25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 KASIM 1998 PAZARTESİ HABERLER lürkiye'de hâkimiyet varr • İstanbul Haber Servisi - Eski Adalet Bakanı, FP Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan, Yönetici Iktisatçı Mali Müşavirler Derneği'nin (YİMDER) dün Akgün Otel'de düzenlediğı "İnsan Haklannm Dünü ve Bugünü" konulu toplantıya katıldı. Toplantıda konuşan Kazan, Türkiye'de "Demokrasi perdesi altında totaliter, oligarşik bir hâkimiyet" olduğunu öne sürdü. Cezaevinde açlık grevi • ERZLRUM(AA)- Erzurum E Tipı Cezaevi'nde, 350 siyasi suçlunun dönüşümlü açlık grevi 2 haftadır sürerken, 56 tutuklu ve hükümlü süresiz açlık grevi başlattı. Cezaevı Savcısı Numan Eroğlu, "sudan gerekçelerle açlık grevine giden tutuklu ve hükümlülerin, geçmişte olduğu gibi bugün de dışanda birtakım kişilerce yönlendirildiklerini" söyleyerek. bunlann asıl amaçlannın bu tür eylemlerle kendilerini gündemde tutmak olduğunu kaydetti. Öte yandan cezaevindekı gelişmeleri izlemek, yetkililer ile tutuklu ve hükümlülerle görüşmek üzere üç kişilik İHD heyeti önceki gün Erzurum'a geldi. Aksu toprağa verildi • MERStN (Cumhuriyet) - Adana-Ankara seferini yapan THY uçağını kaçıran ve özel timin düzenlediği operasyonda öldürülen Erdal Aksu'nun cenazesi önceki gece yansı Mersin'de toprağa verildi. Cenazenin toprağa verilmesı sırasında yalnızca ailesi, gazeteciler ve polisler hazır bulundu. Polisler ile gazetecılerin de bulunduğu toprağa verme ışlemi sırasında kızlanna sanlan 61 yaşındaki Sultan Aksu "Ağabeyinizi böyle mi karşılayacaktık" dıyerek sinir krizi geçirirken Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde okuyan Arzu Aksu tepkismi "'Türkiye kurtuldu" sözleriyle dile getirdi. TVIuhabbet fedaileri' • ANKARA(ANKA)- FP si>asete, "Muhabbet Fedailıği" adıyla yeni bir kavTam daha kazandırdı. FP yönetimi "Seçime Hazırlık" adıyla hazırladığı kitapçığıyla partililerden seçmeni kazanırken "muhabbet fedaisi" gibi davranmalannı istedi. Kapatılan RP'deki meyhaneleri ziyaret görevini de üstlenecek olan FP'nin muhabbet fedaileri; sempatik. temiz giyimli, düzgün tıraşlı ve ayakkabılan sürekli boyalı olacak. tebessüm edecekler, fanatik görünmeyecekler. "Ceza Kanunu'na engel • AMCARA(AA)- Atatürk'ün talimatıyla ilk Müslüman Türk kadın sanatçısı Bedia Muvahhit'in sahneye çıktığı "Ceza Kanunu' adlı oyun, Cumhuriyetin 75. yıldönûmü dolayısıyla sahnelendiği Izrnir Devlet Tıyatrosu'nda tartışmaya neden oldu. Tiyatro Müdürü Önder Alkım, yönetmen Leyla Teeer'in Atatürk'ün bu uvgulamasının önemini vurgulamak için oyuna eklediği görüntülü bölümlerin kaldınlmasını istedi. Tecer, oyunun bu haliyle sahnelendiği ilk gûnden itibaren seyirciden büyük alkış aldığmı anlatarak "Oyun, yönetimin ve seyircinin desteğiyle yapıldığı gibi oynanmaya devam edecek" dedi. Alkım ise "Bu, tiyatronun içişlerini ilgilendiren bir konu" yorumunu yaptı. DBP il kongresi • İstanbul Haber Servisi - Demokrasi ve Banş Partisi (DBP) tstanbul 11 2. Olağan Kongresi, dün Muammer Karaca Tiyatrosu'nda yapıldı. DBP Genel Başkanı Refik Karakoç'un da katıldıgı ve 375 delegenin oy kullandığı kongrede PM Cyesı Mustafa Aytaş (45), İl fiastanhğı'na seçıldi. DBPnın olağan genel kongresi ise 6 Aralık örihınde Selim Sırn Tarcan Salonu'nda gerçekleştirilecek. Sadun Aren Hen '3. YoV tartışmalarına 'sosyalistbakış' 'Dünyadaki olumsuzluklann ana nedeni kapitalizmdir'IŞIKKANSL ANKARA - Eskı Birleşik Sosyalist Parti Genel Başkanı Prof. Sadun Aren, son günlerde dünyada ve Türkiye'deki bunalımdan çıkış için öne sürülen "3. Yol" tartışmalanna "sosyalist bakış" açısı getirdi. Dünyadaki olumsuzluklann ana nedeninin kapitalizm olduğunu kaydeden Aren, sosyalizme giden yolun "her alanda yönetime katılma" ile olacağını dile getirdi. Aren u Yönetime katıtmanın koşulu, eğitim ve bilinçlendirmeyle, çalışan insanlaruı düzeyinin yükselmesidir. Eşit olmanın koşulu, eşit olmaktır. Siz eşit değilseniz, size bağış şeklinde eşitlik verilemez. Verilse bile faydası yoktur" dedi. Dünya ve Türkiye'de ekonomik, sosyal ve siyasal alanda yaşanan olumsuzluklann boyutlanarak "bunakma" dönüştüğüne değinen Aren, böylesi bir aşamada insanlığın "yeni bir yol, sistem" arayışına yöneldiklerini ifade etti. Sadun Aren. yeni yol ya da sistem aranırken iki ana temanın göz önüne alınması gerektiğini belirterek şu görüşlere yer verdi: "Öncelikle, yeni düzenin sömürüyü ortadan kaldırması gerektiğinden hareket edilnıelidir. Bugün içinde bulundugumuz iç-dış bütün olumsuzluklann izini siirerseniz. altında sömürii yatar. Yani insanlar. ülke içinde >-a da dışında dünya nimetlerinin paylaşılmasındaki çekişmeler dolayısıy la, payını arftırabilmek için kötü yollara sapabilmektedir. Bu açıdan bakılırsa. bir kere kurulacak yeni düzenin mutlaka sömürmü ortadan kaldırmayı amaçlaması lazun. Sömürü düzeni kapitalizmdir ve kapitalizmin her biçimi sömürüyü içerir. tngiltere Başbakanı Tony Blair gibi bir biçimde ifade etmek ya da '3. Yol" diye bir yol bulmak, kapitaUzme dokunmadan, onun üzerinde birtakım rötuşlar \apmak münıkündür, ama bütün bu çabalar kapitalizmin özünü de sömürüyü de değiştinnez. Onun için ben, iki yol bilirim dünya için, ülkeler için. Birisi sos\ alizmdir. ikincisi kapitalizm. Ben sosyafizmle buiikte olanlann yanındayım." t Asıl suçlu kapitalizmdir' Bugünkü düzen eleştirilirken kapitalizmin bazı görüntülerinin. örneğin serbest piyasa mekanizmasının eleştirilmesinin yanlış olduğunu dile getiren Aren, küreselleşme için geliştirilen suçlamalann da aynı yanlışhğa düştüğünü savundu. Aren şöyle konuştu: "Olumsuzluklann kaynağı olarak küreselleşme de gösterilmek istenmektedir. Küreselleşmenin eleştirilecek birçok yanı vardır. ama hikâyemizdeki kötü adam o da değUdir. Bugünkü küreselleşme, kabaca piyasa mekanizmasının genişlemesi demek. Kapitalizm olmasa, insanlann, dünya kaynaklanmn bir araya gelmesi kötü bir şey değUdir ki. Onu kötü yapan, asıl suçlu, toplumsal sermayenin bazı insanlar tarafindan kâr amacıyla kullamlması demek olan kapitalizmdir. Kapitalizm gelişmiş, kâr hadleri artmış, çok büyük paralar kazanılmaya başlanmış. bazı insanlar buradan aldığı payları arttırarak aşm zenginleşmişlerdir. Aşın zenginlik. güç demektir. İnsanlar aşın zenginlikle. ekonomi dtşı konularda da topluma egemen olmayı, tahakküm etmeyi isterler. Onun için kapitalizm. her tüıiii kötülüğün kaynağıdır." Aren, yeni bir düzen ararken bu sistemin "banşçı" yollarla gerçekleştirilebilmesinin dikkat edilmesi gereken bir başka nokta olduğunun altmı çizdi ve şunlan söyledi: "Böyle. hiç ulaşılmayacak bir düzen düşünülmemelidir. Örneğin, Sovyetler Birliği'ndeki eski sosyalist düzen \e\a aynı anlama gelen, ancak zorla kurulabüecek düzenler düşünühnemelidir. Bir düzenin banşçı yolla kunılabilmesi için dünyanın gelişmelerine ters olmaması gerekir. Çünkü, ters olursa zor kullanmak icap eder, arzu edilmeyen şeyler yaptırmak ancak zorbalıkla mümkündür. Sovyetler Birliği'ndeki deneyimden sonra, artık o yolları kapatmak lazun gelir. Sovyetler Birüği devrim yaparak, sömürünün kaynağuıın üretun araçlaruun özel ellerde olması teşhisinden hareketle bunlan kamulaştırmış. Üretim araçlaruun bir çırpıda kamulaştınlması zonınlu olarak zorbalığı gerektirir. Ancak sonraki uygulamada görülmüştür ki, Sovyetler Birliği'nde halk kitlesi üretim araçlannı vönetme olanağına, yeteneğine sahip olamamışnr. Bu araçlann yönetimi, imtiyazlı bir duruıııa gelen, bir başka egemen sınıf olan bürokratik bir yönetici zümreye devrediüniştir. Böylece, yalnız sömürü ortadan kaldınlamamakla kalmamış, aynı zamanda zorla gelindiği için sosyalizmin demokratik amaçlan da gerçeldeştirileınemiştir." 'Sovyetler'den bir yol' Sömürüyü ortadan kaldırmak için Sovyetler Birliği'ndeki deneyimden farklı bir yol izlenmesini öneren Aren "O yoL üretim araçlannı bütünüyle kamulaştırmak değil. fakat > örıetimini ele almaya çanşmaktır. Bu. \a\aş yavaş, tedricen yapılabilecek bir iştir" dedi. Aren, bu yöntemi şöjle açıkladı: "Örneğin, fabrikalarda çalışanlar. hatta fabrikanm etrafında oturanlar, o fabrikanm üretimi ile ügili insanlar, fabrikanm \ önetimine katılarak sömürüyü azaltabilirler. Ekonomi alanı dışındaki yeıierde de; örneğin okuilarda, hastanelerde, sendikalarda, partilerde, belediyelerde, hatta spor kulüplerinde, eğlence 'Eşit olmanın koşulu eşitliktir' • Sosyalizme giden yol, her alanda yönetime katılma ile olur.Yönetime katılmanın koşulu, eğitim ve bilinçlendirme ile çahşan insanlann düzeyinin yükselmesidir. Eşit olmanın koşulu, eşit olmaktır. Siz eşit değilseniz, size bağış şeklinde eşitlik verilemez. Verilse bile faydası yoktur. tesislerinde bile insanlar yönetime katılmalıdır. Ama, bu katılma çok derin bir katılma olmayabilir evvela. Bu katılım arttıkça sömürü de azalır. Katılım arttıkça mal sahibinin işlevi azaldığı için kân da azalır. Nihayet bir gün hiç işlevi kalmayabilir. o zaman da öbür çalışanlar gibi bir insan haline dönüşür." Aren. insanlann düşünce, beceri düzeyleri yükseldikçe sömürülmelerinin güçleşeceği savını ileri sürdü ve yönetime katılarak sömürüye son vermede eğitimin önemine şöyle değindi: "Yönetime kaOhnanm koşulu, çahşan insanlann düzeyinin yükselmesidir. Eşit oünaıun koşulu, eşit olmaktır. Siz eşit değilseniz, size bağış şeklinde eşitlik verilemez. Verilse bile faydası yoktur. Çok cahil bir insana 'Sen benimle eşitsin' deseniz de, o sizin emrinizde kahr. Bu e>rensel bir gerçektir. Sömürü>ü ortadan kaldırmak, cşitliği sağlamak için insanlan gerçekten eşit yapmaya uğraşmak lazun." 'Eğitim ve rehber parti' Sadun Aren, yönetime katılmak için bilinçli bir eğitim gerektiğini kaydederken "Bu eğitim. bilinçlendirme için bir partiye ihtiyaç >ar. Bu, bir sosyalist partinin öncülüğünde demiyorum, rehberüğinde yürütülebilir. Öncülük ile rehberlik arasında bir a> ınm yapmak gerekir. Öncü parti, kendi iradesini bütün topluma empoze eden. kendi kafasındaki kurtuluşa halkı götürmeyi amaçlayan bir partidir. Rehber parti ise, kendi düşüncesini değil, halkın görüşlerini esas amaç alan partidir" diye konuştu. Aren, şöyle devam etti: "Bu biraz hayal gibi geliyor, ama devrim yapıp sosyalizmi kurmaktan daha geçerli bir şey. Yaşamda bir hedefe varmaktan çok, o hedefe gidecek yola çıkmak daha önemlidir. Çünkü, yine gerçek hayatta çok defa hedef çok uzaktadır. BeUd de hiç vanlamayacak bir hedeftir. Habire gelişmeyi gerektirir. İnsanlar hedefe vannaktan çok. hedefe gitmek ile ömürlerim tüketirler. Onun için eğer doğru hedefe götürülecek bir yol seçilmişse ve o yola girilmişse, bir toplum o yola girmişse, artık hedefe vanlmış sayıhr. Ama daha varmamıştu", varacağı da yoktur, ama sürekli ona yaklaşacaktır. Sosyalizme giden yola girdinizse, sosyalizme giriştir, sosyalizm budur. Yoksa her zaman şehirde oturan ile köyde oturan arasmda, hastay la sağukiı arasında, güzel işi olanla kötü işi olan arasmda fark olacakür. Yer altında çalışan insana ne kadar çok ücret verirseniz verin, bir bahçede ya da büroda çahşan insanın durumuna getiremezsiniz onu. Ölçüsü olmaz bazı şeylerin. Ama kapitalizm, piyasa mekanizması yoluyla ölçer bunu. Örneğin, yönetime katılma aracılığıyla gerçekleşecek sosyalizmde de serbest piyasa işlemeye devam edebüir."' Yönetime katılma yoluyla sosyalizme gitmenin yalnızca Türkiye için değil, bütün dünya için geçerli olabileceğini ifade eden Aren sözlerini şöyle bitirdi: "Böylesi bir sistem. dünyanın akışına uygun bir görüştür. Kapitalizmin en çok geliştiği ülkelerde bile yönetime katılmak yoluyla sosyalizme gidilecektir. Çünkü, başka çare bulamayacaklardu-. Çünkü, kapitalizm tahammül edilmez bir hale gehniştir. Bütün dünya bir dayanışma içine girecektir. O zaman, yalnız uluslann kendi içinde bir nuzur olmayacak, uluslararası çıkar çekişmeleri de ortadan kalkacakür. Çıkar çekişmelerinin hepsi paylaşunla, yani sömürü ile UgİlidLr. O mesele bir başka biçimde halledileceği, kapitalizm ortadan kalkacağı, dünyanın bütün nimetlerinden herkes olanağı neyse katılarak yararlanacağı için böyle bir paylaşım meselesi kalmayacaktır. Dünyanın sosyalizme gitmesinin yolu da budur. Aksi halde geri kalmış ülkeler de gerilikten hiçbir zaman kurtulamayacaklardır. Hep ezileceklerdir. Halbuki böyle yönetime katılma yoluyla ülkeler arasmda da bir eşitlik sağlanacaktır. Bu tarz sosyalizmin uluslararası boyutu da vardır. Hatta rahathkla diyebiliriz ki, gelişmiş kapitalist ülkeler olmalanna rağmen bu ülkelerde yönetime katılma gittikçe artmaktadır. İşin mahiyeti gereği böyledir. Daha gelişmiş insanlan olduğu için yönetime katüma gerçekleşmektedirT Seçtiğini denetleyecek 'Seçmen 2000 Hareketi' kısa sürede 28 kente yayıldı Sandık başına ör^ütlü seçmen gîdecek MUĞLA (Cumhnriyet) - Seçimler yak- laşırken, siyasi partiler gibi seçmenlerde de hareketlenme başladı. Seçmenin, seç- tiğini denetleyebilmesi için ilk önce Muğ- la'da kunılan "MUlervekili lzleme Komite- si"nin ardmdan, seçmenlerin Türkiye ça- pında örgütlenebilmesi amacıyla yine ay- m ildebaşlatılan "Seçmen2000Hareketi", kısa sürede 28 kente yayıldı. Sekiz ilde oluşan iletişim noktalanna her gün çok sa- yıda yurttaşın başvurduğu ve "Şikâyet et- mekle olmuyor, seçmen olarak biz de ör- gütlenelim" diyerek çalışmalara katıldık- lan bildirildi. Muğla Milletvekillerini lzleme Komite- si tarafindan gündeme getirilen "Seçmen 2000 Hareketi"nin Muğla merkez sekre- taryası ile birlikte 7 il merkezinde sekre- tarya oluşturuldu. "Seçmen 2000 Sekre- taryalan^nın sözcülüklerine, Muğla"da Erdinç OzaL İstanbul'da IVletin Karadağ. lzmir'de tsmail Keleş, Antalya'da Ahmet Biçer. Kınkkale'de Ömer Taştan, Ordu'da Fahrettin Gözükan. Manısa'da SülejTnan Yüksel ve Aydın'da Fettah Mersin seçildı. Sekretarya tarafindan yapılan açıklama- da, hangi siyasi görüşten olursa olsun za- man ayırabilecek herkese, "Seçmen 2000 HareketiB nin açık olduğu belirtilerek, şöy - le denildi: "Seçim sisteminin değiştirilmesi ve halk iradesinin Meclis'e tam olarak yansunası- nı amaç edinen Seçmen 2000 Hareketi, bu amaçla bulunduğu bölgelerde siyasal par- ülerin yerel örgütlerini ziyaret ederek. seç- menin sesini partilere iletiyorlar. Seçmen 2000 Hareketi. genel merkezden ada> atan- masını. tepeden inme ada> laru bölgeye >a- bancı adaylan seçmen olarak istemedikle- rini, önseçinıle ada> seçihnesine sıcak bak- oklannı ancak seçmenin de aday tercihini mümkün kılacak "tercihli oy sistemi'ne geçilmesini istediklerini partilere iletiyor- lar." Türkiye'de, kuruluş amaçlan ve çahşma yöntemleri açısından ilk kez ortaya çıkan bir sh il girişim olan Seçmen 2000 Hare- ketı'nın, bilinçli seçmeni oluşturmak için "Seçmen koyun değildir" ve "Arükyeter, istediğimiziseçmekistiyoruz'' sloganlany- la çalışmalanna devam edeceği vurgula- nan açıklamada, "Aday araştırması" ko- nusunda da şu görüşlere yer verildi: "Seçmen 2000 Hareketi'nin bir başka amacı da aday araştırması (ADAR). Bu ko- nuda da yerel siyasi partiler bilgilendirili- yor. Aday araştırmasının nasıl vapılaeaği, kimlik bilgileri,özgeçmiş incelemesi, mah- kemelerce verilmiş hükümlülük durumla- n, maf\a ilişkili ada> tespiti ve miUctsekili seçilme yeterüliğindeki maddelere uyumu gibi konular aynntılı olarak açıklamyor. Aynca milletvekili adaylan vebelediye baş- kan adaylarmdan'mal bildirimi' ni kamu- oyuna açıklaması için yapüacak çağn ve mal bildiriminin aynntılan konusunda da bilgi verüiyor." Açıklamada, Seçmen 2000 Hareketi'ne katılmak isteyerüerin başvurabilecekleri telefon ve faks numaralan da şöyle kay- dedildi: Muğla tel: 252-212 35 24, faks: 214 17 87, istanbul tel: 212- 293 08 20 faks: 245 08 45; İzmir tel: 232-369 45 70 faks: 369 45 70; Antalyatel: 242- 344 86 62; Kmk- kale tel: 318- 225 29 63, faks: 224 70 31; Ordutei: 452-21240 19, faks: 225 37 39; Manisa tel: 236- 713 25 02, faks: 715 01 33; Aydm tel: 256- 214 58 58, faks: 225 58 33.. BtZBtZE... ERDAL ATABEK Cumhıriyet Değerleri(V)... KONUM (STATÜ) DEĞERLERl, birtoplumun birey- lerini etkileyen çok önemli bir değer alanıdır. İnsanın 'toplumsal konumu' bulunduğu yerin, sahip olduğu etkinin, çevresinde ulaştığı alan genişliğinin, yaptığı etkinin olumlu ya da olumsuz oluşunun, oraya gelir- ken hangi yollarla geldiğinin, tutariı bir geçmişin, tu- tariı olacak bir gelecegin toplam değerleridir. İnsanlar bu değere sahip olabilmek için yaşam çiz- gilerine dikkat ederier, önem verirler, olumlu etkileri- nin artmasını, yayılmasını, sürmesini isterter. Cumhuriyet'in 'konum değerieri' nelerdi, bugün bu değerler nasıl bir deâişim gösterdi? - DEVLET, KAMU GOREVLERİ, KAMUSAL YA- RARLILIK: Cumhuriyet'in çok önemli 'konum değerleri' ara- sında önemli bir yer tutardı. 'Devlet hizmetinde ol- mak', 'devlet görevi yapmak' önde gelen bir değer taşırdı. 'Bir başkasının hizmetinde çaltşmak' demek olan özel kuruluşlarda çalışmak daha çok ücret al- mak, ancak daha az konum değerine razı olmak de- mekti. Asker ve sivil devlet hizmetleri yüksek konum değerleri demekti. Çocukluğumuz subay olmak ve general olmak (paşa sözcüğünü kullanmazdık) ha- yalleriyle süslenirdi. 23 Nisan günlerinde kaymaka- mın masasına oturduğumuz zaman kendimizi ülke- nin sahibi olarak görürdük. Günümüzde bu değerterin büyük ölçüde tahrip edildiğini görüyoruz. 'Devlet' kavramı, devletin içine düşürüldüğü gerçekten acı durum nedeniyle çok yıp- ranmış duruma gelmiştir. 'Devlet yetkilileri' kendile- rinin, yakınlannın, çevresindekilerin çıkariannı sağla- manın peşine düşmüş, bu yetkilere sahip olmak 'kü- pünü doldurma'nın eşanlamında kullanılır olmuştur. Günümüzde yüksek 'konum değerieri'n koruyan tek kurum 'Türk Silahlı Kuvvetleri'd'tr. Yapılan anketler- de 'en güvenilir kurum' olarak en yüksek puanı al- masının nedeni de budur. Silahlı Kuvvetlerde zaman zaman hırpalanmasına karşın kendini koruyabilen tek kurum olmuştur. 'Kamu görevleri', artık düşük ücretlere razı olan ya da olmak zorunda kalan, başka bir iş yapma gücü olmayan, niteliği yükselemeyen memuriarla işçilerin bannağı durumuna getirilmiştir. Kamu hizmetlerinde- ki idealist, çalışkan, güç koşullarda çalışıp hizmet vermek isteyen görevliler politik tutumlaıîa bezdiri- lerek görevden kaçınlmaktadır. Kamu hizmetinde ça- lışanlann durumuna getirilmesi gereken sosyal-eko- nomik iyileştirmeler yerine Özal anlayışı 'benim me- murum işini bilir' diyerek rüşveti önenmektedir. Rüş- vet, bulunduğu görevi kultanarak çıkar sağlamak nor- mal çalışmalar olarak görülmektedir. 'Kamusal yarariılık' tümüyle yerini 'kişisel çıkarcı- lık' ilkesine bırakmıştır. Bunlan yapmayan kamu gö- revlileri 'kendini aptal, aciz, yapması gerekenleri ya- pamayan kişiler' olarak görmektedirler. Dürüstlük, namuslu olmak, ahmaklıkla eşanlamlı duruma geti- rilmiştir. Cumhuriyet'in konum değerieri bütünüyle tahrip edilmiştir. - DÜRÜSTLÜKLE KAZANMAK, KENDİ EMEĞİY- LE KAZANMAK: Bunlar 'Cumhuriyet değeheri'dir. Bu kazançlaria elde edilen olanaklar her zaman 'değer taşımışlar- dır'. Ancak bunlardan da önemli olan Cumhuriyet de- ğeıi, konum olarak 'kültürlü olmak', 'kitaplık sahibi olmak', 'kitap okuru olmak', 'dünyadan haberii ol- mak', kısaca 'bilinçli olmak' değerine olağanüstü bir konum değeri vermiştir. Büyük para ve mal sahibi olmak her zaman kuş- kuyla karşılanmış, sosyal değer alanında ödüllendi- rilmemiştir. Onun için de kısa zamanda para kaza- narak toplumun gözüne batanlar kültür hizmetlerine para yatırarak, kültürlü, konum değeri yüksek kişiler- ie yakınlık kurarak bu değerterin bir ucundan tutma- ya çaba harcamışlardır. Günümüzde bu değerler de ortadan kaldınlmış, para ve mal, nasıl kazanıldığına bakılmaksızın 'ko- num değeri' kazanmışlardır. Bunda da Özal felsefe- sinin, 'ben zengini severim' ideolojisinin önemi çok büyüktür. 12 Eylül'ün en büyük suçlanndan birisi de bu de- ğer değişimine olanak vermesidir. 12 Eylül'ün asker ve sivil mimarian Cumhuriyet değerierinin tahrip edil- mesine, onlann yok edilmesine, onların yerine sah- te değerlerin, yoz değerierin gerçekte değersizliğin geçmesine neden olmuşlardır. Aslında kendi yazgı- sına sahip birtoplumun, 12 Eytül'ü yapan ve sürdü- renlere Atatürk ve Cumhuriyet konusunda söz söy- letmemeleri gerekir. Çünkü, Cumhuriyet'in gerçek değerieri onlann döneminde, onlann sağladığı ola- naklaria tahrip edilmiştir. - ÇAĞDAŞ UYGARLIK İÇİNDE OLMAK: Cumhuriyet'in 'konum değerieri' içinde, çağdaş uygarlığın içinde olmak, giyimiyle. bakımıyta, davra- nışıyla, ilişkileriyle bunlan toplum içinde yaşama ge- çiımek önemli bir yer tutmaktadır. Bu tutum basit bir gardırop konusu olmadığı gibi, sakal-bıyık sorunu da değildir. İnsanın içiyle ve dışıyla, düşünceleri ve davranışlarıyla, yaşama biçimi ve toplumsal ilişkile- riyle çağdaş ve uygar olup olmaması sorunudur. Ne ki, 'çağdaş ve uygar olmak' özünde bir kültür sorunudur ve bizim kültürümüzün bu alanda önem- li engelleri vardır. Kültür değişimini yaşarken ulusla- rarası etkileşimin boyutlan ve hızı da önem taşımak- tadır. Biz kültür değişimimizi yaşarken Amerikan kül- türü dünyayı ve bizi de etkilemiştir. Bu etkinin yaban- cılaştırdığı kesimlerin bir bölümü din ve etnik köken kültüründe kurtuluş aramtşlardır. Bugün 'çağdaş ve uygar oimak' kavramının yeniden tanımlanmasının önemi de burada yatmaktadır. 'Çağdaş ve uygar olmak', artık, evrensel insanlık değerlerine sahip çıkarak BİZ olmaktan geçmektedir. Anayasa ve siyaset bilimci BahriSovcı mezarı boşında anıhyor tstanbul Haber Servisi - Prof. Dr. Bahri Savcı ölümünün birinci yıldö- nümünde, bugün saat 11.00'de Küçükyah'daki kabri başında anıhyor. Geçen yıl Cumhuriyet Bayramı'nda geçirdiği agırbirenfarktüs sonucu 83 yaşmdakaybettiğimiz Savcı, Türkiye'nin önde gelen anayasa ve siyaset bilimcilerindendi. İnsan haklan hukukunu da Türkiye'de ilk kez ele alan Savcı'nın. başta ga- zetemiz olmak üzere pek çok yayın orgamnda ma- kaleleri yer aldı. Sav- cı'nın eserlerinden bazı- lan şöyle: "Siyasi IkudanBağla- ma Çabasımn Geçirdiği Seyir, Laikliğin Gerisin- deki Tehlikeler, Türki- ye'de tnsan Haklannm Gelişimi, Demokrasimiz Üzerine Düşünceler, Hürriyet Üzerine Düşün- celer, Yaşam Hakkı ve Boyutian, Atatürk ve Çağdaş Türldye."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle