Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 ŞUBAT 1938 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
CHP kanıştı
• ADANA (Cumhuriyet
Bürosu) - Olaylı kongre
sonrası göreve gelen CHP
Seyhan llçe Başkanı Serdar
Seyhan hakkında, örgüt
üyelıği. 6136 sayılı yasaya
muhalefet gibi suçlardan
verilmiş hüküm bulunduğu,
mahkeme tarafından sürekli
kamu hizmetlerinden
yoksunluk cezasına
çarptınldığı, bundan dolayı
parti üyesi bile olamayacağı
yolundaki iddialar partiyi
kanştırdı. Bu durumun CHP
hakkında Yargıtay
Başsavcılığı'nın girişimiyle
kapatma davası açılmasına
neden olabileceği
belirtilirken söz konusu
cezalann zaman aşımına
uğradığı ileri sürüldü.
Serdar Seyhan'ın kardeşi
Tacidar Seyhan. "Kardeşim
söz konusu cezalan bilerek
aday oldu. Bunda saklı bir
şey yok" dedi.
Tacizci
profesörier
• İZ.MİR (Cumhuriyet
Bürosu) - Ege Üniversitesi
Fen Fakültesi'nde kız
öğrencilerin 'tacize
uğradıklan' şikâyeti üzerine
dört profesör hakkında
açılan soruşturma sürerken
Fen Fakültesi Dekanı Prof.
Dr. Emür Henden, "üç-dört
kişi yüzünden bir kurumun
rencide" edildiğini söyledi.
Dekan Henden, fakültenin
400 çalışanının huzura
kavuşması için
soruşturmanın bir an önce
sonuçlanması gerektiğini
belirtti. tzmir Universiteleri
Öğretim Elemanlan
Derneği Başkanı Prof. Dr.
Harrtza Bulut, soruşturma
sonuçlanana kadar olayla
ilgili yorum yapılmaması
gerektiğini belirterek
"Türkiye değışik bir ülke.
Bu arkadaşlar ıftıraya da
uğramış olabilirler, iddialar
doğru da olabilır" dedi.
Açıklama
• Altm Yunus AŞ Grup
Koordinatörü Aydın Alam,
gazetemizde önceki gün
yayımlanan '"Kavganın
nedeni Captagon" başlıkh
haberle ilgili bir açıklama,
yaptı. Alam, Altın Yunus
Çeşme Turistik Tesisler-
AŞ'rün Hıdayet aılesiyle bir
ilişkisının olmadığım
belirtti. Alam, "Hidayet
Turizm'in sahibi olduğu
Hidayet Otel,
özelleştirilmeden önce
Çeşme Turban Otelı olarak
bilinen tesis olup şu anda
yıkılarak Hidayet Oteli adı
altında inşaatı devam
etmektedir. Ve hûnez
işletmeye açılmamıştır"
dedi.
Açıklama
• - YÖK Başkanı Prof. Dr.
Kemal Gürüz. gazetemizın
12Ocak 1997tarihinde
yayımlanan "MHP
soruşturması tamamlandı"
başlıklı haberiyle ilgili
açıklama yaptı. YÖK
matbaası ıle ilgili bir
soruşturma değil, inceleme
yapıldığını belirten Gürüz,
"Kurulumuz Genel Sekreter
Yardımcısı Kamil
Serdaroğlu'nun emekliye
sevk edilmesi ve Personel
Dairesi Başkanı Doç. Dr.
Mustafa Gül'ün Gazi
Ünıversitesi'ne
gönderilmesi söz konusu
olmamıştır" dedi. Gürüz.
YÖK Başkanlığf na ısimsiz
olarak venlen ıkı dılekçe
üzerine bir komisyon
kurulduğunu. komısyonun
yaptıgı inceleme sonucu
iddıalann "varit' olmadığı
kanısına vanldığını
kaydetti.
Anayasa Mahkemesi'nden ve Kanunlar Kararlar Genel Müdürlüğü'nden farklı yanıtlar
Başbakanhk'ta RP bâınecesiRİZE/ANKARA (Cumhuri-
yet) - Başbakan Mesut Yılmaz'ın
RP'nin hukuki dunımuna ilişkin
sorusuna Anayasa Mahkeme-
si'nden ve Kanunlar Kararlar Ge-
nel Müdürlüğü'nden farklı yanıt-
lar geldi. Mahkeme. "Gerekçeli
karar resmi ga/etede yayımlan-
madan işlem yapılamaz" görüşü-
nü dıle getirirken, Genel Müdür-
lük karar özetinin Başbakanlığa
gönderilmesinin yeterli olduğunu
vurguladı. Yılmaz Susurluk'un
perde arkasım bilmenin yetmedi-
ğini. kanıt da gerektiğini söyledi.
Yılmaz, PKK'nin terörist aktivi-
tesini yitirdiğini, ancak dünyada
"başka bir kabul görmesinden en-
dişe duyduklannı" belirtti. Baş-
bakan. "Ban. Lozan'ı hâlâ içine
sindiremedi" değerlendirmesini
yaptı.
• Yılmaz'ın RP'nin durumuyla ilgili sorusuna Başbakanhk Kanunlar Kararlar
Genel Müdürlüğü, "Gerekçeli karar yayımlanmasına gerek yok" yanıtını verdi.
Anayasa Mahkemesi ise "gerekçeli karar şarttır" dedi.
Yılmaz Rize gezısi dönüşü
uçakta gazetecüerin sorulannı ya-
nıtladı:
- RP'nin resmen kapanlıp kapa-
tılmadığı konusunda farklı değer-
lendirmeiervar. Siz ne düşünüyor-
sunuz?
- Ben Kanunlar Kararlar'a sor-
dum. Geçmişte bu tür durumlar-
dane işlem yapıldığını araştırma-
lannı istedım. Bana, karar özeti-
nin Başbakanlığa gelmesinden
sonra parti kapatma karannın çık-
mış olduğunu gerekçeli karar bek-
lenmeden parti mallanna el kon-
duğunu söylediler. Anayasa Mah-
kemesi'nden göriiş istedim. Onlar
da tüzel kişiliğin ancak gerekçeli
karann yayımlanmasından sonra
sona ereceğini belirttiler. Ben de
Malive Bakanlığf na bu konuda
yetki veren kararaameyi gönder-
dim. Ama Anayasa Mahkemesı-
ne göre tüzelkişilik dev am edıyor.
- Susuriuk konusunda yorum
yapmayacağuuzı söylediniz. Ama
sonuç almak için ne kadar zama-
na ihtiyaç var?
- Burada şu incelik var. Yapı-
lanlann mahiyeti siyasi. otorite-
nin emri olmadan bürokratlann
bu işlere girişmesi mümkün gö-
rünmüyor. Cumhurbaşkaru ile ko-
nuşnjalanmızda bana bu tür kanu-
na aykın şeylerin olmaması için
daha önceki yöneticileri de uyar-
dığını söyledi.
- Lyardığına göre demek ki
Cumhurbaşkaru da bazışeyteri bi-
liyordu?
- Siyasi talimat şifahi olabilir.
Bunu veren siyasılenn bunun ar-
kasında durması gerekir. Dur-
mazlarsa iş bürokratlann başına
patlar. Ben bu yüzden, şifahi emir
benden de gelse kanunsuz emri
uygulamayın dıyorum. Oradapış-
manlık yasası devreye girecek. Ö
zaman bürokratlar daha rahat bil-
gi verebilir.
-Ağar'ın tstanbul DGM'yever-
diği ifadede kimi kararlann
MGK'den geçtiğini söylediği iddia
ediliyor. Bu doğnı mu?
- Hayır. Öyle MGK karan ol-
maz.
- Öyle anlaşüıyor ki Cumhur-
başkanı da siz de pek çok şevi bi-
liyorsunuz ama açıklamak istemi-
yorsunuz, değil mi?
- Bilmek yetmiyor, kanıtlamak
gerekiyor.
- Kamuoyu da bir an önce çö-
züm bekliyor. Eğer çcteler bu sü-
reçten etkÛenmeden çıkarsa, kor-
kanz ki hukuka karşı bağışıkhk
kazanacaklar. Bu sizi endişelen-
dirmhor mu?
- Bizim iktidanmızda hiç faili
meçhul olay olmadı. Esasen Su-
surluk'tan bu yana o tür şeyler ol-
muyor. Çetelerin eylemi yok.
Şimdi geçmişi örtme peşindeler.
Işte ileride bu tür şeylerin yaşan-
maması için geçmişin aydınlığa
kavuşturulması gerekiyor.
ÇİZMEDEN YUKARI MUSAKART Yine
ajanlık
teklifi
NECATİAYGIN
İZMİR- tzmir Defterdar-
lığı memuru, Tüm Maliye-
Sen üyesi ve Dokuz Eylül
Üniversitesi Eğitim Fakül-
tesi öğrencisi Murat Dur-
muş'a polislerce ajanlık tek-
lif edildiği bildinldi. Serkan
Eroğlu'nun ölümünün üze-
rinden az bir süre geçtikten
sonra ajanlık teklifinin yeni-
den gündeme gelmesi bü-
yüktepki topladı.
Geçen yıl aralık ayı baş-
lannda Ege Üniversitesi lle-
tışim FaküJtesi 2. Sınıf Öğ-
rencisi Ali Serkan Eroğlu da
polislerce kaçınlarak ajan-
lık yapması için tehdit edil-
mişti. Eroğlu, kaçınlması-
nın ardından, Insan Haklan
Derneği, Insan Haklan Vak-
fı tzmırTemsilcilıği'nebaş-
vurmuş, aynca Izmir Cum-
huriyet Savcılığf na da suç
duyurusunda bulunmuştu.
Ali Serkan Eroğlu, 24 Ara-
lık 1997 günü okulun tuva-
letinde ölü olarak bulun-
muştu.
Baykal, dün partisinin grup toplantısında Susurluk raporu ve ABD-Irak krizini değerlendirdi
'Raporıın hukuld değeri yok
9
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - CHP Genel Başkanı De-
niz Baykal. Başbakan hk Teftiş
Kurulu Başkanı Kutiu Savaş ta-
rafından hazırlanan Susuriuk ra-
porunun hıçbir "hukuld değeri"
olmadığını söyledi. Susurluk
olayının siyasi boyutunun göz-
den uzak tutulmak ıstendiğini
kaydeden Baykal, "Siyasal bo-
yutla hesaplaşmadan, ne kumar-
haneleri ne u> uşturucuv u, ne de
başka bir konuyu yeterince ay-
duılatma imkânı
vardır" dedi.
CHP Genel Baş-
kanı Baykal, dün
partisinin grup top-
lantısında Susurluk
raporu ve ABD-Irak
krizini değerlendir-
di Susurluk raporu
ile Türkiye'nin uzun
süredir yaşadığı sı-
kıntılan görme ve
üzerinde tartışma fır-
satı yakaladığını
kaydeden Baykal,
"İşin içinde yolsuz-
luk vardır, kumar
vardır, eroin vardır,
dnayet vardır, devlet
anlayışıyla ilgili beüi
yaklaşımlar vardır,
• CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Susurluk olayımn siyasal boyutla hesaplaşmadan
aydınlatılamayacağını belirterek, "Olayın siyasi boyutu gözden uzak tutulmak
isteniyor" dedi. Türkiye'nirı Irak krizinde arabuluculuğa soyunduğunu ileri süren
Baykal, "Dış politikada temenni ve hevesli davramşlarla sonuç alınmaz" dedi.
siyaset vardır'' diye konuştu.
Kamuoyunun, Susurluk olayı-
nın aydınlatılması yönündeki
büyük desteğine de dikkat çeken
Baykal, ANAP'ın olaya RE-
FAH YOL mantığıyla yaklaştığı-
nı vurguladı. Baykal, hükümetin
konuyu, cıddi bir teftiş anlayışı
içinde ele almadığını belirterek,
soruşturma sürecine yenı başla-
yabildiğine dikkat çekti.
Soruşturma konusunun da iyi
belirlenmesi gerektiğini kayde-
den Baykal, Başbakan Mesut
Yılmaz'ın 6 konu arasına "çete
soruşturmasını" koymadığına
dikkat çekti. Susurluk konusun-
da CHP'nin üzerine düşen göre-
vi yaptıgını kaydeden Baykal, bu
olayın polemik konusu yapılma-
masını istedi.
"Devlet itibarT kaygısıyla,
olayın üzenne gidilmesinden çe-
kinilmemesi gerektiğini ifade e-
Uğur Aksöz: RP kendi başlattığı girişimin sonuclarına katlanır
ANAP Refah'a destek vermeyecek
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
tktidann büyük ortağı ANAP,
RP'nin hem kendisini hem de lideri
Necmettin Erbakan'ı kurtarmaya
yönelik anayasa ve yasa değişikliği
önerilerine destek olmayacağını
açıkladı ANAP Grup Başkanveküi
Uğur Aksöz, Cumhuriyet'e yaptıgı
açıklamada, RP'nin girişimiyle
başlayan temaslara bayram
öncesinde ara verildiğini
anımsatarak, "Biz, kendilerinden
somut olarak ne istediklerini yazüi
olarak bizt iletmelt'rini istedik.
Ancak. bugüne kadar herhangi bir
başMiru gehnedL Demek ki bu
taleplerinden vazgeçtüer" dedi.
Aksöz,gerekçeli karann
yayımlanması durumunda RP ile
temas olanaklan kalmayacağını
kaydetti. RP'nin imzaya açmaya
hazırlandığı anayasa ve yasa
değişikliği önerisini de
değerlendiren Aksöz. "Bizfanle
görüşmeden, bizim fikrimizi
almadan ve yalntzca kendilerini
kurtarmaya yönelik olduğu
anlaşılan bazı değişiklik önerüerini
kamuoyuna açıkladılar. Bu
durumda, bizim herhangi bir
katkıda bulunmamız sözkonusu
oimadığı gibi, bu önerileri
gündemimize dahi almavTz" dedi.
den Baykal, ABD Başkanı Bill
Clinton'ın, seks skandalı nede-
niyle 6 saat süreyle sorguya çe-
kildiğinı belirterek, "Kimsedev-
letin itiban zedeleniyor telaşma
kapüımyor" dedi.
Arabuluculuk tarüşması
Konuşmasmda Körfez'deki
bunalıma da değinen Baykal,
Türk Dışişleri'nin tutumunu da
eleştirdi. Dış politikada temenni
ve hevesli davramşlarla sonuç
alınamayacağına dikkat
çeken Baykal, bu rutu-
mun "ordan oraya koş-
turmaktan" öteye git-
meyeceğini ileri sürdü.
Dışişleri Bakanı tsmail
Cem'in. "arabuluculuk
rolüne so>'unmadıgı" yö-
nündeki açıklamalanna
karşın Baykal, bakanlık
sözcüsünün Irak'm Tür-
kiye'nin arabuluculuğu-
nu kabul ettiğine ilişkin
açıklamalannın bu ger-
çeği ortaya koyduğunu
söyledi. Baykal. "Dışpo-
litikayı, iç politikanın ih-
tivaçlan\la ele almanın
ne kadar büyük zarariar
verebileceğini hepimiz
büiyoruz" dedi.
UZYAZI/OKRÂN BİRGİT
Memur sendikalannı yasalaştıran
tasarı, bugün Türkiye Büyük Miilet
Meclisi Bütçe ve Plan Komisyonu'nda
ele alınıyor.
Tasan, hazırtayanların da içlerine
sindinp, "işte kamu görevlileh de ar-
tık uygar ve çağdaş ülkelerin bir ço-
ğunda olduğu gibi sendikal haklanna
kavuştu" diyebilecekleri türden değil.
Çünkü 12 Eylül Anayasası, bırakınız
devletin memurunu, tüm çalışanlan da
karşısına almış kocaman bir mendirek
gibi kamu görevlilerinin toplusözleş-
me yapmasını da uyuşmazlık çıkanp
greve gitmesini de yasaklıyor.
Dönemin lideri Kenan Evren'in ilk
basın sohbetleri arasında kendisi ile
bir otel işçisinin aylığı arasındaki fark-
tan şikâyeti yok muydu?
Dönemin bütün ekonomik ye sosyal
stratejilerinin miman Turgırt Özal, ön-
ce Başbakan Yardımcılığı'nda sınana-
rak kudretlı bir hükumet modelinın
başkanlığına getirilirken Uzakdoğu ül-
kelerindekı çalışma düzeni için methi-
yeler düzmesi boşuna mıydı?
Türk toplumunun belleği, gerçekten
çok zayıftır.
Bir yarışma düzenleyerek 24 Ocak
1980 ekonomik önlemlerinin içeriği-
nin ne olduğunu, bu toplumun önde
gelen isimlerine sorsanız, alacağınız
yanıtlar şaşırtıcı olacaktır.
Oysa Türkiye'nin bir Güney Kore,
bir Hongkong ya da bir Japon mode-
li içinde ekonomisinin çarklannı çevir-
mesini savunarak adımını atan 24 O-
cak 1980 kararian, sendikal haklara
da hele hele toplusözleşme ve greve
de rahmet okutmuş, 12 Eylül o rahme-
tin hatim duasını yapmıştır.
Onun için bugün Meclis'in Bütçe ve
Plan Komisyonu'nda görüşülmeye
başlanacak olan kamu görevlileri ile il-
gili sendikal haklan gerçekleştirecek
yasa tasansını, kimi medyamızın yan-
sıtmaya kalkıştığı türden bir kıskaç ya
da bir baştan savma olarak göster-
mek, sadece insafsızlık olarak nitelen-
dirilebilir.
Bakınız niçin?
Şayet bir ülke, ekonomisinin dina-
mosunu doğru bir biçimde ister fikir,
ıster beden işçileri olsun, özel sektö-
Çuvaldızcılar
rün gırışimlerinin üzenne oturtmuş ise;
o ülkede bizde de 12 Eylül'den, hatta
12 Mart'tan önce olduğu gibi özgür
sendikacılık modeli bütün dirilığı ıle
ayaktadır.
Tezgâhlarda ve ötekı iş alanlarında
çalışan işçi, dilediği gibi örgütlenebil-
mekte, toplusözleşme için temsilcile-
rini masaya oturtmakta ve grevı bir hak
olarak hatta siyasal amaçla bile kulla-
nabilmektedir.
Oysa Türkiye, sendikasız işçi çalış-
tıran, hatta ekonomisini kaçak iş gü-
cüne, taşeronluk sistemine emanet e-
den bir ülke olma yolunda uygun adım
yürumektedir. Fabrikalar çoğalıyor, her
gün yeni işyerlerinin açıldığını görü-
yorsunuz. Ama 17 Ocak 1998 günlü
Resmi Gazete'ye göre Çalışma Ba-
kanhğı kayıtlannda görünen işçi sayı-
sı 4.266.097'dır. Bunlann içinde sen-
dikalı olanlar ise 2.856.330.
Evet. Ülkemizde üç büyük işçi kon-
federasyonu var. Bunlara bağlı birçok
sendika. Hemen her konfederasyon,
hatta bazı yerleşmiş sendikalar, büyük
mal ve servetin sahibi olarak biliniyor.
Ama sendikalı işçi sayısı giderek aza-
lıyor.
Niçin?
1983'te yani Türkiye'de Özalizm'in
egemen olduğu dönemdeyapılan de-
ğişikliklerle, sendikalardan ayrılmak
kolaylaştırıldı. Üyelik tam aksine
önernli engellerin aşılması ile gerçek-
leşecek bir biçime yönlendirildi. Daha-
sı toplusözleşme yapılabilmesi için iş
kolu barajı yüzde on olarak sınırlandı-
rıldı.
Türkiye'de iletişim sektörü, Batı ül-
kelerindeki ölçütlerini geride bıraka-
cak kadar hızla büyürken bu sektörde
toplusözleşme salt bu gazetenin ve
devletin resmi haber ajansının bünye-
sinde kaldı. Dolayısıyla işçi sendikası
bir tür yapay yaşama sokuldu. işve-
renler sendika deyişini de terk ederek
tüzel kişiliklerini bir "demek" adı altın-
da temsil ertirmek yolunu seçtiler.
Ondan sonra kamu görevlilerine
sendika kurdurtmak için 82 Anayasa-
sı'na rağmen atılmış adımlan küçüm-
seyerek hiddetlerini elli beşinci hükü-
met üzerinde yoğunlaştıran haberler,
yorumlarla bizim medyamız sanırsınız
ki emek dostluğu yapıyor!
Geçen pazargünü Eminönü'nde bir
çöp bidonunun içine konmuş olan s-
es bombasının patladığını ve patlama-
dan dolayı, bidonu temizlemekte olan
genç bir işçinin yaralanarak hastane-
ye kaldırıldığı haberini acaba Çalışma
Bakanlığı Bölge Müdürlüğü yetkilileri
okumadı mı? Televizyonlarda olsun
duymadı mı? O olayda yaralanan be-
lediye temizlik görevlisinin genç bir
Romen yurttaşı olduğu, polisin tuta-
naklannda yazılıydı.
Sözde Türkiye'de çalışmak sadece
Türk vatandaşlanna tanınmış bir hak-
tır. Ama belediyeler bile, kaçak ucuz iş-
çi çalıştırarak Güney Kore olmak he-
vesini Turgut Bey'in ölümünden son-
ra da terk etmeye niyetli görünmüyor-
lar.
Ve Eminönü Meydanı, ellerini, gelen
geçenden şadaka için açmış işsiz, a-
ma zıpkın gibi genç insanlanmızla do-
lu.
POLİTtKA GUNLUGU
HİKMET ÇETİNKAYA
Gizli Eller../
Tartışma büyüyor...
Gözaltındaöldürülen gazeteci Metin Göktepe'nin
fotoğraflan dosyaya konuldu mu konulmadı mı?
Fotoğraf önce Sabah gazetesinde yayımlanmış-
tı. Metin'in annesi Fadime Göktepe, fotoğrafa bak-
tı ve ilk tepkisini verdi:
"Metin mavi çorap giymezdi..."
Acaba kimi 'gizli eller' mi devreye girdi, yoksa
'devlet sırn' kapsamında bir şeyler mi oldu?
Öldürülen Metin Göktepe'nin avukatlan Kamil Te-
kin Sürek, Semih Mutlu ve Mustafa Üçdere, ön-
ceki gün Eyüp Adliyesi'nde 2. Ağır Ceza Mahkeme-
si Başkanı Mehmet Avianan la görüşürken şaşınp
kaldılar...
Görüşme sırasında, Eyüp Adliyesi Yazıişleri Mü-
dürü Behçet Yılmaz'da bulunması gereken davay-
la ilgili dosyalann, 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başka-
nı Mehmet Avlanan'ın bilgisi olmadan Adli Tabip
Remzi Şendil'e gönderildiği anlaşıldı....
Bilindiği gibi Metin Göktepe davası Afyon 1. Ağır
Ceza Mahkemesi'nde sürüyor. Kimi zaman yargıç-
lar davadan çekiliyor...
örneğin şöyle gerekçeler öne sürüyor yargıçlar:
"Baskı altında kalıyoruz..."
Nasıl bir baskıdır bu?
Yargıçların savı:
"Hem medyanın, hem de siyasilerin baskısı..."
Bir başka yargıç da Gazi davasından çekilmişti
Trabzon'da:
"Ben tarafım. Benim biryakınımı teröristleröldür-
müştü..."
Oysa yargılananlar polis değil miydi?
Bay yargıç tüm Gazi Mahallesi sakinlerini 'terörist'
ilan edip davadan çekilmişti...
Metin Göktepe, 8 Ocak 1996'da öldürüldü Eyüp
Kapalı Spor Salonu'nda...
Şöyle iki yıl önceye dönelim ve anımsayalım olup
bitenleri...
Yetkililer ilk açıklamalannda şöyle demişlerdi:
"Gazeteci Metin Göktepe polislerden kaçarken
duvardan düşüp öldü..."
•••
Öldürülen Metin Göktepe'nin, yüzü açık gerçek fo-
toğraflan nerede? Savcılık buyruğuyla çekilen fo-
toğraflar dosyadan nasıl kayboldu?
Daha pek çok sorunun yanıtlanması gerekiyor...
Bir ülke düşünün ki 'itirafçılar' bir zamanlar tele-
vizyon kanallannda dolaşıyorlar, işledikleri cınayet-
leri, suikast girişimlerini açık açık anlatıyorlar, gaze-
tecilerle görüşüyorlardı...
Yine "Ben Yeşil'im" diyen bir ajan, televizyon ka-
nallannda 'yaptıgı işleri' savunuyor, Kamer Genç ve
Eyüp Aşık'la tartışarak gerçekleştirdiği eylemleri an-
latıyordu...
Mafya babalan televizyon ekranlannda birbirleriy-
le hesaplaşıyor, polis müdürlerinin 'kirli çamaşırla-
n'nı ortaya çıkarıyordu...
Tüm bunlar son bir-iki yıl içinde oldu ve unutulup
gitti...
Devletin güvenlik güçlerinin görevi suçluyu yaka-
layıp yargıya teslim etmek değil midir?
Türkiye'de son yirmi yılda devlet'n güvenlik güç-
lerinin görevi, suçlulan yakalayıp yargıya teslirp et-
mek yerine 'infaz'\a işi bitirmek oldu...
Suskun ve konuşmayan bir toplumda 1990 son-
rası yaşananlar ise hayti ilginçti...
Laik demokratik hukuk devletinin savcıları, yargıç-
ları 'hukukun üstünlüğü ilkesi'oi, 'yargı bağımsızlı-
ğı'ru korurken başlarına gelmedik kalmadı...
Biz öyle polis müdürleri tanıyoruz ki 'hukukun üs-
tünlüğü ilkesi'ne sahip çıkan savcılann, yargıçlann
korumalannı kaldınverdiler günün birinde...
Böyle bir devlet anlayışı olur muydu? O polis mü-
dürleri yoksa tek başına bir devlet miydi?
• • •
Göktepe'nin avukatı Kamil Tekin Sürek diyor ki:
"Daha önce dosyada olmayan bu fotoğraf bugün
dosyada var. Ama bu fotoğraf dosyaya nasıl girdi,
kim çektirdi, belli değil. Bize göre bu fotoğraf keşif
için gönderildikten sonra burada dosyaya girdi. Suç
duyurusunda bulunacağız..."
Evet... Fotoğraf dosyaya nasıl girdi, kim çektirdi?
Gizli eller 'devlet sırn' kılıfıyla dosyadan asıl fotoğ-
raflan çıkardı mı?
O gizli eller tek tek ortaya çıkanlmalı, Türkiye'nin
demokrasi ayıbı gündemden kaldınlmalıdır...
Biz gizli elleri Uğur Mumcu, Abdi ipekçi, Çetin
Emeç, Muammer Aksoy, Bahriye Uçok, Turan
Dursun, Musa Anter cinayetlerinde gördük, yaptı-
gı işlere tanık olduk...
Yıl 1998 ve gizli eller hâlâ iş başında!..
E. Posta: Hikmet.Cetinkaya(« raksnet.com
Faks numaramız: 0212/ 513 90 98
Kuran kursları
Yılmaz: Danıştay
kararına uyulacak
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - Danıştay'ın,
8 yıllık eğitımi dinsel öğ-
retimle kesintiye uğratan
Kuran Kurslan Yönetme-
liği'nin bazı maddeleriyle
ilgili "yürütmeji durdur-
ma" karan vermesinin ar-
dından, gözler Diyanet İş-
leri Başkanlığfna çevril-
dı. Diyanet Işlen Başkanı
Mehmet Nuri Yılmaz,
mahkeme karan doğrultu-
sunda gereken düzenle-
menin yapılacağını bildir-
di.
Yılmaz, "O karar dışın-
da başka uygulama yapıl-
ması mümkün değil. Ku-
ran kurslannda bu uygu-
lama doğmltusunda dü-
zenkmeler \apılacak" de-
di.
Eğit-Der Genel Başkanı
Mustafa Gazalcı ise 8 yıl-
lık kesintisiz temel eğiti-
mi gölgeleyen Kuran
Kurslan Yönetmeliği De-
ğişikliği hakkında Danış-
tay'ca yürütmeyı durdur-
ma karan verilmesinin
önemli bir aşama olduğu-
nu belirtti. "Danıştay ka-
rannı esastan da bozarsa,
8 yülık eğitime 55. hükü-
metin düşürdüğü gölgeier-
den biri kalkmış olacak"
diyen Gazalcı. lçışleri Ba-
kanlığfnın bu biçimde
açılan Kuran kurslannı
derhal kapatması gerekti-
ğini vurguladı. Gazalcı,
çocuklann 5. sınıftan iti-
baren hafta sonlannda ve
yaz aylannda Kuran kurs-
lanna gitmesini öngören
uygulamanın Öğretim
Birliği Yasası'na aykın ol-
duğuna ışaret ederek, "Bu
büyük yanlış, Danış-
tay'dan döndü" dedi.
Mılli Eğitim Bakanlı-
ğı'nın da bir genelge ya-
yımlayarak öğrencılenn 5.
sınıftan sonra Kuran kurs-
lanna gitmesini yasakla-
masını isteyen Gazalcı
şunlan söyledi:
"Danıştay'ın Kuran
Kurslan Yönetmeük Deği-
şikliği'nin iptaü ile bir boş-
luk olmayacaknr. Herkes
dinsel bilgileri aileden ve
okuldaki din derslerinden
alacaknr. Daha Ueri dinsel
bilgikr almak isteyenler 8
\ ılbk kesintisiz ilköğretimi
bitirdikten sonra bu alan-
daki kurslara ve okullara
gidebilirler.''
Mıllı Eğitim Bakanı
Hikmet Lluğbay ise bu ko-
nuda dün açıklama yap-
mamayı tercih etti.