26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 ŞUBAT 1938 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER CHP kanıştı • ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - Olaylı kongre sonrası göreve gelen CHP Seyhan llçe Başkanı Serdar Seyhan hakkında, örgüt üyelıği. 6136 sayılı yasaya muhalefet gibi suçlardan verilmiş hüküm bulunduğu, mahkeme tarafından sürekli kamu hizmetlerinden yoksunluk cezasına çarptınldığı, bundan dolayı parti üyesi bile olamayacağı yolundaki iddialar partiyi kanştırdı. Bu durumun CHP hakkında Yargıtay Başsavcılığı'nın girişimiyle kapatma davası açılmasına neden olabileceği belirtilirken söz konusu cezalann zaman aşımına uğradığı ileri sürüldü. Serdar Seyhan'ın kardeşi Tacidar Seyhan. "Kardeşim söz konusu cezalan bilerek aday oldu. Bunda saklı bir şey yok" dedi. Tacizci profesörier • İZ.MİR (Cumhuriyet Bürosu) - Ege Üniversitesi Fen Fakültesi'nde kız öğrencilerin 'tacize uğradıklan' şikâyeti üzerine dört profesör hakkında açılan soruşturma sürerken Fen Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Emür Henden, "üç-dört kişi yüzünden bir kurumun rencide" edildiğini söyledi. Dekan Henden, fakültenin 400 çalışanının huzura kavuşması için soruşturmanın bir an önce sonuçlanması gerektiğini belirtti. tzmir Universiteleri Öğretim Elemanlan Derneği Başkanı Prof. Dr. Harrtza Bulut, soruşturma sonuçlanana kadar olayla ilgili yorum yapılmaması gerektiğini belirterek "Türkiye değışik bir ülke. Bu arkadaşlar ıftıraya da uğramış olabilirler, iddialar doğru da olabilır" dedi. Açıklama • Altm Yunus AŞ Grup Koordinatörü Aydın Alam, gazetemizde önceki gün yayımlanan '"Kavganın nedeni Captagon" başlıkh haberle ilgili bir açıklama, yaptı. Alam, Altın Yunus Çeşme Turistik Tesisler- AŞ'rün Hıdayet aılesiyle bir ilişkisının olmadığım belirtti. Alam, "Hidayet Turizm'in sahibi olduğu Hidayet Otel, özelleştirilmeden önce Çeşme Turban Otelı olarak bilinen tesis olup şu anda yıkılarak Hidayet Oteli adı altında inşaatı devam etmektedir. Ve hûnez işletmeye açılmamıştır" dedi. Açıklama • - YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz. gazetemizın 12Ocak 1997tarihinde yayımlanan "MHP soruşturması tamamlandı" başlıklı haberiyle ilgili açıklama yaptı. YÖK matbaası ıle ilgili bir soruşturma değil, inceleme yapıldığını belirten Gürüz, "Kurulumuz Genel Sekreter Yardımcısı Kamil Serdaroğlu'nun emekliye sevk edilmesi ve Personel Dairesi Başkanı Doç. Dr. Mustafa Gül'ün Gazi Ünıversitesi'ne gönderilmesi söz konusu olmamıştır" dedi. Gürüz. YÖK Başkanlığf na ısimsiz olarak venlen ıkı dılekçe üzerine bir komisyon kurulduğunu. komısyonun yaptıgı inceleme sonucu iddıalann "varit' olmadığı kanısına vanldığını kaydetti. Anayasa Mahkemesi'nden ve Kanunlar Kararlar Genel Müdürlüğü'nden farklı yanıtlar Başbakanhk'ta RP bâınecesiRİZE/ANKARA (Cumhuri- yet) - Başbakan Mesut Yılmaz'ın RP'nin hukuki dunımuna ilişkin sorusuna Anayasa Mahkeme- si'nden ve Kanunlar Kararlar Ge- nel Müdürlüğü'nden farklı yanıt- lar geldi. Mahkeme. "Gerekçeli karar resmi ga/etede yayımlan- madan işlem yapılamaz" görüşü- nü dıle getirirken, Genel Müdür- lük karar özetinin Başbakanlığa gönderilmesinin yeterli olduğunu vurguladı. Yılmaz Susurluk'un perde arkasım bilmenin yetmedi- ğini. kanıt da gerektiğini söyledi. Yılmaz, PKK'nin terörist aktivi- tesini yitirdiğini, ancak dünyada "başka bir kabul görmesinden en- dişe duyduklannı" belirtti. Baş- bakan. "Ban. Lozan'ı hâlâ içine sindiremedi" değerlendirmesini yaptı. • Yılmaz'ın RP'nin durumuyla ilgili sorusuna Başbakanhk Kanunlar Kararlar Genel Müdürlüğü, "Gerekçeli karar yayımlanmasına gerek yok" yanıtını verdi. Anayasa Mahkemesi ise "gerekçeli karar şarttır" dedi. Yılmaz Rize gezısi dönüşü uçakta gazetecüerin sorulannı ya- nıtladı: - RP'nin resmen kapanlıp kapa- tılmadığı konusunda farklı değer- lendirmeiervar. Siz ne düşünüyor- sunuz? - Ben Kanunlar Kararlar'a sor- dum. Geçmişte bu tür durumlar- dane işlem yapıldığını araştırma- lannı istedım. Bana, karar özeti- nin Başbakanlığa gelmesinden sonra parti kapatma karannın çık- mış olduğunu gerekçeli karar bek- lenmeden parti mallanna el kon- duğunu söylediler. Anayasa Mah- kemesi'nden göriiş istedim. Onlar da tüzel kişiliğin ancak gerekçeli karann yayımlanmasından sonra sona ereceğini belirttiler. Ben de Malive Bakanlığf na bu konuda yetki veren kararaameyi gönder- dim. Ama Anayasa Mahkemesı- ne göre tüzelkişilik dev am edıyor. - Susuriuk konusunda yorum yapmayacağuuzı söylediniz. Ama sonuç almak için ne kadar zama- na ihtiyaç var? - Burada şu incelik var. Yapı- lanlann mahiyeti siyasi. otorite- nin emri olmadan bürokratlann bu işlere girişmesi mümkün gö- rünmüyor. Cumhurbaşkaru ile ko- nuşnjalanmızda bana bu tür kanu- na aykın şeylerin olmaması için daha önceki yöneticileri de uyar- dığını söyledi. - Lyardığına göre demek ki Cumhurbaşkaru da bazışeyteri bi- liyordu? - Siyasi talimat şifahi olabilir. Bunu veren siyasılenn bunun ar- kasında durması gerekir. Dur- mazlarsa iş bürokratlann başına patlar. Ben bu yüzden, şifahi emir benden de gelse kanunsuz emri uygulamayın dıyorum. Oradapış- manlık yasası devreye girecek. Ö zaman bürokratlar daha rahat bil- gi verebilir. -Ağar'ın tstanbul DGM'yever- diği ifadede kimi kararlann MGK'den geçtiğini söylediği iddia ediliyor. Bu doğnı mu? - Hayır. Öyle MGK karan ol- maz. - Öyle anlaşüıyor ki Cumhur- başkanı da siz de pek çok şevi bi- liyorsunuz ama açıklamak istemi- yorsunuz, değil mi? - Bilmek yetmiyor, kanıtlamak gerekiyor. - Kamuoyu da bir an önce çö- züm bekliyor. Eğer çcteler bu sü- reçten etkÛenmeden çıkarsa, kor- kanz ki hukuka karşı bağışıkhk kazanacaklar. Bu sizi endişelen- dirmhor mu? - Bizim iktidanmızda hiç faili meçhul olay olmadı. Esasen Su- surluk'tan bu yana o tür şeyler ol- muyor. Çetelerin eylemi yok. Şimdi geçmişi örtme peşindeler. Işte ileride bu tür şeylerin yaşan- maması için geçmişin aydınlığa kavuşturulması gerekiyor. ÇİZMEDEN YUKARI MUSAKART Yine ajanlık teklifi NECATİAYGIN İZMİR- tzmir Defterdar- lığı memuru, Tüm Maliye- Sen üyesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakül- tesi öğrencisi Murat Dur- muş'a polislerce ajanlık tek- lif edildiği bildinldi. Serkan Eroğlu'nun ölümünün üze- rinden az bir süre geçtikten sonra ajanlık teklifinin yeni- den gündeme gelmesi bü- yüktepki topladı. Geçen yıl aralık ayı baş- lannda Ege Üniversitesi lle- tışim FaküJtesi 2. Sınıf Öğ- rencisi Ali Serkan Eroğlu da polislerce kaçınlarak ajan- lık yapması için tehdit edil- mişti. Eroğlu, kaçınlması- nın ardından, Insan Haklan Derneği, Insan Haklan Vak- fı tzmırTemsilcilıği'nebaş- vurmuş, aynca Izmir Cum- huriyet Savcılığf na da suç duyurusunda bulunmuştu. Ali Serkan Eroğlu, 24 Ara- lık 1997 günü okulun tuva- letinde ölü olarak bulun- muştu. Baykal, dün partisinin grup toplantısında Susurluk raporu ve ABD-Irak krizini değerlendirdi 'Raporıın hukuld değeri yok 9 ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - CHP Genel Başkanı De- niz Baykal. Başbakan hk Teftiş Kurulu Başkanı Kutiu Savaş ta- rafından hazırlanan Susuriuk ra- porunun hıçbir "hukuld değeri" olmadığını söyledi. Susurluk olayının siyasi boyutunun göz- den uzak tutulmak ıstendiğini kaydeden Baykal, "Siyasal bo- yutla hesaplaşmadan, ne kumar- haneleri ne u> uşturucuv u, ne de başka bir konuyu yeterince ay- duılatma imkânı vardır" dedi. CHP Genel Baş- kanı Baykal, dün partisinin grup top- lantısında Susurluk raporu ve ABD-Irak krizini değerlendir- di Susurluk raporu ile Türkiye'nin uzun süredir yaşadığı sı- kıntılan görme ve üzerinde tartışma fır- satı yakaladığını kaydeden Baykal, "İşin içinde yolsuz- luk vardır, kumar vardır, eroin vardır, dnayet vardır, devlet anlayışıyla ilgili beüi yaklaşımlar vardır, • CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Susurluk olayımn siyasal boyutla hesaplaşmadan aydınlatılamayacağını belirterek, "Olayın siyasi boyutu gözden uzak tutulmak isteniyor" dedi. Türkiye'nirı Irak krizinde arabuluculuğa soyunduğunu ileri süren Baykal, "Dış politikada temenni ve hevesli davramşlarla sonuç alınmaz" dedi. siyaset vardır'' diye konuştu. Kamuoyunun, Susurluk olayı- nın aydınlatılması yönündeki büyük desteğine de dikkat çeken Baykal, ANAP'ın olaya RE- FAH YOL mantığıyla yaklaştığı- nı vurguladı. Baykal, hükümetin konuyu, cıddi bir teftiş anlayışı içinde ele almadığını belirterek, soruşturma sürecine yenı başla- yabildiğine dikkat çekti. Soruşturma konusunun da iyi belirlenmesi gerektiğini kayde- den Baykal, Başbakan Mesut Yılmaz'ın 6 konu arasına "çete soruşturmasını" koymadığına dikkat çekti. Susurluk konusun- da CHP'nin üzerine düşen göre- vi yaptıgını kaydeden Baykal, bu olayın polemik konusu yapılma- masını istedi. "Devlet itibarT kaygısıyla, olayın üzenne gidilmesinden çe- kinilmemesi gerektiğini ifade e- Uğur Aksöz: RP kendi başlattığı girişimin sonuclarına katlanır ANAP Refah'a destek vermeyecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - tktidann büyük ortağı ANAP, RP'nin hem kendisini hem de lideri Necmettin Erbakan'ı kurtarmaya yönelik anayasa ve yasa değişikliği önerilerine destek olmayacağını açıkladı ANAP Grup Başkanveküi Uğur Aksöz, Cumhuriyet'e yaptıgı açıklamada, RP'nin girişimiyle başlayan temaslara bayram öncesinde ara verildiğini anımsatarak, "Biz, kendilerinden somut olarak ne istediklerini yazüi olarak bizt iletmelt'rini istedik. Ancak. bugüne kadar herhangi bir başMiru gehnedL Demek ki bu taleplerinden vazgeçtüer" dedi. Aksöz,gerekçeli karann yayımlanması durumunda RP ile temas olanaklan kalmayacağını kaydetti. RP'nin imzaya açmaya hazırlandığı anayasa ve yasa değişikliği önerisini de değerlendiren Aksöz. "Bizfanle görüşmeden, bizim fikrimizi almadan ve yalntzca kendilerini kurtarmaya yönelik olduğu anlaşılan bazı değişiklik önerüerini kamuoyuna açıkladılar. Bu durumda, bizim herhangi bir katkıda bulunmamız sözkonusu oimadığı gibi, bu önerileri gündemimize dahi almavTz" dedi. den Baykal, ABD Başkanı Bill Clinton'ın, seks skandalı nede- niyle 6 saat süreyle sorguya çe- kildiğinı belirterek, "Kimsedev- letin itiban zedeleniyor telaşma kapüımyor" dedi. Arabuluculuk tarüşması Konuşmasmda Körfez'deki bunalıma da değinen Baykal, Türk Dışişleri'nin tutumunu da eleştirdi. Dış politikada temenni ve hevesli davramşlarla sonuç alınamayacağına dikkat çeken Baykal, bu rutu- mun "ordan oraya koş- turmaktan" öteye git- meyeceğini ileri sürdü. Dışişleri Bakanı tsmail Cem'in. "arabuluculuk rolüne so>'unmadıgı" yö- nündeki açıklamalanna karşın Baykal, bakanlık sözcüsünün Irak'm Tür- kiye'nin arabuluculuğu- nu kabul ettiğine ilişkin açıklamalannın bu ger- çeği ortaya koyduğunu söyledi. Baykal. "Dışpo- litikayı, iç politikanın ih- tivaçlan\la ele almanın ne kadar büyük zarariar verebileceğini hepimiz büiyoruz" dedi. UZYAZI/OKRÂN BİRGİT Memur sendikalannı yasalaştıran tasarı, bugün Türkiye Büyük Miilet Meclisi Bütçe ve Plan Komisyonu'nda ele alınıyor. Tasan, hazırtayanların da içlerine sindinp, "işte kamu görevlileh de ar- tık uygar ve çağdaş ülkelerin bir ço- ğunda olduğu gibi sendikal haklanna kavuştu" diyebilecekleri türden değil. Çünkü 12 Eylül Anayasası, bırakınız devletin memurunu, tüm çalışanlan da karşısına almış kocaman bir mendirek gibi kamu görevlilerinin toplusözleş- me yapmasını da uyuşmazlık çıkanp greve gitmesini de yasaklıyor. Dönemin lideri Kenan Evren'in ilk basın sohbetleri arasında kendisi ile bir otel işçisinin aylığı arasındaki fark- tan şikâyeti yok muydu? Dönemin bütün ekonomik ye sosyal stratejilerinin miman Turgırt Özal, ön- ce Başbakan Yardımcılığı'nda sınana- rak kudretlı bir hükumet modelinın başkanlığına getirilirken Uzakdoğu ül- kelerindekı çalışma düzeni için methi- yeler düzmesi boşuna mıydı? Türk toplumunun belleği, gerçekten çok zayıftır. Bir yarışma düzenleyerek 24 Ocak 1980 ekonomik önlemlerinin içeriği- nin ne olduğunu, bu toplumun önde gelen isimlerine sorsanız, alacağınız yanıtlar şaşırtıcı olacaktır. Oysa Türkiye'nin bir Güney Kore, bir Hongkong ya da bir Japon mode- li içinde ekonomisinin çarklannı çevir- mesini savunarak adımını atan 24 O- cak 1980 kararian, sendikal haklara da hele hele toplusözleşme ve greve de rahmet okutmuş, 12 Eylül o rahme- tin hatim duasını yapmıştır. Onun için bugün Meclis'in Bütçe ve Plan Komisyonu'nda görüşülmeye başlanacak olan kamu görevlileri ile il- gili sendikal haklan gerçekleştirecek yasa tasansını, kimi medyamızın yan- sıtmaya kalkıştığı türden bir kıskaç ya da bir baştan savma olarak göster- mek, sadece insafsızlık olarak nitelen- dirilebilir. Bakınız niçin? Şayet bir ülke, ekonomisinin dina- mosunu doğru bir biçimde ister fikir, ıster beden işçileri olsun, özel sektö- Çuvaldızcılar rün gırışimlerinin üzenne oturtmuş ise; o ülkede bizde de 12 Eylül'den, hatta 12 Mart'tan önce olduğu gibi özgür sendikacılık modeli bütün dirilığı ıle ayaktadır. Tezgâhlarda ve ötekı iş alanlarında çalışan işçi, dilediği gibi örgütlenebil- mekte, toplusözleşme için temsilcile- rini masaya oturtmakta ve grevı bir hak olarak hatta siyasal amaçla bile kulla- nabilmektedir. Oysa Türkiye, sendikasız işçi çalış- tıran, hatta ekonomisini kaçak iş gü- cüne, taşeronluk sistemine emanet e- den bir ülke olma yolunda uygun adım yürumektedir. Fabrikalar çoğalıyor, her gün yeni işyerlerinin açıldığını görü- yorsunuz. Ama 17 Ocak 1998 günlü Resmi Gazete'ye göre Çalışma Ba- kanhğı kayıtlannda görünen işçi sayı- sı 4.266.097'dır. Bunlann içinde sen- dikalı olanlar ise 2.856.330. Evet. Ülkemizde üç büyük işçi kon- federasyonu var. Bunlara bağlı birçok sendika. Hemen her konfederasyon, hatta bazı yerleşmiş sendikalar, büyük mal ve servetin sahibi olarak biliniyor. Ama sendikalı işçi sayısı giderek aza- lıyor. Niçin? 1983'te yani Türkiye'de Özalizm'in egemen olduğu dönemdeyapılan de- ğişikliklerle, sendikalardan ayrılmak kolaylaştırıldı. Üyelik tam aksine önernli engellerin aşılması ile gerçek- leşecek bir biçime yönlendirildi. Daha- sı toplusözleşme yapılabilmesi için iş kolu barajı yüzde on olarak sınırlandı- rıldı. Türkiye'de iletişim sektörü, Batı ül- kelerindeki ölçütlerini geride bıraka- cak kadar hızla büyürken bu sektörde toplusözleşme salt bu gazetenin ve devletin resmi haber ajansının bünye- sinde kaldı. Dolayısıyla işçi sendikası bir tür yapay yaşama sokuldu. işve- renler sendika deyişini de terk ederek tüzel kişiliklerini bir "demek" adı altın- da temsil ertirmek yolunu seçtiler. Ondan sonra kamu görevlilerine sendika kurdurtmak için 82 Anayasa- sı'na rağmen atılmış adımlan küçüm- seyerek hiddetlerini elli beşinci hükü- met üzerinde yoğunlaştıran haberler, yorumlarla bizim medyamız sanırsınız ki emek dostluğu yapıyor! Geçen pazargünü Eminönü'nde bir çöp bidonunun içine konmuş olan s- es bombasının patladığını ve patlama- dan dolayı, bidonu temizlemekte olan genç bir işçinin yaralanarak hastane- ye kaldırıldığı haberini acaba Çalışma Bakanlığı Bölge Müdürlüğü yetkilileri okumadı mı? Televizyonlarda olsun duymadı mı? O olayda yaralanan be- lediye temizlik görevlisinin genç bir Romen yurttaşı olduğu, polisin tuta- naklannda yazılıydı. Sözde Türkiye'de çalışmak sadece Türk vatandaşlanna tanınmış bir hak- tır. Ama belediyeler bile, kaçak ucuz iş- çi çalıştırarak Güney Kore olmak he- vesini Turgut Bey'in ölümünden son- ra da terk etmeye niyetli görünmüyor- lar. Ve Eminönü Meydanı, ellerini, gelen geçenden şadaka için açmış işsiz, a- ma zıpkın gibi genç insanlanmızla do- lu. POLİTtKA GUNLUGU HİKMET ÇETİNKAYA Gizli Eller../ Tartışma büyüyor... Gözaltındaöldürülen gazeteci Metin Göktepe'nin fotoğraflan dosyaya konuldu mu konulmadı mı? Fotoğraf önce Sabah gazetesinde yayımlanmış- tı. Metin'in annesi Fadime Göktepe, fotoğrafa bak- tı ve ilk tepkisini verdi: "Metin mavi çorap giymezdi..." Acaba kimi 'gizli eller' mi devreye girdi, yoksa 'devlet sırn' kapsamında bir şeyler mi oldu? Öldürülen Metin Göktepe'nin avukatlan Kamil Te- kin Sürek, Semih Mutlu ve Mustafa Üçdere, ön- ceki gün Eyüp Adliyesi'nde 2. Ağır Ceza Mahkeme- si Başkanı Mehmet Avianan la görüşürken şaşınp kaldılar... Görüşme sırasında, Eyüp Adliyesi Yazıişleri Mü- dürü Behçet Yılmaz'da bulunması gereken davay- la ilgili dosyalann, 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başka- nı Mehmet Avlanan'ın bilgisi olmadan Adli Tabip Remzi Şendil'e gönderildiği anlaşıldı.... Bilindiği gibi Metin Göktepe davası Afyon 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde sürüyor. Kimi zaman yargıç- lar davadan çekiliyor... örneğin şöyle gerekçeler öne sürüyor yargıçlar: "Baskı altında kalıyoruz..." Nasıl bir baskıdır bu? Yargıçların savı: "Hem medyanın, hem de siyasilerin baskısı..." Bir başka yargıç da Gazi davasından çekilmişti Trabzon'da: "Ben tarafım. Benim biryakınımı teröristleröldür- müştü..." Oysa yargılananlar polis değil miydi? Bay yargıç tüm Gazi Mahallesi sakinlerini 'terörist' ilan edip davadan çekilmişti... Metin Göktepe, 8 Ocak 1996'da öldürüldü Eyüp Kapalı Spor Salonu'nda... Şöyle iki yıl önceye dönelim ve anımsayalım olup bitenleri... Yetkililer ilk açıklamalannda şöyle demişlerdi: "Gazeteci Metin Göktepe polislerden kaçarken duvardan düşüp öldü..." ••• Öldürülen Metin Göktepe'nin, yüzü açık gerçek fo- toğraflan nerede? Savcılık buyruğuyla çekilen fo- toğraflar dosyadan nasıl kayboldu? Daha pek çok sorunun yanıtlanması gerekiyor... Bir ülke düşünün ki 'itirafçılar' bir zamanlar tele- vizyon kanallannda dolaşıyorlar, işledikleri cınayet- leri, suikast girişimlerini açık açık anlatıyorlar, gaze- tecilerle görüşüyorlardı... Yine "Ben Yeşil'im" diyen bir ajan, televizyon ka- nallannda 'yaptıgı işleri' savunuyor, Kamer Genç ve Eyüp Aşık'la tartışarak gerçekleştirdiği eylemleri an- latıyordu... Mafya babalan televizyon ekranlannda birbirleriy- le hesaplaşıyor, polis müdürlerinin 'kirli çamaşırla- n'nı ortaya çıkarıyordu... Tüm bunlar son bir-iki yıl içinde oldu ve unutulup gitti... Devletin güvenlik güçlerinin görevi suçluyu yaka- layıp yargıya teslim etmek değil midir? Türkiye'de son yirmi yılda devlet'n güvenlik güç- lerinin görevi, suçlulan yakalayıp yargıya teslirp et- mek yerine 'infaz'\a işi bitirmek oldu... Suskun ve konuşmayan bir toplumda 1990 son- rası yaşananlar ise hayti ilginçti... Laik demokratik hukuk devletinin savcıları, yargıç- ları 'hukukun üstünlüğü ilkesi'oi, 'yargı bağımsızlı- ğı'ru korurken başlarına gelmedik kalmadı... Biz öyle polis müdürleri tanıyoruz ki 'hukukun üs- tünlüğü ilkesi'ne sahip çıkan savcılann, yargıçlann korumalannı kaldınverdiler günün birinde... Böyle bir devlet anlayışı olur muydu? O polis mü- dürleri yoksa tek başına bir devlet miydi? • • • Göktepe'nin avukatı Kamil Tekin Sürek diyor ki: "Daha önce dosyada olmayan bu fotoğraf bugün dosyada var. Ama bu fotoğraf dosyaya nasıl girdi, kim çektirdi, belli değil. Bize göre bu fotoğraf keşif için gönderildikten sonra burada dosyaya girdi. Suç duyurusunda bulunacağız..." Evet... Fotoğraf dosyaya nasıl girdi, kim çektirdi? Gizli eller 'devlet sırn' kılıfıyla dosyadan asıl fotoğ- raflan çıkardı mı? O gizli eller tek tek ortaya çıkanlmalı, Türkiye'nin demokrasi ayıbı gündemden kaldınlmalıdır... Biz gizli elleri Uğur Mumcu, Abdi ipekçi, Çetin Emeç, Muammer Aksoy, Bahriye Uçok, Turan Dursun, Musa Anter cinayetlerinde gördük, yaptı- gı işlere tanık olduk... Yıl 1998 ve gizli eller hâlâ iş başında!.. E. Posta: Hikmet.Cetinkaya(« raksnet.com Faks numaramız: 0212/ 513 90 98 Kuran kursları Yılmaz: Danıştay kararına uyulacak ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Danıştay'ın, 8 yıllık eğitımi dinsel öğ- retimle kesintiye uğratan Kuran Kurslan Yönetme- liği'nin bazı maddeleriyle ilgili "yürütmeji durdur- ma" karan vermesinin ar- dından, gözler Diyanet İş- leri Başkanlığfna çevril- dı. Diyanet Işlen Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, mahkeme karan doğrultu- sunda gereken düzenle- menin yapılacağını bildir- di. Yılmaz, "O karar dışın- da başka uygulama yapıl- ması mümkün değil. Ku- ran kurslannda bu uygu- lama doğmltusunda dü- zenkmeler \apılacak" de- di. Eğit-Der Genel Başkanı Mustafa Gazalcı ise 8 yıl- lık kesintisiz temel eğiti- mi gölgeleyen Kuran Kurslan Yönetmeliği De- ğişikliği hakkında Danış- tay'ca yürütmeyı durdur- ma karan verilmesinin önemli bir aşama olduğu- nu belirtti. "Danıştay ka- rannı esastan da bozarsa, 8 yülık eğitime 55. hükü- metin düşürdüğü gölgeier- den biri kalkmış olacak" diyen Gazalcı. lçışleri Ba- kanlığfnın bu biçimde açılan Kuran kurslannı derhal kapatması gerekti- ğini vurguladı. Gazalcı, çocuklann 5. sınıftan iti- baren hafta sonlannda ve yaz aylannda Kuran kurs- lanna gitmesini öngören uygulamanın Öğretim Birliği Yasası'na aykın ol- duğuna ışaret ederek, "Bu büyük yanlış, Danış- tay'dan döndü" dedi. Mılli Eğitim Bakanlı- ğı'nın da bir genelge ya- yımlayarak öğrencılenn 5. sınıftan sonra Kuran kurs- lanna gitmesini yasakla- masını isteyen Gazalcı şunlan söyledi: "Danıştay'ın Kuran Kurslan Yönetmeük Deği- şikliği'nin iptaü ile bir boş- luk olmayacaknr. Herkes dinsel bilgileri aileden ve okuldaki din derslerinden alacaknr. Daha Ueri dinsel bilgikr almak isteyenler 8 \ ılbk kesintisiz ilköğretimi bitirdikten sonra bu alan- daki kurslara ve okullara gidebilirler.'' Mıllı Eğitim Bakanı Hikmet Lluğbay ise bu ko- nuda dün açıklama yap- mamayı tercih etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle