Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15ŞUBAT1998PAZAR
8 PAZAR YAZELARI
Bizde olmaz öyle
şeyler, demeyinKırmızı beyaz kareli mika çay
tabağının üzerinde, ince belli
çay bardağım duruyon çayı
bu sabah nefıs tutturmuşum.
Yanmda da 25 yıldır abonesi
oldugum bir Isveç gazetesi.
Bir soru dolanıp duruyor
kafamda: Bizde de neden
olmasın? Nedir
olması gerekip de olmayan?
Biraz dan geliyorum
oraya. Önümdeki gazete de
dahil. Stockholm'de satılan
günlük gazetelerin yüzde 78'i
yeniden kazarulıyor! Yani çöp
olup gitmiyor Benim
gazetenin hemen hemen
dörtte üçü, iade gazetelerden
kazanılan kâğıda basılıyor.
Düşünebiliyor musunuz?
Avrupa'nın en büyük selüloz
ve kâğıt üreticisi ve
ihracatçısı ülkede, her yer
ağaç doluyken günlük
gazetenin kâğıdının yeniden
kazanılması için çaba
harcanıyor ve böylesine
başanlı olunuyor! Biz de ise
bu işi ancak "gasta, kaat
alıyomm" diye bağırarak
gezen kayıtsız ekonominin
garibanlan yapıyor. Oysa
yalruzca günlük gazete
kâğıdının yeniden
kazanılması, yüzlerce kişiye
gelir sağhyor, gazete
maliyetinin düşük tutulmasına
katkıda bulunuyor ve tüketici
vicdanı rahat bir şekilde
gazetesini okumasına
yardımcı oluyor. Evet, neden
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
bizde de olmasın? Biliyorum
çoğunuz hemen bizde olmaz
öyle şeyler dediniz. Neden?
Gazete ve diğer kâğıt
çeşitlerinin bırakıldığı
kumbaralaTdan,
konteynerlerden çocuklar alır
diye mi? Alsınlar. Önemli
olan geriye kazanılması değil
mi? Hırdavatçı da alsın, eskici
de. Ülkemizde çok iyi kalite
kâğıda basılan ve bazılan
gayet kalın olan gazetelerin
yansının kâğıdı geriye
kazanılması fena mı olur?
Güney tsveç'te bir orman
işletmesi var. Kestiği ağaçları.
kabuğuna, talaşına dek
değeriendiriyor. keresteler,
çevre koruma egitimi görmüş
şoförlenn sürdüğü,
tekerlekleri yola az zarar
versin diye özel lastikle
hazırlanmış araçlara yüklenip
bıçkı fabrikasma gönderiliyor.
Burada 1000 kişiye ekmek
kazandıran 90 yılhk fabrikada
kerestelerden yılda 750 ton
gazete kâğıdı imal ediliyor.
Çevre korumaya en uygun
taşıma şekli olduğu için
yeğlenen tren yoluyla
kâğıt bobinleri Trelleborg
limamna, oradan feribotla
Sassnitz'e ve oradan da yine
trenle Düsseldorf'daki
dağıtım merkezine
götürülüyor. Buradan da
çeşitli gazetelere göndenlen
kâğıtlar, Alman gazete
okurlannın evlerine,
işyerlerine gazete olarak
giriyor. Çevre bilincine sahip
okurlar, okuduklan gazeteleri
özel kumbaralara bırakıyorlar.
Toplanan gazeteler
sıkıştınldıktan sonra
çoğunluğu trenle. gerisin
geriye güney Isveç"e. yani
üretimin ormanda başîadığı
yere gönderiliyorlar!
Böylelikle, hektarlarca ağaç
yenne, daha önce kesilmiş
ağaçlardan elde edilen
kâğıt kullanılmış oluyor.
Bir kez daha vurgulayayım,
bu devr-i daim işleme,
ormanı çok bol olan bir
ülkede yapıhyor. Bunun
birazıru biz de yapamaz
mıyız? Hiçbir şey
yapmadan, yalruzca para
işleteTek, üretimde
bulunmadan zengin olanlann
giderek arttığı ülkemizde
iyimser olmak kolay değil;
biliyorum. Ancak, işe bir
ucundan başlayacak
insanlann olduğundan da
eminim. Kaç ağaç
kazanılmaz, kaç işsize iş
bulunsa kârdır. Bizde olmaz
öyle şeyler, demeyin.
KnHinlnr rireVtir BangladeşHkadınlarveçocuklardünrengârenkbirer
n.uuınıur ^,ı^n.ıır... ^ ^ gjb
iy d
i. Miryonlarca kadın ilkbahann gelişini
karşüamak üzere çiçeklere büründü. Başkent Dakka ve diğer kentlerde düzenlenen
Bahar ŞenliklerTnde halkcoşkm la eğlendi. Bengal takvimine göre 13-14 şubat gürüeri
ilkbahann başlangıcını simgeüyor. (REUTER)
Nabza göre şerbet veren gazeteciler!Napolyon'un cezasmı çekmekte
olduğu Elbe adasından kaçışı
haberi, eski imparatorun başkente
kadar gelebileceğine ihtimal
vermeyen Paris gazetelerinin
manşetlerine ilk gün şu cümlerle
yansır. "Diktatör Elbe'den kaçü."
lktidardan düşürülmüş., tahtını
tacını kaybetmiş eski hükümdara
layık görülen bu ifade tarzı,
Napolyon Paris'e yaklaştıkça
değişmeye başlar. Gazeteler ikinci
gün biraz daha temkinlidirler.
Haber "Kral Paris yolunda"
cümleleriyle duyurulur bu kez.
Üçüncü gün, yeni imparator
başkente bir günlük mesafedeyken
manşetler artık son şeklini alır:
"Majesteleri yann Paris'te."
Her ne kadar bu cesaretin devamı
gelmemişse de firann yanm
kalacağmı sanıp Napolyon'u belki
de en iyi tanımlayan bu unvanı
manşetten ve hiç degilse iki gün
veren Fransız basınınm bir kere bile
olsa cesur davrandığını kabul
etmek gerek. Çok iki yüzlü bir
davranış olduğu kesin, ama zoru
görünce Napolyon için ağzından
bal damlayan Fransız basınının
ayıplanacak bir tarafi yok bana
sorarsanız. Koca imparatorun
dönüşünün. gidişinden daha
muhteşem olduğunu ilk anlarda
fark etmek kolay olmamış, demek
ki. Saygının ancak korkuyla
sağlanabildiği donemlerde
"Tannnın yeryüzündeki elçilerine"
yani krallara, padişahlara saygıda
kusur etmek herkesin harcı değildi.
Komuta ettiği askerlerin arasında
disiplini sağlayamadıği ve Karaman
seferi sırasında asker sayısının
doğru dürüst hesabını veremediği
için Fatih'in önce kırbaçladıği
sonra da tekme tokat dövdüğü
Yeniçeri Ağası Kazancı Doğan'ın,
öfkeli sultanın hışmından kolay
kurtulduğuna bakmayın siz,
kellesınin gıtmesi an meselesiydi.
îyi asker oluşu ve dayak yerken
Padişah'a ima yoluyla bile en ufak
bir saygısızlık göstermeyişi, canının
bağışlanmasını sağlamıştır Bir
hükümdar ile konuşurken
neredeyse bir sanat haline gelmiş
olan hitap bıçimlerine
başvurmaması halinde bir 'kul'un
LONDRA
MUSTAFA
KEMAL
ERDEMOL
ne hale sokulduğunun ömekleri
çoktur. El pençe divan durmak
varken, sululuk yapmak kimin
haddineydi? Eğer kral ya da
padişah izin vermişse, ölçüsünü
bilmek koşuluyla şakalar
yapılabilirdi belki. Bunun da bir
lütuf olduğu mutlaka hissettirilirdi
önceden.
Kralın ya da padişahın ola ki her
şeyden vehme kapılmak gibi bir
huyu vardır, yakınındakilerin bunu
bilmeleri ve İcorkmalan çok
doğaldır. Abdülhamid zamanında,
ufak bir dizgi hatası Servet-i Fünun
dergisinin sahibi, matbaacı Ahmet
thsan Tokgöz'ün sürülmesine yol
açacaktı az daha. Tokgöz'e devlet
salnamelennin basılması işi
verilmiştir. Salname, devlet
örgütüne ve memurlanna ilişkin
istatistiki bilgilerin yer aldığı yıllığa
deniyor. Yıllığın Abdülhamid'in
tahta çıkışmı bildiren bölümünde
'hak kazanarak' anlamına gelen
've'Hstihkak' sözcüğü. 'hak
etmeden' anlamını taşıyan 'Ve la
istihkak' biçiminde yazılır
yanlışlıkla. O zamanlar
Abdülhamid'in kardeşi Surtan
Murat henüz hayattadır.
Abdülhamid'e karşı olanlann bir, •,
kısmı Murat'ı tahta çıkarma çabası
içindedir. Böyle bir niyeti olmayan
diğer muhalifleri ile Murat yanlısı
saymaktadır Abdülhamid. Bu
yanhşUğı kasıt sanması, hatta bunu
Murat yanlılannın özellikle
yaptığını düşünmesi ihtimali vardır.
Söz konusu salnamedeki yanhş fark
edilmediği gibi o haliyle ilgilerce
onaylanırbile. Allah'tan Tokgöz
son anda farkına vanr, hem durumu
hem de kendini kurtanr. Korkusu
boşuna değildir. Çünkü aynı
salname daha önce devletin kendi
matbaasında bastınlmak üzereyken
Abdülhamid'le ilgili bir sayfa ters
konulmuştur. Matbaa çalışanlan
imparatorluğun çeşitli yerlerine
sürülmüşlerdir bu yüzden.
Hükümdarlar birbirlerine benzerler.
Fransız basınının da buna benzer
gerekçelerle Napolyon'dan
korkmakta hakkı vardı demek
istiyorum. Bir zamanlar sadece
krallara, padişahlara değil
imparatorluk mensuplanna da
kelimeler düzeyinde bile saygılı
olmak bir gelenekti.
. Ancak soylı*lar mı daha hoşgönülü
oldu, yoksa insanlar mı daha
saygısız bilemem, ama hiçbir şey
eskisi gibi değil artık. Düşüp
kalçasını kırdığı için birkaç gününü
hastanede geçiren lngiltere Ana
Kraliçesi'nin 4 yaşındaki atı
Lingfıeld'de yapılan yanşmada
birinci gelince televizyonda spiker
bu haberi nasıl duyurdu öğrenmek
ister misiniz? "Aönuı yanşmada
birinci olması kocakanyı tekrar
ayağa kaldırabilir."
Napolyon döneminin Fransız
gazetecileri ile Abdülhamid
döneminin gazetecisi Ahmed thsan
Tokgöz bugünleri rüyalannda bile
görebilirler miydi acaba?
Nataşalar'a
Türk soyadı"Nataşa,Nataşa"dedik.
Koca bir ulusun yansma
çamur atmayı denedik.
Cinsel acizliğimiz nedeniyle
kendimizle değil, parasızhk
nedeniyle "kötü yola düşen"
insanlarla eğlenmeye
çalıştık. Nataşa adıyla. çıplak
kadın fotoğrafianyla dolu
yaymlar çıkardık.
Nataşalar'a giden
kocalanmıza türküler yaktık.
Türkiye-Rusya ilişkilerinin
sosyolojik boyutuna
kendimize özgü
düzeysizliğimizle "katkıda
bulunduk." Medya
organlanmızda bile bu iğrenç
"Nataşa edebiyatına"
sıkılmadan
MOSKOVAyer vermekten
çekinmedik.
Sonuç ne
oldu?
Ruslardan
daha üstün,
daha dürüst
olduğumuzu
mu
kanıtladık? Bizim Nataşalar
ile rekabette çok da güçlü
çıkmayan kadınlanmızın
onlardan çok daha onurlu
olduğuna inancımızı mı
pekiştirdik? Eski
komünistlerin aslında
"namussuz" olduğunu mu
ortaya serdik? Hani, yıllar
önceki, pek ince
sayılamayacak anti
komünızm
propagandalannda dendiği
gibi "Bunlann hepsi bır
kilotlu çoraba fıttir"hatta
"Sen adamın evine girip iş
tutsan, o gelip kapıda
şapkanı görünce kansını
sana terk ederek geri döner"
türü palavralarda biraz da
olsa gerçek payı olduğuna mı
kanaat getirdik? Nereye
vardık? Artık biraz
sakinleşmenin, sonuç
çıkarmanın ve "Nataşa"
adına da öteki adlara
gösterdiğimiz saygıyı
göstermenin zamanm
gelmedi mi?
Biz bir şeyler kafamıza dank
etmeden tutam
değiştiremeyen bir milletiz.
O zaman "o çarpıcı şeyi"
söyleyeyim: Bugün pek çok
Türk erkeği, Rus kadınlanna
yalnızca âşık olmakla
kalmıyor, onlarla evleniyor,
aile kuruyor. Moskova'da ve
başka Rusya kentlerinde
yaşayan birçok Türk
(işadamından mühendisine,
öğrencisinden işçisine) Rus
kadınlanna soyadını veriyor.
Türkiye'de de benzer
örnekler az değil. Ne
yapacağız şimdi?
Küçümsedi ğimiz
"Nataşalar" aileye giriyor,
HAKAN
AKSAY
ulusumuza kanşıyor, yavaş
yavaş "ortak" çocuklar
doğuyor. Onlara da çamur
mu atalım? Bu kara çamurlu
yola devam mı edelim?
Kendimize gelmek için bu
karma evliliklerin sayısının
hızla artması bile yeterli
neden değil mi?
Adı gerçekten Nataşa olan
ve bir Türk genciyle ciddi
ilişkisi bulunan bir kız
arkadaşım Türkiye ziyareti
sonrasında anlatıyor:
"Türkiye'de pek çok insanda,
nedense Rus kadınlannın
kolay elde edilebilir olduğu
yolunda bir anlayış var.
Dahası, bunun tersi izlenim
veren kadınlan
bik 'Bu da
ayıu, ama daha
nazlı" gibi aşın
ryimser bir
değerlendiriyle
rahatsız
ediyorlar.
_ _ _ _ _ _ Yalnızca sokak
serserileri değil,
oldukça Idbar görünenler de
aynı tavırda. Hatta polisler
bile bizi koruyacaklan yerde
başka amaçlar peşinde
koşuyorlar. Sokakta rahat
gezmek olanaksız. Söylesene,
Türklerde başka uluslan
küçümseme, aşağüama gibi
bir özellik var nudır?"
" Vallahi, bizde bir Türk
dünyaya bedeldir, diye bir
söz var; ama bilmem bu
zamanda kim nasıl anlıyor
bunu." Bunu dedikten sonra
düşündüm. Bütün hayatlarını
aynı kentte, aynı sokaklarda
yaşayan, dünyadan bihaber
olan insanlar bazen
gerçekten "Bizim memleket
gibisi. halkunız gibisi yok"
konuşmalanna bayılıyor.
Belki gerçekten öyledir,
belki haklıdırlar. Ancak
sonuca varmak için
kıyaslama şansına sahip
olmak gerekmez mi? Bilinçli
yurtseverlikle içi boş
milliyetçilik birbirine
kanştırmada üzerimize yok.
Ama insanın, başka ve pek
de tanımadığı halklara leke
sürmeye çalışması doğrusu
biraz ayıp oluyor. Hele hele
Rusya halkı gibi aslında
kültür birikimi bizimkinden
çok daha yüksek, ama son
yıllardaki olağanüstü hızlı
değişiklikler sonucu biraz
afallamış ve ekonomik-
sosyal açıdan zayıflamış bir
halka tepeden bakmak iki kat
ayıp. Vazgeçelim artık bu
ayıptan. Yakm bir gelecekte
varlıklannı fark edeceğimiz
babası Türk, annesi Rus
çocuklara saldırmak zorunda
kalmamak için kendimizi
bugünden dizginleyelim.
PAZAR ^
GÜNÜ
NÖBETÇt
KİTAPÇI
r Cumhuriyet
^ kitap kulübü
Istiklal Cad. (Aksanat karşısı)Tel:252 38 81/82
ANKARA 5. AŞLtYE HUKUK
MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN
1997213 D.îş 1997 84 Dlş karar
Sayı- B.03.4. AHM. 4.06 00 05 Davacı Zekenye Candan vekılı ta-
rafmdan davalı Hanım Candan alevhıne mahkememıze açılan ıhtar da-
vasımn verilen karar gereğince; Büınen en son adresı "Ömer tazı
Gülhöyük kasabası köyü Ş.Koçhısar/Ankara" olan karşı taıaf (dava-
lı) Hanım Candan'a ıhtar dilekçesı ve ıhtar karan teblıg edılmemiş.
emnıyet araştırması sonucu da adresi tesbit edilememiş olmakla, tale-
bın kabulü ile, karşı taıafın müşterek hane adresı olarak belırtılen 140.
sokak No 15 Karşıyaka'Y Mahalle Ankara adresıne (anahtann bıtı-
şık 13 numaralı bakkal Hasan Yakupoğlu'ndan alınarak) ışbukarann
teblığ tarüunden ıtıbaren bir ay içıresinde dönmesıne, dönmedığı tak-
dırde M.ICnın 132 maddesi gereğince terk nedeniyle boşanma dava-
sı açüacağının ihtanna, ihtar isteyen tarafindan ihtar istenen adına ko-
nuta teslım olarak dönüş masrafinın karşılanmak üzere 3.000 000.- li-
ra göndenlmesıne, karar venlmış olup, ışbu ıhtar karan karşı taraf da-
\alıya ilan yoluyla tebliğine, karar verildiginden ıhtar karannın gaze-
tede yayıra tanhınden itibaren 15 gün sonra ılgıhye teblığ edılmış sa-
yılacaği, ihtar karan yerine ilanen tebliğ olunur. 5 2 1998
Basın- 4803
CAĞDAS DERSHANE
• • w
VE OGRETMENLERI
IDIL LISESIOGRENCILERINE
BAŞARILAR DİLER Ü
HatboyuCad. No:44BAKIRKÖY Te:5610646 • 5429056
Of-V/2r/\/\ F X •• DtKiN
Vi
ŞUBAT 1998 -SAYI: 166
YELKENİMİZİ * PORTATİFBASIT RADAR
KULLANIMI S JENERATÖRLER
SANDAL İLE İSTANBUL'DAN İSKENDERUN'A
Demıraler Sıtesı, 8 Cadde, No 71 Zeytmbumu-ISTANBUL
Tel- (0212) 664 16 94 - 510 28 71 • Faks: (0212) 558 67 85
KARAKOY YOLCU SALONU
GÜMRÜK MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
Gümrüğümûzce Tezcan Tıcaret H Ercan Tezcan adına tes-
cillı, 3465 sayüı 08.11.1989 tarihJi giriş beyannaraesinden ara-
nılan toplam 21.066.000.- TL gelir eksığı ile ılgılı olarak dü-
zenlenen 20318 sayılı, 19.07.1994 tarihlı ödeme emn ile ilgili
olarak mükellefine yapılan tebligatlanmız adres yetersızlifı
nedeniyle iade edıldiğinden ve tebligata sarih başkaca adres
bulunamadığından ödeme emri yerine kaim olmak üzere 7201
sayılı Tebligat Kanunu'nun 28. ve 29. maddelen gereğince ila-
nen tebliğ olunur. Basın: 4982
IZMtR 13. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ TAVZİH İLANIDIR
DosyaNo: 1997/5937
22.1.1998 tarihlı Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan müdürlüğümüzün 1997 5937 sa-
yılı dosyasından 03.03.1998-13.03.1998 tarihlennde yapılacak olan lzmir ili, Buca ılçe-
si, Inönü mahallesinde kâm ve tapunun 7241 ada, 19 parselmde kayıtlı taşınmazın satış
ilanında: Taşınmazın satış saati 11.30'dan 11,45'e kadar yazılmasi gerekirken. 11 00"den
11.45"e kadar olarak yazılmıştır. "Taşınmazın satışı saat 11.30'dan 11,45'e kadar lzmir
13. lcra Müdürlüğü'nde açık arttırma suretıyle yapılacaktır." Bu nedenle satış ilanında
zuhulen " 11.00'den 11.45'e kadar" şeklinde yazılan satış saatlerinin " 11.30'dan 11.45'e
kadar" yapılacağı hususu tavzihen ilan olunur. 04.02.1998 Basın Tashih:
ORDU
l.ASÜYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo. 1996 286
Davacı Emniyet Genel
Müdûrlüğü tarafından da-
valılar Muharrem Tom-
rukçu ve arkadaşlan aley-
hine mahJcememizde açı-
lan tazminat davasmm ya-
pılan duruşmasında,
Davalı Yeni Bosna Za-
fer Mahallesi Babil Sok.
No: 43 Bakırköy/lstanbul
adresinde ıkamet eden
Muharrem Tomrukçu"nun
tüm araştırmalara rağmen
adresı bulunamadığından
mahkememizde yapılacak
olan 11.3.1998 günü saat
9.00'daki duruşmada biz-
zat hazır bulunması veya
bir avukat göndermesi,
aksı takdirde yokluğunda
duruşmaya devam edile-
ceğı ve karar verileceği
ilan olunur.
Basın: 3516
GAZİOSMANPAŞA1. ASLİYE HUKUK HÂKÎMLİĞl'NDEN
1994/379
Davacı Maliye Hazinesi'ne izafeten Muhakemat Müdûrlüğü tarafından davalı Orhan Ovalı ve
arkadaşlan aleyhlerine açılan alacak davasında.
Mahkememizin 18.3.1997 tarih 1994/379 esas 1997 362 karar sayılı ılamı ile davanın kısmen
kabulüne, 1331 parsel sayılı taşınmazın tespit edilen değerine ve davalılann hisselerine göre da-
valılardan Nunen Erdem'den 33 750000- TL, Orhan Ovalfdan 33.750000 - TL, Murat Er-
den'den 8.437.500.- TL, Reşat Erden'den 8.437 500- TL, Güler Akdeniz'den 8.437.500- TL,
Serdar Erden'den 8.437.500.- TL, Saıme Baran'dan 11.250.000.- TL, Rukiye Baran'dan
11.250.000TL, Gü2in Baran'dan 11.250.000 TL'nin 22.11.1988 tarihinden başlayacak yasal fa-
izi ile birlikte tahsiline, 506 parsel no lu taşınmazın tespit edilen değerine ve davalılann hissele-
rine göreNurten Ovalı, OrhanOvalı'dan 1.425.000- TL, Reşat Erden, Murat Erden, Güler Ak-
dcniz, Serdar Erden'den 356.250.- TL. Saime Baran, Rukiye Baran, Güzm Boran'dan 475 000.-
TL'nin 29.7.1988 tarihinden başlayacak yasal faızi ile birlikte davalılardan ayn a>n alınarak da-
vacı Hanne'ye verilnıesine. Harçlar ICanunu gereğince 5.065.200.- TL harcın davalılardan alın-
masına, davacının yapmış olduğu 13 432.000.- TL mahkeme masrafi ve 6.564.000.- TL ücreti ve-
kâletin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı Hazine'ye verilmesine. temyizi
kabil olmak üzere 18.3.1997 tanhınde davacı vekilinin yüzüne kar>ı davalılann gıyabında karar
verilmiş olup, lzmir Dikili ICabakum köyünde mukım olduğu bildirilen davalı Orhan Ovah'ya çı-
kanlan tebligat bila tebliğ iade edilmış, zabıta araştırmasına rağmen de adresi tespıt edilememiş
olduğundan karann tebliğinden inbaren 15 gün içınde temyİ2 edilmediği takdirde karann kesin-
leşmiş sayılacağinı bildirir meşruhatlı davetiye yerine kaim olmak üzere ilanen teblıği;
Davacı Hazine vekili t.7.1997 tarihlı dilekçesi Ue verilen karan temyız etmış olduğundan Or-
han Ovalı'nın hakkında verilen karann faiz yönünden temyiz edılme sebebine ıtırazlannı teblığ-
den itibaren 10 gün içinde bildirmesini bildinr meşruhatlı davetiye yenne kaim olmak üzere teb-
liğ olunur. 26.1.1998 Basın: 4972
AKDAĞMADENt ASLİYE HUKUK MAHKEMESt
Esas No: 1997/173/ Karar No: 1997/381
Hâkim: O Şanal Şanda 31916 Kâtip: Cafer Şahiner 812
Davacı: Dutsun Akol - Mehmet ve Ayşe'den olma 1934 d.lu Akdağmadeni Oluközü köyü
Davalr Sakine Mirceter Ova (Akol) - Azeri uyruklu Zerpelni kizı 1951 d.lu Akdağmadeni Olu-
közü köyü. Dava: Boşanma. Dava tanhı: 5.8.1997 Karar tanhi- 27 11 1997
Davacı Dursun Akol tarafindan davalı Azen uyruklu Sakine Mirceter Ova (Akol) aleyhıne açı-
lan boşanma davasmda mahkememizce yapılan açık yargılama sonunda.
Açılan davanın kabulü ile Akdağmadeni ilçesi Oluközü köyü 87 kütük sırada nüfusa kayıtlı
Azerbaycan uyruklu Seyid Hüseyın ve Zerbelni kızı 1951 d.lu Sakine Mirceter Ova (Akol)'un
boşanmalanna ilişkin hükmü davalı Sakine Mvrceter Ova (Akol)'a »dıesı meçhul olduğundan adı
geçen davalıya duyuru yolu ile teblığme karar venlmiştir Duyunı tarihinden itibaren 15 gün son-
ra karann teblığ edılmış sayılacağı ilanen duyurulur. Basın: 4042
ÜSKÜDAR1. ASLtVE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
EsasNo: 1997,830
Davacı lst. Muhakemat Müd. vetalı tarafından davalı Agavniva (Yorgı Kiryaki kızı), Tanaş Hris-'
tına, Joani Kıryakıs aleyhıne ikame olunan gaiplik-tescil davasmda verilen ara karan gereğince, Os-
küdar Selamıalı Mah. Selamsız Sok'ta bulunan. 48 pafta, 125 ada, 4 parselde kayıtlı kâgır dükkân-
lı arsa vasfindakı taşınmazın 24/144 hıssesinin davalılar adına kayıtlı olduğu, söz konusu gavrimen-
kulün kayyımla idaresı için Osküdar 2. Sulh Hukuk Mahlc'mn 1986/ 1497 E. 1987/265 karar sayı-
lı ılamı ile karar verildiği, taşınmazın kayyımla ıdaresi 10 seneyi geçtiği ve bu tarihe kadar bu kışı-
leri gören ve tanıyan kimse çtkmadığı bildirilmıştir. Davalılar Agavniva (Yorgı Kıryakı kızı), Ta-
naş Hristina-Joani Kiryakıs'in hayat ve mematından haberdar olanlann işbu ilanrn yayın tanhinden
itibaren kanunı süresi içinde mahkememizin 1997 ' 830 K. sayılı dosyasından bahisle haberdar et-
melen hususu ilan olunur. 15.1.1998 Basın: 4958
KARAKÖY YOLCU SALONU GÜMRÜK MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
Gümrüğümûzce TURBOMAK Dış Tic. Ith. thr. Paz. C.Cenk Sançimen adına tescıl-
li 3201 sayılı, 19.6.1990 tarihlı gümrük ginş beyannamesı muhteviyatı eşyadan aranı-
lan 20.209.000.- TL gelir eksiği ile ilgili teblıgahmız adres değişikliği nedeniyle iade
edildığınden ve tebligata sarih en son adresi tespit edilemediginden ek tahakkukumuz
18.5.1997 tarihli Cumhuriyet gazetesinde ilanen teblığ edilmişti. Bu defa söz konusu
gelir eksiği ödeme emri yerine kaim olmak üzere 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 28
ve 29. maddelen gereğince ilanen tebliğ olunur. Basın: 4967