27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyetİmtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmeni- Orhan Erinç 0 Genel Yaym Koordinatörü: Hikmet Çetinkay* # Yazıışleri Müdürû. fbrahim Yüdız '• Sorumlu Müdiir: Fikret tlkiz • Haber Merkezı Müdürü: Hakan Kara • Görsel Yönetmen: Fikret Eser (stihbaraf Cenpz Yüdınm 0 Ekonomı: Özlem Yûzak • Kültür Handan Şenkökeo • Spor Abdülkadir Yücelman • Makalekr: Sami Karaören # Duzeltme AbduUah Yazıcı 0 Fotoğraf: Erdoğan Köseoğlu • Bılgı-Bclge: EdibeBuğra • YuıtHaberleri. MebmetFanıç Yayın Kurulu tlhan SelçHk (Başkan). OrhjiD Erioç, Okuy Kurtböke, Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, Ergun Baicı, fbrahim Yüdız. Orhan Bursah, Mustafa Balb»v, Hakan Kara. Ankara Temsilcisi. Mustafa BaJbay Atatürk Bulvan No: 125, Kat:4, Bakanlıklar-Ankara Tel: 4195020 (7 hat), Faks:4195027#kmırTemsücısi:SerdarKızık, H.ZıyaBlv. 1352 S.2/3Tel:44H220, Faks.4419117 • Adana Temsilcisi: Çetin Yiğenoğiu, Inönü Cd 119 S.No:l Kat:l,Tel:363 12 ll,Faks:363 12 15 Müessese Müdürü. Üstân Akmen # Koordmalor Ahmet Koruhan # Muha- sebe HUent YMKT # Idarc HÜMVİH Gfinr«l«letme ÖoderÇdik• Bıİp- tşlem Nlil lnal • Bılgısayar Sıstem: Mönrvet Çlkr«SaO| FaziktKııa MEDY.4 C: • Yönetinı Kur Başkanı - Genel Müdür Güll Erduran # Koordınatör Re Ifiomuı • Genel MüdürYarttac SevdaÇoban Tel 514 07 5: 51395 80-513846(^61,Faks.51384 \avimla\an >e Basan: Yenı Gun Haber Ajansı. Basm ve Yayıncıhk A.Ş. Türlcocajı tad 39 41 Ca&Uoglu 343J4 Ist PK 246 htanbul Tel (0/212) 51205 05 (20hat) Faks (0712)513 85 95 9ARALIK1998 Imsak: 5.36 Güneş: 7.10 Öğle: 12.03 Ikindi: 14.22 Akşam: 16.43 Yatsı: 18.11 www.cumhuriyet.com. btanbul'da Tayland güırii • Istanbul Haber Servisi - Tayland Kralı Bhumibol Adulyadej'in doğum günü yıldönümü onuruna önceki gece Polat Renaissance Hotel Balo Salonu'nda bir kokteyl verildi. Tayland Krallığı Başkonsolosu Sahip Tansuk ile Tayland Krallığı Fahri Konsolosu Adnan Polat'ın ev sahipliği yaptığı geceye Türkiye'deki konsolosluk temsiicileri, fahri konsoloslar ve çok sayıda konuk katıldı. Türkiye- Tayland bayraklanyla donatılan salonda Tayland müziği eşliğinde sunulan dans gösterisi konuklann beğenisini topladı. (Fotoğraf: AYKUT KÜÇÜKKAYA) Kaynanalar hasta ediyor • TRABZON(AA)- Karadeniz Bölgesi'nde kadınlarda yaygın olarak görûlen romatızmal hastalıklann başlıca nedenlerinden bırinin de "kaynanalar" olduğu iddia edildi. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Fizik Tedavi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa GtHer, ailevi rahatsızlıklan ve kaynana faktörünün özellikle kas romatizmasınm artmasına neden olduğunu söyledi. Hastalarla bire bir yaptıklan göriişmelerde. kadınlann sorunlannı içlerine attıklannı belirlediklerini belirten Giiler "Sorunlannı içlerine atmalannın istem dışı hastalıklann çıkmasına neden olduğunu belirledık" dedi. Ege'ye kayak merkezi • ÖDEMİŞ(AA)- "Ege'nin Uludağı" olarak adlandınlan Jzmir'in Ödemiş ilçesindeki Bozdağ Kış Sporlan ve Kayak Merkezi'nin tamamlandığı bildirildi. Izmir Valiliği II Özel tdaresi tarafından Almanya-Avusturya konsorsiyumu olan Laitner firmasına yaptınlan tesisler için 1 trilyon 850 milyar lira harcandığı belirtiidi. Bozdağ Kış Sporlan ve Kayak Merkezi 'nin Izmir'de kış turizmine canlılık getireceği ifade edildi. Bu yıl 85 kişiye birden 'devlet sanatçısı' unvanı verilmesiyle başlayan tartışma giderek büyüyor Unvaın reddeden reddedeneKültür Servisi - 'Devtet sanatçıhğT sanını Fikret Otyanı ve Orhan Pa- muk'tan sonra yazanmız Mefih Cevdet Anday, Avni Arbas ve Arif Sağ da red- detti.BuyüTti sanatödüllerindeadınıgör- menin kendisini sevindirdigını behrten Anday, "Fakat devlet ve sanatçı ilişjdie- rinde göriişferime aykm bukluğuın dev- ktsanatçısı sanını neyaakki kabulede- mfyoruın" dedi. 'Devtet sanatçısı kbne denir?', 'Bu sanıı kazanmanın öJçütteri nefentir?', 'Oevietin sanatçısoJniakoedemekür?' 1971 yılından bu yana toplam 60 sa- natçının değer bulunduğu 'devlet sanat- çıbgı' sanının bu yıl 85 sanatçıya ve- rilmesi bu sorulan yeniden gündeme gerirdi. Bugüne kadar Fazıl HüsnüDağlarca, Füreya Koral, Höseyia Gezer, Yaşar Kemal ve Lütfl Akad'ın geri çevirdiği sanı bu yıl da çeşitli gerekçe- lerle Orhan Pamuk, Fikret Ot- yam, Melih Cevdet Anday ve Avni Arbaş tararindan reddedil- di. Devlet sanatçısı sanı alanbir sanatçının maaşında yalnızca küçük bir artış oluyor. Hava- alanlannda VTP salonundan ya- rarlanabilen sanatçılar, isteme- leri halinde 1. derece maaş iize- rinden 72 yaşına dek emekli olabiliyor- lar. Devlet sanatçılan içinaynca öldük- Jerinde devlet töreni düzenleniyor. Devlet sanatçılığı sanına değer gö- rülen sanatçılann çoğunluğu ise aldık- lan bupayeden memnun. Listedeyeral- ması en çok tartışılan Ajda Pekkan ise devletin kendisini bu ödüle layık gör- mesinden son derece hoşnut. 'Devlet sanatçılığı' yla ilgili görüşler şöyle: Selçuk: tçime sindiremiyorum. Anday: SeviiHİirdi ama_ Sağ:Ayncafak benirahatstzettt PaımıJcUk reddedenlerden. Arbaş dakabui etmedL Mefih Cevdet Anday: Bu yılki sanat ödüllerinde adımı görmek beni sevin- dirdi. Fakatdevlet ve sanatçı ilişkilerin- de göriişlerime aykırı bulduğum devlet sanatçısı sanıınıneyazıkkikabulede- miyorum. Turhan Sdçuk: Yanlış ya da dogru, şüphesiz ki iyi niyetle yapılmış bir iş- lem. 'Reddetsem nezaketsiziik mi otur?' diye düşünüyorum. Kabu! etmeyi ise içime sindiremiyorum. Suna Kan: llk dev let sanatçısı sanı verildiği zaman birkaç kategoriye aynl- saydı çok daha iyi olurdu. Devlet sanat- çısı sanı Batı'da yok. Herkes icra etti- ği sanat içinde iyidir. tlla ki insanlara bir sanı verilecekse onun çerçevesi buluna- bilır. Çok sayıda sanatçı birden olunca herkeste şok etkisi yaptı. Mengü Ertd: Ben, Türkiye Cumhu- riyeti vatandaşı olarak devlet ku- rumlanmızuı iyi niyetle yanlış- hklardayapabilecegine inanıyo- rum. Bana da aykın gelen, isim- ler listesindeki kanşıklığın 'ret kahramanbğı' ile aş^lacağına inanmıyor ve kendi açımdan ola- yı kabulleniyorum. Rahmi DflKgfl (DevletKonser- vatuvarlan Mezunlan Dayanış- ma Derneği Başkanı): Derneği- miz Türkiye'deki enflasyona tabi dev- let sanatçılanna kesinlikle onay verme- mektedir. Devlet sanatçılığı ilk yılla- nnda onurlu bir mertebe olarak gözü- müzegörünmektedir. Çok daha saygın, çok daha etkin, sağlıklı, Cumhurbaş- kanhğı'nın sanatçısı değil. devletin sa- natçısını kabul ediyoruz. Bu konuda statü değiştirilmiştir. Bu tür enflasyon- lara karşıyız. Tamer Levent (Devlet Tiyatrolan Opera ve Balesi Çahşanlan Yardımlaş ma ve Dayanışma Vakfı Başkanı): Sa yılan isimlerin dışında bırakılanlanr eksikliklerinin ne olduğunun açıklanma- sını diüyorum. Bu listeden, gözünü ka- payıp parmağınızı bir kişinin ismi üze- rine koysanız, acaba benden ve benim gibı olanlardan fazlalığı nedir? O zaman bu eşitsizliğin sebebi nedir? Buntm açık- lanması gerekiyor. Aksi takdirde ülke- mizde sanat kültürünün gelişmesinde devlet eüyle bir ikilik yarafıldığı izJe- nimi doğacaktır. Arif Sağ: Eşdeğerde binlerce sanat- çının bulunduğu Türkiye'de, sadece 85 sanatçıya tanınan "ayncauk" beni ra- hatsız etmiştır. Takdire layık diğer ar- kadaşlanma haksızlık olacağı ve bu sa- nın sanatçılar arasında ikilik yarataca- ğı endişesini taşımaktayım. Eğitimin önemi kozmetikten az UNICEF Dünya Çocuklannın Durumu Raporu'na göre, ABD'nin kozmetiğe harcadığı para eğitime aynlsa, 2010 yılında okuma yazma sorunu bitecek Eğitimde laz çocuktan haksızhğa uğruyor. ANKARA (Cumhuri>etBün)su)-''UNt CEF1999 Yıb Dünja ÇÖcuklannın Duru- mu RaponTnun konusu "Herkes için eği- tim" olarak belirlendi. Eğitimsizlıkten en çok kız çocuklannın zarar gördüğünün vurgulandığı raporda, okuma-yazma bil- memenin yaşamı tehditedecek sonuçlar do- ğurabileceğine dikkatçekildi. Yılda 7 mil- yar dolarek harcamayla 2010 yılına kadar dünyadaokuma-yazma bilmeyen hiç kim- se kalmayacağı belirtilerek, bu rakamın ABD'de kozmetiğe harcanan paradan da- ha az olduğu vurgulandı. "UMCEFin 1999 Yıü DünyaÇocukla- nnın Durumu Raporu", dün UNICEF Türkiye Milli Komitesi'nce düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı. Toplantıya Milli Eğitim Bakanı HikmetLluğbay ın ya- nı sıra UNICEF Türkiye Temsilci Veİcili AJdfSaatçioğlu ve UNICEF Türkiye Mil- li Komitesi Başkanı Ibsan Doğramaa da katıldı. 21. yüzyılın eşiğinde hâlâ dünya- da yaklaşık I milyar insanın okuma-yaz- ma bilmediğine dikkat çekilen raporda, eğitimin en temel insan haklarından biri ol- duğu vurgulandı. Raporda, şu saptamala- ra dikkatçekildi: -OkuDaşma süresi ile çocuk ölüm oran- lan arasında doğnıdan bir ilişki buiunu- ym. - Eğitim hakkının yadsınması, özellik- le kız çocuklannın eğltiminde gözeçarpı- yor. Dünyada 855 mih/on okuma-yazma bilmeyen yetişkinin üçte ıkisini kadınlar oluşfuruyor. - Çocuk emeğinin sömürülmesinin en- geüenmesjnde eğitim en önemU etkenier- den birini oluşturuvor. Şiddet kurbanlan - Çocuk askerler, cinsel ıstismara uğra- yan çocuklar da dahil olmak üzere, silah- Iı çaüşma ve şiddet kurbanı tüm çocuklar açısından eğitim yaşamsal önem taşıyor. -Geöşmekteolan ülkderdeyaklaşık 150 milyon çocukokula başlamasına karşın,5. stnifa ulaşmayı başaranuyor. - Her yıl eğitime 7 milyar dolar ek har- cama yapılması 10 yıl içinde okuma-yaz- ma bilmeyen çocuİc kalmamasını sağla- yacak. Bu miktar, ABDtte kozmetiğe ya da Avrupa'da dondurmaya bir yılda harca- nan paradan çok daha azını oluşturuyor. Dünya yıllık askeri harcamasının ise on- da birine denk geliyor. -1990-1997 döneminde Türkiye'de hü- kümet harcamalannın yüzde 11 'i eğitime ajnJdL Bu oran Tunus'ta \iizde 19, Fas'ta yüzde 18,Myanmar'da vüzde 10, Nepal'de yö/de 11,YeniZclanda'da yüzde 15, Pana- ma'da yfizde 17, Romanya'da yüzde 10, Singapur'da yüzde 19 ve Suriye'de yüzde 10 oiarak gerçekleşti. - 1980-1995 yıllan arasında yetişkin okuma-yazma oranlan erkeklerde yüzde 81'den yüzde 92'ye, kadınlarda yüzde 50'den yüzde 72'ye yükseldi. -1990-1995 döneminde, ükokula başia- yıp 5. sınıfa kadar okumay ı başaranlann oranı yüzde 89 olarak beüriendL Erzurum'un Uzundere ilçesinin Kiraz- lı köyünde açık ilköğretim yoluyla ilköğ- retimini tamamlayan ve UNICEF Türki- ye Milli Komitesi'nin bu toplantısı nede- niyle Ankara'ya gelen 17 yaşındaki Ayşe Demir, başladığı ılkokulu çeşitli neden- lerle, özellikle de kız olması nedeniyle ya- nda bırakmak zorunda kaldığını anlattı. KLAZOMENAt'DEKİ 2600 YILLIK ÎŞLÎK YENÎLENtYOR Zeytinyagı tarihine ışık AYŞEYILDnUM AYVALJK - Son yıllarda üretimi rû- ketimden hızlı artan zeytinyagının üre- ticileri, sektörde devlet polıtıkası oluş- turulmasını istiyor. 450 bin dolar ne- deniyle Uluslararası Zeytinyagı Kon- seyi'nden çıkmak zorunda bırakıldık- lannı belirten zeytinyagı üreticileri "Bir yılda ödenen bu parayı 1 milyon 350 bin dolar olarak geri ahyorduk Çok aa bir karar" dediler. Tarihi çok gerilere dayanan zeytin- yagı üretimine yönelik zeytin üretimin- de ülkemizde gözle görülür bir dalga- lanma yaşanıyor. Istatistikı bilgilere göre 1988-1989 ve 1996-1997 yıllan arasında zeytinyagı üretimimiz 35 ile 190 bin ton arasında seyretti. 1994- 1995 yılında 150 bin tona ulaşan zey- tinyagı üretimi, 1996-1997 yılında 190 bin tonluk rekor bir seviyede gerçek- leşti. Zeytinciliğimızin önündeki en önem- li sorunun, Türk zeytinyagının dünya- da tanınmaması ve bunun sonucunda dışsatunda yaşanan darboğaz olduğu- nu belirten Komili Sıvıyağlar Pazarla- ma Müdürü EmreSayın ıklnci sorunun ise, iç tüketımdeki düşük miktar oldu- ğunu söyledi. Zeytinyagının tanıtılma- sı için 1991'de başlattıklan kampan- yayı her yıl farklılaştırarak sürdürdük- lerini belirten Komili yetkîlileri, bu amaçla sponsorluğunu üstlendikleri 1992 yılında Urla'da bulunan tarihi zeytinyagı işliğini basına tanıttılar. Ege Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Güwn Bakır yönetimindeki kazı ekibinin ortaya çı- kardığı Klazomenai ören yerindeki iş- liğin M.Ö. 6. yüzyıla ait olduğu belir- tiidi. Prof. Bakır, Klazomenai zeytin- yagı üretim işliğinin, Anadolu'da yü- rütülen bilimsel kazılarda, bütün aitya- pı elemanlan ile birlikte açığa çıkan- lan ilk örnek olduğunu belirtti. KJaziMienai^fcki^tim^işfi^Anadohı'daJdkazılaniarjuJunajıenönemB Hastalar sosyal guvenceden yoksun' Astımda sigaraya dikkat e-posta: tan (a prizma. net tr Istanbul Haber Servisi - Prof. Dr. FeyzaErkan, astım- lı hastalann sigara içilen or- tamlarda bulunmalannın. as- tım ataklannın tekrarlanma- sına neden olduğunu vurgu- layarak "Bununiçin kamuya açık yerierde pasifiçkiüği or- tadan kaldıran Sigara Yasa- a'nın vüzde lOOuygulanma- $ı gereldyor" dedi. u l l Aralık Dünya Asüm Gttnö"nedeniyle ÎU Cerrah- paşa Tıp Fakültesi Oditoryu- mu'nda 7-8 Aralık tarihle- rinde hekimlere ve hastalara yönelik eğitim toplantıları düzenlendi. Toplantıda ko- nuşan Istanbul Tıp Fakültesi Göğus Hastahklan Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve To- raks Derneği Bronşiyal As- tım Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Feyza Erkan, astım tedavisinin çok pahalı oldu- ğuna ve Türkiye'nin büyük bir kesiminin herhangi bir sosyal guvenceden yoksun olduğuna dikkat çekti. Er- kan, her astımlı hastanın teş- his, düzenli takip ve tedavi olanaklanna kavuşmasını sağ- layacak bir sağlık sistemi ku- rulması gerektiğini belirtti. Astımın kesinlikle korlcu- lacak bir hastalık olmadığını, ancak tedavinin sadece belir- tilerin oluştuğu zaman değil, uzun süre devam etmesi ge- rektiğini vurgulayan Prof. Er- kan, "Halk arasında astınıa karşı büyük bir korku var. Asöm bugün kullanılan yön- temlerieyüzde 100tedaviedi- lecek birhastalık değildir. An- cak. yeterli önlemler ve teda- vi ileyüzde 100 kontrol alüna alınabüir ve hasta tamamen normal bir yaşam sürebittr" diye konuştu. Prof. Erkan, astım tedavi- sinde kullanılan, solunum yo- luyla alman sprey ve kuru toz tipi ilaçların halk arasında kötü yan etkilen olduğu inan- cının da yanlış olduğunu vur- guladı. Astımın kalıtun ve çevre- sel faktörlerle ortaya çıktığı- nı ifade eden Erkan, konuş- masını şöyle sürdürdü: "Astım,havayoHanndaza- man zaman gei^en daraima- lar, nefes darhğı,goğüsteakış- ma hissL oksürük. hınln gibi befirtikre yol açar. Bu neden- le uykudan uyanmalar, ise ve okula devamsızhk gibi sorun- lar oluşur. Astım hastanın kişisel, ailesel ve sosyal yaşamını olumsuz etkiler ve ülke ekonomisinde büyük ekonomik kayıplara neden olur." Toplantıda astımın has- talara, topluma ve ülkeye ver- diği zarann en aza indiril- mesi konusunda bütün yet- kililer göreve çağnldı ve tüm sağlık kurumlannda, gazete ve televizyonlarda astım has- talarına hastalıklanyla ilgili eğitim verilmesi gerektiği belirtiidi. Listeye yeni isimler eklendi 13sanatçıya dahadevlet sanatçısı unvanı ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) -Cumhurbaş- kanı Demirel, gelen tüm tepkilere karşın "devletsa- natçjs" unvanı alan sanat- çılar arasına dün 13 kişi- yi daha ekledi. Gazeteler- de, "neden devlet sanatçı- sı unvanı almadıklan" yö- nünde adlan geçen bazı kişiler de yeni listede yer aldı. Son "Devlet sanatçı- lan'' lıstesi şöyle: "Emel Sayın, Muazzez Ersoy, Sezen .-Vksu, Nflüfer Yumlu, Ozdemir Erdoğan, Orhan Gencebay, Sami- me Sanay, Okay Temiz, Prof. Muzaffer Arkan, Prof.Afi Doğan,Gönûl Ya- zar,NesrinSipahi,Çoipan bhan." Yeni devlet sanatçılan- na 12 Aralık Cumartesi günü Çankaya Köşkü'nde yapılacak törenle berat ve şiltleri verilecek. Film Sanayii ve Tüm Sanatçılan Güçlendirme Vakfı (Film-San) Genel Başkanı Ümit Utku Kül- tür Bakanlığı'mn, devlet sanatçıiığını "işportaya düşürdüğünü" savundu. Utku, yaptığı yazıh açık- lamada, tüzüğe ve ilgili yönetmeliklere uymadan ve sanatsal kuruluşların görüşünü almadan 72 ki- şiye. geçmiş yıllarda ol- duğu gibi bol keseden dev- let sanatçılığı unvanı veril- mesinin üzüntüyle kar- şılandığını söyledi. SÖYLEŞİ ATTİLAİLHAN Bu 'Aydınlar', Sizce Nereli? (Demiştim ya, bu fotoğraflar 'hileli'; hileyi sezmek, tecessüsünüzün derecesine kalmış; ama bu '/assa'lar- dan, işin erbabı, ne 'hisse 'ler çıkarabilir.) Sahte bir suitan şenllfii'... Fotoğraf: 1/ "... işte o zaman aydınlar, en çok da 'yaratıcıları', -yâni sanatçılar- şaşırtıcı davra- nışlara düştüler; ülke bir yandan 'dolar egemenli- ğine' sürüklenir, bir yandan yoksullaşırken, aydın- lar eskiden içine kapatldıkJan ayncalıklar ve ya- saklar kafesinde çektiklerinin acısını çıkarmaya yö- neldiler kültür bakımından, liberalliğin çok yarar- lı olduğuna, körü körüne inanmışlardı; geçirdiği de- ğişikiik, ülkelerini gündeme çıkardığından, bol bol seyahat ediyor; elverişli sözleşmeler imzalıyor; Vıldız' tavjrian takınıyon Münı'h'te ya da Paris'te banka hesaplan açıp, kendilerini Avrupa'nın 'seç- kinleri' arasında, onlarla bir hissediyorlardı..." "... gittikçeedebiyat ve sanatçevresi, Motiere'in ünlü Mösyö Jourdain'i gibi, Amerika'yı ve Avrupa'yı taklit etmeye başlamışto: yapısı ve kökeni bakı- mından, \yice küçük burjuva olan edebiyat çevre- sinde, yeni eserierin, tuvaletli, smokinli ve şampan- yalı kokteyllerte tanıtılması, herkesin başını dön- dürüyordu. Aydınlar, her ne kadar siyasi aygıtın açgözlü kabalığına soğuk bakıyorlarsa da, düğün dernek bu geçiş dönemi, yönetimin 'imajını' pe- kiştiriyordu. Öyle ki, eski zamanlarda olduğu gibi yeniden o döneme özgü şeyler yaşanmaya baş- landı; zaten bunlar iktidar çevrelerinde hüküm sü- ren, mahiyeti şüpheli zenginleşmeler, gürültülü se- fahat âlemleri ortamına pek de uygun düşmektey- di..." "... neticede, eski alışkanlığa dönülecekti: hiç- bir şeye karşı çıkmamak, hatta siyasi olan her dü- şünceyi reddetmek! Allah tarafından buna, mağa- zalann tıkabasa malla dolu olması, yeniden kuy- ruklara ve yokluklara dönülmesi ihtimalinin orta- dan kalkmış görünmesi de, yardımcı oluyordu, ama beri yandan vur patiastn yaşadığı bu sahte sul- tan şenliği, -bambaşka koşullarda, ulusal cesare- tin sığınağı olabilecek- bir toplumsal kesimin kı- nlganlığını meydana çıkanyordu..." 'Dibe vurmus' bfr toplum... Fotoğraf: 2/ "... uyanış hem acı oldu, hem de işin içinden, -tereyağından kıl çeker gibi- sıynlabil- menin güçlüğünü göstenS. Devletinve küttürün yag- ması, ülkenin rtibannı beş paralık etmişti. Ecnebi takımı, karşılaştğı tamahkârlık ve görgüsüzlükten tedirgin olmuştu; çünkü mesela aynı yazaraynı ese- rinin dünya yayın hakkmı iki ayn yayıncıya sat- maktan çekinmiyordu; bu da ecnebinin alâkasını gevşetmişti; ülkenin, yan devletçi yayın düzeni, adeta sevinci bir öfkeyle duman edilmiş, kaşla göz arasında patronluğa terfl etmiş bir avuç eski bü- rokrat tarafından bütün imkânlara el konmuştu, ki bunlarpiyasa yasalanna uygun davranıyor, yâni ya- yında ağırlığı 'porno'ya ya da 'polis romanlanna' veriyordu..." "... akıllı uslu bir sponsoriuk düzeni yok sayılmaz, ne var ki, eski dönem kitap piyasasının onca ku- suruna rağmen, onun çapına ulaşamıyor; safdil beklentilerin aksine, kitap pazanndaki spekülatif çılgınlıkla, birkaç haftada bir Gallimard (oturaklı, hatııiı bir yayinevi) yaratılamayacağı anlaşıldı. Ev- veice, birçok eserin iik yayın hakkını alabildiğin- den, inanılmaz tiraja ve satşa ulaşabilen ünlü bû- yük dergiler, arök birkaç binlik tiraja ve satşa düş- müş. Eski büyük kitapevleri kısmen eskici dûkkâ- nına, hemen bütün sinemalar, gazJnoya dönûştü- rülmüş. Bir zamanlar, totaliterliğin altn kafesi için- de, saltanat süren aydın çevresi, artık kendini yû- rekler acısı bir yoksullukla baş başa buluyor..." "... aydınlar, geçim derdinden baş alamadıklan, yönetimin mafioso görüntüsünden komplekse düştükteri, dahası fincancı katriannı ürkütmekten korktuklan için artık siyasetin s'sini bile duymak istemiyon birbiri ardınca gelen, devletçilik ve libe- rallik 'aşın doz' bunalımlan, onlan siyasete karşı kesinlikle aşılamış oldu; içlerinde bir yerde, eski- den kalma o siyaset esnafı 'polrtikacılığınt hor gör- me' eğilimi, yeniden canianıyor. Dibe vurmuş bir topiumun, en can aftcı sorunlarma göstenfilderitep- ki nedir; talihlilerinkisi, yâni biri yurtiçinde öbürij yurtdışında iki sabit evi olanlannki, birinden diğe- rine gidip geJmek; öbûrterininkisiyse, yan yanya sa- daka sayılabilecek bir davet beklentisiyie avun- mak!.." 'Mutlak bir kötümserlik!..' Fotoğraf: 3/"... şehirdeki evlerini ecnebilere ki- ralayıp, banndıklan yazlıkiannda; bir an bile na- sıl olup da Başkan'ın palavralannı ciddiye almak yanılgısına düştüklerini düşünmüyor; bunu yapa- cak yerde, ruh çağırmalardan, falcılıktan, kedile- rinden, köpeklerinden söz ed/yorlar; dahası, orta- da bu isme lâyık bir para birimi, bir yurttaşlık, bir devtet mevcut değilken; başlanndaki sözde süper yönetJci takımının, nasıl olup da -aslında propagan- da laflanndan ibaret, bilinmez kaçıncı bir mucize sayesinde;- Paris'tekiler, ya da Berlin'dekiler gibi etkili olabiieceğine inandıklannı sorgulam/yoriari.." "... elini ayağını tamamıyla toplumdan vetoplum- saldan çekmiş yaratıcı intelligentsia, -yâni sanat- çı aydınlar- vicdan azaplanm, mutiak bir kötüm- seriiğinin egemen olduğu eserierine döküyorlar ki; gerçekte bu eserlerde, ülkenin şimdi içinde ya- şadığı gerçek, insandan ümidini mutlak surette kesmiş bir dünya görüşünü anlatmak için bahane olarak kullanılıyor. Yerel yönetimlerden, endüstri çalışanlanndan bir sürü araşftrmacı, düzenli hiç- bir gelire sahip olmadıklan halde, dişlerini sıka sı- ka görevlerini yerine getirmeye çalışadursun; yö- netimin, tamamıyla kaderine terk etmiş olduğu üniversite hocalannın çoğu, 'özelleştirme' ihtimal- lerine karşı kamu hizmetini yürütmeyi secrniş; çün- kü hiç değilse bir zaman için, ümitsizliğin verdiği enerjiyle de olsa yeni bir canianma ihtimalinin to- humlannı orada görüyoriar..." (Evet, iyi bildinız; devletin, siyasetin, siyasi kadrola- nn; kültür ve sanat çevrelerinin, bu mertebe perişan oldugu ülke, Rusya'dır; talihsrz Kuzey komşumz! Fo- toğraflahn öncekileri Moshe Levvin'in, sonrakileri Claude Frioux'nun yazılanrvdan aktanlmıştır. (Le Ivkjn- de Diplomatique, Kasım 1998, s. 16-19) (Şimdi cevaparayacağımız soru şu mudur? a/ iki Av- rasya (Turan) ülkesine, Rusya'ya v e Türkiye'ye 'Sis- tem'ın dayattığı 'ideoloji', yâni 'özelleştirme' ve 'kü- reselleşme', aynı sonuçlan mı vermiştir? b/ Eğer hal bu ise her iki topiumun 'çıkış kapısı'nı, -vaktiyle yap- tıklan gibi- birlikte gerçekleştirecekleri bir 'Avrasya Projeksiyonu'nda araması, doğru olmaz mı?..) http:// www. prizma.net. tr/ A İLHAN http://www.eda.tr/-bilgryay/yazar/ailhan.htlrn
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle