Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
»
2 ŞUBAT 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
İşçi södeşme
beMiyor
• ANKARA (AA)-
Türk-İş, Hak-İş ve
DlSK'e bağlı sendikalar,
bu yıl içinde toplam 552
bin 784 işçi adma topluiş
sözleşmesi masasına
oturacak. Sözleşmesi bu
yıl yenilenecek 552 bin
784 işçinin çoğunluğu
özel sektörde çahşıyor.
Eximbank'a
kredi
• Ekonomi Servisi -
Tiirk Eximbank
yurtdışından, 75 milyon
dolar tutannda, 1 yıl
vadeli EURO
sendikasyon kredisi aldı.
On iki uluslararası
bankanın katıldığı bu
ihracat finansmanında
kullanılacağı bildirildi.
Krediyle ilgili anlaşma,
katılımcı banka
temsilcileri ıle Türk
Eximbank Genel Müdür
Vekili Ahmet Kılıççıoğlu
ve Genel Müdür
Yarduncısı Bekiı Bora
tarafindan dün
imzalandı.
Otomotivde
ithatotçıyız
• BLRSA(AA)-
Otomobil ve ticari araç
ithalatıyla birlıkte, ana
sanayi firmalannın
yedek parça ithalatının
büyük boyutlara ulaştığı,
sektörden ihracat yoluyla
elde edilen her bir dolara
karşılık, asgari üç
dolarlık ithalat yapıldığı
belirlendi. DtE ve
Otomotiv Sanayicileri
Derneği (OSD)
verilerine dayanılarak
yapılan hesaplamalara
göre, Türkiye'nin 1996
Ocak-Eylül dönemınde 3
milyar 118 milyon olan
otomotiv ve yan sanayi
ıthalatı, 1997 yılının aynı
döneminde 3 milyar 857
milyon 232 bin dolara
ulaştı.
Müteahhitlepin
bankası
• ANKARA (AA)-
Türkıye ve Uluslanuası
Müteahhitler Birliği,
yurtdışında karşılaşılan
finansman eksiğini
gidermek amacıyla
Müteahhıtlık Yatınm
Bankası kurma
çalışmalanna hız verdi.
Türkıye ve Uluslararası
Müteahhitler Birliği
Genel Sekreteri Yılmaz
Gürer. banka ıçın Hazine
Müsteşarlığı'naön
müracaat yapıldığını
bıldirdi. Sermayesi
başlangıçta 50 milyon
dolar, gelecekte ise 100
milyon dolar olarak
planlanan bankanın,
fizibilite çahşmalan mart
ayında bitirilecek.
SEKA için dava
• KOCAELİ(AA)-
Selüloz-tş Sendikası
Genel Başkaıu Mithat
San. Özelleştirme
Yüksek Kurulu'nun
SEKA'nın
özelleştirilmesi karanyla
ilgili olarak "iptal" ve
"yürütmenin
durdurulmasr istemiyle
Danıştay'a
ba$\ıırduklanm bildirdi.
San yaptığı açıklamada.
ÖYK'nin Başbakanlık'a
bağlı geçici bir teşkilat
olduguna dikkat çekerek
"Kurul, SEKA'yı
özelleştirmekJe değil,
özelleştirmeye
hazırlamakla yetkilidir"
dedi.
Tarım sigortası
ertelendi
• ANKARA (AA)-
Tanm desteklemesinin
de malıyetinı azaltacak
tanm üriinlerinin zorunJu
sigortalanmasına ilişkin
düzenlemenin bu yıl
içinde yasalaşmas\,
gelecek yıldan itibaren
de uygulanmasma karar
verildi.
Kriz dericiyi
etkHiyop
• IZMİR(AA)-Kore'de
yaşanan fınansal krizin
Türkiye"deki dencileri
etkilemeye başladığı
bildirildi. Izmir Ticaret
Odası tarafindan yapılan
yazılı açıklamada, deri
ve deri ürünleri
sanayiinin, toplam imalat
sanayii üretiminin
ihracatında ikinci sırada
yer aldığı belirtildi.
TİMSE Başkanı San, kamu ihalelerindeki yolsuzluklann yasadan kaynaklandığını söyledi
'Sistem yolsuzhığa açık'• Türkiye înşaat Müteahhitleri Sendikası (TÎMSE)
Başkanı Sami San, son 2 yıldır kamu ihalelerinin en
çok indirim yapan firmalara verilmesini öngören
sistemin değiştirilmesi ve yozlaşmaya yol açan
smırsız müteahhitlik karnesi uygulamasma son
verilmesi gerektiğini söyledi.
NURSEL KARSAVURAN
Meclis Genel Kurul Salonu in-
şaatındaki büyük boyutlu yolsuz-
lukla yeniden gündeme gelen ka-
mu ihaleleri tartışılırken gözler
müteahhitlik firmalarına çevrildi.
Meclis yolsuzluğunun tüm firma-
lan şaibe altında bıraktığını belir-
ten Türkiye Înşaat Müteahhitleri
Sendikası (TÎMSE) Başkanı Sami
San, son 2 yıldır kamu ihalelerinin
en çok indirim yapan firmalara ve-
rilmesini öngören sistemin değiş-
tirilmesi ve yozlaşmaya yol açan
smırsız müteahhitlik karnesi uygu-
lamasına son verilmesi gerektiğini
söyledi.
K.amuda uygulanan ihale yön-
temlerinin yol açtıgı şaibelen, Em-
lak Konut'un yaratüğı müteahhit-
lik fırmalannı. müteahhitlerin sis-
temi yozlaştıran uygulamalannı
anlatan TİMSE Başkanı Sami Sa-
n, öncelikle kamu ihale sistemini
eleştirdi.
Ihak sistemi bozuk
Kamu ihalelenndekı şaibelerin
1984 yılında başladığını belirten
San. "Yüzde 20'ye kadar indirim
yapan ve en yüksek teminaü veren
firmalann teklifleri dikkate alındı.
Bö> lece müteahhitler teminat > an-
şına girdikr ve birebir tcminaüar
verümeye başlandı. Sistemdeki bo-
zulma böytece başladı" dedi.
Puanlama sistemine geçilmesiy-
le ihaleye çıkan kuruluşa verilen
takdir hakkının bazı firmalann
kayınlmasına yol açtığını anlatan
San, "tdareler çok rahamkla dile-
dikkri firmalara,ihalelere katüma
belgesi verir okhı" dıye konuştu.
2886 Sayılı Kanun'un 44. madde-
sine göre davetyoluyla yapılan iha-
lelerde istenilen firmalann çağnlıp
ihalenin verildiğini anlatan San bu
uygulamanın da yozlaştınldığını
bildirdi. San, tüp geçit gibi işlerde
uygulanması gereken davet sıste-
minin yumuşatılarak, "ilgiB baka-
nın uygun göreceği" ibaresinin ge-
tirilmesiyle basit bir lojman inşa-
atının bile 44. madde kapsamına
alındığını söyledi.
Anahtar tesümi ihale
Yüzde 65-70'leri aşan indirim-
leri yapan firmalara ihalelerin ve-
rilmesini, sistemin açmazı olarak
nitelendiren Sami San, yüksek in-
dirimlerie yapılan işlerin sağlıklı
olması ve zamanında bitirilmesi-
nin imkânsız olduğunu bildirdi.
San, son dönemde yapılan ihale-
lerde aynı yöntemin uygulandığı-
nı belirterek, yüzde 76 oranındaki
indirimle 90 milyar liralık keşifbe-
deli olan DSl'nin sayısal fotogra-
metik harita işlerini Hapa Mühen-
dislik'in aldığıru anımsattı.
Yatınmlar için yeterli kaynak ol-
madığuu anlatan Sami San, bina
inşaatlannda projenin tamamlanıp
kullanılacak tüm malzemenin be-
lirlenmesinin ardından anahtar tes-
limi ihale yapılmasını önerdi. Bu
sistemde korumacılık nedeniyle iyi
firmalann ihalelere giremediğini
belirten San, "Yetersizfinnalarişi
abyor. Yapılmayan inşaaüann be-
dcli ödeniyor, ka>ınlma yapılıyor.
Anahtarteslimiihalelerdemüteah-
hit çalamaz" dıye konuştu.
Müteahhidin iyi niyetli olmama-
sı halinde devletin memuru ne ka-
dar başanlı olursa olsun çalacağı-
na dikkat çeken San, "Sistem yol-
sırduklara açık. Kapı açık kalırsa
Meclis ihalelerindeki yolsuzluklar sistemin sorgulanmasına yol açû.
hırsızhk, yolsuriuk yapan müteah-
hh otur. Bugünkü sistemle sıfira in-
dirilemez" dedi.
'İddialan reddedemem'
"Ateş oünayan yerden duman
çıkınaz, heptaniz şaibe albndayız"
diyen Sami San, yolsuzluklann iyi
denetimle önlenebileceğini belir-
terek, Meclis yolsuzluğu konusun-
da TBMM eski Başkanı Mustafa
Kalemli'yı de isim vermeden eleş-
tirdi. San şunlan söyledi: "Müte-
ahhitlcrhırsızdeniyor. Bu ortamıi-
ki taraf da yarabyor. Firmalann ba-
zılan kayınlrvor. Denetleme elema-
m diirüstisedeğiştiriliyor. O neden-
le isi veren değil, yapüran önemİL"
Emlak Konut müteahhhieri
1980'li yıllann ortalanndan iti-
baren bazı müteahhitlik firmalan-
nın ortayaçıktığını ve çok fazla bü-
yüdüklerini anlatan San, "Bunla-
ra yüksek avanslar ödendi, yüksek
fıyatlarla işteryapülar. Son dönem-
de büyüyen firmalara hakın. bun-
lar EmlakKonut'un işleriile bu ha-
le gekiiler. Toplu Konut ldaresi'nin
ihaleleri Emlak Konut ihalelermin
yan fiyaüna yapddL Kalhefarla var
ama, fiyatiar arasında da çok fark
var. Emlak Konut'un ihalelerini
hep baa firmalar ahyor. Veren olur-
sa müteahhitlik firması niye alma-
sm Id?" diye konuştu.
Mesa'yı yadırgadım
Meclis ihalesinde Emlak Ko-
nut'un "gelişigüzelkeşnV' ihaleye
çıktığını belirten San, devleti ka-
zıklamak isteyen birine, fiyatlan
daha da şişirebılecek ortamın yara-
tıldığını söyledi. San. ihaledeöde-
me fazlası gözüktüğünü belirterek,
"L'zun yıllar iş yapnuş insanlann
boşluğa düşmesini >adırgadım.
Türkrse'de buna btn/er pek çok
firmalar var. Ve bu son olmayacak-
or. tşler kapah devre devam edi-
yoı^dedi.
Bazı müteahhitlere verilen kar-
ne uygulamasma bir smır getiril-
mesini isteyen San, smırsız karne
uygulamalannın sistemi yozlaştır-
dığı görüşünde. San, müteahhitlik
karnesi alan herkesin ihale alma-
ması gerektiğini vurguladı.
Zorunlu tasarruf nemalan bugün ödeniyor
ANKARA (AA) - Çahşanlann Tasarrufa
Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarruflann
Değerlendirilmesine Dair Kanun uyannca,
hak sahiplerine, geçen yıla ait nemanın
ödenmesi bugün başlıyor. Bu ay içinde
toplam 140 trilyon lira nema ödemesi
yapılacak. Söz konusu kanunun yürürlüğe
girdigi 1 Nisan 1998 tarihinden geçen yılın
aralık ayı sonuna kadar olan kümülatif nema
oranı yüzde 273.99 olarak belirlendi. Hesapta
1997 yılı sonu itibanyla 340 trilyon 53 milyar
271 milyon lirası anapara ve 589 trilyon 297
milyar 111 îp%»n lirası da faiz olmak üzere
toplam 929İriîyon 350 milyar 382 milybn lira
birikti. Bupat^jın 199 trilyon 19 miİyar941
milyon lirası, anapara, nema ve şahıs kesintisi
olarak hak sahiplerine ödendi. Aynca 2
trilyon 280 milyar 569 milyon lira ilgili
kurumlara ödenirken Ziraat Bankasf na da 3
trilyon 527 milyar 618 milyon lira yatınm
harcamalan ve komisyon olarak ödeme
yapıldı. Bu ödemelerin dışında hesapta kalan
705 trilyon 540 milyar 431 milyon lira, tahvil,
gelir ortaklığı senedi ve devlet iç borçlanma
senedi alınarak n'emalandınldı,
Nakit sorunu yok
Hazine Müsteşarlığı yetkilileri, geçen yıl
sonunda açıklanan iç borçlanma programında
nema ödemeleri için gereken kaynağın da
dikkate alındığmı, bu nedenle ödemeler
konusunda Hazine'nin nakit sorununun
bulunmadığmı kaydettiler.
Karne sistemi
Nasıl
müteahhit
olunur?
1- Bir müteahhitlik firması-
nın işini taşeron olarak üstlenen
fırma müteahhit olabiliyor. Mü-
teahhitHk firmasından yaptığı iş
için belge alan taşeron Bayın-
dırhk ve İskan Bakanlığı'na bas-
vurarak müteahhitlik karnesi
alabilir.
2- Teknik egitim görenler mi-
marlık, mühendislık fakülteleri
mezunlan, mezun olduklan yıl-
lara göre kademeli olarak müte-
ahhitlik karnesi alabilirler.
3- Kamuda çalışmış müsteşar,
daıre başkanı, genel müdür, böl-
ge müdürü veya şantiye mühen-
disleri kendilerine verilen mü-
teahhitlik kameleri ile fırma ku-
rabilirler.
4- Müsteşar, daıre başkanı ve-
ya bölge müdürü düzeyındeki
kamu görevlilerine verilen smır-
sız karneler, 1984'ten sonra or-
taya çıkan firmalann kurulma-
sına yol açtı.
Sistem nasıl çahşıyor?
- 2886 Sayılı Kanun'un 44.
maddesine göre davet yoluyla
ıhaleler yapılıyor. Istediği fir-
mayı çağınp ıhaleyi veriyor.
- 44. maddede yapılan degi-
şiklikle basit bir lojman ihale-
sinde bile bazı firmalar özellik-
le davet ediliyorlar. Bazı firma-
lar bu yolla kaynlıyorlar.
- Yüksek indirim yapan fir-
malara verilen ihalelerde hayali
ödemeler yapılıyor. Hayali öde-
melerle müteahhitlik firmasının
işi bitirmesi sağlanıyor.
- En yüksek indirimi yapan
firmalara ihale verilerek, ehil
firmalar bu ihalelerden kaçınlı-
yorlar. Yüksek indinmler bazı
firmalann özellikle korunmala-
nna yol açıyor.
- Müteahhitlik firması işi al-
dı ğında, "beni koru, barhm, öt-
düm" diye daha ışin başında
yalvarmaya başlıyor. İhale ile il-
gjli şaibelerin ortaya çıkmama-
sı için fırmaya, yapılmayan işle-
rin bedellcri ödeniyor, yüksek
avanslar veriliyor.
- Müteahhidi sıkı denetleyen
dürüst denetmenler değiştirili-
yor.
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ/ ERGtNYILDIZOĞLU LONDRA
Meksika krizınden daha üç sene
geçmeden Tayland'da başlayan ben-
zer bir krizin hızla yayılarak tüm dünya
ekonomisini tehdit eder hale gelmesi,
ister istemez, mali piyasalann işleyişi
ve küreselleşme üzerindeki kuşkulan
güçlendirec^ti. Öyie de oldu. 2000 do-
layında devlet yöneticisi, üst düzey bü-
rokrat ve uzmanın katılımıyla Davos'ta
toplanan Dünya Ekonomik Foru-
mu'nda bu kuşkular dile getirildi. Fo-
rum'un gündemini belirten "Agende
1998: Managing Volatility" başlığın-
da, volatiltte piyasalann davranışına,
management (yönetim) iradi müdaha-
leye ilişkin olarak kullanılıyor ve Fo-
rum'un kurucusu (Klaus Schvvab) ve
genel müdürünün (Claud Smadja) In-
ternational Herald Tribune'e biıiikte
verdikleri makalede tespit ettikleri gibi
"Yeni oyun için yeni kurallar" arama-
yı amaçlıyordu.
15 senedir, piyasalann serbestçe iş-
leyişinin ekonomik ve kalkınma sorun-
lannı çözeceğini, küreselleşmenin kay-
nak dağılımını optimum hale getirece-
ğini ve siyasi iradenin bu sürecin yolun-
dan çekilmesi gerektiğini ısrarla savu-
nanlann, bugün bu görüşlerinden vaz-
geçmelerini ya da vazgeçseler bile, sırf
bu tutumun ideolojik öneminden dola-
yı, bunu açık yüreklilikle, hemen rfade
etmelerini beklemek aşın bir iyimserlik
olur. Bu seneki Forum'un da gösterdi-
ği gibi daha bir süre endişe ve eleştiri-
ler satır aralannda, dolaylı bir dille ve
"neo liberal" kampta ideolojik bir kar-
gaşaya yol açmayacak bir şekilde dile
getirilmeye dikkat edilecek.
Yeni oyunun yeni kurallan
Hem Schvvab ve Smadja'nın ortak
makalesindeki hem de Forum'da ya-
yımlanan tebliğ ve basın bildirilerindeki
teorik ideolojik sancılar, bu işin çok zor
olacağını ortaya koyuyor. Örneğin eko-
nomik küreselleşmenin yerel "Mali
krizler üzerinde bir hızlandıncı etki
yarattığı" ve "Bir bölgede başlayan
krizin hızla, yıkıcı bir şekilde, ülkele-
ri birbiri ardına etkisi altına aldığı"
ifadeleri, ister istemez küreselleşmenin
istikrar bozucu bir süreç olduğunu ka-
bul ediyor. Schvvab ve Smadja'nın
IHT'de "küresel ekonominin işleyiş
biçimlerine henüz hâkim değiliz" ifa-
deleri ise bugüne kadar küreselleşme-
ye dizilen tüm övgülerin ne kadar ace-
leci ve temelsiz olduğunu itiraf ediyor.
Diğertaraftan, "Uluslararası mali pi-
yasalar için bir düzenleyici çerçeve-
Davos'ta Gündemye gereksinim
var mı?"...
"Yükselmekte
olan ekonomi-
leri nasıl dünya
ekonomisiyle
bütünleştirece-
ğiz?" gibi soru-
lar ise oldukça il-
ginçti. Uluslara-
rası piyasalar için
düzenleyici bir
çerçeveye gerek
varsa(ki,ömeğin
G. Soros bunun
hayati bir önem
kazandığını dü-
şünüyor - Atlan-
tic Monthly
5/01/98), bu dü-
zenlemeyi kim ve
nasıl yapacak?
Buna cevap ver-
mek için, IMF ve
Dünya Banka-
sı'nın aldığı ka-
rarlarda bugüne
kadar hep ABD'-
nin beliheyici olduğunu; küreselleşme
sürecinin başını, çoğu ABD kaynaklı,
az sayıda dev şirketin çektiğini; dün-
yanın en büyük 100 ekonomik biriminin
50'sini özel şirketlehn oluşturduğunu;
sayılan 20'yi geçmeyen büyük banka-
nın, küresel mali piyasalann yüzde
80'inden fazlasını kontrol ettiğini; sayı-
lan 10'u geçmeyen medya şirketierinin
küresel kamuoyu oluşturmada büyük
rol oynadığını; sayılan 10'u bulmayan
bilgisayar ve yazılım şirketlerinin, bu pi-
yasalann hemen tümüne hâkim oldu-
ğunu hatıhamak yeter sanınm.
Peki, "...yükselmekte olan ekono-
mileri, dünya sistemiyle bütünleştir-
mek" amacından ne anlamak gerekir
dersiniz? "Dünya sistemi" halen ABD
liderliğinde, hiyerarşik bir devletler ve
ekonomik ilişkiler sistemi; devletlerara-
sı ilişkiler, egemenlik ve bağımlılık,
ekonomik ilişkiler ise belirlenmiş bir iş-
bölümü içinde rekabet ilişkileri değil mi?
Öyleyse, bu "yükselmekte olan ülke-
lerin dünya sistemine entegrasyo-
nu" (Bunlar zaten küreselleşme süreci-
nin içinde değil miydi?), bu hiyerarşik
sistem içinde yerierinin yukandaki pa-
ragrafta değindiğim çok az sayıdaki si-
yasi ve ekonomik öznenin küresel ge-
reksinimlerine
uygun bir şekil-
de düzenlenme-
si anlamına gel-
meyecek mi?
Davos "Gün-
dem"i, bu soru-
ya dikkati, "Pi-
yasa payı elde
etmek için sür-
dürülen reka-
bet sürecinde-
ki ekonomik
diplomasi dün-
ya politikasının
sürücü gücü
haline geldi" di-
yerek dolaylı bir
şekilde cevap
veriyor ve sonra
entegrasyon sü-
recinin "Hem
yükselmekte
olan ekonomi-
lerin sosyal,
ekonomik ve
siyasi yapılan
hem de geliş-
miş ülkelerin halihazırdaki konumla-
n üzerinde büyük bir basınç yarata-
cağını..." ve gelişmiş ülkelerin "lider-
lik kapasitelerini zoıiayacağını" ekli-
yor. Tüm dolambaçlı ve cilalı laflara rağ-
men bir emperyalist rekabet, kontrol ve
yeniden paylaşım manzarası değil mi
bu?
lyimserler ve kötümserier
Bu manzara, geçen yüzyılın sonunda
dünya ekonomisinin durduğu noktayı
korkutucu bir şekilde hatııiatıyor. Yine
de iyimser yaklaşımlar eksik değil. Ör-
neğin, independent Strategy'nin Baş-
kanı, David Roach "Küreselleşmenin
ulusal ekonomileri ve utusal para ge-
reksinimini ortadan kaldıracağını..."
bu sürecin "gelecek 20 sene içinde
dolar etrafında bütünleşeceğini" dü-
şünüyor... Neuromancer (1984) roma-
nının yazanna göre "Teknolojik geliş-
me içinde, ulusal kimlikler giderek
birbirine karışacak". Teknoloji analis-
ti, George Gilder'e göre bilgisayar "bo-
om"u "Az sayıda bilgili insanın dü-
şüncelerinin değerini ve ABD'nin
egemenliğini arttıracak... Eğitim ve
üretim sistemleri bu yönde yeniden
şekillenecek". Rock Mountains Ins-
titute Araştırma Müdürü Amory Lo-
vins'e göre "Lexus'ün genişliği ve
lüksünü, Mercedes'in ciddiyetini,
Volvo'nun güvenini, BMVV'nin hızlan-
ma kapasitesini, Ford'un fiyatıyla bir-
leştirecek arabalar bekliyor bizi". Bu
süper arabalar çok az ve temiz yakıt
kullanacak, kazalan engelleyecek vb.
Bir başka analist Benn Steil'e göre
uluslararası piyasalarda, birçok fırma
ortadan kalkacak ve dev yatınm fonla-
n egemen olacak. Bilgisayaria yapılan
ticaret aracıyı kaldıracak, tüketicinin gü-
cünü arttıracak. özetle bu analistlere
göre gelecek parlak.
Prof. Kennedy (Yale Ünivers'ıtesi) ise
bu kadar iyimser değil. Söze "Kimin
geleceği... Timbuktu'daki yoksul
Müslüman gencin mi yoksa benim
öğrenciterimin mi?" diyerek başlıyor.
Fransız devriminden önce Paris'in ha-
vasını hatırlatıyor Prof. Kennedy ve "Bu
iki dünya arasındaki fark gelecek 20
seneyi belirteyecek" diyor. Çokuluslu
şirketlere hizmet veren bir başka ana-
list R. O'Brien da gelecek uluslararası
savaşlardan ziyade, "iç savaş olası-
lıklannın" endişe yarattığını düşünü-
yor. Bu kötümser yaklaşımlar, Robert
Kaplan'ın birkaç sene önce Atlantik
Monthly'de yayımlanan ve toplumsal
yapılann yakın gelecekte, kıtlık, nüfus
patlaması, hastalıklar, etniksavaşlarvb.
ile parçalanacağını öngören "The Co-
ming Anarchy" makalesinin yankılan-
nı taşıyorlar. (*)
Ben de kendimi iyimserler arasında
sayamıyorum doğrusu. Ancak, kötüm-
serliğimin ek bir nedeni daha var. Bir
zamandır, geleceğe ilişkin yapılan pro-
jeksiyonlar arasında, geleneksel olarak
baskı, sömürüye karşı ve özgürlükler
için çabalamış olan "sol"un damgasını
taşıyan bir projeye rastlanmıyor. Muha-
fazakâr gündem, uzun dönemli bakışa,
korkulara ve umutlara ve projelere sa-
hip. "Sol"un bugün hep doğru itirazlar-
da ve uyanlarda bulunmasına rağmen,
bir türiü belini doğrultamamasının ar-
kasındagaliba, uzun dönemli projesun-
ma becerisini kaybetmiş -daha doğru-
su bir amnezya içine düşmüş- olması
yatıyor. Sistemin işlemediğini ve büyük
felaketlere gebe olduğunu bizzat kendi
savunucularının kabul ettiği bir dönem-
de, toplum ve demokrasi açısından ne
büyük bir eksiklik...
0 Bu Aktarmalar, VVall Street Jour-
nal'ın Davos'ta yaptığı görüşmelerden
alındı (30-31/01/98).
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Asıl "Dehşet"...
Başbakan Yardımcısı Bülent Ecev'rt, Susurluk
raporunu okudukça kendisine terbastığını vedeh-
şete düştüğünü açıklıyor.
Dehşet, Arapça bir sözcük; bir olay karşısında
duyulan ürküntü ya da yılgı anlamına geliyor.
Yıllardır, ülke siyasetinın en önde gelenlerinden
biri ve şu sırada da hükümetin iki numaralı kişisi,
Susurluk raporu karşısında dehşete düşebiliyor.
Asıl dehşet verici olan, raporun kendisi değildir;
asıl bu toplumu dehşete düşürmesi gereken nok-
ta, önde gelen bir siyasetçinin rapor karşısında
dehşete düşmesidir. Sayın Ecevit, ülke siyasetçi-
leri içinde. göreli olarak daha duyarlı sayılır. Bu ne-
denle de Susurluk karşısında, en az şaşırması ge-
reken siyasetçilerden biri Ecevit olmalıdır.
Kuşkusuz sorun Sayın Ecevit değildir. Siyaset-
çiler, ülke sorunları karşısında, ortalama yurttaşın
bilinç düzeyinden bile çok uzak, bir uzay/ı yaban-
cılığı görüntüsü sergiliyor. Türkiye siyaseti açısın-
dan asıl dehşet verici olan tam da bu noktadır: Si-
yasetçiierin duyarsızlığı.
•••
Bu toplum, son otuz yıl boyunca işleyeni bilin-
meyen cinayetlerle iç içe yaşatılıyor. Manisa örne-
ğinde olduğu gibi çocuklann işkence gördüğü bir
ülke konumundadır; düşünce suçlan nedeniyle
hapis sayısının en yüksek olduğu ülkelerden biri-
dir. KısacaTürkiye, insanhakveözgürlüklerininen
çok baskı altında tutulduğu bir dehşetı, yıllardır
acıyla yaşıyor.
Geçen hafta tam bir kara günler haftasıydı; 24
Ocak (1993) Uğur Mumcu'nun, 31 Ocak (1990)
Muammer Aksoy'un ve 1 Şubat'ta (1979) Abdi
ipekçi'nin alçakça öldürülmelerini yeniden yaşa-
dık. Bu üçlünün ve öbür öldürülenlerin katilleri, yıl-
lardır bulunmuyor. Bu öldürmelerden yalnızca bir
teki bile sıyasetçı olsun olmasın. toplumun tüm bi-
reylerini dehşete düşürmeye yeterdi; yetmeliydi.
Gözaltında kayıplar ya da Cumartesı Anneleri
Susurluk raporundan çok önce dehşet duyulma-
sını sağlamalıydı.
Bir türlü yargı karşısına çıkarılamayan, üstelik
görevlerı başında tutulan sanık güvenlik görevlile-
rinin varlığı, neden ülkeyı yönetenlerı bir türlü deh-
şete düşürmüyor? Neden?
Hükümet, gerçekten çok daha dehşetengiz iş-
lerle uğraşıyor. Ecevit'in dehşete düştüğünü açık-
ladığı gün, bu hükümetin bir bakanı, Sayın Eyüp
Aşık, raporda adı geçen sanıkların en ünlülerinden
olan Yeşil'ın sağ olduğunu ve koruma altında tu-
tulduğunu açıkladı. Hiç savsaklanmadan bir an
önce yargı önüne çıkarılması gereken bu kişiye
ilişkin adı geçen açıklamadan daha dehşet verici
ne olabilır?
Buyurun bir başka dehşete: Aynı bakan, önce
Haluk Kırcı'nın birkaç gün önce Emniyet Genel
Müdürlüğü'nde güvenlik görevlileriyle görüştüğü-
nü açıkladı; sonra ağız değiştirerek, görüşmenin
Emniyet Müdürlüğü'nün dışında bir yerde gerçek-
leştirildığini söylemek zorunda kaldı.
• • •
Türkiye'de, eğer azıcık duyariıysanız, sizi deh-
şete düşürecek o kadar çok şey var kı.
Millet Meclisi yönetimine dek uzanan ve tüm ka-
mu kesiminı saran hırsıziık ve yolsuzluklardan yal-
nızca biri nedeniyle topluma ter basıyor.
Yüzde yüzlere ulaşan enflasyon; lise ve üniver-
site öğrenimi görmüş olan gençler arasında işsiz-
lik oranının yüzde 35-40 dolayında bulunması; okul
çağındaki çocuklann en ağır onarım ışlerinde işçi
olarak çalıştınlması; köylerde kadınların ücretsiz
aile işçısi olarak ağır sömürü altında bulunmaJan;
varlıklıyı daha variıklı, yoksulu daha yoksul yapan
bir ekonomik düzen; çökertilmiş, rüşvetsız işleme-
yen ve durumlan bir türlü düzeltılmeyen kamu ku-
rumları vb. sizleri dehşete duşürür.
Bu durumda siyasetçilere söylenmesı gereken
şudur: Bırakın dehşete düşmeyı ve düşürmeyi; bo-
zukluklann en azından bir bölümünü olsun düzelt-
meye çalışın; iş yapın.
Toplum, sizin elinizde yıllardır gerçek dehşeti ya-
şıyor.
•••
Büyük usta Ali Ulvi'ye Tann'dan rahmet, seven-
lerine başsağlığı diliyor, geçmiş bayramınızı kut-
luyorum.
Dönem zararı zora soktu
ÇUKOBİRLİK
'mirasyedi'
• ÇUKOBİRLİK 1.9 trilyon Hralık
dönem zarannı elindeki malvarlığı ile
kapatmayı hedefliyor. Atıl mülklerini
satabilmek için Anamur'dan Diyarbakır'a
kadar 13 ildeki varlıklannı elden
HACERGEMİCİ
ADANA-
ÇUKOBİRLİK1.9
trilyon liralık dönem
zarannı elindeki
malvarlığı ile
kapatmayı hedefliyor.
Atıl mülklerini
satabilmek ıçın yaklaşık
3 yıldır raflarda duran
ve halen TBMM'de
bulunan tasannın
yasallaşmasını bekleyen
ÇUKOBİRLİK,
Anamur'dan
Diyarbakjr'a kadar 13
ildeki varlıklanm elden
çıkaracak. "Aül
mallann ne üreticiye ne
çalışana bir faydası var1
"
diyen ÇUKOBlRLtK
Yönetim Kurulu
Başkanı Osman Cökçe.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığrmn da
görüşlerinin bu yönde
olduğunu söyledi.
Çukurova Pamuk
Yerfıstığı ve Yağlı
TohumlarTanm Satış
Kooperatifleri Birliği
(ÇUKOBlRLtK) 1996-
97 dönemini 1.9 trilyon
lirazararlakapattı.
Birlik Yönetim Kurulu
Başkanı Osman
Gökçe, kurumun
yıllardır zarar ettiğini
anımsatarak "Bu
rakam her geçen gün
artıyor. Biriiklerie ilgili
yasa tasansının
Meclis"ten geçmesini
beklh-oruz. Bu tasan
yasallaşırsa radikal
tedbirier gündeme
gelecektir. Bazı fabrika
tezgâhlanmız.
arsalanmı/,
işlettnelerimiz atıl
durumda bekliyor. Bu
halleri ile üreticUere
hiçbir faydaian yok.
Anamur'dan
Diyarbakır'a kadar 13
ildeki hemen tüm
yaünmlanmız atıl
durumda. Bunlann
saülmasını planlıyoruz"
dedi.
Atıl mallann gerçek
değerinin belirlenmesi
için bilirkişi verilmesini
isteyeceklerini de
kaydeden Gökçe,
Reşatbey'deki 400
metrekarelik bir arsanın
da birliğe ait olduğunu
anımsatarak bu yerlerin
satışınm gündeme
gelebıleceğini bildirdi.