Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 ARALIK 1998 ÇARŞAM1
14 KULTUR
Andy Warhorun yapıtlan önce acemi dönemini sonra ünlüleri de içeren iki sergiyle sunulacak
Pop -art'nı yaraücısı IstrnıbuFda
• Sanatçının
erken dönem
illüstrasyonları
Aksanat'ta
sergileniyor. Mayıs
ayında da pop-art
dönemini yansıtan
'Warhol Glamour',
'Silver Factory'
temasıyla daha
kapsamlı bir sergi
açılacak. Elizabeth Taytor 'The Silver Factory', CampbeU's Soup I (1968)
Kültür Servisi - Istanbul, pop-
art'ın yaratıcısı 'marjinal' kişilik
Andy VVârhol'a iki ayn sergiyle ev
sahipliği yapacak.
Bu sergilerden ilki Aksanat Cep
GaJerisi'nde 8 Ocak tahhinedek iz-
lenebilir. Aksanat'ta izleyicilere
sunulan bu sergide, VVarhol'un
1953-1959 yıllan arasında gerçek-
leştirdiği erken dönem illüstrasyon
kitaplan ilk kez sunuluyor.
Sergi içı'n mekân aranıyor
VVarhol 'un henüz meşhur olma-
dan, yinnili yaşlannda yapnğı il-
lüstrasyonlar, sanatçının erken dö-
nemine ilişkin ipuçlan da veriyor.
Sanatsal ve ticari bir kaygı gütme-
den, dostlanna vermek üzere yap-
tığı bu çahşmalar içinde yemek ki-
taplan. ayakkabı çizimleri ve kitap
kapaklan bulunuyor. VVarhol'un
sergilenecek olan bu çahşmalann-
da yalın biranlayış göze çarparken
dikkat çekmek arzusundaki bir gen-
cin ruh halini de görmek mümkün.
Sanatçının pop-art öncesi çalış-
malan bundan kısa bir süre önce
New York'taki büyük bir sergide ve
1998'de Basel'de sergilenmişti.
Andy VVarhol'un Aksanat'taki
bu sergisinden sonra mayıs ayında
da daha kapsamlı biçimde çalış-
malannı görme olanağını elde ede-
ceğiz.
Geçen yıl 'Pkasso ve Matisse"
sergisini Türkiye'ye getiren Gül
Coşkun, ikinci serginin düzenleyi-
cilerinden. 'WartaolGlamour"The
Siher Factory' temasımn ışlenece-
gi serginin sponsorluğunu Alinur
Velidedeoğlu, sanat danışmanlığı-
nı Gül Coşkun üstleniyor. Sergi
pop-art'ın lideri olarak kabul edi-
İen, Avrupa ve ABD'de gündemde
olan Andy VVarboI'un en erken mo-
da çizimleri dahil, ölümsüzleştirdi-
ği ikonJan; Liz, Marihn, IVIickJag-
ger, Mao Tse-Tung, Lenin olmak
üzere seksene yakın screenprinti-
ni içeriyor.
'VVarhol Glamour' 'The Silver
Factory' sergısinin henüz nerede
yapılacağı belli değil, ancak sergi
düzenleyicileri, 'Gümüş Fabrika'
temasına uygun film stüdyosu ve-
ya garaj benzeri bir mekânm aran-
dığını belirtiyorlar.
Ressam, grafîk sanatçısı, film
yapımcısı, Intervievv dergisinin ya-
yıncısı, modacı ve model, fotoğraf-
çı, yazar, fılozof, TV prodüktörü ve
yarattığı meşhurlar kadar meşhur
Andy Warhol'un sergilenecek ya-
pıtlan, bir Türk özel koleksiyonu,
Alinur Velidedeoğiu, Lord Areber
koleksiyonu ve Gül Coşkun'un ga-
lerisine ait.
Hollywood'a tutkundu
Bu sergıde rüm ünlüleri görmek
mümkün. Elizabeth Taylor, Mick
Jagger, Marilyn Monroe, Ingrid
Bergman,Lenin, Mao. 'Moonnalk',
Campbell Soup I, ve özellikle
1950'li yıllarda yapüğı moda çizim-
leri.
Sergi düzenleyicileri Andy War-
hol'un, Londra, Tate Galeri, Bar-
bican Centre gibi sanat merkezle-
rinde düzenlenen sergilerle gün-
demde olması ve Guggenheim Mü-
zesi'nin iki yıllık bir VVarhol ser-
gisi hazırladığına dikkat çekerek
VVarhol'un yapıtlannın özellikle
'Gümüş Fabrika' teması ile Istan-
bul'da sergilenmesinin, Cumhuri-
yet'in 75. ve Osmanlı lmparator-
luğunun 700. yildönümünün kut-
landığı bir dönemde önemii oldu-
ğunu vurguluyorlar.
Kırk yıl önce New York sanat
dünyasında reklam desinatörü ola-
İki oyuncunun rakip olması Amerikan mahkemesinin kararına bağlı
Brosnan'a alternatif; Bond Liam Neeson
KüJtür Servisi - Britanya'nm en bili-
nen ajanı yakında iki lrlandalı oyuncu ta-
rafından oynanacak. Pierce Brosnan ın
zorlu rakibi, Liam Neeson. Sony Pictu-
res'tan, Kurtuluş Günü ve Godzilla'nın
ardındaki ekip olan Roiand Emmerich ve
Dean Devlin, MGM'nin Bond'unaalter-
natif olarak 'Warhead2000' adıyla alter-
natif bir Bond film serisi çekmeyi plan-
hyor. Gelecek yılın başında motor diye-
bilmeleri, Amerikan mahkemelerinin ve-
receği izne bağlı.
Yapımcılar, ilgileneceğini düşündükle-
ri Neeson'Ia görüşmelere başladılar. 'Be-
nim adım Bond, James Bond' cümlesini
hangi aktörün daha iyi söylediğine izle-
yicilerkararverecek; Kuzey lrlandalı Ne-
eson ya da Irlanda Cumhuriyeti'nde do-
ğan Brosnan.
Sony'nin Bond'u, dünyaya egemen ol-
masını engellemek zorunda olduğu düş-
manı gördüğünde sarsıntıya uğrayabilir.
Sean Connery, en ünlü 007, Warhead
2000'in kötü adamı.Iskoçyah aktör, ün-
lü yazar Len Deighton'la birlikte senar-
yonun yazımına yardım etmişti.
Neeson'ın Bond'u genç sinema izleyi-
cilerinı çekmek için daha bir modaya uy-
gun ve daha az gergin görünecek. Ama
karşılaştığı. tipik bir Bond düşmanı ola-
cak: Bermuda Şeytan Üçgeni'nde uçak
kaçıran, nükleer siiahlan çalan ve dün-
yayı tehdit eden kötü adam.
Sony'nin 007 filmJerinin geleceği ocak-
taki mahkemeye bağlı. Sony ve Bond ka-
rakterinin yaratılmasında Ian Fleming'e
-..-•* LİI'.J Jı »..
yardımcı olan KevinMcCIory, MGM'ye
karşı, sinemanın en uzun süreli ikonlann-
dan birini paylaşmak için savaş veriyor.
Bond'un haklan 2 milyon pounddan faz-
la tutuyor. 18 Bond filmi yapan MGM,
007'nin sahibi olduğu ve rakip bir ajana
izin vermemekte ısrarlı. Ama McClory,
1963'te Fleming'e karşı 10 Bond senar-
yosunun, film işlerinin ve hikâyenin her-
hangi bir yerini filmde kullanma hakkı-
nı kazanmıştı. Thunderball'un (1965) ya-
'ony Pictures,
'Warhead 2000'
adlı bir Bond dizisi
çekmeyi planlıyor.
Liam Neeson'ın
Bond rolünü
üstleneceği dizinin
gerçekleşmesi,
Pierce Brosnan ile
yeni Bond filmine
başlayacak olan
MGM ile süren
davanın
sonuçlanmasına
bağlı.
nı sıra McClory, haklannı 1983'te" War-
ner Brothers'la'Nevw SayNever'da da kul-
landı ve Sean Connery'yi ünlü rolüne
döndürdü.
Bugüne dek Amerikan mahkemeleri
MGM'nin yanında yer aldı, bu yılın baş-
lannda Sony'nin planlannı durdurdu.
Sony, bu karânn bölge mahkemelerince
iptal edileceğini umuyor. MGM, McClory
ve yandaşlannın yalan söylediğini iddia
ediyor. Avukat PierceO'Donneü, "Bu da-
va Sony'nin foyasını meydana çıkaracak,
bu adil olmayan bir rekabet" diyor.
MGM, Brosnan'la üçüncü Bond filmi
hazırlıklanna başladı. Şubatta çekimle-
rine başlanacak filmin Kasım 1999'da
gösterime girmesi bekleniyor.
Geçen hafta Brosnan bir TV söyleşi-
sinde, Neeson'ın kendisine rakip olabi-
leceğini belirtti, ama ajanlık işlerinde
onunla uyum içinde olacağına ve rekabeti
gözardı edeceğine söz verdi.
Salon sorununu yıllardır bir türlü çözümleyemeyen orkestra güç durumda kaldı
IZDSO yılbaşında6
kapı dışarı' edilecek
Ö.VDER KÜTAHYALI
İZMİR - Izmir'de geçen hafta-
nm etkinlıkleri. Tolga Âlpay (fa-
got), ÖztemAlpaj (kJarinet) ve Ay-
han Galip (pıyano) üçlüsünün din-
letisiyle başladı. Sanatçılar, CSa-
int-Saens'tan, R Kreutzer'den,
Mendelssohn'dan \e M. GVnka'dan
seçtikleri oca müziği yapıtiannı
son derece güzel çaldılar. Ote yan-
dan DEÜ Devlet IConservatuvan
öğretim görevlisi Cmittşgörür'ün
viyolonsel öğrencleri Zeynep Ak-
dil, Cansu l ygun, Can L'nver ve
SerdarMamaç,pr.anistProf. Gui-
serEryümlünun eşliğinde verdik-
leri karma resitalde J.C. Bacn'm,
D. BoeUıtıaım'ın. GJ.Haenddın
ve Pİ. Çaykovskfain yapıtlannda
başanlıydılar; gea; müzikçi aday-
lannın çaJışkanlıfcna kararlılığına
ilişkin en somut âneklerden biri-
ni önümüze icoya'ak geleceğe gü-
venle bakab:leceömizi gösterdi-
ler.
IZDSO'nm, kocuk şef Ola Rııd-
ner yönetim.ndele dınletisi ıse F.
Schubert'in Op. 26 D. 797 Rosa-
munde Sahne Mürği Uvertürü'yle
başladı. ArdmdatRusviyolonsel-
ci Marina Torasoa'nın çaldığı D.
KabalevsJd'nin Op. 77 No. 2 do
minör konçertosu geldi. Mosko-
va'da yetişen, uluslararası yanş-
malar kazanan, dağannda Arios-
ti'den Şnitke'ye, Boris Çajkovs-
Jd'ye dek viyolonsele yazılmış ya-
pıtlann hemen tümü bulunan Ta-
rasova, konçertoyu kusursuz yo-
rumJadı. Buna karşılık ikinci yan
için çekici bir yapıt seçilmemişti.
F. Schubert'in "Büyuk"adıylabi-
linen D. 944 No. 9 do majör sen-
fonisine fazla özengösterilmedi. Şe-
fin hızlı tempolan yüzünden güç
pasajlar gürültüye gitti.
Eleştiriler ne olursa olsun bize
umut veren, coşkumuzu arttıran
etkinliklerin sonunda korkunç bir
düskınklığı yaşadık. TEMA Vak-
fi yararına verilen dinletinin ba-
şında orkestra müdürü Sayın Nn-
man Pekdemir'in yapüğı konuş-
ma, bizi gerçek bir karamsarhğın
içine sürükledi. Şöyle ki:
Kuruluşundan iki yıl sonra
İZDSO, o günlerde hizmete gir-
mişolan Konak semtindeki Sigor-
ta İşhanı'na, Çmar Sineması'nın
altındaki küçük salona taşınmıştı;
dinletilerburada verilinü. Ege Üni-
versitesi'nin yaptırdığı Atatürk
Kültür Merkezi'ne geçilmesiyle
Vlvolonselci Marina Torasova
birlikte burası prova salonu olarak
kullanıldı; salonda bazı dinletiler
de yerilmekteydı.
Öğrendiğimize göre Işçi Sigor-
talan yönetimi, kiralan arttırmış,
ama TC KültürBakanlığı 3 miryar
yerine 10 milyar kira ödeneğini
vermemiş. tki kunım arasındaki
anlaşmazlığın gecmişi üç yıl önce-
sine uzanıyormuş.
Bir ay önce icra memurlan ge-
lerek orkestrayı "kapı dışarT etti-
ler.
tşleyişi aksatmasınrn yanı sıra
olayın sanat etkinlikleri açısından
da olumsuz yönleri ortaya çıktı.
Ömeğin Elhamra'nın darlığı yüzün-
den bazen burada çalışan ÎZDOB
orkestrası, hazırlanmakta olan "Don
Gtovanni"nin orkestra provalannı
DEÜ Devlet Konservatuvan'nın
Narlıdere'deki binasınagelerek Or-
han Barlas Salonu'ndayapmak zo-
runda kaldı. tZDSO'nun kurduğu
nefıs çocuk korosunun etkinlilde-
ri şimdilik durdu. Olayın ikinci
aşaması şudur:
Bakanhkparayı vennedi
Bilindigi gibi Atatürk Kültür
Merkezi 1996-97 mevsiminde kap-
samlı bir onanm geçirmiş, dinle-
tiler prova salonunda, Elhamra'da
ya da DEÜ Sabancı Kültür Sara-
yı'nda verilmişti. Ege Üniversite-
si IZDSO'nun etkinlikleri nede-
niyle Ahmed Adnan Saygun Salo-
nu'na özen gösterdi, akustik iyileş-
tirildi ve böylece kurumun olağan
onanm girdileri artmış oldu.
Geçen yıl salon yeniden açıldı-
fında, Ege Üniversitesi'yle TC
Kültür Bakanlığı arasında, orkest-
ranın bu salondaki dinletileriyle il-
gili üç yıllık sözleşme imzalandı.
Buna göreKültürBakanlığı üniver-
siteye üç yıllık kira bedeli olarak
30 milyar ödeyecek, provalar da
anılan salonda yapılacaktı.
Sayın Numan Pekdemir'in ko-
nuşmasında açıkladığına göre Ba-
kanlık, sözleşmenin gereğini yeri-
ne getirmemiştir. Bir yıl içinde üni-
versiteye sadece 5 milyar verilmiş-
tir. Bunun üzerine üniversite, 1
Ocak 1999 tarihindengeçerli olmak
üzere salonu dinletilere kapatacak,
orkestramız buradan da kapı dışa-
n edilecektir.
Bundan sonra ne olacağı konu-
sunda şimdilik herhangi bir şey
söylenemez; ancak îzmir halkını
mutlu kJan senfoni dinletilerinin
büyük ölçüde aksayacağı kesindir
ve olay kültür yaşantımıza indiril-
miş kocaman bir darbedir.
Biz. özenle hizmete sokulan mü-
zik kurumlanmıza kadro veritme-
yerek onlann yirmi yıl içinde za-
yıflahlacağını ve görev yapamaz
duruma getirileceğini düşünüyor
ve yazıyorduk. Şimdi merak edi-
yoruz; acaba bilmediğimiz sanat
karşıtı bir güç, büyük emeklerle
yetiştirilen sanatçılanmKi biravuç
ham çökeleğe muhtaç bırakmak
için yirmi yıl bekleyemeyecek ka-
dar sabırsız mıdır?
rak boy gösteren Andy VVarhol,
kuşkusuz o yıllar bilemiyordu bu
kadar meşhur olacağını. 1928 yı-
lında ABD'nin Pennsylvania eya-
letine bağlı Forest City'de, I. Dün-
ya Savaşı öncesi Çekoslovakya'dan
ABD'ye göç edip önce inşaat, son-
ra maden işçiliği yapan Ondrej ve
Julia Zavacky'nin, Andrew War-
hola adıyla üç çocuğundan biri ola-
rak dünyaya geldi.
Sanateğirimini Carnegie Institu-
te of Technology'de tamamladı ve
1949 yılında Nevv York'a vanr var-
maz, reklam desinatörü olarak GJa-
mour, Vogue gibi dergilere çizim
yapmaya başladı. Çocukluğundan
beri Hollywood'a, onun ihtişamlı
dünyastna tutkundu. Gençlik yılla-
nnda Shiriey Temple, Mae \Vest gi-
bi ünlü yıldızlann imzalı fotoğraf-
lannı toplardururdu. Şöhret olmak
onun için vazgeçilmez bir amaç ol-
du hep. "Andy bir gün parasız ka-
lacak.Onu evinize alıp, kendi çocu-
ğunuz gibi bakmaya hazır olun"
diyen annesini utandıracagını kuş-
kusuz o yıllarda bihniyordu.
1950'li yıllarda resim yapmaya
başladı Warhol, reklam dünyasın-
dan sanat dünyasına geçişi ise
196O'lı yıllarda gerçekleş-
ti. 1962'de Campbel! hazır
çorba kutulannın etiketle-
rine, Coca- Cola şişelerine,
Brillo bulaşık teli kutulan-
nın taklitlerine yer verdiği
resimleriyle bir anda tüm
dikkatleri üstüne çekti. Er-
tesi yıl bu tür tüketim mal-
lan resimlerini fotoğrafik
ipek naskıyla seri biçimde
üretmeye girişti. Daha son-
ra ünlü kişilerin portreleri-
ni yaparak göz alıcı renk-
Ierle bunlann sayısız çeşit-
lemelerini basmaya başla-
dı. Böylece sanat yapıtını
mekanik bir ürün haline ge-
tirmeyi, sanatçının kişili-
ğinden ve duygulanndan
soyutlamayı amaçlıyordu
VVarhol.
Dginç filmler çekti,
kitaplar yayımladı
196O'h yıllann ortalarm-
da kendıni sinemaya verdi
ve'Eat'(1963),'MyHust-
ler' (1965), 'TheCheisea
Giris' (1966), 'BlueMovie'
(1969) gibi filmlere imza-
sını attı. Erotik öğeler içe-
ren, belli bir olay örgüsü-
ne dayanmadıklan için sı-
kıcılıktan kurtulamayan bu
aşın uzun (bazı fıhnleri 25
saat süriiyor) filmler, sine-
ma eleştirmenleri tarafin-
dan ilk underground film
olarak tanımîandı. Pop-
art'ın ünlü ismi sadece film
çekmekle de yetinmedi;
"Andy VVarhol'un Felsefe-
si", 'Yetmişlerin Portrele-
ri', "AndyVVarhol'un Or-
taya Koyduklan' adlı ki-
taplan ile de gündemdeki
yerini korudu hep.
231 East 47. Sokak'ta
kendisine endüstriyel bir
tavan arasında stüdyo ki-
ralayan VVarhol, bu stüd-
yonun duvarlarmı gümüş-
alüminyum ve tavanlanm
da alüminyum balonlann
oluşturduğu bulutlar ile
kapladı. The Factory adı
ile tanınan atölyesi birden-
bire Nevv York'un en meş-
hur mekânlanndan biri ha-
line geldi. Sinema, müzik,
avant-gard dünyanın en
gözde isimleri, sosyetenin,
film yıldızlannın biraraya
geldiği birmekân oldu *GİB-
müş Fabrika'.
Gümüş çılgmlığı VVar-
hol'un kişiliğine de yansı-
dı. 1963'te kendisine yeni
bir imaj yaratan VVarhorun
deri pantolon, bluejean ve
güneş gözlüklerini gümü-
şe boyanmış perukası ta-
mamhyordu. VVarhol bunu
sanatının da bir parçası ha-
line getirdi.
VVarhol, 1987'de safra-
kesesinden geçirdiği ame-
liyat sonucunda ölene dek
sanat dünyasının en renkli
kişiliklerinden biri oldu.
Sanat tarihine ne kattığı so-
rusu hâlâ tartışıla dursun,
nasıl bilirdiniz sorusu her-
halde en çok ona yakışır:
Çılgın.
DEFNE GOLGES]
TURCAY FtŞEKÇİ
Bir Romandan •;s
Daha Çoğu
Kimi sanat yapıtlannın iyileştirici etkileri olduğun
inanınm. Öyleleri vardır, kişiyi sanp sa/malar, umutl
doldurur, yaşama karşı donatır, güçlendirir. Bu dün
yada yaşıyor, a/çaklıklan ve yücelikleriyfe insanJık ai
lesinin bir bireyi olmak farkfı anlamlar kazanır böyf(
anlarda. Kendi hayahnı, üJkesini, insanlığı, yenider
kavrama isteği uyandınr kişide.
Henüz genç bir yaşta (otuz sekiz) sayılabilecek Ka-
nadalı şair Anne Michaels'in Bölük Pörçük Yaşam-
laradh romanı da böylesi yaprtlardan. Yüzyılımızı an-
latan zor bir konu, bu konuyu çevreleyen çok farklı
ortamlar(Potonya, Naziler, Yahudi/er, Yunanistan, Ka-
nada...) büyük bir başan ile bir roman yapısı içinde bü-
tünlük oluşturabilmiş.
Roman 1940'ta başlar, günümüze dek uzanır, Ja-
kob Beer adlı yedi yaşında bir çocuk, anne ve baba-
sı gözlerinin önünde vurulup kız kardeşi de bilinme-
ze götürülünce saklanıp kaçar. Bir kazı alanında rast-
ladığı Athos adlı bir Yunan bilim adamı onu Yunanis-
tan'a, evinin bulunduğu Zakinthos adasına kaçınr.
Savaş boyunca burada gizler, ona Yunanca, Ingiliz-
ce ve şiir öğretir.
Savaş bitince birlikte, Athos'un Toronto Üniversi-
tesi'nde iş bulduğu Kanada'ya göçerier. Jakob, öğ-
renimini sürdürür, şiiıier çevirir ve yazar. Çocukluk
anılanndan ise hiç kurtulamaz.
Bir süre sonra Athos ölür, Jakob evlenip aynlır ve
yeniden Yunanistan'a döner. Athos'un evinde geçir-
diği iki yıldan sonra Kanada'ya döndüğünde tanıştj-
ğı Michacla'yta aralannda mutlu bir aşk doğar. Birlik-
te Yunanistan'a giderler. Atina'da bir trafik kazasında
ölürler.
Romanın devamında bu kez Jakob'un Torino'daki
oğrencilerinden Ben, şairin orada kalmış defterlerini
aramak üzereYunanistan'a gider. Ben'in anne ve ba-
bası da toptama kamplanndan sağ kurtulmuşlardır, ama
Ben, onlann geçmişini yeterince bilmemektedir.
Jakob'un da, Ben'in de yapmayı denedikleri, da-
ğılnnş yaşam parcalannı bir araya getirmeyeçalışmak-
tır.
Romanın son derece etkileyici bir anlatımı var. Şi-
irsel bir yoğunluk her satınna öylesine sinmiş ki, her
cümlenin sarsıcılığı karşısında durup bir soluk alma
gereksinimi duyuyor okur. Kimi örnekleri paylaşalım
burada.
"Sevgi bir yeri farklı olarak görmeni sağlar, tıpkj
sevdiğin bir insana ait olan bir nesrmyi farklı bir bi-
çimde tuttuğun gibi." (s. 70)
"Gök, rüzgânn havada tuttuğu, dalgalanan bir ma-
vi masa örtüsü." (s. 121)
"Insan hangiyaşta olursa olsun meltem deriyi ge-
rer, umutsuzyolcunun, geleceğini ardında bırakacak
kadar uzun gezmemiş yolcunun öfkeli yüz ifadesini
yatıştınr. Güvertede ağzınızı açarsanız, meltem kafa-
nızı beyaz bir çanakgibi pürüzsüz ovup temizler, yu-
muşatır, her düşünce yenilenir ve açık-seçiklik arzu-
suyla dolariçiniz, kesin kaslann gerilişi, kesin arzular.
Martılan ekmekle besler gibi geçmişinizin parçalan-
nı beslersiniz, parçalann suya düşüp gömüldüğünü
ya da keskin gagalarca havada kapılıp yutulduğunu
görürsünüz." ,v< , -.<> • > r » , ^ ™
"Idhra çıplak, her yanı likenle kaplı mavi bir kaya-
dır, sığbirsubirikintisindekibalina. Gemisonkezdö-
nüyor ve ada birden başını kaldınp gözlerini açıyor.
Birsihirbazın gömlekyenlerinden çıkanlıvermiş birde-
met yaban çiçeği."
"(yelkovan kuşlannın) keskin kanatlan göğün mavi
zarfını yırtıp açıyor." (s.199)
Romanın Kemal Atakay'ın yaptığı çevirisi de özel
bir övgüyü hak ediyor. Yazann son derece şiirsel an-
latımının yanı sıra coğrafya, kazıbilim, yerbilim, bitki-
bilim vb. dallara özgü terimleri de romanın akıcı an-
latımını bozmayacak bir başanyla dilimize aktarmış.
Yazının başlığında "Bir Romandan Daha Çoğu"
derken, anlatıcının, romanına şiirsel bir anlatm yoğun-
luğunun yanı sıra düşünsel bir derinliği de başanyla
kattığını söylemek istiyorum.
Bu roman için çağımızı tanımlıyor diyebiliriz. İki yüz
yirmi beş sayfaya bir çağı sığdırabilmek kolay rastJa-
nır bir şey değil.
Çoğu insanın yaşamında unutamadığı,' dönüp dö-
nüp yeniden okuma isteğiyle dolduğu yapıtlar vardır.
Benim için Bölük Pörçük Yaşamlar, bu tür krtaplar-
dan biri olacak.
Heykettıpaş Cesar öldü
• Kültür Servisi -Poliüretan ve eski arabalarla
yaptığı metal heykellerle tanınan Fransız heykelöraş
Cesar önceki gün öldü. Sanatçı asıl ününü
Fransa'nm dünyaca saygınlık gören Cesar Sinema
Ödülleri için yaptığı heykelcikle elde etti.
Sanatçının adına atfen bu sinema ödüllerine de
Cesar ödülleri denilmişti. 77 yaşında hayata
gözlerini yuman sanatçı, 1995 yılında Venedik Film
Festivali için araba kalmtılanndan 500 tonluk bir
duvar yaptı. Heykeltıraşlığa seramik, demir, kurşun
gibi malzemelerle başlayan Cesar, maddi
olanaksızlıklar nedeniyle daha sonra araba
hurdalanndan yararlanmaya başladı.
K Ü L T Ü R t Ç t Z t K
K Â M l L M A S A R A C I