25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4ARALIK 1998 CUK HABERLER Dünyadaki ekonomik çalkantı Türk deri sektöründe 14 bin, tekstilde ise bin kişiyi işsiz bıraktı Bıuıalıııı çalışanı vurdııFATMA KOŞAR Ülke genelinde özellıkle deri. tekstıl ve metal sanayiinde işten çıkarmalar sürü- yor. Uzakdoğu'dan başlayarak dönyaya yayılan finansal krız, Türkiye'de mali pi- yasalardan sonra reel sektörleri de etkisi alnna alırken işveren kesimi "krizinfatu- rasınT ışçiye çıkarmaya çalışıyor. Ülke çapinda yaklaşık 2.5 milyon kişinin istih- dam edildıği teksti! sektöründe 70 bin iş- çi, işverenin önce "sıfir" olan sonra da "yüzde5"e çıkanlan zam önerisi üzerine greve hazırlanırken işten çıkarmalar ya- şanıyor. Sendikalar, sektörün kayıt dışı işçi ça- lıştırması nedeniyle. işten çıkanlanlann sayısıni tam olarak tespit edemiyor. An- cak yalnız ılk aşamada, DİSK'e bağlı Teksti] Jşçileri Sendikası üyesi yaklaşık bin 100 kişinin işten çıkanldığı belirtili- yor. Türk-Iş'e bağlı Teksif Sendikası da özelleştirilen Sümer Holdüıg'e bağlı top- lam 13 şirketten de yaklaşık 4 bin 380 iş- çinin işten çıkanldığını bildirdi. Ihracatın ağır toplan arasında yer alan deri sektöründe de, satış yapamadığmı ve stokların biriktiğini gerekçe gösteren iş- veren, işçi çıkarmayı sürdûrûyor. Deri sektöründe üretimini durduran binin üze- rindeki fabrikanın geride 14 bin işsiz bı- raktıgı vurgulanıyor. Deri sektöründe "saüşlann artmama- sı ve stoklann eritilememesi" durumunda işten çıkarmalann devam eönesi beklenir- ken bunun sonucunda yaklaşık 70 bin ki- şinin işsiz kalabileceği bildiriliyor. Art ar- da fabrikaJann üretimini durdurduğu sek- törde önemli üretım merkezleri arasında- ki Tuzla'da 89 işyeri üretimini durdurdu. Köprü yerine 'toplu taşıma şeridi'• Ulaşım uzmanlanna göre Boğaziçi Köprüsü ve bağlantı yollannda otobüs ve servisler için 'toplu taşım şeridi' aynldığı takdirde, saatte 20 bin kişilik ilave ulaşım olanağı sağlanabilir. Bu rakam ise hiç yatınm yapmadan yeni bir köprü kapasitesini daha devreye sokmak anlamına geliyor. OKTAYEKİNCİ Istanbul Valisi Erol Çakır'ın görevine başlar başlamaz trafik sorununa el atması, önce birçoklan için umut vericiydı. Ne var ki çözüm olarak 'araçiara plakalanna gö- re gün aşın yasaklamayı' önerince. umut- lar gülümsemeye dönüştü. Derken Valıli- ğin gündemi yoğunlaşınca. herkes yine kendı işinin başma dönüverdi... Bugünlerde ise Bayındırlık Bakanlı- ğı'nın >3.köprüihaiesiniseçhnöncesineye- tiştirme' çabası. yeniden gündemde. Köprü yerine Demirvolu Töp G«çifi''ni kararü bir şckilde savunan Necdet \lenar Ulaştırma Bakanlığı'nı anayasa gereği 'ta- rafsız' bir bakan olarak Arif Aiımet Deni- zoigun'a de\Tedince, sankı Bogaz geçışin- de de tarafsızlık olurmuş gıbi yenı bakan bu kez 'demiryolu köprüsü' fiknni ortaya attı. Yıllann 'siyasal deneyimine' sahıp Ka- rayollan ise Denızolgun'un bu 'oJgunlaş- mamış' projesini hemen kendı tanhsel ni- yetlerine 'entegre' ederek, üzennden de- miryolu da geçmesi planlanan 3. karayolu köprüsünü bir 'uzia$ma'(.') projesi olarak dayatmaya başladı. Oysa artık hemen herkes bilıyor ki tstan- bul'un ulaşım ve trafik sorununun köklü çözümü 'toplu taşımdan' ve 'demiryolu s»- temJerinden" geçiyor. Bu nedenle 3 köp- rü dayatması, sadece 'çevresel kayguardan* ötürü defil, ekonomik ve bifimsei rieden- lerden dolayı da kabul edilebilir bir yatınm olarak görülmüyor. Çünkü insana değil 'araca' hızmet ettiği için ulaşımı çözmüyor. tnsan taşımacılıgı açısından '10 köprüye bedel' olan demiryolu tüp geçiş ise otomo- bı) kullanma gereksinimini azalttığından, kentın genel trafiğinde de rahatlama sağb- yor... Peki, tstanbul bu sıkıntıyı şu ne za- man yapılacağı belli oimayan demiryolu tüp geçişe kadarhep çekecek mi? Vali Erol Çakır'ın 'arayışı' de\am ettirilemez mi? Onerdiğı formül 'uygulanamaz' bulundu diye, yeni formül arayışlanndan da vazgeç- mek mi gerekir?.. Hemen belirtelim ki eğer Erol Çakır Is- tanbui'a ayak basar basmaz bu tür yeterli incelemeden yoksun 'kçisel fîlrirler' orta- ya atmak yerine, yıllardır bu kentin sorun- İanna 'kamu yaranna kafa yoran' bilimsel ve uzman kurumlardan görüşlerini sorsay- dı, belki de şimdi Bogaz geçişüıi inanıl- maz bir düzeyde rahatlatacak yöntemleri çoktan devTeye sokmuştu. Ancak bir tek koşulla; o da otomobıle sevdalı karayolcu lobilere kulağını tıka- mak, hani şu her şeye karşı çıkan meslek odalan gibi demokratik kurumlara ise inan- mak ve artık güven duymak... Ömegın, fnşaat Mühendisleri Odası Is- tanbul Şubesi'nin diğer ıigıü meslek oda- lan ve akademik kurumlardan katıhmlarla gerçekleştirdiğı ulaşım kongrelerinde. son birkaç yıİdır geliştirilen 'kısa vadeli bir çö- züm' şöyle: 1- Boğaziçi Köprüsü ve bağlantı yolla- nnda (e-5 arteri) sabah ve akşam saatlerin- de bir şerit sadece otobüsler ve servis araç- lan için 'toplum taşım özel yohT olarak ay- nldığı takdirde, saatte en az '20.000 kişilik' bir ek kapasite sağlanacak. Bu hesabı ya- pan ulaşım uzmanı Erhan Öncü'ye göre, böylesi bir düzenleme 'hiç yaünm yapma- dan yeni birköprüeldeeönek' anlamına ge- liyor. 2- Aynı yaklaşımda daha 'cesur' davra- nılır ve örneğin yine sabah ve akşam saat- lerinde otomobiller FatihKöprüsü'ne yön- lendirilip, Boğaziçi Köprüsü ise sadece toplu taşıma aynlabilirse, bu kez elde edi- lecek ek kapasite 'saatte 70 bin kişiyi' bu- lacak. Yani, tam 7-8 köprü inşa edilrniş gi- bi olacak... Şimdi akla şu soru geliyon Bu hesaplar aslında yetkilı çevrelerce de 'bilindiği' hal- de, yeni bir köprü 'aşla' nereden kaynakla- nıyor? Bunun yanıtı da 3. köprünün 'ihate yönteminde' açığa çıkıyor. 'Yap-işJet-dev- ret' modeli, istanbuTun ulaşım sorununun değıl, yeni bir köprüyle 'kazanılacak paraıun' hesaplandıği biranlayışın modeli. Yani açıkçası, Istanbul Tanta' kurban edil- mek isteniyor. Rantın (yani köprü gelır- lerinin) 'yüksek' olması için de yıllardır düşünülen kuzeydeki o kente uzak orman- Iık bölge yerine. yine güneye ve kentin en yogun yapılaşma alanlannın tam ortasına kurulmak isteniyor... Bilmem, Sayın Valimiz bu vahşi proje- den daha önce harekete geçip, meslek o- dalanyla el ele vererek mevcut köprülerde toplu taşım özel yolu uygulamasını baş- latabilir mi? Böylece 'rant köprüsünün gereksizliğini' de kanıtlayrp, demiryolu tüp geçişin tek seçenek olarak önünü açabilir mi?.. Bekliyoruz... 3 bin 500 işçi işten çıkanldı. Türk-lş'e bağlı Deri-lş Sendikası'nın örgütlü olduğu toplam 15 işyerinde ise bu yıl başlayan eylemler sürüyor. İşten çı- karmalara karşı eylemlenni sürdüren De- ri-lş Sendikası, bir öncekj gün 178 işçi- nin yeniden işe alınmasını sağlarken, 249 işçi işyerleri önünde kurulan çadırlarda eylemini sürdürüyor. Gerede'de de deri üzerine çalışan top- lam 130işyennden 120'sin- de üretimin durdurulması sonucu 2 bin 500 kişi işsiz kaldı. Deri sektörünün en önemli üretim merkezlerin- den biri olan Çorlu'da da de- ri fabrikalannın yüzde 90'ı üretime ara verdı. Burada da kapanan işyerleri, ardında 7 bin dolaymda işsiz bıraktı. Çorlu'dan sonra üretimini durduran Uşak 'taki deri fab- rikalannın yüzde 95'i de ar- dında 7 bin 500 dolayında bir işsizler ordusu yarattı. Türk-lş'e bağlı Deri-lş Sendikası Genel Başkanı Yener Kaya işverenin global krizi bahane ederek üretimi- ni durdurduğunu belirterek "Stoklannbulunduğunu biz de görüyor ve kabul ediyo- ruz, Ancak işveren krizin fa- turasını paylaşmaya yanaş- maktan çok, toplu iş sözkş- mesini adarma besabını >a- pıyor" dedi. Kaya "topiu sözleşme dönemini atlaüp sonra da stoklan eriterek iş- leri yoiuna kmTna" hesabı- nın bu sonuçlan doğurduğu- na dikkat çekerek "Biz Tuz- la'da 4 yıldır sendika hakkı için de mücadele veriyonız. tş^çren. scndikalıdan kurtu- lupdaha ucuz iş gücü istiyor. Oysa biz krizdöneminin fa- rurasınıpay laşmak için akla gefecekher teküfi götürdük'" diye konuştu. Tekstilde grev Uzmanlara göre Boğaz Köprüsü sabah ve akşam saaderinde roplu taşımaya aynhrsa saatte 70 bin kişi yararianacak. Bayındırlık Bakanlığı'nın îzmit Körfez Geçişi ve İstanbul'a 3. köprü girişimi tepki görüyor ^Karayolu egemenliği dayatılıyor' İstanbul Haber Seniâ - Bayındırlık Ba- kam YaşarTopçu'nun, ucuz. kitlesel ve gü- venli ulaşım olan denizyolu ve demıryolu- na karşı. Izmit Körfez Köprüsü ve istan- bul'a üçüncü boğaz köprüsü gibı karayolu- na dayalı dayatmacı projeleri, kıtle örgütle- rinın "şkkfetü" tepkisini çekıyor. Gönüllü kuruluşlar ve meslek örgütleri, bakan Yaşar Topçu'nun u bilim dışı. halkın yerine rantın yanında olan siyasi tercihterini derin kaygı ve nefretle karşdadıklannı" belirttiler. Bayındırlık ve Iskân Bakanlığı'nın ulus- lararası konsorsıyumla hazırladığı Izmit Körfez Köprüsü sözleşmesinde yer alan "aynı bölgede çabşan araba vapuru ücrede- rinin köprü ücretinin yüzde 80'inden daha ucuzolamayacağınr ongören maddesı, Da- nıştay tarafından "rekabetükeJerineaykın'" bulunarak iptal edildi. TMMOB Gemi Mühendisleri Odası'nın konuyla ilgilı açıklamasında. "Bakanlığın • TMMOB Gemi Mühendisleri Odası, karayolu ulaşımuım, aşın yüksek inşaat bedelleri olan köprü ve otoyollar nedeni ile denizyolu ulaşımı ile karşılaştınlamayacak kadar pahalı olduğunu vurguladı. Izmit Körfez Geçişi'nin deniz geçişi bölümünün yaklaşık 1.4 milyar dolar olduğu belirtilen açıklamada, aynı bölgede çalışan araba vapurlannın yerli tersanelerde 7 milyon dolara inşa edildiği ifade edildi. butür politikalannı kaygıvedehşetiçindeiz- Hyoruz r denildı. Bayındırlık Bakanlığı'mn, en ekonomik ulaşım yöntemi olmasına kar- şın Türkiye'de son derece az değerlendirilen denizyolu ulaştmının geleceğine ipotek koy- ma çabası olarak nitelendırilen sözleşme- nin, dışa bağımlılığı artıran karayolu ege- menliğini daha da pekiştireceği vurgulandı. Karayolu ulaşırnımn, aşın yüksek inşaat bedelleri olan köprü ve otoyollar nedeni ile denizyolu ulaşımı ile karşılaştınlamayacak kadar pahalı olduğu vurgulanan açıklama- da şöyle denildi: "Toplam bedeü İJS milyar dolar olan İz- mit Körfez Geçişrnin deniz geçişi bölümü yaklaşık 1,4 milyardolartutuyur. Halbukîay- nı bölgede çaJışan araba rapurlan yerli ter- sanelerimizde sadece 7 milyon dolara inşa edüebiliyor. Dolayısıy la bir köprü bedeline 200adet uygun kapasite ve süratte araba va- puru hizmete sokulabiür. Bunlar göz önüne alındığında köprülerin gemilerle rekabet edemeyeceği açıknr." Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği de (ÇYDD) "Istanbul'a rayh tüp geçit, Türki- ye'ye demiryıolu" adı altında başlattığı imza kampanyasını sürdürüyor. Kampanya met- ninde, ülke düzeyinde ulaşım politikasının, çağdışı karayolu ve yağmacı otoyolcu tu- zaklardan kurtanlarak demiryolu ve deniz- yolu ağırlıklı sistemlerle yönetihnesi isteği dile getiriliyor. TMMOB Mimarlar Odası Genel Başka- m Oktay Ekinci de Bayındırlık Bakanı Top- çu'nun Istanbui'a üçüncü köprü ile ılgili sözlerinin devlet ciddiyetiyle bağdaşmadı- ğını söyledi. Anıtlar Kurulu'nun istanbul'a üçüncü köprü yapdamayacağı yönündeki karanmn "önenûi olmadıgını'' söyleyen Bakan Top- çu'ya, söz konusu karann yasal olarak Top- çu'yu da bağladığını anımsatan Ekinci, "Ar- ök bu yöneticileri içinüze sİDdiremiyonız" dedi. Asıl amacın ulaşım sorununu çözmek değil, yap-işlet-devret formülüyle Boğaz'ın üzerine para kazanma makinesi oturtmak olduğunu ifade eden Ekinci, "Rant için Is- tanbul'un feda edilmesine trin >ermeyece- ğjz" diye konuştu. SIFIR NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR 1960'lann ortalarında siyase- te giren Süleyman Demirel, 1950'lerin sonunda politikacı olan Bülent Ecevit'e hüküme- ti kurma görevini verdi. Buo- lay aralık ayının 1998'ınde ger- çekleşti. Her iki siyaset adamı da defalarca başbakanlık yap- tılar, şu anda birisi cumhurbaş- kanı, diğeri başbakan yardım- cısı. Demirel ve Ecevit yaşamlan boyunca birbırlerine rakip o\- dular. Çok ağır karşılıklı suçla- malarda bulunduklarını da bili- yoruz. Demirel ve Ecevit, ya- şamları boyunca merkezin sağda ve soldaki iki lideri ola- rak birçok kez kader ortaklığı da yaptılar. Örneğin 12 Mart 1971 aske- ri müdahalesı dönemınde, 1973 yılında heyecanlı ve tartış- malı bir cumhurbaşkanlığı seçi- mi yaşanmıştı. Zamanın Genel- kurmay Başkanı Faruk Gürier, cumhurbaşkanı adayı olarak görevınden istifa etmiş ve za- Bülent Ecevit'le Süleyman Demirel... manın Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından korttenjan senatörü atanmıştı. Cumhur- başkanlığına aday olabilmek için 1961 Anayasası'na göre parlamenter olmak gerekiyor- du. Darbecilerin vesayeti altında- ki pariamento, bütün baskılara rağmen, Meclis'in çevresinde tanklann dolaştırıldığı koşullar- da Faruk Gürler'i seçmemek için direndi. Birkaç turiuk geri- limli bir süreçten sonra asker- lerin Gürler'i desteklemekten vazgeçtikleri ortaya çıktı. Bu di- renışte rol oynayan iki siyaset adamı Ecevit ve Demirel, aske- ri darbenin sonunu getırecek yeni bir uzlaşma ile Fahri Ko- rutürk'ü cumhurbaşkanlığı için ortak aday gösterdiler. Koru- türk Cumhurbaşkanı oldu. Ecevit'le Demırel'in yaşamla- rındaki en büyük uzlaşmalan, 1973 cumhurbaşkanlığı seçim- leriydi. 12 Eylül 1980 askeri dar- besine kadar, ikisi arasındaki gerilim sürekli tırmandı. 12 Ey- lül askeri darbesi ikisini de siya- si yasaklı haline getirdi, partile- rini kapattı, onlan da biıiikte ay- nı yerde gözetim altına aldı. Ecevit'in aktif siyasi yaşamı 40 yılı geçti. Demirel'in de 40 yı- la yaklaştı. Demokratik ülkeler- de siyasetçilerin aktifsiyasi ya- şamda bu kadar uzun süre kal- ması pek rastlanan bir olgu de- ğil. Tek kişi diktatörlüklerinde bu kadar uzun süre yönetimi elinde bulundurma örneklerine çokça tanık olduk. Diktatörler, genellikle ömürleri vefa ettikçe ve karşı darbeleri bastırma ba- şarısını gösterebildikçe iktidar- lannı sürdürüyorlar. Ecevit ve Demirel, Türki- ye'nin büyük altüst oluşlar, bü- yük acılar yaşadığı dönemin seçilmiş styasetçileri olarak dü- şüp kalktılar, hapislere girdiler ama ayakta kaldılar. Bu kadar uzun süre bu ülke- nin kaderinde söz sahibi olan bu iki siyasi liderin, yaşadığımız birçok olumsuzluğun da kaçı- nılmaz olarak en önde gelen sorumluları sayılmalan gerek- mez mi? Türkiye, bu son 35 yılda, ne yazık ki demokrasi konusunda başanlı adımlar atamadı. 1961 Anayasası gibi önemli bir de- mokratik kazanç, bu iki liderin yönetimleri döneminde yok olup gitti. Yerini Kenan Ev- ren'in anayasası aldı. Insan haklan ihlalleri, "Kürt sorunu", gelir dağılımdaki adaletsizlik, yine onların etkili oldukları dö- nemlerde içinden çıkılmaz ha- le geldi. ••• Demirel ve Ecevit, aynı siya- si anlayışın temsilcisi değiller. Süleyman Demirel, hâlâ sağın geleneksel yasakçı anlayışları- nı savunuyor. Tipik bir statüko- cu olarak eski çizgisini koruyor. Ecevit ise bildiğimiz türden bir sosyal- demokrat değil. 70'le- rin demokrasi savaşçısı Kara- oğlan'ı, bugünün Ecevit'inde bulmak pek mümkün görün- müyor. Ancak Demirel'e göre daha ileri bir çizgiyi savunuyor. Demokrasi konusunda ondan daha duyarlı. Acı olanı, onlann kimlikleri ve kişiliklerinden çok, Türkiye'nin yeniliğe gerek duyduğu bir dö- nemde, Demirel ve Ecevit'e başvurmak zorunda kalması. Çünkü Türkiye, henüz'demok- rasinin olmazsa olmaz koşulu olan pariamento egemenliğini bile kurabilmiş değil. Ecevit ve Demirel belki de bu açıdan hâ- lâ bir anlam ifade ediyor. Tekstil sektöründe Türk- lş'e bağlı 50 bin üyeli Tek- sif, 11 bin üyelı Tekstil ve 8 bin dolayında üyeye sahip Oz Iplik-iş sendikalan ise gıçvebazırlaıuyor. Tekstil Işverenleri Sendi- kası Başkanı HafitNarin ya- pılan son görüşmelerde sen- dikalara yüzde 5 oranında zam vereceklennı bildırir- ken sendikalar yüzde 5 zam önerisine sıcak bakmıyor. DlSK'ebağü Tekstil Işçi- leri Sendikası Genel Sekre- teri Süteyman Çefebi grev karannı dört gün Önce açık- ladıklannı belirterek çalış- ma yasalanna uygun bir şe- kilde yapılacak girişimlerin 6 gün içinde sonuç verme- mesi halınde grevin uygula- ma tarihinin belirleneceğinı söyledi. Çelebi, işverenin fi- nansman sorunu bulundu- ğunu ve faturayı payiaşma- ya hazır olduklannı ancak işten çıkarmalan ve yüzde 5 zammı kabul edemeyecek- lerini belirttı. Türkiye İşveren Sendika- lan Konfederasyonu (TlSK) Genel Başkanı Refik Bay- dur ise hiçbir işyerinin key- fı nedenlerle satışınj durdur- mayacağını belirterek "Kü- resel krizin faturası hem iş- verene hem de çahşana çıkı- yor. Amaç kriziortadan kal- dırmak olmalı" dedi. Bay- dur, global krizin etkilerinin en aza indirilmesi için Tür- kiye'nin siyasi ıstikarara ka- vuşturulması gerektığini ifade ederek "Bu kolay değfl. Ancak isverenin toplusözleş- me dönemini aüatmak için işten çıkartmalar yapDğı doğrudeğU"dedi Metal sektöründe de işten çıkarmalar yaşanıyor. DtSK'e bağlı Birleşik Me- tal-lş Sendikası Başkanı Kamil Kinkır, son günlerde örgütlü olduklan 15 ışyerin- den 334 kişinin işten atıldı- ğını bildirdi. Kinkır, sektör- de orta ölçekli işletmelerin işçi çıkarmaya yöneldikleri- ni belirttı. Metal işkolunda bugüne dek bin 712 işçi iş- ten çıkanldı. Metal sektöründe faaliyet gösteren Dik-Kan firmasın- dan 70 kişi, Kormetal'den 120, Sarten'den 80, Barlan Metal'den 509, Mutafçı- lar'dan 277, Gazal'dan 153, Sarten ile AIs Teknik fırma- lanndan da 80 işçi çıkanldı. Tekstil Işverenleri Sendi- kası Başkanı Halit Narin dün gece ^^^v"de katıldığı bir programda Türkiye'nin 1998 yılında dünya çapında yaşanan ekonomik krizden kıl payı kurtulduğunu belir- terek, "Asıl kriz 1999yılın- da yaşanacak. SOO bin ile 1 milyon kişi işsiz kalabilir. Toplumsal patlamalar ın yaşanması kaçınılmazdır" dedi. BÎRBAKIMA SERVER TANİLLt Sevgi Özerin Mektubu... Sevgi Özel, sevdiğım bir kalem, gözlemlerine de ğer verdiğim bir araştınmacıdır. Okurlarımızın zama zaman gazetemizde yazılanna rastladıklan bu yazan mızın bir ayağı edebiyatta ise, bir ayağı da dil ve eği tim sorunlanndadır. Ürnıt Yayınlan'nda çıkan Devrim cilerÂşık Olamaz(dı), Direncin Kuşlan, Aşk Bir Bon cuktur, Bir Yanım BaharBir Yanım Kış, ilgiyle okunar öykü kitaplan oldular. Dil ve eğitim üstüne çalışmalan daha da kabank. Türk Dil Kurumu'nun -12 Eylül faşizmince- hançer- lendiği tarihten bu yana, dil kavgasını Türk Dili Derne- ği'nde sürdürüyor yazanmız. Zaman zaman mettuplannı alınm Sevgi Özel'in: Bil- gilendinr, gözümden kaçmış noktalan hatırlatır, uyanr. Son mektubunda dert küpü... Bu yıl okullar açılırken, ders kitaplan konusundaki saptamalannı, gözlemlerini istemiştim kendisinden. Eğitim sıyasasının bir parçası olarak bu konu üzerin- de öteden beri durmuş bir kişi sıfatıyia onun söyleye- ceklerı önemliydı benim için. Radikal gazetesine yol- ladığı Sekiz Yıllık Eğitim ve Kımi Ders Kitaplan adlı uzun bir ıncelemesini eklemış mektubuna; örnek di- ye birkaç ders krtabı da göndermış ki, insan hop otu- rup hop kalkıyor okudukça. O incelemede söyledik- leri üstünde aynca duracağım bir yazımda. Bugün, mektubunda genel olarak dile getirdikJenni -olduğu gi- bi- alıyorum köşeme. Sevgi Özel diyorki... • "Sevgılı hocam, "Sizinle telefonla bile konuşmak, sorunlara çözüm ûretmeyerek, sevinçlerde anlık paylaşımlarla yetine- rek bir kısırdöngü içinde günleri tüketme çabasında- ki insanlann çoğaldığı bir coğrafyada, inanın bana i- laç gibi geliyor. Sabahlan gazetelere bakıyorum, ak- şamlan ancak TV'len izleyebiliyorum, akiın ipini top- lum olarak tatile çıkarmak, başka türlü olamaz sanı- nm. Herkes en çok okunan, en çok izlenen, en çok satılan, en beğenilen, en çokaranan, en gûzel, en iyi, en bulunmaz olmak telaşında. Gündem, gündem de- ğil; gündemsi olabilır herhalde, saat başı değişiyor. "Neyse ben size eğitim sıyasası, ders kitaplan ko- nusundaki saptamalanmı, gözlemlerimi yazacaktım. Okullar açıldı, telefonda da söylediğim gibi, ders ki- taplanndaki tek değişiklık, ederferi. Bu nedenle ana babalar günlerce kitapçı kuyrukiannda bekfedi, çoğu da eski kitaplann peşine takıldı. İnsanlann sokaklar- daki umarsızlığını, öfkesini iyi ki görmediniz hocam. Yüksek biryere çıkıp sövesi geliyorinsanın. "55. hükümetin Başbakanı Mesırt Yılmaz, sekiz yıllık eğitim sürecine geçişi, geçen yıl 'devrim' olarak nitelemişti; biliyorsunuz, milliyetçi muhafazakâriar devrim sözcüğünden bile korkariar, Başbakan bu yıl reform diyor. Aslında haklı, çünkü yapılan devrim de- ğil, hatta reform bile değil. Milli Eğitim Bakanı Hik- met Uluğbay, geçen yıl basına, iki buçuk aylık baka- nım, gelecekyılçokşeydeğışecekdiyordu, buyılmil- liyetçi muhafazakâr ortaklan gibi konuşuyor. Gehci öğretmenlen temizleme çabası içindelermiş, MGK dayatıyormuş. Türbanlı sakallı öğretmenleri burdan alıp şuraya göndermenin neresi reform? Buranın ço- cuklan kurtuldu sayalım, şuranın çocuklan ne olacak, çünkü o öğretmenler giüiklen yere örümcek tutmuş kBfalaont da götûritfortar. "Sevgili hçcam, ders kitabı yazahığı ve yayıncılığı en kazançk ışlerden biri. Kanıtlamak olanaksız ama, bu alanda büyük paralann, rüşvetın döndüğü savla- nıyor. Ders kitaplan Talim Terbiye barajını geçebilirse, yüzbinlerce basılıyor. Altın, Inkılapyayınevlerigibısay- gın bilınenlerinyani sıra, genellikle ülkücülerin bu ala- nı elıne aldığı söyleniyor. Ders kitabıyayıncılannın ço- ğu, sağ kitaplar basan yayınevleri. Okul müdürierine, il ve ilçelerdekı millî eğitim müdürierine büyük arma- ğanlar sunulduğu da akla geliyor. Çünkü kimileri öğ- retmen aylığıyla edinemeyecekleri bir varsıllıkiçinde. Yine Talim Terbiye Kurulu üyeleri için de benzeri söy- lentiler var. Oraya biryerieşen, yeriniyrtirmemek için meydan savaşı veriyor, bunun bir nedeni olmalı; baş- ka devlet memurlan ile karşılaştınlamayacak kadarh- yakalı bir yaşamlan var. Sürekli yurtdışı gezileri, özel arabalar, olağanüstübırsattanat. Kısacası, çeteleşme gözle görülecek denli ortada. Kimi ders kitabı yayın- cılan, taşra kitapçılannı Ankara, Istanbul Hilton'larda durup dururken ağıhamıyor; kendi kitaplannı tanttıp satana para ya da başka ödüller veriyor. "Öğretmenlerarasında şuya da bu kitap önerisiiçin kavgalarçıkıyor; oysayazan başka ama kitaplann he- men hemen hepsiaynı. Işin şaşılacakyanı, aldı başın- da ilerici, bilgilibildiğimizkimılerinin de bu 'müfredat'a hiç karşı çıkmadan kıtap yazması, basması... "Buyıl tüm kitapçılan dolandım, geçenyılkileryine önerilmiş, ama kitaplargeç basıldığı için büyükbirkar- gaşa yaşandı. Öğretmen sendikalan, örgütleri, yazık ki bu konuda istenen tepkiyi veremiyor. Hiçbir örgüt, yazar-yayıncı örgütleriya da ötekidersleri ilgilendiren konulan irdeleyen örgütler, bu konuyla doğrudan il- gili değil. Örneğin edebiyat kitaplannda yazınımızın ustalan yeterince yer alamazken, kimse oklannı Milli Eğitim'e çevirmiyor, yalnızca konuşuyor, yakınıyor, ya- kınmalar birkaç makaleye dönûşüyor, o kadar..." Mektup bu! Sevgi Özel'e teşekkür ederim, konuyu da sündüreceğim. 1998. BM Okyanuslar Yılı 'Endüstriyelkhiilik ekolojiyibozuyor' tstanbul Haber Servisi - Birleşmış Milletler'in. 'Denizler ve Okyanuslar Yıh' olarak kabul ettiği 1998 biterken Türkiye'yi çevreleyen Karadeniz, Marmara, Ege ve Akde- niz'deki sorunlar artarak devam ediyor. Türk Deniz Araştırmalan Vakfı 'nın (TÜDAV) dün Deniz Tica- ret Odası'nda düzenledıği "Denizler ve Okyanuslar Yıb" konulu toplantıda. denizlerimizde evsel ve endüstriyel kirliligin, lcıyı bandındaki aşın yapılaş- manın, aşm avlanmanın ve petrol ağırlıklı deniz tica- retinin yarattığı ekolojık tahribatın olumsuz ekono- mik sonuçlan olduğu be- lirtildi. TÜDAV Başkanı Doç. Dr. Bayram Öztürk yaptı- ğı sunuşta, Karadeniz'e Tuna Nehri'nden aşın ev- sel ve kimyasal kirlilik gel- diğini söyledi. Karadeniz ve Marma- ra"da mersinbalığı, yunus gibi türlerin yok olma teh- likesiyle karşı karşıya ol- duğunu, kalkan balığı av- cılığınm ise tehditkâr bo- yutlara ulaştığını belirten Öztürk; akdenizfokunun ise sadece 2-3 birey kaldı- ğını bildirdi. Öztürk, Karadeniz kıyı- lanndan kum alımının ön- lenmesini istedi. Öztürk, Fırtma Deresi'ne yapıla- cak hidroelektrik barajı projesinin de durdurulma- sı gerektığini söyledi. Öz- türk, sorunlann çözümü için deniz araştırmalanna hız verilmesi gerektığini belirterek açık deniz balık- çılığı. biyolojik antım, kı- yılann yapılaşmadan ke- sinlikle korunması ve bi- yolojik çeşitliliğin korun- ması önlemlerinin alınma- sı gerektiğini ifade etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle