin çok po- pülerhale gelmesinden oldukça şikâ- yetçi. 'KE Kulesi'nde beş ça>ı' man- tığımn hiçbir şekilde açıklanamaya- cağını söyleyen Akın, beş çayının tn- giliz kültürüne ait olduğunu, bunun Kasımpaşa'yı Singapur yapacağız demek gibi bir şey olduğunu söylü- yor. "Kız Kulesi'nde beş çayı İstan- bul'la ne denli özdeşleşir soru işareti. 1992'den başla>arak birdizi etkinlik- lerim oldu Kız Kulesi'nde. Kuleye ta- rih boyunca hep kötü amaçlı yaklaşıl- mış. Karanbğın içinde aydınlatan bir yönü var Kız Kulesi'nin. Şimdi Kız Kulesi'nden nasıl yararlanabiUriz, nasıl çıkar sağlayabiliriz diye düşü- nülüyor. Oysa onun ışığuıa gereksini- mi olanlar var. Onun ışığına gereksi- nim duyanlar hep sanatçılar oldu." • Şiirlerinde Kız Kulesi imgesini sıkça kullanan ve yapının özelleştirilmesi üzerine dava açan sanatçılar arasında yer alan şair Sunay Akın, son günlerde Kız Kulesi'nin çok popüler hale gelmesinden oldukça şikâyetçi. Kız Kulesi'nin kâr amacıyla Tu- rizm Bakanlığı tarafından ihaleye açılmasmın yanlışhğına değinen Akın, Kız Kulesinin her şeyden ön- ce halkın malı olduğunu söylüyor. "Kız Kulesi'nin insanla bütünleş- mesi nasıl olmalıdırsorun bu. Kız Ku- lesi 2369 sayüı Turizmi Teşvik Kanu- nu çerçevesinde ihaleye açıldı. Bu ya- sa her şejden önce bir 12 Eylül yasa- sıdır. İstanbul'un tarihi simgesini tu- rizme açmak ne demek? Turizm Ba- kanlığı ihaleye çıkardı Kız Kulesini. Oysa tarihi eserlerle Anıtiar Yüksek Kurulu ya da Kültür Bakanhğı'nın U- güenmesi gerekîyor. Kız Kulesi'nin tarihi eser olduğunu belirten bütün rapoıiar çiğnenerek Turizm Bakan- lığıtarafından ihaleye açılması ve900 metrekare kapalı uışaat alanı olarak tanımlanması tarihebüyük birsaygı- sızhk." Hamoğlu Holding tarafından ta- mamiyla kâr amacv güden bir işletme olarak kullanılacak olmasınm tüm bunlann bir sonucu olduğunu söyle- yen Akın, tarihe kâr amaçlı bakma- nın yanlışlığina değiniyor. "Biz rurizmL, tarihieserleriniçinde yaünp yedirmek olarak algılıyoruz. Yazar ve sanatçılar Kız Kulesi'ni yü- lardır aydınlati)or. Kız Kulesi"ni dür- bünlerie tstanbul'u görtnek için ya da beş çayı içilecek bir mekân olarak al- guamak çok çirkin." Tarihi eserlerin özelleştirilemeye- ceğini vurgulayan Akın. yapının as- hna uygun olarak restore edilerek halkla bütünleştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Kız Kulesi'nin çekvcili- ğinden yararlanılarak gelir elde edil- meye çalışıldığını söyleyen Akın, "Kâr etmeyecekse bir şirket nrje al- sın" diyor ve "Sanatçdarla büükte Kız Kulesi Demeği kurmuştuk. Tür- kiye Yazarlar Sendikası ve Mimarlar Odası'yla birlikte bu uygulamanın durduruhnası için mahkemeye baş- vurduk, fakat ka\ bettik. Şimdi yasal olarak yapılacak hiçbir şey yok. Şür cumhuriyeti işgal altında" sözleriyle noktalıyor konuşmasmı. Mehmet Güleryüz 'den açıklama KühürServisi-Devlet Tiyatrolan'nda bugün (31 Mart Salı) sahnelenmeye başlayacak olan 'Küçük Bir lş İçin Yaşh Bir Parvaço Aranıyor' adlı oyunda konuk oyuncu olarak rol alan res- sam MehmetGülervüz,VecdiSayar'm 27 Mart 1998 Cuma günü kültür sayfamızda yayımla- nan 'Kedi Gözü' köşesindeki yazısından kay- naklanabilecek yanlış anlamalar nedeniyle bir açıklama yaptı. Açıklamayı aktanyoruz: "Devlet Tiyatrolan'nda sahnelenecek olan 'Küçük Bir lş tçin Yaşh Bir Palyaço Aranıyor' adh oyun içinÖzkan Uğur'la büükte yönetmen Müge Gürman tara&ndan konuk oyuncu ola- rak davet edilmemizin ardından tstanbul Dev- let Tıyatrosu sanatçüannın bir lasmı bu oyun- da rol almamı/ı yadırgamış. kendi aralaruıda çok imzalı bir dilekçc>le >önetimetepkilerini di- le getirmişlerdi. Bu tür tarnşmalan doğal kar- şdıyoruz. Ancak en sağuklı tarbşma oyun sah- neİendikten sonrayapdacağmdan Özkan ve ben berhangi bir yanıt vermeyi gerekli görmedik. Öte yandan\fecdiSajar'ın yaztsında,yaşh bir palyaçodan mektup aldığını beUrünesi ardın- dan da. o pahaçonun agzından De\ let Tiyatro- lan'nın kadrolan \e meseleleri üzerine yazara dertknmesi nedeniyle rahatsızlıkduy dum. Ya- ztyanedenolan mektup metaforuy la hiçbiriliş- kimiz olmadığını bu konuda yazara ne sözlü ne de yazüı hiçbir açüdamada bulunmadığunızı belirhnek isterim. Aynca Sayar'ın yazı içinde- ki görüşierine de doğrudan kanlmıyorum." YAZI ODASI SELİM İLERİ Sanatlar Arası Kardeşik Üç Kadının Romanı. Peride Celal, bu rorrunı- nı sonra yeniden işledi ve Üç Kadın adını yejle- di. Romanı çok severim. Nice zamanlar okucum. Pek çok izi var bende. Öyle sahneleri var ki i«ep benimle birlikte yaşıyor. Üç Kadın, etlili yıllarda bir gece başlar. Deçişik sanat dallanndan kişiler, içkili bir akşam yemej în- de buluşmuşlardır. Ressamı, şairi, romancısı. Cev- relerinde sanatın mürekkebini yalamış başkı ki- şiler... Ikide birde Bizim Köy'den söz açılır. Mahnut Makal ve Bizim Köy gündemdedir. Kent kurtü- ründen uzak bir kişinin yazdığı eser, o günür ay- dınlanna 'çarpıcı' gelmiştir. Peride Celal'in o uzun roman gecesi, dejişik alanlarda eser veren sanatçılann bir arada oma- larıyla da enikonu ilginç gelir bana. Gerçi ronan- cı bu kişilerin ilişkilerini büsbütün olumlamaz.^Va- lannda sorunlar, gözle görülür iletişirnsizlikler söz konusudur. Ama yine de hepsi bir aradadır. Romancıs, şa- iri, ressamı... Oyılların havası gerçekten öyle. Anılardanaku- yoruz, yazılardan saptıyoruz. Tanpınar'ın rasim üzerine çok özenli bir yazısı vardır, ulusal anlam taşıyan bir serginin nitelikleri üzerinde durur. Ede- biyat adamıyla ressamın biriikteliğini yakalanz. Çocukluğumda Zeki Faik lzer*i tanıma fırsatım olmuştu. Aynı sokakta oturuyorduk. Perdeler açık penceresinden içeriye bakmadan geçemezdim sokaktan. Kitaplar-kitaplar. Bir gün de bu kitap- lann yalnız resim sanatına ilişkin olmadığını sap- tayacaktım. Şür kitaplan, romanlar... Yazarlık hülyasına kapıldığım yıllarda, girip çık- tığım sanatçı evlerinde heykeltıraşla müzsyeni aynı ortamda kaç kez gördüm, konuşmalannata- nık oldum; tartışmalanndan yarariandım. Yazdıklanmda, resim sanatından ne çok yarar- landığımı sık sık hissederim. Sonra sinema. Sine- mada emek harcamış dostlanmla, oyuncular, yö- netmenler, senaryo yazarlan, onlarla söyleşilerim ufuk açmıştır. Kısacası bütün sanatlardan heyecan duyanm. Bu heyecanı biraz da dostlanm sanatçılar uyan- dınr bende. Hem yalnız sanatçılar mı? Bazen usta bir okur, candan bir resimsever, iyi bir tiyatro izleyicisi. On- ları 'dinlemek' başlt başılan bir sanat etkinlığidir. Sanatlar arası bu kardeşlik, ne yazık ki çok az tadılabiliyor bizde. Hele son yıllarda. Son yıltarda bir gürültü patırtı, bir hayhuy her ile- tişimi, her etkileşimi silip süpürüyor gibime geli- yor. Sanatçılar kendi içlerine değilse bile, kendi 'alanlanna' kapanıp kaldılar sanki. Peride Celal'in roman gecesini bugüne alıp ge- tirmek neredeyse olanaksız. Getirseniz bile, ellili yıllann sanat ülküsünü yaşatamayacaksınız. Bir hafta kadar önce Mehmet Güreli'nin, Milli Reasürans Sanat Galerisi'ndeki resim sergisini gezdim: Alope'nin Gözünden. Ikon çağrışımlı, portre esirnUİ bu sergi, Güreli'nin belleğinden ya- nıp sönmüş çehrelerden, ifadelerden oluşuyör. Etkilendim. Sonra ilkokul arkadaşım Mehmet Güreli'yi dü- şündüm. Mehmet, bütün sanatlara 'sığınak' gö- züyle baktı. Karikatür yaptı, öykü yazdı, müzikle yaşadı, sinemada vardı; tiyatroyu denedi mi? Sa- natlarla bir başına kardeşlikler kurdu. Üstülek hiç- birini 'kartvizit' sorunu yapmadı. Sanatın yönlendirdiği bir yaşama biçtmi belki de. öyleyse, mutluluk donanmış olmalı. Sayısız çiğliğin, sayısız basitliğin, çirkinliğin evi- rip çevirdiği bugünkü toplumsal-siyasal hayatı- mızda, ekonomik sancılar sonucu 'sanaf', birço- ğumuza lüks gibi geliyor. Oysa tek yol açıcı. Fikret Muallâ'nın resminı, Alrye Berger'in gra- vürlerini gerçekten seven bir insan, bugünün özendirdiği yaşama biçimlerine, hani şu köşe dön- melere hiç yanaşır mı? Mutlaka midesi bulanır. Reşat Nuri okuyan merhameti unutmuş olabi- lir mi? Akad'ın Gelin, Dûğün, Diyet üçlemesini seyret- miş miydiniz? Takvimde İz Bırakan: "Işte bütün bu taşlartoplandığında ve o biline- meyen yolculuğa çıkmaya karar verdiğinizde baş- lar anlatacağınız öykü. Üç kişiye bile ulaşamaya- cağını bilerekya da herşeyigöze alarak hiç kork- madan, kaybolmayı dert etmeyerek ve hatta fır- tınada balonla uçmayı düşleyerek." Mehmet Gü- reli, Alope'nin Gözünden, Milli Reasürans TAŞ, 1998. seller Festivali'nden Hamam'a iki ödiil • Kültür Servisi - Ferzan Özpetek'in yönettiği 'Hamam' ilk kez düzenlenen ltalyan Eşcinsel, Transseksüel Temalı Filmler Festivali'nde En İyi Yönetmen ve En İyi Film Müziği ödüllerini kazandı. Özpetek'le fılmin müziklerini yazan bestecileıden Tivio'nun hazır bulunduğu Roma'daki ödül töreninde En İyi Film dalında Stone Wall (yönetmen: Finch) adlı yapıt, En İyi Kadın Oyuncu dalında laia Forte, En iyi ltalyan Filmi dalında Una Giornata Particolare (yönetmen: Ettore Scola) birinci seçildi. Özpetek ve Tivio aynı dallarda Antalya'da da ödül kazanmıştı. Kan bağışı yapanlara tiyatro davetiyesi verilecek • Kültür Servisi - Izmit Şehir Tiyatrosu, Kızılay Kan Merkezi işbirliğiyle yeni bir kan bağışı kampanyası düzenliyor. 13-22 Nisan tarihleri arasında düzenlenecdc kampanyaya katılacak olanlara Şehir Tiyatrosu'nun bir oyun davetiyesi verilecek. 13 Nisan'da tzmit Şehir Tiyatrosu sanatçılannın başlatacağı kampanya döneminde bağışta bulunan Kocaelililer tiyatronun Seka Salonu'nda halen oynanmakta olan 'Hamlet', Tore', 'Evlen-me', 'Avluda' ya da 'Devamı Olan Rüya' oyunlanndan istediklerini davetli olarak izleyebikcekler- BUGÜN • AYŞE VE ERCÜMEND KALMIK VAKFI nda saat 18.00'de Gülay Semercioğlu'nun katıldığı 'Pbstk Sananarda Mekân AnlavTşı' konulu söyleşi izlenebilir/245 02 70) • YAPI KREDt KÜLTÜR MERKEZİ Sermet Çifte Kütüphanesi"nde saat 18.45'te 'HayatveAyroö;8 Fıil/Hayaldc ve Eykmde: Kurmak' konulu toplantı yer di\yox.(293 08 24) • İDOB AKM'de saat 20.00'de 'Nabucco' operasını sahneliyor.r24j 16 36)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle