Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYPA CUMHURİYET 4 ŞUBAT 1998 ÇARŞAMBA
HABERLER
KUTLU SAVAŞIN HAZIRLADIĞI SUSURLUK RAPORUNUN TAM METNİ - 8 i '!•>'
Topal cinayetinde senaryolar
O
mer Lütfü Topal"ın öldü-
rûlmesi geniş yankılar
bulmuş özellikle Susurluk
kazasından sonra daha da
önem kazanmıştir. Bu ko-
nu yargıda görülmekte olan bir dava ol-
duğu için çalışraalanmız esnasında irde-
lenmemiştir. Ancak Topal'la ilgili olarak
yapılan bazı ilgi çekici tespitler vardır ve
bunlann bu raporda yer almasının zaru-
ri olduğu düşünülmektedir.
Topal, tombalacılıktan ve uyuşturucu
kaçakçılığından Fındıkzadeli Ömer la-
kabından inanılmaz bir güç ve servet sa-
hibi olmayı başaran ılginç bir kışiliktir.
Günlük 3 milyon dolan aşan net geli-
rine, öldürttüğü, zarar verdiği çok sayı-
da insana rağrnen koruma bulundurma-
yan, adamlan tarafından hıçbır şekılde
korunmayan bir evde oturan, özel şoför
kullanmayan, kansırun veya kendisinin
kullandığı arabayla seyahat eden, zırhlı
bir araca binmeyi reddeden bir kışidir
Topal. Tnpleks bir köşk-evde oturması-
na ve dünyanın her yeriyle haberleşme-
sine rağmen evinde tek bir telefon hattı
vardır. Eşınin cep telefonu hiçbır şekılde
kullanmadığı dabılınmektedir.
tmam nikahıyla yaşadığı genç eşı Hi-
lalHanunla 7 yıllık birlikteliği oimuştur.
Sosyal hayatı. kansının kullandığı bir
araçla gıttigı pazar yemekJeridir. Eşini iş
hayatına asla sokmamış, iş hayatındaki
zalimliği, evde kansı ve çocuklanyla şa-
kalaşan munis bir insana dönüşmektedir.
Evde silah bile yoktur. Ölümünden kısa
bir süre önce çelik yelek ve yatak odasın-
dakı dolabın üzerine gizlediğı bir taban-
ca edinmiş, ancak her ikisıni de kullan-
marruş ve taşımarruştır.
Yemeklerini sürekli olarak evinde ye-
miş, (sadece Bodrum'da Hikmet Baba-
taş'ın öldürüldüğü gece Antalya'da her-
kesin içınde oturmuş yemek yiyerek iç-
kı ıçmiştir) öldürüldüğü gece evine ge-
ceyansı civannda dönecek olmasına rağ-
men. masanın hazır tutulmasını, ancak
kayınvalidesinın kendisini beklemeyip
yatmasını, ahçıbaşına hazırlatacağı yiye-
cekleri evinde yiyeceğinı söylemiştir.
Eşinin akşam yemeği organizasyonunu
ise Hilal Hanım, yattığı hastane odasın-
da kendisiyle sürekli haberleşerek yap-
mıştır. tlgi çekici olan husus, Omer Lüt-
fi Topal'ın mayıs ayından itibaren ıçin-
de olduğu stresli durumun temmuz ayın-
da giderek yoğunlaşması ve 27 Tem-
muz'da doğurn yapması yakınlaşmış eşi-
ni adeta zorla hastaneye yatırmasıdır.
Topal'ın öldürülmesinin birçok sebe-
bi olabilir. Ancak hiçbir gerekçe, insan-
lann Topal'a kendisini öldürmek üzere
yaklaşmalanna imkân ve<rmemis,tjf..),~ 3 Û
'Bu emlnlm onların işl'
Cinayetten sonra Ankara'da bir polis
yetkilısinın "adım gibi eminim bu onto-
ruı işi" diyerek Çattı ve bir grup Özel
Harekâtçıyı hedef aldığı. tstanbul Emni-
yet Müdürlüğü'nde gözetım altına alı-
nan polıslerden bırinin konuşma esna-
sında, "Btze vatan için hedef gösterdikr.
Sonra bizim hedeflerimizJe kendileri sa-
lonlarda kadeh tokuşturdular. tlk defa
kendi başımıza bir iş yapûk. onu da yü-
zümüzegözfimüzr bulaşnrdık'" dediği ve
lstanbul Emnıyet Müdürlüğü'nün
MlT'ten tek sayfalık bir not aldıktan son-
ra telefon ırtibatlan üzenne teknik birça-
hşma yaptığı bilgisi ile birleştinldiğinde
Topal olayına kısmi bir açıklık getirile-
bildıği ortaya çıkmaktadır. Koli bandına
sanlı şarjör üzerinde Çatlı'nın parmak
izınin çıkmasma rağmen kendisinin ölü-
mü olayı karanlığa sokmaktadır.
Sanyer Cumhuriyet Başsavcılığı'nca
kullanılan aşağıdaki tablo, sanıkiann To-
pal'ın ölüm saatindekı ırtibatlannı ve
yerlerini belirten kapsamlı bir çalışmanın
özetidir.
Bu konuda tstanbul Emniyet Müdürü
Kemal YazKioğhTnun sergilediği tavır,
Çankaya'da Cumhurbaşkanrnın başkan-
lığmda yapılan liderler zirve toplantısın-
da en açık kelimelerle tenkit edilmıştir.
Bu sebeple kendisine bu çalışma kapsa-
mında yer venlmemiştir. Polislenn sor-
gulanmadan Genel Müdürlük tarafından
Ankara'ya alınması konusuna ise bir ls-
tanbul Emniyet yetkilisi tarafından açık-
lık getirilmiş ve "Foüsleri Ankara alma-
dı. Yöneticilerimiz korktu ve biz onlan
Ankara istedi diyerek başunızdan ardk"
demiştir. Gerçekten Kemal Yazıcıoğ-
lu'nun hesabı sonradan değışmiş, Anka-
ra'ya haber verince, bakanlık ve Genel
Müdürlük polislen ıstemiş ve lstanbul
Emniyeti bir dertten kurtulmutur. Çünkü
polisler "ahndıktan" sonra Emniyet Mü-
dürü makamına gelmemiş, gece 22.00'ye
kadar bir sorgulama yapılmamış, müdür
muavinlen de odalanndan çıkmamıştır.
Gece 22.00'den sonra Emniyet boşaltıl-
mış ve ilgilıler istirahate gitmişlerdir. Bu
saatten sonra bir sorgu olup olmadığını
da Yazıcıoğlu bilebilir.
Topal'ın öldürülmesiyle ilgili pek çok
iddia vardır. Birinci eşinden olma çocuk-
lan Murat ve EBf in babalannın ölümün-
den en büyük yaran sağladıklan şüphe-
sizdir. Ama genel kanaat Topal'ın böy-
lesine bir tehditle kolayca başedeceği
şeklindedir.
PKK'ye yardım eden Kürt işadamlan
listesi oluşturulduğu ve listeden çıkabil-
mek için haraç ödediği, ancak para ko-
nusunda çıkan anlaşmazlık sebebiyle öl-
dürüldüğü de iddia edilmiştir. Topal'ın
namaz kılan ve oruç tutan bir kişi oldu-
ğu, mazbut bir aile hayatı bulunduğu ve
Kürt aynmcı terönstlerle ışbırliği yap-
madığı yaygın bir bilgidir. Bu iddialar
gündeme gelmişse de konunun Topal 'dan
haraç almak ve külliyetlı miktarlarda pa-
ra sızdırmak amacına yönelik olduğu bi-
linmektedir. Üstelik büyük haraçlar öde-
yen Topal'ın bu şekilde öldürülmesi, ta-
vuğun kesilmesi anlamına geleceğinden
buna ihtiyaç olmadığı şüphesizdir.
Bir diğer iddia, Kıbns'ta açılacak ga-
zinoyla ilgilidir. Çatlı, A. Fevzi Bir ve Sa-
mi Hoştan, Emperyal'in gayri resmi or-
Veli Küçük- Hoştan'la görüşüyordu.
tağı olmuşlar, ancak Kıbns kumarhane-
si için gerekli finansmanı sağlayamamış-
lardır. Topal kendilerine hisse vermeyi
reddedince bu ortaklar özel Tim polis-
leriyle eylemı gerçekleştirmışlerdir. An-
cak bu iddia tutarlı görünmemekte, taraf-
lar bu ölümden yarar sağlayamamakta-
dırlar. tmparatorluk Murat ve Elif To-
pal'a Hilal Hanım a intikal etmektedir..
Başka iddialar da ileri sürülmektedir.
Murat ve Elif Topal'ın, Çath'ya 535.000
dolar ödedıkleri Emperyal gazinolanna
ait hesaptan ve Garanti Bankası'na ait
012157 nolu çek tanzim edildiği, vade-
sinden bir gün önce Çatlı'nın bir yakını-
na elden ödeme yapıldığı da belli oimuş-
tur. Bu ödeme cınayetin maddi bir anlaş-
mazlıktan ışlendiğinin delili olamaz. To-
pal'ı öldürmenin taşeronluk ücreti de ola-
maz. Ölümden ıkı ay sonra yapılan bu
ödemenin bir başka gerekçesi olması ge-
rekir. Topal'ın ölümünden sonra eşi Hi-
lal Hanım'a 105 milyon dolarlıkbirborç
toplamı göstenldiği basında da yer al-
mıştır. Gerçekten bazı tefecilere dahi
borçlandığı ve Topal'ın zaman zaman
inanılmaz şekilde nakit para sıkıntısı çek-
tiği, 1995 yılmdan itibaren bu sıkıntının
arttığı. öncelen bankalardan borç aldığı
ve Necati Kurmerin kendisine kefıl ol-
duğu bılinmektedır. Sonralan ve 1996'da
zaman zaman para skmtısının had safha-
ya ulaştığı ve Topal'ın evine 50 milyon
TL bırakamadığı günlerin geldıği anla-
tılmaktadır. (Hesap uzmanlannın aldığı
ifadeler, iddialan teyit etmektedirler)
Cünde 5 milyon dolar
Günlük 3 milyon dolan aşan gelir; ye-
ni yatınmlara, gaynmenkul alımına,
yurtdışına külliyetli meblağlann kaçınl-
masına elbette yetmemektedir. Turizm
Bakanlığı'nın memurlanndan başlayan
yurtdışuıda AHyev'e Niyazov'a ulaşan bir
haraç zincıri çok geniş bir camiayı kap-
samaktadır. Siyasi irtibatlannı geliştir-
mek için de çok para harcamıştır. Hatta
bu irtibatlar, bir siyasi partiye ve lideri-
ne cephe almasına kadar varmıştır, To-
pal'ı Sipahı Ocağı'na götürüp hâkim ve
savcılarla samımiyetini de ispat eden bir
milletvekılı adayı, Rize'de Mesut Yü-
maz'ı seçtirmeyecek kadar güçlü olmak
için Topal'ın yoğun para desteğine maz-
har oimuştur. Topal'm kullandığı bazı te-
lefon numaralanyia ilgili olarak kalın bir
kitap halini alan bir çalışma yaptınlrruş-
tır. Topal 1996 yılı içinde DYP Genel
Merkezi'ne ait 419 23 63 ve 417 87 49
nolu telefonlan bilmekte ve kullanmak-
tadır. DYP lstanbul ll Yönetimi'ne ait
213 28 27 numarayı ve nedenle Rize II
Başkanlığı'na ait 467-213 28 27 numa-
ralı telefonlan da bilmekte ve kulllan-
maktadır.
Vell Küçük-Hoştan HişRisi
Topal'ın en sık gördüğü kışi ortağı Sa-
mi Hoştan'dır. Hâkim Akman Akyürek
de aynı numaradan Sami Hoştan'la irti-
batlıdır. Sami Hoştan incelenen tek bir te-
lefon numarasından 7 ayda ve 1996 yı-
lında Albay VeH KüçükTe 34 kere, Ab-
dullah Çatlı ile 13, Korkut Ekenle 6 ke-
re görüşmüştür. Mayıs 1996'da Mehmet
Ağar'ın Adalet Bakanı olduğu dönemde
ani bir haber ortalığı kanştırmıştır. lddi-
alara göre Mehmet Ağar, Topaİ hakkın-
da Kürtçülük dosyası açtırmış ve gereği
için emir vermiştir. Tıpkı Orhan Taşan-
lar'm tstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne
atandıktan sonra TV'ye çıkıp "buraya
kafa koparmaya gekUm" dediği tarihte,
Istanbul'da bazı kirli iş sahiplerinin Em-
niyete götürülüp tartaklanması üzerine
Topal, önce Sedat Demir'e ulaşmış ve
polisteki yeni ekiple irtibatlanmış oldu-
ğu gibi bu defa da çok daha üst sevıyede
koruyucular aramıştır. Fatura da o nis-
pette yüksek oimuştur. (Topal'ın Orhan
Taşanlar'a 250 milyar liralık hediye gön-
derdiği, fakatreddedildiği söylentisi ken-
di muhitinde panik yaşanmasına yol aç-
mıştır)
Topal'ın kendini korumak saikiyle ilk
önce siyasi kişilere ulaşarak dosyasını
kontrol ettirdiği ve korkmasını gerektire-
cek bir husus olmadığına inandınldığı
anlaşılmaktadır. Hatta bu arada bazı özel
Tim mensuplanyla görüştüğü ve o ce-
nahtan da uygun reaksiyonlar aldığı id-
dia edilmektedir. Mayıs 1996'da başlayan
tedirginlik, aynı ay içinde son bulmuş ve
etrafına "adını listeden çıkartögını" nak-
letmiştir. Bütün bu ılışkilenn çok önem-
li bağîş ve ödemelere yol açtığı da ifade
edilmektedir. Ancak hazıran ayında te-
dirginlik avdet etmiş ve temmuzda To-
pal'ın gerginliği hat safhaya ulaşmıştır.
Bu arada Ankara'dan 17 mih/on dolar ta-
lep edilmiş, Topal bu paranın toplanma-
sı için mehıl ıstemiştir. Olayı nakleden ki-
şi "Karşı taraf mal nu vermişti ki süre ta-
nımayı uygun görmesin. Bu süre verfldi,
para ödendi ancak para yerine luaşmadL
Odeme yapılan mutemet Idşüer, 17 mil-
yon dolar için Topal'ı öldünneye karar
verdiler" demış ve olayın bu sektörde bu
şekilde yorumlanmakta olduğunu nak-
letmiştir.
Ömer Lütfü Topal hakkında ifade edil-
mesi gereken çok önemli bir husus var-
dır. Emniyet ve MTT ilgilileri ülkemizde
Amerikanvari mafya teşkilatı otmadığı,
bazı kabadayılann etraflanna topladıkla-
n 10-20-40-50 kişi ile çeteleştikleri, rüş-
vet vererek zor kullanarak devletin ilgili
kurumlannın bilgisi dahilinde pek çok
MİTçi Korkut Eken
kanunsuz iş yapüklan, etkili bir hükü-
met. hatta cesur- atak ve namuslu bir ma-
halli yöneticiyle o bölgeyi terk etmek zo-
runda kaldıklan hususunda hemfikirdir-
ler. En önemlisi bu çetelerle ilgili olarak
her türlü bilgi mevcut olduğundan ken-
dilerini tasfîye etmek, her zaman için ko-
laydır. Ancak devletle bütünleşmiş, dev-
letin ilgili kurumlanna entegre olmuş,
mahallinde valiyi, emniyet müdürünü,
Meclis'te ve hükümette yeterince üyeyi
kendisine bağlamış ve bu kişilere adeta
emirverebilir duruma gelmiş bir yapılan-
ma mevcut değildir. Bu konuda ve Cum-
huriyet tarihi boyunca en önemli mesa-
feyi kat etmiş kişi Ömer Lütfü Topal'dır.
Eğer öldürülmeseydi ülkenin en etki-
li ilişkileri içinde, istediği yere ve maka-
ma nüfuz edebilme imkânını bulacak ve
birkaç yıl sonra da geçek manada doku-
nulmazlığa kavuşacaktı. Bu noktada ilgi-
li her uzman, fikir birliği içinde görün-
müştür. Topal, kirli geçmişine rağmen
bir sonra kumarhaneleri tasfiye etmek ve
saygın bir işadamı olmak için stratejik
bir karar verebilme becerisini de göster-
miş, Türkmenistan'ı, oradan elde ettiği
diplomatik pasaportun da gösterdiği gi-
bi rezerv ülke olarak seçmiş, kendini bir-
çok açıdan geleceğe hazırlayabilmiştir.
Sadece kazandığı paranın büyüklüğü,
Kıbns'ta ve Antalya'da ağırladığı bunca
devlet büyüğüne ve elinin açıklığına rağ-
men kendi sorununu getiımesine mani
olamamıştır. Haraç vermekten nefret et-
mesine rağmen sadece yetkililer değil,
onlann adamlan. korumalan. adamlan-
nın adamlan da Topal'ın paralanna ortak
olmuşlardır. Şayanı şükrandır ki geliş-
meler Topal'ın hedeflediği noktaya uzan-
masını engellemiştir. Ancak bu durum,
devletin çetelerle irtibatı noktasındaki
üzüntü verici tespitleri yok etmeye yet-
memıştir.
Zaten işlerin bu karmaşık yapısı, dev-
Mehmet AB Yaprak- Kaçındt
let kurumlannın içine girdiği laubalılık,
gevşeklik ve ciddiyetsizlikten kaynak-
lanmaktadır. Sağcı ve solculann, sivilin,
üniformalımn, doğruyla eğrinin bu kadar
ve bir noktada buîuşmasının hikmeti de
bu kargaşanın yaratığı verimli fakat kir-
lı faliyet alanlannı ortaya çıkarmasından-
dır. Bu noktada yetkililer de olaylan en-
gellememiş hatta teşvik etmiştir. Olke
içinde cereyan edenler Susurluk kazası-
na kadar kamuoyundan gizlenebilmiş. bu
arada yurtdışına açılmalar başlamıştır.
Yaprarın taçırılması
Topal'ın öldürülmesiyle ilgili olarak
Park Holding, Havaş ihalesi, Turgay Ci-
ner'in servetinin kaynaklan, Topal'ın
Havaş ihalesine Park Holding arkasına
gizlenerek ve gizli ortak olarak katıldığı
ve holdıngın gizli ve kirli işlerinin bulun-
duğu iddialanyla da çeşikli yorumlar ge-
tirilmeye çalışılmaktadır. Ancak Topal'ın
öldürülmesi ile Gaziantep'te Mehmet Ali
Yaprak'ın kaçınlmasıyla gelişen olaylar
arasında irtibat vardır.
Mehmet Ali Yaprak, bir ış adamıdır.
Radyo ve TV'si ve şirketleri vardır. Ger-
çekte ise fevkalade güçlü bir çete reisi-
dir.
Yaprak Holding'e ait bilgiler ilişikte
sunulmaktadır. Captagon'un dağıtımının
ise Hidayet Turizm tarafindan yapıldığı
anlaşılmaktadır. Mehmet Ali Yaprak gi-
bi güçlü bir reisin kaçınlması kolay ve
herhangi birçetenin üstesinden gelebile-
ceği bir iş değildir. 30 Kasım 1997 tarih-
li toplantıda MİT ve Yaprak Grubu iliş-
kilerine atıf yapılmış daha önce de Ey-
mür-Haluk Koral görüşmelen nakledil-
mişti. Mehmet Ali Yaprak olayı ile ilgili
olarak MlT'in takdimi aşağıdadır:
"Mehmet Ali Yaprak 24 Arahk 1995
seçimkrinden önce secim masraflan ola-
rak Mehmet .>Vgar'a, dolayisıyla DVT'ye
500 milyar lira yardımda bulunmuş, ko-
nuyu bÜen Özel Hareket Daire Başkanı
tbrahim Şahin de bilahare aynı şahıstan
100 mflyar lira rüsvet almıştır. Mehmet
Ali Yaprak,Gaaantep'teki Vaprak TV ve
Hidayet Turizm Fırmasf nın sahibi olup,
esas geürini Suriye ve Suudi Arabistan
bağlantılı uyuşturucu ticaretinden sağb-
maktadır."
Mehmet Ali Yaprak'ın seçimlerden
önce Mehmet Ağar ve tbrahim Şahin'e
verdiği paralardan haberdar olan Abdul-
lah Çatlı, adı geçenden kendilerinin de
para almalan için Ercan(Ersoy) ve Ay-
han isimli polis memurlannın da arala-
nnda bulunduğu bir ekibe Mehmet Ali
Yaprak'ı kaçırtmış. olayda 6-7 şahıs po-
lis maskesiyle görev almıştır. Mehmet
Ali Yaprak'ın evi ve işyeri ile ilgili istih-
barat Abdullah Çatlı'nın isteği doğrultu-
sunda Gaziantep'te halı saha işleten ve
Mehmet Ali Yaprak 'la geçmişten sorun-
lan bulunan ülkücü görüşe mensup Yah-
ya.™ adlı şahsa verilen talimatla temin
edilmiş ve anılan ile yapılacak pazarlık
sırasında olayın videoya kaydedilmesi
planlanmışto Kaçınlma olaymı erken sa-
atlerde gerçekleştiren şahıslar Mehmet
Ali Yaprak'ı Siverek'e götürmüşlerdir.
Olayın polise intikalini müteakip. olaym
istihbaratını yapan Yahya (Efe) adlı şah-
sın kardeşi, polis tarafından Gaziantep'te
gözaltına alınmıştır.
Bunun yanı sıra söz konusu olayla il-
gili olarak Mehmet Eymür tarafından:
"Gaziantep'li Mehmet ,\li Yaprak'ın ka-
çınlmasından sonra Gaziantep'te ikamet
eden Haluk Koral isimli bir tanıdığının te-
lefonla kendisini arayarak kaçınlan Ga-
ziantep'lizengin işadamının yakın taıudı-
ğı olduğunu belirterek yardun istediğini,
adı geçene(H. Koral) 'dırekt bir yardımı-
nın olamayacağını, aynca kaçınlan şahıs
hakkında da müspet şeyler söylenmedi-
ğini, ancak M. Ali Yaprak'ın Abdullah
Çatlı tarafindan kaçınldığına dairbir du-
yum alındığını, adı geçenin Siverek'e gö-
türüldüğünün söylendiğini, bu nedenle
Bucak'larla görüşmesinin yararlı olabi-
leceğinin' belirtüdiğinL, bir süre sonra H.
Koral'ın kendisini (M.E\Tnür) arayarak
M. Ali Yaprak'ın serbest bıraküdığuu,
söylenenlerin doğru çıkbğuıı bildirdiği-
ni, olaydan bir müddet sonra Operasyon
Başkanlığı'ndan bir pcrsoneün gelerek;
"eskielenuınlanmızdanMüfıt Sement'in
isminin de kacuılma olayuıa kanşönldı-
ğını, Muüt'in bize bilgi getirmek için olay
tarihindeGaziantep'egittiğini,olayda ak-
tif rol almadıgını bfldirdiğuü, Abdullah
Çadı'nın kendisinden (M. Sement) \ ideo
kamcrasını alıp Gaziantep'egelmesini is-
tediğini, Gaziantep'e gittiğinde kaçınlma
olayuun gidişinden önce olduğunu öğren-
digini, bu nedenle aynı gün İstanbul'a ge-
ri döndüğünü" ifade ettiğini,
Bu bilgiler üzerine H. KoralTa tema-
sa geçilerek ilk görüşmede verilen bilgi-
lerin M. Sement'ten alındığını, bu ne-
denle yardımcı olan anılan şahsı olayın
içine katmamalannın yararlı olacağını
söylediğini, H. Koral'ın da bunu kabul
ettiğini. 15.2.1997 tarihinde ise persone-
limiz yeni öğrendiği hususlarla ilgili ola-
rak yaptığı açıklamada; "M. Seraent'in
olaya anlattıgından daha fa/la girdiğini.
Siverek'e gidip M. Ali Yaprak'ın sorgu-
lanması sırasında videoya ka>dcrtigini,
aynca M. Ali Yaprak'ın iki kez kaçınldt-
ğinı. ilk kaçumaya tbrahim Şahin'in eki-
bi ile Cengiz Cömert (geçmiş dönemde
bflgilerinden istifadc edilmiştir) ve Hasan
Aydostlu'nun(tngiltere'deNafızBostan-
cı işine kanşan \e geçmiş dönemde Muğ-
la'da bilgilerinden istifade edilen) da ka-
öküğınu Cengiz Cömert'in kaçıran gru-
ba, M. Eymür'ün de işin içinde olduğu-
nu söyleyerek M. Ali Yaprak 'tan gasp edi-
len paradan namtna para aldı*ını, olayın
polisler arasında da böyle bilindigini söy-
ledigT hususlan iddia edilmıştir.
Bu anlatımda çeşitli yanlışlar ve olayı
farklı mecraya götüren ifadeler vardır.
Yaprak, Hidayet Turizm'in sahibi değil-
dir.
Yaprak'ın kaçınlmasını Hidayet Tu-
rizm ilgililerinin organize ettiği, hedefm
captagon imalathanesinin yerini öğren-
mek ve orijinal captagonun içine ilave
edilen ve Hacı'nın malı olarak Arap âle-
minde meşhur olan uyuşturucunun for-
mülünü zorla almak olduğu bilınmekte-
dır.
Kaçırma olayım Çatlı'nın bir grup po-
lisle organize ettiği, Yaprak'tan serbest
bırakılma karşılığı 1 -2 milyon mark alın-
dığı. aslında Hidayet Turizm'in 10 mil-
yon mark ödediği, fakat bu miktardan
kaçıranlann haberdar olmadığı ve pay al-
madıklan. gerçek ödemenin miktannm
öğrenilmesi duyulması üzenne Çatlı ve
ekibinin Ankara ile ilişkilerinin bozul-
duğu. hatta koptuğu iddia edilmektedir.
Bu durum karşısında polislerin ve Çat-
b'nın Yaprak'ı ikinci kere kaçırdıklan,
konuşturdukları, konuşmalan videoya
kaydettiklen. bantın bir suretinin Bu-
cak'lara, bir suretinin Mehmet Eymür'e
(Müfit Sement vasıtasıyla) teslim edildi-
ği, orijinal bantın ise Ankara'yla yapılan
pazarlık sonucu imha edildiği de iddialar
arasındadır.
SÜRECEK
NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR oral.calislar(araksnet.com
"Anadolu Islamı" ile dogmatik Islam
arasındaki farka dikkat çektiğim yazı-
lara zaman zaman destek, zaman za-
man da eleştiri mektupları alıyorum.
Yurtdışında yaşadığını söyleyen Ben-
gi Sanlı'dan da bir eleştiri mektubu al-
dım. Mektubun bir bölümünü aktara-
rak bu konudaki fikirierimi yeniden be-
lirtmek istiyorum.
Sanlı mektubunda şunlan söylüyor:
"Ben felsefe mezunu genç bir baya-
nım. Şu anda yurtdışında sosyal ant-
ropoloji okuyorum. Bir süredir baba-
mın sağlığı nedeniyle Türkiye'de-
yim... 15.01.1998 tarihinde Cumhuri-
yet gazetesinde çıkan yazınızı değer-
lendirme hakkını -izninizle- kendimde
görüyorum."
"Söz konusu yazınızda laik-antilaik
kamplaşmasının yanı sıra, Islami
kamplaşmanın da üzerinde durmuş,
'Anadolu Islamı' denilen bir modeli
prototip olarak sunmuşsunuz. Ben de
ailesinden sağlam bir dini eğitim al-
mış ve üzerinde de araştırma yapmış
biri olarak diyorum ki: Islam çeşitli sı-
'Anadolu İslamı' Tartışması
nıflara aynlamaz. Ama mevcut tablo-
nun bize böyle bir izlenim verdiği doğ-
rudur... Halbuki Islam'ın gerçeği Ku-
ran'dayeralır. Kuran, 14asırdırdeğiş-
meden günümüze kadar gelmiştir..."
"Bu gerçek dinin aksine günümûz-
de aşina olduğumuz modeller, 'ger-
çek islam'/a alakasızdır. Bu konu tam
anlaşılmış olsa, bugün Türkiye'de bu
kamplaşmanın taraflanndan kimisisa-
vunduğu bazı değerierin (başörtüsü
vb), kimisi de eleştiri yönelttiği (din-
darlann toplümsal yaşantılan ve daha
binlerce) hususlann anlamsızlığını an-
layacaktır."
"Hal böyleyken, sizin ön plana çıkar-
dığınız 'Anadolu Islamı' konusuna de-
ğinmek istiyorum. Şu da bir gerçektir
ki bu insanlar bilinçli bir din yaşaya-
mazlar. Her biri annesinden, babasın-
dan, ninesinden, dedesinden, örfün-
den, akrabasından ne duyduysa gücü-
nün yettiği, bulunduğu ortama ters
düşmeyecek şekilde, hatta işine gel-
diği gibiyaşar. Aslında dinini tanımaz,
neyi ne için yaptığını bilmez, gereğin-
de çok kolay taviz verebilirier. Ama Ku-
ran'da bu insanlann da yeri vardır ve
yaşadıklan bu sisteme 'atalar dini' adı
verilir... Ülkemizde büyük bir çoğunluk
teşkil eden dindar çevre her halukâr-
da diniyasayacaktr, bundan ödün ver-
mezler. Fakat özünden uzak ve bilinç-
sizceyaşandığından, doğal olarak bir-
çok yanlış anlama ve sapmalar ola-
caktır. Olması da engellenemez. Bu-
nun tekyolu doğru olanın gösterilme-
sinden geçer."
Sevgi Sanlı'nın kaygılannı anlıyorum.
Ancak Sanlı'nın ifade ettiği "tek doğru
yol" nedir? Zaten bütün sorun 'tek
doğru'nun ne olduğu tartışmalarından
çıkıyor. Islam'ın ilk kuruluş yıllanndan
günümüze kadar süren çatışma ve
kavgalar, herkesin kendisine göre bir
doğrusu olduğunu gösteriyor. Örne-
ğin, üçüncü Islam halifesi Hz. Osman'ı
öldürenlere göre Osman doğru yoldan
sapmıştı. Emevi halifesi Muaviye ve
oğlu Yezid'e göre Hz. Ali ve ogullan
yanlış yoldaydılar.
Dört halifeden sonra ortaya çıkan
mezhep önderleri de kendilerine göre
Islamiyeti yorumladılar ve bu, köklü ay-
nlıklara neden oldu. Bu aynlıklar, yüz
binlerce insanın yaşamına neden olan
katliamlan da beraberinde getirdi. Eğer
sorun Kuran'ı temel almaksa Hanefi
mezhebinin kurucusu Imam Hane-
fi'yi, Şafii mezhebinin kurucusu imam
Şafii'yi ve diğer mezhep kuruculannı
nereye koyacağız. Her birinin Ku-
ran'dan yola çıkarak yaptıklan yorum-
lar ve uygulamalar farklı.
Günümüz Islam dünyasına baktığı-
mız zaman her ülkedelslamiyet farklı
özellikler gösteriyor. Suudi Arabis-
tan'daki uygulama ile Iran'daki, Endo-
nezya'daki, Ubya'daki uygulamalann
ve yaşanan Islamın aynı olduğunu öne
sürebilir miyiz? Bütün bu ülkelerde tek
Kuran var. Kuran bütün bu ülketerde Is-
lamın temel kaynağı olarak kabul edi-
liyor. Sonuçta herkesin Kuran'ı farklı
anladığı ve yorumladığı da bir gerçek.
"Anadolu Islamı" ise bütün bu ülke-
lerde yaşanan Islamiyetten de farklı
özellikler içeriyor. Bunun nedeni üze-
rinde düşünmek gerek? Türkiye, Müs-
lümanlann çoğunlukta olduğu ülkeler
içinde en gelişmişi.
Bu nedenle bu ülkedeki Müslüman-
lar da daha ileri bir sistemin içinde din-
lerini yaşıyorlar. Aynca Anadolu, çok
çeşitli dinlere ve mezheplere kaynak-
lık etmiş zengin bir küttür birikimine sa-
hip. Bu zengin bileşim "Anadolu Isla-
mı" diye tanımlayabileceğimiz, daha
hoşgörülü bir anlayışa neden olmuş.
Sanlı'nın dediği gibi herkes kendi dini-
ni yaşıyor. Zaten sorun da buradan çı-
kıyor. Son dönemde dogmatik bazı fs-
lamcılar, bu yaşama müdahale edip
kendi anlayıslannı dayatmaya kalkıyor-
lar. Gerilim ve sıkıntıyı da bu anlayış
çatışması yaratıyor.
GLOBALPOLİTtKÜLTÜR
ERGİN YILDIZOĞLU
'The Davos People'
ve Evrensel Kültür
Günümüzde pek moda olan önemli "gerçekler-
den" biri de şu: Küreselleşme, beraberinde kültür-
lerin kaynaşmasını ve ortak değer yargılannın, top-
lumsal ekonomik projelerin oluşmasını ve evrensel
bir kültürün sentez olmasını da getiriyor. Bu gerçek-
liğin en önemli örneği, Samuel Huntington'a göre
"Worid Economic Forum" toplantısı ve "The Davos
People" (1).
Her yıl Davos'ta dünyanın siyasi, ekonomik ve iş
çevrelerinin liderlerinden oluşan yaklaşık 2000 kişi-
lik bir grup, Isviçre'nin bu küçük tatil köyünde top-
lanıyor. Çok sayıda gazeteci de bu olayı izlemeye ge-
liyor. Davos'ta toplanan insanlann, paylaştığı "evren-
sel kültürün" temel özellikleri, küreselleşme süreci-
ne ve serbest piyasa mekanizmasına derin bir bağ-
lılık, özelleştirmenin her zaman iyi olduğuna ilişkin
derin bir inanç ve ulus devletlere karşı güçlü bir kuş-
ku oluşturuyor. Hemen hepsi Ingilizce konuşuyor. Ve
bu "Davos People" "bütün uluslararası kurumlan,
dünyanın hükümetlerinin büyük bir çoğunluğunu,
ekonomik ve askeri olanaklan kontrol ediyor" (age).
Davos'a katılan kalabalığın önemli bir kısmına, yı-
lın diğer iki toplantısında, Bilderberg Conference ve
Trilateral Comission'üa da rastlayabilirsiniz. Birçok
araştırmacıya göre bu üç toplantı. Pinay Circle,
Mont Pelerin Society ve The Heritage Foundati-
on gruplanyla biriikte düşünüldüğünde küresel eli-
tin fikir alışverişi yaptığı, ortak çözürn ve politika yö-
nelimleri aradığı özel kurumlan oluşturuyoriar (2).
Dünyanın bu elitlerinin geldiği Davos toplantılan-
na katılabilmek için yaklaşık 1000 kadar uluslarara-
sı şirket, katılımcı başına yılda 20.000 dolar aidat
ödemekten çekinmiyor. Bu ilgi hiç de temelsiz de-
ğil. Gerçi Davos'ta siyasi karariaralınmıyorama, bir-
çok uluslararası sorun burada masaya yatınlıyor, tar-
tışılıyor ve çözüm yollan bulunuyor. Orneğin 1990'da
Kohl ve Doğu Alman lideri Hans Modorov birieş-
menin ilk temellerini burada attılar. 1992'de Nelson
Mandela, F.W. De Clerk ve Mangusto Buthelezi
burada ortak bir platformu paylaştılar ve Mandela,
Afrika Ulusal Kongresi'nin kamulaştırma politika-
sından vazgeçtiğini ilk kez bu platformda açıkladı (3).
Doğu Avrupa'nın liderieri ilk defa bu toplantılarda,
çok uluslu şirketlerin yöneticileriyle tanışıp kendile-
rine ortak aramaya başladılar. Bu sene en önemli i-
ki konu "Asya krizi" ve "Avrupa Ortak Para Biri-
m/"ydi ve açılış konuşmasını Helmut Kohl yaptı.
Davos toplantılan ilk defa 1971'de iş idaresi pro-
fesörü Klaus Schvvab tarafından, Avrupah iş çev-
relerinin ABD'nin iş kültürüne alışmalannı kolayîaş-
tırmak amacıyla başlatıldı. Davos toplantılan, 1973
petrol şokundan sonra ilgi çekmeye başladı ama, e-
sas olarak 1980'lerin ikinci yansında Doğu Bloku
çatırdamaya başladıktan sonra bugünkü önemini
kazandı. O zamanlar Gorbaçov'un bu toplantılann
müdavimi olduğunu bilmem vurgulamaya artık ge-
rek var mı?
Ilginç bir tesadüf eseri olacak Trilateral Comis-
sion da ABD, Avrupa ve Japon siyasi eliti arasında
ortak btr zemin aramak amacıyla 1970'lerin başın-
da David Rockefeller'ın inisiyatifi ile kuruldu.
1954'te kurulan Bilderberg Grubu da, bundan son-
ra her yıl bir ülkede (25-27 Nisan 1975'te de Çeş-
me, Türkiye) çalışmalarına devam etmiş olmakla bir-
iikte, özellikle 1970'lerde araştırmacılann ilgisini çek-
meye başladı. Grubun etkinliklerini araştıran Robert
Eringer (1980) 'Bilderberg Group, The Global Ma-
nipulators' isimli kitabında, grubun toplantılarına ka-
tılan ülkelerin dışişleri bakanhklannın (CIA da dahil
olmak üzere) kendisine yazdıklan mektuplarda ısrar-
la böyle bir grubun variığından haberleri olmadığını
ileri sürdüklerini anlatır.
Bu tür küresel elrt toplantılan, dünya ekonomisi-
nin yapısal bir krize girdiği ve ABD'nin uluslararası
lideriiğinin aşınmaya başladığı bir dönemde ortaya
çıkmaya başladı. Bu toplantılann, küreselleşmeye
paralel olarak bir uluslararası mali sermaye sınrfının
şekillenmeye başladığı bir dönemde daha da bir
önem kazanması da kanımca ilgiye değer bir diğer
konu.
Diğer taraftan dünyayı şekillendirmeye çabalayan
bu toplantılann pek o kadar da başanlı olamadığı gö-
rülüyor. 1997 Davos toplantısı raporu (Nisan 1997)
"Asya mucizesinin devam edeceğine inanıyoruz"
diye yazıyordu. Hatıriarsanız kriz iki ay sonra hazi-
randa başladı.
Huntington'a göre, bu "Davos People "un "evren-
sel" kültürünü, Batı'nın dışında, dünya nüfusunun en
fazla 10'da biri paylaşıyor. Daha dikkatli bir bakış bu
evrensel kültürün aslında II. Dünya Savaşı sonrası
dönemin egemen siyasi. ekonomik blokunun lider
ülkesinin "ulusal kültürüne" çok büyük ölçüde ben-
zediğini de görecektir.
(1) Clash ofCivilizations and the Remaking ofthe
World Order, sf. 52.
(2) R. Cox, S. Gill, B. Hettne, van der Pijl, J. Ro-
senau, V: Sakamoto (1995), International Polrtical
Economy. Z Yayınlan, Londra.
(3) World Economic Forum'un Web sayfasına gi-
derseniz, orada bu türolaylann uzun bir listesini bu-
lacaksınız.
Yurdatapan, Kanar
ve Ceylan'a hapis
tstanbul Haber Servisi -
Şırnak'ın Güçlükonak il-
çesinde 11 kişininöldürül-
dükten sonra yakılması
olayını güvenliİc güçleri-
nin gerçekleştirdiğini id-
dia ederek Genelkurmay
Başkanlığı hakkında suç
duyurusunda bulunan Şa-
nar Yurdatapan. Münir
Ceylan ve Ercan Kanar
10'ar ay ağır hapis cezası-
naçarptınldı.
lstanbul 4. Ağır Ceza
Mahkemesi'nde yapılan
dünkü duruşmaya, T-
CY'nin 1591. maddesi
uyannca "Devietin askeri
kuvvetkrini ve devletin
emniyetmuhafaza kuvvet-
lerini alenen tahkir ve tez-
yif etmek" suçlanndan
yargılanan sanatçı Şanar
Yurdatapan ile eski Petrol-
Iş Genel Başkanı Münir
Ceylan katılırken Insan
Haklan Derneği lstanbul
Şubesi Başkanı avukat Er-
can Kanar katılmadı. Sa-
nıklardan Yurdatapan yap-
tığı son savunmasında,
Güçlükonak katliamının
güvenlik kuv\etleri tara-'
findan yapıldığı yolımdaki'
iddiasını yenileyerek sade-!
ce Genelkurmay'a suç du-
yurusunda bulunduklannv
hakaret etmediklerini söy-'
ledi. ' >•
Yurdatapan amaçlannın*
sadece bir cinayeti ortaya
çıkarmakolduğunu da öne'
sürdü. Daha sonra söz alan
Münir Ceylan ise sadece;
anayasal haklannı kulla-;
narak suç duyıırusunda
bulunduklannı ve bir ola-,
yın aydınlatılmasını iste-ı
diklerini ifade etti. ',
Karannı açıklayan mah-
keme heveti, sanıklara ön->
ce TCY''nin 159/1. mad-,
desi uyannca 1 eryıl hapis
cezası verdi. Mahkeme,'
daha sonra TCY'nin 59.;
maddesi uyannca bu ceza-'
da 1/6 oranında indirim
yaparak sanıkiann cezala-
nnı lO'aray ağır hapis ce-
zasına indirdi.