27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 ARALIK 1998 ÇARŞAM1 14 KULTUR Andy Warhorun yapıtlan önce acemi dönemini sonra ünlüleri de içeren iki sergiyle sunulacak Pop -art'nı yaraücısı IstrnıbuFda • Sanatçının erken dönem illüstrasyonları Aksanat'ta sergileniyor. Mayıs ayında da pop-art dönemini yansıtan 'Warhol Glamour', 'Silver Factory' temasıyla daha kapsamlı bir sergi açılacak. Elizabeth Taytor 'The Silver Factory', CampbeU's Soup I (1968) Kültür Servisi - Istanbul, pop- art'ın yaratıcısı 'marjinal' kişilik Andy VVârhol'a iki ayn sergiyle ev sahipliği yapacak. Bu sergilerden ilki Aksanat Cep GaJerisi'nde 8 Ocak tahhinedek iz- lenebilir. Aksanat'ta izleyicilere sunulan bu sergide, VVarhol'un 1953-1959 yıllan arasında gerçek- leştirdiği erken dönem illüstrasyon kitaplan ilk kez sunuluyor. Sergi içı'n mekân aranıyor VVarhol 'un henüz meşhur olma- dan, yinnili yaşlannda yapnğı il- lüstrasyonlar, sanatçının erken dö- nemine ilişkin ipuçlan da veriyor. Sanatsal ve ticari bir kaygı gütme- den, dostlanna vermek üzere yap- tığı bu çahşmalar içinde yemek ki- taplan. ayakkabı çizimleri ve kitap kapaklan bulunuyor. VVarhol'un sergilenecek olan bu çahşmalann- da yalın biranlayış göze çarparken dikkat çekmek arzusundaki bir gen- cin ruh halini de görmek mümkün. Sanatçının pop-art öncesi çalış- malan bundan kısa bir süre önce New York'taki büyük bir sergide ve 1998'de Basel'de sergilenmişti. Andy VVarhol'un Aksanat'taki bu sergisinden sonra mayıs ayında da daha kapsamlı biçimde çalış- malannı görme olanağını elde ede- ceğiz. Geçen yıl 'Pkasso ve Matisse" sergisini Türkiye'ye getiren Gül Coşkun, ikinci serginin düzenleyi- cilerinden. 'WartaolGlamour"The Siher Factory' temasımn ışlenece- gi serginin sponsorluğunu Alinur Velidedeoğlu, sanat danışmanlığı- nı Gül Coşkun üstleniyor. Sergi pop-art'ın lideri olarak kabul edi- İen, Avrupa ve ABD'de gündemde olan Andy VVarboI'un en erken mo- da çizimleri dahil, ölümsüzleştirdi- ği ikonJan; Liz, Marihn, IVIickJag- ger, Mao Tse-Tung, Lenin olmak üzere seksene yakın screenprinti- ni içeriyor. 'VVarhol Glamour' 'The Silver Factory' sergısinin henüz nerede yapılacağı belli değil, ancak sergi düzenleyicileri, 'Gümüş Fabrika' temasına uygun film stüdyosu ve- ya garaj benzeri bir mekânm aran- dığını belirtiyorlar. Ressam, grafîk sanatçısı, film yapımcısı, Intervievv dergisinin ya- yıncısı, modacı ve model, fotoğraf- çı, yazar, fılozof, TV prodüktörü ve yarattığı meşhurlar kadar meşhur Andy Warhol'un sergilenecek ya- pıtlan, bir Türk özel koleksiyonu, Alinur Velidedeoğiu, Lord Areber koleksiyonu ve Gül Coşkun'un ga- lerisine ait. Hollywood'a tutkundu Bu sergıde rüm ünlüleri görmek mümkün. Elizabeth Taylor, Mick Jagger, Marilyn Monroe, Ingrid Bergman,Lenin, Mao. 'Moonnalk', Campbell Soup I, ve özellikle 1950'li yıllarda yapüğı moda çizim- leri. Sergi düzenleyicileri Andy War- hol'un, Londra, Tate Galeri, Bar- bican Centre gibi sanat merkezle- rinde düzenlenen sergilerle gün- demde olması ve Guggenheim Mü- zesi'nin iki yıllık bir VVarhol ser- gisi hazırladığına dikkat çekerek VVarhol'un yapıtlannın özellikle 'Gümüş Fabrika' teması ile Istan- bul'da sergilenmesinin, Cumhuri- yet'in 75. ve Osmanlı lmparator- luğunun 700. yildönümünün kut- landığı bir dönemde önemii oldu- ğunu vurguluyorlar. Kırk yıl önce New York sanat dünyasında reklam desinatörü ola- İki oyuncunun rakip olması Amerikan mahkemesinin kararına bağlı Brosnan'a alternatif; Bond Liam Neeson KüJtür Servisi - Britanya'nm en bili- nen ajanı yakında iki lrlandalı oyuncu ta- rafından oynanacak. Pierce Brosnan ın zorlu rakibi, Liam Neeson. Sony Pictu- res'tan, Kurtuluş Günü ve Godzilla'nın ardındaki ekip olan Roiand Emmerich ve Dean Devlin, MGM'nin Bond'unaalter- natif olarak 'Warhead2000' adıyla alter- natif bir Bond film serisi çekmeyi plan- hyor. Gelecek yılın başında motor diye- bilmeleri, Amerikan mahkemelerinin ve- receği izne bağlı. Yapımcılar, ilgileneceğini düşündükle- ri Neeson'Ia görüşmelere başladılar. 'Be- nim adım Bond, James Bond' cümlesini hangi aktörün daha iyi söylediğine izle- yicilerkararverecek; Kuzey lrlandalı Ne- eson ya da Irlanda Cumhuriyeti'nde do- ğan Brosnan. Sony'nin Bond'u, dünyaya egemen ol- masını engellemek zorunda olduğu düş- manı gördüğünde sarsıntıya uğrayabilir. Sean Connery, en ünlü 007, Warhead 2000'in kötü adamı.Iskoçyah aktör, ün- lü yazar Len Deighton'la birlikte senar- yonun yazımına yardım etmişti. Neeson'ın Bond'u genç sinema izleyi- cilerinı çekmek için daha bir modaya uy- gun ve daha az gergin görünecek. Ama karşılaştığı. tipik bir Bond düşmanı ola- cak: Bermuda Şeytan Üçgeni'nde uçak kaçıran, nükleer siiahlan çalan ve dün- yayı tehdit eden kötü adam. Sony'nin 007 filmJerinin geleceği ocak- taki mahkemeye bağlı. Sony ve Bond ka- rakterinin yaratılmasında Ian Fleming'e -..-•* LİI'.J Jı ».. yardımcı olan KevinMcCIory, MGM'ye karşı, sinemanın en uzun süreli ikonlann- dan birini paylaşmak için savaş veriyor. Bond'un haklan 2 milyon pounddan faz- la tutuyor. 18 Bond filmi yapan MGM, 007'nin sahibi olduğu ve rakip bir ajana izin vermemekte ısrarlı. Ama McClory, 1963'te Fleming'e karşı 10 Bond senar- yosunun, film işlerinin ve hikâyenin her- hangi bir yerini filmde kullanma hakkı- nı kazanmıştı. Thunderball'un (1965) ya- 'ony Pictures, 'Warhead 2000' adlı bir Bond dizisi çekmeyi planlıyor. Liam Neeson'ın Bond rolünü üstleneceği dizinin gerçekleşmesi, Pierce Brosnan ile yeni Bond filmine başlayacak olan MGM ile süren davanın sonuçlanmasına bağlı. nı sıra McClory, haklannı 1983'te" War- ner Brothers'la'Nevw SayNever'da da kul- landı ve Sean Connery'yi ünlü rolüne döndürdü. Bugüne dek Amerikan mahkemeleri MGM'nin yanında yer aldı, bu yılın baş- lannda Sony'nin planlannı durdurdu. Sony, bu karânn bölge mahkemelerince iptal edileceğini umuyor. MGM, McClory ve yandaşlannın yalan söylediğini iddia ediyor. Avukat PierceO'Donneü, "Bu da- va Sony'nin foyasını meydana çıkaracak, bu adil olmayan bir rekabet" diyor. MGM, Brosnan'la üçüncü Bond filmi hazırlıklanna başladı. Şubatta çekimle- rine başlanacak filmin Kasım 1999'da gösterime girmesi bekleniyor. Geçen hafta Brosnan bir TV söyleşi- sinde, Neeson'ın kendisine rakip olabi- leceğini belirtti, ama ajanlık işlerinde onunla uyum içinde olacağına ve rekabeti gözardı edeceğine söz verdi. Salon sorununu yıllardır bir türlü çözümleyemeyen orkestra güç durumda kaldı IZDSO yılbaşında6 kapı dışarı' edilecek Ö.VDER KÜTAHYALI İZMİR - Izmir'de geçen hafta- nm etkinlıkleri. Tolga Âlpay (fa- got), ÖztemAlpaj (kJarinet) ve Ay- han Galip (pıyano) üçlüsünün din- letisiyle başladı. Sanatçılar, CSa- int-Saens'tan, R Kreutzer'den, Mendelssohn'dan \e M. GVnka'dan seçtikleri oca müziği yapıtiannı son derece güzel çaldılar. Ote yan- dan DEÜ Devlet IConservatuvan öğretim görevlisi Cmittşgörür'ün viyolonsel öğrencleri Zeynep Ak- dil, Cansu l ygun, Can L'nver ve SerdarMamaç,pr.anistProf. Gui- serEryümlünun eşliğinde verdik- leri karma resitalde J.C. Bacn'm, D. BoeUıtıaım'ın. GJ.Haenddın ve Pİ. Çaykovskfain yapıtlannda başanlıydılar; gea; müzikçi aday- lannın çaJışkanlıfcna kararlılığına ilişkin en somut âneklerden biri- ni önümüze icoya'ak geleceğe gü- venle bakab:leceömizi gösterdi- ler. IZDSO'nm, kocuk şef Ola Rııd- ner yönetim.ndele dınletisi ıse F. Schubert'in Op. 26 D. 797 Rosa- munde Sahne Mürği Uvertürü'yle başladı. ArdmdatRusviyolonsel- ci Marina Torasoa'nın çaldığı D. KabalevsJd'nin Op. 77 No. 2 do minör konçertosu geldi. Mosko- va'da yetişen, uluslararası yanş- malar kazanan, dağannda Arios- ti'den Şnitke'ye, Boris Çajkovs- Jd'ye dek viyolonsele yazılmış ya- pıtlann hemen tümü bulunan Ta- rasova, konçertoyu kusursuz yo- rumJadı. Buna karşılık ikinci yan için çekici bir yapıt seçilmemişti. F. Schubert'in "Büyuk"adıylabi- linen D. 944 No. 9 do majör sen- fonisine fazla özengösterilmedi. Şe- fin hızlı tempolan yüzünden güç pasajlar gürültüye gitti. Eleştiriler ne olursa olsun bize umut veren, coşkumuzu arttıran etkinliklerin sonunda korkunç bir düskınklığı yaşadık. TEMA Vak- fi yararına verilen dinletinin ba- şında orkestra müdürü Sayın Nn- man Pekdemir'in yapüğı konuş- ma, bizi gerçek bir karamsarhğın içine sürükledi. Şöyle ki: Kuruluşundan iki yıl sonra İZDSO, o günlerde hizmete gir- mişolan Konak semtindeki Sigor- ta İşhanı'na, Çmar Sineması'nın altındaki küçük salona taşınmıştı; dinletilerburada verilinü. Ege Üni- versitesi'nin yaptırdığı Atatürk Kültür Merkezi'ne geçilmesiyle Vlvolonselci Marina Torasova birlikte burası prova salonu olarak kullanıldı; salonda bazı dinletiler de yerilmekteydı. Öğrendiğimize göre Işçi Sigor- talan yönetimi, kiralan arttırmış, ama TC KültürBakanlığı 3 miryar yerine 10 milyar kira ödeneğini vermemiş. tki kunım arasındaki anlaşmazlığın gecmişi üç yıl önce- sine uzanıyormuş. Bir ay önce icra memurlan ge- lerek orkestrayı "kapı dışarT etti- ler. tşleyişi aksatmasınrn yanı sıra olayın sanat etkinlikleri açısından da olumsuz yönleri ortaya çıktı. Ömeğin Elhamra'nın darlığı yüzün- den bazen burada çalışan ÎZDOB orkestrası, hazırlanmakta olan "Don Gtovanni"nin orkestra provalannı DEÜ Devlet Konservatuvan'nın Narlıdere'deki binasınagelerek Or- han Barlas Salonu'ndayapmak zo- runda kaldı. tZDSO'nun kurduğu nefıs çocuk korosunun etkinlilde- ri şimdilik durdu. Olayın ikinci aşaması şudur: Bakanhkparayı vennedi Bilindigi gibi Atatürk Kültür Merkezi 1996-97 mevsiminde kap- samlı bir onanm geçirmiş, dinle- tiler prova salonunda, Elhamra'da ya da DEÜ Sabancı Kültür Sara- yı'nda verilmişti. Ege Üniversite- si IZDSO'nun etkinlikleri nede- niyle Ahmed Adnan Saygun Salo- nu'na özen gösterdi, akustik iyileş- tirildi ve böylece kurumun olağan onanm girdileri artmış oldu. Geçen yıl salon yeniden açıldı- fında, Ege Üniversitesi'yle TC Kültür Bakanlığı arasında, orkest- ranın bu salondaki dinletileriyle il- gili üç yıllık sözleşme imzalandı. Buna göreKültürBakanlığı üniver- siteye üç yıllık kira bedeli olarak 30 milyar ödeyecek, provalar da anılan salonda yapılacaktı. Sayın Numan Pekdemir'in ko- nuşmasında açıkladığına göre Ba- kanlık, sözleşmenin gereğini yeri- ne getirmemiştir. Bir yıl içinde üni- versiteye sadece 5 milyar verilmiş- tir. Bunun üzerine üniversite, 1 Ocak 1999 tarihindengeçerli olmak üzere salonu dinletilere kapatacak, orkestramız buradan da kapı dışa- n edilecektir. Bundan sonra ne olacağı konu- sunda şimdilik herhangi bir şey söylenemez; ancak îzmir halkını mutlu kJan senfoni dinletilerinin büyük ölçüde aksayacağı kesindir ve olay kültür yaşantımıza indiril- miş kocaman bir darbedir. Biz. özenle hizmete sokulan mü- zik kurumlanmıza kadro veritme- yerek onlann yirmi yıl içinde za- yıflahlacağını ve görev yapamaz duruma getirileceğini düşünüyor ve yazıyorduk. Şimdi merak edi- yoruz; acaba bilmediğimiz sanat karşıtı bir güç, büyük emeklerle yetiştirilen sanatçılanmKi biravuç ham çökeleğe muhtaç bırakmak için yirmi yıl bekleyemeyecek ka- dar sabırsız mıdır? rak boy gösteren Andy VVarhol, kuşkusuz o yıllar bilemiyordu bu kadar meşhur olacağını. 1928 yı- lında ABD'nin Pennsylvania eya- letine bağlı Forest City'de, I. Dün- ya Savaşı öncesi Çekoslovakya'dan ABD'ye göç edip önce inşaat, son- ra maden işçiliği yapan Ondrej ve Julia Zavacky'nin, Andrew War- hola adıyla üç çocuğundan biri ola- rak dünyaya geldi. Sanateğirimini Carnegie Institu- te of Technology'de tamamladı ve 1949 yılında Nevv York'a vanr var- maz, reklam desinatörü olarak GJa- mour, Vogue gibi dergilere çizim yapmaya başladı. Çocukluğundan beri Hollywood'a, onun ihtişamlı dünyastna tutkundu. Gençlik yılla- nnda Shiriey Temple, Mae \Vest gi- bi ünlü yıldızlann imzalı fotoğraf- lannı toplardururdu. Şöhret olmak onun için vazgeçilmez bir amaç ol- du hep. "Andy bir gün parasız ka- lacak.Onu evinize alıp, kendi çocu- ğunuz gibi bakmaya hazır olun" diyen annesini utandıracagını kuş- kusuz o yıllarda bihniyordu. 1950'li yıllarda resim yapmaya başladı Warhol, reklam dünyasın- dan sanat dünyasına geçişi ise 196O'lı yıllarda gerçekleş- ti. 1962'de Campbel! hazır çorba kutulannın etiketle- rine, Coca- Cola şişelerine, Brillo bulaşık teli kutulan- nın taklitlerine yer verdiği resimleriyle bir anda tüm dikkatleri üstüne çekti. Er- tesi yıl bu tür tüketim mal- lan resimlerini fotoğrafik ipek naskıyla seri biçimde üretmeye girişti. Daha son- ra ünlü kişilerin portreleri- ni yaparak göz alıcı renk- Ierle bunlann sayısız çeşit- lemelerini basmaya başla- dı. Böylece sanat yapıtını mekanik bir ürün haline ge- tirmeyi, sanatçının kişili- ğinden ve duygulanndan soyutlamayı amaçlıyordu VVarhol. Dginç filmler çekti, kitaplar yayımladı 196O'h yıllann ortalarm- da kendıni sinemaya verdi ve'Eat'(1963),'MyHust- ler' (1965), 'TheCheisea Giris' (1966), 'BlueMovie' (1969) gibi filmlere imza- sını attı. Erotik öğeler içe- ren, belli bir olay örgüsü- ne dayanmadıklan için sı- kıcılıktan kurtulamayan bu aşın uzun (bazı fıhnleri 25 saat süriiyor) filmler, sine- ma eleştirmenleri tarafin- dan ilk underground film olarak tanımîandı. Pop- art'ın ünlü ismi sadece film çekmekle de yetinmedi; "Andy VVarhol'un Felsefe- si", 'Yetmişlerin Portrele- ri', "AndyVVarhol'un Or- taya Koyduklan' adlı ki- taplan ile de gündemdeki yerini korudu hep. 231 East 47. Sokak'ta kendisine endüstriyel bir tavan arasında stüdyo ki- ralayan VVarhol, bu stüd- yonun duvarlarmı gümüş- alüminyum ve tavanlanm da alüminyum balonlann oluşturduğu bulutlar ile kapladı. The Factory adı ile tanınan atölyesi birden- bire Nevv York'un en meş- hur mekânlanndan biri ha- line geldi. Sinema, müzik, avant-gard dünyanın en gözde isimleri, sosyetenin, film yıldızlannın biraraya geldiği birmekân oldu *GİB- müş Fabrika'. Gümüş çılgmlığı VVar- hol'un kişiliğine de yansı- dı. 1963'te kendisine yeni bir imaj yaratan VVarhorun deri pantolon, bluejean ve güneş gözlüklerini gümü- şe boyanmış perukası ta- mamhyordu. VVarhol bunu sanatının da bir parçası ha- line getirdi. VVarhol, 1987'de safra- kesesinden geçirdiği ame- liyat sonucunda ölene dek sanat dünyasının en renkli kişiliklerinden biri oldu. Sanat tarihine ne kattığı so- rusu hâlâ tartışıla dursun, nasıl bilirdiniz sorusu her- halde en çok ona yakışır: Çılgın. DEFNE GOLGES] TURCAY FtŞEKÇİ Bir Romandan •;s Daha Çoğu Kimi sanat yapıtlannın iyileştirici etkileri olduğun inanınm. Öyleleri vardır, kişiyi sanp sa/malar, umutl doldurur, yaşama karşı donatır, güçlendirir. Bu dün yada yaşıyor, a/çaklıklan ve yücelikleriyfe insanJık ai lesinin bir bireyi olmak farkfı anlamlar kazanır böyf( anlarda. Kendi hayahnı, üJkesini, insanlığı, yenider kavrama isteği uyandınr kişide. Henüz genç bir yaşta (otuz sekiz) sayılabilecek Ka- nadalı şair Anne Michaels'in Bölük Pörçük Yaşam- laradh romanı da böylesi yaprtlardan. Yüzyılımızı an- latan zor bir konu, bu konuyu çevreleyen çok farklı ortamlar(Potonya, Naziler, Yahudi/er, Yunanistan, Ka- nada...) büyük bir başan ile bir roman yapısı içinde bü- tünlük oluşturabilmiş. Roman 1940'ta başlar, günümüze dek uzanır, Ja- kob Beer adlı yedi yaşında bir çocuk, anne ve baba- sı gözlerinin önünde vurulup kız kardeşi de bilinme- ze götürülünce saklanıp kaçar. Bir kazı alanında rast- ladığı Athos adlı bir Yunan bilim adamı onu Yunanis- tan'a, evinin bulunduğu Zakinthos adasına kaçınr. Savaş boyunca burada gizler, ona Yunanca, Ingiliz- ce ve şiir öğretir. Savaş bitince birlikte, Athos'un Toronto Üniversi- tesi'nde iş bulduğu Kanada'ya göçerier. Jakob, öğ- renimini sürdürür, şiiıier çevirir ve yazar. Çocukluk anılanndan ise hiç kurtulamaz. Bir süre sonra Athos ölür, Jakob evlenip aynlır ve yeniden Yunanistan'a döner. Athos'un evinde geçir- diği iki yıldan sonra Kanada'ya döndüğünde tanıştj- ğı Michacla'yta aralannda mutlu bir aşk doğar. Birlik- te Yunanistan'a giderler. Atina'da bir trafik kazasında ölürler. Romanın devamında bu kez Jakob'un Torino'daki oğrencilerinden Ben, şairin orada kalmış defterlerini aramak üzereYunanistan'a gider. Ben'in anne ve ba- bası da toptama kamplanndan sağ kurtulmuşlardır, ama Ben, onlann geçmişini yeterince bilmemektedir. Jakob'un da, Ben'in de yapmayı denedikleri, da- ğılnnş yaşam parcalannı bir araya getirmeyeçalışmak- tır. Romanın son derece etkileyici bir anlatımı var. Şi- irsel bir yoğunluk her satınna öylesine sinmiş ki, her cümlenin sarsıcılığı karşısında durup bir soluk alma gereksinimi duyuyor okur. Kimi örnekleri paylaşalım burada. "Sevgi bir yeri farklı olarak görmeni sağlar, tıpkj sevdiğin bir insana ait olan bir nesrmyi farklı bir bi- çimde tuttuğun gibi." (s. 70) "Gök, rüzgânn havada tuttuğu, dalgalanan bir ma- vi masa örtüsü." (s. 121) "Insan hangiyaşta olursa olsun meltem deriyi ge- rer, umutsuzyolcunun, geleceğini ardında bırakacak kadar uzun gezmemiş yolcunun öfkeli yüz ifadesini yatıştınr. Güvertede ağzınızı açarsanız, meltem kafa- nızı beyaz bir çanakgibi pürüzsüz ovup temizler, yu- muşatır, her düşünce yenilenir ve açık-seçiklik arzu- suyla dolariçiniz, kesin kaslann gerilişi, kesin arzular. Martılan ekmekle besler gibi geçmişinizin parçalan- nı beslersiniz, parçalann suya düşüp gömüldüğünü ya da keskin gagalarca havada kapılıp yutulduğunu görürsünüz." ,v< , -.<> • > r » , ^ ™ "Idhra çıplak, her yanı likenle kaplı mavi bir kaya- dır, sığbirsubirikintisindekibalina. Gemisonkezdö- nüyor ve ada birden başını kaldınp gözlerini açıyor. Birsihirbazın gömlekyenlerinden çıkanlıvermiş birde- met yaban çiçeği." "(yelkovan kuşlannın) keskin kanatlan göğün mavi zarfını yırtıp açıyor." (s.199) Romanın Kemal Atakay'ın yaptığı çevirisi de özel bir övgüyü hak ediyor. Yazann son derece şiirsel an- latımının yanı sıra coğrafya, kazıbilim, yerbilim, bitki- bilim vb. dallara özgü terimleri de romanın akıcı an- latımını bozmayacak bir başanyla dilimize aktarmış. Yazının başlığında "Bir Romandan Daha Çoğu" derken, anlatıcının, romanına şiirsel bir anlatm yoğun- luğunun yanı sıra düşünsel bir derinliği de başanyla kattığını söylemek istiyorum. Bu roman için çağımızı tanımlıyor diyebiliriz. İki yüz yirmi beş sayfaya bir çağı sığdırabilmek kolay rastJa- nır bir şey değil. Çoğu insanın yaşamında unutamadığı,' dönüp dö- nüp yeniden okuma isteğiyle dolduğu yapıtlar vardır. Benim için Bölük Pörçük Yaşamlar, bu tür krtaplar- dan biri olacak. Heykettıpaş Cesar öldü • Kültür Servisi -Poliüretan ve eski arabalarla yaptığı metal heykellerle tanınan Fransız heykelöraş Cesar önceki gün öldü. Sanatçı asıl ününü Fransa'nm dünyaca saygınlık gören Cesar Sinema Ödülleri için yaptığı heykelcikle elde etti. Sanatçının adına atfen bu sinema ödüllerine de Cesar ödülleri denilmişti. 77 yaşında hayata gözlerini yuman sanatçı, 1995 yılında Venedik Film Festivali için araba kalmtılanndan 500 tonluk bir duvar yaptı. Heykeltıraşlığa seramik, demir, kurşun gibi malzemelerle başlayan Cesar, maddi olanaksızlıklar nedeniyle daha sonra araba hurdalanndan yararlanmaya başladı. K Ü L T Ü R t Ç t Z t K K Â M l L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle