Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15ŞUBAT1998PAZAR
12 KULTUR
Genco Erkal, Brecht 'in olaylarayaJdaşımında çok ince bir alay ve taşlama olduğunu vurguluyor
Iıısaııa düşünme keyfini vermek...ÖZLEMGÜLŞEN
Dostlar Tiyatrosu, Bertolt Brecht'in
100. doğum yıldönümünde Muammer
Karaca Tiyatrosu'nda hercuma ve cumar-
tesi 'Yosma' adlı oyunu sahneliyor. îlkkez
1958 yılında Robert Koleji'nde 'Cesaret
Ana'da dekortasanmcısı ve anlatıcı rolüy-
le Brecht'le tanışan tiyatromuzun büyük
ustası Genco Erkal Brecht'in şiir, oyun
ve şarkılanndan yorumladığı oyunda bu
kez küçük bir kızın ağzından şu sözleri
dinletiyor bizlere: " 'Köpekbalıklan' in-
sanolıirlarsa yine de' küçük bahklan' yer-
ler mi? Küçük bahklar biıük olmazsa de-
nizaltmda yeni bir 'kültür' dünyası kuru-
hır ve 'köpekbalıklannın boğazından na-
sıl geçileceği' anlaûlır." Ya da bir tahtere-
valli düşünün. Aşağıda oturanlar çoğal-
dıkça yukandakilerin daha da yükseğe
çıknklan...
Genco Erkal bugüne dek, 'Kafkas Te-
beşir Dairesi', 'Ben Bertolt Brecht', Artu-
ro Ui'nin Önİenemeyen Yükselişi'. 'Gali-
teo Galilei', 'Ba> Punfila ik LşağıMarü' gi-
bi pek çok Brecht yapıtına, gerek perde
önünde gerekse perde arkasında imza at-
ü.
Peki ne düşünüyor Erkal Brecht hak-
kında?
NâzımHikmet ve Brecht
"Bertiner Ensemrjie'de oyun izleyene
dek Brecht'i çokciddi, çank kaşb bir yazar
olarak aJgıladım hep. Ancak Berliner En-
semble'nin, ışık sönüp oyun başladığı an-
dan hibaren se\ircinin kahkahalaria gül-
düğü birti\atro olduğunu görünce çok şa-
îirdım. O anda 'Demek ki biz yanlış bir
şey yapıyoruz' dedim. Brecht'in tüm olay-
lara yaklaşımuıda çok ince bir 'alay' ve
'taşlama' var. Çok zeki bir yazar. Onun
gülmecesi insanı 'göbekten' güldüren bir
gülmece değil; daha 'zihinsel', 'kafayı iş-
leten' bir gülmece. Sahnede Brecht bir şe-
yi söylerken aslında o şeyin tam tersini söy-
lüyor ya da başka bir şeyi düşündürüyor
olabtthor. Böylece ortadaki çelişldyi anla-
hyor. fştc seyirci bu çeliskivi keşfettigi an-
dan itibaren gülmeye başuyor. Örneğin
'Yosma'da 'köpekbalıklannı' anlaorken
içinde yaşadığımız toplumu anlatryor. Sa-
nınm Brecht'in vapmak istediği buYlnsa-
na düşünme keyfi vermek'. Geçenkrde
okuduğum bir tümceçok hoşıuna gitti:Ça-
tısının altında gülünmemesı gereken bir
tiyatro, gûlünç bir tiyatrodur."
Dostlar Tiyatrosu'nun tek kışılik oyun-
lara başvurmasının en önemli nedeni ni-
telikli oyunculann, ödenekli tiyatrolar ya
da dizi çekimleri dolayısıyla vaktinin ol-
maması. Özel tiyatrolara artık oyuncu bul-
makta çok zorjandıklannı dile getiriyor,
"Berliner Ensemble 'de
oyun izleyene dek
Brecht'i çok ciddi,
çatık kaşlı bir yazar
olarak algüadım hep.
Ancak Berliner
Ensemble'nin, ışık
sönüp oyun başladığı
andan itibaren
seyircinin
kahkahalaria güldüğü
birtiyatroolduğunu
görünce çok şaşırdınu
O anda 'demek ki biz
yanlış bir şey
yapıyoruz' dedim.
Brecht'in tüm olaylara
yaklaşımında çok ince
bir 'alay' ve 'taşlama'
var. Çok zeki biryazar.
Örneğin 'Yosma'da
'köpekbalıklannı'
anlatırken içinde
yaşadığımız toplumu
anlatıyor. Sanırım
Brecht'in yapmak
istediği bu: 'İnsana
düşünme keyfı
vermek".
Erkal. "Çünkü tek başına tiyatro arük in-
sanın gecimini sağla>umryor."
Öncelıklı olan iki yazarı var Erkal'ın:
Bın Nâzım Hikmet diğeri de Bertolt
Brecht. Bir türlü peşini bırakmadığı ya da
onun peşını bırakmayan yazarlar. 'Yazsay-
dım, böyle yazmak isterdim' dıye düşün-
düğü yazarlar. Nâzım Hikmet'ten de
Brecht'ten de yapmak istedigi çok şey var
daha.
Maddi sıkıntılann olumlu bir yönü, sa-
natçının yaratıcılığını kamçılaması olabi-
lirmi? Bazen maddi sıkıntılar bazen de po-
litik baskılar 'kamcüar' yarancıhğı. Ancak
bu 'tivatrocular yararjcıolmakiçin mutla-
ka sefalet çekmeiidir' demek de değil. Er-
kal'a göre artık ülkemizde yeni olanaklar
belirmeye başladı. Büyük bankalann bir-
takım prodüksiyonlan desteklemelen gi-
bi. Sanatçılann yaratım süreci kısıtlanma-
dığı, bu kuruluşlar kendı düşünceleri doğ-
rultusunda bir 'sansür getırmedikleri sü-
rece çok faydalı bir gelişme. "Belki bu ge-
Uşimin kötü örnekleri de görülecek. An-
cak birtakun şeylerdeneyedeneye buhınu-
vor."
Ya özel tiyatrolar. yetennce özgür bir or-
tamda mı çalışıyorlar?"Ben bugüne dek
inandığım yoMa ödün vermeden bağımsı/
olarak çahşmalanmı sürdürdüğümü dü-
şünüyonım. Engellendiğim de oldu. An-
cak biz kendimiz bir şe>ler yazmadığımız
sürece yazara bagımlıyı/. Onun sözlerini
voruınlunakıiunımundav'iz. Bir insanın
bir şeyi yorumlaması demek; onu kendi
yarancılığının süzgecinden geçirerek yeni-
den yaratması demektir. İnsanın kcndist-
ne sansür uyguladığı dönemler de oiabilir.
tşte, aslında işin en doğnısu bu, ama ben
şu gün için bunu bu kadar acık sö> lersem
belki bir süre hiç tiyatro > apanıa> acak du-
ruma gelirim. Onu bugün sö\k\ip de hiç
tiyatro yapamavacak dunıma gelmekten-
se: bunun bu kadannı sövleyim de tiyatro
dc\am etsin di>e düşündüğüm günkr ol-
muşrur. Çünkü ben 3 tane askeri darbe ya-
şamış bir sanatçıyım. Her zaman ber iste-
diğimizi sö> leyemedik. Ama her zaman da
düşündüklerimizi söylemenin bir yoiunu
bulduk."
Tjyatroyu merkezden uzaklaştıtsrak
- 9 e~ " *
çok merkezli hale getirmenin gerekliliği-
ne değıniyor Erkal. Özellikle Almanya ve
Fransa'da başanyla uygulanan bu devlet
politikasının salt devlete ya da belediye-
lere bırakılmadığını, sanatı destekJeyebi-
lecek tüm özel ya da resmi kuruluşlann bu
görevi bırlikte üstlendiklerini anlatıyor. Ti-
yatrolann dönüşümlüolarak çalışmasının,
Sıvas'taki tiyatronun kalkıp Erzurum'a,
Adana'ya gitmesinin, Adana'dakinın baş-
ka bir yere gitmesinin bir çözüm biçimı
olabileceğini düşünüyor."Küçük kentler-
de bir oyunu uzun süreB irfeyecek seyirci
çoğunluğu olmadığı için bu sistem böyle
yürütülmeli. Bir de amatör tiyatrolar des-
teklenmelL .\matörtiyatrolar sadece tiyat-
ro kurmakla kalmıyor: ileride kundacak
olan bir tiyarroya izleyici de yetiştiriy or. Bu
yüzden amatör tiyatroların örgütlenmesi
de çok önemli'"
Oyunlar izliyoruz. Gülüyoruz. hüzünle-
nıyonız. Ancak gülüşümüz de hüznümüz
kadar sessiz. Bu sessizlik ne zaman bir
çığlığa dönüşecek0
Mehmet Ulusoy'la 'Kral Lear'
Gelecekten umutlu Erkal. Son zaman-
larda 'alışılmadık' tepkilerin verilmeye
başladıgını dile getiriyor. "Sürekü Aydın-
lık İçin Bir Dakika Karanlık c\lemL 'Su-
surluk olayı'na, REFAHYOL hükümetine
karşı gösterilen tepkiler olsun; toplumu-
mu/da az da olsa bir şeylerin kıpırdadığı-
nı, değişmeye başladıgını gösteriyor. BeUd
hâlâ istenilen boyutta değil bu tepkikr; a-
ma küçük kıpırtilar bile insana üerisi için
umutveriyor."
Onun gelecekteki projeleri arasında 'ay-
nlmaz ikiB' olarak anıldıklan Mehmet
Ulusoy'la iki kişilik bir 'Kral Lear' sergi-
lemek var. Oyunun ilk aşaması. 'dekorta-
sanmı' Ulusoy'un girişimiyle Fransa'da
çoktan hazırlanmış bile. Bıraraya geldik-
çe de bu konuda 'tatn tauYsöyleşiyorlar-
mış. Avignon Festivali'nin yöneticisi de
projenin ne zaman tamamlanacağını soru-
yormuş. Erkal, bu konuyu geliştırmeyi
önümüzdeki yaz aylanna bıraktıklannı,
henüz somut bir atılım olmadığını belirtı-
yor. Kendi dilinde sanatını seyircisiyle
paylaşmaktan daha büyük bir zevk yok o-
nun için. Zaten Fransa'da da olaylar görül-
düğü kadar 'toz pembe' değil. fşsizlik so-
runu başlı başına bir dert.
Ülkemizde Genco Erkal'ın bir tiyatro
okulu kurması söz konusu olsa ne gibi ge-
lişmeler olurdu? Kurulsaydı yeteneklı
oyunculann yetışeceği kesın. Ancak Erkal,
yılın yansından fazlasını Istanbul dışında
geçiren bir sanatçı olarak henüz eğıtmen-
lik yapmaya hazır değil. Belki kısa süreli
work-shop'lar. Uzun süreli çalışmalar ise
daha uzun jollar sonra.v „ <*<
48. ULUSLARARASIBERLÎN FÎLM FESTÎVALÎ
Yönetmenlerin
tercihiBerlin
de BUGUN
GÜNERYÜREKLİK
BERLÎN-lrlandah yönet-
men Jim Sheridan'in "The
Boıer" adlı filmiyle açılışı
yapılan Berlin Film Festiva-
li (Berlinale), daha ilk günü,
Paris'ten gelen bir haberle
çalkalandı. Yanşma (Wett-
bewerb) bölümüne üç film-
le birden katılan Hollywo-
od'un mega stan Robert De
Niro, Paris'teki fılm çekim-
leri sırasında, ısmi bir tele-
kızlar olayına kanştığı için
polis tarafından tutuklanmış,
bölümünde gösterilecek
"Wagthe Dog" adlı fılmınin
gala gecesinde hazır bulun-
mak üzere en geç 20 Şubat
günü Berlin'de olacak. De
Niro Berlinale'nin yanşma
bölümünde aynca Quentin
Tarantinonun "Jackie
Brown" ve Alfonso Cu-
aron'un "Great Expectati-
ons" adlı filmleriyle de se-
yircı karşısına çıkacak.
Berlinale aslında "son an"
değişikliklere alışık bir fes-
tival. Dünya film endüstrisi-
nin "Ne yapacağını bflmez si-
Berlin'e gelmesi tehlikeye
girmişti. Fiyatlan 2 bin ile
20 bin marİc arasında deği-
şen telekızlardan, biri 17 ya-
şında. üçü ile ilişki kurduğu
öne sürülen Robert De Niro,
taruk olarak dinlenmek is-
tendiği için gözaltına alın-
mış, 9 saat sonra serbest bı-
rakılmıştı. "Şimdrjedekhiç-
birkadınlaparakarşılığı iliş-
ki kunnadım'' diyen 54 ya-
şındakı De Niro'nun, Fran-
sız polisini mahkemeye ve-
receği ve önümüzdeki hafta
içinde de Berlin'e mutlaka
geleceği açıklandı.Yeni bir
skandal çıkmazsa De Niro,
Barry Levinson'un yanşma
Festival, Paris'ten gelen
Robert De Niro ile ilgfli
haberle çalkalandı. Son
an defişikJikkrine karşın,
oldukça kah'teli bir
program ortaya
çıkrj.'Boksör'de Daniel
Day Lev>is'in olağanüstü
oyunculuğu göze çarpü.
nirli bir atmosfer içinde'' ol-
duğunu belırten Berlina-
le'nin Genel Yönetmeni
Moritz de Hadeln, özellikle
bu yıl. film şirketlerinden
son ana kadar kesin cevap
alamadıklanm ve programı
oluşturmakta çok güçlük
çektiklerini bildirmişti. Ni-
tekim, önceden yanşmaya
katılacağı açıklanan CBnt
Eastwood'un "Midnight in
the Garden" adlı filmini,
Warner Brothers film şirke-
ti sonradan geri çekti ve o-
nun yerine Neil Jordan'ın
"The ButcherBoy"unu gön-
deTdi. Aynı şekilde, Martin
Scorsese'in "KundıuTu da
yanşmaya katılması son an-
da iptal edilen fılmler arasın-
da.
Kapanış filmi olarak
program broşüründe ismi
geçen Peter Howitt'in "SB-
ding Dours"u da son anda
gen çevrilenlerden biri oldu
ve onun yenne Francis Ford
Coppola'nın "The Rainma-
ker" adlı filmı alelacele ge-
tirildi. Avrupa sinemasının
ağır bastığı bu yılki festival-
de bazı yönetmenlerin Can-
nes yerine Berlin'i tercih et-
tikleri, iddialı yapıtlarla Ber-
linale'ye katıldıklan görülü-
yor. Tarantino'nun "Jackie
Brown"tnı, GuzVanSant'ın
"Good wiD Hunting"inı \e
Joel Coen'in "The Big Le-
bov*ski''sini bu iddialı yapıt-
lar arasında sayabiliriz. Jim
Sheridan. Robert Altman,
Coppola, Barry Levinson,
Alain Resnais gıbi ustalan da
'sayacak olursak bu yıl Ber-
linale'nin yanşma bölümü-
nün kalitesi hakkında bir fi-
kir vermiş oluruz.
Örneğin, festivalin daha
ilk günü, Jim Sheridan'in
"The Boxer"i büyük beğeni
topladı ve gerek politik ıçe-
nği, gerekse Daniel Day Le-
wis'ın olağanüstü oyunculu-
fu nedenıyle bu fılmin en az
bir ödül sahibi olabileceği
yolunda tahminlere yol açtı.
Sheridan Terry George ile
birlikte yazdığı öyküde dört
yıl önce çektikleri 'Babam
Için'de de olduğu gibi I-
RA'yı sorguluyor ve terörün
insanlara çekrirdiği acıyı an-
latıyor.
"The Boker" son Irlanda
filmini çektiğini söyleyen
Sheridan ile Day-Lewis iki-
lisinin üçüncü filmi. Mara-
ton, ikinci gün bir Rus filmi
ile yeni bir ivme kazandı. 35
yaşındaki yönetmen ve se-
naryo yazan Valerij Todo-
rovskij'in "Strana Gluc-
hich'' (Sessizlik Clkesi) adlı
filmi çok beğenildi ve daki-
kalarca ayakta alkışlandı.
Todorovskij 115 dakikalık
bu lezbiyen ilişkiyi ele alan
yeni fılminde sağır Jaga (Di-
na Korzun) ile Rita (Çulpan
Chamatova) arasındaki sev-
giyi anlauyor.
KÖŞEBENT
ENtS BATUR
İbrahim Yılmaz
Onu, 1980'li yıllann hemen başında, Ankara'da ta-
nıdım. Hacettepe Üniversitesi'nin Türk Dili ve Edebi-
yatı bölümünde öğrenciydi. Sıkıntılı, kıpır kıpır bir genç
adam. Aydın'lıydı, dar geiirli bir ailenin büyük oğtuy-
du, başkente küçük sayılamayacak düşlerle çıkarma
yapmıştı.
Oyıllarda, henüz 'av, av/ayan/nrtr'felsefesiçökme-
mişti genç insanlann üzerine. Kızılay kıraathanelerin-
de saatlerce otuaılup konuşulurdu: Edebiyat, felse-
fe, bilim, sanat, kuram arası tokuşurdu kafalar. İbra-
him, yumuşak renkli sert hatlı o genç adam, kendine
özgü kısık sesiyle yanı başımızdaydı hep. Fakürtenin
ortamında boğulayazmak üzereydi, siyasal tercihleri
nedeniyle tehlikedeydi, ama aklı gönlü şiirde, Türk-
çede, doyamadığı kitaplardaydı.
Bu dönemde, Ankara, edebiyat dünyasında önü
çekecek bir dinamizme sahipti: Türfoye Yazılan, O/u-
şum, Yazı, Türk Dili FDE, Tan gibi dergilerin etrafında
ateşe birer pervane, dönülürdü durmadan. Nuri Pak-
dil'rn Edebıyat'ı bir başka ışıktı. İbrahim Yılmaz, 1983
ilkyazındaSözcü/c/erdergisini çıkardığında, kendisiy-
le birlikte bir parantezin kapanacağını öngörebilir miy-
di?
Bir tür imeceyle kotardrydı Sözcükter'\, anımsryo-
rum. Sağdan soldan tuz ve un ile katkıda bulunanlar
olmuştu derginin çarkına, ama o, ten ve ruh, kendini,
her şeyinı kazana atmıştı. Arada fena sıkışır, bir sayı
daha çıkaramayacağı endişesine kapılır, Istanbul'a
telaş içinde ünlemler ıletirdi. Bir seferinde, unutur mu-
yum, ondan gelen zarfın içinden tek bir şey çıkmıştı:
ıbrahim'in kafatası röntgeni. Saklıyorum o çığlığt. Bir
kafa filminin bunca şeyi ifade edebileceği akla gel-
mezdi.
Dergiyle birlikte İbrahim Yılmaz da sırra kadem bas-
mıştı. Bir iki yıl ses alamadım ondan. Sonra kış geldi
çattı. Kar yığıldı kapıya. Geceyarısıydı, Paşalima-
nı'ndaki evin kapısı çaldı. Içine bütün dünyasını sığ-
dırdığı küçük bir bavulla çıkageldi. Çay sürdük oca-
ğa. Sabaha dek konuştuk, açıldı.
Sözcükler'] kapatıp askere gıtmiştı İbrahim. Köyü-
ne dönmüş, Dostoyevski'nin sayfalan arasına gö-
mülmüş, bir cinnetin eşiğine gelip yola düşmüştü.
Kalması mümkün değildi. Gideceği yer yoktu.
Bugün Simurg 'un kapısından girenler, yayımladığı
kitaplardan birini satın alanlar, o adamın arkasındaki
hikâyeyi bilmiyoriarsa, kimbilir neler kuruyorlardır. Ge-
niş bir okur çevresi için aradıklan her kitap konusun-
da öncelikle başvurmayı düşündükleri "Ibo", bu şeh-
rin kapısına vardığında bir tek şeye malikti: Içindeki
ateşe. Öyle serseri bir ateş ki, her şeyden önce ken-
di kendini yakmasına yol açabilirdi.
1987'de, aynı çatı altnda, Gergedan 'da birlikte ça-
lıştk Ibrahım'le. Kendini o denlı büyük bir titizlik, ya-
tınm ve tutkuyla işe veriyordu ki, ötekı çalışanlann
ona ayak uydurması olanaksızdı. Gerilimler yaşadı.
Gelgitlerin içinde çırpındı. Her vakit yaptığı gibi, uzun
bir mektup yazarak çekilmeyi yeğledi. Bir veda mek-
tubu. Çok konuşmayı sevmez Ibo, sanki içindeki sö-
ze yetişememekten ürkmüştür. Gene de, mektubu-
nun ardından aradı ve geldi. Bünyesini ölçmüştü. Ko-
lektrf çalışma ona göre değildi, kendi işini açacaktı.
Hayatta en büyük değeri kitaplara biçmişti, yangın-
da ilk kurtanlacak şey ca/ıı değil de kitaplanydı. Şa-
• haflık yapacaktı.
Burîdan tam on yıl ön-
ceydi, Beyoglu'nda çok
küçük, alçakgönüllü bir
dükkân açıldı: Simurg. Bu-
gün, ülkenin önde gelen
sahaflanndan biridir.
1993'te yayıncılığa başla-
dı. Bıribirinden degerli ki-
taplarta raflanmıza yerieş-
ti.
Kansı, kardeşteri, kedite-
ri, her gün sayısız konuğun
uğradığı dükkânıyla İbra-
him Yılmaz şimdi bir başka
dönemece hazırlanıyor ol-
malı: Sözcükler'in sayfala-
nnda bıraktığı yerden şiiri-
ne devam edecektir.
Konuk: ZEKERİYA TEMİZEL
Maliye Bakanı
Zekeriya Tetnizel'in
Vergi Yasa Tasansı,
Hükümetin
Enflasyon Hedefleri,
1998yılında
ücretlilerin durumu
konulanndaki
açıklamaları...
KURTULALTUGsoruyor...
ZEKERİYA TEMİZEL cevaphyor...
ELEKTRONİK POSTA (E-Mail) : politikanin.nabzi@trt.gov.tr
WEB SAYFASI : http//www.trt.gov.tr
Brecht sergisi
• Kültür Servisi-Bertolt
Brecht'in yüzüncü
doğum yılını kutlamak
amacıyla Dostlar
Tiyatrosu'nun
sahnelediği 'Yosma' adlı
oyunun yanı sıra
Muammer Karaca
Tiyatrosu'nun fuayesinde
Brecht'in yaşamı ve
tiyatro çalışmalanyla
ilgili bir sergi açıldı.
Genco Erkal'ın, Bertolt
Brecht'in şiir, şarkı, öykü
ve oyunlanndan
uyarladığı "Yosma' adlı
tek kişilik oyunda Zeliha
Berksoy oynuyor. Kurt
Weill ve Hans Eissler'in
bestelerini Server
Acım'in düzenlediği
oyunda sahne tasanmı
Ayçın Tar'a, kostüm
tasanmı ise Sevim
Çavdar'a ait. Oyun her
cuma ve cumartesi
Muammer Karaca
Tiyatrosu'nda izlenebilir
BUGUN
• KADIKÖY
BELEDtYESt
CADDEBOSTAN
KÜLTÜR
MERKEZİ'nde saat
14.00'te Emre Kongar'ın
Yeni Dünya Düzeni ve
Kemafizm konulu
söyleşisi izlenebilir.
Eleştiri Kültür Merkezi ve
Levent Lions Kulübü
işbirliği ile gerçekleşecek
olan söyleşiden önce
İFSAK özel bir dia
gösterisi düzenleyecek.
• İDtL KÜLTÜR
MERKEZİ nde Zeki
Demirkubuz, Derya
Aiabora, Haluk BUginer
ve Güven Kıraç'ın
katılacağı Masumiyet
fılmini konu alan söyleşi
yer alıyor. (261 32 19)